Reformlara göre, işletmeler kar ve zarardan kendileri sorumlu olacak, tüketicinin taleplerini dikkate alarak üretimde bulunacaktır. Dolayısıyla her işletme zararı göze alama(141)yacağından, kar amacına göre üretim yapacak, diğer işletmelerle rekabete girecektir. Bu ise, meta üretiminin, ticaretin genelleşmesi, kullanım değeri yerine değişim değerini esas alan bir üretimin ve değer yasasının ekonomik ilişkilerde egemenliği sonucunu doğuracaktır.
Reformlara göre, meta üretimi sadece kişisel tüketim maddeleri ile de sınırlı değildir. Artık işletmeler doğrudan birbirleri ile ilişkiye geçerek üretim araçlarının toptan ticaretine geçilecektir. Üretim araçları üreten işletmeler de kar ve zarar sistemine göre çalışacağından, bu tür işletmeler arasında da rekabet kaçınılmaz olacaktır. Rekabetin, serbest ticaretin genelleşmesi ise, sosyalizmin uyumlu ve orantılı gelişme yasasının tersine, üretim anarşisi ve klasik kapitalist ülkelerde olduğu gibi aşırı üretim bunalımlarına neden olacaktır. Çünkü, Engels'in de belirttiği gibi, "meta üretimine dayanan her toplumun, üreticilerin o toplumda kendi öz toplumsal ilişkileri üzerindeki egemenliklerini yitirmiş olmaları gibi bir özelliği vardır... Pazara kendi malından ne kadar geleceğini, hatta o maldan ne kadar gerekeceğini kimse bilmez; kendi bireysel ürününün pazarda gerçek bir gereksinmeyle karşılaşıp karşılaşmayacağını, giderlerini kurtarıp kurtarmayacağını, hatta malını satıp satmayacağını kimse bilemez. Toplumsal üretim anarşisinin egemenliğidir bu."(F. Engels, Anti-Dühring, Sol Yayınları, s.431)