Karşi-devriMCİLİĞİn tasfiyesi


Devlet Teşvikleri ve Korumacılık: Hangi Sektörler?



Yüklə 438,18 Kb.
səhifə13/19
tarix07.04.2018
ölçüsü438,18 Kb.
#47700
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   19

Devlet Teşvikleri ve Korumacılık: Hangi Sektörler?


Himayecilik (korumacılık), Ticaret Encümeni tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır:228

“Ticaret Encümenimiz de himaye taraftarıdır. Fakat himayeden maksat, himaye edilecek olan sanayin bir gün gelip de rekabete karşı koyabilmesi meselesidir…

…himaye, esasen yürüyemeyen bir sanayi vergi ile idame ettirmek demektir. Bu da o vergi miktarı kadar sermayenin tahribi demektir. Binaenaleyh tahrip edilen bu sermaye bir gün bu sanayi serbest yaşatabilmeye hâdim olmalıdır ki mazur görülsün.”

Sermaye korunmalıdır çünkü “[s]ermaye civadan cevvâl ve havadan kaçkın bir şeydir.”229

Korumacılık üzerinde fikir birliğine varılmakla birlikte, hangi sektörlerin koruma altına alınması gerektiği tartışma konusudur. Mensucat sanayinin en çok ilerleyecek sektör olarak koruma altına alınması gerektiği Hükümet tarafından savunulurken, Gümüşhane mebusu Cemal Hüsnü Bey, mensucatın kolonici bir sektör olduğunu, deniz aşırı koloniler olmadan üretimin artırılmasının anlamlı olmadığını iddia etmektedir. Cemal Hüsnü Bey’e göre, Türkiye ziraate önem vermeli, zirai ürünlerde korumacılığı uygulamalıdır.230 “Mensucat sanayi, sun’i yaratılabilecek bir sektördür, sermaye ziraatte yani olduğu yerde kalmalı ve olduğu yerden çekilmemelidir.”231

Esasen tartışma, sanayi sektörünün mü tarım sektörünün mü koruma altına alınacağı noktasında kilitlenmektedir. 1925 yılında iki sektör arasında bir tercih yapıldığını gösteren bir gelişme yoktur. Aksine hem tekstilde hem de tarımsal alanda koruma tedbirleri alınmıştır.

1925 yılında yapılan düzenlemeler ile koruma sağlanan sektörler şunlardır: Sanayide madencilik, tekstil, şeker ve tarımda ise buğday. Koruma altına alınan alanlarda, devlet işletmeciliği artmakta, vergi muafiyetleri/indirimleri tanınmakta, ithalat yasaklanmakta, fabrikalara iştirak yöntemi ile finansman sağlanmakta, vb.’dir.

9 Aralık’da kabul edilen 688 sayılı “Yerli Kumaştan Elbise Giyilmesine Dair Kanun” kapsamında devlet görevlilerinin kıyafet ve ayakkabılarının yerli malından olması zorunluluğu getirilmektedir. Kanun gerekçesinde de belirtildiği gibi, yerli malının teşvik edilmesinin ve sektörün himaye edilmesinin nedeni, bu sektörün “en çok ilerleyecek sektör” olmasıdır. 1925 yılında kumaştan, yüne ve turşuya kadar birçok mal ithal edilmektedir. İthal mallar, hem daha kaliteli hem de ucuz olmasından dolayı tercih edilmektedir.

Tarımda başlıca sorun ise 1924 yılı içerisinde buğday üretiminde dünya çapında yaşanan % 20 dolaylarındaki düşüştür. Bu düşüşten dolayı buğday ve hububat fiyatları gün geçtikçe artmakta ve hayat pahalılığına neden olmaktadır. Kıtlık karşısında Macaristan, Bulgaristan ve Rusya hayat pahalılığının önüne geçmek için buğday ihracını yasaklamış ya da ihracatı durduracak önlemler almıştır. Türkiye'de de 22 Ocak’da kabul edilen 546 sayılı “Memleketin Zahire ve Un İhtiyacının Teshili Hakkında Kanun” ile piyasadaki fiyatların kontrol edilebilmesi için Hükümete buğday stoku yapma yetkisi verilmekte, stok için 500 bin lira ödenek ayrılmaktadır.232 Söz konusu düzenleme ile piyasaya müdahale edilmesine rağmen, liberaller bu müdahaleyi meşru görmektedir. Çünkü buğday kıtlığı insanın temel hakkı olan yaşama hakkına zarar verir bir aşamaya gelmiştir ve “refah içerisinde değilse bile vatandaşını yaşatmak” devletin temel görevlerinden biridir.233

Muhtar Bey (Trabzon) de dönemin özelliğine dikkat çekmektedir:234

"Hükümetin böyle işlere müdahalesinden büyük fayda hâsıl olmadığına rağmen zamanın müstesna olması ve birçok yerlerin şiddetle müzayakada olması dolayısıyla bu paranın verilmesinde bir fayda memul ediyorum."

12 Nisan’da kabul edilen 608 sayılı “Maadin Nizamnamesinin Bazı Maddeleri ile Taşocakları Nizamnamesinin Tadiline Dair Kanun” ile madenlerin Devlet tarafından işletilmesinin önü açılmıştır. Diğer taraftan, Sanayi ve Maadin Bankası kurularak, madencilikte finansman sorununun çözülmesi yolunda adım atılmıştır.

Madencilikte, bu dönemde anonim şirketleşme teşvik edilmektedir. Zonguldak maden ocakları, 1925 yılı içerisinde gündemden düşmeyen konulardan biridir. Bolu mebusu Mehmet Vasfi Bey tarafından iki sorun dile getirilmiştir. Öncelikle, ocakların işletmesini alan şirketlerin amacının sadece kar olması nedeniyle ocakların şirketler tarafından tahrip edilmesi sorun yaratmaktadır. Ticaret Bakanı Ali Cenani Bey, bu sorunun kısa süreli iltizamdan kaynaklandığını, ocakların "75 sene müddetle bir Türk Anonim Şirketi tesis ederek sureti fenniyede işletmek üzere İş Bankasına ver[ildiğini]" belirterek sorunun çözümlendiğini belirtmiştir.235 Diğer bir konu ise, Zonguldak’taki Türk sermayedarların, büyük sermayedarların tahakkümünden kurtarılmasıdır. Ali Cenani Bey, ocakların küçük işletmeler ile işletilmesinin doğru olmadığını, amaçlarının "büyük parçalarla menatık tesis ederek, Türk Anonim Şirketlerine bu parçaları vermek" olduğunu belirtmektedir.236

SERMAYE ÖRGÜTLENMESİNE KAMU GÜCÜ: TİCARET VE SANAYİ ODALARI


Ticaret ve sanayi odaları, Osmanlı döneminde kapitalist ilişkilerin yaygınlaşmasına koşut olarak yaygınlaşmıştır. İlk olarak Sultan Abdülaziz döneminde gündeme gelmiş, 1882’de “Dersaadet Ticaret Odası” faaliyete başlamıştır. Odalar ile ilgili ilk düzenleme, 31 Mayıs 1326 (1910) tarihli “Ticaret ve Sanayi Odaları Nizamnamesi”dir. Nizamnamenin yürürlüğe girmesinden sonra odalar, ülke çapında yaygınlaşmaya başlamış, ne var ki amacına hizmet edememiştir.237

Cumhuriyet döneminde ilk yasal düzenleme, 22 Nisan 1925’de kabul edilen 655 sayılı “Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu”dur. Kanun, Hükümetçe hazırlanan 63 maddelik Kanun Tasarısı, İzmir ve İstanbul Ticaret Odaları Kanun Teklifleri ve Odalardan iletilen talimatları inceleyen Ticaret Encümeni tarafından en gerekli olan bölümlerin bir araya getirilmesi ile hazırlanmıştır. Konunun aciliyeti nedeniyle böyle bir yol seçilmiştir. Acildir, çünkü ticaret ve sanayi erbabı sayısı ve ticari – sınai dallar ve ürünler hakkında bilgilerin toplanmasıyla odalar “inkışafı iktisadimiz için pek kuvvetli bir rehber” olarak ticari ve sınai etkinliklerin aydınlatılmasını sağlayacaktır.238

655 sayılı Kanun ile odalara tüzel kişilik verilerek (md. 1), esnek bir yapıda odaların görevlerini yerine getirmesi için hukuksal altyapı hazırlanmaktadır. Tüzel kişilik sahibi olması dolayısıyla odalar kendi adlarına taşınır, taşınmaz mal edinmeye, dava açmaya, borçlanmaya yetkilidir. Ticaret Bakanlığına bağlı olarak (merbut) kurulan (md. 9) odaların teşkilat ve görevleri, Ticaret Bakanı’nın onayı ve Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girecek talimatname ile düzenlenecektir. (md. 2) Odalar, Ticaret Bakanlığı’nın teftiş ve kontrolüne tabidir (md. 9). Ayrıca, tüm ticari işletmelerin Odalara kayıt yaptırma zorunluluğu (md. 3), aksi takdirde ceza öngörülmesi (md. 5) ile odaların piyasadaki etkinliği garanti altına alınmaktadır. Ayrıca, odaların ticaret sicillerini düzenlemesi ile ticari ve sınai etkinliklerle ilgili istatistiki bilgi elde edilecektir (md. 4).

Genel olarak bakıldığında, ticaret ve sanayi burjuvazisinin örgütlenmesine dair resmi bir teşvik yapılmıştır. Bu şekilde, ticaret ve sanayi burjuvazisinin talepleri, kamu gücünü doğrudan kullanabilecek bir kurumsal yapı aracılığıyla hayata geçirilebilecektir.



Yüklə 438,18 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin