Kktc yakin doğU ÜNİversitesi sağlik biLİmleri enstiTÜSÜ



Yüklə 1,12 Mb.
səhifə5/10
tarix07.01.2019
ölçüsü1,12 Mb.
#90777
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

2.10.2. Taraftar ‘da Şiddet

Bugün taraftar ve taraftarların davranışları, bunların kişilik özellikleri tartışma konusu halini almıştır. Özel izlenimlerden, bilimsel çalışmalara kadar dile getirilmekte olan bu konu etrafındaki fikirler, değişik olmakla beraber, genel eğilim son yıllarda tribünler birer problem arenası halini almış, seyircinin ve taraftarların davranışlarında istenmedik yönde değişiklikler olmuştur (Taşğın 2001, s.36).

Türkiye’de futbolda taraftar şiddetinin ne kadar ciddi olduğunun ve bir sosyal problem olarak görülüp görülmediğinin açık ve net yanıtları yoktur. Her şeyden önce, Türkiye’de toplumun şiddete ilişkin genel duyarlılığının, spor alanındaki şiddet değerlendirmesine de yansıyacağı beklenebilir. Türkiye’nin, sık sık toplumsal ve politik rahatsızlıklara bağlı kitle hareketleri yaşayan bir ülke olduğu göz önünde bulundurulursa, en azından bazı şiddet biçimlerinin Türk toplumunda diğer birçok toplumdan daha fazla kanıksandığı söylenebilir. Toplumsal yaşamın başka alanlarında şiddeti daha fazla yaşayan bir toplumun, sporda yaşanan şiddeti “sosyal bir problem” olarak görmesi pek beklenemez. Bu durum, biraz da algı psikolojisindeki şekil-zemin ilişkisine benzemektedir (Çağlayan, 2003, s.27).

Bütün bu söylenenler, Türkiye’de futbolda şiddet görüldüğünde kamuoyunun bu olaylara tepki göstermediği anlamına gelmemelidir. Tam tersine futbolda bir şiddet olayı patlak verdiğinde, özellikle yazılı ve görsel basında tanımı gereği sporun barışçıl olduğu tezinden kaynaklı yoğun ama kısa süren tepkiler gösterilmektedir. Olayların hemen hemen hepsinde, futbolda şiddetin diğer toplumsal problemlerle ilişkisi göz ardı edilmekte ve problem marjinalleştirilmekte ve böylece “sosyal problem” statüsüne çıkamamaktadır. Bu bağlamda, sonuç olarak, sorunun çözümü konusunda uzun sosyal politikalar üretecek zemin oluşamamaktadır (Çağlayan, 2003, s.28).

Türkiye’de futboldaki taraftar şiddetinin tarihine bakıldığında ise durum, bu konu üzerinde konuşacak yeterli veri olmadığı için pek parlak görünmemektedir. Türkiye’de futbol oyununun başlangıcından bu yana ortaya çıkan şiddet olaylarına ilişkin sistematik tarihsel bir araştırma mevcut değildir. Bu konuda bilinenler, Fişek’in genel olarak spor tarihi konusunda söylediğini futbolda seyirci şiddet bağlamında uyarlayarak söylersek, “belgelere değil belleklere dayalıdır” (Kayaoğlu, 2000, s.27).

Kozanoğlu’nun aktardıklarına göre: 1900’lerin ilk yıllarında futbol kavgalarında asıl ateşleyiciler sahadakilerdir ve futbolda her hafta çeşitli kavgalara ve yakası açılmamış küfürlere tanık olunmaktadır. 1950’lerden sonra profesyonellik resmiyet kazanınca, maçların havasının değiştiği, gerilimin arttığı ve futbolla ilişkili olayların büyümeye başladığı ifade edilmektedir.1960’ların ve 1970’lerin başındaki bazı olayların da eski yumruklu kavgaları arattığı bildirilmektedir. Yukarıda görüldüğü gibi, uluslararası spor şiddeti tarihe geçmiş olan, 1967’deki Kayseri-Sivas maçı 40 ölü ve 600 yaralıyla Türkiye futbol tarihinin en acı olayıdır. Bu yıllarda futbol stadyumları 2. ve 3. ligde de birçok kavgaya sahne olmuştur. 1980’lerden sonra statlarda meydana gelen olaylarda değişiklikler olduğunu, farklı taraftar tipinin ortaya çıktığını ileri süren Kozanoğlu, bu dönemde ortaya çıkan futbol kavgalarını ikiye ayırmaktadır: Özel kavga gruplarının ortaya çıkardığı olaylar ve ortamların yarattığı öylesine taraftarların başı çektiği olaylar (Bahadır, 2006, s.24).

Özet olarak söylemek gerekirse, Türkiye’de futbolda taraftar şiddeti kısmen de olsa biçim değiştirmiş görünmektedir. Niceliksel olarak da şiddet eskiye göre artmış ve bunun sadece fiziksel şiddette değil ama küfürde de görülen bir artış olduğu görülmektedir.

2.10.3. Dünyada ve Türkiye'de Şiddet

Spor şiddet ve saldırganlık ilişkisi sporun tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Bu çatışmalarda görünür neden bir gol, bir tezahürat şekli, maç çıkışı bir gerginlik olurken bunların gerisinde uluslararası tarihi çekişmeler, din, mezhep farklılıkları, yöresel problemler ve çekişmelerde yatabilmektedir. Neticede kitle hareketi halini alan olaylar insanlık tarihinde önemli bir yer tutmaktadır (Erkal, Güven, Ayan, 1998, s.147).

Bazen de şiddete dayalı olmayıp da zaman zaman tribün çökmesi ve bazı panik kazalarda, ölümlere neden olabilmekte, bazen de kalp krizi ve intiharlar maça bağlı olarak gündeme gelmektedir.

Spordaki şiddet olayları aşağıdaki şekilde tasnif edilebilir.

1. Şiddete dayalı hareketler,

2. Teknik hatalara bağlı kazalar,

3. Tedbirsizliğe bağlı kazalar,

4. Tedbirsizliğe bağlı panik neticesinde oluşan kazalar (Acet, 2006, s.82).



2.10.4. Şiddete Dayalı Hareketler ve Olaylar

Lima (Peru); 24 Mayıs 1964 günü Tokyo Olimpiyatları eleme grubu karşılaşması olan Peru- Arjantin maçı esnasında hakem ev sahibi takımın golünü iptal edince tribünlerde olaylar çıkmış, bu olaylar sonucunda 320 kişi ölmüş, 600 kişi yaralanmıştır (Erkal, Güven, Ayan, 1998, s.164).

1949, İstanbul; Veli Efendi Hipodromunun yarışlardan sonra yakılması, talan edilmesi.

1967 Kayseri (Türkiye): 17 Eylül 1967’de meydana gelmiştir. Kayseri’de Kayserispor-Sivasspor takımları arasında oynanan ikinci Milli Lig maçında meydana gelen bu facia, Kayseri’nin daha etkin bir konumda olduğu siyasal ve bölgesel ekonomik çekişmenin, futbol aracılığıyla adeta kitlesel bir katliamı tetiklediğini gözler önüne sermiştir. Yirminci dakikada atılan bir gol, iki komşu şehrin taraftarlarını birbirine düşürmüş_ ve çıkan olaylar sonucunda 39 kişi ezilip çiğnenerek, nefessiz kalıp boğularak ölmüş; bir kişi bıçaklanarak yaşamını yitirmiş; 300 kişi de yaralanmıştır. Sivas’ta Kayseri olayları duyulunca halk galeyana gelmiş ve emniyet güçleri ve yardıma çıkarılan askeri birlikler dahi bazı Sivaslıların kentteki Kayseri kökenlilerin sahip oldukları iş yerlerinin, binaların ve araçların yağmalanmalarını, yakılıp yıkılmalarını engelleyememiş ve ertesi gün bu kez Kayseri’de Sivas kökenlilere ait 20 işyeri ve bir otel misilleme olarak yakılmıştır. İhmaller nedeniyle her iki ilin vali ve emniyet müdürlerinin görevlerine son verilmiştir (Sayın, 2005, s.10).

1969 (Temmuz)’unda Honduras ile El Salvador milli takımları arasında oynanan Dünya Kupası ön eleme grup maçında çıkan olaylar iki ülke arasında 4 gün süren bir savaşa dönüşmüş ve çok sayıda insan ölmüştür (Ürkmez 2001, s.48-51).

1971 (Pittsburg’ta müsabakalardan sonra zafer sarhoşluğu içerisindeki 100.000 seyirci stadı yakarak, caddelerde çırılçıplak dans etmeye başlamış, sonuç yüzlerce yaralı ve yüzlerce tutuklu (Özbaydar 1983, s.215)

1971 2 Ocak Glasgow (İskoçya) Celtic-Glasgow maçı sonunda çıkan olaylarda, çıkış kapılarında meydana gelen sıkışma 66 kişinin ölümüne neden olmuştur (Erkal, Güven, Ayan, 1998, s.164-165).

1982 Cali (Kolombiya)’da Pascal Guerrero Stadı’nda 17 Kasım günü, Cali- Amerika maçı sonunda çıkan olaylarda 24 kişi ölmüş ve 197 kişi yaralanmıştır(.(Erkal, Güven, Ayan, 1998, s.164-165).

1985 Brüksel (Belçika) Heysel Stadında yapılan Avrupa Şampiyonası Kupa Finali sırasında, İngiltere’nin Liverpool ve İtalya’nın Juventus takımları arasında oynanan müsabakada İngiliz holiganların çıkarmış olduğu kavgada boşluğa düşen yada birbirlerini ezen insanların can verişlerini televizyon canlı olarak yayınlarken bir yandan da maçı vermeyi ihmal etmiyordu. Sonuçta 39 İtalyan seyircisi ölmüş ve 400’den fazla taraftar yaralanmıştır neden olmuştur (Doğan ,1999, s.73-85).

1986 İspanya’ da oynanan Atletico Bilbao-Barcelona maçı sonrasında çıkan olaylarda 15’i ağır, 55 kişi yaralanmış, İsviçre’ de oynanan İsviçre-B. Almanya dostluk maçından sonra çıkan olaylarda 5 kişi yaralanmıştır (Erkal ve arkadaşları, 1998, s.165).

1986 Haziranında (Meksika) Meksika milli takımının Belçika’yı 2-1 yenmesinden sonra Meksikalı seyircilerin Meksiko City şehrinde çıkardıkları olaylarda 187 kişi yaralanmıştır (Acet, 2006, s.83).

1986 Haziranında (Meksika) Meksika milli takımının Bulgaristan’ı 2-0 yenmesinden sonra çıkan olaylarda 13 kişi ölmüş, 200 kişi yaralanmıştır. Ölen 13 kişiden ikisi, kutlamalara katılmak istememeleri nedeniyle kurşunlanarak öldürülmüştür (Kırcalı, 1986, s.16).

1986 Haziranında (Mexico City) İngiliz taraftarlar, galibiyeti kutlayan Arjantinlilere saldırdılar. Maçlarda olay çıkartmaları ile tanınan İngilizlerin’ Falkland Arjantin’ yazılı tişörtler giyen Arjantinli taraftarlara taş ve şişelerle saldırmaları sonucu 10 kişi yaralanmıştır (Erkal ve arkadaşları, 1998, s.166).

1986 Eylül (İskoçya)’da ve İngiltere’de futbol karşılaşmalarında çıkan olaylarda 1 kişi öldü, 1 kişi de ağır yaralandı. İskoçya Glasgow Ranger futbol takımının bulunduğu bir otobüsün rakip takım Dundiee United taraftarları tarafından taşa tutulması sonucunda bir kişi öldü (Bahadır, 2006, s.26).

Yine İngiltere’de, Briten ve Nottingham Forest takımları arasındaki maçtan sonra çıkan olaylarda da bir kişi ağır yaralanmıştır (Erkal ve arkadaşları, 1998, s.147).

1987 Mart (Hollanda); Hollanda birinci futbol liginde, Ajax ve Den Hoog takımları arasında oynanan karşılaşma sırasında, iki takım taraftarı birbirine girdi ve 50seyirci yaralanmıştır (Acet, 2006, s.83).

1989 Ocak (Çin); İki Çinli atlet stat tabancasıyla 6 kişiyi öldürdü. Çin’in Bejing bölgesinde meydana gelen olayda 110 m. Engelli koşucusu Shang Weidogn ile arkadaşı dekatloncu Li Rihichvan yaptıkları antreman sonrası 3 kişi ile tartıştılar. Tartışmanın büyümesiyle ellerindeki stat tabancasıyla 3 kişiyi öldürdüler. Daha sonra 4 kişiyi rehin alan atletler 200 yen istediler. Parayı alamayınca da 3’ünü öldürdüler (Bahadır, 2006, s.26).

1989 Mayıs (Yunanistan)’da; Olimpiyakos ve AEK takımları arasında oynanan 1.Lig Futbol müsabakasından sonra çıkan olaylarda biri ağır 50 kişi yaralanmıştır (Erkal ve arkadaşları, 1998, s.148).

1989 Ağustos (İskoçya)’da Katolik futbolcu Johnson’un Protestanların takımı Glasgow Rangers’ a transfer olması İskoçya’yı birbirine katmış ve İskoçya’da mezhep çatışmasının en belirgin, örneği olarak ortaya çıkmıştır. Johnson’un babası kimliği bilinmeyen 3 kişi tarafından feci şekilde dövülmüş, diğer taraftan 7 yaşındaki kardeşine’de gece bisiklet ile bilerek çarpmışlardır. Futbolcunun evi korunmaya alınmıştır (Acet, 2006, s.84).

1990 Temmuzunda (İngiltere)’nin yarı Finalde Batı Almanya’ya penaltı vuruşları sonucunda elenmesinden sonra çıkan olaylarda 3 kişi ölmüş yüzlerce kişi de yaralanmıştır (Bahadır, 2006, s.27).

1991 Ocak (Güney Afrika): Orkney’de oynanan Kaizer Chiefs ile Orlanda Piratos futbol takımları arasında oynanan karşılaşma sonrası çıkan olaylarda 34 kişi ölmüş, hakemin yanlış kararları sonucunda çileden çıkan taraftarlar birbirlerine girerek kavgaya tutuşmuş, sokak aralarında da devam eden çatışmalar sonucu 50 kişi yaralanmıştır (Acet, 2006, s.84).

1992 Ocak (Bangladeş)’de bir futbol maçından sonra çıkan olaylarda 50 kişi yaralandı. Bangladeş’in Chittagong kentinde şehrin iki ünlü takımı Abehani Club ile Mohammeden Blues takımları arasında oynanan ve 0-0 sonuçlanan müsabaka sonrası, sayıları 1000’i bulan iki takımın taraftarı taş ve sopalarla birbirlerine girdiler. Kavga sırasında fanatikler birçok arabaya da hasar verirken, polis göz yaşartıcı bomba ve cob kullanarak olayları önleyebilmiştir (Bahadır, 2006, s.27).

1993 Nisan (Almanya)’nın Hamburg kentinde yapılan uluslar arası Citizen Bayanlar Tenis Turnuvasında, bir numaralı seribaşı Monica Seles bıçaklı saldırıya uğramış ve yaralanmıştır. İsviçreli tenisçi, Yugoslav Moleeva ile yaptığı karşılaşmada ikinci setin sayı arasında dinlenirken tribünden atlayan bir erkek seyirci tarafından bıçakla saldırıya uğramıştır (Çağlayan, 2003, s.3-50).

1993 Ekim (Türkiye)’de Kocaelispor’un Ankaragücü ile yapacağı maçı izlemek için giden Selçuk Soner isimli taraftar, yer kavgası sonucu silahla öldürüldü. Soner’i tek kurşunla öldüren Yaşar Alp ve 15 fanatik Kocaeli’ li taraftar olay sonrası birlikte kayıplara karışmıştır (Yıldız, 2004, s.1-60).

1994 Temmuz, Kolombiya; Dünya Kupası’na ilk turda veda eden Kolombiya milli takımının defans oyuncusu Andres Eskobar, ülkesinde fanatik taraftarlar tarafından silahlı saldırı sonucu öldürüldü. ABD’ de kendi kalesine gol atan ve tehditler nedeniyle İsviçre karşılaşmasına çıkmayan Eskobar’ ın 12 kurşun yarası aldığı tespit edildi (Acet, 2006, s.85).v

1995 Nisan (Yunanistan)’da Panatinaikos ile Olympiakos arasında oynanan basketbol final serisi maçından sonra bıçaklanan 25 yaşındaki Panatinaikos’lu taraftar Giorgios Karnezis hayatını kaybetmiştir (Erkal ve arkadaşları 1998, s.146).

1995-1996 Türkiye Futbol Birinci Ligi’nin 32. haftasında, şampiyonluğu önemli derecede belirleyecek olan Trabzonspor-Fenerbahçe arasındaki maçtır. (5 Mayıs 1996). Fenerbahçe deplasmanda Trabzonspor’u 2-1 yenerek şampiyonlukta önemli bir avantaj yakalar. Maçtan bir gün sonra aşırı bir Trabzonspor taraftarı olan Giresun’un Görele ilçesinden Mehmet Dalman (27 yaşında), Trabzonspor’un yenilmesi ile 6 Mayıs 1996 tarihinde kendini evinin bahçesindeki bir fındık ağacına asarak intihar eder. Dalman’ın cesedi üzerinde yapılan aramada cebinden cenaze masrafları için bir miktar para ve ’Tabutumu Trabzonspor bayrağına sarın ve yeniden doğarsam Trabzonsporlu doğmak istiyorum’ yazılı bir not çıkar” (Kurtiç,2006, s.37).

1996 Mayıs (Türkiye) Trabzon’da oynanan Trabzon-Fenerbahçe müsabakasında, Trabzonspor’un yenilmesi sonucu Mehmet Dalaman, Hüsnü Civelek intihar ederek, hayatlarına son vermişlerdir (Bahadır, 2006, s.27).

Nisan 2000 ( Türkiye) UEFA Kupası yarı finalindeki Galatasaray-Leeds United maçının arifesinde Taksim Meydan’ında çıkan kavgada iki İngiliz öldü (Gültekin, 2008, s.41).

2001 Ocak (Türkiye) Fenerbahçe-Efes Pilsen basketbol maçı sırasında bir seyirci tribünden atlayıp hakemin yakasına yapışmış ve hakemi tartaklamıştır (Aydın, 2001, s.25).

2001 Mayıs ( Türkiye) Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmasında tatsız olaylar yaşandı. Sabah saatlerinde Kadıköy’e gitmek üzere Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı önünde toplanan Galatasaraylı taraftarlarla, yoldan geçen Fenerbahçe taraftarı arasında arbede yaşandı. Karşılıklı küfürleşme ve yumruklaşmaya varan olaylar, polisin müdahalesiyle yatıştırıldı. Maç öncesinde de Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda, Galatasaraylı taraftarların bulunduğu tribünde olaylar çıktı. Sarı kırmızılı taraftarların bir bölümü koltukları sökerek sahaya atınca, polis müdahale etmek zorunda kaldı. Bu arada güvenlik güçleri, karşılaşma öncesinde, şüpheli görülen 4 kişiyi gözaltına aldı. Kızıltoprak Karakolu’na götürülen şüpheliler, maç sonuna dek burada tutuldu (Kurtiç, 2006, s.37).

2002 Haziran, Moskova’da oynanan Rusya-Japonya milli maçından sonra, Kremlin meydanı savaş alanına döndü, şişe, sopa ve bıçakların konuştuğu kavgalarda 1 kişi yaşamını yitirirken, 20 kişi yaralanarak hastanelere kaldırıldı. Fanatik taraftarlar meydanda ki araçları ateşe verirken, polis olayları önlemekte güçlük çekti (Çağlayan, 2003, 45).

2003 Nisan, Arjantin ligi takımlarından River Plate ile Newell’s Old taraftarları arasında çıkan olaylarda iki kişi hayatını kaybetti (Yıldız, 2004, s.1-60)

.

2003 Mayıs, Yunanistan’da Aris-Pook maçının ardından patlak veren şiddet olaylarında Aris taraftarları stadı ve tribünleri ateşe verip, araba ve dükkanların camlarını kırdı, Paok’un siyah-beyaz olan forma renklerini taşıyan bir köpeği yakarak öldürdüler (Bahadır, 2006, s.28).



2004 Kasım, İnönü stadındaki Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçının devre arasında, aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralanan 16 yaşındaki Cihat Aktaş, hastanede yaşamını yitirdi (Bahadır, 2006, s.28).

28 Kasım 2004 Pazar günü, Samsunspor-Beşiktaş Süper Lig karşılaşmasında, maç başladıktan sonra biletleri olmadığı halde stada girmek isteyen yaklaşık 200 kişilik taraftar grubunun kendi aralarında kavga etmesi üzerine 2 kişi, çeşitli yerlerinden bıçak darbeleriyle yaralanmıştır (Topuz, 2008,s.26)

26 Şubat 2006 Pazar günü, Diyarbakırspor-Konyaspor Süper Lig karşılaşmasında maçın bitimine 3 dakika kala Diyarbakırspor taraftarının çıkardığı olaylar neticesinde hakem maçı tatil etmek zorunda kalmıştır. Yüzlerce taraftarın karıştığı olaylarda Atatürk Stadı'nda 50 bin YTL'lik maddi hasar meydana gelmiş, 13 bin koltuk kapasiteli statta 10 bin koltuğun kullanılamaz duruma geldiği, tadilatın 15 günü aşacağı ifade edilmiştir (Topuz, 2008, s.26-27).
Türkiye’de olan futbol şiddet olaylarına bakıldığında toplu ölümlerin genellikle tribün çökmesi ve stat içinde yaşanan izdihamdan kaynaklandığı, kavga olaylarında ise daha az sayıda insan öldüğü ve yaralandığı görülmektedir. Kavga olaylarına bakıldığında ise nedeninin aşırı taraftarlık ve şehirlerarası düşmanlıktan kaynaklandığı, ferdi olarak başlayan olayların kısa zamanda toplumsal olaya dönüştüğü görülmektedir (Gültekin, 2008, s.41).


2.10.5.Futbol Taraftarlarının Saldırgan Olmasına Etki Eden Nedenler
2.10.5.1. Yaş
Kişinin değişik yaşlarda ilgi merkezleri farklılık arz etmektedir. Zaman zaman İlgiler değişmektedir. Bazı ilgiler ileriki yaşlarda ortaya çıkmakta, bazıları ise ömür boyu devam etmektedir. Çocuk ve gençlerin yaşlarının küçük olması, beyin korteksinin gelişiminin devam etmesi, yeterli derecede deneyim sahibi olmamaları, davranışlarını bilinçli olarak yönlendirememelerine neden olur. Bu bakımdan gençler, dış destek ve yönlendirmeye daha fazla gereksinim duyarlar (Küçük, 1997, s.30-42).

Çocuk en sevdiği faaliyetlere, yaşı ilerledikçe daha az başvurur ve büyüdükçe yeni arzular ve ilgiler geliştirir. Kimi faaliyetlere hayatın kısa bir döneminde ilgi duyulur, kimileri ise hayat boyunca sürer. Spor ve fiziksel aktivite, gencin oyun yaşamında önemli bir yer tutar (Tezcan, 1997, s.25).

Yapılan araştırmalarda, yaş ilerledikçe sportif faaliyetlerden çekilmenin artmakta olduğu tespit edilmiştir. Örneğin; Amerika, Houston’ da 20-84 yaş grupları arasında 1441 kişiye yapılan bir araştırmada, yaş ilerledikçe sportif faaliyetlere katılmada büyük düşme olduğu görülmüştür. Türkiye’ de genç nüfusun fazla olması, bu dinamiklerin büyük çoğunluğunun iş sahibi olmamaları ve başka yapacak işlerinin, hobilerinin olmaması nedeniyle seyircilik yönüne kaydıkları söylenebilir. Çon ve arkadaşlarının (1997) yaptıkları araştırmada, elit düzeyde spor yapanların % 43.67’ sinin ortaokulda, %36.33’ünün ilkokulda ve % 20’sinin de lise döneminde spora başladıklarını belirtmişlerdir (Çon ve arkadaşları, 1997, s.33).

Araştırmalardan da anlaşılacağı üzere spora yönlendirmede okulun önemi açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Fakat ülkemiz genç nüfus yoğunluğu ve yüz ölçüm olarak büyük olmasına rağmen; Hollanda'da da olduğu kadar lisanslı sporcu sayısına ulaşamadığı ve çok gerilerde olduğu görülmektedir (Küçük, 1997, 68).

Arslan ve arkadaşının yaptığı araştırmada, seyircilerin 15-30 yaşlar arasında, çoğunlukla erkek taraftardan oluştuğu, Doğan, Moralı’nın araştırma sonuçlarında taraftarların %47.94’ünün 16- 20 yaş grubunda olduğu, Acet’in yaptığı araştırmada, taraftarın %64.4’ünün 15-25 yaş grubunda olduğu, Karagözlüoğlu ve Ay’ın yaptıkları araştırmada, taraftarın %58’inin 15-25 yaş grubunda olduğu tespit edilmiştir. Bozdemir yaptığı araştırmayla taraftarın % 74’ünün 15-25 yaş grubunda olduğu tespit etmiş, Arıkan’ın yaptığı çalışmada da taraftarın %44,5’inin 15-24 yaş grubu arasında oldukları ortaya çıkmıştır (Acet, 2006, s.104).

Araştırma sonuçlarından anlaşılacağı üzere, futbol taraftarlarının daha çok genç insanlardan teşekkül ettiği, bu gençlerin çoğunun spor yapmadığı ve karşılaşma izlemeye ise rahatlamak ve deşarj olmak için geldikleri ortadadır (Kurtiç, 2006, s. 27).

Sonuç olarak, bu genç kesime, izleyicilikten önce spor yaptırmanın daha doğru olacağı söylenebilir. Çünkü gençler, enerjisini taraftar olarak tribünlerde harcama yoluna gittikleri takdirde tribün şiddetinde artma olabileceği söylenebilir. Seyircilikten çok, uygulayıcı olmaya; yani spor yapmaya gençlerimizi yönlendirmeliyiz Cinsiyetten gelen ilgilerdeki ayrılıklar, kısmen kültürel etkenlere kısmen de fiziki değişikliklere bağlıdır. Boş zamanlarda, kızlar daha çok, kuvvet ve örgütlenmiş faaliyetlere katılırken, erkekler de beceri ve kas gücüne dayanan faaliyetlere katılırlar. Kızlarda, erkeklere oranla daha az ilgi değişikliği olur (Küçük, 1997,s.30-42).

2.10.5.2.Cinsiyet

Cinsiyet, kişileri gruplamak ve farklılaştırmak için kullanılan kıstaslardan biri olarak kabul edilmektedir. Çağdaş ve endüstrileşmiş toplumlarda, kadın erkek farklılaşması azalmakla birlikte, henüz bütünüyle ortadan kalkmış değildir.

Tüm toplumlarda cinsel farklılık, sporun kitlelere yaygınlaştırılmasını engelleyen faktörlerden birisidir. Sporun tarihi gelişiminde bu etmen önemli ölçüde rol oynamıştır. Günümüzde de bu etmen az da olsa etkinliğini sürdürmektedir (Arıkan, 2000, s.10-50).

Kadınların spora katılımı aslında toplumdan topluma değişim göstermektedir. Gelişim düzeyi farklı olan toplumlarda konuya bakış açısı değişmekte, endüstrileşmiş, refah düzeyi yükselmiş toplumlarda kadınların spora katılım oranı daha fazla olmaktadır. Ancak bazı toplumlarda hala kadının yalnızca doğurganlık için yaratıldığı, ter yerine parfüm kokması, aktif yaşamı tercih etmesi düşünülmektedir. Bilindiği gibi sporda cinsel rol ayrımı, onun bir erkek uğraşısı olarak toplumda onay bulmasından destek alır. Örneğin, kadın sporcular tıpkı toplumdaki değişim gibi, sporda söz sahibi olsa bile, bu yine toplumun kendisine uygun bulduğu alanlarda olmaktadır. Erkekliği simgeleyen spor dallarında kadın sporcuların varlığı, olağanüstü bir tutum olarak kabul edilir (Acet, 2006, s.106).

Aile içi roller de kadınların spora katılmalarını engelleyen bir faktördür. Nitekim, aile içindeki kadınlar, eşlerinin aksine spora karşı daha az ilgi duyarlar. Bunda en büyük rolü, aile içindeki görevler ve zaman faktörü oynar. Örneğin çocuklarla ilgilenmek erkekten çok kadının görevidir. Her ne kadar kadın ve erkek eşitliğinden söz edilmekteyse de, kadın ve erkeğin toplumsallaşma süreçlerinde büyük farklılıklar vardır. Toplumumuzda da diğer toplumlarda olduğu gibi erkeğe daha baskın bir rol verilerek, erkek daha kuvvetli, saldırgan, cesur, kimseye danışmadan karar verebilen insiyatif sahibi bir kimse olarak görülür ve yetiştirilir. Kadınlara verilen roller ise daha pasiftir. Onlara duygusal, çabuk kırılan, zayıf insiyatif sahibi olmayan kimseler olarak bakılır. Bu nedenlerle erkekler suça daha yatkın olarak yetiştirilirler. Kadınlar ise daha pasiftirler ve suça eğilimleri daha düşüktürler (Özkalp, 1994, s.371).

2.10.5.3.Fiziki ve Coğrafi Çevre

Her toplum, topluluk veya kişi mutlaka bir fiziki çevre içerisinde bulunmaktadır. Toplulukların yerleşme tarzları ve çevre şartları sosyal yapının başlıca dış özelliğini oluşturur. Bu özellik sosyal yapı ile karşılıklı ilişki halinde bulunur (Kuthan, 1976,s.232).

Fiziki ve coğrafi çevre toplumların şu veya bu yönde ve belirli bir ölçüde gelişmeleri için bazı potansiyel ve işlenmeye elverişli şartları ihtiva eder. Dağlar, ovalar, madenler, bitkiler, iklimler gibi doğal kaynakları içerir (Nirun ve arkadaşları, 1993, s.143-145). Fiziki ve coğrafi çevrenin insanlar üzerinde etki oluşturduğu tespit edilmiştir. Bazı yazarlar, iklimle suç; intihar, cinnet, fiziki ve zihni kuvvet vs. arasında ilişki olduğu görüşüne sahiptirler. İnsan enerjisi ile iklim arasında ilişki bulunduğu ve kuzeylilerin fazla ve enerjik olmalarına diğer taraftan güneylilerin tembel ve verimsiz olduklarına dair halkla ilgili müşahedelere işaret etmişlerdir. Türkiye'den örnek verecek olursak Karadeniz bölgesindeki insanlarla, Ege Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan insanlar arasında da farklılıklar olduğu söylenebilir (Bahadır, 2006, s.36).

İnsan unsuru, fiziki çevreye hükmedebildiği sürece yeni medeniyetler meydana getirebilmektedir. Bataklıkların kurutulması, çölde tarımsal faaliyetlere geçilebilmesi, barajların yapılmasıyla iklim şartlarının değişmesi, insan unsuruna bağlı kalmaktadır. Toplumların kültür ve medeniyet seviyesi arttıkça coğrafi çevreye üstünlüğü artmaktadır (Arıkan, 2000, s.18).

Fiziki çevre şartları, sportif faaliyetlerin hangi branşta yoğunlaştığına ışık tutmaktadır. Dağlık olmayan bir çevrede dağ ve kış sporlarının gelişmesini beklemek mümkün değildir. Ülkemizden örnek vermek gerekirse Ağrı, Erzincan ve yöresinde bireysel sporlarının Atletizmin gelişmiş olması, Muğla, Antalya'da su sporlarının gelişmesi, Kayseri, Erzurum, Bursa'da kış sporlarının gelişmesi, dolayısıyla iklime ve coğrafi şartlara göre spor branşlarının yapılma oranlanın da değişme görülebilmektedir. Teknik, çevre şartlarını iyileştirir. Çevre şartları insanların davranışlarına, düşünme tarzlarına etki eder. Fiziki ve coğrafi çevreden yararlanma şartlarında meydana gelen değişmeler sosyal hayatin şartlarına da etki yapar; değişikliklere yol açar (Nirun ve arkadaşları, 1993, s.143-145).

Doğal çevre şartları, özellikle hava şartları, belirli doğal şartların varlığını gerektiren her spor branşındaki seyirciyi etkilemektedir. Bu tür çevresel şartların belirli bölgede yoğunlaşması, seyirci olma şansını etkileyecektir. Fakat spor tesislerinin altyapı-ulaşım ağının yeterliliği, hizmet sunumu gibi faktörler taraftarı, müsabakanın çeşitliliğini artırabilmektedir (Voıgt, 1998, s.202-224).

Çevre şartları insanların davranışlarına, düşünme tarzlarına etki eder. Fizikî ve coğrafî çevreden yararlanma şartlarında meydana gelen değişmeler sosyal hayatın şartlarına da etki yapar; değişikliklere yol açar (Kurtiç, 2006, s.28).

Kişinin tutum ve davranışlarının; eğitim, kültür, alt kültürler, sosyal sınıflar, danışma (referans) grupları, yüz yüze (birincil) gruplar ve aile tarafından etkilendiği bilinmektedir (Serarslan, 1990, s.79-157).



Yüklə 1,12 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin