11. Sahih Rivayet Olmaksızın Tefsirin Caiz Olmaması
Bu rivayetlerden bir diğeri, Eminulislam Tabersi’nin Mecmeu’l-Beyan’da yer verdiği cümledir:
صح عن النبی و الائمة علیه السلام ان تفسیر القرآن لا یجوز الا بالاثر الصحیح و النص الصریح1292
“Peygamber’den ve Masum İmamlardan (a.s) Kur’an’ın sahih eser (rivayet) ve sarih nas (delaleti aşikar ve kesin olan rivayet) haricinde tefsir edilmesinin caiz olmadığına dair sahih rivayet gelmiştir.”
Bu cümlenin metni, bağımsız bir rivayet olmadığını, bilakis diğer rivayetlerden istinbat edilmiş içerik olduğunu gayet net göstermektedir. Bu cümlenin rivayet metinlerinde zikredilmemesi, onun tüm rivayetlerden veya bir grup rivayetten istinbat edildiğini desteklemektedir. Bu rivayetler inceleme konusu yapılmıştır ve bu incelemeler gözönünde bulundurulduğunda bu istinbatın yanlışlığı ortaya çıkmıştır, ayrıca tekrar incelenmeye ihtiyaç yoktur. Belirtmek gerekir ki, bu hadisi nakleden Tabersi’nin kendisi bile bu hadisle amel etmemiş ve Kur’an tefsirinde sahih rivayet ve sarih nas dışındakileri kullanmıştır.
Dolayısıyla bu babın rivayetlerinden hiçbiri mutlak rivayet ekolünü ispata; Şeyh Hürr’ün ve mutlak rivayet ekolünün diğer taraftarlarının iddiasına delalet etmemektedir. Bu rivayetlerin büyük bir kısmının delalet ettiği şey şudur ki, kişi, Masum İmamların (a.s) tefsiri olmaksızın ve onların rivayetlerinden yardım almaksızın şeriatın tüm ahkamını ve maarifi Kur’an-ı Kerim’den anlayabileceği, kendisini onlara muhtaç hissetmeyeceği vehmine kapılmamalıdır. Ama eğer kişi, Kur’an’daki maarifin ve dindeki ahkamın ağırlıklı bölümünü anlamada kendisini kesinlikle onlara muhtaç görmesinin yanısıra, Kur’an-ı Kerim’in de dinin maarif ve ahkamını anlamanın kaynaklarından biri olduğuna inanıyorsa ve Kur’an’daki ve rivayetlerdeki munfasıl karineleri araştırdıktan sonra onun zâhirinden maarif ve ahkamı anlayabileceğini, hatta kimi yerlerde Kur’an’daki mana ve maarifin başlangıçta aşikar olmayan bir bölümünü uygun ilmi çabayla tefsir edebileceğini ve ortaya çıkarabileceğini düşünüyorsa sözkonusu rivayetler bu inancı reddetmemekle kalmaz, bilakis içlerinden bazısı bu düşüncenin sıhhatine delalet bile eder.
Gerçi Şeyh Hürr el-Fuadu’t-Tusiyye’de kendi iddiasına delalet eden rivayetleri, bir kısmını Kadau Vesaili’ş-Şia kitabında yer verdiği ilave 220 rivayetle birlikte zikretmiştir1293, ama burada bir rivayete değinmemiştir. Diğer rivayetlerin Vesailu’ş-Şia’daki rivayetlerden başka bir şeyi ifade etmesi uzak ihtimal olduğundan diğer rivayetlerin incelenip araştırılmasına ihtiyaç yoktur. Çünkü Vesaili’ş-Şia’daki rivayetleri incelerken söylenenler gözönünde bulundurulduğunda diğer rivayetlerin bu ekolün sıhhatine delil oluşturmadığı anlaşılacaktır.
Sonuç
Şu ana kadar bu ekolün taraftarlarının delillerini incelerken beyan edilenlerden anlaşılan odur ki bu ekolün sıhhati için muteber hiçbir delil mevcut değildir. Bilakis Emin Esterabadi’nin ilk delilini (yani mutlak rivayet dışında tefsir için delil bulunmadığı) incelerken yaptığımız izahtan1294 ulemanın tarzından, Kur’an ayetleri ve rivayetlerden Kur’an’ın zâhirinin hüccet oluşturduğu ve güvenilir olduğu; Masumlar dışındakilerin de Kur’an’daki mana ve maarifin bir kısmını anlayıp tefsir edebileceğine ilişkin çok sayıda gerekçenin mevcut bulunduğu anlaşılmış olmalıdır. Sonuç itibariyle bu ekolün varsayımının yanlış olduğu kesindir.
Mutlak Rivayet Tefsirleri
Ayetlerini izah ederken yalnızca rivayetleri zikretmekle yetinen ve bizim mutlak rivayet tefsirleri adını verdiğimiz kitaplar iki gruptur:
Dostları ilə paylaş: |