Karşi-devriMCİLİĞİn tasfiyesi


EKONOMİK EGEMENLİĞİN YÖNETSEL KURULUŞU: DEVLET TEKELİ (İNHİSAR) VE DEVLET İŞLETMECİLİĞİ



Yüklə 438,18 Kb.
səhifə11/19
tarix07.04.2018
ölçüsü438,18 Kb.
#47700
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   19

EKONOMİK EGEMENLİĞİN YÖNETSEL KURULUŞU: DEVLET TEKELİ (İNHİSAR) VE DEVLET İŞLETMECİLİĞİ


Türkiye İktisat Kongresi (1923), sanayinin gereksinimlerinin bizzat çıkar grupları temsilcilerince dile getirildiği ilk ve en önemli zemindir. Kongre’de sanayi temsilcileri tarafından dile getirilen taleplerden bir tanesi şudur: “Devlet kendisinin kuvvetli bir unsuru iktisadi olduğunu nazar-ı dikkate alarak yalnız fertlerin teşebbüsleri ile dahi kooperatif veyahut anonim şirketler ile başa çıkılamayan büyük sanayi iktisatlarında irşat ve iştirak ile halka yol göstermelidir.”194

Bu çağrıya, Hükümet’in 1925 yılında 1) inhisarlar (tekel hakları), 2) devlet işletmeciliği, 3) teşvik ve koruma (himaye) politikaları ile yanıt verdiği söylenebilir.


Tekel Hakkı ve Tekel İşletmeciliği


İnhisar (tekel), sözlük anlamı itibariyle “Bir iş veya malın idâresinin bir kişiye, bir ele bırakılması. Bir elden idâre”sidir.195 Tekel ilan edilen ticari alanda tekelin işletmesi ya doğrudan Devlet tarafından gerçekleştirilmekte ya da tekel işletme hakkı ihale ile şirketlere devredilmektedir. Hak daha sonrasında yine Hükümet’e geri döndürülmektedir.196

1925 yılı içerisinde, tütün tekelinin işletmesi Fransız Şirket’ten devralınmış; bunun yanında ispirto, barut gibi malzemeler ile liman işletmeciliği hizmet alanlarında tekel hakları kurulmuştur. Bu nedenle, tekel hakkı ve işletmesinin ayrımı bu noktada hatırlatılmalıdır.

Tütün tekeli, sadece 1925 yılında değil, dönem boyunca gündem maddelerinden biridir. Önemlidir çünkü tütün en önemli gelir kaynaklarından biridir; önemlidir çünkü tütün tekelinin Devlet’çe alınması yabancı sermayenin tasfiyesi ile yakından ilgilidir; önemlidir çünkü tütünle uğraşan zirai kesim yüksek gelire sahip varlıklı kesimdir. Bu nedenle, tütün tekeli ele alınmıştır, tütün tekelinin niteliği ve örgütlenmesi incelenmiştir. Yeni tekel kurulan alanlara ise kısaca bölüm sonunda değinilmiştir.

Tütün Tekel Hakkının Hükümetçe Alınması ve İşletilmesi


Tütün, devlet gelirlerinden büyük bir bölümünü oluşturan önemli bir gelir kaynağıdır. Bu nedenle nasıl yönetilmesi gerektiğine dair tartışmalar Cumhuriyetin kuruluş yıllarının başlıca gündem maddelerinden biri olmuştur. Tütünün yönetimine dair üç sistem öne çıkmaktadır: İnhisar (tekel), bandrol, gümrük sistemi.

Tekel sisteminde, tütün üretimi, dağıtımı tek bir elden yürütülmekte; bandrol sisteminde piyasa serbest bırakılmakta ve üretilen tütüne yapıştırılan bandrol ile vergi toplanmaktadır; gümrük vergisi sisteminde ise ihracat sırasında vergi alınmaktadır.

Tütün ile ilgili ilk girişim 26 Şubat tarihli Kanun’dur. 26 Şubat’ta kabul edilen 558 sayılı “Tütün İdare-i Muvakkatesi ve Sigara Kağıdı İnhisarı Hakkında Kanun” ile Osmanlı topraklarındaki ilk çok-uluslu yabancı sermaye yatırımlarından biri olan Tütün Rejisi (Regie Ottomane des Tobacs) 1 Mart 1925 tarihinden itibaren devlet tarafından satın alınmaktadır. Bir şirket şeklinde çalışacak idare, ülke içerisinde tütün ve sigara kağıdı üretimi, satışı ve işletilmesi tekelini almaktadır:

Madde 1: 1341 senesi Martının birinci gününden itibaren istihlakâtı dahiliyeye mahsus tütün mübayaası, işletilmesi ve tütün ve sigara imali ve satılması muamelesiyle tütüne müteallik sair umur, kavanin ve nizamatı mahsusuna tevfikan doğrudan doğruya hükümetçe ifa edilir.

Madde 2: Birinci maddede Hükümete verilmiş olan salahiyat 1341 senei maliyesi nihayetine kadar muteberdir.

Kanun tasarısı görüşmelerinde, tütün inhisarının (tekel) geçici olması yönünde görüş oluşmuş ve bandrol sisteminin kabul edilmesinin doğru olacağı konusunda mutabakata varılmıştır. Buna göre, 1341 (1925) mali senesi bitimine kadar tekel kabul edilecek ve 1925 mali yılının bitiminde bandrol sistemine geçilecektir. Meclis, çoğunlukla bandrol sistemine taraftardır. Gerçekten, 23 Mart’ta Meclis’e sunulan Tütün Encümeni Mazbatası (Encümeni Mahsusa)197 ile tütünün tekel idaresi ile değil, bandrol sistemi ile yönetilmesi gerektiğine dair görüş bildirmiştir. Bandrol sisteminin seçilmesindeki neden, Türkiye’nin kendi ihtiyacından fazla üretim yapması olarak gösterilmiştir. Buna göre, bandrol sistemi kullanan ülkelerin üretimlerini günden güne artırdıkları görülürken, tekel idaresinde ise üretimin hem nicelik hem nitelik itibariyle düşmesine tanık olunmaktadır. Mazbatada bu iddia şu şekilde yer almaktadır:198

“İnhisar tehlikeli ve muzırdır, rekabet ve serbestinin ihyakâr tesirlerinden mahrumdur. Hangi sanat inhisar altına alınmış ise ya büsbütün sönmüş veyahutta müstaid olduğu derecede inkişaf edememiştir. Onun için hükümetler memleketin serveti meyanında mühim bir mevkii olan veya olmaya namzet olan sanayi üzerine inhisar koymaktan içtinap etmişlerdir.”

Yine mazbataya göre, tarihteki deneyimler aksini açıklıkla gösterirken, tekrar tekel sistemine geçmek ticareti bitirmek demektir. Encümen Başkanı Yusuf Kemal Bey şu sözleri dile getirir:199

“Raporun dokuzuncu sayifesi; 1289 senesinde İstanbul'un ve biladiselasenin tütün İstihlâk rüsumu diyelim - Hıristakı, Zogragos ile zarifiye İnhisara verilmiş yüz bin liraya, bununla başa çıkılmamış, inhisar fesh edilmiş, 1239 tarihli bir nizamname ile bu memlekette hükümet inhisarı İstanbul'a mahsus olmak üzere teessüs etmiş, İstanbul kî en ziyade zapturapt kabildir orada devlet inhisarı teessüs etmiş ve fayda vermiş. Ne netice vermiş arkadaşlar? Resmi raporu okuyorum, bir şey daha arzedeyim. O zaman teşekkül eden bu inhisar idaresi müstakil imiş, tütün nezareti imiş. Tabir efendi isminde birisi oraya nazır olmuş, tüccardan kendisine refikler verilmiş. Arkadaşlar! Umuru mülkiye de iyi ve fevkalâde züyeti görülmüş kimseden değil, tüccardan verilmiş. Sonra arkadaşlar! Neticede rapor diyor kî, Kani Paşanın ikinci Rüsumat Emaneti zamanında idarei inhisariye lâğvolunarak Dersaadet tütünleri dahi bandrol usulüne tabi tutulmuş olmasına nazaran yapılan inhisar tecrübesinin matlup derecede temini varidat edememiş, olduğuna hükmetmek iktiza eder.”

Ârif Bey (Eskişehir) rejinin yerine devlet tekelinin geçirilmesiyle sektörde daha baskıcı bir sistemin oluşturulduğunu savunmuştur:200

“Bir reji kalkmış yerine diğer bir reji ikame edilmiş olacak. Hem öyle bir reji ki, eski rejinin beş on tane kolcusundan başka kuvvei takibiyesi yoktur. Şimdi koyacağımız reji topuyla, tüfeğiyle, polisiyle, jandarmasıyle bir reji olacaktır. Eskiden halk Reji İdaresinden şikâyet etmek istediği zaman bir iki kapı bulurdu. Fakat halk şimdi kimi kimden şikâyet edecek?”

Oysa, Ekrem Bey (Rize) de, reji idaresi ile inhisarın bir tutulduğunu, ancak tekelin bir sistem olduğunu; şirket ile ya da devlet tarafından işletilmesinin aynı şey olmadığını iddia etmekte,201 tütünün çok fazla üretilmesinin pek iyi bir şey olmadığını, asıl sorunun üretilen tütüne pazar bulabilmek olduğunu belirtmektedir.202 Hatta, bandrol sisteminde bandrol şirketlerinin kazanacağını (tütünü alıp sigara yapılmak üzere satarken kendi karını ve vergisini ekler), devlet tekelinde aynı piyasa fiyatındaki tütünden devletin eline daha fazla gelir geçeceğini iddia eder.203 Tütün bandrol sisteminde şirketlerin kar amacı altında idare edilmekte ve nitelik olarak düşmektedir.204 Ayrıca, bandrol kabul edildiği takdirde, tekrar tekele geçmenin olanaklı olmadığı savunulmaktadır, çünkü bandrol şirketleri büyüyecek ve daha sonrasında bu şirketleri satın almak imkansız hale gelecektir. Bu nedenle, tekel sistemi ile başlamak gereklidir daha sonra bandrol sistemine dönülebilir.205 Emin Bey (Eskişehir) de, tütün üretiminin devlet elinde olmasını, gerekli olduğunda piyasaya müdahale edebilmek üzere önemli görmektedir.

Tüm karşı çıkışlara karşın, Hükümet 8 Şubat 1926’da kabul edilen 734 sayılı Kanun ile tekel süresini 1930 yılına kadar uzatacaktır. Bu nedenle, bandrol sistemini tartışmak bir yana Hükümet tekel sistemini pekiştirmiştir.

Yeni Kurulan Tekel Hakları


İspirto İnhisarı: 27 Mayıs’da yayımlanan kararname ile ispirto tekelinin tatbik şekli düzenlenmektedir. İspirto inhisarı 1 Haziran 1925 tarihi itibariyle başlayacaktır ve ispirto “imal, ithal ve tagyiri” inhisar idaresine ait olacaktır.206

Liman İşletmeciliği: 14 Nisan’da kabul edilen 618 sayılı “Limanlar Kanunu” ile limanların idare ve temizleme, genişletilme ve daha birçok liman işlerinin yapılması görevi hükümete verilmektedir. Kanun, demirleme, rıhtımlara yanaşma, boşaltma, yükleme ve limanda kalınabilecek müddetlere kadar birçok noktayı düzenlemektedir.207

Askeri Fabrikalar: 28 Kasım’da kabul edilen 672 sayılı “Askerî Fabrikalarına Ait Mevadı İnhisariyenin Maliye Vekâletine Devri Hakkında Kanun”la emniyet ve asayişi memleketle ilgili barut, dinamit gibi bir kısım ürünler devlet tekeline alınmış ve Askerî Fabrikalar Müdiriyeti Umumiyesi’ne devredilmiştir. Oysa askeri fabrikalar, tütün, ispirto gibi tekellerle bütçede aynı kalemde gösterilmektedir. Bu nedenle, Askerî Fabrikalar Müdiriyeti Umumiyesi’ne bağlı olarak kurulacak tekel hakları da Hazine'ye devredilmektedir.208

Gizli Celse’de 19 Kasım’da görüşülerek kabul edilen 664 sayılı Kanun ile Müdafaai Milliye Vekaleti’ne “esliha [silah], mühimmat ve sanayii harbiye fabrikaları ve fennî laboratuvarlar, ..." kurmak üzere yüz elli milyon liralık taahhüdat verilmektedir. Anadolu'da silah ve mühimmat üreten fabrikaların olmamasının yarattığı zorluklar ve eksiklikler İstiklal Savaşı sırasında hissedilmiştir.



Yüklə 438,18 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin