Abdal (Bak. Fütüvvet)



Yüklə 2,51 Mb.
səhifə29/52
tarix27.12.2018
ölçüsü2,51 Mb.
#86799
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   52

LÜLE Bir su ölçeğidir. 30 dirham (96.21 gr.) ağırlığında kurşundan yapılmış bir yuvarlağın girebileceği delikten akan 5 zira (3.50 metre) yükseklik basıncına sahip su miktarına verilen isimdir. Bunun dörtte birine Masura veya Kamış, onun da dörtte birine Çuvaldız denirdiM.Sertoğlu.

MAAŞ SERGİSİ (Bak. Sergi)M.Sertoğlu.

MÂBEYN Sarayda, harem dairesiyle dış daireler arasında bulunan kısım. Hükümdarlar gündüzleri saraydan çıkmıyacak olurlarsa burada vakit geçirirler ve yemeklerini burada yerlerdi. II. Mahmuri'-un son zamanlarından itibaren sarayın dışarısı ile her cins muhaberat ve münase-batmı mâbeyn dairesi temin ve idare ederdi. Bunu takliden eski Osmanlı ricalinin konaklarında harem ve selâmlık kısımları arasında bir mâbeyn odası vaırlıM.Sertoğlu.

MÂBEYN BAŞKÂTİBİ (Bak. Mâ-beynci)M.Sertoğlu.

MÂBEYNCİ Enderun ağalarından Silâhtar, Çuhadar, Rikâbtar, Tülbent ve Peşkir gulâmı ile Başmüezzin, Sır kâtibi, Başçuhadar, Sarıkçıbaşı, Kahvecibaşı, Tüfekçibaşı, Mâbeyn dairesinde hizmet ettikleri için kendilerine bu isim verilmiştir. H. Mahmud'un son zamanlarında ihdas olunan Mâbeyn Başkâtipliği hükümdarların sadrıâzamlarla yazılı muhaberelerini idare etmiş, 'diğer Mâbeyncilerin adı zamanla değişerek Başmâbeynci, ikinci mâ-beynci ilh... unvanlarını almışlar ve bu hal sonuna kadar devam etmiştirM.Sertoğlu.

MÂBEYNCİ AĞALAR ODASI (Bak. Abdest edası)M.Sertoğlu.



MÂBEYN ERKÂNI Mâbeyn dairesinde hizmet edenlere verilen isim. (Bak. Mâbeynci)M.Sertoğlu.

MADALYA Bir fedakârlık, bir muvaffakiyet veya yararlık karşılığında devletin tebaasına verdiği altın, gümüş, nikel, bakır gibi madenlerden yapılmış mükâr fat ve şeref alâmeti. Osmanlı devletinde ilk madalya 1730 yılında ihdas edilen al tın Ferahî madalyasıdır. Baştan itibaren Cumhuriyet devrine kadar şu madalyalar ihdas olunmuştur: 1 — 1730 yılından Ferahî madalyası. 2 — 1754 yılında Sikke-i cedid madal yası. 3 — 1801 yılında Vak'a-i Mısriye madalyası. 4 — 1824 yılında Hilâl-i Osmanî madal yası. 5 — 1831 yılında Işkodra madalyası. 6 — 1833 yılında Hünkâr İskelesi madalyası. 7 — 1839 yılında Atîk iftihar madal yası. 8 — 1840 yılında Altın iftihar madal yası. 9 — 1840 yılında Gümüş Akkâ madal yası. 10 — 1844 yılında gümüş ve altın Tas- hih-i ayar madalyası. 11 — 1846 yılında altın ve gümüş Kür distan madalyası. 12 — 1846 yılında altın ve gümüş Ye men madalyası. 13 — 1848 yılında altın, gümüş ve ba kır Ayasofya tamiri madalyası. 14 — 1849 yılında altın ve gümüş Bos na madalyası. 15 — 1850 yılında Tunç ve Tanzimat-ı Hayriye madalyası. Aynı yıl, para darlığı dolayısiyle herkesin elinde mevcud nişan ve madalyalar toplanarak darphaneye verilmiştir. (Nisan). 16 — 1853 yılında altın ve gümüş if tihar madalyası. 17 - - 1853 yılında tunç Sinop madal yası. 18 — 1854 yılında altın ve gümüş san caklı Silistre madalyası. 19 — 1854 yılında altın ve gümüş Si listre madalyası. 20 — 1854 yılında gümüş Kırım madalyası. 21 — 1854 yılında tunç İttifak madal yası. 22 — 1854 yılında tunç Bahr-i siyah ve Tuna madalyası. 23 — 1854 yılında altın Sivastopol madalyası. 24 — 1854 yılında altın ve gümüş Kars madalyası. 25 — 1858 yılında altın ve gümüş Ni- şan-ı İftihar madalyası. 26 — 1859 yılında gümüş Tahlisiye madalyası. 27 — 1859 yılında altın ve gümüş Tah- sin-i hüner madalyası. 28 -- 1860 yılında gümüş Zaptiye ça vuşları madalyası. 29 — 1862 yılında gümüş Karadağ madalyası. 30 — 1862 yılında altın, gümüş ve ba kır Sergi-i umumi madalyası. 31 — 1863 yılında gümüş Endaht madalyası. 32 — 1865 yılında gümüş Kolera madalyası. 33 — 1868 yılında Atîk Girid madal yası. 34 — 1877 yılında gümüş Pilevne madalyası. 35 — 1877 yılında gümüş Bosna muha rebe madalyası. 36 — 1878 yılında altın Atîk İmtiyaz madalyası. 37 — 1882 yılında altın ve gümüş Cedid büyük imtiyaz madalyası. 38 — 1884 yılında altın ve gümüş ifti har madalyası. 39 — 1889 yılında altın ve gümüş Ce dit Girit madalyası. 40 — 1889 yılında altın, gümüş ve ba kır Alman Mülakat madalyası. 41 — 1890 yılında altın ve gümüş Li yakat madalyası. 42 — 1892 yılında altın ve gümüş Ce did Yemen madalyası. 43 — 1894 yılında altın, gümüş ve ba kır Hareket-i arz madalyası. 44 — 1895 yılında gümüş Anadolu iane madalyası. 45 — 1896 yılında, altın ve gümüş ve aliminyum Tesisat-ı Askeriye İane madal yası. 46 — 1896 yılında gümüş Yunan mu harebe madalyası. 47 — 1897 yılında yaldızlı gümüş, gü müş, bakirli nikel Evlâd-i Şüheda ve Ma- lûlin ians madalyası. 48 — 1899 yılında altın ve gümüş maa rif madalyası. 49 — 1900 yılında altın, gümüş ve ba- kırh nikel Hamidiye Hicaz Demiryolu madalyası. 50 -— 1904 yılında altın, gümüş ve ba kır Hamidiye Hicaz Demiryolu madalyası. 51 — 1904 yılında altın yaldızlı gümüş, gümüş ve bakır Harir müsabakası madat yası. 52 — 1908 yılında gümüş Kanun-i Esa si hatırası rozet madalyası. 53 — 1911 yılında Hamidiye Kruvazörü madalyası. 54 — 1911 yılında sltın, gümüş ve tunç Kahire Seyahat-i Havaiyesi madalyası. 55 — 1912 yılında fevkalâde altın, al tın, gümüş, nikel ve tunç Donanma iane madalyası. 56 — 1912 yılında altın, gümüş ve tunç Hilâl-i Ahmer madalyası. 57 —- 1912 yılında altın, gümüş ve tunç İane-i Harbiye madalyası. 58 — 1912 yılında altın ve gümüş Tay yare madalyası. 59 — 1914 yılında tunç Harp madalyası. İstiklâl savaşının kazanılmasından sonra bu savaşa fiilen iştirak eden veya cephe gerisincîe çalışanlara mahsus olmak üzere altın istiklâl madalyası ihdas edilmiş, bunun üzerine imparatorluk devrinden kalma bütün nişan ve madalyalar ilga olunmuşlardırM.Sertoğlu.

MADEN KALEMİ Eski maliye kalemlerinden biri olup altı vazifesi vardı: 1 — Eflâk ve Boğdan vergi hesapları. 2 — Bohemyalı göçebelerin vergi he saplan. 3 — Altın ve gümüş madenleri hesap ları. 4 — Tütün ziraatı üzerine konan vergi hesapları. 5 — Tütünden alınan transit vergi he sapları. 6 — İstanbul ve başlıca Rumeli vilâ yetlerinin gümrük vergisi hesaplan. Maden kalemi XVII. Yüzyıl ortalanna kadar Salyâne kalemi ile bir iken sonra ayrılmıştır. Salyana kalemi, Kırım hanlarına ve han ailelerine verilen yıllık maaş hesaplariyle Ocaklık olarak verilen yıllık maaşlara, varidatı devlet tarafından alınarak valilerine yıllık maaş verilen Bağdad, Mısır, Yemen, Habeş, Basra, Lehsa, Cezayir, Trablusgarb, Tunus eyaletlerinin ve bunlara bağlı sancakların sal-yâne. yani yıllık maaş hesaplarına bakardı. Bu iki kalem bir arada iken Maden maa Salyâne kalemi diye anılırdıM.Sertoğlu.

MADYÂN-I HASSA (Bak. Yundci-yan)M.Sertoğlu.

MAĞRİB Afrikanın batı tarafına, Cezayir. Tunus ve Fas bölgelerine verilen umumi isimM.Sertoğlu.

MAĞRİB OCAKLARI (Bak. Ceza yır-i garb, Trablusgarb, Tunus)M.Sertoğlu.

MAHLAS Bir insanın kendi öz isnr'n-den başka kabul ettiği diğer bir isim. Ba-zan öz isimle birlikte bazan da yalnız başına kullanılırdı. Eski şairlerin ve divan kâtiplerinin hemen hepsinin mahlası vardıM.Sertoğlu.

MAHLÜL İnhilâl eden (Dağılan) her-hangi bir devlet hizmetine verilen isim. En fazla münhal bulunan tımar ve zeamet nevinden dirlikler hakkında kullanılırdı. Bu nev'e ait mahlûller ise altı çeşit idi. 1 — Mahlûl-i sırf: Bir dirliğin sahibi öldüğü veya herhangi Lir sebep dolayısiy- le dirliğinden feragat ettiği takdirde hasıl olan mahlûldur. Başkasına verilir. 2 — Mahlûl-i gay-r sırf; Dirlik sahibi nin adam öldürmesi, diğer eğir bir suç ip lemesi, dirlik karşılığında ifası icap ealen vazifeyi yapmaması, esir düşmesi, çıldır ması, ortadan kaybolması hallerinde dir liğin mahlûl olmasıdır. Bu halde başkası na tevcih olunursa da eski sahibi işlediği suç yüzünden zarar görenlerle anlaştığı V'> onları dâvalarından vazgeçirdiği, vazi fesini ifasına şer'an veya örfen mazeret sayılan bir halin mevcudiyetini ispat et tiği veya devlete tazminat verdiği, esir ken kurtulup avdet ettiği, çıldırmış iken şifa bulup dönüp geldiği ve kayboluşunun mâkul sebeplerini izah ettiği takdirde dir lik tekrar ona verilir ve bu muameleye mukarrer denirdi. 3 — Mahlûl-i defter: Mahlûl olarak bir tımar tevcih edildiği zaman yeni sahi- bina ancak kılıç kısmı verild ği için hisse şeklinde eski sahibinin aldığı terakkiler mahlûl olur, yahut da bir kimseye yeni den daha üstün başka bir tımar tevcih o- lunduğu zaman eski tımarı kılıcı ile b'r- likte mahlûl kahısa bunlara Mahlûl i def ter denirdi. (Bak. Tahrir, Hisse, Terak ki, Kıhç). 4 — Mahlûl-i icmal: İcmal defterin den olandan ziyade fiilen fazla olarak zu hur eden ve kimseye verilmemiş olan dir likler Bunlann ancak kılıç kısmı başka sına yeniden verilir, hisseleri baki kalıp icabında terakki olarak kullanılır Yahut, icmalde mahlûl kılıç bulunmayıp feragat- tan veya yanlış tevziden veya yanlış he saptan dolayı mahlûl hisse bulunur. Ge rek kılıç ve gerekse hisse bu şekilde ic mal defterinden fiilen ziyade olursa htpsi mahlûl-i icmaldir. (Bak. Tahrir, Hisse, Terakki, Kılıç). 5 — Mahlûl-i mufassal: Mufassal def terinde, icmal defterine nazaran fazla ola rak mevcut kılıç hisse veya hasıllara ve- riien isim. (Bak. Tahrir, Hisse, Hasıl, Kı lıç). 6 — Bütün hariç ez defterler malılûl addolunur. (Bak. Hariç ez defter). Mahlûl-i sırf olan dirliklerin, eğer varsa dirlik sahibinin evlâdına tevcihi kanundu. Yalnız bu tevcihte kılıç verilir, hisseler düşerdi. Erkek evlât iki ise kılıç bölünmez ve ikisine müşterek tevcih olunur, hisseler ise yeniden kılıç itibar olunmazdı. Zira, kılıçların yekûnu bütün imparatorlukta belli ve değişmez sayıda idi. Nitekim, bir kimsede iki kılıç tımarın cem'i de asla caiz değildiM.Sertoğlu.

MAHMEL-İ ŞERİF Surre alayında surreyi taşıyan devenin yüküne verilen isim. (Bak. Surre)M.Sertoğlu.

MAHMUDİYE 1833 yılında, II. Mah-mud tarafından îstanbulda bastırılan 22 ayar ve bir buçuk dirhem ağırlığındaki altın paraM.Sertoğlu.

MAHREÇ MEVALİSİ izmir, Selanik, Yenişehir feneri, Hanya, Kuds-i şerif, Ha-leb, Trabzon, Sofya, Üsküdar ve Havass-ı refia kadılarına verilen isim. Bunlara Bi-lâd-ı aşere mevâlisi denirdi. Dereceleri Devriyye nıevâlisindeıı büyük, Bilâd-ı hamse mevalisinden küçüktü. (Bak. Kadı)M.Sertoğlu.

MAHREÇ MEVLEVİYETİ PAYESİ Mahreç maval.'liğinin fiilen vazife olarak değil, bir rütbe şeklinde tevcihi, bu payeyi alanlara ekseriya bir yıl sonra Mahreç kadılıklarından birisi tevcih olunurdu. Bir adı da Bilâd-ı aşere payesi idi. (Bak. Mahreç mevâlisi, Paye)M.Sertoğlu.

MAHZAR Resmî olmıyan mazbata. Halk tarafından hazırlanıp imzalanarak veya mühürlenerek herhangi bir dilek veya şikâyeti bildirmek için devlet merkezine gönderilen kâğıtM.Sertoğlu.

MAHZEN-İ ÇÖP Tersanedeki kereste embarı olup Kurşunlu mahzenin yanındaydı. (Bak. Kurşunlu mahzen). Bunun bir emini, bir kâtibi bulunur ve tersane ihtiyacı için gelen kereste ile, imalât için çıkan kerestenin hesabı bunlar tarafından tutulurduM.Sertoğlu.

MAHZEN-İ SÜRP (Bak. Kurşunlu mahzen)M.Sertoğlu.

MAKSURE Camilerde etrafı alçak tahta parmaklıklarla ayrılmış olan yerbr. îslâm mabedlerinde maksure ilk öncü ikinci İslâm halifesi Hazreti Cm3r'e (RA); karşı ika olunan suikasttan sonra üçüncü halife Hazreti Osman (R.A.) tarafından halifelere mahsus ve etrafı aşılmaz yüksek parmaklıklı olmak üzere mescid-i saadette ihdas olunmuş, zamanla parmaklıklar alçalmış, hükümdarlar iç n mahfil adlı kapısı dahi ayrı yerler yapılmış, maksureler bir süs halına inkılâp etmişlerdirM.Sertoğlu.

MAKTU'ALI Devlete senede maktu vergi veren eyaletler. Bunlar ekseriya mümtaz eyaletlerdi. (Bak. Eyalât-ı müm-taze)M.Sertoğlu.

MALİKÂNE Bir kimseye varidatından hayatı boyunca istifade e!mek, lâkin satamamak ve miras bırakamamak şar-tiyle verilen arazi. Malikânanin tasarrufu o şahsa, rakabesi ise devlete ait idi. (Bak. Bervech-i malikâns)M.Sertoğlu.

MALİKÂNE DİVANI Osmanlı imparatorluğunda ve yalnız Anadolunun muayyen mıntıkalarında mevcut bulunan bir toprak tasarrufu sistemi. Osmanlı devletinde mîrî arazi sistemi esas olduğu halde bu tarz bir istisna teşkil etmekteydi. Bu sistemde, arazinin rakabesi, yani sırf mülkiyeti şahısların, tasarrufu ise devletin idi. Devlet, bu tasarrufu istediği kimseye verirdi. Bu veriş ise, has, zeamet, veya tımar şeklinde olurdu. Bu arazide ziraatla meşgul köylü, iki öşür verirdi. Öşürün birini toprağın rakabesine sahip-olan alırdı. Bu öşüre malikâne hakkı veya kısaca malikâne denirdi. Öbür öşür ise, tasarruf sahibi olan kimseye aitti. Buna ise divan hakkı veya divanî adı verilirdi. Malikâne hakkı olan yalnız bu öşürü almakla iktifa eder ve toprağn başka hiç bir şeyine karışmazdı. Bu hak, miras olarak intikal eder, alınıp satılabilirdi. Divanî sahibi ise, diğer dirlik sahiplerinin arazi üzerindeki bütün haklarına malikti. (Bak. Tımar). Köylü, divanî hisseye sahip olana, yani sahib-i arza karşı mesuldü. Böyle topraklarda ziraat yapanlar iki kere öşür verir, yani onda bir yerine b«ş-te bir vermekle mükellef bulunurdu. Malikâne hissesinin herhangi bir dinî veya içtimaî tesis için vakıf edildiği de olurdu. Malikâne hissesine sahip olana, divanî hisse tasarrufunun tevcihi kanun değildi. .Yani hem rakabe ve hem de tasarruf hakkının bir şahısta toplanmasına meydan verilmezdi. Zira bu, devletin mirî toprak siyasetine aykırı idi. Malikâne -Divanî sistemi Osmanlı menşeli olmayıp Anadoluda bu usulün tatbik edildiği mm-takalarda daha evvel mevcut bulunmuş olan devletlerden intikal etmiştir. Bu sistem, Orta Anadoludan başlayıp doğuya doğru ilerleyen ve sonra Karadeniz sahillerini yaladıktan sonra güneye dönen ve güney doğu Anadolu'ya doğru uzanan geniş bir şerit halindeki bölgelerde mevcuttu. Kanunî zamanında yeni yapılan arazi tahrirleriyle bir kısmı ilga olunup miktarı böylece azaltılmış ve bir kısmı ise yeniden kayıt ve şartlara bağlanıp tem-

MALİKÂNE HALİFESİ Osmanlı ma üyesinde başmuhasebeye bağlı olan üç halifelikten biri. Vazifesi, mîrî araziden kaydı hayat, şartıyla iltizama verilen malikânelerin kontrolü ve hesaplarının tutul-masıydı. (Bak. Bervech-i malikâne)M.Sertoğlu.

MALİYE HAZİNESİ Devlet hazinesi- sıin diğer adı. (Bak. Hazine, Dış hazine)M.Sertoğlu.

MALİYE NEZARETİ Başdefterdarlıkla diğer bütün defterdarlıklar birleştirilerek 1838 de teşkil olunan maliye bakanlığının o zamanki adı. Aynı zamanda defterdar tâbiri de terk olunup bu idarenin başına geçenlere Maliye nazırı denmiş ve bu tâbirler cumhuriyete kadar devam etmiştir. (Bak. Defterdar)M.Sertoğlu.

MALİYE TARİHÇİSİ Tarihçi kaleminin şefine verilen isim olup kendisi hâce-gândan idi. (Bak. Tarihçi kalemi, Hâce-gân)M.Sertoğlu.

MALÛMİYE (Bak. Surre)M.Sertoğlu.

MANCINIK Eskiden kullanılan bir cins harb aleti. Kelimenin aslı arapça olup Latinler onlardan alarak Manganium şeklinde telâffuz etmişlerdir. Top icad edilmezden evvel kale duvarlarını dövmek için ağır taş ve gülleler bununla atılırdı. Tahtadan yapılmış yaylı ve kuvvetli bir aletti. Altında tekerlekleri bulunur ve bunlar vasıtasiyle çekilerek istenilen yere götürülürdüM.Sertoğlu.

MANDACI (Bak. Liman Reisi)M.Sertoğlu.

MANDE Kapıkulu askerinden olup ihtiyarlık, hastalık veya sakatlık gibi sebepler dolayısiyle sefere gitmeyip İstanbul'da kalan kimseler. Bunların adedi Kanunî devrinde altmış, yetmiş iken, bir asır sonra bin kişiye çıkmıştı. Sayıları bu şekilde artınca bunlar da sefere getirilir olmuşlardı. Yalnız fiilen' muharebeye iştirak etmez, çadır ve ağırlık muhafazası hizmetinde kullanılırlardı. Tecrübeîi askerler olduklarından icabında reylerine de başvurulurduM.Sertoğlu.

MANDELER AĞASI İstanbul'da kalan Mande'lerin zapt ve rabtından mesul olan kimse. Kendisi aynı zamanda Kapıkulu askeri tamamen sefere gidince İstanbul'da onlara vekâlet ederdi. (Bak. Mande)M.Sertoğlu.

MANGIR Akçenin dörtte biri kıymetinde ki bakır sikke. (Bak. Akçe)M.Sertoğlu.

MANİSA (Bak. Saruhan)M.Sertoğlu.

MANSIB Mevki, memuriyet. (Bak. Paye)M.Sertoğlu.

MANSIB AKÇESÎ (Bak. Münakkaş akçesi)M.Sertoğlu.

MANSUR Düdüksüz ağız sazı olan ney'in çeşitlerinden biri. Ney kısadan uzuna ve inceden kalına doğru < olmak üzere $u isimleri alırdı: Kız neyi, nısfiyye, ney, davud. mansur, şahM.Sertoğlu.

MANSURE HAZİNESİ Yeniçeri Ocağının ilgasından sonra devlet teşkilâtında da süratle ıslahat yapan II. Mahmud tarafından 1826 yılında ordu ihtiyaçlarını karşılamak üzere teşkil olunan hazine. Bundan başka hazine-i âmire adiyle Maliyeye ve darphane hazinesi adiyle de darphaneye ait ayrı birer hazine kurulmuştur. Bunların hepsi 1838 de birleştirilerek maliye nezareti teşkil olunmuşturM.Sertoğlu.

MARAŞ Güney An a doludaki Ahır -dağı kitlesinin güney eteklerinde, aynı ismi taşıyan ovanın kuzey ucunda, bir şehrin ve bu şehrin merkezi olduğu Osmanlı eyaletinin ismidir. Maraş şehri pek çok yolların düğüm noktasında olduğundan eski devirlerden beri büyük bir önem kazanmıştır. Osmanlıların, XIV. Yüzyılın ilk yarısından beri Dulkadır - oğullarının hâkim olduğu, bu bölgeye karşı ilk hareketleri Yıldırım Bayazıd devrinde olmuştur. Elbistan dahil olmak üzere bazı yerleri Osmanlı egemenliğini tanıdı. Fakat bu hal muvakkat oldu. Mısır ve Osmanlı devletleri arasındaki bu bölgede, her iki dev-tin nüfuzlarının çarpıştığı yer olmakta de vam ettiği müddetçe, Dulkadır emareti baki kaldı. Ancak, Yavuz Sultan Selim'-in, Çaldıran dönüşünde, Hadım Sinan Pa-şa ve Dulkadırlı Şehsuvaroğlu Ali Beğ'i buraların fethine memur etmesinden ve bu zatların Maraş ve bölgesini kat'î olarak Osmanlı hâkimiyetine almasından sonradır ki emaretin siyasi hayatı son buldu. (Haziran 1515). Para ve hutbe Osmanlı padişahı adına olmak üzere idaresi gehsuvar - oğlu Ah' Beğ'e verildi. Kanuni Süleyman devrinde, Ferhad Paşa'nın iftiraları neticesinde, Ali Beğ *e bütün ailesi yok edilince bu bölgede Maraş eyaleti teşkil edildi. (1522). Bir ismi de Eyalet-i Zul'Kadriye. olan bu yeni beğlerbeğilik, merkez Maraş olmak üzere; Malatya, Ayıntab, Sumeysat ve Kars-ı Zul'Kadriye (Kadirli) ile beraber beş sancaktan mürekkepti. Zeamet ve tımar erbabı iki bin rekiz yüz altmış dokuz kılıç olup, Cebelileriyle birlikte altı bin beş yüz kişilik bir askerî kuvvet teşkil ederlerdi. Maraş eyaleti, XIX. Yüzyılın ilk yarısında, Kavalah Mehmed Ali Paşanın Mısır valiliğindeki, Osmanlı - Mısır mücadelesinde, Nizib mağlûbiyetinden sonra, kısmen ibrahim Paşa ordularının istilâsına uğradı. (1839). Mısır valisinin oğlu ve ordularının kumandanı olan İbrahim Paşa, bir buçuk seneden fazla Maraş şehrinde oturdu. Bölge ve şehir sonra tekrar Osmanlı hâkimiyetine girdi. (1840). Bu olaylardan sonra Maraş'ın kaza haline getirildiği, bilâhare sancak olarak Haleb eyaletine bağlandığı, daha sonra vilâyet olduğu ve nihayet yine Haleb'e ait sancak yapıldığı görülür. Birinci Dünya Savaşında Haleb eyaletinin sancağı bulunuyordu. Maraş ve havalisinde cereyan eden mühim hâdiselerden biri de, XIX. Yüzyıl sonlarında Zeytun (şimdiki Süleymanh) da üstlenmiş bulunan ermenilerin taarruzuna uğramasıdır. (1894 - 95). Bu isyan hareketi ancak Birinci Dünya Savaşı yıllarında bastırılabümiştir. (1915). Osmanlı imparatorluğu dağılırken Maraş ve bölgesi, önce ingilizlerin sonra da Fransızların işgaline uğradıysa da netice de Türk hâkimiyetinde kaldıM.Sertoğlu.

MARDİN Güney - doğu Anadolu'da yukarı Elcezire (Mezopotamia) nin Diyar-bekir bölgesi güneyindeki Mazıdağı'nm alt eşiğinde bir şehir ve kale. Mardinin. muhtelif istikametlere giden yollar üze rindeki düğüm noktasında bulunması ona bir takım üstünlükler sağlamıştır. Ayrıca, bin metreden fazla yüksekliği olan bir sırtta bulunuşu ve biraz daha yukardaki kalesiyle çok kuvvetli bir müdafaa durumuna mâlikti. Yüz sene evveline kadar Mardin ele geçirilmesi mümkün olmayan bir kale telâkki edilirdi. Maamafıh erişil-meşindeki bu güçlük ticarî yönden ehemmiyetli derecede zararına olmuştur. Osmanlılar ilk olarak Yavuz Selim zamanında bu taraflara geldiklerinde Mardin ve civan iranlı'ların (Safevî) e-linde bulunuyordu. Şah ismail'e karşı kazanılan Çaldıran savaşını (1514) müteakip Diyarbekir ve Mardin şehirleri Osmanlılar tarafından alındıysa da, Mardin kalesi Çaldıranda ölen iranlı Ustaclu Muhammedin kardeşi Karahan'm elinde kaldı Müteakip yıllarda, Karahan'm Mardin civarındaki Kargan - Dede mevkiinde mağlûben telef edilmesine ve bütün Elcezirede Iran hâkimiyetine son verilmesine (1516) rağmen, Mardin kalesi hâlâ Karahan'm kardeşi Süleyman Han'ın elindeydi. Osmanlılardan Bıyıklı Mchmeci Paşa'nın getirdiği takviye kuvvetleriyle, ancak bir sene sonra, kaleyi de ele geçirmek mümkün oldu. Mardin'in sancak haline getirilip Diyarbekir eyaletine bağlanması, Kanunî Süleyman'ın Irakeyn seferi esnasında olmuştur. (1533 -1535). Bazı kayıtlara göre sancağın 30 zeameti ve 465 tımarı vardı. Seferde orduya 1060 cebeli temin ederdi. Mardin sancağının XVIII. Yüzyılda Bağdad eyaletine bağlandığı ve oradan gönderilen Voyvoda ve mütesellimierle idare edildiği görülür. XIX. Yüzyılda padişah II. Mahmud'utı ıslahatı yukarı Elcezirede hiç de iyi karşılanmadı. Mardin'de, 1832 yıllarında, ayaklanmalar neticesinde idare kurt beğ-lerinin eline geçti. Eski sadrıâzamlardan Mehmed Reşid Paşa, Sivas valiliğine getirilerek bunların üzerine gönderildi. Paşa, doğudaki isyanı bastırmakta bir hayli başarı gösterdi ve âsi Mardin'i de muhasara etti. Neticede vaziyete hâkim olunarak asayiş iade edildi. Fakat M. Reşid Paşa'-nın vefatı (1836 - 7) pek kısa süren sükûn devrine son verdi, yine karışıklıklar başladı. Mısır valisi Kavalah Mehmed Ali Paşa'nın orduları, Suriye istilâsından sonra. Nizib zaferini de kazanınca, Mardin ve yöresinde karışıklık son haddine geldi. Meselenin halli önce Diyarbskir, sonra da Musul valisina verildi. Abdül-aziz devrindeki 1287 (1870) Vilâyetler Kanunu Mardin'i yine bir sancak olarak Di-yarbekir'e bağlamıştır. İmparatorluğun sonuna kadar bu vaziyeti muhafaza etmiştirM.Sertoğlu.

MARİNAR (Bak. Gabyar)M.Sertoğlu.

MARİYE Kadın esirlerin bir nevi. (Bak. Beççe)M.Sertoğlu.

MARTEN TOPU Eskiden kullanılan büyük toplardan biri. Çapı kafi olarak belli değilse de, Badaloşka ile Ejderde-hen arası olduğu bilinmektedir. (Bak. Top)M.Sertoğlu.

MARTOLOS Balkan yarım - adasında, XV. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla kadar faaliyette bulunan, genel olarak Hıristi-yanlardan meydana gelen, bir Osmanlı askerî teşkilâtının ismidir. Osmanlı kaynaklarında; Martoloz, Martolos, Martilos şeklinde ve batı eserlerinde de Martoloz, Martalocs olarak kaydedilen bu kelimenin aslının Yunancadan geldiği kabul edilmektedir. Sulh zamanında bile, hudut boylarındaki Martolos'lann, macera ve çapul hevesinden mütevellit akınları dolayısiyle, Balkan, Çek ve Leh dillerine bu kelime her şeyden önce haydut, çapulcu anlamında geçmiştir. Martolos'lar Menşe'de muaf ve müsellem reayadan ayrı, müstakil bir teşkilâttı. Osmanlılar zamanla, bu teşkilâtı, askerî ve müsellem reâyâmnda ilhakı yolu ile tevsi etmişlerdir. Kara Martolos, Ulû-feli Martolos, Müsellem Martolos gibi grupları ihtiva eden ve yalnız Hıristi-yanlardan mürekkep olan bu teşkilâta zamanla müslüman unsurların da nüfuz ettiği anlaşılmaktadır. Çok ileri giden taşkınlıklarından ötürü Martolos'ların teşkilâtı, IH. Ahmed'in 1721 tarihli fermanı ile, lağvedilmişti. Sonradan, lüzum hissedilmiş olmalı ki, yine kurulmuştur. Teşkilâtın, daha mahdut bir şekilde de olsa, XIX. Yüzyıla kadar devam ettiği görülmektedir. Martolos'larm, Osmanlı devletinin ilk zamanlarında casus ve haberci olarak kullanılmakta olduğu anlaşılmaktadır. Sonradan, herhalde yeniden yapılan bir teşkilâta göre, daha başka vazifeler de görülmektedirler. Fatih devrindeki akıncı gibi kullanılmalarını müteakip, bilhassa, Adriya, Bosna ve Macaristan sınır ve palangalarında, tamamen Hiristiyanlardan ibaret askerî bir teşkilât olarak kendilo rini gösterirler. Martolos'larm hudutdaki-lerden başka; Tuna nehri boyu kalelerinde ve bu nehrin gemilerinde hizmet edenleri, Kümelinin iç bölgelerinde; muhafız yahut jandarma hizmeti görenleri, derbent muhafaza edenleri, madenlerde muhafızlık yapanları, Sofya'da mühimmat ve zahire nakliyatını koruyanları, Makedonya ve Yunanistan'da asayişi korumakla mükellef olanları vardıM.Sertoğlu.

MARYOL Vardiyanlann emrinde çalışan muhafızlar. (Bak. Vardiyan, Bambul)M.Sertoğlu.

MASAR Hicrî - Kamerî ayların ilk üçü olan Muharrem, Safer ve Rebiülevvcl aylarına kısaca verilen isim. Kapıkulu askerlerine bu üç ayda verilen ulufeye Masar mevacibi denirdiM.Sertoğlu.

MASRAF-I ŞEHRİYARİ KALEMİ Sarayın Enderun ve Bîrun kısımlarının her türlü masraf ve tâyinlerinin idare edildiği kalem, idare bakımından saraya, muamele bakımından defterdarlığa bağlı idi. Âmiri, masraf-ı şehriyarî kâtibi adi; bir memurdu. Masraf-ı şehriyarî kâtibi, sarayın bî-run kısmına mensup eminlerin, yani Şsh-remini, Matbah emini, Arpa emini ve Darphane eminini saray ihtiyacı için hariçten yaptıkları mubayaaların defterini tutar ve hesaplarına bakardı. Maiyetinde çalışanlara Masraf kâtipleri denirdi. Bundan başka Matbah-ı âmire emininin maiyetinde de masraf kâtipleri adlı memurlar vardı. (Bak. Matbah-ı âmire)M.Sertoğlu.


Yüklə 2,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin