HENDEK SAVAŞINDA ALİ (A.S)
Bütün boylar, Hz. Muhammed'in aleyhinde birleşmiş olduğu için Bölükler anlamına gelen Ahzâb savaşı diye de anılan Handek savaşında, Ali'nin büyük fedakârlığı göründü. Bu savaşta, Tehâme boylariyle Kinâne, Gatfan ve sair boylar, Kureyş'le birleşmişler, Yahudiler de onlara uymuşlardı. Ebû-Süfyan'ın kumandası altında harekete geçtiler.
Hz. Muhammed, Selmân'ı Fârisi'nin re'yini kabûl ederek Medine'nin açık olan tarafına hendek kazdırmaya başladı. Peygamber de bizzat çalışmakta, Ali, toprak çekmekteydi. Müşrikler gelmeden üç gün önce hendek kazıldı. Müşrikler on bin kişiydi, mü'minler üç bin.
Müşriklerden olup Bedir'de yaralanan, yaya olarak kaçıp kurtulan Abdüvedd oğlu Amr, hendeğin geçit yerine gelip karşısına çıkacak bir mübariz istedi. Hz. Peygamber, "kimdir şıına karşı çıkacak, o kişiye cenneti zâminim" buyurdu. Ali, ayağa kalkıp "Ben yâ Resûlallah", dedi. Hz. Resulullah, otur, dedi. Bu sözü üç kere tekrarladı. Her defasında ayağa kalkan Ali'ydi.
Amr, sabırsızlanmıştı. Ey kavim, diye bağırdı, sizin tarafınızdan ölenlerin cennette olduğunu, bizden
49
öldürülenlerin cehennemde bulunduğunu sanıyorsunuz; içinizde cennete gitmeyi, yahut bir düşmanı cehenneme yollamayı isteyen, seven yok mu?
Ali, yâ Rasûlallah, izin ver de gideyim, dedi. Hz. Peygamber, "Yâ Ali, bu Abdüved oğlu Amr'dir" buyurdu. Bu sırada Amr, "Karşıma çıkacak er yok mu?" diye "bağırmaktan boğazım kısıldı, fakat karşıma çıkan yok. Dump beklemekten usandım, meydanıma gelen bulunmuyor..." mealinde bir recez okumaktaydı.
Ali (a.s) ayağa kalkıp, izin ver yâ Rasülallah da şuna karşı çıkayım, dedi. Hz. Peygamber, izin verdi, sonra, "Yaklaş yâ Ali" buyurdu. Ali yaklaşınca kendi sarığını çözüp Ali'ye sardı. Bir rivâyette Zül-fekaar adlı kılıcını o gün verdi, "Allah'ım" dedi, "O'nu önünden, ardından, sağından, solundan, üstünden, altından, sen koııı." Alı. meydana gidince de ellerini kaldınp "Yârabbi, Bedir günü benden Ubeyde'yi? Uhud günü Hamza'yı aldın, bııgün Ali'yi sen koru." "Rabbim, beni tek bırakma ve sensin mirasçıların hayırlısı"13 diye duâya koyuldu. Sonra ashâbına dönüp, "Mücessem iman, mücessem şirke karşı çıktı" buyurdu.
Ali, meydana girip dönmede, dolaşmada ve "Acele etme, âciz olmamak şartiyle sesine ses verdim, meydanına geldim. Hâlis niyetim var, can gözüm açık, kurtulup murâda ermeyi umuyorum, umuyorum ki ölülere ağlayanlar, sana da ağlarlar; umuyorum, öyle
13- Enbiya suresi, 89. ayet.
50
bir vuruş vururum sana ki dillere destan olur" meâlinde bir recez okudu.
Amr, sen kimsin? dedi. Ali, "Ebû-Tâlib oğlu Ali'yim" buyurdu. Amr, baban dostumdu, seni öldürmek istemem, dedi. Ali, "Fakat" dedi, "Sen gerçeğe uymadıkça ben, seni öldürmeyi istiyorum." Amr, "Kardeş oğlu" dedi, "Senin gibi bir kerem sâhibini öldürmek istemem, geriye dönersen hayırlı olur sana." Bu sözleri, Ali'yi öldürmek istemediğinden değil, korkusundan söylüyordu. Çünkü Bedir'de, Uhud'da, Ali'nin kılıcını görmüştü, duymuştu. Bir rivâyette, "Amcanın oğlu korkmadı mı seni bana yollarken? Seni mızrağıma takar, kaldırırım da yerle gök arasında kalakalırsın; ne ölürsün, ne dirilirsin" dedi. Ali, "Amcamın oğlu biliyor ki" buyurdu, "Sen beni öldürürsen ben, cennete giderim, sen cehenneme gidersin; gene biliyor ki ben seni öldürürsem sen cehenneme gidersin, ben cennete giderim." Amr, "Bu ne giizel pay ediş" dedi, "İkisinde de sen kazamyorsun." Ali, "Yâ Amr" dedi, "Bırak şu sözleri de beni dinle. Sen, benden üç şey isteyenin hâcetini revâ ederim derdin; şinıdi benim senden bir dileğim var." Amr, söyle dedi. Ali, "Şehâdet et ki Allah birdir, yoktur ondan başka tapacak. Muhammed de onun elçisidir." Amr, "Birak bunu" dedi. Ali, "Peki" buyurdu. "Öyleyse şu orduyu geri çevir. Eğer Muhammed doğruysa, bu hareket, sizin için daha iyidir, gerçek değilse sana ne? Halk ne yaparsa yapsin." Amr, "Bunu da yapamam, ne ben geriye dönebilirim, ne onları döndürürüm; sonra kadınlar, bana korktu derler, başlarına geçtiğim kavim de beni
51
kınar; üçüncü dileğin nedir, onu söyle" dedi. Ali, "Ben yayayım, sen atlısın, in attan" dedi. Amr, atından indi ve kılıcıyla zavallı hayvanın dört ayağını da kesti. Ali bunu görünce, "Bu hareket, öyle bir hareket ki artık sana yapacağım şeyden dolayı Araplardan hiçbir kimse beni yermez" buyurdu. Birbirlerine saldırdılar. Meydan, tozdan görünmez oldu. Bir müddet sonra Ali'nin "Allahu Ekber" diye tekbir sesi duyuldu. Herkes anladı ki Ali, Amr'ı öldürdü.
Toz açılınca Ali'nin Amr'ın göğsünde olduğunu, sakalını tutup başını kesmek üzere bulunduğunu gördüler. Başını kesti ve kılıcından kan damlaya damlaya bir elinde baş, Hz. Peygamber'in huzuruna geldi.
"Ben, Abdülmuttalib oğluyum; ölünı, yiğit için korkmaktan hayırlıdır" meâlindeki beyti okudu.
Amr öldürülünce adamları dağıldı. Hendeği, ancak Nevfel adlı birisi geçti. Ali, onu da Amr'a ulaştırdı. Ali, Amr'ın başını, Hz. Peygamberin önüne koyunca, Hazret, "Bugün" buyurdular. "Biz onlarla savaşıyoruz, onlar bizimle savaşamıyor." Ve gene, "Ali'nin, hendek günü bir kılıc vuruşu, kıyâmete dek insanların, cinlerin ibâdetlerinden üstündür" buyurdu.
Ali, Amr'ı öldürüp Hz. Peygamber'in huzuruna gelince birisi, Araplar içinde öyle zırh yoktu, neden zırhını almadın dedi. Ali, amcamın oğlunun ayıbını açmaktan utandım, buyurdu. Burada akla, Huseyn'in soyulması geliyor. ne Tanrı'dan korktular, ne Muhammed'den hayâ ettiler, Aşûrâ günü, Huseyn'in zırhını, elbisesini tamamiyle soydular, onu, uryan bir halde topraklar üstünde bıraktılar. Libâsı bâdiyenin tozları, hunûtu türâb;
52
Senin bu hâletine döktü ins ü cin hûnâb.
Kızkardeşi, Amr'ın ölümünü duyunca kim öldürdü diye sordu. Ebû-Tâlib oğlu Ali dediler. "Kavminden yüce bir er tarafından öldürülmüş, bundan daha ziyade öyünülecek birşey olur mu? Ey Amir oğulları" dedi ve "Amr'ı öldürenden başkası öldürseydi ona ebediyen ağlardım. Fakat öldürende hiç kınacak nesne yok; Hâşinı oğullarından, yiğit bir er tarafından öldürülmüş. İkisi de arslan, ikisi de birbirine denk; saldırmışlar, birisi, öbürünü öldürmüş" meâlindeki beyitleri okudu.
Emir'ül-Mü'minin Ali (a.s) Amr'la karşılaşınca Amr, Ali'nin başına bir kılıç vurmuştu ki mübârek alnının üst kısmı yarılmıştı. Ali, Amr'ı yere yıkınca da Amr, câresiz kalmış, Ali'nin yüzüne tükürmüştü. Hazret, bu harekete öfkelenmiş, fakat o anda kılıcını kınına sokup Amr'ın göğsünden kalkmış, meydanda birkaç kere dolanmış, sonra gelip Amr'in başını kesmişti. Ali'den bu hareketin sebebi sorulunca, "Amr'ın yaptığına kazdım; o anda öldürseydim, cihâdıma kızgınlığım da karışacaktı; O'nu öldürüşüm, sırf Allah râzılığı için olmayacaktı; O'nu kendi hâline bıraktım; meydanda birkaç kere dolandım; öfkem geçti; ondan sonra O'nıı, sırf Allah rızâsı, din gayreti uğruna öldürdüm" buyurdular.
Süyûti "Ed-Dürr'ül-Mensûr" unda, 33. Süre-i celilenin, "Ve Allah, kâfîr olanları, hiçbir hayra nâil olmadan, çoşııp köpüren öfkeleriyle geriye attı ve Allah, savaş için yetti inananlara ve Allah güçlüdür ve üstündür" meâlindeki 25. âyet-i kerimesinin, Ali'nin (a.s) Abdüvedd oğlu Amr'ı öldürmesi üzerine indiğini İbn-i Mes'üd'dan
53
tahric eder; Zehebi de "Mizânü'l-İ'tidâl" de bunu kaydetmektedir. Bu takdirde ayet-i kerimedeki "Ve Allah, savaş için yetti inananlara" Ali'ye yardim ederek meâlini vermektedir.14
Kurayzaoğulları denen Yahudi boyu, Hendek savaşında Kureyş'le bir olmuştu. Hz. Peygamber, savaştan dönüp Medine'ye gelir gelmez, onların üstüne gidileceğini bildirdi ve "Hiç kimse ikindi namazim kilmasin, onların yurdunda kılacağız" diye nidâ ettirdi. Ali, sancağı aldı ve otuz kişiyle önden yürüdü. Ali'yi görünce pek ürktüler, birbirlerine, Amr'ı öldüren geldi dediler.
Hz. Muhammed (s.a.a) onlan yirmi beş gün kuşattı. Muâz oğlu Sa'd'in vereceği hükme râzı olmalarını istedi. Teslim oldular. Sa'd, Hendek'de yaralanmıştı. Erkekleri öldürülecek, kadınları cariye olacak, malları üleştirilecek dedi. Hz. Peygamber, Tanrı'nın verdiği hükümle hükmettin buyurdu. Sa'd, yarasının şiddetinden boyuna kan zâyi etmedeydi. Nihâyet vefât etti.
Esirler, Medine'ye getirildi. Dokuz yüz erkekti, Ali, onlan öldürdü.
Hicretin altıncı yılı Şabanında Sa'd oğulları Bekr oğlu boyu, Hayber yahudileriyle birleştiler. Hz. Muhammed (s.a.a) bir miktar askerle Ali'yi yolladı. Ali, Sa'd oğulları topluluğuna rastlamadı. Yalnız, bunlara ait beşyüz deveyle iki bin koyunu sürüp Medine'ye getirdi.
14 - Fazâil'ül-Hamse'den naklen; c.2; s. 323.
54
Dostları ilə paylaş: |