Siyasal küLTÜR – kriz etkiLEŞİMİ ÇERÇevesinde türk siyasal küLTÜRÜNÜN kriz alanlari


Siyasal Kültür ve Kriz Etkileşimi



Yüklə 0,72 Mb.
səhifə13/26
tarix26.07.2018
ölçüsü0,72 Mb.
#59594
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   26

Siyasal Kültür ve Kriz Etkileşimi

Siyasal kültür kavramının açıklama alanını üçlü bir ayrımla oluşturulmaya çalışılmıştır. Böylelikle siyasal kültürün oluşmasında ve değişmesinde etkili üç ana eksen ortaya konmuştur. Siyasal kültürün nesnel ve öznel yanlarını bu biçimde açıklamak, konunun ilerleyen bölümlerinde bulgusal siyasal kültür incelemelerinde kuramsal temel oluşturacaktır.


Son olarak tüm alanların, genel bir biçimde siyasal kültür üzerindeki etkilerini, yapılan açıklamalar ve çizilen şekilleri birleştirerek şöyle bir genel şekle ulaşılmıştır:
Şekil-4: Siyasal Kültür ve Kriz Etkileşimi





E: Eski denge / Y: Yeni denge
Şekil-4’ten de anlaşılacağı üzere iktisadî alanın eski (E) dengeden yeni dengeye (Y) doğru kaydığında, toplumsal alana etki yapmakta ve toplumsal alanda da denge değişikliği olmaktadır, toplumsal alanın araçlarıyla yapılan etki sonucu siyasal alan döngüsel kriz süreciyle yeni dengeye taşınmaktadır. Siyasal kültür ise bu üç sürecin birlikte etkileşimi sonucu etkilenmekte ya da değişmektedir. Bir başka anlatımla, kriz, siyasal kültürü yeni dengeye taşımaktadır. Bu taşıma işlevi ise iktisadî, toplumsal ve siyasal olmak üzere üç ana inceleme alanına indirgenebilmektedir.
Belirtilen etkilenme sıralaması değişebilecektir. İktisadî yapının başlatıcı olarak konumlandırılması, altyapısal etkenlerin toplum düzeni üzerindeki etkisinin diğer alanlara göre çok daha belirgin ve etkili olmasından kaynaklanmaktadır. Ama aynı zamanda, şekilden de anlaşılacağı üzere yeni siyasal denge de iktisadî alan üzerinde itici olabilecektir. Toplumsal alanının siyasal alandan önce gelmesi, siyaset alanının değişime genellikle en son ayak uyduran alan olmasından kaynaklanmaktadır. Bu iki alan da koşullara göre yer değiştirebilecektir.
Üçüncü bölümde bu şablon, Türkiye’ye uyarlamaya çalışılacaktır. Yukarıdaki şekilde siyasal kültürün krizle olan etkileşim alanları, birer soyutlama biçimindedir. Ancak bu alanları açıklamaya çalışırken, belli noktaları ön plana çıkartarak, hangilerine öncelik verileceği belirtilmiştir. Bu alanlar içinde belli olguların ve alt-alanların seçilmesindeki temel belirleyici ise modernleşme ve moderniteye geçiş süreci olmuştur. Bu bağlamda, iktisadî alan için toplumun temel üretim biçimi ve iktisadî örgütlenişi öne çıkarken; toplumsal alanda aydınlar/seçkinler diyebileceğimiz bir zümre ve siyasal alanda ise devlet ve onun meşruiyeti, temel inceleme alanı olarak öne çıkmıştır. Böylelikle, Türk siyasal kültürünün krizle olan etkileşiminde önemli olan üç ana eksen de belirlenmiştir. Bunlar; iktisadî yapı, seçkinler ve devlet olarak sınıflandırılabilecektir.



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRK SİYASAL KÜLTÜRÜ VE KRİZ




I.TARİHSEL AÇIDAN TÜRK SİYASAL KÜLTÜRÜNÜ BİÇİMLENDİREN ETKENLER

Türk siyasal kültürünün tarihsel açıdan oluşum sürecinde üç ana eksenin önemli olduğunu düşünülmektedir. Bunlar, Orta Asya ‘dan Anadolu’ya taşınan gelenek, İslamiyet ve İmparatorluk süreçleridir.1 Her üç süreç aynı zamanda kronolojik olarak birbirini izlediğinden, her biri bir öncekinin mirasını taşımaktadır. Türklerin, İslamiyet’i kabulünden sonraki siyasal kültürlerinde Orta Asya kültürü değişikliklere uğramış ve birçok yönden farklılaşmıştır; ancak bazı özelliklerini İslamî bünye içinde korumuştur. Aynı biçimde imparatorluk döneminde hem Orta Asya geleneği bir biçimde yaşamış hem de İslamiyet’in dünya algılayışı yaşamıştır.



    1. Orta Asya

Eski Türklerde, siyasal kültürün esasını oluşturan egemenlik anlayışının temeli, Tanrı’dan gelmektedir. Hunlar’da, Göktürkler’de ve Uygurlar’da, han (kağan), iktidarını doğrudan doğruya Tanrı’dan almaktadır.2 Ancak burada bir noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Tanrı (Gök-Tanrı), bu yetkeyi tek tek kişilere ve belirli bir zamanda verilmiş değildir; bu yetki “aile”ye verilmiştir.3 Egemenlik Tanrı tarafından aileye verildiğine göre, egemenlik aile içindeki tüm erkek çocuklara tanınmıştır. Çoğunlukla eşit olan bu paylaşımdan dolayı “ülüş” sistemi adı verilen, ülkenin oğul ve erkek kardeşler arasında paylaşılması geleneği Orta Asya’da kurulan Türk devletlerini kısa ömürlü yapmıştır.4


Devlet bu yüzden, genellikle bazı güçlü kağanlar döneminden sonra parçalanmaktadır. Bu dönemde ise kağan, göçebe feodalizminin güçlü beyleri tarafından bir ölçüde denetlense de mutlak bir hükümdardır.5 Kağan, iktidarını tanrısal bir kaynağa dayandırmakta, kendine çeşitli unvanlar vermektedir.6 Şunu da ifade etmek gerekir ki siyasal kültürün meşruiyet kaynaklarının başında din, yani Şamanizm gelmektedir. Şamanlık, kandaş toplumların örgütlenmesini açıklayan toplumsal bir temeldir. Şamanlık toplumsal birlikteliği ve kolektif eylemi desteklerken; gelenek de onu desteklemiştir. Gelişimi itibarıyla, avcılığın manevî mirasını devralmış, Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir parçası olmuştur.7 Ancak daha ziyade, sınıfsız sayılabilecek klan ve kabile düzeyindeki topluluklar için geçerli olan Şamanizm, Türkler büyük göçebe hakanlıklar kurdukça -din algılayışları değiştiğinden- zamanla değişmiştir. Nitekim, bu hakanlıkları kurduktan sonra egemenlik bölgelerindeki inançları ve buna bağlı olarak ürettikleri düşünceleri eski totemik Şamanlıktan ayrıdır. Gök tanrı inancı da böyle değişime uğramış bir inancın ürünüdür.8
Kendini Tanrı tarafından seçilmiş olarak gören ve kabul ettirten kağan, yine Tanrı’nın emri ile dünyanın bütün ülkelerini yönetmeyi kendinde hak görmektedir.9 İşte tam bu noktada Türk siyasal kültürünü yakından etkileyecek bir sav ortaya atılmaktadır. Türklerin dünyaya egemen olma, bir başka ifadeyle “cihan hakimiyeti” düşüncesi bu temel inanıştan beslenmektedir.
Turan, bu anlayışın Türklerdeki ulus bilincini oluşturduğunu dile getirmekte, savaşları da ulusun çıkarı ve devletin korunması doğrultusunda yaptıklarını savlamaktadır.10 Bu anlatıma bakılırsa Türklerin siyasal kültüründe önemli bir yere sahip olan bu anlayış, siyasal alanın önemli bir belirleyici olacaktır.
Bu anlatımlara Berktay karşı çıkmakta, Türklerin bu dönemdeki toplumsal örgütlenişinin ve kültürünün; millet olma gibi, cihan hakimiyeti ideali gibi anakronik ifadelerle tanımlanamayacağını dile getirmektedir. Ona göre, saf bir Türk ırkının varlığı, Orta Asya’nın bilinen ilk dönemlerinde, kabilelerin birbirinden görece daha ayrık yaşadığı dönemlerde dahi kanıtlanamamaktadır. Bu bağlamda, Orta Asya Türklerinin sonradan farklı coğrafî bölgelere dağılan kollarını birleştirip “cihan egemenliği” ideali etrafında birleştirilmesi savı, efsanevî bir özellikten başka bir şey taşımamaktadır.11 Yukarıda belirttiğimiz bu ülkü ile imparatorluk dönemindeki anlayışı birleştirme çabası tartışmalı bir hâl almaktadır. Ancak sonuçta, fetihçi bir siyasetin izlendiği inkâr edilemeyecektir.
İlkel toplumların insanı her şeyden önce bir klana olan mensubiyetiyle tanımlanmaktadır. Klan dışındaki herkes ilke olarak düşmandır. Daha sonraları özel mülkiyetin gelişmesiyle, toplumsal farklılaşma ortaya çıkınca, klanların birleşmesiyle ortaya çıkan kabile şefine bağımlılık olmuştur. Bundan dolayı da modern bir toplumun aidiyet kavramı olan millet bilincinden söz etmek bu toplumlar için olanak dışıdır. O dönemdeki Türk kavimlerinin tüm bozkırı ele geçirme idealleri vardır; ancak bu aşkın bir bilinçten değil, doğrudan doğruya maddî yaşam koşullarının bir dayatmasından kaynaklanır. Bu dönemdeki çatışmalar sonucunda kabileler arası bir barışa gerek vardır. Çünkü savaş durumu hem göçebeliği engellemekte hem de ticaret yollarından alınacak kâr paylarını düştürmektedir. Sonuç olarak, bozkır boşluğunu cihan olarak algılamanın dışında bir amacı olamayan bir kavme, ne bir ideal ne de devlet olma vasfı yüklenemeyecektir.12
Siyasal kültürün oluşmasındaki yapıyı Berktay, kavramlaştırmalarını Marksist geleneğin esaslarına göre yaparak şöyle özetlemektedir:13


  • Türkler devlet kurmakta diğer birçok kavme kıyasla oldukça geç kalmıştır.

  • Türklerin Orta Asya’da oluşturdukları organizasyonlar, devlet değildir.

  • Ancak Türkler içinde sınıflaşma o zamandan beri baş göstermiştir.

  • Türkler X.-XI. Yüzyılın Karahanlılar ve Selçuklular eşiğinde, devlet olmaya bu sınıflaşma ve sömürü sayesinde ulaşmışlardır.

Bu görüşlerden ortaya çıkan duruma göre en azından Türk siyasal kültürünün oluşumunda Orta Asya’nın ciddî rolünün olduğu inkâr edilmemelidir. Hangi bakış açısıyla bakarsak bakalım, Türklerin devlet kurmaya doğru hızla ilerlediklerini gözlemleyebiliriz. Ayrıca Türklerin iktisadî yaşamını göçebe-çobanlığı ve fetih ekonomisi olarak tanımlayan yazarlar, bu düzen için “töre”nin çok önemli bir yeri olduğunu vurgulamaktadırlar. Törenin uygulama alanını savaşta, barışta, tören ve şölenlerde bulmaktadır. Töre çerçevesinde kutsallığa bazen yer verilse de törenin varlığı, toprağın tam olarak ülke olmasına, örgütlenme ve yönetimden farklı olan bir devlet düzenine, siyasete geçildiğini göstermektedir.14


Orta Asya Türk toplumlarının yapısı ile ilgili bir model de Asya Tipi Üretim Biçimi (ATÜB) dir. ATÜB, bireyin topluluklardan ayrı olarak toprak sahibi olması yerine, işgalci durumunda olduğu doğrudan doğruya komünal bir mülkiyetin bulunduğu biçimdir.15 Göçebe Türk imparatorlukları, beyler tarafından yönetilen ve aralarındaki bağ zayıf olan kabilelerin, bir ordu komutanı (Kağan) etrafında birleşmesiyle kurulmuştur. Bu örgüt, birliğin gereksinimi olan tarım ürünlerini karşılamak üzere, bir şefin önderliğinde komşularını yağma etme ve haraca bağlama amacına yöneliktir ve bu örgütlerin ömrü, şefin ölümü ya da bir yenilgi ile sınırlı olmuştur. Bununla birlikte, nüfus yoğunluğuna uygun olmayan steplerde, yağma ve haraç her zaman olanaklı olamamaktadır. Bu durum da merkezi yapının çözülmesine ve bağımsızlaşan kabilelerin yeni yurtlar bulmak üzere göç etmelerine neden olmaktadır. Örneğin, Oğuzların egemenliğinin sarsıldığı bir dönemde, bu birlik içinde yer alan Selçuk, kabilesiyle birlikte İslam ülkesine göçmüştür.16


    1. Yüklə 0,72 Mb.

      Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin