Milliyetçilik sosyolojisi



Yüklə 1,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə65/75
tarix04.01.2023
ölçüsü1,37 Mb.
#121965
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   75
5321-Milli Kimlik-Anthony D.Smith-Bahadir Sina Shener-1994-291s

lingua franca'sının yerini almıştır. Ama tamamen değil -
saygınlığı olan belli dillerin geniş bölgelerde iletişimi ve 
mübadeleyi kolaylaştıracak şekilde yayılmaları, zaman zaman 
kendi bölgeleri dışında kalan kültüral anlarında bile gevşek 
bir kültürel yakınlık duygusunun ortaya çıkmasını teşvik 
etmişlerdir. İngilizce'nin Kuzey Amerika'da, İspanyolcanın 
Latin Amerika'da, Arapçanın Orta Doğu'da ve Rusça'nın 
Sovyetler Birliği'nde taşıdığı önem; meydan okumalarla 
karşılaşmıyor veya hiçbir sorunluluk arzetmiyor değilse de, 
eğer başka koşullar da uygun olursa ve olduğunda, mevcut 
tümleşik millî kimliklerden daha geniş ölçekte kimlikler 
oluşturma yönünde yeni araçlar sunmaktadır.
3 9 
Bir başka neden de, özellikle ekolojik sahada, ortak bölgesel 
sorunlar hakkında yeni bir idrakin doğmakta oluşudur. Kitle 
iletişim araçlarının görünür hale getirdiği jeo-politik konum 
ve yakınlık, millî sınırların ötesinde olmakla birlikte o bölgede 
39 Ortaçağ'ın kutsal dilleri için Armstrong'a (1982, bölüm 2); bugünkü dil ve 
milliyetçilik üzerine Edwards'a (1985, 2. bölüm) bakın. 
264 


ve kültür alanında yeralan bütün milletler için ortak tehlikeler 
hakkında yeni bir uyanışın doğmasına yardımcı olmaktadır. 
Çoğu kez ekolojik bir felaketin etkisi geniş olmaktadır; bir 
Çernobil, Sahra'daki kıtlık veya Brezilya yağmur ormanla-
rındaki katliam, insanın bilinci üzerinde, dolaysız tesir alanları 
içinde kalan kültür bölgelerinin çok ötesinde etkide bulun­
maktadır. Bölgesel mahiyette başka sorunlar da vardır (Ak­
deniz'deki kirlenme, Kaliforniya'daki depremler, Bengla-
deş'deki su baskınları vs.) ve bunlar bölgenin ortak ihtiyaçları 
konusunda kültürel bir bilincin uyanışına yardımcı olmak­
tadırlar. 
Ancak kültür bölgelerinin ve kültür ailelerinin cazibesinin 
artmasındaki üçüncü nedenin, sahip oldukları temel siyasî 
değerler de dahil, toplumsal ve siyasî örf ve kurumlarla çoğu 
zaman bir yakınlığı vardır. Sivil haklar ve siyasî özgürlükler 
konusunda düşük bir seviyede bulunan askerî diktatörlükler 
belli yerlerde bir kural halini almıştır ve bu durum, sadece 
ekonomik gelişme düzeyini değil aynı zamanda bir siyasî 
değerler ailesine dayanan kökdeş siyasî kültürü de yansıt­
maktadır. Yine başka bir takım bölgelerde de (toplumsal 
seferberlik) ve demokratikleşme süreçleri bir yana atılabil-
mektedir; bu noktada ekonomik bir takım açıklamalar ya­
pılabilirse de tarihsel deneyimler ile siyasî kültürlerin taşı­
dıkları önem hafife alınamaz. 
Avrupa'nın batı yakasında, Avrupa projesine uygun bağlamı 
ortaya çıkartan belirli tarihsel süreçler vardır. Her ne kadar 
Avrupa işbirliği yönündeki irade içerik bakımından esas olarak 
ekonomik biçim olarak da siyasî olsa da, hiç kuşku yok ki 
daha geniş kültürel ön varsayım ve gelenekleri de öncül olarak 
taşımaktadır. Tek bir lingua franca'dan yoksun olunabilir 
(Fransa ile İngiltere bu işlevi pekâlâ yerine getirebilecekse 
de), ama gerek ortak tehlikeler konusundaki ekolojik bilinç 
gerekse siyasî örf ve kurumların hısımlığı, ayırdedici bir 
265 


kültürel alanda birbirlerine yakın Avrupa kültürleri duygusunu 
takviye etmektedir. Bu bölgenin sınırlarını belirlemenin 
güçlüğü dillere destandır; başlangıçta Soğuk Savaş'nı yarattığı 
bölünmelerle negatif bir şekilde tanımlanmış olan bu sınırlar, 
bütün Doğu Avrupa'yı kasıp kavuran siyasî değişikliklerden 
sonra daha akışkan ve açık bir hale gelmiştir. Birlik yönündeki 
güdü de, bir parça, Pan-Avrupalılar'ın yeğlediği bir siyasî 
federasyona doğru kaymıştır. Ancak sabit kalmayı hep sür­
düren şey, bir Avrupa örüntüsünün veya kültür örüntülerinin 
(varlığına) dair kanaattir. 
Ortak bir Avrupa kültür mirasını yaratan ve millî sınırların 
ayağını yere bastıran; onların farklı millî kültürlerini ortak 
motif ve gelenekler yoluyla birbirine bağlayan eşsiz bir kültür 
alanı oluşturan Avrupa kültürünün -çeşitli zamanlarda Ve 
kıtanın çeşitli yerlerinde ortaya çıkmış Roma hukuku mirası, 
Yahudi-Hıristiyan etiği, Rönesans ve bireycilik, Aydınlanma 
rasyonalizmi ve bilim, sanatsal klasizm ve romantizm ve 
hepsinden çok sivil haklar ve demokrasi gibi- örüntüleridir. 
Sayısız kırılma ve kopmalara rağmen, örtüşen bir kültürler 
ailesi yüzyıllar içersinde yavaş yavaş bu yolla oluşmuştur. 
Resmî Avrupacılığın her şeyden aziz tuttuğu planlanmış bir 
"farklılık içinde birlik" değil ama kültürel varsayımlar, biçimler 
ve geleneklerden oluşan zengin, tamamlanmamış bir melange 
(karışım) Avrupa halkları arasında yakınlık duyguları yaratan 
bir kültür mirasıdır. Paradoksal olarak bizi milletin ötesine 
taşıyabilecek olan bir kültürel Pan-Avrupa milliyetçiliğinin 
temelini aramamız gereken yer, (bugünkü ökümenik te­
şebbüsler doğrultusunda) Ortaçağ Hıristiyanlığının mitolo­
jisinden veya (Strasbourg konumu doğrultusunda) Ren 
kaynaklı bir Kutsal Roma İmparatorluğu'ndan ziyade, bu­
radadır.
4 0 
40 Bu mitoloji hakkında örneğin de Rougemont'a (1965) bakın. 
2 6 6 


Zira açıktır ki Avrupalı bir Pan-milliyetçilik neyin yaratımına 
yardımcı olursa olsun bu asla bir Avrupa süper-milleti, yani 
diğer bütün milletlere benzer ama geniş ilâmlı bir millet ol­
mayacaktır. Ne etnik toplulukları müstakil tarihsel yurtlardan 
yoksun bulunan Amerika BirleşikDevletleri'ne, ne millî 
cumhuriyetler ile toplulukların yakın zamana ait ortak bir 
Sovyet siyasî deneyiminin ötesinde birbirleriyle hemen hiç 
bir kültürel yakınlık hissedemediği bir Sovyetler Birliği'ne 
benzeyecektir. Hattâ bu yeni Avrupa'nın, daha büyük bir 
kültürel Ve tarihî yakınlık sözkonusu olsa bile, tek bir etni 
veya milletin ötekilerine egemen olduğu İngiliz ya da Belçika 
modelleriyle de en ufak bir yakınlığı olmayacaktır. Şayet 
popüler bir titreşime sahip bir Avrupa siyasî topluluğu ya-
ratılacaksa, bunun, hâlâ güçlü ve dinç millî kültürlerle rekabete 
girmeksizin ortak bir Avrupa kültür mirası temelinde, bu ortak 
mirastan Avrupalı ortak mitler, semboller, değerler ve anılar 
oluşturma yayetenekli bir Pan-Avrupa milliyetçi hareketi 
tarafından kurulacağına emin olabiliriz. Pan-milliyetçilik, tek 
tek milletleri aşan ama onları ilga etmeyen yeni tip bir kollektif 
kimliği yalnızca bu yoldan yaratabilir. 
267 



SONUÇ 
Şu ana dek (söylenenlerden) milletleri aşma ve milliyetçiliği 
ikame etme şansının pamuk ipliğine bağlı olduğu, açık olmalı. 
Ne bugün işbaşında bulunan yeni ekonomik, siyasî ve kültürel 
güçlerin ulus-aşırı tesirlerine, ne de hiç şüphesiz onların eseri 
olan muhtelif küresel karşılıklı bağımlılık durumlarına da 
işaret etmek yeterlidir. 
Kozmopolitanizmde görülen gelişme kendi başına milli­
yetçiliğin gerilemesini gerektirmez; bölgesel kültürel anlarının 
doğması millî kimliklerin dayanaklarını ortadan kaldırmaz. 
Başlangıçta da söylediğim gibi, insan, sahası ve yoğunluğu 
zamana ve yere göre değişkenlik arzeden çoklu kollektif 
ayniyetlere sahiptir. Bireyleri, aynı anda Flander'le, Belçika'yla 
ve Avrupa'yla özdeşleşmekten ve her birine sadakat duygu­
larını kendine mahsus, bağlamlarında sergilemekten alıko­
yacak hiç bir şey yoktur; bu, aynı şekilde ortak merkezli (içiçe) 
sadakat ve aidiyet halkaları içinde Yoruba, Nijeryalı ve Afrikalı 
olanların duyguları için de geçerlidir. Aslında bu son derece 
amiyane, sıradan bir şeydir; çok kimlikli ve karmaşık bir 
dünyada en fazla beklenecek şey de budur. 
269 


Bu, sözkonusu bağ ve kimliklerin tamamiyla seçime dayalı 
ve durumsal oldukları anlamına gelmediği gibi, aralarından 
bazılarının daha büyük bir nüfuza sahip olmadığı ve diğer­
lerinden daha güçlü bir etki yaratmadığı anlamını da taşımaz. 
Millî kimlik olarak tanımladığım şeyin bugün aslında diğer 
kollektif kültürel kimliklerden daha tesirli ve kalıcı bir etkiye 
sahip olduğu; ve sıraladığım nedenlerden dolayı -kollektif 
ebediyet ve itibar ihtiyacı, etno-tarihin gücü,yeni sınıf ya­
pılarının rolü ve modern dünyada devletler-arası sistemin 
sahip olduğu tahakküm- bu kollektif kimlik tipinin muhte­
melen daha uzun bir süre; hattâ millî olanının yanında daha 
geniş çaplı ama daha gevşek başka kollektif kimlik biçimleri 
ortaya çıktığında bile, insanlığa sadakat buyurmaya devam 
edeceği (savı) bu kitabın tezini oluşturmaktadır. O yüzden 
Avrupa örneğinin gösterdiği gibi, geniş ölçekli kıtasal kimlikler 
ortaya çıkartacak kültürel bir Pan-milliyetçi hareket; bir 
"kültürler ailesi"nin bireysel mensupları hısımlık bağlarından 
güç alıyorlarmış gibi, fiilen sınırları belli bir kültürel alanda 
yeralan etnilerin ve milletlerin özgül milliyetçiliklerine yeniden 
zindelik katabilir. Hattâ eskiden daha türdeş olan kültürlerin 
göç, konuk işçiler ve mülteci dalgaları nedeniyle karışması, 
yerli halk ve kültürlerin güçlü etnik tepkilerde bulunmalarına 
da yolaçabilir. 
İnsanlığın milletler halinde bölünmesinde ve dünyanın 
her köşesinde millî kimliğin gücünü sebatla devam ettirişinde 
hem bir tehlike hem de bir umut vardır. Tehlikeler yeterince 
açıktır; etnik çatışmaların her yere yayılması ve kızışması, 
daha büyük bir millî türdeşlik hamlesi esnasında "sindiri-
lemeyen" azınlıklara zulmün reva görülmesi, eski çağlar için 
bile anlaşılmaz boyutlara varan terörün, etnik kırımın ve 
soykırımın haklı gösterilmesi. 
İçinde bulunduğumuz yüzyılın marazi istikrarsızlığından, 
çatışmalarından ve teröründen milliyetçilik tek başına sorumlu 
270 


olmamış olabilir, ama asıl nedenler arasındaki yeri olduğu 
veya bunlara eşlik ettiği de sık sık gözden kaçırılmakta ya 
da mazur gösterilmektedir. 
Ama milletler ile millî kimlikler dünyası umuttan da yoksun 
değildir. Milliyetçilik, reform olaylarının çoğundan ve tiranlık 
rejimlerinin demokratikleştirilmesinden de sorumlu olma­
yabilir, ama sık sık, aşağılanmış halklar için bir gurur kaynağı, 
eşlikçi bir motif ve "demokrasi" ile "uygarlık"a katılmanın 
ya da kavuşmanın kabul edilmiş tarzı olmuştur. Milliyetçilik 
aynı zamanda bugün popüler rızaya sahip ve popüler bir coşku 
sağlayan siyasî dayanışmanın yegâne tahayyülünü ve ras­
yonelini verir. Diğer bütün tahayyüller, bütün rasyoneller 
onunla karşılaştırıldığında soluk ve bulanık kalır. Onlar bir 
seçilmişlik duygusu vermezler, biricik (nitelikte) bir tarihleri 
ve özel kaderleri yoktur. Büyük bölümüyle milliyetçiliğin 
yerine getirdiği vaadlerdir bunlar ve bunca insanın kendini 
milletle özdeşleştirmeyi sürdürmesinin gerçek nedenleridir. 
Bu ihtiyaçlar başka ayniyet türlerince karşılanıncaya dek, ister 
inkâr edilmiş ister tanınmış olsun, ister baskı altında ister 
özgür olsun, kendine ait ayırdedici tarihine, altın çağlarına 
ve kutsal peysajlarına sahip milliyetçiliği ile millet, pekâla 
önümüzdeki yüzyılda da insanlığa temel kültürel ve siyasî 
kimliklerini sağlamayı sürdürecektir. 
271 




Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin