İstanbul ansiklopediSİ Büyükada Camii (Resim: Kemal Zeren)



Yüklə 4,97 Mb.
səhifə5/75
tarix07.01.2019
ölçüsü4,97 Mb.
#91759
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   75

1184

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSÎ

1185

ATABEYOĞLU (S. Esiş)




dedememiş, çıplaklar gelmiş, fakat içeri girme-yip çadır kapısında durmuşlar, «birkaç fener şulesinde arzı lehçe ve endam etmek istemediklerini sezen» Ata Bey:

Ağa biraderler, beriye gelin! deyince şa


şırmışlar ve ancak birer adım atmışlar. Bu
nun üzerine Ata Bey kalkmış, çıplaklar ve mu
hafızları ile beraber Hafız Paşanın çadırına
doğru yürümeğe başlamış... Serasker çadırı
civarında b;r maş'ale yanıyormuş... Ata Bey,
meş'ale ışığında çıplakları dikkatle muayene
etmiş., vücutları o taraf ahalisi gibi esmer
olmayıp beyaz imiş., ve tendürüst imiş... Bu
adamların, Mısırlı İbrahim Paşanın casusları
olduğu hakkındaki şüphesi kuvvetlenmiş...
Paşanın huzuruna girip keyfiyeti arzetmiş,
Tayyar Pasa ile Birecik mütesellimi Ayıntab-
lı Battal Bey de Seraskerin yanında imişler...
Verilen emir ve müsaade üzerine çıplaklar
da çadıra alınmış ve bir tanesi şöylece nak
letmiş:

— Efendim, biz buraya iki saat mesafede Mezar kariyesi ahalisindeniz, değirmene un övütmek üzere gelmiştik. Mısır ordusunun atlıları yolumuzu kesti, zabitleri bize Osmanlı askeri Murad suyunu beri tarafa geçti mi diye sordu; geçtiler dedik, ne kadar asker olduğunu işittiniz mi dedi, suyu bu tarafa geçenler elli bin ve geriden gelmekte olup geçecekler yüz elli bin olduğunu tevâ-türen işittik dedik; bunun üzerine Mısırlılar unumuzu döktüler, hayvanımızı aldılar, bizi de soyup dövdüler., demiş...

Bunun üzerine Paşa elini kesesine atıp çıplaklara bir avuç altın ihsan etmif ve:

— Evlâdım, ben sizin zayiatınızı yakın vakitte onlardan ziyadesiyle alırım, siz hemen köyünüze dönün ve pâdişâhımıza dua ile meşgul olun!., demiş...

Bunun üzerine Ata Bey kendisini tutamamış:

— Efendim, vukuat dedikleri gibi ise, mağ


duriyetlerine mukabil lütuf ve ihsan buyur
muş oldunuz, ancak irâde buyurur iseniz bu
gece Birecik mütesellimi Battal Bey bende
nizin yanında misafir olsunlar, yarın ahval
leri bir soruşturulsa münasip olur gibi geli
yor... demiş.

Hafız Paşa hiddetlenmiş, Tayyar Pa§a- , ya hitaben:

— Paşa Hazretleri! Sizler gibi kıymetli zevatı böyle nâzik işlere memur

ederler de maiyetlerinize böyle çoluk çocuğu katarlar, onlar da Devleti Aliyyeııin bizim gibi emektar adamlarına akıl öğretmeğe çalışır, ne garip şeydir! der.

Ata Bey de: '

— Mükâfata mukabil tahkire duçar olduğuma müteessif oldum amma bu elemi dahi mukadderata hamledenin! deyip huzurdan çıkmış.

Bu vakadan birkaç gün sonra Hafız Paşa ordusu Nizibdeki bozguna uğramış... Aradan yıllar geçmiş, Mısır meselesi kapanmış, Mısır ordusundan bir çok zabitler Osmanlı ordusuna geçmişler... Ata Bey Üsküdarda Mirahorda otüruyormuş, komşularından Derviş isminde bir zât kızını Mısırlı zabitlerden birine vermiş, Ata Beyi de düğüne davet etmiş, fakat bey bir özür dileyip düğüne gitmemiş.. Bir cuma günü, o semtteki Hacıah-medpaşa Hamamına gitmiş... Hamamın soğukluğunda oturup dinlenirken çıplak bir adamın endamı gözüne yabancı gelmemiş., ve gözlerini o adama dikmiş.,. Beriki bunu fâr-kedince renkten renge girmeğe başlamış ve nihayet tahammül edemiyerek Ata Beyin yanına gleip dehalet ve eski cürümlerinin af-fiyle şefaat rica etmiş.. Derviş Ağanın kızını ' alan kendisi imiş, .Mısır ordusunda kaymakam olup adı da Hurşid Bey imiş.. Hafız Paşa Halebe doğru ilerlerken bir binbaşı ile beraber ibrahim Paşa tarafından casusluğa memur edilmiş.. Köylü kıyafetinde Malatya-ya gelmişler.. Kendisi gözlemcilik, arkadaşı da börekçilik sanatlarını bildiklerinden ve yaptıklarını da gayet uquz sattıklarından «canını bizim İzzet Ağanın gözlemesi veyahut Ahmed Ağanın böreği pek güzeldir» diyen ordu zâbitaıüy le temas etmişler... Kendi kendilerini soyup Biricek civarında da orduya girmeğe muvaffak olmuşlar, fakat, Hafız Paşanın huzurunda Ata Beyin şüphesi üzerine korkarak ertesi sabah alaca karanlıkta kaçmışlar...

Ata Bey, bir müddet Dâri Şûrayı Askerîde kaldı; Halil Rifat Paşanın reisliğinde maaşı 800 kuruşa çıktı, tayın bedeli ile eline, o zamanlar için mühim sayılabilecek 1500 kuruş geçti. Girid valisi Mustafa Paşaya divan, kâtibi tâyin edildi. Giritte birkaç defa eşkıya muharebelerine iştirak etti; fakat .1843 (H. 1Ş59) de, "münafıklar 'yüzünden vali paşa ile arası açıldı, paşanın suikastin-

dan korkarak bir gece, Kandiye limanından bir küçük kayığa atlayıp adadan kaçtı, on gün Akdenizde çalkanarak ve ölüm tehlikeleri atlatarak İzmire, oradan bir Fransız posta vapuru ile İstanbula geldi. Bir ay kadar evinde boş oturdu; bir gün, Seraskerlik kapısı yoklama kalemi kâtiplerinden Arif Efendi geldi: «Dâri Şûra Müsteşarı Bostancıbaşı-zâde Hacı Edhem Efendi, Ciritten belki avdet edersiniz diye maaş ve taymatınızı hazineye alıkoymuş idi» dedi. Ata Bey, bu suretle eski memuriyetine döndü ise de, reis İşaretçi Osman Paşanın sert muamelelerine dayanamadı, istifa etmedi ise de memuriyetine de devam etmedi; açıkta kaldı, 1845 -1848 (H. 1263) arasında Adana Malmüdürlü-ğün'de bulundu, 1847 de Haleb malmüdürü oldu ise de Vali Zarifi Pasa ile'geçinemedi, İstanbula döndü, 1848 (H. 1262) de İstanbul ordusu muhasebeciliğine tâyin edildi; 1852 (H. 1269) de memuriyeti üzerinde kalmak üzere Tunus Valissi Ahmed Paşanın hastalğı münasebetiyle devlet namına istifsarı hâtıra memur edildi. Ayni yıl içinde Rusya harbi başlayınca Rumeli ordusu muhasebecisi oldu; fakat, müdahaleler yüzünde vazifesine devam imkânım bulamadı; dört yıl açıkta kaldı; ailesi kalabalık olduğundan, her ay 15.000 kuruş almak üzere sarraf Aslanoğlu Avanese 3000 kese borçlandı; borcuna karşılık babadan kalma bağını ve evini sarrafa terketti; Sadrâzam Mustafa Reşid Paşayı ziyaretinde Cebeli Lübnan mutasarrıfı tâyin edildi ve bir müddet sonra vezirlik rütbesiyle Haleb Valiliğine tayin edileceği vadini aldı, fakat bir hafta sonra büyük devlet adamının ölümü ile bu vaad yerine getirilemedi.

1856 (H. 1273) da Beyruta giden Ata Bey 1859 (H. 1276) da Cezayiribahrisefid mutasarrıfı oldu ve mutasarrıflık merkezi olan Rodos adasına gitti; Adada otuz dokuz ay kaldı. Ordu muhasebecilikleri zamanında yolsuzluklar olduğu ihbarı ile mahkemeye verildi, azledilip İstanbula çağırıldı. Uzun ve üzücü bir muhakemeden sonra beraet etti. 1865 (H. 1282) de Filibe mutasarrıfı oldu, burada da otuz üç ay çalıştı, birçok imar işleri arasında bilhassa, Bulgaristanda gülyağ-cılığı tamim etti; fakat halk üzerindeki nüfuz ve itibarını çekemiyenlerin fesadı ile azledildi. Bir yıl açıkta kaldı; birikmiş parası yoktu, elinde avucunda para edebilecek nesi

varsa satmak zaruretinde kaldı, fevkalâde sıkıntı çekti; 1869 (H. 1286) da İzmit mutasarrıfı oldu, fakat ancak iki ay kalabildi, has-atlandı, istifa etti; aynı yıl içinde sekiz ay kadar da Karası mutasarrıflığında bulundu, fakat Bursa valilerinin «iltifatları' ile tahsili rızalarına» muvaffak olamadı; nihayet merhameti celbederek 5000 kuruş mâzuliyet ma-aşiyle inzivaya çekildi ve eserini yazmağa başladı; itmamından bir müddet sonra 1877 (H. 1293) de Haremi Nebevi müdürlüğüne tayin edildi, Hicaza gitti ve orada öldü.

ATABEYOĞLU (Salâhaddin Enis) —

Büyük romancı, hikayeci, gazeteci; Türk edebiyatında realizmin öncülerinden mümtaz bir kalem sahibi; İstanbul'un nev'î şahsına münhasır simalarından biri; 1892 yılında, bir jandarma subayı olan babası Ahmet Enis Beyin vazifesi icabı bulunduğu Antalya'da dünyaya gelmiştir. Jandarma albaylığından emekli merhum Enis Bey aslen Artvinli olup Gürcistan'ın Atabek hânedaffiindandır. Annesi Naime Hanım ise îzmirin Çeşme eşrafından-dır. Meş'um Sevr muahedesini Şûrayı Saltanatta reddeden tek sima Ayan Meclisi âzasından Topçu Feriki rahmetli Ali Rıza Paşa, Salâhaddin Enis'in amcası olur. Ayraca kalemi ve radyo konuşmaları ile mâruf kıymetli spor adamımız Eşref Şefik Atabey ile kardeş çocuklarıdır; Zeynep Kâmil hastahanesi Başhekimi Dr. Fahri Atabey de ayni ailenin kökünden gelmektedir. Salâhaddin Enis ailesinin üç çocuğundan ortancası-dur. Küçük kardeşi Yahya pek küçük bir yaşta vefat etmiştir. Ablası Enise Hanım da kendisinden çok evvel hayata gözlerini kapamıştır.

Çocukluk yıllarını babasının vazifesi icabı A n a d o-1 u n u n muhtelif şehirlerinde geçiren Salâhaddin Enis pek küçük yaşta muharir-liğe merak sarmış ve henüz 11 yaşında s Enis Atabeyoğlu iken Konyamn «Ana- (Besim: Nezih)

ÂTABİNEN (Reşid Safvet)

— 1186


ÎSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

1187 —

ÂTABİNEN (Reşid Safvet)




dolu» gazetesinde ilk yazısı intişar etmiştir; ilk romanını da 17 yaşında iken kaleme almıştır; yirmi yasında iken kitap hâlinde bastırdığı bu romanının ismi «Neriman» dır.

1912 yılında «Tanin» gazetesine girerek gazeteciliğe başlamış ve tam otuz yıl müddetle Babıâliye emek vermiştir. Salâhaddin Enis sırası ile «İkdam», «İleri», «Vakit», «Son Saat», «Payitaht», «Cumhuriyet» ve «Son Posta» gazetelerinde çalışmıştır. 1942 yılında vesat ettiği zaman da «Son Posta» gazetesiade çalışmakta idi. Mütâreke yıllarında «Kaplan» adında bir mecmua neşretmiş ise de dolu dizgin giden bu mecmuayı sansürün devamlı tazyiki karşısında kapatmak mecburiyetinde kalmıştır.

istanbul basınına otuz yıl muharrir, muhabir, musahih, yazüsleri müdürü ve patron olarak emek veren Salâhaddin Enis şöhretini romanları ile yapmış, nesli arasında «Türkiyenin Zola'sı» nâmiyle şöhret bulmuştu.

«Zâniye», «Sara», «Cehennem yolcuları», «Orta malı», «Bataklık çiçeği», «Endam aynası», «Ayarı bozuklar» ve «Mahalle», edebiyatımızda realizmin ilk şaheserleridir.

Salâhaddin Enis'in ayrıca muhtelif gazete ve mecmualarda münteşir birbirinden güzel yüzlerce hikâyesi vardır.

Hukuk Fakültesini bitiren edibin gazetecilik ve romancılık hayatı ile birlikte götürdüğü bir de memuriyet hayatı vardır. Bir müddet Ayan meclisimde kâtiplik yaptıktan 'sonra Seyrisefain'e intisap etmiş ve ömrünün sonuna kadar bu müessesede hizmet görmüştür.; son vazifesi, Devlet Denizyolları Neşriyat Müdürlüğü idi.

O devrin îstanbulunun tipik bir şahsi-ti olan Salâhaddin Enis giyimi ile de hayli alâka toplamıştır. Dar kısa paçalı ve yukarı tarafa doğru gittikçe genişleyen pantalonü ve kalın bastonu ile îstanbula yepyeni bir moda getirmiştir. Kocaman tabakaları, boy boy ağızlıkları ve ceblerini dolduran dolmakalemleri de pek meşhurdur. Ayrıca kadın-elar aleyhine yazdığı yazılarla bir ara «kadın düşmanı» diye anılmış; daha sonraları spor aleyhtarı yazıları onun âdını «l numaralı spor düşmanı» na çıkarmıştır. Kısacası Salâhaddin Enis uzun yıllar kendisinden bah-

sedilen ve İstanbulun unutulmaz bir siması olmuştur.

1923 yılında, emekli alay kumandanlarından Mustafa Beyin kızı ve Vehbi Paşanın torunu Suat Hanım ile evlenen Salâhaddin Enisin 1925 yılında bir oğlu olmuştur. Tek evlâdı olan Cem, ekmeğini baba mesleği olan gazetecilikte aramıştır. Babasının vefatını müteakip henüz 16 yasında iken «Son Posta» ya intisapla bu mesleğe atılan Cem Ata-beyoğlu 1945 de «Cumhuriyet» e geçmiştir. Hâlen bu gazetenin Yazıişleri Müsür muavinliğini yapmaktadır.

istanbul basınının genç nesli arasında vekarı ve temiz ruhu ile tanınan Cem Ata-beyollunu, bir baba dostu olarak yetiştiren tanınmış gazetecilerden Cevad Fehmi Başkut olmuştur ki zamanımızda uutulmuş bilinen sıdkü vefanın elhak en necîb eserini göstermiştir.

Salâhaddin Enis 1942 yılı haziran ayında yakalandığı Zatürneden kurtulamıyarak bu ayın onbirinci günü Cağalağlundaki evinde ölmüştür.

Feriköy mezarlığında «Salâhaddin Enis Atabeyoğlu - 1892-1942» yazılı mütevazı bir taşın altında ebedî uykusunu uyumaktadır.



Reşid Safvet Atabinen (Resim: H. Çizer)

ÂTABİNEN (Reşid Safvet) — Muharrir, diplomat, Türkiye Otomobil ve Turing Kurumu Reisi; asalet, necâbet ve zerâfet timsali bir istanbullu; Sarıyerde, ana tarafından büyükbabası Bedesta-nî Mustafa Efen-nin yalısında 4 eylül 1884 de doğdu; babası, Mızıkai hümâyun atak miralayı Safvet 'Beydir ki bu zât da Da-nıişmendlerin Tosya kolundan Ata-binenoğlu Doktor

Ali Beyle Şemseddini Sivasî ahfadından Hâ-şim Efendinin kızı Fatma Hanımın oğludur (B.: Abdülmeçid Sivasî; Şemseddin Sivasî).

Pek küçük yaştan itibaren, seçkin hususî muallim ve mürebbiler elinde itinalı bir tahsil ve terbiye gördü; sonra Kadıköyüm-

deki Frerler kollejine verilerek bu mektepten 1900 de diploma aldı ve 1904 de Fran-sada, diploması güç elde edilen ve beynelmilel bir kıymet olan Ecole libre de Sciences Politiques imtihanlarını verdi ki henüz yirmi yaşında bulunuyordu; 1906 da Tütün Rejisi Komiserlik kalemi mütercimliğine tayin edildi; ayni zamanda fransızca ve ingilizce Le-vant Herald gazetesi başmuharrirliğini ve Sadrâzam Avlonyalı Ferid Paşanın hususî kâtipliğini yaptı; Babıâli Tahriratı Hariciye kalemi hulefâlığıa alındı. 1907 de Türkiye-Romanya Muhtelit komisyonu başkâtibi 1908 de Bükreş sefareti başkâtip vekili, sonra sırasiyle Vaşington, Madrid ve Tahran sefaretleri başkâtibi, 1912 de, büyük elçilik müsteşarı pâyesiyle Maliye kalemi mahsus müdürü oldu; Londrada toplanan .Balkan sulh konferansına mutahassıs olarak gönderildi ve re'sen Paris ihzarî mükâlemelerine memur edildi, 1913 de Dahiliye Nazırı Talât Bey tarafından Edirne Kurtuluş Heyeti Reis-liğiyle Londra ve Romaya gönderildi ve bu büyük Avrupa şehirlerinde devrin İngiliz ve İtalyan diplomatları ile temas etti ve Türk haklarnı bu memleketlerin efkârı umumiye-sine arzeden konferanslar verdi; kendisine Edirne fahrî hemşehriliği verildi. 1914 ile 1918. arasnda, Maliye Nazırı Cavid Beyin yanında Viyana ve B erlinde beş defa malî müzakerelere iştirak etti.

1918 - 1920 seneleri arasında îsvijrede Millî İstiklâl propagandası için müteaddit kitaplar ve bir çok makaleler yazdı ve konferanslar verdi; Lucerne sosyalist konferansında Türkleri temsil etti.

1921 de Tevfik Paşa sadâretinde Saded-din Arel'in reislik ettiği Şûrayi Devlet\Tan-zimat Dairesi âzalığında bulundu; 1922 de Gazi Mustafa Kemal'in bizzat intihabı ile Lozan Sulh Konferansı Umumî Kâtipliğine tayin edildi.

1923 den 1927 ye kadar Memaliki Şarkiye Fransız Bankası Müşevirliğinde, Anadolu-Bağdat Demiryolları reis vekilliğinde ve bir çok şirketlerin idare heyetlerinde, Sıhhiye Vekili Refik Saydam'ın tensibi ile Hudud Sıhhiye Tasfiye Komisyonu âzalıklarında, ve Cenevre Beynelmilel İktisat konferanslarında bulunduktan sonra Büyük Millet Mecilsi-nin 1927 de Üçüncü ve 1931 de Dördüncü

devrelerinde Kocaeli mebusluğuna seçildi; Milletvekilliği zamanında Londra, Paris, Ams-terdam, Berlin, Roma, Milano, Bükreş Peşte. Helsinki, Krakovi, Atina, Stokholm Moskova, Harkof da müteaddit ilmî, iktisadî ve siyasî kongre ve konferanslara Türkiye murahhası sıfatiyle iştirak etti. Aynı zamanda Türk Ocakları Hars Heyeti umumî kâtipliğini yaptı.

Bu satırların yazıldığı sırada müessisi olduğu Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun Reisi, Milletlerarası Olympiyad Komitesi âzası, 40 seneye yakın devamlı neşrolunan Economiste d'Orient mecmuasının Başmuharriri ve müessîslerinden olduğu Türk Tarih Kurumu üyesi bulunmaktadır. Meşrutiyette tesis olunup 1915 denberi faaliyetini tatil etmiş olan İstanbul Muhîbleri Cemiyetini «İs-tanbulu Sevenler Grupu» adı altında ihya ile Istanbulda harap olmakta bulunan yüzü mütecaviz büyük küçük âbideler üzerinde tetki-katta bulunarak bunlardan bir takımının ihya ve tamirine ve bir çoğunun durumlarının tes-bitine delâlet ederek istanbul hemşeriliği sânına lâyık hizmetlerde bulundu.

Burada İstanbul Ansiklopedisi de şu notu tesbit etmeği bir borç bilir ki, ilk tebrik mektubunu, tertemiz bir vicdanın tercümanı, sevgi dolu, metanet ve gayret tavsiye eden sözlerle, bu necip insandan almıştır.

Hususî hayatında, Reşid Safvet Atabinen, sağlam ve zengin bir kültürün hâlesi içinde cazip bir simadır; 4000 kadara Türkiye ve Türklelre ait olmak üzere 12.000 ni mütecaviz kitap ve risaleyi ihtiva eden zengin bir kütüphane sahibidir ve Türkiyeye ait tarihî tablo ve estamp ve gravürlerden mürekkep bir kolleksiyonu vardır.

Yüksek kıymette bir viyolonisttir: meşhur kemani Wondra Beyden meşkederek 6 yaşından 22 yaşına kadar orkestra'da vazife alacak dereceye terakki ile kemana heves etmiş ve Beyruth ve Salzbourg Musiki Festivallerinde devam etmek suretiyle musikiye merak sarmıştı.

Sayılı Avrupa seyyahlarındandır: îzlan-da dahil olmak üzere Avrupada gezmemiş, görmemiş, olduğu yerler azdır. Fakat ne kadar yazıktır ki zengin seyahat notlarının pek cüz'î bir kosmı münteşirdir.

Avrupada irfanımızın yüz akı bir Türk şöhretidir: 1907 ile 1939 seneleri arasında



ATABİNEN İ188


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 1189

ATAÇ (Dr. Galip)





Avrupanın siyasî ve edebî en Myük şahsiyetlerini tanımak, kendileri ile dostâne münasebetler tesis etmek fırsatını bulmuştur. Bunlarla kıymetli muhabereleri vardır. Re-şid Safvet Atabinen'in portresini tamamlamak için, burada, edip, şair, muharrir ve diplomat ağzından çıkmış sözler kaydetmek lâzımdır. Onun hakkında Hâlid Ziya Uşaklı-gil: «Bütün bir -kalemin işini tek başına çıkarır; istihzalı, zehirli sözleri ile iyi dostlarını kırar»; Ahmed Hâşim de: «Reşid Safvet'le» dostluk da, düşmalık da bir meseledir» demişlerdi. Sadrâzam Tevfik Paşa; aceleciliğini telmih ederek: «Torpido mizaçlı» hükmünü vermişti. Lozan Konferansında Rusya murahhası Çiçerin, çapraşık müzakerelerde te-lif-ibeyn edici formülleri bulmasını takdiren Reşid Safvet Beyi: «l'homme aux formules apaisantes» diye tarif etmişti.

Bir gün de Maurice Barres, Paris elçisi Naumpaşazâde Said Beye: «Ahmed Riza Beye söyleyiniz, artık onun zamanı geçmiştir, Türkiyenin kalkınması Reşid Safvet gibi tam Avrupa zihniyetti gençlerle olabilir» demişti,

Reşid Safvet Ata'binen hakkında en zarif sözlerden biri de Cavid Beye hitaben Talât Paşa merhumundur; Paşa, onun, Avrupa kültürü ile koyu Türk milliyetçiliğini ve an'a-neperestliğini telmih ederek: «O gâvur müs-lüman!» demişti.

Reşid Safvet Atabinen muharrir olarak da, velûd bir kalem sahibidir: 1902 den 1945 e kadar Paris matbuatında Temps, Figaro, Eclair, Ere Nouvelle, Patrie, Information gazeteleri ile, Mercure de France, Revue de Honıgrie mecmualarında; Türk matbuatında Levand Herald, İstanbul, Jeune Türe, Beyoğlu, İkdam, Sabah, Turan, Hâkimiyeti Milliye gazeteleri ile Türk Ocağı, Ülkü, Aydabir mecmualarında bine yakın makale nşretmiş-tir.

Kitap şeklinde neşredilmiş eserleri de şunlardır:

Fransızca:



  1. L'Ef f ört Ottoman, Rudeval ed. Paris
    (1906);

  2. L'Agitation Bulgare, Rudeval ed. Pa
    ris (1907);

  3. Melanges litteraires et poütiques, 3
    Vol- Ed. Levant-Herald (1906 -1911);




  1. Leş Turcs, de Perse, Ed. Revue de
    Hongrie, Budapest (1911);

  2. Enquete âconomique en Anatolie, en
    eollaboration avec H. Philouze - İstanbul
    (1912);

  3. La liberation d'Andrinople, Rome
    (1913);

  4. Lettres ouvertes â Clemenceaus, Ge
    neve (1918);

  5. Leş Turcs et le Panhellânisme, Ge-
    neve (1918);

  6. Le Proîetariat türe a la Confernacce
    Socialiste înternationale, Berne (1919);




  1. L'Islam, leş Turcs et la Societe deş
    Nations, Geneve (1919);

  2. L'Occupation de Smyrne, Geneve
    (1919);

  3. Turcs et Armeniens, 2 volmnes, Ge
    neve (1919).

  4. Bilân Ğconomique et financier de la
    Turquie, Ankara (1927);

  1. Leş Türk - Odjaghis, İstanbul (1931);

  1. La politique 6conomique de la Tur-
    quie Kemaliste, Libr. Fresco, Paris (1934);

16) Contribuüon a l'histoire d'Attila, Libr. Fresco, Paris (1934);

17) Bulletins economiques et financiers


— Gazette Financiere et Economiste d'Oeri-
net (1912 -1939);

18) Leş Caracterisitques de Farohitec-


ture turque, Lib. Fresce, Paris (1936).

  1. Souvenirs turcs en İtaile;

  2. Lamartine (fervent ami deş turcs)
    İstanbul 1940;

  3. Leş Türce en Europe depuitş 24
    siecles;

  4. Leş Turcs sur leş cotes d'Angleterre;
    la base de Lundy; N. R. de Hongrie, Budapest
    (1944).

  5. Pierre Loti, İstanbul (1950);

  6. Contribution turques â la Se<:urit6
    et â la Civilisation Mediterraneennes, Paris
    (1951). -:

  7. Leş Apports turcs dans le peuple-
    ment et la civilisation de l'Europe Oriental,
    İstanbul (1952);

  8. Leş Turcs â Constantinöple du V au
    XVe. Sieecle, Paris (1954);

57) La Question de Chypre, İstanbul (1956);

28) Leş Turcs Occidentaus et la Medi-


terranee (1956);

29) Revision historiques (1958);


Türkçe:

  1. Osmanlı tarihi-malî dersleri, İstan
    bul (1913);

  2. Siyasî levhalar (Turan ve Sabah) İs
    tanbul (1914 - 1918);

  3. Umumî harbin menşeleri, İstanbul
    (1916);

  4. Kafkas etekleri .Türk ticaret yollan,
    İstanbul (1918);

  5. Türklük ve Türkçülük izleri (Türk
    Ocakları neşriyatı) Ankara (1931);

  6. Avrupada eski Türkler (T. Tarih Ce-
    yeti neşriyatı) Ankara (1931);

  7. "tekeller ve Tuna Türkleri, Ankara
    (1934);

  8. Hazar Türkleri Avrupa Devleti, İs
    tanbul (1934);

  9. Turizmin Faydaları, İstanbul (1934);

  10. Kaybolan Türkler, Aydabir neşriyatı,
    İstanbul (1936).

  11. Şarkî Avrupada Türk kanı ve me
    deniyeti izleri (1046).

Reşid Safvet Atabinen 1953 de İstanbul fethinin beşyüzüncü yıl dönümü münasebeti ile Venedik, Roma, Napoli, Marsilya, Bar-celone, Madrid, Lizbon, Londra, Bonn, La Ha-ye ve Zürich Üniversiteleri ile tam 29 mayıs 1953 günü Paris'de Sorbonne'da, Fransa Enstitüsü âzasından Lucien Fabre'in riyasetinde verdiği -konferans üzerine, bu meşhur Fransız müverrihi: «Reşid Safvet Atabinen'in eseri Umum Dünya Tarihinin lüzumlu tashihi sahasında ilk safhaya geçecektir» demiştir. 1956 da Reşid Safvet Atabinen üç asır evvel tesis olunan Fransa Enstitüsünün «Acade-mie deş Sciences Morales et Politiques» in tarih şubesine ilk defa Türk muhabir âza intihap olunmuştur ki, Fransız gazeteleri ile, dünya tarih mecmuaları bunu memleketimiz için bir iftihar vesilesi telâkki etmişlerdir.

ATA BİNME YASAĞI — (B.: Arabaya ve ata binme yasağı).

ATA BİNME YASAĞI (Çingenelere) — Tanzimattan evvelki eski İstanbul hayatının türlü kayd ve yasaklarından biri de, çingenelerin, Büyükşehirde ata binmesinin ve atla dolaşmasının menedilmiş olmasıdır. Bunun

en eski vesikalarından bir tanesi, Divanı hümâyundan İstanbul Kadısı ile çingene suba-şısma gönderilen bir fermandır ki bugünkü yazı dilimize çevrilmiş hülâsası şudur:

«Çingene taifesinin ata binmesi ve kısrak beslemesi yasak edilmiş olup lâzımgel-dikte eşeğe ve arabaya bineceklerdir; muhalif hareket edenler siyâset olunurlar. Ona göre tenbih ve ilân eyleyesiniz. Sene 933 (M. 1585)».

Bu yasak İstanbula münhasır kalmamış, bütün Rumeline de teşmil edilmişti ki, ayni fermanda, sebep olarak, atlı çingenelerin yollara ve bellere inip fesad ve şenaat işledikleri gösterilmiştir (B.: Çingeneler).

ATAÇ (Dr. Galib) — Kalemini her çeşit mevzu üzerinde muvaffakiyetle yürütmüş hekim, seçkin muharrir, bilgisini halk ve meml&ket faydasında kullanmış tam münevver, bilgi âlemimizde kıymetli fikir eserleri kazandırmış kuvvetli mütercim, bütün memleketin sevgisini kazanmayı bilmiş radyo hatibi. Galip Ataç 1880 de İstanbulda doğdu, babası dilimize büyük bir muvaffakiyetle çevirdiği Hammerin Osmanlı Tarihi tercümesinden ötürü Hammer Mütercimi lâkabını hakkiyle kazanmış olan Ata Beydir (B.: Atabey Hammer Mütercimi). Münevver bir aile muhitinde büyüdü, tahsilini Fransada Mont-pellier Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaptı, doktor olarak İstanbula döndükten'sonra bir müddet Tıp Fakültesinde çalıştı. İlk Cihan Harbine Kızılay hastahanesiyle iştirak etti. Medine, Amman, Şam hastahanelerinde çok güç şartlar içerisinde Başhekimlik yaptı. 1918 de Mondros mütarekesinin imzasından sonra da İstanbul Tıp Fakültesinde tıp tarihini okuttu.

Çalışmak için sonsuz b^- irâde sahibi olan Doktor" Ataç memleketin en uzak köşelerinde çok ağır olan vazifesini yaparken okumağı, tetebbu etmeği de bırakmamıştı, uykusuzluğun sıhhat için sanıldığı kadar zararlı olmadığını iddia eder, buna misal olarak yıllar-danberi gecede dört saatten fazla uyumadığını söylerdi.

Galip Ataç Tıp Fakültesinden sonra hu-dud ve Sahiller Sıhhiye Müdürlüğünü, Haydarpaşa İntaniye fîastahanesi Başhekimliğini de yaptı, fakat bütün bu resmî vazifeleri bildiğini halk arasında yaymasına mâui ol-

ATAÇ (Nurullah)

— 1190 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 1191

ATA EFENDİ (Beylerbeyi!)





Yüklə 4,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin