İslami Açıdan Gençlik Psikolojisi


Haklı ve Mantıklı İhtiyaçların Karşılanması



Yüklə 1,41 Mb.
səhifə19/38
tarix29.08.2018
ölçüsü1,41 Mb.
#75831
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38

1. Haklı ve Mantıklı İhtiyaçların Karşılanması


Bazı hata ve olumsuzluklar ergen ve gençlerin fizikî ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılanmaması sonucunda oluşmaktadırlar. Örneğin ergenlik evresinin son demleri ve gençlik çağının ilk yıllarında çokça müşahede edilen, uygunsuz cinsel yaklaşımlar, karşı cinse laf atmak vb. gibi eylemler. Bu gibi davranışların nedenleri ruhsal ve cinsel gelişimin bu dönemde hızlı olarak yaşanmasına bağlıdır. Bu dönemdeki cinsel dürtüler ve enerji öylesine fazladır ki, kişiyi kendi ve başkalarının cinsel varlıklarının farkına varmasının dışında cinsel konularda araştırmaya sevk etmekte ve bununla kendini uzun dönemler meşgul etmektedir. Bu durum, ailenin şiddetli ve baskıcı tavırlarına maruz kalırsa daha da alevlenecektir, bunun sonucunda da genç, şüphelerinin ve sorularının yanıtlarını müşfik aile üyelerinde değil, dışarıdan olan kişilerde arayacaktır. Burada önemli olan ve dinî metinlerde de geçen cinsel ihtiyaçların mantıklı ve şer’î kurallara uygun karşılanmasıdır. Bu ise ailelere hâkim olan yanlış ve tutucu tavırlar neticesinde gençler için zor ve imkânsızlaşmaktadır.

İslâm dini, bu konuda en iyi çözüm yolunu evlenmek olarak görmekte ve buna uygun kültürel şartları da sunmaktadır. Gençlerin evlenmeye teşvik edilmesi Masum İmamlar’ın (a.s.) rivayetlerinde çokça görülmektedir. Bu da evlenmenin gençlikteki cinsel buhranın giderilmesinde etkisini göstermektedir. Hz. Muhammed (s.a.a.) gençlere bulunduğu çok değerli bir tavsiyesinde şöyle buyurmaktadır:

“Ey Gençler! Sizlerden evlenme durumu olanlar mutlaka evlensin ki, günah ve şehvete göz kapamada en iyi yol budur.”[1]

Peygamber Efendimizin (s.a.a.) bu sözüne dikkat edildiğinde, rivayette yer alan kelimelerinin kullanılış şeklinin bu yöntemin diğer yollara karşı daha üstün olduğunu göstermektedir. Elbette ki, cinsel sapmalar ile savaş, yalnızca bu iki yolla sınırlı değildir. Fakat önemli olan bu yolun diğer yollara karşı üstünlüğüdür. Örneğin oruç tutmak, spor yapmak, iş, güç ile meşgul olmak da cinsel dürtüyü söndürmeye yönelik eylemlerdendir.

Peygamberimizden (s.a.a.) nakledilen bir diğer hadiste ise cinsel ihtiyaçların şer’î ve mantıkî bir yaklaşım ile karşılanmasının kişinin dindarlığını korumak ve dinde sapmalar yaşamasını önlemek için olduğundan bahsetmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Gençliğinin başında evlenen genç kimse için şeytan şöyle feryat eder: Eyvahlar olsun bana, eyvahlar olsun bana! Dininin üçte ikisini benden korudu. O hâlde kul dinin diğer üçte birisi için de Allah’tan korkmalıdır.”[2]

Evliliğin dinin üçte ikisini koruduğunu bilmek. evliliğin cinsel sapmalara karşı rolünü açıklamada yardımcı olacaktır. Evlilik ve takvanın karşılaştırılmasında evliliğin buradaki olağanüstü olan üstünlüğünü göstermektedir. Başka bir hadiste Allah’ın Resulü (s.a.a.) evliliği tek başına cinsel hataları önlemek için yeterli görüp şöyle buyurmuştur:

““Gençlik döneminde evlenen her genç için Şeytan, şöyle çığlık atar: “Eyvahlar olsun! Dinini benden korudu”.”[3]

Buna göre evliliğin İslâm kaynaklarında bahsedilen en az etkisi, dinin yarısını korumasıdır. Rivayetler bu problemleri önlemek için çok önemli kaide ve yolları bizlere göstermektedirler. Bu da hiç şüphesiz cinsel dürtü ve ihtiyaçların karşılanmasıdır. Açıktır ki, bu önemli kaideyi göz ardı etmek, gençlerin yoldan çıkmasına ve toplumsal çöküntünün yaşanmasına sebep olması demektir. Ehl-i Beyt İmamları’nın sekizincisi olan İmam Rıza’dan (a.s.) nakledilen bir rivayet şöyledir:

““Cebrail, Peygamberimize (s.a.a.) şöyle dedi: Ey Muhammed! Rabbimiz sana selam söyleyip şunu buyuruyor: ”Bayanlar ağaçtaki meyveye benzerler, meyve olgunlaşınca toplamak dışında başka bir yol yoktur, yoksa fazla güneş görmekten çürürler. Kadınlarda cinsî buluğa erişince evlilik dışında bir çare yoktur; aksi hâlde yoldan sapmaktan kendilerini koruyamazlar”. Peygamberimiz (s.a.a.) bunun üzerine minbere çıkmış ve Rabbimizin buyruğunu insanlara aktarmıştır.”[4]

Din Önderleri’nin (Masum İmamlar’ın) evliliği zorlaştıracak isteklerin azaltılması ve gençlerin evliliğinin önünde engel teşkil edecek koşulların kaldırılmasının, bu kaidenin gerçekleşmesine yönelik olduğunu aktarmışlardır. Gerçi günümüz toplumunda buluğ çağında evlilik bazı ekonomik, eğitim vs. konular açısından problemler yaratabilir, fakat bu evliliği geciktirmeye neden olmamalıdır. Zira evliliğin gecikmesi de kültürel ve ahlâkî sorunlara yol açacaktır.

Gençlerin mantıklı istek ve ihtiyaçlarının karşılanmasına bir diğer örnek de uygun iş imkânlarının sunulmasıdır. Bu dönemde genç fiziksel güce sahip olduğu için çalışmaktan çekinmeyecektir. Özellikle de onun isteğine uygun bir iş ise, bu kişinin kimliğini bulmasında ve birey olarak bağımsızlığına kavuşmasında etkin bir rol oynayacaktır. Tabiî ki böyle bir imkân da yaratılmazsa kişinin hataya düşmesine sebep olabilir. Gençlik evresindeki fazlaca boş zaman ve işsizlik, gençlerin yanlışa sürüklenmesinde önemli bir etkendir.

Gençlerin en önemli ihtiyaçlarından birisi de sıcak ve samimi ilişkiler, mantıklı olarak kabul görülmeleridir. Ruhsal ihtiyaçların karşılanması ve etkili duygusal ilişkilerin karşılıklı kurulması, gençlere özellikle de gençliğin zor dönemlerinde (bu dönemden geçmek tek başına bile kişinin stres ve depresyon içerisinde bocalamasına neden olmaktadır) yardımcı olacaktır. Elbette, bu ilişkiler şer’î sınırları da aşmamalıdır. Gençler ile kurulan bu duygusal diyalog, onları sorumluluk sahibi bireylere, kişiliklerinin oturmasına, bireysel özgürlüklerine yönlendirmesine ve kişiyi gereksiz bağlılık ve boşluğa itmemelidir. Tabiî ki bu önemli konunun gerçekleşmesi gençlik döneminin ve özelliklerinin algılanmasına bağlıdır. Rivayetlerde bahsedilen gençler ile kardeşlik ve muhabbet[5] aynı şekilde yorumlanabilir.

Gençlik çağındaki güzellik algı ve arayışına dikkat etmek de, bizi bir diğer mantıklı ve meşru ihtiyacın karşılanmasına yönlendirecektir. Eğer bu hususa doğru şekilde yaklaşılmazsa ebeveyn (anne ve baba) ve büyüklerin çatışmasına ve istenmeyen şüphelerin ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Açıktır ki böyle bir ortamdan da, iyi ve doğru davranışların doğması beklenemez. Elbette gençlerin giyim ve kuşam tarzı, imajları vs. büyüklerin zevk ve beğenileri ile farklıdır. Büyüklerin gençler üzerine baskı kurarak kendi istek ve beğenilerini onlara kabul ettirmeye çalışmaları, kişilerin kişiliklerini yok saymakta ve onların kişiliklerine karşı açık bir saldırı anlamı gelmektedir. Örneğin büyükler, ergen ve gençlerin saç modellerini genel itibarı ile beğenmezler. Onlara göre en doğrusu kısa, hatta tamamen saçın kesilmesidir. Fakat bu onların isteğidir, gencin değil. Kişinin ihtiyaç ve isteğine saygı duymak gerekmektedir. İmam Cafer-i Sâdık bu konuda şöyle buyurur:

“Genç için saçı tamamen kesmek; işkence, yaşlı için ise kişiliğin ve büyüklüğün göstergesidir.”[6]

İmam Sadık’ın (a.s.) saç kesimi hakkındaki bu güzel sözü, bizim gençlerin isteklerine saygı duymamız gerektiğini göstermektedir. Ama elbette gençlerin isteklerine saygı duymak millî, ahlâkî ve toplumsal kuralları hiçe saymak anlamına da gelmez. Aslında gençlere şunu öğretmek gerekir, bazı giyim tarzları ve saç modelleri, yabancılara özgüdür ve bunların kabulü birçok çirkin davranışın kabulüne yol açacaktır. Emîru’l-Mü’minîn Hz. Ali’nin (a.s.) buyurduğu gibi;

“Çok az kişi vardır ki, kendini başka bir gruplara benzetip, onlardan olmasın.” [7]

Dolayısıyla sosyal ve kültürel kavramları üretenlerin görevi, doğru politikalar ve çözüm yolları üreterek gençlerin ihtiyaçlarının karşılanması ve onları İslâmî ve toplumsal değerlere uymayan model ve akımlardan uzak tutmalıdır. Bu konuda bazı gençlerin Batılı modellere özenmelerinin sebebi, din adına sanki İslâmîymiş gibi ergen ve gencin isteklerine karşı yapılan davranışların olduğunu önemle vurgulamak gerekiyor. Dolayısıyla İslâm toplumuna ve gençlerin ihtiyaçlarına uygun giyim ve güzellik ürünlerinin tasarlanıp, üretilmesi ve gençler arasında yaygınlaştırılması, gençlerin Batılı modellere özentilerine engel olacaktır. Daha önce de değindiğimiz gibi Hz. Ali (a.s.), güzel olan elbiseyi genç kölesi Kanber’e, sade ve sıradan olanını da kendine almış, bunun nedenini sorduğunda ise, “Sen gençsin ve senin gençlik ihtiyaçların var”[8] diye buyurmuştur.



[1]      Tabersî, Ebu Nasr Hasan b. Fazl; Mekârimu’l-Ahlâk, s. 203.

[2]      Meclisî, Muhammed Bâkır; Bihâru’l-Envâr, C. 103, s. 221. 

[3]      a.g.e., C. 103, s. 221. 

[4]      Meclisî, Muhammed Bâkır; Bihâru’l-Envâr, C. 16, s. 223. 

[5]      Sadûk, Muhammed bin Ali; Men Lâ Yahzuru’l-Fakîh, C. 2, s. 618. 

[6]      Hurru’l-Âmilî, Muhammed bin Hasan; Vesâilu’ş-Şîa, C. 1, s. 417. 

[7]      Nehcu’l-Belaga, Hikmet 207. 

[8]      Nuri, Hüseyin; Müstedreku’l-Vesâil, C. 3, s. 256.


Yüklə 1,41 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin