Bakara Suresi (2/286)



Yüklə 5,51 Mb.
səhifə5/274
tarix05.01.2022
ölçüsü5,51 Mb.
#68842
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   274
Bakara Suresi
14


وَإِذَا

zaman


لَقُوا

rastladıkları



الَّذِينَ آمَنُوا

inanmış olanlara



قَالُوا

derler


آمَنَّا

inandık


وَإِذَا

ve zaman


خَلَوْا

yalnız kaldıkları



إِلَىٰ شَيَاطِينِهِمْ

şeytanlarıyla



قَالُوا

derler


إِنَّا

biz


مَعَكُمْ

sizinle beraberiz



إِنَّمَا نَحْنُ

biz sadece



مُسْتَهْزِئُونَ

(onlarla) alay ediyoruz




















Türkçe Transcript (*)

Ve-iżâ leku-lleżîne âmenû kâlû âmennâ ve-iżâ ḣalev ilâ şeyâtînihim kâlû innâ me’akum innemâ nahnu mustehzi-ûn(e)

Ali Bulaç Meali

İman edenlerle karşılaştıkları zaman: 'İman ettik' derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla sadece) alay ediyoruz.'

Edip Yüksel Meali

İnananlarla karşılaştıkları vakit, "İnanıyoruz," derler; fakat şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında, "Sizinle beraberiz. Biz sadece alay etmekteyiz," derler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler.

Süleyman Ateş Meali

İnanmış olanlara rastladıkları zaman; "İnandık," derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman; "Biz sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz," derler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, "İman ettik" derler. Kendi şeytanlarıyla baş başa kaldıklarına ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz."

Yusuf Ali (English)

When they meet those who believe(37), they say: "We believe;" but when they are alone with their evil ones, they say: "We are really with you: We (were) only jesting." *

M. Pickthall (English)

And when they fall in with those who believe, they say: We believe; but when they go apart to their devils they declare: Lo! we are with you; verily we did but mock.

Bakara Suresi
15


اللَّهُ

Allah da


يَسْتَهْزِئُ

alay eder



بِهِمْ

kendileriyle



وَيَمُدُّهُمْ

ve onları bırakır



فِي طُغْيَانِهِمْ

taşkınları içinde



يَعْمَهُونَ

bocalayıp dururlar





Türkçe Transcript (*)

(A)llâhu yestehzi-u bihim ve yemudduhum fî tuġyânihim ya’mehûn(e)

Ali Bulaç Meali

(Asıl) Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.

Edip Yüksel Meali

ALLAH da, taşkınlıkları içinde bocalar durumda bırakarak onlarla alay eder.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.

Süleyman Ateş Meali

Allah da kendileriyle alay eder ve onları bırakır; taşkınları içinde bocalayıp dururlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.

Yusuf Ali (English)

Allah will throw back their mockery on them, and give them rope in their trespasses; so they will wander like blind ones (To and fro).

M. Pickthall (English)

Allah (Himself) doth mock them, leaving them to wander blindly on in their contumacy.

Bakara Suresi
16


أُولَٰئِكَ

işte onlar



الَّذِينَ اشْتَرَوُا

satın aldılar



الضَّلَالَةَ

sapıklığı



بِالْهُدَىٰ

hidayet karşılığında



فَمَا رَبِحَتْ

kar etmedi



تِجَارَتُهُمْ

ticaretleri



وَمَا كَانُوا

olmadılar



مُهْتَدِينَ

doğru yolu bulanlardan

















Türkçe Transcript (*)

Ulâ-ike-lleżîne-şteravu-ddalâlete bilhudâ femâ rabihat ticâratuhum vemâ kânû muhtedîn(e)

Ali Bulaç Meali

İşte bunlar, hidayet yerine sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.

Edip Yüksel Meali

Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.

Süleyman Ateş Meali

İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da ticaretleri kar etmedi, doğru yolu da bulamadılar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de değillerdir.

Yusuf Ali (English)

These are they who have bartered Guidance for error: But their traffic is profitless, and they have lost true direction,

M. Pickthall (English)

These are they who purchase error at the price of guidance, so their commerce doth not prosper, neither are they guided.

Bakara Suresi
17


مَثَلُهُمْ

Onların durumu



كَمَثَلِ

durumu gibidir



الَّذِي اسْتَوْقَدَ

yakan kişinin



نَارًا

ateş


فَلَمَّا أَضَاءَتْ

aydınlatır aydınlatmaz



مَا حَوْلَهُ

çevresini



ذَهَبَ

giderdi


اللَّهُ

Allah


بِنُورِهِمْ

onların nurunu



وَتَرَكَهُمْ

ve onları bıraktı



فِي ظُلُمَاتٍ

karanlıklar içinde



لَا يُبْصِرُونَ

görmezler























Türkçe Transcript (*)

Meśeluhum kemeśeli-lleżi-stevkade nâran felemmâ edâet mâ havlehu żeheba(A)llâhu binûrihim veterakehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(e)

Ali Bulaç Meali

Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakır.

Edip Yüksel Meali

Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.

Süleyman Ateş Meali

Onların durumu, tıpkı şuna benzer ki, (aydınlanmak için) bir ateş yakmak istedi. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.

Yusuf Ali (English)

Their similitude is that of a man(38) who kindled a fire; when it lighted all around him, Allah took away their light and left them in utter darkness. So they could not see. *

M. Pickthall (English)

Their likeness is as the likeness of one who kindleth fire, and when it sheddeth its light around him Allah taketh away their light and leaveth them in darkness, where they cannot see,

Bakara Suresi
18


صُمٌّ

sağırdırlar



بُكْمٌ

dilsizdirler



عُمْيٌ

kördürler



فَهُمْ

onlar


لَا يَرْجِعُونَ

dönmezler





Türkçe Transcript (*)

Summun bukmun ‘umyun fehum lâ yerci’ûn(e)

Ali Bulaç Meali

Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.

Edip Yüksel Meali

Sağır, dilsiz ve kördürler; yönlerini değiştiremezler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.

Süleyman Ateş Meali

(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk'a) dönmezler. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.

Yusuf Ali (English)

Deaf, dumb, and blind, they will not return (to the path).

M. Pickthall (English)

Deaf, dumb and blind; and they return not

Bakara Suresi
19


أَوْ

ya da (onlar)



كَصَيِّبٍ

boşanan yağmur gibi



مِنَ السَّمَاءِ

gökten


فِيهِ

içinde


ظُلُمَاتٌ

karanlıklar



وَرَعْدٌ

ve gök gürlemesi



وَبَرْقٌ

ve şimşek (ler)



يَجْعَلُونَ

tıkarlar


أَصَابِعَهُمْ

parmaklarını



فِي آذَانِهِمْ

kulaklarına



مِنَ الصَّوَاعِقِ

yıldırım seslerinden



حَذَرَ

korkusuyla



الْمَوْتِۚ

ölüm


وَاللَّهُ

oysa Allah



مُحِيطٌ

tamamen kuşatmıştır



بِالْكَافِرِينَ

inkarcıları












Yüklə 5,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   274




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin