İstanbul ansiklopediSİ



Yüklə 5,06 Mb.
səhifə73/76
tarix04.01.2019
ölçüsü5,06 Mb.
#90131
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   76

FEYZlYE KALYONU

5736

istanbul


ANSIKLOPEDÎSI

5737 —



FEYZULLAH (Kuşadah)



kitabesi şudur: "Asâdar Baba. Pîr Aziz Mah-mud Hüdâî Hazretlerinin asadan. Lillahil fatiha, sene 1039 (1628-1629)".

FEYZlYE KALYONU — Hicrî 1252 (M. 1836-1837) yılında îzmit Tersanesinde yapılmış bir kapak kalyon; resmi mühendis Mahmud Efendi tarafından çizilmiş ve Musa Kalfa tarafından inşâ edilmişdir, 198 metre boyunda,, 55 metre eninde, 96 toplu ve nefer mevcudu 960 olan bir harb gemisi idi. Başka bilgi edinilmedi.

Bibi.: Bahriye Müzesi Rehberi

FEYZlYE MEKTEBİ — Fatihde Deve Hanı yanında eski bir mahalle mektebiydi, mekteb de han da mevcud değildir; büyük şâir ve dil hocası Muallim Naci bu mektebin talebesi ol-
Feyziye Mescidi

(Resim: S. Bozcalı, 1971; Plan: R. Sevinçsoy, 1944)

Bu kitabenin yanına lâtin asıllı türk harfleri ile küçük bir mermer taş konmuşdur, onda da: "Bülbüldere Fevziye Hâtûn Camii" yazılıdır.

Camiin inşâsında konmuş kitabede "Yusuf Efendi" ve "Fevziye Hâtûn" isimleri yokdur, bani olarak "Hayır Sâhibleri" deniliyor.

Son (tamirinde mescidin dış avlusuna, üstü saçaklı abdest muslukları konmuşdur ki onun lâtin asıllı türk yazısı ile olan kitabesinde ibrahim Âsaf Germen ile zevcesi Ayşe Germenin hayrı olduğu kaydedilmişdir.

Mescidin avlu kapusu Selâmsız Mezarlık Sokağı üzerindedir. Yine o sokakda ve mescidin bağçe duvarı önünde iki uluca ağaç altında etrafı parmaklık ile çevrilmiş bir kabir vardır,

muş ye 8-9 yaşlarında iken ilk Kur'an hatimini bu mektebde etmişdir (B.: Naci, Muallim Ömer).

Bibi.: Salâhi, Muallim Naci.

FEYZÎYE MEKTEBİ SOKAÖI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Eminönü kazasının Alemdar Nahiyesinin Eminsinan Mahallesi yollarından, Perterpaşa Sokağı ile Kâtibsi-nan Sokağı arasında bir aralık sokakdır (1934 B.Ş.R. Pafta 2/20). Bir araba geçecek genişlik-de, kabataş döşeli bozuk bir yoldur. Sağ taraf -da yolun yarısından fazlasını kaplayan bir apar-tımanın altında l döşeme atöliyesi, l trikotaj atöliyesi ve l şemsiyeci vardır. Sol kenarında da Fevziye Mektebi arka avlusu vardır. Sokakda bir kaç da ahşab ve bağçeli evceğiz vardır (ekim 1968).

Hakkı GÖKTÜRK

FEYZlYE RÜŞDİYESl — Istanbulda ilk açılan mülkiye rüşdiyelerinden (B.: Rüşdiye Mektebleri); Tophane ile Sahpazarı arasında imalâtı harbiye fabrikaları karşısında bir ahşab konakda açılmışdı; 1287 (M. 1870-1871) de cadde genişletildiği sırada yeniden kagir olarak yapılmışdı; sonradan bu bina da yıkıldı, fakat güzel bir talik yazı ile yazılmış olan kitabesi 1941 yılına kadar yıkık bina kalıntısı büyük kapısının üstünde duruyordu, sonra o taş da kayboldu.

1294 (1877) senesi devlet salnamesinde Feyziye Rüşdiyesinin 122 talebesi bulunduğu gösterilmişdir o tarihde mevcud mülkiye rüşdi-yesi arasında dördüncü gelir (Dârülmaarifde 186, Beşiktaş Rüşdiyesinde 157, Mahmudiye Rüşdiyesinde 142 talebe).

Osman Nuri- ERGİN

FEYZÎYE TEKKESİ — Üsküdarlı Ahmed Münib Efendinin Mecmuai Tekâya isimli risâ-lesindeki kayde göre Kocamustafapaşa da bir Nakşî dergâhı, âyin günü cuma idi; zamanımızda mevcud değildir.

FEYZULLAH (Kuşadalı) — Geçen asrın ikinci yansı başlarında gene bir pehlivan, kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzinin gençlik arkadaşlarından ve koruduğu gariblerden olub güreşe de onun (tarafından teşvik ve himaye görerek başlamışdır. 1865-1866 arasında deste pehlivanların şöhretlerinden olmuş, "Kuşadalı

Feyzullah baş pehlivanlığa kadar yükselir" denilirken amiral Hacı Vesim Paşanın yanına uşak olarak girmiş ve ünlü amiralinin delâleti ile bahriye askeri olarak güreşi terketmişdir.

Kuşadalı Feyzullah Pehlivan

(Resim: Sabiha Bozcalı)

Âşık Râzi şöyle anlatıyor: "O zamanlar pehlivanlığa hevesli gençler mutlakaa pırpıt ile gü-reşirlerdi, bir meydan düğününde de ilk iddialı güreşini yaparlar ve hasmını yenen, o gün ve merasimle pırpıtı çıkanr, kisbet giyerdi. Yine eski bir âdet idi, kisbet ile ilk güreşine çıkarken de gül yağı ile yağlanırdı, o gene pehlivanın vücuduna sürülerek zeytin yağına, hâmisi olan kim ise bir mıkdar gül yağı katardı..." Kuşadalı gene pehlivan şanında şu şarta da Âşık Râzi-nindir:

|L

FEYZULLAH AĞA

5738

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

5739 —

FEYZULLAH EEENDÎ




Taze fetâ pehlivana gökde melek verdi gönül

Er meydanı ortasına varım yoğum koydum ödül

Pırpıt ile çalımına yandığım hey Kuşadalı

Gül yağıyla yağlayayım vücudunu ey gonca gül

Haber geîdi müjdeciden DuduIIuda varmış düğün Cümle yaran Feyzullahı alıp geldik işte bugün Bir bakarsın bebrü peleng bir bakarsın gazal süğlün Gü! yağıyla yağlayayım vücudunu ey gonca gül

Kuşadalı Feyzullahım destesinin serveridir

Er meydanı deyüb gelmiş eşbehlerin dilberidir

Alkış tutun peşrevine akranımız hizberidir

Gül yağıyla yağlayayım vücudunu ey gonca gül

Bakın yaran tasvirine görülmüş mü böyle fetâ Bütün dünya güzelleri bir araya gelse hattâ Ayaklama su dökemez elhak ki bir dürri yekta Gül yağıyla yağlayayım vücudunu ey gonca gül

"Feyzullah Şah" namı tarih yirmi yaşla şöhretine Yani tebdil eylediği pırpıtını kisbetine Yazdım Râzi bu şarkıyı rakiblerin nisbetine Gül yağıyla yağlayayım vücudunu ey gonca gül

1262 + 20=1282 (1865 — 1866)

FEYZULLAH AĞA (Eyyubîu) — XVIII. Yüzyılda yaşamış namlı bir çiçekçi, hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

FEYZULLAH AĞA (Hasödalı) — Onsekizinei Yüzyılda yaşamış Enderûni Hümâyunun zülüflü ağalarından, 1791-1792 arasında Topkapusu Sarayında Hırkai Saadet Dâiresinin ve Enderun koğuşlarının bulunduğu Üçüncü Avluda bir çeşme yapdırmışdır; üç satır üzerine kitabesi şudur:

"Sâhibül hayrat vel hasenat Hânei Hana ağalarından saadetlû Feyzullah Ağa bu mahalle bu çeşmeyi hayrat etmişdir; sene 1206 (1791-1792)"

1969 da susuz bir çeşme idi. Feyzullah Ağanın hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

FEYZULLAH BEY — Onsekizinci Yüzyıl hattatlarından; istanbulludur Ahmed Paşa adında bir zâtin oğludur; Enderunu Hümâyundan yetişmiş ve saraydan kapucubaşüık ile çıkmışdır; sülüs ve nesih yazıyı Hattat İpci Hüseyin Efendiden öğrenmişdi, hicrî 1179 (M. 1765-1766) da vefat etti; Çorlulu Ali Paşa Medresesi hazîre-sine defnedildi.

Bibi.: Tuhfei Hattatın.

FEYZULLAH BEY (Hekimoğlu) — Onsekizinci Yüzyıl hattatlarından ve istanbul kibar-

larından; Hekimbaşı Nuh Efendinin oğlu ve ünlü sadırâzamlardan Hekimoğlu Ali Paşanın küçük kardeşi (B.: Ali Paşa, Hekimoğlu, cild 2, sayfa 686); hayatı îstanbulda geçdi, yüksek mülkiye memuriyetlerinde bulundu; sülüs ve nesih yazıyı devrin büyük üstadlarmdan Yedi-kuleli Emir Efendiden (B.: Abdullah Efendi, îmrohor Camii imamı, cild l, sayfa 42) talik yazıyı da Fındıkzâde ibrahim Efendiden öğrenmişdi; hicrî 1153 (M. 1740) de öldü, Kocamus-tafapaşada babasının konağı yanında bulunan mezarlığa babasının kabri yanına defnedildi.

Bibi.: Tuhfei Hattatın.

FEYZULLAH EFENDi — Onsekizinci Yüzyıl hattatlarından; Abdullah adında bir zâtin oğludur; güzel yazı sanatını Hattat Ku-yumcuzâde Ahmed Efendiden öğrendi; Üskü-darda Ayazma Camiinin müezzinlerindendi; hayatı hakkında başka kayde rastlanmadı.

Bibi.: Tuhfei Hattâtin

FEYZULLAH EFENDi — Onsekizinci Yüzyıl hattatlarından; Cerrahpaşa semtinde Hobyar Mahallesinin imamı Sunullah Efendinin oğludur, sülüs ve nesih yazıyı Cinicizâde Ab-dürrahman Efendiden öğrenmişdi; Baş Muhasebe Kalemi ikinci kâtibliğine kadar yükselmiş-di; 195 mushafı şerif yazmışdır; hicri 1181 (M. 1767-1768) de vefat etmiş. Silivri kapusu dışına babasının kabri yanına defnedilmişdir.

Bibi.: Tuhfei Hattâtin

FEYZULLAH EFENDi — Onsekizinci Yüzyıl hattatlarından; kadılıklarda bulunmuş Akhisarlı Mustafa Efendi adında bir zâtin oğludur, îstanbulda doğmuş, Rumelinde kadılıklar yapmışdır; sülüs ve nesih yazıyı Hatibzâde ibrahim Efendiden öğrenmişdi.

Bibi.: Tuhfei Hattâtin

FEYZULLAH EFENDi (Bolulu) — Onsekizinci yüzyılın ilk yansında yaşamış bir şâir şiirlerinde "Feyzi" mahlasını kullanmışdır; Bo-luda yirmi yıldan fazla müftülük yapmış Ahmed Efendi adında bir zâtin oğludur; dedesi ve onun babası da aynı kasaba müftülüğünde bulunmuşlardı. Bir ara Istanbula gelmiş, o tarihlerde yeni yapılmış olan saraydaki Üçüncü Sultan Ahmed Kütübhânesinde bulunan kitabelerin

isimleri ile bir kaside yazmışdı, ki kütübhâne-nin manzum fihristi denilebilir. Âşıkaane bir kıt'ası:



Nâfei çîni hutenden bir nişandır perçemin Kellepûş içere çü müşkî ter nihandır perçemin Baş üzre mihri âlemtâb evci hüsnün Sâyei bâli hümâyi asumandır perçemin

Bibi.: Salim, Şuerâ Tezkiresi

FEYZULLAH EFENDi (Dâmadzâde) — Onsekizinci Yüzyıl ulemâsından, zamanın ünlü bir musikişinası ve bestekâr; Osmanlı şeyhülislâmlarının yetmişbirincisi; hicrî 1111 (M. 1699-1700) de doğdu; Şeyhülislâm Dâmadzâde Ahmed Efendinin oğludur (B.: Ahmed Efendi, Dâmadzâde Ebülhayr, cild l, sayfa 355); Üçüncü Sultan Osman zamanında 1168 (M. 1755de ve yine o pâdişâh ile Üçüncü Sultan Mustafa zamanında 1170 (M. 1757) de iki defa şeyhülislâm oldu. ilk seferinde l yıl, ikinci seferinde ancak 11 ay kalabildiği mevkiinden ilk seferinde "nıuktezâi hal", ikinci seferinde "pâdişâhın yakınında bulunanların tahrikaatı" sebebleri ile azledilmişdi. Devrinin ulemâsı arasında değerli bir adamdı. Haliç kıyısında Sütlücedeki yalısında 1175 (1761) de vefat etti.

Bibi.: İlmiye Salnamesi.

FEYZULLAH EFENDi (Ebûsaidzâde) — Onyedinci Yüzyıl ulemâsından; Osmanlı şeyhülislâmlarının kırkyedincisi; hicrî 1040 (M. 1630-1631) da îstanbulda doğdu, Şeyhülislâm Ebûsaid Efendinin oğludur (B.: Ebûsâdid Efendi, Hocazâde, cild 9, sayfa 4854); babasının şeyhülislâmlığı zamanında pervasız himaye ile 1055 (1645) de henüz 14 yaşında bir çocuk iken Mihrimahsultan Medresine müderris tâyin edildi, ve yine himaye ilmiye mesleğinde süratle yükselerek 1064 (1654) de otuzüç yaşında İstanbul Kadısı oldu. Bu vazifeden azlinden sonra bir müddet açıkda kaldı, 1077 (1666-1667) de Anadolu Kadıaskeri, 1097 (1685-1686) de Rumeli Kadıaskeri oldu; 1101 (1690) de ikinci Sultan Süleymanın zamanında Şeyhülislâm oldu; bu pâdişâh Feyzullah Efendinin şeyhülislâmlığı sırasında öldü, Efendi, bir kısmı da ikinci Ahmed devrinde olmak üzere l sene 8 ay kadar şeyhülislâmlık yapdı, Sadırâzam Arabacı Ali Paşa ile pâdişâh huzurunda sert bir tartışması sonunda azledildi. 1103 (1692) de ikinci defa şeyhülislâm oldu, bu sefer mevkiin-

de 2 sene kalabildi. Sadırâzam Sürmeli Ali Paşaya bir müneccim Feyzullah adında bir adamdan zarar göreceğini söylemiş, vekarlı, azametli bir zât olan Feyzullah Efendiyi aslında çekemeyen Sürmeli Ali Paşa pâdişâha şeyhülislâmın esrar tiryakisi olduğunu söyleyerek efendiyi azlettirdi, azli ile de yetinmeyerek Sakız Adasına sürgün ettirdi; Sakız Adası düşman istilâsına uğrayınca Feyzullah Efendi adadan Çeşmeye kaçdı, fakat Çeşmede oturması uygun görülme-yerek oradan da Mısıra gönderildi Mısırda beş sene kadar kaldı, hastalandı, kendisini güçlükle af ettirerek 1110 (1698) de Istanbula döndü ve dönüşünden az sonra Fındıklıdaki yalısında vefat etti; ölümünde 67-68 yaşlarında idi.

Hususî iyi bir tahsil görmüşdü, asltrono-miye meraklı idi, şiir ile meşgul olmuş, yazılarında ifâdesi çok düzgün, el yazısı da bir hattat denilecek kadar güzeldi. Şiirlerinde "Feyzi" mahlasını kullanırdı; aşağıdaki rubaisini Salim tezkiresinden naklediyoruz:

Amlsa gâhice bir dil aceb mi yâr yanında Ki zerre yâd olur mihri tâbdâr yanında Semendi nâze itmezdi pâmâl ben gubârı Bilinse hâk idiğim o şehsüvâr yanında

Bibi.: İlmiye Salnamesi; İ. H. Danişmend, Kronoloji; Sfılim Tezkiresi.

FEYZULLAH EFENDi (Erzurumlu Sey-yid) — Onyedinci Yüzyıl sonları ile Onsekizinci Yüzyıl başında yaşamış ulemâdan, Osmanlı şeyhülislâmlarının kırk altıncısı; Şemsi Tebrizi sülâlesinden Seyyid Mehmed Efendi adında bir zâtin oğludur; doğum tarihini tesbit edemedik, 1644-1645 arası tahmin ediyoruz; tahsilini memleketi olan Erzurumda yapdı; bir aile dostu olup Dördüncü Sultan Mehmed zamanın çok büyük nüfuzu olan Şeyh Vânî Mehmed Efendi tarafından hicrî 1074 (1663-1664) de îsîtanbula davet edlidi ve Vânî Efendinin kızı ile evlendi; 1078 (1667-1668) zevcesi ile birlikde hacca gitti, hac dönüşünde kaynatası tarafından pâdişâha takdim edildi ve Sultan Mehmedin büyük oğlu Şah-zâde Mustafaya hoca tâyin edildi, bu pâdişâhın saltanatı sonuna kadar Şehzade Mustafaya, sonra kardeşi Şehzade Ahmedi okuttu; aynca müderrislik verildi, 1097 (1686) da Rumeli Kadı-askerliğine kadar yükseldi. 1099 (1687) de Dördüncü Sultan Mehmedin tahtdan indirildiği askeri ihltihalde Şeyhülislam oldu, fakat şeyhülislâmlığı ancak 17 gün şilrdü, gadırâzam Siya-

FEYZULLAH EEENDİ

_ 5740 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 5741 _ FEYZULLAH EFENDÎ MEDRESESİ


vuş Paşaya karşı ikinci bir ihtilâlde Siyavuş Paşa öldürüldü, Feyzullah Efendi de azledilerek memleketi olan Erzuruma sürüldü.

1106 (1695) de talebesi şehzade ikinci Sultan Mustafa unvanı ile pâdişâh olur olmaz Feyzullah Efendiyi sür'atle Istanbula davet etti ve tahta çıkdığının dördüncü ayı içinde onu Şeyhülislâm yapdı. Seyyid Feyzullah Efendinin bu ikinci şeyhülislâmlığı ikinci Sultan Mustafa saltanatının son günlerine kadar 8 sene, 2 ay, 3 gün sürdü. Pâdişâhın multlak güveni ile hiç bir şeyhülislâma nasib olmamış nüfuza sâhib oldu; fakat ilim ve irfanına rağmen talebesinin güvenini suiistimal etti, nüfuzunu kendisi ile hayli kalabalık olan ailesi efradının menfaatleri yolunda kullandı; ilmiye mesleğinin Nakibül-eşraflık, Edirne ve istanbul kadılıkları, Anadolu ve Rumeli kadıaskerlikleri gibi en yüksek makamlarını, ilmiyeye mensub olan dört oğlu ile üç damadı arasında dağıttı; büyükoğlu Fethul-lah Efendiye ise Şeyhülislâmlık payesi vererek kendisine âdeta velîahd ilân etti. Bu suretde yükselme yolları kapanmış, tıkanmış olan ulemâ Feyzullah Efendiye düşman olarak aleyhinde çalışmaya, halkı ve askeri bir ayaklanmaya itahrik etmeye başladılar.

ikinci Sultan Mustafa devamlı olarak Edir-nede oturuyordu, istanbul bir sadâret kaymakamına bırakılmış, devlet merkezi Edimeye nakledilmişdi. Bu halde Istanbulda büyük bir hoşnudsuzluk yaratmışdı.

Nihayet hicrî 1115 (M. 1703) de tarihimize "Edirne vak'ası" diye kaydedilen büyük askerî ihtilâl kopdu. ihtilâl Istanbulda cebecilerin ehemmiyetsiz bir ulufe meselesinden başladı ve cebecilere yeniçerilerin ve halkın ayak takımının katılması ile sür'atle büyüdü. O sırada Feyzullah Efendinin iki damadından Mahmud Efendi istanbul Kadısı, Köprülüzâde Abdullah Paşa da İstanbul Kaymakamı bulunuyordu, hedefi kaynataları olan ihtilâli önleyemediler. Bu durum karşısında ikinci Sultan Mustafa hocasını çok gecikmiş olarak feda etmek zorunda kaldı, azledilen Feyzullah Efendi dört oğlu ile memleketi olan Erzuuma sürüldü, îstanbuldan geçmesi imkânsız olduğu için Edirneden Varnaya gönderildiler; Varnadan gemi ile Trabzona geçirileceklerdi. Dört oğlundan Fethullah Efendi nakibüleşraf, Mustafa Efendi Anadolu kadıas-keri idi; Ahmed Efendi Bursa kadılığından yeni ayrılmış, Edirne kadılığına hazırlanmış, ibra-

him Efendi de şehzadeler hocası idi. Bu azil Is-tanbuldaki ihtilâlcileri tatmin etmedi. Istanbulda ayaklanan ordu îstanbuldan Edirne üzerine yürüdü. Edirnedeki askeri kuvvetlerle karşı konulmak istendi ise de Edirnedeki askerin de îstanbuldan gelenlere katılması üzerine, ikinci Sultan Mustafa pâdişahlıkdan çekilme zorunda kaldı, kardeşi Üçüncü Sultan Ahmed pâdişâh oldu. Feyzullah Efendi ile oğullan Varnadan geri çevrilip Edirneye getirildiler ve Edirne de Ağakapusunda hapsedildiler. Feyzullah Efendi hapisde iken ihtilâlcilerin ileri gelenlerinden sipahi Karakas Mustafa, yeniçeri Toricanh Ahmed ve cebeci Küçük Ali tarafından ağır ha-kaaretlere uğradı ve yine bu adamların istekleri ile yeni şeyhülislâm Paşmakcızâde Ali Efendi Feyzullah Efendinin idamına fetva verdi; zindandan çıkarılıp hammal beygiri üzerinde türlü hakaaretle Edirne Bit Pazan önüne getirilen Feyzullah Efendi orada boğularak idam olundu, ihtilâlcileri ölüm de tatmin etmedi, kılıç tehdidi ile Edirne ramlarından üçyüz kişi ile ellerinde haçları ile birkaç papaz getirdiler ve şeyhülislâmın cesedini, ayaklarına ip bağlayarak onlara ısürüttüler ve götürüp Tunca Nehrine attırdılar. Vak'anüvis Reşid Efendi: "..erâ-zil Ibni Mülcemin adını ihya etti, Feyzullah Efendinin masumiyetinin dâvası mahşere kal-

, , -,. :'< V :'5Ü>"

di..." diyor.

Âlim adamdı; şer'î meseleler üzerine bir kaç makbul eseri vardır. Erzurumda bir cami, medrese, dârülkurrâ, Samda bir dârülhadis, Me-dinede ve Istanbulda birer medrese, kütübhâne ve mekteb yaptırmışdı. Istanbuldaki medresesi ve kütüphanenin XVII. yüzyıl sonu türk yapı sanatının en güzel eserlerinden biridir, zamanımızda Fatih Millet Kütübhânesi olan binadır. Istanbuldaki sarayı Zeyrekde idi, devrinin en mükellef, muhteşem binalarından olup halk ağzında "Zeyrek Sarayı" diye meşhurdu, idamından sonra mîrsi adına müsadere olundu; Üçüncü Sultan Ahmedin kızı Ayşe Sultan Numan Paşa ile evlendirildiğinde bu sultan verildi. Paşa ile evlendirildiğinde bu sultana verildi. Devrinin üstadlanndan Suyalcuzâde Mustafa Efendiden sülüs ve nesih yazı öğrenmiş, icazetname almış değerli bir hattat idi.



FEYZULLAH EFENDi (Hâdizâde) —

XVIII. Yüzyılda yaşamış ulemâdan ve şâir; medrese tahsilini bitirerek 1099-1123 (1688-1711) arasında kademe kademe istanbul med-

.reselerinde müderrislik yapdı, izmir kadılığında bulundu, 1127 (1715) de vefat etti. Lâtife ve mizahı sever, cemâl âşıkı bir zât idi. Şiirlerinde "Feyzi" mahlasını kullanmışdır; bir kıt'-

ası:


Yanub yakılmayı tâlim ider birbirine âşık Muhabbet ehli ile eksik olmaz sohbeti şem'in Başında od yanar dâim şikâyetden değil hâlî Yine baksan dilindendir belâyı mihneti şem'in

Bibi.: Salim, guerâ Tezkiresi.



FEYZULLAH EFENDİ (Mesnevîhan Ey-

yublu) — "Nakşibendiye şeyhlerinin ulemâsından, istanbulludur, Mesnevîhânede mesnevihan-hk, Eyyubda Murad Buhârî Dergâhında şeyhlik yapmışdır. işareti Mâneviyye fî Âyîni Mev-leviyye ve Ahsenüttahdis f î Rivâyeitül'hadîs adında iki matbu eseri vardır. Hicrî 1284 (M. 1867 -1868) de vefat etti, Eyyub Nişancasında şeyhlik ettiği dergâhın hazîresinde defnolundu". (Bursalı M. Tâhir, Osmanlı Müellifleri).



FEYZULLAH EFENDÎ (Seyyid) — On-

sekizinci Yüzyıl hattatlarından, şâir ve musikişinas, şiirlerinde "Sermed" mahlasını kullanırdı; Sarayı Hümayun Bostancılar Ocağı yazı hocası Şekercizâde Seyyid Mehmed Efendinin oğludur; güzel yazı sanatını asrın büyük üs-tadlarından Hoca Mehmed Rasim Efendiden öğ-renmişdi. Babasının yerine Bostancılar Ocağı yazı hocası oldu; müderrislik yapdı, hicrî 1202 (M. 1787-1788) de Selanik Kadılığından mâzul iken vefat etti; Üsküdarda Karacaahmedde defnedildi. Şu kıt'a şiir diline örnekdir:



Âşık hayâle lâ'li lebi gönce fam alur Der hâb teşne destine rüyada canı alur Ey servinâz gülşehe çıkma salınma sen Arar bakar da kaddine nakşi hirâm alur

Farsça şiirleri de vardır.



Bibi.: Tuhfei Hattatın

FEYZULLAH EFENDİ (Seyyid) — On-

sekizinci yüzyıl hattatlarından; halvetiye dervişlerinden Seyyid Mehmed Mevcî'nin oğludur; sülüs ve nesih yazıyı Ak Molla lakabı ile meşhur Hoca Ömer Efendiden öğrenmişdi; Erzurumlu Yazıcızâde ibrahim Paşanın Yeniçeri ağalığı zamanında divan kâtibliğinde bulunurken hicrî 1157 (M. 1744) de vefat etti, Üsküdarda Karaca ahmede defnedildi.



Bibi.: Tuhfei Hattâtin

FEYZULLAH EFENDİ (Subhizâde) —

XVIII. Yüzyıl başında yaşamış bir şâir; şiirlerinde "Feyzi" mahlasını kullanmışdır; şiirle meşgul olmuş Subhi Efendi adında bir zâtin oğludur, vezir kapularında kâtiblik yapmışdır. Bir rubaisi ile bir gazelinden bir beyit alıyoruz:



Ham olmaz idi fikreti ebrun ile kaddim Bârı gamına tâkaatım olsaydı tenimde Sağar gibi meyi ider idim lâ'line yârin Peymâne kadar hürmetim olsaydı benim de

Metni aşkı bir mufassal şerh ider uşşâkı zar Muhtasar kılma mutavveldir kitabı hüsni yâr

Bibi.: Salim, Şuerâ Tezkiresi

FEYZULLAH EFENDÎ (Vefalı) — XVIII. Yüzyılda yaşamış namlı bir çiçekçi, hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

FEYZULLAH EFENDİ MEDRESESİ VE KÜTÜBHÂNESÎ VE FÂTİH MİLLET KÜTÜB-

HÂNESÎ — Fâtihde, Bayazıd Meydanını Edir-nekapusuna bağlayan ana cadde üzerindedir; 1934 'Belediye Şehir Rehberinde bu ana yol Ba-yazıddan Edirnekapusuna doğru parça parça Darülfünun Caddesi, Vezneciler Caddesi, Şeh-zâdebaşı Caddesi, Macarkardeşler Caddesi ve Fevzipaşa Caddesi isimlerini taşır; Feyzullah-efendi Medresi bu yolun Macarkardeşler Caddesi kısmı üzerinde ve Edirnekapusu isltikaame-tinde yüründüğüne göre sol kolda cadde ile Aliemîrî Sokağının kavuşağı köşesindedir.

XVIII. Yüzyıl başında türk yapı sanatının en güzel eserlerinden biri olan medrese 10 oda, l Dershâne-mescid ve l Kütübhâneden mürek-kebdir. Banisi ikinci Sultan Mustafamn hocası ve şeyhülislâmı Erzurumlu Seyyid Feyzullah Efendidir (B.: Feyzullah Efendi, Erzurumlu Seyyid).

Sokakdan avluya açılan zamanımızdaki giriş kapusu, aslında arka avlu kapusudur; binanın asıl cümle kapusu Feyzullahefendi Sokağında olub şimdi kullamlmamakdadır. O kapunun sokak tarafındaki yüzünde ve kapu kemerinin , üstünde sülüs hat ile arabca kitabesinde yapının bitim tarihi olarak hicrî 1112 (M. 1700 -1701) yılı kaydedilmişdir.

Adı bilinmeyen mimar, köfeki taşı ve tuğladan yapılmış ve klasik geleneklere riâyet edilmiş binada vekarh bir sadelik içinde küçük, fa-



FEYZTJLLAH EFENDÎ MEDRESESİ — 5742

istanbul


ANSİKLOPEDİSİ

5743 — FEYZULLAH EFENFÎ MEDRESESİ





li bir kapu, bu kapunun üstünde de, yukardaki orta kemer boşluğunu dolduran ve mermer üzerine dantelâ gibi işlenmiş çok zarif bir başlık, taç vardır ve tacın ortası da bir alem şeklindedir.

Merdiven kemerciği ile onun üstündeki oymalı taç arasına da binanın türkce kitabesi kon-musdur, dört mısrâhk manzum kitabenin metni şudur:



Hâce Feyzullah Efendi hazreti müftilenâm

Eyledi bünyâdma bu dâri ilmin ihtimam

Lafzen ve ma'nen didim itmamına târihi tam

"Bin yüz on iki de hakkaa medrese oidu tatmam"

Son mısra, lafzen olduğu gibi ebced rakamları ile de 1112 yılını verir.

Fevkaanî ttaşhkda dördü tam ve ikisi karşı duvarda yarım olmak üzere altı sütün daha vardır, böylece taşlığın üstü, sekiz sütün ara-
FeyzuHahefendi - Fatih Millet Kütübhânesi

(Resim: Yaşar Ekinci)

kat metin güzellikler, zarafetler tahahkkuk et-tirmişdir.

Arabca kitâbeli ve zamanımızda kullanılmayan sokak kapusundan kareye yakın musta-,til bir avluya girilir. Avlunun olasında bir şa-tdırvan Kapudan girildiğine göre sağda 6 ve kargıda 4, cem'an 10 medrese odası, sol tarafda da ayrı ve çok güzel mimarî bir kitle olarak Dershâne-Mescid ile Kütübhâne bulunmaktadır.

Bir taşlığın iki ucunda fevkaanî olan Dershâne-Mescid ile Kütübhâneye, avludan basamak merdivenle çıkılır. Taşlığın, merdivenin iki yanından avluya bakan yüzü, alçak taş korku-lukludur, sokak tarafındaki yüzü ise duvar olup sokağa bakan üç penceresi vardır. Fevkaanî taşlığın avlu yüzü, ki Dershâne-Mescid ile Kü-tübhânenin arasım kaplar, dört sütün üzerine atılmış üç kemerle bezenmişdir ve merdivenin başladığı ortadaki iki sütunun arasında kemer-


Yüklə 5,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin