Konusu: İmam’ın (r a) Başlattığı Hareketin, Evrensel Düzlemde Bir Dine Dönüş Çağına Başlangıç Teşkil Ettiğinin Beyanında


- İnsanın Varlık Hakikatlerine Ulaşamamasından Kaynaklanan Zararlar



Yüklə 1,65 Mb.
səhifə26/89
tarix17.11.2018
ölçüsü1,65 Mb.
#83124
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   89

1- İnsanın Varlık Hakikatlerine Ulaşamamasından Kaynaklanan Zararlar


Çağdaş insan da bu fıtri ve tarihi değişmez kanun esasınca, bir an olsun varlık aleminin hakikatini ve varlık bilmecesini çözememekten kaynaklanan ızdırap içinde rahat edememekte, fıtri hakikati arama hisleri kendisini sürekli olarak bu konuda çeşitli sorularla karşı karşıya getirmektedir. Allah, yaratılış sırrı ve benzeri sorulardan kendisini alamamaktadır.

İnkar edilemez gerçeklerden biri de kendisine yüklenen inzivadan ve dini zalimce tahrif etmekten kaynaklanan manevi mahrumiyet içinde çırpınan teknolojik çağ insanı, kendisini varlık aleminin hakikatlerini derk etmek hususunda oldukça aciz ve çaresiz görmektedir. Bu yüzden de hakikati arayan insanın hayatından gerçek bir huzur ortadan kalkmış ve insan bir çok fikri ve ruhi zararlara uğramış durumdadır. Bunun bir örneğini geniş ölçüde tahriflere maruz kalan semavi dinlerin takipçilerinin irtidat etmesinde müşahede etmek mümkündür.

Nitekim Rönesans dönemi Hıristiyanlarından bir çoğunun dinden dönüşünün nedeni, kilisenin yaratılış sırlarını doğru bir şekilde açıklayamayışında gizlidir.

“Bertrand Russel meşhur eseri, “Neden Hıristiyan Değilim” kitabında irtidat etmesinin sebebi olarak Hıristiyan inançlarının acizliğini, özellikle sebeplerin sebebi hususundaki delilin belirsizliği ve de Allah’ın varlığı hakkındaki ilk delilin yetersizliğini göstermektedir.”1

Batılı meşhur gazeteci Oriana Fallachi de dine karşı lakayt olmasının sebebinin dini istibdat ve kilisenin Allah hakkındaki hoş olmayan portresi olduğunu belirtmiştir.”1

Üstat Şehit Murtaza Mutahhari ise bu konuyu açıklarken şöyle demektedir: “İster ‘madde ötesi’yle ilgili olarak ileri sürdüğü kavramlar ve isterse halka, özellikle özgür düşünceden yana olan bilginlere karşı yaptığı insanlık dışı davranışlar bakımından olsun Kilise; direkt olarak Hıristiyanlık dünyasının, endirekt olarak Hıristiyan olmayan kesimlerin maddeciliğe yöneliş nedenlerinin en önemlilerinden biridir.

Kilise, Tanrı’yı halka insan şeklinde tanıttı. Kilisenin etkisiyle tanrıyı çocukluktan insan şeklinde öğrenen Hıristiyanlar bilimsel olgunluğa erdikten sonra, bunun, akıl ve bilim ölçüleriyle çeliştiğini gördüler…Kilise kavramlarının bilimsel ölçülerle bağdaşmadığını görünce de işi toptan reddetmeye götürdüler.”

Şehit Mutahhari bu olayın bazı örneklerini zikrederek şöyle devam etmektedir: “Çeşitli alanlarda uzman olan 40 bilginin yazdığı ve kırk makaleden oluşan “Allah’ın Varlığının İspatı” adlı bir kitap vardır…

Bu bilginlerden biri olan Walter Oscar Lundberg, Allah’ı tanıma konusunda yaptığı incelemelerden birinde, bilginlerden bir gurubunun maddeciliğe yönelmeleri konusunda iki neden göstererek şöyle açıklıyor: “Bu nedenlerden birisi, bu ad altında evlerimizde ve kiliselerde bize öğretilen kavramların yetersizliğidir.”2

Bu tarihi gerçek esasınca batıdaki tarihi değişiklikleri yorumlayan bir çok kimseler, batıdaki Sekülarizm’in orta çağdaki tahrif edilmiş Hıristiyanlıktan ortaya çıktığına3 ve Hıristiyanlığın noksan ve belirsiz öğretilerinin yatağında geliştiğine inanmaktadır.”



2- Dindarlık Kavramından Maksadın Açıklanması


Aslında bizim çağdaş insanın dine yönelişi olarak zikrettiğimiz şey, beşerin yeniden din hakikatine geri dönüşüdür ve de gaybe iman, ilahi peygamberlerin risaletini tasdik etmek ve benzeri, bütün ilahi dinlerde ortak olan zaruri ve temel ilkelerdir.

De ki: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Rableri tarafından Mûsa, İsa ve peygamberlere verilene iman ettik, onları birbirinden ayırt etmeyiz, biz O’na teslim olanlarız.”1

Devrimin bilgin önderi Ayetullah Hamenei de bu hakikate parmak basarak şöyle demektedir: “Bugün sizlerin de gördüğü gibi din iç güdüsü, dine teveccüh etmek, maneviyata yönelmek, özellikle de dinin halis ve ortak yönlerine yönelmek, yani maneviyata gönül bağlamak ve manevi boyutlara yönelmek, bütün dünyayı kapsamış haldedir ve günden güne daha da artış kaydetmektedir.”2

Rönesans akımında da inançlar hususunda Hıristiyanlığın birer ayrılmaz parçası olarak kabul edilen bir çok hurafenin yanı sıra tevhide inanmak, gaybe iman etmek, ahirete inanmak, Allah’a kulluk etmek ve benzeri Peygamberlerin öğretileri ve dini hakikatler de inkar edilmiş oldu. Usulen batıda insanın çöküşüne neden olan şey, dinin hakikatinin görmezlikten gelinmesiydi; dini hakikatlerin ve Peygamberlerin öğretilerinin münezzeh olduğu fazlalıklar ve hurafeleri inkar değil.



3- Kilisenin Olumsuz Tavırları ve Şüpheciler İçin Ortam Sağlaması


İdeologlar tarafından dinlerin felsefesi konusunda söz konusu edilen şüphelerin büyük bir bölümü, kilisenin olumsuz tavırları ve din kalıbında tebliğ edilen eksik kavramlardır. Bu yüzden sekularizm, kilisenin dini ve dinin temel kavramlarını tahrif etmesinin bir ürünüdür. Bu iki sapık akımdan her biri kendi yerinde, insanın itikadi ve manevi mahrumiyetinde etkin rol oynamıştır.

4- Batı Hayranı Aydınlar ve Avrupalıların Eski Oyunlarının Tekrarı


Yerli batı hayranı aydınlar, devrimin açık düşmanlarıyla birlikte hareket etme siyasetini takip ederek dini değerlere saldırı ve zayıflatma hususunda görüş belirtmeye, eserler tercüme etmeye, görüşler sergilemeye ve teoriler ortaya atmaya koyulmuşlardır. Oysa bütün bu görüş ve teorilerin asıl vatanı, Rönesans dönemi Avrupası’dır ve bütünüyle de o zamanki kilise erbaplarının mantıksız ve zayıf inançlarından ve doğru olmayan davranışlarından kaynaklanmıştır.

Büyük devrim önderi Ayetullah Hamenei de İslam dininin işlerliğini reddeden bazı batı hayranı aydınların olumsuz davranışlarına işaret ederek şöyle demiştir: “Fikir, düşünce ve siyaset mekanına yeni gelmiş kimselerin gördüğünüz gibi ifade ettikleri şeyler, 19. asırdaki Avrupalı filozofların ve siyasetçilerin söylediği sözlerdir. Onlar, dinin işinin artık bittiğini hayal ediyorlardı!”

“Bunların tecrübesinin de gösterdiği gibi hurafelere karışmış, siyasete ve karanlıklara bulaşmış bir din, ilmin karşısında dayanamamıştır, bu yüzden erimiş ve ortadan kalkmıştır. Bunlar öyle zannediyorlar ki herhangi bir toplumda var olan din, batıda ve Avrupa’da örneği olan din gibidir. Yani o tür bir Hıristiyanlık, o tür bir dindarlık, o tür bir bağnazlık, aynı zamanda o tür bir cehalet ve de bir çok fesatlarla iç içedir. Bunlar bu esas üzere din konusunun dünyada artık tümüyle halledildiğine ve dinin artık ortadan kalktığına inanmışlardır.”1

Bugün İslam dünyasının merkezinde ve Muhammedi halis İslam’ın güçlü ocağında dinin siyasetten ayrı olduğu, dinde görecelilik ve pluralizm gibi kavramları tebliğ eden batı hayranı aydınların fikir kaynağını ve mahiyetini daha iyi açıklamak için Merhum Allame Taki Caferi’nin bu konudaki sözlerine işaret etmek yeterlidir. Merhum Allame 1995 yılında kendisine sorulan, “Siz Abdulkerim Suruş’un inançları ve fikirleri hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Abdulkerim Suruş’un söylediği sözler, David Hume’un2 17. asırda söylediği sözlerdir. Bertrand Russel3 ise David Hume’un görüşleri hakkında bizzat bana şöyle demiştir: “Bir zamanlar, David Hume’un görüşlerine cevap vermek, batılı bilginler için bir eğlence vesilesi olmuştu. Tıpkı, çekirdek çıtlatmak gibi boş bir vakit bulduklarında David Hume’un temelsiz ve belirsiz görüşlerine bir cevap veriyorlardı.”4

Yerli batı hayranı aydınların dini inançları sorgulamak ve dini ve devrimci inançlar hakkında bir çok belirsizlikler oluşturmak adına ortaya attığı şüphe uyandırıcı ve olumsuz davranışlar o kadar iğrençtir ki yeni Müslüman olmuş batılı düşünürlerin bile tepkisini çekmiştir.

Almanya Bremen Teknik Fakültesi yardımcısı ve uzun yıllar direkt olarak batının din düşmanı ve filozofların fikri temellerine karşı koyan batılı yeni Müslüman olmuş Prof. Yaves Usus, İranlı batı hayranı aydınların doğru olmayan tutumlarına işaret ederek şöyle demiştir: “İranlı batı hayranı aydın sınıfı, batılıların çıkmaza girmiş fikirlerini yaymak için İran’daki özgürlükten kötü şekilde istifade etmeye son vermelidirler.”1




Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin