Allah’i arayan genç


ALTINININ ZEKATINI VERMEYEN KADININ HALİ



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə16/37
tarix26.04.2018
ölçüsü0,69 Mb.
#49047
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   37

ALTINININ ZEKATINI VERMEYEN KADININ HALİ

Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem‘in yanına kızıyla beraber bir kadın geldi. Kızın kolunda, altından kalın iki bilezik vardı. Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem:

— Bunların zekatını verdin mi? diye kadına sordu. Kadın:

— Hayır! diye cevap verdi. Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem:

— Kıyamet günü Allah'ın, onları sana ateşten iki bilezik yapması seni memnun eder mi? dedi. Bunu üzerine kadın, bilezikleri derhal çıkarıp Rasulullah'ın sallalahu aleyhi ve sellem önüne bıraktı ve:

— Bunlar Allah ve Rasulüne aittir! (Bu altınların zekatı ne kadar ise hesaplansın ben zekatımı veriyorum.) dedi.


SADAKA VEREN İNSANIN FAZİLETİ

Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Allah yeryüzünü yarattığı zaman, sallanmaya (tıpkı bir hurma ağacı gibi sağa sola) yalpalar yapmaya başladı, bunun üzerine dağlarla onu sabitleştirdi ve böylece (dünya) istikrarını buldu. Melekler dağların şiddetine (gücüne) hayrette kaldılar.

Ey Rabbimiz, dediler, dağlardan daha şiddetli bir mahluk yarattın mı?

— Evet, buyurdu. Demiri yarattım.

— Demirden daha şiddetli bir şey yarattın mı? dediler. Hak Teala:

— Evet, dedi. Ateşi yarattım.

— Ateşten daha şiddetli bir şey yarattın mı? diye yine sordular. Hak Teala:

— Evet, dedi. Suyu yarattım!

— Sudan daha şiddetli bir şey yarattın mı? dediler. Hak Teala tekrar cevap verdi:

— Evet, rüzgarı yarattım.

— Rüzgardan daha şiddetli bir şey yarattın mı? diye yine sordular. Hak Teala:

— Evet, insanoğlunu yarattım, dedi ve devam etti: Eğer o, sağ eliyle sadaka verir, sol eli görmeyecek kadar gizlerse hepsinden daha güçlüdür."



CENNETİ KAZANDIRAN AMEL

Muaz bin Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Bir seferde Rasulullah'la sallalahu aleyhi ve sellem beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük.

— Ey Allah'ın Rasulü! dedim. Beni cehennemden uzaklaştıracak ve cennete yaklaştıracak bir amel söyler misin?

— Mühim bir şey sordun. Bu, Allah’ın kolaylık nasip ettiği kimseye kolaydır. Allah'a ibadet eder, Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekat verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beytullahı haccedersin buyurdular ve devamla:

— Sana hayır kapılarını göstereyim mi? dediler.

— Evet ey Allah'ın Rasulü, dedim.

— Oruç (cehenneme) perdedir; sadaka hatalar‎ı yok eder, tıpkı suyun ateşi yok etmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz salihlerin alametidir, buyurdular ve şu ayeti okudular: "Onlar ibadet etmek için gece vakti yataklarından kalkar, Rablerinin azabından korkarak ve rah­metini ümid ederek O'na dua ederler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden de infakta bulunurlar." (Secde sûresi, 16. ayet)

Sonra sordu:

— Bu dinin başını, direğini ve zirvesini sana haber vereyim mi?

— Evet ey Allah'ın Rasulü! dedim. Dinle öyleyse, bu­yurdular ve açıkladılar:

Bu dinin başı İslâm'dır, direği namazdır, zirvesi cihaddır!

Sonra şöyle devam buyurdu:

— Sana bütün bunları tamamlayan esası haber vereyim mi?

— Evet ey Allah'ın Rasulü! dedim.

— Şuna sahip ol! dedi ve eliyle dilime işaret etti. Ben tekrar sordum:


  • Ey Allah'ın Rasulü! Biz konuştuklarımızdan so­rumlu olacak mıyız?

  • Ey Muaz! İnsanları yüzlerinin üstüne veya burunlarının üstüne ateşe atan, dilleriyle kazandıklarından başka bir şey midir?” buyurdular.



ABDESTİN GÜNAHLARI GİDERMESİ


Ebû Umame anlatıyor:

"Amr bin Abese es-Sülemi şunu anlattı: Mekke’de yeni bir dinin anlatıldığını duymuştum. Hemen yola koyuldum. Mekke’ye vardığımda Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem İslamı gizlice tebliğ ediyordu. Müslüman oldum ve kısa bir müddet yanında kaldım. Sonra ayrılarak memleketime gittim. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye hicret ettikten sonra ziyaret ettim ve:

— Ey Allah'ın Rasulü! dedim. Beni hatırladınız mı?

— Evet! Sen bana Mekke'de gelen zat değil misin? buyurdular. Ben:

— Evet, deyip sözlerime devamla:

— Ey Allah'ın Rasulü! Allah'ın sana öğrettiği ve benim bilmediğim şeylerden haber ver. Bana mesela namazdan bahset! dedim. Peygamberimiz hangi vakitlerde namaz kılacağımı bana öğretti. Sonra:

— Ey Allah'ın Rasulü! Bana abdestin nasıl alınacağını da açıklasanız, dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular: “Sizden kim abdest suyunu hazırlar ağzına ve burnuna su verirse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan bu azalarla yaptığı hataların günahı dökülür. Sonra Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalının bittiği mahallin etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senada bulunur. O'na layık şekilde tazim gösterir ve kalbinden Allah’tan başkasının korku ve muhabbetini çıkarırsa; annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır." (Müslim)

NAMAZ GÜNAHLARI ÖRTER


Asım bin Süfyan es-Sakafi radıyallahu anh’ın anlattığına göre, Selasil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler. Sonra Muaviye'nin yanına döndüler. Muaviye'nin yanında Ebu Eyyüb el-Ensarî ve Ukbe bin Amir radıyallahu anhüm vardı. Asım:

— Ey Ebu Eyyüb! dedi. Bu sene gazveyi kaçırdık. Bize, bunun telafisi için bir çare haber verildi. Buna göre, kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş.

Ebu Eyyüb:

— Ey kardeşimin oğlu! dedi. 'Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben Resülullah'ın sallallâhû aleyhi ve sellem şu sözünü işittim: "Kim emredildiği şekilde mükemmel olarak abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa, ön­ceden yapmış olduğu kusurlu ameli sebebiyle affolunur." Ey Ukbe Rasûlullah sallallâhû aleyhi ve sellem'in müjdesi böyleydi değil mi?"

Ukbe: "Evet!" dedi.

Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Rasulüllah sallallâhû aleyhi ve sellem ile beraber mescidde idik. O esnada bir adam geldi ve:

 Ey Allah’ın Rasulü, ben bir suç işledim, bana cezasını ver! dedi.

Rasulullah sallallâhû aleyhi ve sellem adama cevap vermedi. Adam isteğini tekrar etti. Rasulullah sallallâhû aleyhi ve sellem yine sessiz kaldı. Bu esnada namaz vakti girdi ve namaz kılındı. Rasulüllâh sallallâhû aleyhi ve sellem namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz adama:

— Evinden çıkınca abdest almış, abdestini de güzel yapmış mıydın? buyurdu. O:

— Evet, ey Allah'ın Rasulü! dedi. Efendimiz:

— Sonra da bizimle namaz kıldın mı? diye sordu. Adam:

— Evet, ey Allah'ın Rasulü! deyince, Efendimiz:

— Öyleyse Allah Teala hazretleri suçunu (günahını) af­fetti, buyurdu.

ÖĞÜTLER
Muhakkak ki beş vakit namaz, büyük gü­nahlardan kaçınmak şartıyla aralarındaki küçük günahlara keffaret olur. Allah Teâlâ bu namazlar sayesinde küçük günahları affeder.

Bir kötülük işlediğin zaman, ardından iyilik yap. Çünkü iyilikler, daha önce işlediğin kötülükleri giderir.

Allah'ın kullarına farz kıldığı beş vakit namazı kim hakkıyla ifa ederse, Allah onu cennete koyacağına söz ver­miştir.

Abdesti tam almak günahları giderir. Abdest almak için ellerini iyice yıkayıp temizlediğinde günahları, tırnaklarının ve parmaklarının arasından çıkar gider.

Ağzına ve burnuna su verip yüzünü, dirsekler dahil kollarını yıkadığın ve başına mesh edip topuklar dahil ayaklarını da yıkadığın zaman, bütün günahlarından yı­kanmış olursun.

Bir de alnını Allah için secdeye koyar, namaz kılarsan; anadan doğduğun günkü gibi günahlarından arı­nır, tertemiz olursun.



ÖĞÜTLER

Hatem-i Esam'a namazdan sorduklarında şöyle diyor:

"Vakit yaklaşınca, güzelce abdestimi alır, namaz kılacağım yere gider, orada oturur, aklımı başıma alır, sonra namaz için ayağa kalkarım. Kabe'yi iki kaşım arasına, sırat'ı ayaklarımın altına, cenneti sağıma, cehennemi soluma alır, Azrail'i tepemde, bu namazı son namazım diye kabul eder, korku ve ümit ile huzuru ilahide durur, dikkatlice tekbir alır, manasını düşünerek Kur'an okurum. Tevazu ile rukü eder, huşu ile secdeye varırım. İhlasla namazımı kılar, sonra da kabul olup olmadığı endişesini taşır, Allah’tan mağfiret talep ederim."

* * *


Nice namaz kılanlar var ki onların namazdan nasibi, yorgunluk ve zahmetten başka bir şey değildir.

İnsanlar kıyamet günü dünyadaki namazlarında gösterdikleri huzur, sükun ve namazdan tattıkları lezzet nispetinde haşrolurlar.

Kul, namaza kalktığı vakit, nefsi, yüzü ve kalbi Allah'a yönelmişse, yeni doğmuş gibi günahlarından arı­nır.

Namaz kılmak için "Allahu ekber" denilir tekbir alınca, Allah'tan başka hiçbir şeye kıymet vermemelidir.

* * *

Bir savaşta namazı uzunca kılan Hazreti Ali’ye sormuşlar:



— Namazı niçin uzatıyorsun. O da şöyle cevap vermiş.

— Zaten namaz için savaşmıyor muyuz? Namaz kılamadıktan sonra hayatın ne önemi var.




Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin