Nazım Hikmet ve Şiir Anlayışı



Yüklə 12,64 Kb.
tarix21.08.2018
ölçüsü12,64 Kb.
#73740

Nazım Hikmet ve Şiir Anlayışı

1- Görsel Özellikler: Nâzım geleneksel dize yapısını kökünden yıkmıştır. Şiirler basamaklandırılmış bir düzen gösterirler. Sözcükler ortalarından kesilmekte, kimi zaman tek heceye indirgenmektedir. 

Şair, şiirlerin kimi bölümlerini büyük harf yazmakta, değişik hurufat ve punto kullanmaktadır. Bu yüzden sayfa düzeni kendi başına bir yapı olarak belirlemektedir. Sözcükler, harfler, satırlarla neredeyse bağımsız bir varlık kazanmıştır sayfa. Şiirin anlamından çok görüşü/biçimi öne çıkarılmaktadır. 

Ancak bir nokta özellikle vurgulanmalıdır: Nâzım Hikmet görsel öğeleri, salt oyun olsun diye kullanmamaktadır. Şiirin kurgusu her zaman öze göre ayarlanmıştır: Çünkü Nâzım'ın yazın anlayışı en yalın ifadesini "öz biçimi belirler" ilkesinde bulmaktadır. Bu yüzden örneğin "Makinalaşmak" şiirinin biçimi de seçilen sözcükler de hep içeriğe göre seçilmişlerdir. Trrrum, trak, tiki tak sözcükleri mekanik sesi yakalamaya yöneliktir. Aynı yöntemleri belli ölçüde kullanmış olan Ercümend Behzad'la arasındaki en büyük fark bu noktada gözlenebilir. Çünkü Ercümend Behzad, biçim/içerik birlikteliğini yeterince sağlayamadığından şiiri ya içerik ya da biçim düzeyinde açık düşer hep. Ayrıca daha sonra değineceğim gibi, Nâzım Hikmet şiirine bir doğrultu vermeyi başarır, oysa Ercümend Behzad'ın şiirinin


bir doğrultusu yoktur. Şair deneyinin sonunda hiçbir şey bulmaz; herşey hep Gizil güç halindedir o şiirde. 

2- Sessel Özellikler: Nâzım Hikmet'in 1929-1932 dönemi şiirleri, kendisinin de vurguladığı üzere, büyük ölçüde sözcüğün gerçek anlamında orkestrasyona dayanan ürünlerdir. Dizelerin uzunluğu/kısalığı, sözcüklerin kırılma biçimleri, kafiyelerin seçimi, yinelemeler aruz ve hece ölçülerinin kullanımı tümüyle çok sesli bir müzik parçasının melodik yapısını yansıtmaktadır. "Salkım söğüt" şiiri şu dizelerle başlamaktadır: "Akıyordu su/gösterip aynasında söğüt ağaçların/Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını/Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere/koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere/Birden/bire kuş gibi/vurulmuş gibi/kanadından/yaralı bir atlı yuvarlandı atından". Düşen atlı ile uzaklaşıp giden atlılar arasındaki karşıtlığı vurgulamak için Nâzım Hikmet, bu kez şöyle bir yapı kurmaktadır: "Nal sesleri sönüyor perde perde/atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde"/-"Atlılar atlılar kızıl atlılar/atları rüzgâr kanatlılar/Atları rüzgâr kanat/Atları rüzgâr/Atları/At..."/-"Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat". Ölümü somutlayan "at" sözcüğü ile ardından gelen dize, hem sessel hem içeriksel açıdan tam birlik kurmaktadır bu bölümde. 

Ayrıca hemen anımsatılmalıdır ki, Nâzım Hikmet'te görsel öğelerle sessel öğeler Hep bir arada, bütünü, yapıyı belirginleştirmek amacıyla kullanılmakta, aralarında denge kurulmaktadır. "Bahri Hazer" şiirini ele alalım: Burada, batmak üzere olan bir kayık ve dalgalarla savaşan kayıkçı betimlenmektedir. Bu şiir, ayrıca Nâzım Hikmet'in, Memleketimden İnsan Manzaraları adlı başyapıtında da kullandığı sinematografik yöntemin yetkin bir ilk örneğini de oluşturmaktadır. Üstelik sesli sinemanın. Çünkü burada görüntü sesle tam bir bütünlük göstermektedir. Nâzım Hikmet'in serbest nazmı ve görsel ve sessel etkileri ve olanakları açısından götürdüğü yerle Ercümend Behzad'ın
götürdüğü yer arasındaki uzaklık, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde görülmektedir. Bu konuda Ercümend Behzad'ın iddiaları ne olursa olsun. 

3- Karışık Teknikler: Nâzım Hikmet'ten bir alıntı: "Şiir, roman hikâye vesaire gibi edebiyat şubelerini


yekdiğerinden, nisbî olarak ayıran şey, şekliden ziyade muhteva, hava, derinlik, mikyas farkı, velhasıl/fikir ve his sahasında gördükleri iştir.(...) Şehrin şiiri olan yeni şiirin terkibi ve tekniği daha mürekkep olmuştur". Aynı içeriği, olayı şiirin de romanın da ele alabileceğini belirten ve şiirin kuruluşunun daha karmaşık duruma geldiğini belirten Nâzım Hikmet, kendi şiirinin yapısı konusunda da şunları söylemektedir: "Hem melodi hem armoni. Hem kafiye hem kafiyesizlik, hem 'mısraı berceste' hem 'kül'. Hem solo keman hem orkestra. Yani bütün mürekkepliği ve hareketi ile, mazisi, hali ve istikbali ile realiteyi ve o realite içindeki faal insanı 'iç' ve 'dış' aleminde aksettirmesi lâzım gelen şiire uygun dinamik şekil ve ölçüler". 

Görüldüğü gibi gerçekliği geçmiş, şimdi ve gelecek boyutunda vermeyi öngören Nâzım Hikmet, daha ilk yapıtlarından itibaren karışık tekniklerden yararlanmıştır: Yani şiir ve düzyazıdan, oyun ve senaryo biçiminden, roman kurgusundan. Örneğin Jokond ile Si-Ya-U'da şair, "Paris Telsizinin Haberleri", "Muharririn Not Defterinden", Jokond'un Not Defterinden gibi bölüm başlıkları kullanmış, Benerci Kendini Niçin Öldürdü'de karşılıklı konuşmalara, düzyazı bölümlerine yer vermiştir. 



Bunlar, o tarihe kadar Türk şiirinde ne görülmüş ne düşünülmüş uygulamalardır. Ahmet Haşim, şöyle demektedir 835 Satır dolayısıyla: "Şair, müheykel bir şekil halinde semanın maviliğine karşı durmuş, cidden tuhaf, fakat âhengi cidden emsalsiz bir garip âletin tellerini söyletiyor. Nâzım Hikmet Bey tarzını kendisi icad etmedi, bu biçimde şiirler şimdi dünyanın her tarafında yazılıyor. Nâzım Hikmet bey bu tarzı anlamış, Türkçeleştirmiş, bu iklimin toprağında tutturabilmiş büyük bir yeni şairimizdir". Yakup Kadri ise şunları yazmaktadır: "835 Satır, Türk şiirindeki, hattâ Türk dilindeki inkılâbın ilk satırıdır. Nâzım Hikmet tâ Aşık Paşa'dan beri alıştığımız bütün nazım kaidelerin, vezin sistemlerini altüst ederek ve Türk kamusunun hudutlarını kırıp geçerek yeleleri dimdik olmuş şahlanan bir (Demir Beygir) üstünde sıcak ve acaip naralar atarak koşuyor. O, yalnız Türk şiirinde yeni bir çığır açmış bir edebiyat inkılâpçısı değil, hiç görmeye alışmadığımız bir şair tipidir". 

Mayakovski ve Klebnikov gibi Rus fütüristlerinin, "şiiri; 1-metafizik soyutlamalardan kurtararak çağdaş hayatın sınai ve politik gerçeklerini dile getirecek hale sokmak, 2-genel olarak 'güzel' diye kabul edilmiş köhne çağrışımları, imajları, duyguları, düşünceleri ve biçimleri terketmek, 3-kabuk bağlamış çağrışımlardan sıyrılmış yepyeni bir dil yaratmak" gibi üç ana amacı olduğunu belirten Selâhattin Hilâv, şunları yazmaktadır: "Nâzım Hikmet, çıkış noktası bakımından, yirminci yüzyılın öncü sanat ve şiir akımları içinde dolaylı olarak yer almaktadır. Sınırsız bir zenginlik taşıyan eserinde, yüzyılımızın öncü şiir anlayışlarının belli bir yöne açılmış ve aşılmış halde kaynaştığı görülür". 
Yüklə 12,64 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin