Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Orijinal adı: Adab’us Salat Merhum İmam Humeyni (r a) Yayımlayan: İmam Humeyni’nin (r a) Eserlerini


Beşinci Bölüm Başını Rukudan Kaldırma Hususunda



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə63/68
tarix27.07.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#60516
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   68

Beşinci Bölüm

Başını Rukudan Kaldırma Hususunda


Vukuftan dönmenin sırrı, esmai kesrettedir. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “Tevhidin kemali ondan sıfatı nefyetmektir.1 Zira esmai fenadan sahv halinin husulünden sonra, sâlik olan kul, kusur ve suçunu müşahede eder. Adem’in hatasının nedeni –ki zürriyeti onu telafi etmelidir- ağacın batını olan esma-i kesretlere teveccühtü. Zürriyeti olan kendi hatası ile kendi aslı olan Adem’in hatasını anladığı zaman da, boyun bükme makamını ve noksanlığını anlar. Böylece de kibriya hazretinde, kanatları germekten ibaret olan hatasını ortadan gidermeye hazırlanır ve bu makamı selbeder. Rükudan sonra tekbir getirerek esmai kesretleri ortadan kaldırır. Eli boş olarak zillet, meskenet ve aslı topraktan olma makamına teveccüh eder. Bunun önemli adapları ise, makamın büyük tehlikesini derketmek, tam tezekkür yolunu kalbe tattırmak, Hz. Zat’a teveccühte mücahadeye girişmek, kendine teveccühü, hatta kendi zillet makamına teveccühü terketmektir.

Bil ki ey Aziz! Hazret-i Hakk’ı tam tezekkür ve o Mukaddes Zatl’a kalbin batınına mutlak teveccüh, kalbin batınî gözlerinin açılmasına sebep olur ve onunla da velilerin göz nuru olan Allah’ı mülakat haleti hasıl olur: “Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz.”1



Altıncı Kısım

Secdenin Adab ve Sırlarına Kısa Bir İşaret

ve Bunda Birkaç Bölüm Vardır

Birinci Bölüm

Toplu Sırrı Beyanında


Bu sır irfan ashabı ve kalp erbabı nezdinde, kendini terketmek, Allah’tan gayrisinden yüz çevirmek ve balığın karnına girmekle hasıl olan Yunusi miracla, hicabı görmeksizin kendi aslına teveccühün hasıl olmasıdır. Başını toprağa dayamakta ise; toprağın kalbinin batınında ve tabiat aleminin aslında cemilin cemalini görmeye işaret vardır.

Bunun kalbi adabı ise; kendi hakikatinin ve vücudunun köklerini elde etmek, en önemli nefis sultanının merkezi ve ruhun arşı olan kafasını, mukaddes makamın en yakın yerine koymak ve Malik’ul Müluk’un kutsal aleminin toprağını görmektir.

O halde sucudi durumun sırrı kendinden göz yummaktır. Başını toprağa koyma edebi ise, en yüce makamlarını gözden uzaklaştırmak ve topraktan daha düşük görmektir. Eğer kalpte namazsal durumlar hasebiyle kendilerine işaret edilen iddialardan bir sebeb olursa, bu marifet ehli nezdinde nifaktır. Zira bu makamın tehlikeleri en büyük tehlikelerdir. Allah’a doğru sülûk eden kimsenin zatî tabiatı ve kalbi fıtratıyla, celil ve yüce olan Hakk’ın inayetine sarılması ve zillet ve meskenetle kusurlarının bağışlanmasını dilemesi gerekir. Bu da bizim gibilerin erişemeyeceği ve uhdesinden gelemeyeceği önemli bir makamdır.

Biz Sırru’s Salat risalesinde bu makamları detaylıca zikrettik. Dolayısıyla bu risalede bundan sakınıyoruz ve adabı hakkında Misbah’uş Şeria’da yer alan bu rivayeti nakletmekle yetiniyoruz.



İkinci Bölüm


Misbah’uş Şeria’da yer aldığına göre İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:1 “Allah’a yemin olsun ki ömründe bir defa bile olsun secdenin hakikatini yerine getiren kimse hüsrana uğramaz. Bu kendisini terketme halinde Hak’la halvet eden, ama aldatan kimseler gibi sadece zahirde halvetle ünsiyet kuran, hakikatte ise Hakk’tan ve Allah-u Teala’nın; bu alemde Hak’la ünsiyetten ve o alemde rahatlıktan ibaret olan, secde edenler için hazırladığı nimetlerden gafil olan kimseler ise, kurtuluş yüzünü göremezler. Ayrıca secdede Hak Teala’ya güzellikle yakınlık dileyen kimse, asla uzak düşmez ve secde haletinde edepsizlik eden ve kalbini Hakk’tan başkasına bağlayarak saygınlığını yitiren kimse, asla Hak Teala’ya yaklaşamaz. Şimdi secdenin bazı sırlarını bildiğine göre, Hak Teala’nın mukaddes dergahında mütevazi ve zelil olan kimseler gibi secde et, kendi noksanlık ve çaresizlik haline bak. Bil ki yaratıkların ayakları altındaki topraktan ve herkesin iğrendiği nutfeden yaratıldın.

İnsan önceden zikredilen bir şey olmadığı halde sonradan yaratılmıştır. Allah-u Teala secdenin unvanını kendine yakınlaşma olarak karar kılmıştır. Yakınlaşma; kalp, sır ve ruhladır. O halde Hakk’a yakın olan kimse Hakk’tan gayrisinden uzaklaşır. Zahirde secde de, her şeyden el çekmek ve gözün gördüğü her şeyden yüz çevirmekle olur. Batında da bu iş böyledir. Dolayısıyla kalbi namazda Hakk’tan gayrisine bağlanan kimse, o şeye yakınlaşır, Hakk’ın irade ettiği şeyden ise uzaklaşır. Nitekim Hak Teala şöyle buyurmuştur: “Biz kul için iki kalp karar kılmadık” Nitekim Resulullah da Allah-u Teala’nın şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “Ben bir kulun kalbinde bana itaatin ihlas sevgisini ve rızamı elde etme isteğini bulacak olursam bizzat işlerini yürütmeyi üstlenirim ve işlerini tedbir ederim. Benden gayrisiyle meşgul olan kimse ise alaycılardan sayılmaktadır ve ziyan edenlerin kitabına yazılmaktadır.”1

Üçüncü Bölüm


Bir hadiste de yer aldığı üzere, “Yüce Rabbinin adını tesbih et”2 ayeti nazil olunca Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bu ayeti rukuda okuyunuz.” Ayrıca Allah-u Teala, “Yüce Rabbinin adını tesbih et.”3 ayetini nazil kılınca da Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bu ayeti secdede okuyunuz.”4 Kafi’de yer alan bir hadiste de şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kendisi için seçtiği ilk isim el-Aliyy ve el-Azim’dir.” 5 Belki de bu el-Aliyy’den maksat zatî isimlerdeki ilk el-Aliyy’dir ve el-Azim de sıfatı isimlerdeki ilk el-Azim’dir.

Bil ki secde de namazın diğer durumlarında olduğu gibi bir halet, bir zikir ve bir sır vardır. Kamil kimseler için bu işler, bu kitapta beyanına işaret edildiği gibidir ve daha fazla bilgi vermek uygun değildir. Orta dereceli kimseler için ise onun şekli tevazu göstermek, kibirlenmeyi ve bencilliği terketmektir. Müstahaplardan biri olan ve terkinin de ihtiyata aykırı bulunduğu burnuna su çekmek de tevazu, tezellül ve alçak gönüllüğünün kemalini izhar etmektir ve kendi aslına teveccüh etmek, kendi durumunu hatırlamaktır. İdrak mahalli, harekete geçme ve kudret zuhurunun yeri olan bu yedi veya sekiz zahiri organı; meskenet ve zillet toprağına dayamak da tam teslim olmanın, bütün güçlerini takdim etmenin ve Ademi hatadan çıkmanın alametidir.

Bu anlamları kalpte hatırlamak güçlenince, yavaş yavaş kalp ondan etkilenir, bir halet ortaya çıkar ve bu halet de kendinden kaçmak ve bencilliği terketmektir. Bu haletin neticesi ise ünsiyet haletinin husuludur; bunun ardından ise tam halvet hasıl olur ve tümel sevgi ortaya çıkar.

Secdenin zikrine gelince, tavsiften tenzih ve emre kıyamdan ibaret olan tesbihten veya esmai teksirden tenzihten ya da tevhidî tenzihten ibarettir. Çünkü tevhid tef’ildir ve o da kesretten vahdete gitmektir ve bu da teksir ve şirkten uzak değildir. Nitekim zatî yücelikleri tavsif ve tahmid (hamdetmek) de bu anlamlardan uzak değildir.

el-Aliyy kelimesi zatî isimlerdendir. Kafi’de yer alan bir rivayete göre de Hak Teala’nın kendisi için seçtiği ilk isimdir. Yani evvela zatın kendisi için tecellisidir. Sülûk eden kul da bu makamda kendinden fani olup alemdeki her şeyi terkedince, bu zatî tecelliyle övünür. Bil ki ruku, birinci ve secde ise ikincidir ve onlardaki tesbih ve tahmid de farklıdır. Hakeza bu her iki makamdaki rab da farklıdır. Zira marifet ehlinin dediği gibi rab kelimesi, üç itibarla zatî, sıfati ve efali isimlerdendir. O halde “elhamdülillahi rabbil alemin” cümlesindeki rab, kıyam makamı münasebetiyle fiiliye isimlerindendir ve de efali tevhid makamıdır. Rukuda ise rukunun sıfat tevhidinin makamı olması münasebetiyle sıfatî isimlerdendir. Secdede ise secdenin zatî tevhit makamı olduğu münasebetiyle, zatî isimlerdendir. Tesbih ve tahmid ise bu makamların her birinde vaki olunca o makamla ilgilidir.1


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin