Allame murtaza askerî ehl-i BEYT VE ehl-i SÜnnet ekolleri Mütercim: Cafer bendiderya ismail bendiderya


: KONU İMAMET KONUSUNDA EHLİSÜNNET VE HİLÂFET EKOLÜ'NÜN GÖRÜŞÜ



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə29/70
tarix29.10.2017
ölçüsü1,44 Mb.
#19784
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   70

2: KONU İMAMET KONUSUNDA EHLİSÜNNET VE HİLÂFET EKOLÜ'NÜN GÖRÜŞÜ

Hilâfet Ekolü'nün Görüşü ve Delilleri

Ebu Bekir Açısından İmamet[375]


Ebu Bekir, -Benî Sâide Sakifesi'nde yaptığı konuşmada imamet ve hilâfet konusunda- görüşünü şöyle açıkladı: Bu ümmete imamet ve önderlik Kureyş kabilesinin hakkıdır; çünkü onlar soy açısından halkın en seçkini, güç ve nüfuz açısından Arapların güç dairesinin merkezidir. İşte bu yüzden ben size hükümet ve önderlik için Ömer ve Ebu Ubeyde'den birini uygun görüyorum; bu ikisinden hangisine isterseniz biat edin![376]

Ömer Açısından İmamet[377]


Ömer b. Hattab da kendi görüşünü şöyle beyan etmiştir:

Ebu Bekir'e biatin oldu bittiye getirilen aceleci bir iş olduğunu söyleyen kimsenin sözleri sizi saptırmasın. Gerçi bu bir gerçektir ve Allah onun şerrini uzaklaştırdı. Ama sizin aranızda boyunlar kendisine uzanan ve gözler kendisine dikilen Ebu Bekir gibi bir kimse yoktu. Her durumda, bundan sonra Müslümanlarla müşavere edip görüşlerini almadan bir kimse birine biat ederse, ne biat edilene ve ne de biat edene uymayın; her ikisi kılıcı hak etmişlerdir ve öldürülmeleri gerekir.[378]


Hilâfet Ekolü Mensuplarının Görüşleri


Kadı Mâverdî[379] (öl. 450 kamerî) el-Ahkamu's-Sultaniyye'de ve kendi döneminin âlimi ve imamı kadı Ebu Ya'la da (öl. 458 kamerî) el-Ahkamu's-Sultaniyye'de[380] şöyle yazmışlardır: Hilâfet iki şekilde olur: Biri, ümmetin güvendiği emin kişilerin seçimiyle, diğeri ise, bir önceki halifenin atamasıyla.

a) Seçimle:

Halifenin ileri gelen ve güvenilir kişilerden kaç kişi tarafından seçilmesi gerektiği konusunda ulema arasında görüş birliği yoktur. Bazıları, bir halifenin önderliğinin kapsamlı olması ve herkesin ona itaat etmesi için bütün bölgelerin ileri gelenlerinin sahnede olmasını şart bilirler. Ebu Bekir'e yapılan biat bu görüşü reddeder. Çünkü Ebu Bekir'in hilâfete seçimine sadece Sakife'de olanlar katıldılar ve diğerlerinin de gelerek görüşlerini belirtmeleri beklenmedi. Bazıları, halifenin seçiminde ileri gelen güvenilir kişilerden en az beş kişinin olması gerektiğini, bu beş kişinin seçimiyle

veya bu beş kişiden dördünün görüş birliğiyle kendi aralarından bir kişiyi seçmesiyle birisinin hilâfete seçilebileceğini söylerler. Bu görüşün taraftarları, görüşlerinin doğruluğunu ispatlamak için iki delil ileri sürerler:

a- Ebu Bekir'e şu beş kişi biat etmiştir: Ömer b. Hattab, Ebu Ubeyde Cerrah,[381] Useyd b. Huzeyr,[382] Beşir b. Sa'd,[383] Ebu Huzeyfe'nin azat ettiği kölesi Sâlim;[384] -daha sonra diğerleri de onları izlediler.-

b) Ömer kendisinden sonraki halifenin seçimini altı kişilik bir şuraya bırakmış ve beş kişinin muvafakatiyle kendi aralarından birini halife seçmelerini vasiyet etmiştir. Bu, Basra fakihlerinin ve kelamcılarının çoğunun görüşüdür. Kûfe bilginlerinden bir grup ise imam ve halifenin üç kişinin seçimiyle bile gerçekleşebileceğini, yani onlardan birinin diğer ikisinin seçimiyle halife olabileceğini ileri sürer. Bu durumda, onlardan biri hâkim, diğer ikisi ise şahit olur; nitekim nikâh akdi de, veli ve iki şahidin olmasıyla gerçekleşir. Bir grup, imametin bir kişinin seçimiyle de gerçekleşeceğini iddia ederek Abbas b. Abdulmuttalib'in[385] Hz. Ali'ye (Allah ikisinden de razı olsun), "Elini uzat da sana biat edeyim ki halk da: 'Resulullah'ın (s.a.a) amcası, onun amcasının oğluna biat etti' desin ve kimse sana muhalefet etmesin." Demiş olmasını delil gösterirler.

Abbas'ın bu sözü bir hükümdür ve bir tek hüküm ise geçerli ve yeterlidir.[386]

b) Atamayla:

Bir önceki halifenin vasiyet ve tayiniyle halife atanmasının doğruluğu ise icmayla kabul edilen bir konudur. Çünkü Müslümanlar tarafından kabul edilip, amel edilen ve itiraz edilmeyen iki tarihi olay vardır: Biri, Ebu Bekir'in Ömer'i kendi yerine geçirmesi, Müslümanların da Ebu Bekir'in tavsiyesiyle onun hilâfetini kabul etmeleri. Diğeri ise, Ömer'in halife seçimini altı kişilik bir şûraya bırakmasıdır... Çünkü imam olan Ebu Bekir'in birini kendi yerine geçirmeye diğerlerinden daha fazla hakkı olduğu için Ömer'e biat konusu, Resulullah'ın (s.a.a) diğer ashabının görüşünü almaya bağlı kılınmamıştır.[387]

İmamı Tanıma

Mâverdî daha sonra imamı tanıma konusunda ulemanın görüşlerini beyan ederek şöyle diyor: Bazı âlimler, Allah ve Resulü'nü tanımanın herkese farz olması gibi imamı da tanıyıp ismini bilmenin herkese farz olduğuna inanırlar... Ama halkın geneli arasında yaygın olan, imamı detaylı bir şekilde değil, genel hatlarıyla tanımanın farz oluşudur.[388]

Zorla İmamet!

Kadı Ebu Ya'la da, Ahkamu's-Sultaniyye, adlı eserinde halife ve imam seçiminde ulemadan bir grubun görüşünü şöyle açıklar: Zorla ve güç kullanarak da halifelik yapılabilir; bu yüzden seçime gerek yoktur! Dolayısıyla bir kimse kılıç zoruyla halka sulta kurar, hilâfet kürsüsüne oturarak "Emirü'l-Mü-minin" diye anılırsa, Allah'a ve kıyamet gününe iman eden hiç kimse ona biat edip onu kendi önderi olarak kabul etmeden akşamı sabahlamamalıdır! Bu halife ister salih ve takvalı bir kişi olsun, ister fâsık ve zalim birisi. Böyle bir kişi müminlerin emiridir![389] Daha sonra Ebu Ya'la, biri hükümeti ele geçirmek için zamanın imamına karşı savaşır da, her ikisinin ordusu ve yardımcıları olursa, "Cuma namazı ve namaz hutbesi zafere ulaşan kimsenin adına okunur." diyerek buna, "Abdullah b. Ömer[390] Hirre döneminde Medine halkına cuma namazı kıldırarak, "Biz galip olanla birlikteyiz!" diyordu." şeklinde delil getiriyor.[391] İmamu'l-Haremeyn Cüveynî (öl. 478 hicrî) el-İrşâd adlı eserinde halife seçmenin şartlarını şöyle sıralamıştır: Halifelik akdinde, görüş birliği şart değildir; aksine görüş birliği olmadan da halife seçimi gerçekleştirilebilir. Çünkü Ebu Bekir hilâfete geçtiğinde bu haber diğer sahabelere ve İslâm beldesinin diğer noktalarına ulaşmamıştı. Buna rağmen Ebu Bekir Müslümanların işleriyle uğraştı, hükümler verdi, bu alanda hiç kimse ona itiraz edip biraz beklemesini istemedi.

 Dolayısıyla, halife seçiminde ümmetin görüş birliği şart değildir. Halife seçiminin sahih oluşunda ümmetin icması ve görüş birliği şart olmadığı için halife seçiminde gerekli olan görüş sahipleri için de kesin bir sayı şart değildir. Dolayısıyla hatta görüş sahiplerinden bir kişinin uygun görmesiyle bile halife seçimi gerçekleşir.[392] Ebu Bekir b. Arabî (öl. 543 hicrî) de der ki: Halifeye biatte ümmetin bütün ileri gelenlerinin olması gerekli değildir; halife seçiminin gerçekleşmesi için ileri gelenlerden iki kişinin veya birinin muvafakati yeterlidir.[393] Şeyh-i Fakih ve Allame Muhaddis Kurtubî (öl. 671 kamerî) sekizinci meselede, Bakara Suresi'nin 30. ayetinin tefsirinde (Muhakkak ben, yer yüzünde bir halife var edeceğim.) şöyle yazar: Halife seçimi, ancak halkın ileri gelenlerinden bir grupla gerçekleşir." söyleyenlerin görüşlerinin tam aksine, halkın ileri gelenlerinden ve güvenilir şahıslardan birisi bile halifeyi belirtir ve tanıtırsa yeterlidir ve diğerlerinin onun seçimine uymaları farzdır.

 Çünkü Ömer, -Benî Sâide Sakifesi'nde- tek başına Ebu Bekir'e biat etti ve sahabelerden hiçbiri ona karşı çıkmadı. Dolayısıyla, diğer akitlerde olduğu gibi, bu meselenin de gerçekleşmesi için belli sayıda sâlih kişilerin varlığının şart olmaması gerekir. Yine İmam Ebu'l-Mealî der ki: Eğer bir kişi -görüş sahipleri ve halkın ileri gelenlerindenbiri tarafından hilâfete geçirilirse, bu akit doğru ve geçerlidir; böyle bir halifeyi bir olay vuku bulmadan ve hiçbir şeyi değiştirmeden hilâfet makamından almak caiz olmaz. Bu konuda görüş birliği vardır. Ebu'l-Mealî Kurtûbî on beşinci meselede de yukarıdaki ayetin tefsirinde şöyle yazar: Halife seçimi, ümmetin bütün ileri gelenleri ve güvenilir kişileri tarafından veya daha önce geçtiği gibi onlardan biri tarafından gerçekleştirilirse onu kabul edip böyle bir imama biat etmek herkese farzdır.[394] Kadı Azududdin İcî (öl. 756 hicrî) el-Mevakif adlı kitabının üçüncü bölümünde, "İmameti İspatlayan Şeyler" başlığı altında geniş  bir açıklama yapmıştır. Onun bu sözleri özetle şöyledir: İmamet Resulullah (s.a.a) tarafından bir nassla veya icma gereğince bir önceki imamın atamasıyla veya Şia'nın düşüncesinin aksine, halkın ileri gelenlerinin ve görüş sahiplerinin biatiyle gerçekleşir. Bunun delili ise Ebu Bekir'in hilâfete biatle geçmiş olmasıdır... Herhangi bir imamın imameti, seçim ve biat yoluyla gerçekleşmiş olursa, icmaya gerek kalmaz; çünkü buna karşı aklî veya naklî bir delil yoktur; aksine, halkın ileri gelenlerinden ve görüş sahiplerinden bir - ikisinin muvafakati yeterlidir.

Çünkü, sahabelerin dindeki bütün titizliklerine rağmen bununla yetindiğini biliyoruz. Yine Ömer'in Ebu Bekir'e verdiği veya Abdurrahman b. Avf'ın Osman'a sunduğu halifelikte, ümmetin icması bir yana dursun, hatta Medine halkının bile toplanması ve onlara bildirilmesi şart görülmemiş, buna rağmen hiç kimse onları eleştirip itiraz etmemiş ve günümüze kadar da durum böyle devam etmiştir.[395] Seyyid Şerif Curcanî (öl. 816 hicrî) gibi el-Mevakif kitabını şerh edenler Kadı İcî'nin görüşlerini onaylamışlardır.


Resulullah'a (s.a.a) Muhalefet Etse Bile İmama İtaat Farzdır!


Müslim kendi Sahih'inde Huzeyfe'den Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder: Benden sonra öyle liderler iş başına gelecekler ki ne benim yolumda hareket edecekler ve ne de benim sünnetimi uygulayacaklar. Onların arasından öyle kişiler çıkacak ki kalpleri, insan bedenlerinde yer alan şeytanların kalpleri olacak." Ben, "Ya Resulullah! Bu gibi liderlerle karşılaşırsam benim görevim nedir?" diye sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Malını yağmalasa ve sırtına kırbaç vursa bile o lidere itaat et!"[396] İbn Abbas'tan da Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: İmam ve halifesinin hoşa gitmeyen bir hareketini gören kimse sabırlı olmalıdır.

 Çünkü cemaatten bir karış kadar uzaklaşarak ölen kimse câhiliye ölüsü gibi ölmüş olur. Diğer bir rivayette ise şöyle geçer: Hâkim gücün sultasından bir karış dışarı çıkarak ölen kimse câlihiye ölümüyle ölen kimse gibi olur. Yine Abdullah b. Ömer'den Yezid b. Muaviye'nin döneminde vuku bulan Hirre Savaşı'nda şöyle dediği rivayet edilir: Resulullah'tan (s.a.a) şöyle duydum: Zamanın hâkim gücüne itaat etmekten vazgeçen kimsenin kıyamet günü bu çirkin işi için bir özrü olmayacaktır. Bir kimsenin biati üzerinde olmadan ölen kimse câhiliye dönemi ölümüyle ölmüş olur. Nevevî, Sahih-i Müslim'e yazmış olduğu şerhte "Lüzumu't-Taatu'l- Umera..." bölümünde şöyle yazar: Ehlisünnet fakih, muhaddis ve mütekellimlerinin çoğu, halife ve önderin günah işleme, zulmetme, Allah'ın hududunu uygulamama sebebiyle makamından alınmayacağında ve bu nedenle ona karşı kıyamın caiz olmadığında, aksine, bazı hadisler gereğince ona nasihat ve öğüt verilmesi gerektiğinde ittifak etmişlerdir. Nevevî bundan önce başka bir yerde şöyle yazar: Bütün Müslümanların icması gereğince fâsık ve zalim bile olsalar liderlere karşı kıyam etmek ve onlarla savaşmak haramdır. Bu konuda nakledilen ve birbirlerini destekleyen birçok hadis vardır.

Bütün Ehlisünnet mensupları, günah işlemesi ve zulmetmesi sebebiyle bir liderin makamından alınamayacağında görüş birliği içerisindedirler.[397] Kadı Ebu Bekir Muhammed b. Tayyib Bakıllanî (öl. 403 hk.) et-Temhid[398] adlı kitabında imamın makamından alınmasını ve ona itaat edilmemesini gerektiren etkenler hakkında özetle şöyle yazmıştır: Güvenilir kişiler, görüş sahipleri ve hadis kitapları yazarları şu konuda ittifak içerisindedirler: Halife; günah işlemesi, zulmetmesi, halkın mallarını gasbetmesi, insanlara eziyet etmesi, insanların kişisel ve toplumsal haklarına, saygın can ve mallarına el uzatıp şer'î hadleri uygulamaması yüzünden makamından alınamaz. Ona karşı kıyam etmek de haramdır; aksine ona nasihat etmeli, onu Allah'ın azabı ile korkutmalı, Allah'a itaatsizlik etmeyi ve günah işlemeyi gerektiren durumlarda onun emrine itaat etmemelidir. Onlar bu durumlarda, zulmedip halkın malını gasbetseler bile liderlere itaat etmenin farz oluşu hususunda Resulullah'tan (s.a.a) ve sahabeden rivayet edilen birçok hadise dayanmaktadırlar. Meselâ, Hz. Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen, "Lideriniz burnu kesilmiş Habeşli bir köle bile olsa, ona itaat edin. İster takvalı olsun, ister zalim, herkesin arkasında namaz kılın." veya "Malını yeseler ve sırtını kırbaçla incitseler bile liderlerine itaat et!" hadisleri bunun en bariz örnekleridir.

Son Asırda Hilâfet Ekolü Mensuplarının İstidlalleri


Genelde Hilâfet Ekolü mensuplarının bu son zamanlarda geçmiş halifelerin hilâfetlerinin doğruluğuna ve İslâmî açıdan geçerliliklerine getirdikleri delil, halifenin Müslümanların şûrasının seçimiyle başa geçirilmiş olmasıdır.  Bazıları da bundan şöyle bir sonuç çıkarmışlardır: Bugün İslâm hükümeti biat alma esasıyla kurulmaktadır. O hâlde Müslümanların hilâfet adına kendisine biat ettikleri kimsenin hükümet ve liderliği İslâm açısından geçerli ve şer'î olup, bütün Müslümanların ona itaat etmesi farzdır. Bunlar, imamet ve İslâm hükümetinin oluşumu konusunda Hilâfet Ekolü'nün görüş ve delilleridir. Şimdi bu görüşleri incelemeye başlamadan önce bu konudaki birkaç ıstılahı incelememiz yerinde olacaktır.


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin