Örnek dava : tapu iptal ve tescil davasi, keşİF, BİLİRKİŞİ İncelemesi olay



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə8/14
tarix28.07.2018
ölçüsü0,97 Mb.
#60807
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14

ANKARA (…) NOTERLİĞİNE

İhtar Eden : Kiralayan Koray Hasarlı, … Sok …. …..-Ankara

Avukatı : Av. …………….., … Sok …. …..-Ankara

İhtar Edilen : Kiracı Turan Sözel, … Sok …. …..-Ankara

Konu : Aşağıdaki konunun ihtarıdır.
Kiralananda 01.01.2005 tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olarak bulunmaktasınız. Kiralananın 2005 Mayıs ayı kirası 600 YTL’sını sözleşmedeki ödeme süresinde ödememiş bulunmaktasınız. Bu ihtarımız, 6570 sayılı Kanun 7/e’ye göre haklı ihtar niteliğindedir. Gereğini ve bilgilerini saygı ile ihtar ederim. 07.05.2006

İhtar Eden Avukatı

Av. .....................

Sayın Noter,

Bu ihtarın bir nüshasının dairenizde saklanmasını, bir nüshasının

ihtar edilene tebliğini, bir nüshasının da tebliğ açıklamalı olarak tarafıma

verilmesini saygı ile dilerim. Av. ………….
DİKKAT EDİLMESİNDE YARAR OLAN NOKTALAR
İhtarın kiracıya tebliğe çıkarılmasından bir süre sonra, tebligatın bizde kalan sureti ile Notere gidip, tebligatın sonucunun ihtarın suretine işlenmesi istenmelidir. Sözlü istem yeterlidir. Noter memuru, ihtarın kendisinde kalan aslındaki tebliğ durumunu, bizde kalan ihtar suretine yazılı olarak işler, mühürler ve imzalar. Buna “tebliğ şerhi” (bildirim açıklaması) denilir. Noterden tebliğ şerhinin alınması, ihtarın kiracıya tebliğ edilip edilmediğinin ; tebliğ edilmişse, a) hangi tarihte tebliğ edildiğinin, b) tebliğin usulüne, yani Tebligat Kanunu ve mevzuatına uygun yapılıp yapılmadığının, tebliğ edilmemişse, neden tebliğ edilemediğinin belirlenmesi ve bu konudaki iddia ve savunmanın ispatı bakımından önemlidir. Eğer, ihtar kiracıya tebliğ edilememişse, tebliğ sonucuna göre, gerekli masrafları ve yapılması gereken işlemler varsa bu işlemler yapılmak suretiyle ihtar yeniden tebliğe çıkarılmalıdır.

  • DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ


ANKARA SULH HUKUK

MAHKEMESİNE


Davacı : Koray Hasarlı, … Sok …. …..-Ankara (Kimlik No : ……..)

Avukatı : Av. ……………..,

Davalı : Kiracı Turan Sözel, … Sok …. …..-Ankara

Dava : 6570/7,e’ye göre kiralananın tahliyesi ve boş olarak teslimi istemidir. (Aylık kira 600 YTL’dir).

Olaylar : 1. Davalı kiracı Turan Sözel, 01.01.2005 tarihli kira sözleşmesi ile kiralananda kiracı bulunmaktadır.

2. Davalı kiracı, bir yıllık kira dönemi içinde kiralarını sözleşmedeki süresinde ödememiş, 6570 sayılı Kanun 7/e’de belirtilen en az iki kez haklı ihtara neden olmuştur. Gerçekten, kiracı 2005 Nisan ve Eylül 2005 ayları kiralarını sözleşmedeki ödeme süresinde ödememiş, bu aylara ilişkin gönderilen ihtarların tebliğinden sonra davacının banka hesabına yatırmıştır. Böylece, kanunun aradığı iki haklı ihtar oluşmuştur.

3. 6570/7,e’ye göre iki haklı ihtarın oluşması nedeniyle tahliyesi dava açılması zorunluluğu doğmuştur.

Hukuki Nedenler : 6570 sayılı kanun 7/e ve diğer ilgili hukuk kuralları.

Kanıtlar : 1. 01.01.2005 tarihli kira sözleşmesi (Ek-1),

2. 2005 Nisan ayına ait Ankara .. Noterliğinin 07.04.2005 tarihli ve tebliğ şerhi taşıyan ihtarı (Ek-2),

3. 2005 Eylül ayına ait Ankara .. Noterliğinin 07.09.2005 tarihli ve tebliğ şerhi taşıyan ihtarı (Ek-3),

4. Kiracının 2005 Nisan ve Eylül ayları kiralarını ödeme tarihlerini gösterir banka yazısı ve hesap belgesi (ekstresi) (Ek-4)

5. Gerekirse her türlü diğer kanıt.

Son İstem : Yukarıda belirtilen nedenlerle,

1. 6570 sayılı kanun 7/e’deki bir yılda iki haklı ihtar durumunun oluşması nedeniyle, kiracının tahliyesi ile kira sözleşmesindeki adreste bulunan kiralananın boş olarak kiralayana teslimine,

2. Yargılama gideriyle avukatlık ücretinin diğer yana yükletilmesine,

Karar verilmesini saygı ile dilerim. 10.01.2006

Davacı Avukatı

Av. …………..



Ek : Vekalet on. ör. (Harç makbuzu) (Vekalette Baro pulu vardır)


1. YARGILAMA FAALİYETİNDE GÖREVLİLERİN YARGININ KALİTESİNE ETKİLERİ
Yargıç ve/ya avukat, dava konusu maddi olgulara uygulanacak hukuk kuralına ilişkin olarak, a) emsal (örnek) yargısal kararları, b) bilimsel görüşleri araştırıp, inceleyip, kararına, iddiasına / savunmasına esas almak suretiyle, davanın hukuka ve hakkaniyete en uygun bir biçimde sonuçlandırılmasına önemli katkıda bulunurlar.
Gerçekten, dava konusu maddi olguların hukuksal nitelendirilmesinde, olaya uygun düşen yargısal ve bilimsel görüşlerden yararlanılması, uygulamaya bir derinlik ve zenginlik kazandırır. Kuşkusuz, yargıç ve avukatların bu şekilde yapacakları ortak çaba ve katkı, Türk yargısının kalitesini önemli oranda artıracaktır. Yargının kalitesinin artışı, toplumun ortak yararıdır. Yargının kalitesinin yükselmesi, sonunda toplumun kalitesinin yükselmesidir. Hukuk devleti niteliği ve hukukun üstünlüğü ilkesi ile yargının etkinliği ve kalitesi arasında açık bağıntı vardır.
İster özel hukuk, ister ceza, ister idari, ister anayasa yargısı vs olsun, yargılama faaliyeti özü itibariyle, soyut hukuk kuralının somut olaya uygulanması ve somut olayın karara bağlanması, yani taraflar arasında uyulması zorunlu, sadece onlar bakımından hüküm ve sonuçlar doğuran “özel hukuk normunun” (HAFIZOĞULLARI, ..) oluşturulmasıdır. Yargıç ve/ya taraf avukatlarının, dava konusu ; a) somut olayı, yani dava konusu çekişmeli ve çekişmesiz maddi olguları veya maddi olgular bütününü, b) somut olaya uygulanacak hukuk kuralını, yargılama faaliyetinin bu iki ana elemanını iyi incelemeleri, belirlemeleri ve araştırmaları gerekir. Mahkemelerin çok sayıda davaya baktıkları, ağır iş yükü altında olduğu doğrudur. Bu mahkemelerin daha kaliteli iş yapmalarının özürü değildir.
Yargıç, aynı tip davalara baktıkça, bu davalarla ilgili önceki araştırmaları ve incelemelerinden edindiği bilgi ve deneyimlerden kazandığı birikim ve zenginlikle orantılı olarak uzmanlaşarak, bu tip davaların ana olasılıklarına konu anlaşmazlıkları giderek daha kaliteli kararlara ve ara olasılıklara konu anlaşmazlıkların yargılama faaliyetini ise giderek daha kolay ve daha isabetli karara bağlayacaktır. Yargıç, bu tür çalışmalarıyla, zamanla bu tip davalarda hukuk yaratma (içtihat) bilgi, deney ve becerisine kavuşacaktır. Bu suretle, yargının hız ve kalite kazanması sağlanacaktır.
Kuşkusuz, yargıç için söylenenlerin daha fazlası avukatlar için geçerlidir. Avukatlar, mesleki bilgi, deney ve becerileriyle, taraflarla ilk bağı kuran, iddia ve savunmayı oluşturan, dava malzemesini toplayan, yargılamada, duruşmada ve sonrasında, dava malzemesini işleyen ve değerlendiren, iddianın ve savunmanın kaliteli yapılmasını sağlayan, bu suretle, kararın kalitesini doğrudan etkileyen meslek insanlarıdır. Avukatların yargının kalitesindeki sorumluluğu, yargıcın sorumluluğundan daha fazladır. Çünkü, avukatların iş sayısı ve yükü mahkemelerin iş yükü ile karşılaştırılamaz, özellikle dava malzemesinin toplanması, iddia ve savunmanın oluşturulmasındaki yetki ve görevleri nedeniyle, yargının kalitesi açısından yargılama faaliyetindeki konumları ve sorumlulukları, yargıca göre öncelikli olmalıdır.

Bu açıklamalar, resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalar (ör. ceza, idari yargı davaları) da öncelikle geçerlidir. Gerçekten, bu tür davalarda, maddi gerçeği resen araştırmakla görevli olan yargıcın, yargılamayı resen yürütmesi, avukatın yargının kalitesindeki sorumluluğunu azaltmamaktadır. Ayrıca, ceza davalarında kamu adına kuşkunun yenilmesi ile görevli savcıların, yargının kalitesindeki sorumlulukları, avukatların sorunluluklarından da fazla olmak gerekir. Çünkü, kamu düzeninin korunmasını sağlamakla görevli olan savcılar, başta delillerin tam olarak toplanması, değerlendirilmesi, buna göre kamu davasının açılıp açılmaması, açılacak davalarda sanığın lehine veya aleyhine dava malzemesinin toplanması, işlenmesi ve buna göre kamu adına görüşte bulunmasıyla görevlidirler.


2. TARAFLARCA HAZIRLAMA İLKESİ
Taraflarca hazırlama ilkesi, maddi olguların ve delillerin taraflarca getirilmesidir 250. Mahkeme, taraflarca hazırlama ilkesine bağlı bir davada, resen, tarafların göstermediği olguları yargılamaya getiremez, inceleyemez, karara bağlayamaz ve taraflara göstermedikleri olguları hatırlatacak davranışlarda bulunamaz 251. Bu demektir ki, yargıç, bu ilkeye bağlı davaların yargılamasında, a) resen kanıt toplayamaz 252 ve değerlendiremez, b) taraflara talep konusu olmayan bir vakıa hakkında soru soramaz ve açıklama yapmasını isteyemez (HUMK 75/I,III). Örneğin, bir yargısal karara göre, dava konusu televizyonla ilgili mülkiyet hakkının ispat edilememesi üzerine, yargıç, resen, zilyetlik iddiasına dayanamaz 253.
3. YARGILAMA HUKUKUNDA ZAMANAŞIMI DEFİ VE SONUÇLARI
Zamanaşımı, kanunen belli süreler sonunda, alacağın dava edilmesini zayıflatan bir neden olmanın çok ötesinde 254, alacağı eksik borca dönüştüren 255 ve davaya bakılmasını engelleyen bir defidir 256.
Zamanaşımı süresinin geçmesi bir olgudur. Davalının zamanaşımı süresinin geçmesi olgusunu yargılamaya getirmesi yeterlidir 257. Tarafın bu olgunun adını yanlış belirtmesi, örneğin zamanaşımı yerine hak düşürücü süre denilmesi veya bu olguya uygulanacak hukuk kuralını yanlış bildirmesinin önemi yoktur258. Önemli olan zamanaşımı süresinin geçmesi olgusunun yargılamaya getirilmesidir. Çünkü, bu olgunun hukuki nitelendirilmesini yapmak mahkemelere aittir (HUMK 76) 259.
Mahkemenin, davalının bu olguyu yargılamaya getirmesi üzerine, öncelikle bu olgunun varlığını tesbiti gerekir. Çünkü, zamanaşımı süresinin geçtiği olgusunun varlığı ispatlanırsa, davaya devam edilemez 260. Zamanaşımı itirazı çözülmedikçe esasa geçilemez ilkesinin nedeni budur. Gerçekten, eğer, olayda zamanaşımı süresi olgusunun varlığı mevcutsa, yani zamanaşımı süresi geçmişse, davalının bu olguyu yargılamaya getirmesi üzerine, artık yargılamaya devam imkanı yoktur. Mahkeme, bu olguya dayalı olarak yargılamayı sona erdirir ve bu nedenle davanın reddine karara verir.
Zamanaşımı definin davaya yanıt süresi içinde yapılması gerekir 261. Davaya yanıt süresinden sonra yapılacak olan zamanaşımı defi, savunmanın genişletilmesi yasağına bağlıdır 262. Davacı, süresinde yapılmayan zamanaşımı define karşı koymalıdır, yani savunmanın genişletilmesine muvafakat etmemelidir, aksi takdirde, savunma genişletilmiş ve zamanaşımı defi yapılmış olur 263. Mahkeme, bu şekilde savunmanın genişletilmesi yoluyla yapılan zamanaşımı defini, davaya yanıt süresinde yapılmış gibi, öncelikle inceleyecek ve karara bağlayacaktır.
4. DAVA KONUSU OLGULARIN İSPATI VE DELİLLER
Davanın sebebi maddi olgulardır. Davada çekişmeli maddi olguların ispatı gerekir. İspat, dava konusu çekişmeli olguların varlığının veya yokluğunun tesbitidir. Dava konusu çekişmeli olguların ispatı için kullanılan araçlara delil (kanıt) denir. “Delil, davanın halline tesir edebilecek münazaalı hususları ispat için ikame olunur” (HUMK 238/I). “Delilin konusu, maddi vakıalardır” 264.
5. İSPAT YÜKÜ VE İSPATLA YÜKÜMLÜ TARAFIN BELİRLENMESİ
Davada çekişmeli maddi olgulardan hangilerinin hangi tarafça ispatının gerektiğinin belirlenmesine ispat yükü denilir. Bir davada ispat yükü, davanın taraflarından birisine düşebileceği gibi, davanın her iki tarafına da düşebilir. Çekişmeli maddi olgulardan hangilerinin hangi tarafça ispat edilmesi gerektiğinin belirlenmesi, iddianın ve savunmanın ispat edilip edilmesinin ve sonuçlarının belirlenmesi bakımından zorunludur.
İspat yükünün hukuki sonuçları, bu belirleme görevini zorunlu kılmaktadır. Çünkü, ispat yükü kendisine düşen taraf, iddiasını ispat edemezse, sonuçlarına kendisi katlanır 265. Gerçekten, hukuken, ispatlanmamış bir maddi olgu, var olmayan bir olguyla eşdeğerlidir 266. Bu demektir ki, mahkeme, davacının ispat yükü altında olduğu maddi olguları ispatlamasında davanın kabulüne veya ispatlayamamasında davanın reddine 267 karar verir. Mahkeme, davalının ispat yükü altında olduğu maddi olguları ispatlamasında davanın reddine veya ispatlayamamasında davanın kabulüne karar verir.
Bir yargısal kararda ispat yükünün belirlenmesi görevinin gerekçesi çok açık bir biçimde açıklanmıştır :

"Hakim, kendisine sunulmuş olan bir davada, uyuşmazlığın maddi olayların ispatı yönünde toplandığı bütün durumlarda, ilk iş olarak, davanın çözümlenmesi bakımından maddi olaylardan hangilerinin hangi delillerle taraflardan hangisi tarafından ispat edilmesi gerektiğini tespit etmek zorundadır. Böyle bir tespit işlemi yapılmadıkça, kural olarak, davacının iddiasını ve davalının savunmasını ispat edemediklerinden bahsolunamaz. Zira, tarafların iddia ve savunmalarının mahkemece kanıtlanmış sayıldığını ya da bu konuda kendilerine ispat yükü düşmeyeceğini kabul etmeleri tabiidir. Nihayet ispat edilecek yön bilinmedikçe bunun ispatı da düşünülemez" 268.


Gerçekten, mahkemeden, böyle bir belirleme yapmadıkça, iddianın veya savunmanın ispatı ve sonuçlarıyla ilgili doğru ve adalete uygun, sağlıklı bir karar vermesi beklenemez. Bu nedenle, mahkeme, hangi maddi olguyla ilgili olarak ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü belirlemekle 269 ve o maddi olguların o tarafça ispatını istemekle görevlidir. Mahkeme, bu görevini, çabukluk, ucuzluk ve basitlik ilkesi gereğince (HUMK 77) 270 tamamlamak zorundadır.

Mahkeme, soruşturmanın başında, çekişmeli maddi olgularla ilgili olarak ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü belirlemelidir. İspat yükü çekişmeli maddi olgularla ilgilidir. İspat yükü ile delil gösterilmesi farklı kavramlardır. İspat yükü, çekişmeli maddi olgulardan hangisinin ispatının hangi tarafa düşmesi ile ilgilidir ve delil göstermeden önce gelir.


Tarafların delil göstermeleri 271 zorunlu değildir. Ancak, ispat yükü altında olan tarafın, iddiasındaki haklılığı, yani davanın lehine sonuçlanması için, iddiasına konu maddi olguları ispatı zorunludur, aksi takdirde, dava aleyhine sonuçlanır. Gerçekten, ispat yükü kendisine düşen tarafın, iddiasına konu maddi olguları ispatı için mutlaka bu maddi olguların ispatını sağlayan delillerini tamamen göstermesi gerekir. İspat yükü kendisine düşen taraf, delil göstermezse, iddiasına konu maddi olguların ispatlanmaması söz konusu olur ve davası reddedilir.
Oysa, ispat yükü kendisine düşmeyen tarafın delil göstermesi zorunlu değildir, çünkü, çekişmeli maddi olguları ispatı yükümü yoktur. Ancak, ispat yükü kendisine düşmeyen tarafın, çekişmeli maddi olgularla ilgili olarak delil göstermesine bir engel yoktur. İspat yükü kendisine düşmeyen tarafın çekişmeli maddi olgularla ilgili olarak göstermiş olduğu kanıtlara, karşı kanıt denilmektedir (HUMK 239). Karşı kanıt göstermek, ispat yükünü üstüne almak değildir. İspat yükü kendisine düşmeyen taraf, göstereceği karşı kanıtlarla çekişmeli maddi olguların kendisi lehine olacak şekilde varlığını veya yokluğu ispat etmek suretiyle, davanın bir an önce sonuçlanmasını sağlar.
Görüldüğü üzere, tarafların ispat yükünün kendilerine düşmesine bakmadan çekişmeli maddi olgular üzerinde delil göstermeleri mümkündür. Mahkemenin, tarafların göstermiş oldukları delillerin incelemesi yükümü, ispat yükünü belirlemesi görevini yapmasına engel değildir 272. Yukarıda belirtildiği üzere, her iki yükümün nitelikleri farklıdır. Mahkeme, taraflar delillerini göstersin veya göstermesin ispat yükünü belirleme görevini yapmakla yükümlüdür. Çünkü, ispat yükü, delillerin çekişmeli maddi olguları ispatının ve sonuçlarının hangi taraf lehine olacağını ortaya koyar.

Gerçekten, ispat yükü kendisine düşmeyen tarafın karşı kanıt göstermesi mümkündür. Böyle bir durumda, yargıcın, tarafların tüm delillerinin toplaması gereği nedeniyle ispat yükünü belirlemesine gerek kalmadığı ileri sürülebilir. Ancak, karşı kanıtla iddianın ispatlanmaması durumunda, karşı kanıt gösteren taraf aleyhine karar verilemez. Sonucu itibariyle, mahkemenin, hatalı karar vermemesi, ispat yükünün kime düştüğünün belirlenmesine bağlıdır 273.


Mahkeme, tarafların gösterdiği delilleri, ispat yüküne göre incelemelidir. İspat yükü kendisine düşen tarafın delilleri, yargılamanın sonucunu belirlemesi bakımından öncelikle incelenmelidir. Gerçekten, bu tarafın delillerinin çekişmeli maddi olguları ispatlaması veya ispatlayamamasının anlaşılması durumunda, diğer tarafın delillerinin toplanmasına gerek kalmayabilir. Kuşkusuz, bir davada çekişmeli maddi olgularla ilgili olarak, her iki tarafa iddia ve savunmalarına konu maddi olguların ispatı yükü düşebilir. Bu durumda, mahkeme, tarafların delilerini ispat yüküne göre toplar ve değerlendirir.
Tarafların gösterdiği deliller, maddi olgularla ilgili çekişmeli duruma açıklık getirse bile, tarafların yasa yoluna başvurma haklarını kullanmaları ve kararın yasa yolunda denetimi bakımından, ispat yükünün belirlenmesinde hukuki yarar vardır 274. Çünkü, ispat yükünün yanlış belirlenmesi 275 veya ispat yükü belirlenmeden çekişmeli maddi olguların ispatlanmaması gerekçesiyle ispat yükü düşmeyen taraf aleyhine karar verilmesi, kararın bozulması nedenidir.
Böyle olunca, mahkemenin soruşturmanın başında, tarafların delillerini göstermiş olsun veya olmasınlar, çekişmeli maddi olgularla ilgili ispat yükünü belirleme görevini yerine getirmesi gerekli ve yararlıdır.


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin