Bu sorun, marksist-leninist teori ve tarihsel uygulama olarak, proletarya diktatörlüğü sorunu, proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesi sorunu, bugün marksist-leninistlerle, gerçek devrimcilerle, her türden liberal ve revizyonist arasında, yalnızca bugünün ve geleceğin sınıf perspektifleri açısından değil, geçmişe bakışta da temel bir ayrım noktasıdır. "Stalin Sorunu"nun özüdür. Bugün Sovyetler Birliği'nde, Gorbaçov yönetimindeki revizyonistler tarafından, Batı burjuvazisinin tarihsel cephaneliğinden alınma ideolojik değerler, kavramlar, suçlamalar ve spekülatif iddialar zemini üzerine oturtulmuş Stalin düşmanı kampanyanın özü de budur. Bugün Sovyet basınında yapılan, genel olarak sosyalizmin teori ve pratiğine, özel olarak da proletarya diktatörlüğünün teori ve pratiğine dizginsiz bir saldırıdır. "Destalinizm" bunun örtüsüdür. Daha sonra değineceğimiz gibi, bu örtü gide gide yırtılmakta, saldırı gerçek ideolojik-sınıfsal kimliğini sergilemektedir. Artık NEP dönemi hariç -neden illa NEP!- Lenin dönemini eleştirenler türedi Sovyet basınında. Şaşmamak gerekiyor; bu bir mantığın, ideolojik-sınıfsal bir mantığın kendi sonuçlarına varmasıdır. Lenin'e ve Leninizme saldırmadan Stalin mahkum edilemez.