Kehf Suresi (18/110)



Yüklə 1,78 Mb.
səhifə36/54
tarix07.01.2022
ölçüsü1,78 Mb.
#80558
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   54
M. Pickthall (English)

And (be mindful of) the Day when He will say: Call those partners of Mine whom ye pretended. Then they will cry unto them, but they will not hear their prayer, and We shall set a gulf of doom between them.

Kehf Suresi
53


وَرَأَى

ve gördüler



الْمُجْرِمُونَ

suçlular


النَّارَ

ateşi


فَظَنُّوا

artık iyice anladılar



أَنَّهُمْ

kendilerinin



مُوَاقِعُوهَا

içine düşeceklerini



وَلَمْ يَجِدُوا

fakat bulamadılar



عَنْهَا

ondan


مَصْرِفًا

kaçacak bir yer














Türkçe Transcript (*)

Veraâ-lmucrimûne-nnâra fezannû ennehum muvâki’ûhâ velem yecidû ‘anhâ masrifâ(n)

Ali Bulaç Meali

Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır.

Edip Yüksel Meali

Suçlular ateşi gördüler ve içine düşeceklerini anladılar; ondan kaçacak bir yer de bulamadılar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar.

Süleyman Ateş Meali

Suçlular ateşi gördüler, artık içine düşeceklerini iyice anladılar, fakat ondan kaçacak bir yer bulamadılar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Suçlular, ateşi gördüler de onun içine düşeceklerini anladılar; fakat ondan kaçıp kurtulmaya bir yol bulamadılar.

Yusuf Ali (English)

And the Sinful shall see the fire and apprehend that they have to fall therein: no means will they find to turn away therefrom.

M. Pickthall (English)

And the guilty behold the Fire and know that they are about to fall therein, and they find no way of escape thence:

Kehf Suresi
54


وَلَقَدْ

andolsun


صَرَّفْنَا

biz türlü biçimlerde anlattık



فِي هَٰذَا

bu


الْقُرْآنِ

Kur'an'da



لِلنَّاسِ

insanlara



مِنْ كُلِّ

her çeşit



مَثَلٍۚ

misali


وَكَانَ الْإِنْسَانُ

ama insan



أَكْثَرَ

daha çok düşkündür



شَيْءٍ

her şeyden



جَدَلًا

tartışmaya








Türkçe Transcript (*)

Velekad sarrafnâ fî hâżâ-lkur-âni linnâsi min kulli meśel(in)(c) vekâne-l-insânu ekśera şey-in cedelâ(n)

Ali Bulaç Meali

Andolsun, bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır.

Edip Yüksel Meali

Biz bu Kuran'da halk için her türlü örneği verdik. Fakat insan tartışmaya çok düşkündür.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şüphesiz biz, bu Kur'ân'da insanlara çeşitli mânâları türlü misallerle açık olarak verdik. İnsan ise, her şeyden çok mücadelecidir.

Süleyman Ateş Meali

Andolsun biz bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık. Ama insan, tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun, biz, bu Kur'an'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.

Yusuf Ali (English)

We have explained in detail in this Qur´an, for the benefit of mankind, every kind of similitude: but man is, in most things,(2398) contentious. *

M. Pickthall (English)

And verily We have displayed for mankind in this Qur’an all manner of similitudes, but man is more than anything contentious.

Kehf Suresi
55


وَمَا مَنَعَ

alıkoyan şey



النَّاسَ

insanları



أَنْ يُؤْمِنُوا

inanmaktan



إِذْ

zaman


جَاءَهُمُ

kendilerine geldiği



الْهُدَىٰ

hidayet


وَيَسْتَغْفِرُوا

ve istiğfar etmekten



رَبَّهُمْ

Rablerine



إِلَّا

ancak


أَنْ تَأْتِيَهُمْ

kendilerine de gelmesi



سُنَّةُ

yasasının



الْأَوَّلِينَ

evvelkilerin



أَوْ

yahut


يَأْتِيَهُمُ

karşılarına gelmesidir



الْعَذَابُ

azabın


قُبُلًا

açıkça










Türkçe Transcript (*)

Vemâ mene’a-nnâse en yu/minû iż câehumu-lhudâ veyestaġfirû rabbehum illâ en te/tiyehum sunnetu-l-evvelîne ev ye/tiyehumu-l’ażâbu kubulâ(n)

Ali Bulaç Meali

Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemelerinden alıkoyan şey, ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.

Edip Yüksel Meali

Kendilerine yol gösterici geldiğinde, halkı inanmaktan ve Rab'lerinden bağışlanma dilemekten alıkoyan şey, öncekilerin sünnetinin (benzer uygulamanın, örneğin, geçmiş toplumlara verilen mucizelerin bir benzerinin) kendilerine de gelmesini veya azabın açıkça karşılarına gelmesini dilemeleridir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber geldiğinde insanları, iman etmekten ve Rabblerinden günahlarının mağfiretini istemekten alıkoyan şey sadece geçmiş milletlerin başlarına gelen felaketlerin kendilerine de gelmesini veya ahiret azabının ansızın göz göre göre gelip çatmasını beklemek olmuştur.

Süleyman Ateş Meali

Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerine istiğfar etmekten alıkoyan şey, ancak evvelkilerin yasasının kendilerine de gelmesi(ni) yahut azabın açıkça karşılarına gelmesi(ni beklemeleri)dir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kendilerine hidayet geldikten sonra, insanları iman etmekten, Rablerinden af dilemekten alıkoyan şey şundan başkası değildir: Evvelkilerin yol ve yöntemlerinin kendilerine de gelmesini yahut bizzat azabın karşılarına dikilivermesini beklemek.

Yusuf Ali (English)

And what is there to keep back men from believing, now that Guidance has come to them, nor from praying for forgiveness from their Lord, but that (they ask that) the ways of the ancients be repeated(2399) with them, or the Wrath be brought to them face to face? *

M. Pickthall (English)

And naught hindereth mankind from believing when the guidance cometh unto them, and from asking for forgiveness of their Lord, unless (it be that they wish) that the judgment of the men of old should come upon them or (that) they should be confronted with the Doom.

Kehf Suresi
56


وَمَا نُرْسِلُ

biz göndeririz



الْمُرْسَلِينَ

elçileri


إِلَّا

sadece


مُبَشِّرِينَ

müjdeleyiciler



وَمُنْذِرِينَۚ

ve uyarıcılar olarak



وَيُجَادِلُ

mücadele ediyorlar



الَّذِينَ كَفَرُوا

inkar edenler



بِالْبَاطِلِ

batılla


لِيُدْحِضُوا بِهِ

gidermek için



الْحَقَّۖ

hakkı


وَاتَّخَذُوا

ve edindiler



آيَاتِي

ayetlerimi



وَمَا أُنْذِرُوا

ve uyarıldıkları şeyleri



هُزُوًا

alay konusu

















Türkçe Transcript (*)

Vemâ nursilu-lmurselîne illâ mubeşşirîne vemunżirîn(e)(c) veyucâdilu-lleżîne keferû bilbâtili liyudhidû bihi-lhakk(a)(s) vetteḣażû âyâtî vemâ unżirû huzuvâ(n)

Ali Bulaç Meali

Biz elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz. İnkâr edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Onlar benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı) alay konusu edindiler.

Edip Yüksel Meali

Biz, elçileri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdik. Kafirler, gerçeği sahte ve yanlış ile ortadan kaldırmak için gayret ediyor. Ayetlerimi (işaret ve mucizeleri) ve uyarıldıkları şeyleri alaya aldılar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Halbuki biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise hakkı, batılla ortadan kaldırmak için mücadele ediyorlar. Onlar, âyetlerimizi ve korkutuldukları azabı da alaya almışlardır.

Süleyman Ateş Meali

Biz elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkar edenler, hakkı batılla gidermek için mücadele ediyorlar. (Onlar), ayetlerimle ve uyarıldıkları şeylerle alay ettiler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Küfre sapanlar ise bâtıla yapışarak onunla hakkı kaydırmak için uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler.


Yüklə 1,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin