İsim ve Sıfatlar Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə58/92
tarix07.01.2022
ölçüsü1,69 Mb.
#83151
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   92
FASIL

İmanda İstisnâ

İmanda istisnâ; “İnşaallah ben mü’minim” demektir. İnsanlar bu konuda üç görüşe ayrılmışlardır:348

1- İstisnânın haram olduğu görüşü: Bu, Mürcie, Cehmiyye ve benzerlerinin görüşüdür. Bunlar şuna dayanırlar: İman, tek bir şey olup insan bunun olup olmadığını kendi başına bilir. İman kalpteki tasdiktir (doğrulamadır). İmanda istisnâ kabulü imanın kuşkulu olduğunu gösterir. İşte bundan dolayı bu görüşün sahipleri, imanda istisnâ edene “şekkâk= şüpheci” adını verirlerdi.349

2- İstisnânın gerekli (vâcib) olduğu görüşü:350 Bunun da iki dayanağı vardır:

a- İman, insanın onunla öldüğü, ölürken taşıdığı imandır. Ölüm anındaki durumuna göre insan ya mü’min olur, ya da kâfir. Bu ise gelecekte olan, şimdiden bilinmeyen bir durumdur. İnsanın şimdiden mü’min veya kâfir olduğunu söylemek câiz değildir.

Küllâbiyye ve başkaları gibi sonra gelenlerden birçoğu bu gerekçeye dayanmışlardır. Fakat selef içinde bu gerekçeye dayanarak imanın istisnâ edileceğini söyleyen hiç kimse bilinmemektedir. Ancak onlar şu gerekçeye dayanarak imanın istisnâ edileceğini söylemişlerdir:

b- Mutlak iman, emredilen her şeyi yapmayı, yasaklanan her şeyi de bırakmayı içerir. İnsan kendisinin mutlaka böyle yaptığını kesin olarak söyleyemez. Şayet söylerse kendini övmüş yâni kendini temize çıkarmış ve kendisinin Allah’tan hakkıyla korkan iyi kimselerden olduğuna tanıklık etmiş olur. Böylece kendisinin cennet ehlinden olduğuna tanıklık etmesi gerekir. Bu ise mümkün değildir.351

3- Ayrıntılı Açıklama Görüşü:352

-Eğer istisnâ, imanın aslının varlığıyla ilgili bir şüpheden dolayı kaynaklanmışsa, bu söylenmesi haram olan bir görüştür, hatta bunun da ötesinde küfrün kendisidir. Çünkü iman kesindir ve şüphe ona aykırıdır.

- Yok eğer istisnâ, kendini övmek yâni kendini temize çıkarmak ve kendisinin söz, eylem ve inanç bakımından gerçek imana erdiği hakkında nefsi lehine tanıklık etme korkusundan kaynaklanmışsa, bu böyle bir sakıncalı duruma düşmekten korkulduğu için söylenmesi gereken bir istisnâ olur.

- Eğer istisnâdan kastedilen, Allah’ın dilemesini belirtmenin veya kalbinde oluşan imanın Allah’ın dilemesiyle oluştuğunu anlatmanın kutsallığını göstermekse, bu caizdir.

İmanı bu şekilde Allah’ın dilemesine bağlamak -yâni kalpte oluşan imanın Allah’ın dilemesiyle oluştuğunu belirtmek- bağlanan şeyin yâni insanın gerçek imana ermesinin gerçekleşmesine aykırı değildir. Çünkü Kur’ân’da, kesin olarak gerçekleşmiş bazı işlerin, bu amaçla Allah’ın dilemesine bağlanarak ifade edildiği olmuştur.353 Nitekim Allah Teâlâ'nın şu buyruğunda, bu açıkça görülmektedir:

Allah dilerse siz güven içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş etmiş ve (kiminiz) kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a muhakkak gireceksiniz.” (Fetih, 27)354 355

Böylece istisnâ hakkında mutlak hüküm vermenin doğru olmadığı, aksine yukarıda geçtiği gibi istisnânın nedenlerini açıklamak ve ona göre istisnâyı değerlendirmek gerektiği anlaşılmış oldu. Allah en doğrusunu bilir.

Allah, peygamberimiz Muhammed’e, O’nun ailesi ve ashâbına salât ve selâm eylesin.

Bu kitabın yazımı 1380 hicrî yılı, Zilka’de ayının sekizinde tamamlandı. Nimetiyle iyi işlerin tamamlanacağı Allah’a hamdolsun.




Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin