(1845-1920) İngiliz şarkiyatçısı.
Cambridge ve Oxford üniversitelerinde öğrenim gördü. Yirmi iki yaşında iken İngiliz hükümetinin Bengal Sivil İdaresi'n-de devlet memuriyetine başladı. Hindistan'da önemli resmî görevlere getirildi, valilik statüsündeki merkez vilâyetleri baş temsilciliğine yükseldi. Üç yıl bu görevde kaldıktan sonra Londra'ya döndü. Burada 1898'den itibaren Hindistan Dairesi Hukuk ve Kamusal İşler Bölümü sekreteri olarak emekliye ayrılıncaya kadar (1910) çalıştı. Hindistan'da görev yaparken Arap dilini öğrenen ve eski Arap şiirine özel ilgi duyan LyalI, bir tatil devresinde geldiği Avrupa'da Strasburg Üniversitesi'nde Theodor Nöldeke'ye öğrenci olma fırsatını buldu ve ondan çok yararlandı. Bu sebeple eski Arap şiirine dair yayımladığı iki divanı Nöldeke'ye ithaf ederek mukaddimesinde söz konusu neşirdeki başarıları kendisine borçlu olduğunu belirtti. Royal Asiatic Society'nin çalışmalarına aktif olarak katılan LyalI, Londra Üniversi-tesi'ndeki şarkiyat çalışmalarına da iştirak etti. Ayrıca uzun süre Londra Üniversitesi Şark Dilleri ve Edebiyatları Araştırma Komisyonu'nun başkanlığını yaptı. 1898'den sonra düzenlenen milletlerarası şarkiyat kongrelerine düzenli olarak katıldı. Neşre hazırladığı el-Mufaddaliy-yât'm basımıyla meşgul olurken Londra'da öldü (I Eyiül 1920).
Eserleri.
1. Translations of Ancient Arabian Poetry, Chiefly pre - Islamic (London 1885). Journal ofAsiatic Soci-ety of Bengal dergisinde İngilizce ter-cümeleriyle birlikte 1877, 1878 ve 1881 yıllarında yayımladığı eski Arap şiirlerini topladığı eseridir.
2. A Commentary on Ten Ancient Arabic Poems (Calcutta 1894). Hatîb et-Tebrîzî tarafından yedi muallaka kasidesiyle Meymûn b. Kays el-A'şâ, Nâbiga ez-Zübyânî, Abîd b. Eb-ras'a ait kasideler üzerine yapılan ve Şerli u '!-Kaşâ3idi l-'aşri 'l-Câhiliyye 331 adını taşıyan eserin neşridir.
3. The Dîvâns of 'Abid lbn al-Abras and cÂmir Ibn at-Tuîail and cÂmir fbn Şacşa'a 332 (Leiden -London 1913). Anılan üç divanın -ikincisi İbnü'l-Enbârî şerhiyle birlikte- notlar ve açıklamalar ilâve edilerek İngilizce tercümeleriyle beraber ilk defa yapılmış neşirleridir.
4. The Poems ofAmr Son of Qami'ah Amr b. Kamîe'nin kasidelerinin İngilizce tercü-meleriyle birlikte yayımıdır (Cambridge 1919).
5. Mufaddaliyyât. Mufaddal ed-Dabbî'nin derlediği seçme şiirleri içeren el-Mufaddaliyyât'm önemli notlar eklenerek yapılmış neşri olup Lyall'in, Arap dili ve metin tenkidiyle eski Arap şiiri, özellikle Câhiliye devri şiiriyle ilgili kaynaklara olan derin vukufunu gösteren en önemli ve en hacimli eseridir. Uzun yıllar süren bir çalışmayla neşre hazırlanan üç ciltlik eserin basımı I. Dünya Savaşi'na rastlamış, basımı üstlenen Beyrut'taki matbaa harap olmuş, ilk formaları tashih için İngiltere'ye götürmekte olan gemi vurulmuş ve formalar kaybolmuştu. Savaş bittikten sonra basılan ve eserin büyük bir kısmını teşkil eden formalar tashih için Londra'ya getirildiğinde LyalI ölmüştü. Basım ve tashih işlerini Antoni Bevan tamamlamıştır (Beyrut 1920). Lyall'in eski Arap şiiri ve şairleri hakkında Journal of the Royal Asiatic Society'-de birçok makalesi yayımlanmıştır.333
Bibliyografya :
Necîb el-Akik], el-Müsteşrikün, Kahire 1980, II, 68; Abdurrahman Bedevi. Mevsuktu'l-müs-teşrikin, Beyrut 1984, s. 353-354; Ziriklî, e/-/4c/âm(FethuIIah), II, 85; "Sir Charles LyalI", BSOAS, II (1921-23), s. 175-176.
Zülfikar Tüccar
MA 334 MA BADE'T-TABIA
Aristo'nun (ö. m.ö. 322) Metafizika'sının İslâm literatüründeki adı; varlık ve bilgi problemleriyle felsefenin bu problemleri inceleyen disiplini için kullanılan felsefe terimi.
Felsefenin en temel disiplini sayılan varlık sorununu bütün boyutlarıyla araştıran Aristo, varlık olarak varlığı bahis mevzuu yapmanın başlıca bir bilim (ontoloji) olduğunu ortaya koymak üzere kaleme aldığı, sonradan Metafizika adıyla anılacak olan eserinde "sophia" (hikmet, bilgelik), "philosophia" (felsefe), "prote philosophia" (ilk felsefe) ve "theologia" (teoloji, ilahiyat) tabirlerini bunu ifade etmek için kullanmaktadır.335 Ancak milâttan önce I. yüzyıla gelinceye kadar bu eser Prote philosophia adıyla anılmaktaydı. Bir Aristocu olan Rodoslu Andronikos'un filozofun eserlerini yeni baştan sıralayıp düzenlerken Prote philosophia'-yı onun Physika (fizik) adlı kitabından sonraya koyması, o tarihten itibaren ese-rinMeta ta physika (tnetafizik-fizikten sonra) olarak anılmasına sebep olmuştur.336 Bir tesadüf neticesi ortaya çıkan bu tabir daha sonra fizik âlemin ötesinde, duyu ve deneye konu olmayan soyut ve külfî kavramları konu alan bir felsefe disiplininin adı olarak literatüre geçmiştir.
IX. yüzyılda devam etmekte olan tercümeler esnasında filozof Kindî Metafi-zika'y eski İskenderiye patriği olan Us-tas'a tercüme ettirmişti. On dört bölümden oluşan ve Grek alfabesindeki harflerle bölümleri birbirinden ayrılan eserin K, M ve N bölümlerinin dışında tamamı Us-tas tarafından Arapça'ya çevrilmiştir. Bu metin. İbn Rüşd'ün Tefsîru Mâ ba'de't-tabî'a adlı çalışması içinde Metaüzika'nın günümüze ulaşan tek metni olarak bilinmektedir. X. yüzyılın sonlarına kadar eserin çeşitli bölümleri altı ayrı mütercim tarafından çevrilmişse de tamamının tercümesini yalnız Ustas gerçekleştirmiştir.337
Aristo'nun, eserin mahiyet ve muhtevasına ilişkin bilgi verirken yerine göre bu çalışmasını farklı isimlerle anmasının klasik İslâm kaynakları ve filozoflarına da yansıdığı ve bu sebeple Metafizika'mn çeşitli adlarla anıldığı görülmektedir. Meselâ Kindî. Aristo'yu takip ederek metafizikle ilgili kitabına el-Felsefetü'1-ûIâ ismini vermekle birlikte Aristo'nun eserlerini tanıtmak amacıyla yazdığı bir başka eserinde metafizik kelimesinin tam karşılığı olmak üzere Mâ 338maddî kâinatın üstünde aklî ve manevî varlıklar alanını konu alan eser" anlamında da Mâ îevka't-tabfa'y 339 kullanmıştır.
İbn Sînâ'ya göreMetafeika'nin, bütün varhğm ve öze] bilimlerin ilkelerini içermesinden dolayı değer ve mertebe bakımından ilimlerin hepsinden önce gelmesi gerektiği dikkate alınırsa ona Mâ kab-le't-tabî'a adını vermek uygun olur.340 Ayrıca bu eser, varlığın en ulvî ve en son gayesi olan Allah'ı ve O'na ait bilgileri de içerdiğinden el-'İlmü'l-ilâhî (teoloji), aynı anlama gelmek üzere el-'hmü'r-rubûbî 341 olarak da anılmıştır. Bu sebeple İbn Sina'nın eş-Şifâ külliyatının metafizik kısmının adı "eI-İlâhiyyât"tır. Allah, nefis ve akıl gibi fizik ötesi gayri maddî varlıkların bilgisini içermesi dolayısıyla "Mâ verâVt-tabfa" şeklinde de adlandırılmıştır. Nihayet bu eserin bölüm başlıkları Grek alfabesinden bir harf ile başladığından bazı kaynaklarda adı Kitâbü'1-Hu-rûf olarak geçmektedir.342
Öte yandan Fârâbî, el-İbâne an ğara-zi Aristotâlîs adlı risalesinde 343 yaşadığı dönemde birçok kimsenin Meta-fizika'nm konu, mahiyet ve muhtevasını anlayamadığını veMd bacde't-tabfa'yı kelâma dair bir eser sandığını, on birinci bölümün (on ikinci olacak) dışında o konuda bilgi bulunmadığını görünce de şaştığını anlatır. Filozof, bu gibi yanlış anlamalara meydan vermemek İçin bu risaleyi kaleme aldığını söyleyerek eseri on iki bölüm (makale) halinde kısaca tanıtır. Metafizika'nm on birinci bölümü olan K (kuppa) İbn Rüşd'ün Te/sîr'inde yer almamıştır. Esasen Fârâbî'nin. eserin on ikinci L (lamda) bölümünü on birinci bölüm olarak göstermesinden filozofun elinde K bölümünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca İbn Rüşd'ün eserinde bulunmayan ve idealarla sayılar sistemini konu alan M ve N bölümlerinden Fârâbî'nin haberdar olduğu ve bu iki bölümü tek bölüm olarak on ikinci bölümde tanıttığı söylenebilir.
Helenistik dönemde Metafizika üzerine yazılan şerhlerin bazı bölümleri, özellikle teolojiyi konu alan on ikinci bölümü Arapça'ya tercüme edilmiştir. İbn Sina'nın bu bölüme yazdığı şerh günümüze ulaşmış ve yayımlanmıştır. 344İbn Rüşd'ün esere yazdığı şerhlerden Tefsîru Mâ ba'de't-tabîh adıyla bi-iinen büyük şerh Maurice Bouyges tarafından üç cilt halinde neşredilmiş (Beyrut 1938-1948). Telhîşu Md ba'de't-tabî'a olarak anılan küçük şerhi de Osman Emin yayımlamıştır.345
Fizik varlıktaki değişimi ve duyularla algılanan nesnelerin çeşitli yönlerini araştırırken metafizik varlığı varlık olarak inceler; o varlık hakkında genel bir teoridir. Aristo metafiziği esas itibariyle iki temel problem üzerinde yürümektedir. Bunlardan biri varlık olarak varlık, diğeri hareket etmeyen, özü itibariyle değişmeyen ezelî varlık yani Tann'dır. Bu açıdan bakıldığında metafiziğin bir yönüyle ontolojik, diğer yönüyle teolojik bir mahiyet taşıdığı görülür. Değişenle değişmeyen, görünüşle gerçeklik, birlikle çokluk arasındaki ilişkiyi temellendirmek üzere Aristo varlığı cevher-araz, madde-sûret, güç-fiil bağlamında ele alır. Physika'da (Fizik) tartıştığı dört sebep teorisini Metafizi-ka'da da gündeme getirerek bunları madde ve suret (form) olmak üzere ikiye indirgeyip kendi düalist doktrinini bu iki ilke üzerine kurar.
Fizik'in sekizinci bölümünde (kitap) ilk muharrik diye nitelediği Tann'yı. O'nun varlığını ve evrenle olan ilişkisini kanıtlamaya çalışan Aristo'nun bu bağlamdaki görüşü kozmolojik bir mahiyet arzeder-ken Metaîizika'öa ezelî, ebedî, sonsuz, sınırsız, değişmeyen, daima kendisiyle özdeş olan, bir ve mutlak, hayat ve üstün fazilet sahibi, akıl (mutlak bilinç), âkil (bilen, akleden) ve ma'kül (akledilen) sıfatlarıyla nitelediği Tanrı varlığın biricik ilkesi ve gaye sebebidir. Ancak bu üstün niteliklere sahip olan Tanrı kâinattan habersiz, yalnız kendi zâtını bilen ve düşünen saf bir fiildir, dolayısıyla O'nda yaratıcılık vasfı yoktur. Kendisi gibi ezelî olan varlığın gayesi olmanın ötesinde varlıkla herhangi bir ilişkisi bulunmadığından Aristo teolojisinde Tanrı pasif (âtıl) bir varlık olma niteliğinden arınmış sayılmaz 346 Mâ ba'de't-tabîa terimi, felsefenin en temel konusu olan varlık ve bilgi problemleriyle felsefenin bu problemlerini ele alan disiplini için de kullanılmaktadır.347
Bibliyografya :
Aristoteles [Aristo], Metafizik {trc. Ahmet Ars-lan), İstanbul 1996, s. 81, 296, 454, 463; Kindi, Resâ% 1,111, 384; Fârâbî. el-İbâne 'an garazı Aristotâlts fi kitabi Mâ ba'de't-tabî'a (el-Mec-mü< içinde]. Kahire 1325/1907, s. 40; İbnü'n-Nedîm. el-Fihrist (Teceddüd), s. 312;lbnSînâ, eş-Şı/a1 et-İlâhİtjLjât (1), s. 22; Abdurrahman Bedevi, Aristo Hnde'lMrab, Kahire 1947, s. 9-15, 22-33; Mahmut Kaya, İslâm Kaynakları ve Filozofları Işığında Aristoteles ve Felsefesi, İstanbul 1983, s. 203, 207-219, 231-232; W. D. Ross. Aristoteles {Uc. Ahmet Arslan), İzmir 1993, s. 186-187. Mahmut Kaya
Dostları ilə paylaş: |