İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə921/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   917   918   919   920   921   922   923   924   ...   1221
Bir atıf notu:

-Said fitnelere karşı sabreden kişidir, rivayeti, bak: 993.p.

3179- Tasavvufî manada inzivaya çekilip şahsî ibadetle meşguliyete bedel halkın eziyetleri içinde, sadakatla dine hizmet ve sabretmenin daha faziletli olduğunu bildiren diğer bir hadis de şöyledir:

~®h²%«~ ­v«P²2«~ ²v­;~«†«~ |«V«2 ­h¬A²M«<«— «‰_ÅX7~ ­n¬7_«F­< >¬gÅ7~ ­w¬8²¶Y­W²7~

²v­;~«†«~ |«V«2 ­h¬A²M«< «ž«— «‰_ÅX7~ ­n¬7_«F­< «ž >¬gÅ7«~ ¬w¬8²¶Y­W²7~ «w¬8

(273) Bu hadisin mealiyle çok münasebetdar olan Said Nursî Hazretlerinin ba­şından geçmiş hayat hâdisesi, kendi ifadeleriyle şöyledir:”Her ne vakit hizmete fütur verir, “neme lâzım” deyip hususi nefsime ait işlerle meşgul ol­duğum zaman tokat yemişim. Hem de kanaatım geliyor ki, ihmalimden tokat yedim. Çünkü hangi maksadım beni iğfale sevketmiş ise, onun aksi ile tokat yerdim. Sair halis arkadaşlarımın da yedikleri şefkat tokatları, dikkat ede ede, benim gibi hangi maksad için ihmal etmişse, onun aksiyle şefkat tokatlarını yediklerinden kanaatımız gelmiş ki: O hâdiseler, hizmet-i Kur’aniyenin ke­rametindendir. Meselâ: Bu biçare Said, Van’da ders-i hakaik-i Kur’aniye ile meşgul olduğum miktarca Şeyh Said hâdisatı zamanında vesveseli hükümet, hiçbir cihette bana ilişmedi ve ilişemedi. Vakta ki “neme lâzım” dedim, kendi nefsimi düşündüm.Âhiretimi kurtarmak için Erek Dağı’nda harabe mağara gibi bir yere çekildim. O vakit sebebsiz beni aldılar nefyettiler. Bur­dur’a getirildim. Orada yine hizmet-i Kur’aniyede bulunduğum miktarca o vakit menfilere çok dikkat ediliyordu. Her akşam isbat-ı vücud etmekle mü­kellef oldukları halde, ben ve halis talebelerim müstesna kaldık. Ben hiçbir vakit isbat-ı vücuda gitmedim, hükümeti tanımadım. Oranın valisi, oraya gelen Fevzi Paya’ya şikayet etmiş. Fevzi Paşa demiş: “Ona ilişmeyiniz, hür­met ediniz!” Bu sözü ona söylettiren, hizmet-i Kur’aniyenin kudsiyetidir. Ne vakit nefsimi kurtarmak, yalnız âhiretimi düşünmek fikri bana galebe etti. Hizmet-i Kur’aniyede muvakkat fütur geldi; aks-i maksadımla tokat yedim. Yani, bir menfadan diğerine (Isparta’ya) gönderildim. Isparta’da yine hizmet başına geçtim. Yirmi gün geçtikten sonra bazı korkak insanların ihtarlarıyla: “Belki bu vaziyeti hükümet hoş görmiyecek, bir parça teenni etsen, daha iyi olur.” dediler. Bende tekrar yalnız kendimi düşünmek hatırası kuvvet buldu. “Aman halklar gelmesin” dedim. Yine o menfadan dahi üçüncü nefy olarak Barla’ya verildim. Barla’da ne vakit bana fütur gelmiş ise, yalnız kendimi dü­şünmek hatırası kuvvet bulmuş ise, bu ehl-i dünyanın yılanlarından, müna­fıklarından birisi bana musallat olmuş. Bu sekiz senede seksen hâdiseyi, kendi başımdan geçtiği için hikâye edebilirim. Usandırmamak için kısa kesiyeorum.” (L.41)



3180- Bediüzzaman devamla diyor: “Ben yirmi yaşında iken tekrar ile derdim: “Eski zamanda mağaralara çekilen târik-üd dünyalar gibi âhir öm­rümde ben de bir mağaraya bir dağa çekilip, insanların hayat-ı içtimaiyesinden çıkacağım.” Hem eski harb-i umumide şark-ı şamilîdeki esa­retimde karar vermiştim ki: “Bundan sonra ömrümü mağaralarda geçirece­ğim. Hayat-ı siyasiyeden ve içtimaiyeden sıyrılacağım. Artık karışmak yeter.” derken, inayet-i Rabbaniye, hem adalet-i kaderiye tecelli ettiler. Kararımdan ve arzumdan çok ziyade hayırlı bir surette, ihtiyarlığıma merhameten o mu­tasavver mağaralarımı hapishanelere ve inzivalara ve yalnızlık içinde çileha­nelere ve tecrid-i mutlak menzillerine çevirdi. Ehl-i riyazet münzevilerin dağlardaki mağaralarının çok fevkinde “Yusufiye Medreseleri” ve vaktimizi zayi etmemek için tecridhaneleri verdi. Hem mağara faide-i uhreviyesini, hem hakaik-ı imaniye ve Kur’aniyenin mücahidane hizmetini verdi.” (L.266)

3181- Gerçi Bediüzzaman Hazretlerinin Yeni Said tabir ettiği hayatının son yarısı ekseriyetle inzivada geçmiştir. Fakat bu inzivası mezkûr ifade­sinde de görüldüğü gibi, pek çok muarızlarının taarruzunu celbedecek olan Kur’an ve iman hakikatlarını keşfedip neşretmek hizmeti içindir. Bediüzzaman Hazretleri bir mektubunda şöyle der:

“Ben elli-altmış senedir küfr-ü mutlaka karşı imana hizmet etmek ve küfr-ü mutlakın neticesi olan anarşilikten milleti kurtarmak için bütün kuv­vetimle iman hizmetindeki ihlasın neticesi olan asayişi muhafaza ile, bir cani yüzünden on masumu zulümden kurtarmak için rahatımı, şerefimi, haysiye­timi hatta lüzum olsa hayatımı feda etmekle herbir tazyikata, manasız, lü­zumsuz şeylere karşı sabır ve tahammül etim. İşte benim otuz-kırk senedir bu hizmet-i imaniye için, benim hakkımda habbeyi kubbe yapıp bir bardak suda fırtına çıkarıp beni ta’ciz ettikleri halde, sırf hizmet-i imaniyenin bir neticesi olan asayiş için sabır ve tahammül ettim.” (E.L.II.199)

Tarihçe-i hayatında da şu ifadeyi görüyoruz: “Evet Said Nursî, gayet cami bir istidada malik bir zattır. Bu istidadların hepsinde çok ileri gitmiştir. Cüz’ ile küllü, âfakın en geniş dairesi ile enfüsî dairesini, meselâ zerre ile samanyolunu beraberce dikkatle tedkik eder, onlardaki envar-ı tevhidi görür, gösterir ve isbat eder. Bir yandan Âlem-i İslâm ve insaniyete uzanan küllî hizmet-i imaniye ile meşgul, bir yandan inziva hayatı geçirerek kalem-i kud­retin mektubatı olan fıtratın antika eserlerini, san’at-ı İlahiyenin mu’cizelerini temaşa ve tefekkür ile kitab-ı kâinatı mütalaa eder ve böylece her gün bu müteaddit ulvi vazifeleri yaparak marifet-i İlahiye ve huzurun nihayetsiz ezvak ve envarında terakki eder.” (T.H. 458)

3182- 3179. parağrafta mezkûr hadisin külî manasından şunu da anlıyo­ruz ki: Bir araya gelip din için çalışan mü’minler şahsî meselelerde birbirlerini üzdüklerinde, bunu sabır ve afv ile karşılamalıdırlar. Zira sabr, afv, metanet, hilm ilh... gibi yüksek vasıfların çekirdek-misal kaderî proğramını taşıyan in­san ruhundaki istidadların kuvveden fiile çıkması, muhtelif eziyetlere maruz kalmakla mümkündür. Meselâ, tek başına mağaradaki bir mü’minin insan­larla münasebeti yok ki, onlardan gelen eziyete sabredip afvedicilik sıfatı fiile çıksın. O halde mü’minler arasındaki münasebetlerde vuku bulan ve şahsî haklara taalluk eden incinme ve haksızlıklarda kusuru kendine almak, kemalat yoludur. Pek çok yüksek sıfat ve ahlâklar bu kıyasla düşünülmelidir.


Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   917   918   919   920   921   922   923   924   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin