VahhabiLİk ekolü Önsöz


BÖLÜM MÜSLÜMAN BÜYÜKLERİN KABİRLERİNİ ZİYARET ETMENİN OLUMLU FAYDALARI



Yüklə 1,04 Mb.
səhifə15/44
tarix29.10.2017
ölçüsü1,04 Mb.
#19557
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   44

5. BÖLÜM

MÜSLÜMAN BÜYÜKLERİN KABİRLERİNİ ZİYARET ETMENİN OLUMLU FAYDALARI


Genelde tüm Allah’a inananların özelde ise, Müslümanların saygı gösterdikleri kabirler, ancak: Toplumda risalet görevini üstlenenlerin ve üstlendikleri görevlerini layıkıyla yerine getirenlerin defnedildikleri yerlerdir.

Bunlar şu sınıf insanların kabirleridir:



1- PEYGAMBERLER VE DİNİ ÖNDERLER:

Bu sınıf insanlar ilahi risaleti, omuzlamış, canından malından, sevdiklerinden, Allah rızası için fedakarlık etmiş, kanını vermiş, insanları hidayet etmek için en büyük dert ve zahmetlere katlanmışlardır.



2- ALİMLER VE BÜYÜK BİLGİNLER

Bunlar bir mum misali, kendilerini yakarak etrafı aydınlatmışlardır. Tahkikat sahalarında büyük çalışmalar yapmış “ilim” namında çok büyük bir hazineyi beşerin emrine sunmuşlardır. Onlar insanları; tabiat kitabıyla, ilahi kitapla tanıştırmış, “yaratılış dili” ile tanışmışlardır. Dini, insani ve tabii ilmin temelini atmışlardır.



3- İSLAM YOLUNUN ŞEHİTLERİ

Topluma yapılan zulümlere, hakkı öldürülenlere ve uygunsuz bölücülük yapanlara dayanamayıp ayağa kalkıp adaleti gerçekleştirmek ve insan haklarına sahip çıkmak için, canını dişine takıp zalim ve hunhar yöneticilerle savaşan insanlardır. Bunlar zalim sultanların zulümlerini kendi kanlarıyla yıkayan şahsiyetlerdir.

Toplumda yapılan hiçbir inkılap ve reform, karşılıksız

Gerçekleşmemiştir. Zalimlerin saraylarını başına geçirip, kokuşmuş gırtlaklarını sıkan kutsal bir inkılabın bedeli; memlekete özgürlük, hürriyet ve adalet getirmek isteyen mücahitlerin mukaddes kanlarıdır. İşte toplumun ziyarete gittikleri kabirler bu insanlarındır. Onların kabirleri yanında “sevgi yaşı” döküyorlar, kıymetli hizmetlerini ve kutsal fedakarlıklarını hatırlıyor, Kur’an’dan bir süre okumakla da ruhlarını şad ediyorlar. Onların faziletleri, fedakarlıkları, ahlaki melekeleri hakkında bazı şiirler söylemekle de onların düşünce ve ideolojilerini ihya ediyor, diğer insanları onların yolundan yürümeye çağırıyorlar.

Şu şahsiyet sahibi insanların kabirlerini ziyaret etmek, onların fedakarlıkları karşısında bir nevi şükran borcunu ödemektir. Yine bir nevi gelecek nesillere; hak yolunu seçip, inancında diretip, özgürlük ve bağımsızlık uğrunda can verenlerin hatıralardan kesinlikle silinmeyeceği mesajını vermektir. Her şeyi eskiten, insanların hatıralarından silip götüren zaman akımı, onların hatıralarını değil eskitmek-yok etmek, bilakis onların aşk ateşini temiz gönüllerde daha hararetli daha alevli kılmaktadır. O halde gelecek nesillerin, onların yolunda ve izinde yürümeleri ne güzel şeydir. Zira hak erlerinin elde ettikleri mükafatları, artık kendi gözleriyle görüyorlardır.

Söz konusu araştırma bizi büyük şahsiyetlerini, hak ve hakikat yolunun fedailerini önemsememiz gerektiği konusunda yeterince aydınlattı sanırız. Bunun üzerine söz konusu kişileri hayatlarında önemsediğimiz gibi, vefatlarından sonra da önemsememiz gerekir. Onların eser ve hatıralarını korumalı ve kollamalı, doğum günlerini kutlayıp, ölüm yıldönümlerinde yas tutmalıyız. Büyük meclisler teşkil ederek, faydalı konuşmalar yaparak; o günlerde halka onların düşüncelerini tanıtıp, gelecek asırlarda da bu eser ve hatıraları korumaya ve dipdiri ayakta tutmaya davet etmeliyiz. Onların defnolunduğu toprağa saygı gösterip, hararet ve saygısızlıklardan korumalıyız. Zira onların topraklarına gösterilen saygı, düşünce ve eserlerine gösterilmiş, bu yerlere saygısızlık ise onların davalarına ve yollarına yapılmış demektir.

Bu dönemlerde insan ne zaman Bâki mezarlığına ayak basarsa, dini yaşatmak ayakta tutmak için amansızca mücadele veren İslam önderlerinin ve peygamberin aziz sahabesinin kabirlerini, ihanete uğramış bir vaziyette bulur. Bu durum insana ciddi bir şekilde dokunuyor.

Kendini islam dini hizmetçisi olarak göstermeye çalışan “Vehhabi” kitlesinin. Bu katı yürekliliği karşısında hayrete düşer. Zira, bir yandan dini önderler ve Peygamber (s.a.a) sahabesinin adını menberler de saygıyla anarlarken kabirlerine gelince bu saygının en azını dahi esirgiyorlar, hayvanların bile onların kabirlerinin etrafını kirletmeleri karşısında hiç telaşlanmıyorlar. “Şirk” ve “Müşrik” sözünü ellerine bahane olarak geçirmişler ve evliyalara, din önderlerine saygıyı bu ad altında imha ediyorlar. Onlara saygıyı öylesine sınırlıyorlar, fikir, kulak ve gözleri öylesine zincire vuruyorlar ki, evliyalara saygı göstermek “Şirk” gösteren de “Müşrik” oluyor. Onlara karşı, o kadar adavetlikleri var ki, gösterilen saygının her çeşidinden rahatsız oluyorlar. Şimdi, İslami deliller açısından, peygamberin kabrini ziyaret konusuna değinelim;


PEYGAMBERİN KABRİNİ ZİYARET ETMEK


Kur'an-ı Kerim günahkar insanların, peygamberin huzuruna çıkıp kendileri için Allah'tan af dilemesini istemeleri gerektiğini buyuruyor. Zira peygamberin duası onlar hakkında kabul buyurulur. Nitekim şöyle buyuruluyor: (...)

Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi elbette, Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.”1 Şayet yalnızca biz ve bu ayet olsaydı; bu ayetin sadece “peygamberin halkın içerisinde olduğu dönemle ilgili” olduğunu söylerdik. Ama birkaç yönden bu ayetin sadece dünya hayatıyla ilgili değil, külli bir hükmü içerdiğini anlıyoruz. Şöyle ki:



Evvela: Kur'an-i ayetler enbiya ve evliyalar için hatta diğer kitleler için “Berzah” hayatının (öldükten sonra kıyamete kadar kabir hayatı) olduğunu söylemektedir. Bunları o alemde gören ve işiten olarak tarif etmektedir. (Bu bölüm ilerde “mukaddes ruhlara tevessül etme” bölümünde işlenecektir.)

İkincisi: İslami hadisler açıkça; şahısların sözünü meleklerin Hatem’ül Enbiya’ya yetiştirdiklerine şahitlik etmektedir. Söz konusu hadisler sahihlerde varid olmuştur. Örneğin şu rivayetler: (...)

Allah Resulü şöyle buyurdu: Bana selam eden herkesin selamını Allah benim ruhuma eriştirir ve bende onun cevabını veririm.”2 (...)

Allah Resulü şöyle buyurdu: Bana selam gönderin. Sizin selamınız bana ulaşır.”3

Üçüncüsü: İslami toplum, Resullullah (s.a.a)’in ölümünün ilk günlerinden, “peygamberin ölümü ona engel değildir” gibi külli bir mana anlamış ve ona göre amel etmişlerdir. Peygamber (s.a.a) öldükten sonra da Araplardan bir çoğu temiz fikirleriyle peygamberin kabrini ziyarete geliyor ve bu ayeti okuyorlardı, kendileri hakkında istiğfar dilemesini istiyorlardı.

Takiiddin Sebeki “Şifa us Sikam” Semhudi” ve “Vefa ul Vifa” kitabında bazılarını yazacağımız örnekler getirmişlerdir.

Şafii büyüklerinden olan Sıfyan bin Anber, “Atebi” namında birinden nakille;

Peygamberin kabrinin kenarında idim. O esnada bir Arap gelip şöyle söyledi. (...)

Sonra ağladı ve şu şiiri okudu, istiğfar etti ve sonra da peygamberin haremini terk etti. Okuduğu iki şiir şöyleydi: (...)

Semhudi” bu hususta Hz. Ali ’nin şöyle buyurduğunu naklediyor:

Peygamberin defninden üç gün geçmişti. Bir Arap gelip kendisini peygamberin kabrinin üstüne attı. Kabrinin toprağını kafasına savuruyor ve şöyle söylüyordu: Ey Allah'ın Resulü! Sen söyledin biz de duyduk. Senden aldıklarımızı sen de Allah'tan aldın. Ondan aldıklarından biride; “Velev ennehüm iza zalemü” ayetidir. Ben kendime zulmettim şimdi geldim benim için af dileyesin.”

Bu amel, peygambere verilen bu makam ve mertebenin (ayet gereği) yalnız hayatta iken verilmediğini, öldükten sonraki “berzah” aleminde de peygamberin bu makama sahip olduğunun ispatıdır.

Genelde Müslümanlar, peygambere saygıyı münhasır etmemektedirler. Ali oğlu Hasan’ın defnedildiği anda bazıları kabrinin kenarında bağırıp çağırmaya başladılar. Ali oğlu Hüseyin, onları susturmak için hemen şu ayeti okudu: (...)

Ey iman edenler’ seslerinizi peygamberin sesleri üstünde yükseltmeyin.”4

Hiç kimse, hatta Emeviler bile bu ayetin bu saygının peygamberin dönemine mahsus olduğunu söylememişlerdir. Şu Vahabilerin kendileri değil midirler ki, peygamberin kabrinin üstüne o ayeti yazmışlar ve şöyle demek istiyorlar. “Sesinizi kesin! Peygamberin karşısında yüksek sesle konuşmayın.”

Bu yönlerine bakarak ayetten daha geniş anlam çıkarabiliriz. Ve şöyle diyebiliriz: “Şimdi bile Müslümanlar peygamberin huzuruna gidebilirler ve ondan, Allah'tan af dilemesini isteyebilirler. İslam peygamberini ziyaret, bu ve bunun gibi manalara gelir. Bu ziyaret iki ayrı konuya işaret etmekte:

Peygamberin vefatından sonra, onun huzuruna gidip, insan kendisi için, Allah'tan af dilemesini isteyebilir. Bu konuya ileride “Allah dostlarını aracı etmek” başlığı altında geniş şekilde yer ayıracağız.

… Bu ayet yüce peygamberin kabirinin ziyaret edilmesinin doğru olduğunun şahididir. Çünkü “Ziyaret”in gerçeği; “ziyaret edenin” ziyaret edilenin huzurunda durmasından başka bir şey değildir. Peygamberin kabrinin kenarında duracak, ondan Allah'tan bağışlanmamızı istemesini istemek, caiz olduğuna göre, orada gerçek iki iş yapmış oluruz.

1- Ondan “Allah'tan bağışlanmamızı istemesini” istememizdir.

2- Onun yanında hazır bulunarak, onunla konuşmamızdır. Gerçek ziyarette budur. Genelde ziyaretin mezmunu da bu gibi konulardan oluşur.

Bu nedenle, bu ayet iki konuya işaret eder.


Yüklə 1,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin