Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Orijinal adı: Adab’us Salat Merhum İmam Humeyni (r a) Yayımlayan: İmam Humeyni’nin (r a) Eserlerini



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə60/68
tarix27.07.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#60516
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   68

İrfani Bir Uyarı


Bilmek gerekir ki kamil veli olan son Peygamber (s.a.a), kendisindeki ism-i a’zam’ın batınları, bütün işleriyle Hakk’ın onda örtünmesi itibariyle, leylet’ül Kadr’dir. Ayni şekilde hakikat güneşinin zuhuru ve tecelli ufkundan kapsamlı ismin ortaya çıkışı itibariyle de leylet’ül Kadr’dir. Nitekim yevm’ül kıyamet ise onun bizzat kendisidir.

Özetle o mukaddes zat, Kadir gecesi ve gündüzüdür. Kıyamet günü de Kadir gecesidir. O halde diğer mazharlar arasından sadece ay ve bu tam mukaddes mazhardan da gece diye bahsedilmesi, belki de ayların ve yılların başlangıcının, gündüz ve gece olması hasebiyledir. Nitekim vahid de sayıların başlangıcıdır. Peygamber de ism-i a’zam olan hakikatin batınıyla, diğer isimlerin mebdeidir. Kendi tecellisi ve sabit tecessümüyle temiz ağacın aslı ve diğer tecessümlerin mebdeidir. Düşün, tanı ve ganimet bil.

Allah-u Teala’nın, “Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler” ayetinde de doğru bir takım konular vardır ki, onlardan bazısına özetle işaret edeceğiz.

Birinci husus: Allah-u Teala’nın meleklerinin çeşitlerini zikretmek, özetle onların hakikatine işarettir. Bil ki muhaddisler ve araştırmacılar arasında meleklerin soyut veya somut oluşu hakkında ihtilaf vardır. Filozofların, araştırmacıların tümü ve fakihlerden araştırmacıların çoğu, meleklerin düşünen soyut nefse sahip olduklarına inanmışlardır ve bu konuda da güçlü deliller ortaya koymuşlardır. Bir çok rivayetlerden ve ayet-i kerimelerden de meleklerin soyut olduğu istifade edilmektedir. Nitekim araştırmacı muhaddis, Mevlana Muhammed Taki Meclisi (Merhum Meclisi’nin babası) Şerh-i Fakih’te bazı rivayetlerin altında bu rivayetlerin düşünen soyut nefse delalet ettiğini beyan etmiştir.1 Bazı büyük muhaddisler de soyut olmadığına inanmışlardır. Getirdikleri nihai delil de şudur ki, soyut olduklarına inanmak, şeriata aykırıdır. Zira onlara göre Hak Teala'nın mukaddes zatından başka hiçbir varlık soyut değildir. Oysa bu görüş çok zayıftır. Zira onların bu görüşünün başlıca iki temeli vardır. Birincisi alemin zamansal ortaya çıkış olayıdır. Onlar Hakk’tan başka bir varlığın soyut olmasının buna aykırı olduğunu sanmışlardır. Diğeri de Hak Teala’nın irade sahibi fail oluşudur. Onlar bunun da akıl ve melaiketullah aleminin soyut oluşuna aykırı olduğunu sanmışlardır. Bu her iki mesele de yüce ilimlerde beyan edilmiştir. Ve bu tür meselelerin soyut varlıklarla çelişmediği, orada açıklığa kavuşmuştur. Hatta düşünen soyut nefsin yokluğuna, akıl ve melaiketullah aleminin imkansızlığına inanmak, bir çok ilahi meselelere ve sayısız hak inançlara aykırıdır. Ama şu anda bunları beyan etmek mümkün değildir. Alemin zamansal ortaya çıkışı bu grubun sandığı gibi zamansal ortaya çıkış meselesinin aslına aykırıdır. Bundan da öte, bir çok ilahi kaidelerle de çelişmektedir.

Yazara göre hak olanı, akıl ve nakil ile de uyumlu olanı Allah’ın melekleri için çeşitli türlerin olduğudur. Onlardan bir çoğu soyuttur ve bazısı da berzahî ve cismanî surete sahiptir: “Rabbinin ordularını sadece O bilir.” 1 Meleklerin türleri tümel bölüştürme hasebiyledir ve de melekuti varlıkların iki kısım olduğu söylenmiştir. Onlardan birinin cisimler alemiyle hiçbir ilintisi yoktur. Ne hulili ve ne de tedbiri bir bağlantı içinde değillerdir. Diğeri de bu ikisinden birisiyle irtibatı olanlardır.

Birinci tür iki kısımdır. Bir kısmına “müheymine melekler” denmektedir ve onlar cemilin cemalinde kaybolan ve celilin zatında hayrete düşen meleklerdir. Bunlar diğer yaratıklardan habersiz ve diğer varlıklara asla teveccüh etmemektedirler.

Allah’ın veli kulları arasında da böyle bir grup bulunmaktadır. Tıpkı bizim tabiatın zulmanî denizinde boğulduğumuz ve bizzat zahir ve her zuhurun kaynağı olduğu halde Zülcelal olan zattan ve gayb aleminden tümüyle gaflet ettiğimiz gibi. Ama onlar alemden ve alemde olan her şeyden gaflet ederek Hakk’a ve cemilin cemaline yönelmişlerdir. Rivayetlerde de yer aldığı üzere Allah’ın bir takım yaratıkları, Allah’ın Adem ve İblis’i yarattığından bile haberdar değillerdir.2

İkinci kısmı ise Allah-u Teala’nın, vücut rahmetinin vasıtaları kıldığı kimselerdir ve onlar varlıklar zincirinin temelleri ve şevklerinin nihayetidir. Bu gruba ceberut ehli denmektedir. Öncüsü ve reisleri de ruh-i azamdır (en büyük ruhtur) “Melekler ve ruh nazil olur” ayeti de belki de Allah’ın meleklerinden bu gruba işarettir. Meleklerden olmasına rağmen Ruh’un ayrıca zikredilmesi de, onun azameti sebebiyledir. Nitekim, “Melekler ve ruh sıraya dizildiği gün”3 ayeti de buna işaret etmektedir. Bir itibarla da ruha kalem-i a’la (en yüce kalem) denmektedir. Nitekim şöyle buyurulmuştur: “Allah’ın yarattığı ilk şey kalemdir”1 Bir itibara göre de akl-i evvel denmektedir. Nitekim şöyle buyurulmuştur: “Allah’ın yarattığı ilk şey akıldır.”2 Bazıları ise ruhun Cebrail olduğunu kabul etmektedirler. Filozoflar ise Cebrail’i, kerrubin meleklerinin sonuncusu kabul etmekte ve Ruh’ul Kudus olduğunu söylemekte ve ruhu, kerrubin meleklerin evveli saymaktadırlar. Rivayetlerden de istifade edildiği üzere ruh’ul a’zam (en büyük ruh) cebraildendir. Nitekim Kafi’de yer aldığı üzere Ebu Basir şöyle demektedir: İmam Sadık’a (a.s), “Sana ruhu soruyorlar. De ki ruh Rabbimin emrindendir” ayetini sordum, şöyle buyurdu: “Cebrail’den ve Mikail’den daha büyük bir yaratıktır. O Resulullah (s.a.a) ve İmamlar (a.s) ile birlikteydi ve o melekuttandır.”3

Bazı rivayetlerde de yer aldığına göre “Ruh, meleklerden değildir ve belki de onlardan daha büyüktür.”4 Belki de ruh Kur’an ve rivayetlerde iki anlamda kullanılmaktadır. Nitekim terminolojistlerin nezdinde de bunun çeşitli anlamları vardır. Bir ruh, meleklerin türündendir. Nitekim melekuttan olduğu buyurulmuştur. Bir ruh da, bizzat velilerin kendisidir, meleklerden değildir ve onların en büyüğüdür. O halde mübarek Kadir suresindeki ruh, belki de Kadir gecesindeki nüzulü itibariyle ruh-i emin’den ve ruh-i a’zam’dan ibarettir. “Senden ruhu soruyorlar”5 ayetindeki ruh ise, kemal mertebesinde Cebrail’den ve diğer meleklerden daha büyük olan insanî ruhtur. O da emir alemindendir ve bazen de mutlak emir olan meşiyyet ile ittihat halindedir.

Allah’ın meleklerinden diğer bir kısmı ise, cismaniye varlıklara müvekkeldir ve bunları idare edendir. Onların da çok türleri ve sayısız grupları vardır. Zira düşük veya yüce, göksel veya elementsel her varlık için, melekutî bir suret vardır. Bu sureti ile melaiketullah alemine bağlıdır ve Hakk’ın orduları ile ilişki halindedir. Nitekim Hak Teala şu ayette, eşyanın melekutuna işaret etmektedir: “Her şeyin melekutunun elinde olduğu ve kendisine dönülen Allah münezzehtir.”1

Resulullah da (s.a.a) rivayet edildiği üzere meleklerin çokluğu hakkında şöyle buyurmuştur: “Gökler feryat etmiştir ve de feryat etmesi gerekir. Zira gökte meleklerin secde veya rüku halinde olmadığı bir adımlık yer yoktur.”2

Bir çok rivayetler de meleklerin çokluğu ve türlerinin fazlalığı açısı ifade edilmiştir.3

İkinci husus ise Allah’ın meleklerinin emir sahibine nazil oluşunun keyfiyetinin beyanı hakkındadır.

Bil ki ruh-i a’zam, Allah’ın meleklerinden en büyük yaratıktır. Yani ilk aşamada Allah’ın meleklerindendir. Ama hepsinden daha büyük ve daha yücedir. Allah’ın ceberut alemindeki soyut varlıklar, kendi makamlarını aşmazlar. Cisimler hakkındaki iniş ve yükseliş, onlar hakkında düşünülemez. Zira soyut varlıklar, cisimlerin özelliklerinden münezzehtir. O halde onların kalp veya göğüs veya velinin müşterek hissi mertebesinde, yeryüzünde, Kabe’de Resulullah’ın kabri etrafında ve Beyt-i Mamur’da tenezzülü, melekuti veya mülki temessül yoluyladır. Nitekim Hak Teala Ruh’ul Emin’in Meryem’e (a.s) nazil oluşu hakkında şöyle buyurmuştur: “Ona kamil bir insan şeklinde tecelli etti.”4 Nitekim kamil veliler için de melekutî temessül ve ruhi zuhur mümkündür. O halde Allah’ın meleklerinin, mülk ve melekuta temessül şeklinde müdahale gücü vardır. Kamil evliyaların da zahirden batına rucu etme ve tecelli şeklinde, melekut ve ceberuta müdahale gücü vardır. Melekuti veya ceberuti veya melekuti soyutlardan olan soyut varlıkları anlayan ve varlığın aşamalarını, mahzarlarını, batının zahire ve zahirin batına nispetini tasavvur eden kimseler için bu konuyu onaylamak kolaydır.

Bilmek gerekir ki ceberut ve melekut varlıklarının kalp, göğüs ve beşer hissine tecellisi, sadece beşeriyet ölçüsünden çıkışı ve alemler ile uyumu akabinde mümkündür. Aksi taktirde nefsin; mülki tedbirlerle meşgul olduğu ve diğer alemlerden gaflet ettiği taktirde, bu müşahadeleri ve temessülatı görmesi mümkün değildir.

Evet, bazen velilerden birinin işaretiyle, nefsin bu alemden vazgeçmesi hasıl olmaktadır ve liyakat gücüyle gayb alemlerinden manevi veya şekli idrakler hasıl olmaktadır. Bazen de bir takım işler sebebiyle, örneğin insan için tabiattan insiraf hasıl olmaktadır ve de gayb aleminden bir örneği derketmektedir. Nitekim Şeyh’ul Reis Beytullahı hacceden ve cehennem ateşinden kurtuluş beraatini alan o sade kimsenin hikayesini nakletmektedir. Şeyh Arif Muhyiddin de bu olayın bir benzerini nakletmiştir.1 Bunlar nefislerin mülk aleminden insirafından ve melekuti teveccühündendir. Bazen de kamil velilerin nefisleri, alemlerden soyutlandıktan, ruh’ul a'zam’ı veya diğer melaiketullahı müşahade ettikten sonra, nefsin gücü vasıtasıyla kendine gelmekte, gayb ve şehadeti korumaktadırlar. Bu durumda bütün alemlerde, anında ceberuti hakikatleri müşahade etmektedirler. Bazen de bizzat kendi kamil velinin kudretiyle, meleklerin nüzulü hasıl olmaktadır. Allah daha iyi bilir.

Üçüncü husus ise şudur ki leylet’ul Kadr Resulullah’ın (s.a.a) ve Hidayet İmamları’nın mükaşefe gecesidir. Bu açıdan da melekut gaybinden, bütün mülki işler onlar için keşfolmaktadır. Her işe müvekkel melekler onlar için gayb ve kalb aleminde zahir olmaktadır. Yaratıklar için yıl boyunca taktir edilen ve düşük ve yüce levhalarda yazılan bütün işler, melekuti kitaplar ve varlıksal şekiller olarak onlara keşfolmaktadır. Bu mükaşefe, tabiat aleminin bütün zerrelerini ihata eden melekuti bir keşiftir. Dolayısıyla insanların hiçbir işi, Veliyy-i Emr’e gizli değildir. Onlar için bir gecede bir yılın işleri, bir halde zamanın bütün hususları ve bir anda mülki ve melekuti bütün takdirlerin ve tedricen yıl boyunca bütün günlük işlerin icmal ve tafsil şeklinde keşfolması, aykırı bir şey değildir. Örneğin Kur’an’ın nüzul keyfiyeti hakkında hadislerde yer aldığı üzere, toplu olarak Beyt’ül Mamur’da ve 23 yıl boyunca Resulullah’a nazil olmuştur.1 Beyt’ül Mamur’a giriş de Resulullah’a nazil oluştur.

Özetle bazen Veliyy-i Emr, mele-i alaya, yüce kalemlere ve soyut levhalara ittisal eder ve ezeli ve ebedi olarak bütün varlıkları tam bir keşifle keşfeder. Bazen de düşük levhalara ittisal hasıl olur. Bir müddet mukadder olanı keşfeder. Bütün varlık sayfası da onun velayetinde hazırdır. Vaki olan her iş, onun gözünün önünden geçer.

Rivayetlerde amellerin Veliyy-i Emr’e arz edilmesi yer almıştır. Her Pazartesi ve Perşembe günü ameller Resulullah’a ve Hidayet İmamları’na arz olur. Bazı rivayetlerde de yer aldığına göre her sabah ve bazılarında da her sabah ve akşam kulların amelleri onlara arzedilir. Bunlar da icmal, tafsil, cem’ ve tefrik hasebiyledir. Tefsir-i Burhan ve Safi gibi çeşitli tefsirlerde konu ile ilgili olarak ismet ve taharet Ehl-i Beyt’inden rivayetler nakledilmiştir.2

O gece tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” Yani bu mübarek gece, her türlü kötülüklerden, belalardan ve şeytani afetlerden, tan yeri ağarıncaya kadar esenliktir. Veya Allah’ın velilerine ve itaat ehline esenliktir veya tan yeri ağarıncaya kadar onlarla görüşen Allah’ın melekleri, Hak Teala tarafından onlara selam gönderir.




Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin