Dahası var. Sosyalizm, en kolay, en uygun, en hızlı ve en acısız olarak kapitalizmin yarattığı modern sanayi ve kültür birikimi üzerinde kurulabilirdi. Oysa, tarihin eşitsiz gelişiminin sosyalizmin kuruluşunu gündeme getirdiği ülke,bunlardan önemli ölçüde yoksun, özel ve özgün koşullara sahipti. Rusya, iktisaden çok geri, bir köylü, bir küçük-burjuvalar ülkesiydi. Bu yetmiyormuş gibi, emperyalist savaş, iç savaş ve dış emperyalist müdahaleler ülkenin bu geri ekonomisini de felç etmiş, devrim, sosya(108)list kuruluş için gerçek bir enkaz devralmıştı. Ağır sanayi yoktu. Üretim 1922'de, 1913'ün %18'i kadardı. Yoksulluk, açlık ve bunların uzantısı salgın hastalıklar kaplamıştı bütün ülkeyi. Üç devrim ve iç savaşın yarattığı siyasal bilinç ve olgunluğa rağmen, işçiler de dahil, yığınlar içinde cehalet ve kültürel gerilik yaygındı. (Ötesi bir yana, okuma-yazma bilmeyen oranı bile %75-80'i buluyordu). Bütün bunları, sosyalizmi inşaya tek başına girişme, deney ve derslerinden yararlanabileceği bir tarihsel örnekten yoksun olma tamamlıyordu. Ülke tam bir dış kuşatma altındaydı; yeni bir uygarlığı, tek başına, kendi iç güçlerine dayanarak ve bizzat -kaçınılmaz olarak bir dizi yanlışa ve "bazı kayıplara" mal olacak- kendi deneylerinden yararlanarak kurmak zorundaydı vb.