Fatiha suresi



Yüklə 2,25 Mb.
səhifə25/30
tarix23.12.2017
ölçüsü2,25 Mb.
#35759
növüYazı
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30

048/FETH SÛRESİ

048/01 Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.

048/02 Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.

048/03 Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.

048/04 İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren Odur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.

048/05 (Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük kurtuluştur.

048/06 (Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir.

048/07 Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azizdir, hâkimdir.

048/08 Şüphesiz biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik

048/09 Ki, (sizler ey Müslümanlar!) Allah'a ve Resulüne itaat edesiniz, ona (onun dinine) destek olasınız, Ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Onu tespih edesiniz.

048/10 Muhakkak ki sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük mükâfat verecektir.

048/11 Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki, "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah bize bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmemizi isterse Ona karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

048/12 Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

048/13 Kim Allah'a ve Resulüne iman etmezse şüphesiz biz, kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.

048/14 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

048/15 Siz ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar "Bırakın, biz de arkanıza düşelim." diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle gelemeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur. Onlar size: "Bizi kıskanıyorsunuz." diyeceklerdir. Bilakis onlar, pek az anlayan kimselerdir.

048/16 Bedevilerden geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.

048/17 Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler).

048/18 Ant olsun ki o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana biat ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetihle mükâfatlandırmıştır.

048/19 Allah onları, elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.

048/20 Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler (ilki Hayber) vaat etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların (Esed kabilesi, Catafan kabilesi, Mekkeliler) ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi dosdoğru yola iletsin.

048/21 Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah her şeye kadirdir.

048/22 Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.

(Kureyşliler Hudeybiye'de barış teklifinde bulunmayıp savaşa girişselerdi mağlûp olacaklardı. Cenab-ı Hakk'ın takdiri böyle tecelli edecekti.)

048/23 Allah'ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

048/24 O, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke’nin göbeğinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah yaptıklarınızı görendir.

048/25 Onlar, inkâr eden ve sizin Mescit-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını men ederlerdir. Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalın altında kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah savaşı önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri, elemli bir azaba çarptırırdık.

048/26 O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliyet taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva sözü üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

048/27 Ant olsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.

048/28 Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen oldu. Şahit olarak Allah yeter.

048/29 Muhammet, Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Allah'ın geniş lütfunu, bol ihsanını ve Onun rızasını arzu ederler. Alâmetleri, yüzlerindeki secdeden oluşan izdir. İşte bu onların Tevrat'taki misalleridir. İncil'deki misalleri ise, filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da sapı üzerine doğrulmuş, ziraatçıların hayranlığını çeken bir ekin gibidir. (Bu da) Allah'ın, kâfirleri öfkelendirmesi içindir. Allah, iman edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara çok bağışlama ve büyük bir mükâfat vaat etmiştir.

049/HÜCÛRAT SÛRESİ

049/01 Ey iman edenler! Allah’ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

049/02 Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygambere yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider.

049/03 Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük mükâfat vardır.

049/04 (Resulüm!) Sana odaların arkasından bağıranların çokları, aklı ermez kimselerdir.

049/05 Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

049/06 Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bir topluluğa bilmeden sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz.

049/07 Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat size Allah imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize ziynet yapmıştır. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.

049/08 Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah âlimdir, hâkimdir.

049/09 Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.

049/10 Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.

049/11 Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte böylesi kimseler zalimlerdir.

049/12 Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü bazı zan günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, birbirinizin arkasından çekiştirmeyin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bundan tiksindiniz değil mi? Allah’tan korkun, şüphesiz ki Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir.

049/13 Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız, Ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haberi olandır.

049/14 Bedeviler "İnandık " dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

049/15 Gerçek müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

049/16 De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

049/17 Onlar İslâm'a girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Bilakis sizi imana erdirdiği için Allah sizi anar. Eğer doğrulardan iseniz (Allah'a minnettar olmanız gerekir).

049/18 Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin görülmeyen esrarını bilir. Allah yaptıklarınızı görendir.

050/KAF SÛRESİ

050/01 Kaf. Şerefli Kuran'a ant olsun.

050/02 Kâfirler, aralarında bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, "Bu şaşılacak bir şeydir" dediler.

050/03 Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirileceğiz)? Bu uzak bir dönüştür.

050/04 Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.

050/05 Bilakis, onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

050/06 Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak da yok.

050/07 Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden (bitkiler) yetiştirdik.

050/08 Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için (bütün bunları yaptık).

050/09 Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.

050/10 Kullara rızk olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.

050/11 Ve o su ile ölü bir toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.

050/12 Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semut da yalanlamıştı.

050/13 Ad, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).

050/14 Eyke halkı ve Tubba kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu.

050/15 İlk yaratışta acz mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe etmektedirler.

050/16 Ant olsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

050/17 Çünkü onun (insanın) sağında ve solunda oturan, her davranışı yakalayıp tespit eden iki melek vardır.

050/18 İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, dediklerini zapteden (bir) melek hazır bulunmasın.

050/19 Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir de, " İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir.

050/20 Sûr'a üfürüldü mü, işte bu, geleceği vaat edilen gündür.

050/21 Herkes yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelmiştir.

050/22 "Ant olsun sen bundan gafletteydin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." (denir.)

050/23 Ve yanındaki görevli, "İşte defterin, yanımda hazır” diyecek.

050/24 Allah, “Her nankör inatçıyı cehenneme atın!”

050/25 Hayra engel, haşarı, şüpheci kâfiri

050/26 Allah’ın yanında başka ilâh tutmuştur. Haydi, ikiniz birden onu şiddetli azabın içine atın!” buyurulacak.

050/27 Müşrikin arkadaşı şeytan der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.

050/28 O esnada Allah buyurur. Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim.

050/29 Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim. Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullarıma asla zulmedici değilim.

050/30 O gün cehenneme, “Doldun mu?” deriz. O da “Daha var mı?” der.

050/31 Cennet de takva sahiplerine yaklaştırılır. Zaten uzakta değildir.

050/32 "İşte size vaat edilen bu cennet! Ki o, Allah'a yönelen, emirlerine riayet eden,

050/33 Görmediği halde Rahman'dan korkan ve Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur."

050/34 Oraya selâmetle girin. İşte bu, ebedi yaşama günüdür!

050/35 Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızdan daha fazlası da verilir.

050/36 Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Gerçekte onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Buna rağmen (Ölümden kurtulmak için) memlekette delikler aradılar. Kurtuluş var mı?

050/37 Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup, kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

050/38 Ant olsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık bize hiç bir yorgunluk dokunmadı.

050/39 (Ey Muhammet!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamt ile tespih et.

050/40 Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da Onu tespih et.

050/41 Çağıranın yakın bir yerden nida edeceği güne kulak ver.

050/42 O gün insanlar bu hak sesi işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.

050/43 Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.

050/44 O gün yer yarılır, onlar çabucak çıkarlar. Bu, bize kolay olan bir haşirdir.

050/45 Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerine bir zorlayıcı değilsin, sadece tehdidimden korkanlara Kuran'la öğüt ver.



051/ZÂRİÂT SÛRESİ

051/01 Tozu dumana katıp savuran rüzgârlara,

051/02 Yağmur yüklü bulutlara,

051/03 Kolaylıkla akıp giden gemilere

051/04 İş bölümü yapan meleklere yemin olsun ki,

051/05 Size söz verilen şeyler mutlaka yerine gelecektir.

051/06 Şüphesiz âmellere göre ceza ve mükâfat gerçekleşecektir.

051/07 Yıldız yörüngeleriyle donatılmış semaya kasem ederim ki,

051/08 Siz birbirini tutmayan çelişkili görüşlere sahipsiniz.

051/09 Bu görüşlerden dolayı ancak haktan yüz çevirenler sapıtırlar

051/10 Kahrolsun o koyu yalancılar! (Kuran ve Hz. Muhammet hakkında çeşitli sözler söyleyenler).

051/11 Onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gafillerdir.

051/12 Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.

051/13 O gün onların ateşe sokulacakları gündür.

051/14 “Azabımızı tadın! Acele gelmesini istediğiniz şey budur işte!” denir.

051/15 Şüphesiz ki Allah’tan sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.

051/16 Onların Rableri kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar, bundan önce dünyada iyilik yapmayı âdet edinenlerdir.

051/17 Geceleri pek az uyurlardı (Kalan saatlerinde de namaz kılar ve ibadet ederlerdi).

051/18 Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.

051/19 Mallarında, ihtiyacını açan ve yoksul durumda bulunan için bir hak olduğunu kabul ederlerdi.

051/20 Kesin olarak inananlar için yeryüzünde işaretler vardır.

051/21 Kendi nefislerinizde de ibretler vardır. Görmüyor musunuz?

051/22 Rızkınız da, size vadedilen şeyler de semâdadır. (Yağmur, sevap, ikab ve amel defterleri, hepsi göktedir.)

051/23 Göğün ve yerin Rabbine ant olsun ki, bu vaat, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.

051/24 İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?

051/25 Zira onun yanına girmişler, selâm vermişlerdi. İbrahim de selâmı almış, "Bunlar tanınmamış bir topluluk" demişti.

051/26 Hemen ailesinin yanına giderek, semiz bir dana kebabı getirmiş,

051/27 Onların önüne sürüp “Yemez misiniz?” demişti.

051/28 Derken onlardan endişeye düştü. "Korkma" dediler ve ona bir oğlan çocuğu (İshak'ı) müjdelediler.

051/29 Karısı hayretle seslenerek geldi, Yüzünü kapayarak, "Ben kısır bir kocakarıyım." dedi.

051/30 Onlar “Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O hikmet sahibidir, bilendir” dediler.

051/31 (İbrahim) “O halde işiniz nedir ey elçiler dedi.

051/32 Biz dediler, suçlu bir kavme gönderildik.

051/33 Üzerlerine çamurdan taş yağdırmamız için geldik.

051/34 Onlar, aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiştir.

051/35 Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.

051/36 Zaten orada bir ev halkından başka Müslümanlardan kimse bulamadık.

051/37 Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık.

051/38 Musa'da da (ibretler vardır). Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.

051/39 Firavun ordusuyla birlikte yüz çevirmiş ve "Musa, ya bir büyücü veya bir delidir." demişti.

051/40 Nihayet onu (Firavun'u) da ordularını da yakalayıp denize attık. Bu esnada (yaptıklarından ötürü) kendini kınamaktaydı.

051/41 Âd kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.

051/42 Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

051/43 Semut kavminde de (ibretler vardır). Onlara, "Bir süreye kadar faydalanın." demiştik.

051/44 Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden kendilerini göre göre yıldırım çarpmıştı.

051/45 Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.

051/46 Bunlardan önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.

051/47 Bir de semaya bakın, biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki biz, büyük kudrete sahibiz.

051/48 Yeri de biz döşedik. (Bak biz) ne güzel döşeyiciyiz.

051/49 Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.

051/50 "O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, sizi Ondan açık bir şekilde korkutuyorum."

051/51 Allah ile beraber başka bir İlâh edinmeyin. Zira ben sizi ona karşı uyarıyorum.

051/52 İşte böyle, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde sadece "Büyücüdür veya delidir" dediler.

051/53 Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.

051/54 Onlardan yüz çevir. Artık sen (görevini yaptığın için) kınanacak değilsin.

051/55 Ama yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.

051/56 Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.

051/57 Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.

051/58 Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.

051/59 Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, arkadaşlarının payı gibi bir azap payı vardır. Acele etmesinler!

051/60 Vaat edildikleri günlerin-den dolayı vay o kâfirlerin haline!

052/TÛR SÛRESİ

052/01 Kasem olsun o Tur’a

052/02 Satır satır yazılmış kitaba

052/03 İnce deri üzerine

052/04 Ve Beyt-i Ma’mur’a

052/05 Ve yükseltilmiş tavana

052/06 Ve ısınarak kabaran denize yemin ederim ki,

052/07 Rabbinin azabı elbette gerçekleşecektir.

052/08 Onu önleyecek bir güç yoktur.

052/09 O gün gök sallanıp çalkalanır.

052/10 Dağlar yürüdükçe yürür (dağlar yerinden koparak zerreler gibi uçuşur).

052/11 Yalanlayanların vay haline o gün.

052/12 Ki onlar daldıkları batıl içinde oynayıp duranlardır.

052/13 O gün cehenneme itildikçe itilecekler

052/14 Onlara, “İşte bu, yalanladığınız ateştir!

052/15 Bir büyü müdür bu? Yoksa görmüyor musunuz?

052/16 Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Çünkü yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız.

052/17 Allah’tan korkup sakınanlar ise cennetlerde, nimetler içindedirler,

052/18 Rablerinin kendilerine verdiğiyle safa sürerler, Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

052/19 Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için!

052/20 Sıra sıra dizilmiş yüksek koltuklara yaslanırla. Kendilerini güzel, iri gözlü hurilerle evlendireceğiz.

052/21 İman eden ve zürriyetleri de iman ile kendilerine tabi olanlar (var ya!) işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.

052/22 Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verilir.

052/23 Orada bir kadehi kapışırlar ama onda ne saçmalama vardır ne de günaha sokma.

052/24 Kendilerine ait bir takım Gılmanlar onların etrafında divan dururlar. Bu gençler sanki sedefine gizlenmiş inciler gibi pırıl pırıldırlar.

052/25 Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:

052/26 Derler ki: daha önce biz ailemiz içinde korkardık.

052/27 Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.

052/28 Gerçekten biz bundan önce Ona yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak Odur.

052/29 (Ey Muhammet!) Sen öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.

052/30 Yoksa onlar "Muhammet bir şairdir, onun zamanın felâketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?

052/31 De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

052/32 Onların akılları mı bunu emreder, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

052/33 Yahut "Onu kendisi uydurdu!" demek mi isterler? Bilakis onlar iman etmezler.

052/34 Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.

052/35 Acaba onlar herhangi bir yaratıcısız mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?

052/36 Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar düşünüp hakikati anlamazlar.

052/37 Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?

052/38 Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyle ise dinleyenleri açık bir delil getirsin.

052/39 Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin, öyle mi?

052/40 Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

052/41 Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da onlar mı yazıyorlar?

052/42 Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkâr edenlerdir.

052/43 Yoksa onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştuğu şeylerden uzaktır.

052/44 Gökten bir parçanın düştüğünü görseler “Üst üste yığılmış bulutlardır” derler.

052/45 Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

052/46 O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.

052/47 Şüphesiz zulmedenlere ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.

052/48 Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalkacağın zaman da Rabbini hamt ile tespih et.

052/49 Gecenin bir kısmında (akşam ve yatsı) ve yıldızların batışından sonra (sabah) da Onu tespih et.



053/NECM SÛRESİ

053/01 Yemin ederim doğup batan yıldıza ki,

053/02 Arkadaşınız sapıtmadı, azıtmadı da.

053/03 Heveslerine uyarak konuşmaz.

053/04 Söyledikleri ancak indirilen vahiydir.

053/05 Ona üstün bir güç sahibi öğretti.

053/06 Bir kuvvet sahibi; hemen doğruldu.

053/07 Ve en yüksek ufukta idi.

053/08 Sonra ona yaklaştı ve sarktı.

053/09 İki yay kadar yahut daha yakın oldu.

053/10 Kuluna verdiği vahyi verdi.

053/11 Gözün gördüğünü kalp tekzip etmedi.

053/12 Onun gördükleri hakkında şimdi tartışacak mısınız?

053/13 Ant olsun ki, o, onun başka bir inişini de gördü.

053/14 Sidretü’l-Münteha’nın yanında

053/15 Cennetü’l-Me’va da onun yanındadır.

053/16 Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.

053/17 Muhammet’in gözü kaymadı ve kamaşmadı.

053/18 Ant olsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.

053/19 Gördünüz mü o Lât ve Uzza’yı?

053/20 Ve üçüncüleri olan öteki Menat’ı.

053/21 Demek erkek size, dişi Allah’a mı?

053/22 O halde bu insafsızca bir taksim.

053/23 Bunlar (Putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar zanna, nefislerinin aşağı hevesine uyuyorlar. Hâlbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

053/24 Yoksa her arzu ettiği şey, insanın mı olacaktır?

053/25 Ahret de dünya da Allah’ındır.

053/26 Göklerde nice melek var ki, onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında bir işe yaramaz.

053/27 Ahrete inanmayanlar meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.

053/28 Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

053/29 Onun için sen zikrimize iltifat etmeyen ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden yüz çevir.

053/30 İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, (Evet) O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.

053/31 Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah’ındır. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

053/32 Ufak tefek kusurları dışında, günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınanlara gelince, şüphesiz Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve sizin annelerinizin karnında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

053/33 Gördün mü arkasını döneni?

053/34 Azıcık verip sonra vermemekte direneni?

053/35 Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o mu görüyor?

053/36 Yoksa kendisine haber verilmedi mi, Musa'nın sahifelerine yazılı olanlar?

053/37 Ve sözünü yerine getiren İbrahim'in sahifelerindekiler?

053/38 Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.

053/39 Bilinsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.

053/40 Ve çalışması da ileride görülecektir.

053/41 Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

053/42 Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.

053/43 Doğrusu güldüren de ağlatan da Odur.

053/44 Öldüren de dirilten de Odur.

053/45 Erkek ve dişi çiftini yaratan O’dur.

053/46 Bir nutfeden rahime atıldığı zaman.

053/47 Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir.

053/48 Zengin eden de varlıklı kılan da Odur.

053/49 Doğrusu Odur Şi'ra (parlak bir yıldız) yıldızının Rabbi

053/50 Durum şu ki, birinci Ad kavmini O helâk etti.

053/51 Semut'u da (O helâk etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.

053/52 Daha önce de çok zalim ve pek azgın olan Nuh kavmini (helâk etmişti).

053/53 Altı üstüne gelen kasabalarını da devirip yıkmıştı.

053/54 Onlara giydirdi de giydirdi (acıklı azabını üstlerine bindirdi).

053/55 Şimdi Rabbinin nimetlerinden hangisinden şüpheye düşersin?

053/56 İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

053/57 Yaklaşan yaklaştı (kıyamet).

053/58 Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

053/59 Şimdi siz bu söze (Kuran'a) mı şaşıyorsunuz?

053/60 Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!

053/61 Ve siz habersiz oyalanıyorsunuz.

053/62 Haydi Allah'a secde edip Ona kulluk edin!


Yüklə 2,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin