Bibliyografya: 5 gariB 6



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə22/40
tarix04.01.2019
ölçüsü1,26 Mb.
#90296
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   40

GAYRİYYET

İki şeyin gerçeklik, hüviyyet, nitelik, nicelik vb. yönlerden birbirinden farklı olması anlamında felsefe ve mantık terimi.553



GAZA

Özellikle Osmanlilar'da din için yapılan savaşı ifade eden ve bir fetih İdeolojisi haline gelen terim.



Eski sözlüklerde dar anlamda "düş­manla savaşma" şeklinde tarif edilen kelime554, Osmanlı Beyliği'nin ortaya çıktığı XIII. yüzyıl sonları ile XIV. yüzyıl başlarında Anadolu uç boylarında yaşanan çatışma­larda, Türkmen beylikleri ve derviş top­lulukları arasında çok defa hem bir mo­tivasyon hem de bir meşruiyet unsuru olarak kullanılmış; İslâmiyet'i yaymak, müslümanlann yönetimindeki toprakla­rı yahut nüfuz alanını genişletmek gibi gayretler uğrunda akınlara katılmak ve "cengetmek" anlamını kazanmıştır. Or­taçağ müslüman toplulukları arasında kullanımı çok daha eskilere giden bu kavramın Anadolu'da nasıl yayıldığı ve Türk dilinde kahramanlık ifade eden alp­lık ile örtüşmeye başladığı tam olarak bilinmemekte, ancak XIII. yüzyılın son­larında Anadolu'nun bat ve kuzeybatı­sında kullanılmakta olduğu kesin ola­rak tesbit edilebilmektedir.

Gaza ruhunun Osmanlı Devleti'nin yük­selişinde oynadığı rol konusu, Paul Wit-tek'in 1938'de yayımladığı eserinden bu yana modern tarih yazıcılığında önemli bir yer tutmuştur. VVittek'in "gaza tezi". yani Osmanlılar'ın askerî ve siyasî başa­rılarını cihadla özdeşleştirdiği ve "kut­sal savaş" (holy war) diye çevirdiği gaza anlayışına hamleden tez, M. Fuad Köp-rülü'nün gaza ile başka unsurları den­geleyen, demografik faktörleri ve sos­yolojik yapıları VVittek'ten çok daha ay­rıntılı olarak ele alan fikirlerinin yaygın olarak bilindiği Türkiye'nin dışındaki dün­ya tarihi literatüründe uzun süre büyük bir kabul görmüştür. Öte yandan keli­menin ve içerdiği kavramın beylik dev­rinin anlayışını yansıtmadığı, XV. yüzyıl­dan itibaren çok daha yerleşik ve düzenli bir toplum hayatına geçen Osmanlı­lar'ın atalarını yüceltmek, onların akın ve yağma faaliyetlerini din uğruna kah­ramanlık özelliğiyle süslemek için geri­ye dönük olarak böyle bir açıklama ge­tirdikleri. Osmanlı tarihlerinde ilk beyle­re gazilik atfedilmesinin edebî ve ideolo­jik bir motif olarak anlaşılması gerekti­ği iddia edilmiştir. Hatta gaza ve gazi kelimelerinin XV. yüzyıldan önce Anado­lu'da yaygın olarak kullanılmadığı, kul­lanıldığı kadarıyla da pek yüce / kutsî bir anlam taşımadığı öne sürülmüştür (a.mlf., TT, XIX/109, s. 9-18) Gerçekten, doğrudan Osmanlılarla ilgili ve otantik-liği tartışmasız kaynaklarda, Ahmedî'-nin XV. yüzyıl başlarında kaleme aldığı İskendernâme'ye kadar gaza kavramı­na rastlanmaz. VVittek'in XIV. yüzyıla ait bir delil olarak zikrettiği Bursa kitabe­sinin, üzerinde yer alan 1337 tarihinde yazılmış olduğuna kesin gözle bakıla­mayacağı, bunun sonradan yazıldığı ve binanın ilk yapım tarihinin oradan baş­latıldığı ileri sürülmektedir.555 Bu husus doğru olmakla birlikte, XIII ve XIV. yüzyıl Anadolu'su­nun kaynaklarında, Osmanlılar'la kom­şuluğu ve gerek dost gerekse rakip ola­rak yakın ilişkileri iyi bilinen beyliklere ait eserlerde gaza kelimesine ve türev­lerine sıkça rastlanır. Dolayısıyla Osman-lılar'ın da Anadolu'nun geri kalan kesim­lerinde yaşayan Türk boylarının ve bey­lerinin kültür hayatından tamamen ha­bersiz ya da farklı bir kültüre sahip ol­madığı düşünülürse bu kavramın bilin­diği söylenebilir. Nitekim Osman Bey'-den söz eden en eski yazılı kaynağın mü­ellifi olması dolayısıyla üzerinde durul­ması gereken Bizanslı tarihçi Pachyme-res, Osmanlı Devleti'nin kurucusunun Bi­zans imparatorluk askerleriyle ilk çatış­ması olarak tasvir ettiği Koyunhisan (Bapheus) Savaşı'na (1301) Batı Anado­lu'nun çeşitli yörelerinden, özellikle Men­deres havzasından ve Kastamonu'dan Türkmen savaşçıların katıldığını belirtir. Aynı seferde Osman Bey'in yanında yer alan Amourios'un Çobanoğullan'ndan Ali Bey olması gerektiği de ortaya konmuş­tur (Zachariadou, 111 |I977|, s. 57-70). Ço-banoğulları için XIII. yüzyıl sonlarında kaleme aldığı inşâ risalelerinde Hûyî, si-pah emirleri için kullanılacak unvanlar arasında "nusretü'I-güzâfı da sayar. Osman Bey'in çağdaşlarından Sinop be­yinin adı Gazi Çelebi olarak geçer. Or-

427


CAZA

han Bey ile Trakya'da sefere çıkan Ay-dınoğulları'nın daha 1312'de Birgi'de inşa ettirdikleri ulucaminin kitabesinde Mehmed Bey'den "el-emîrü'l-kebîr el-gâzî" diye söz edilir. Ayrıca Osmanlı bey­liğinin doğduğu Söğüt'e ve Osman Bey'in ilk fetihlerinden Karacahisar'a çok ya­kın olan Seyyid Gazi Türbesi'nin daha XII. yüzyıl sonlarında bir ziyaretgâh ol­duğunu Arap seyyah Herevî bildirir (kay­naklar ve başka örnekler için bk. Emecen, s. 194-197; Kafadar, s. 76-78, 1691. Bir yoruma göre Kuzeybatı Anadolu'da ga­za anlayışının canlanmasında, 1299'da Altın Orda Devleti'nde yaşanan değişik­likler dolayısıyla İslâm ülkesi olmaktan çıkan Tuna yörelerinden aşiret ve aile­lerin Marmara'nın güneyine doğru göç­mesinin katkıları da rol oynamıştır (To-gan, s. 333).

Gaza kelimesinin ne kadar yaygın ol­duğu bir yana bu kelimenin barındırdığı kavrama yakın düşen dinî motifler, Os­manlılar dahil çeşitli beyliklerin siyaset söylemlerinde erkenden kendilerini gös­terirler. Nitekim eldeki en eski Osmanlı vesikalarından 1324 tarihli bir belgede Orhan Bey'in adının yanı sıra "Şücâüd-din*, babası Osman Bey'in adıyla birlikte de "Fahreddin" lakapları kullanılır. Ken­disine Şücâüddin diye hitap edilen bir beyin, o devirde Anadolu'nun diğer uç boylarında faaliyet gösteren çeşitli züm­reler arasında yayılmış olan gaza fikrine ilgisiz kalmış olması düşünülemez. Şücâ­üddin lakabını Orhan Bey'in çağdaşı bey­lerden en az dördünün daha kullanma­sı da (Kafadar, s. 61) birtakım kültürel motiflerin ve siyasî iddiaların yaygın bir şekilde paylaşıldığını gösterir.

Gerek Osmanoğullan'nın gerekse di­ğer beyliklerin civarlanndaki hıristiyan nüfus ile, hatta askerî-siyasî güç sahibi tekfurlarla ya da Bizans imparatoruyla komşuluk ilişkileri sürdürmüş olmaları, çeşitli anlaşmalarla zaman zaman or­tak hareket etmeleri, ticarî alışveriş ve kültürel etkileşim ilişkilerine girmeleri gaza fikrinin yokluğuna delâlet etmez. "Müdârâ" ve "istimâlet", Ortaçağ müs-lüman devletlerinin yakından tanıdığı kavramlardır. Bu kavramları bilmemiş yahut ayrıntılarını kavrayamamış olsa­lar dahi uç beylerinin ve savaşçıların ga­zayı "kâfirlerle sürekli ve kıyasıya kut­sal savaş" şeklinde anlamadıklarından, bu kavramı devirlerinin tarihî ve sosyo­lojik şartları içinde hayata geçirdiklerin­den şüphe edilemez. Komşuluk ve dostluk, gerek Öz anlamlarında gerekse tak­tik olarak bu ortamda müslümanlarla hıristiyanlar arasındaki ilişkilere önemli çapta yansımıştır. Meselâ 1323 yılında Alaşehir'i kuşatan Türkler'in, şehrin hâ­kimi Philanthropenos'un daha önce gös­termiş olduğu dostluk ve şecaatten do­layı kuşatmayı kaldırdıkları bir Bizans kaynağında anlatılır (Laiou, s. 292). Esa­sen bu tür ilişkiler, gazayı ve gazileri yü­celtmek üzere kaleme alınmış Ddniş-mendnâme, Battaînâme, Saltuknâme gibi destansı kaynaklarda açıkça anlatı­lır. Nitekim Aydınoğlu Umur Bey'in mü­cadelelerini hikâye eden Enverî Düstûr-nâme'de, Umur Bey'in Kantakuzenos ile ortak faaliyet için anlaştığında bu Bi­zanslı devlet adamı ile görüşüp kardeş olduğunu yazar (s. 84-85). Gaza anlayı­şı bu tür ilişkileri dışlasaydı o anlayışın temsilcilerini idealize etmek üzere Düs-tûrnâme'yi kaleme alan Enverî, Umur Bey'le Bizans imparatorunun kardeş ol­masını aktarmama yoluna gidebilirdi.

Gaza kavramının Osmanlı Beyliği İçin Wittek'in iddia ettiği gibi neredeyse ye­gâne var oluş sebebi ve savaşçılar için tek motivasyon unsuru olduğu söylene-mese de beyliğin fütuhat yoluyla büyü-mesindeki önemli faktörlerden birini teşkil ettiği kesindir. Bununla birlikte gazilerin, sadece ve her an din uğrunda çarpışmayı düşünen gerçek dışı kişilik­ler olarak çizilmesi de yanlış olur; siyasî ihtirasların Anadolu ve Rumeli gazi züm­releri arasında da önemli bir rol oynadı­ğını556, gazaya katılanların (Âşıkpaşazâde gibi derviş olanlar dahil) aynı zamanda esir ve ganimet yani maddî kazanç pe­şinde koştuklarını göz ardı etmemek ge­rekir557. Ni­tekim XIV. yüzyılın birinci yansında Ka­resi Beyligi'nde kaleme alındığı tahmin edilen ve "Gazilik Tarîkası" adlı bölümüy­le konumuz açısından büyük önem taşı­yan bir ilmihal kitabında gazilik en he­lâl kazanç yolu olarak, fakat aynı za­manda ticaret, ekincilik gibi kazanç mer­tebelerinden biri olarak sayılmıştır.558

İstanbul'un fethinden sonra merkezi­yetçiliğin daha gelişkin bir biçimiyle te­sisi meyanında teşrifat ve teşkilât sahalarında gerçekleştirilen yenilikler ara­sında uç boylarındaki akıncı faaliyetleri de daha sıkı bir kontrol altına alınmış, buna bağlı olarak geçmiş günlerin ser­best gaza ruhunu temsil eden gelenek­ler ve anlayışlar eski önemini kısmen yi­tirmiştir. Meselâ Neşri, Fâtih Sultan Mehmed'in eski gazi geleneklerinde olduğu gibi nevbet vurulurken sultanların aya­ğa kalkması âdetini kaldırdığını yazar559. Burada söz konusu olan gaza ilkesinin terkedilmesi değil, İs­tanbul'un fethiyle birlikte bir cihan dev­leti kimliğini inşa etme yoluna giren Os­manlı yöneticilerinin, bu kimliği yoğura­cakları siyasî mirasın değişik unsurla­rını gözden geçirme sürecinde yeni bir sıralamaya gitmeleridir. Bu bağlamda Osmanoğulları'nın ilk dönemlerine ait rivayetler yazıya geçirilirken bazı kaynak­lar, yer yer gazi zümrelerinin ve onlar­la bağlantılı dervişlerin merkezîleşmeye karşı muhalefetini dile getirmiştir.560 Bu dönemde si­yasî iddiaları belirginleşmeye başlayan Safevîler'in, bilhassa Kafkasya'nın müs-lüman olmayan bölgelerine yönelttikleri akın ve seferlere gaza, bunlara katılan savaşçılara da gazi dedikleri, bu sefer­ler için Anadolu'dan da gönüllü topla­dıkları dikkati çeker.



Bir cihan devletinin oluşmasıyla bir­likte gaza kavramının gözden düştüğü söylenemez; ancak düzenli devlet ordu­sunun faaliyetlerini anlatan eserlerde erken kaynaklara göre merkezî konu­munu yitirmiştir. Yine de Osmanlılar'ın çeşitli savaşlarını anlatan eserlere "ga-zavatnâme" adı verilmesi, bazı sultanla­ra askeri başarıları bağlamında ve bil­hassa kahramanlıklanyla bilinen kuman­danlara "gazi" diye hitap edilmesi gele­neği sürdürülmüştür. Serhad boylarının askerlerine de gazi denilmeye devam edilmiştir. XVI!. yüzyıldan Tımışvarlı Ga­zi Âşık Hasan adlı asker ve derviş saz şairinin bir türküsünde kelime şöyle ge­çer: "Gaziler başına takıp çelengi / Kı­rardı Nemçe'yi, Macar Frengi / Neylesin kulların edemez cengi / Hâl ü hatırlan sorulmayınca". Zaman içinde gazi keli­mesinin anlamı kısmen değişmiş, dev­letin parçalanması sürecinde Gazi Os­man Paşa ve Gazi Mustafa Kemal Ör­neklerinde görüldüğü gibi daha çok va­tanı savunan kahraman, ya da İstiklâl Savaşı gazileri örneğindeki gibi vatan savunmasına katılanlar anlamında kul­lanımı XX. yüzyıla kadar sürmüştür.561

Bibliyografya:



Enverî. Düstümâme (Melİkoff), s. 84-85; Âşıkpaşazâde, Târih (Atsız), s. 98; Neşrî, Cihan-nümâ (Taeschner), I, 19, 32; Teuârth-i Al-i Os­man (nşr. F. Giese), Breslau 1922; Cezbî, Vilâ-yetnâme-i Seyyid Ati Sultan, Ankara Cebeci İl Halk Ktp., nr. 1189; R. Paret, Die Legendâre maghâzi Literatür: Arabische Dichtungen über die mustimischen Kriegszüge zu Mohammeds Zeit, Tübingen 1930; P. VVittek. The Rise of the Ottoman Empire, London 1938; a.mlf-, "De la defaite d'Ankara â la prise de Constantinop-le", REI, XIII (1938), s. 1 -34; Zeki Velidî Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Cild I: En Eski Devirlerden 76. Asra Kadar (İstanbul 1946), İs­tanbul 1981, s. 333; G. Arnakis. Hoi protoi ot-homanoi, Atina 1947; Halil İnalcık, Fatih Devri üzerinde Tetkikler ue Vesikalar, Ankara 1954; a.mlf., "The Question of the Emergence of the Ottoman State", UTS, II £1980). s. 71-79; a.mlf,, "The Rise of the Turcoman Maritime Principalities in Anatolia, Byzantium, and the Crusade", Byzantinische Forschungen, IX, Münich 1985, s. 179-217; a.mlf.. "Osman Ghâ-zî's Siege of Nicaea and the Battle of Bap-heus", The Ottoman Emirate (1300-1389), Res-mo 1993, s. 77-100; A. Sim Levend. Gazauât-nâmeler ve Mihaloğlu Ati Bey'in Gazauâtnâ-mesi, Ankara 1956; M. Fuat Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Ankara 1959; A. Laiou. Constantinople and the Latins, Cam-bridge 1972; H. J. Kissling, Rechtsproblemati-ken İn den christlisch-muslimiscrıen Bezie-hungen, vorab im Zeitaiter der Türkenkriege, Graz 1974; R. Lindner, Nomads and Ottomans in Medieval Anatolia, Blocmington 1983, s. 1-38; a.mlf, "Stimulus and Justification in Early Ottoman History", The Greek Orthodox Theo-logical Reuiew, XXVII, Broklyn 1982, s. 207-224; C. Imber, The Ottoman Empire 1300-148], İstanbul 1990, giriş yazısı; a.mlf,, "The Legend of Osman Gazi", The Ottoman Emirate: 1300-/3S9(ed. E. Zachariadou), Resmo 1993, s. 67-76; a.mlf., "Paul Wittekrs 'De la defaite d'An­kara â la prise de Constantinople'", Osm.Ar., V (1986), s. 65-81; a.mlf., "The Ottoman Dynas-tic Myth", Turcica, XIX, Paris 1987, s. 7-27; Ce­mal Kafadar, Between Tuıo Wodds: The Con-struction of the Ottoman State, Berkeley 1995, tur.yer.; Feridun M. Emecen, "Gazaya Dâir-XIV. Yüzyıl Kaynakları Arasında Bir Gezin­ti'', Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, Ankara 1995, s. 191-197; Elizabeth Zacharia­dou, "Pachymeres on the 'Amourioi' of Kas­tamonu", Byzantine and Modern Greek Studies, 111, Birmingham 1977, s. 57-70; Gyula Kâldy-Nagy, "The Holy War (jihad) in the First Cen-turies of the Ottoman Empire", Journal of ükrainîan Studies, 111/4, Edmonton 1979-80, s. 467-473; Ronald Jennİngs. "Some Thoughts on the Gazi-Thesis", WZKM, LXXVI (1986), s. 151 161; Şinasi Tekin, "XIV üncü Yüzyıla Ait Bir îlm-i Hal: Risaletü'l-İslâm", a.e., LXXVI (1986), s. 279-292; a.mlf., "XIV. Yüzyılda Ya­zılmış Gazilik Tarikası «Gaziliğin Yolları» Adlı Bir Eski Anadolu Türkçesi Metni ve Ga­za / Cihad Kavramları Hakkında", TUBA, XIII (1989), s. 139-204; a.mlf, "Türk Dünyasında Gaza ve Cihâd Kavramları Üzerine Düşün­celer", 77, XIX/109 (1993). s. 9-18; X!X/110 (1993), s. 73-80.


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin