Nebe' SÛresi



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə4/8
tarix04.01.2019
ölçüsü0,58 Mb.
#90346
1   2   3   4   5   6   7   8
Yanı devamlı olarak nimet içindedirler. Allah Teâla'nın buyurduğu gibi: «Rableri onlara tarafından bir rahmet ve hoşnutluk ile, kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunnan cennetler müjdeler. Onlar orada ebedi kalacaklardır.»1
Yüce Allah'ın sözü: «Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.»2

Kafirlerin cehennemde ebedi kalacaklarına dair delillerden bir delildir.

Cenab-i Hakkın şu sözünden: «Kötüler de cehennemdedirler. Ceza günü ona girecekler. Onlar o cehennemin gözünden kaçmazlar.»3

Yüce Allah'ın sözü gibi: « (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah,keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaşmaları gibi biz de onblardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkmazlar.»4

Bunun gibi genellikle iki fırka arasındaki karşılıklı üslüp böyledir. Ve onlara olan.

Sonra din gününün ceza günü olduğunu beyan etti. Fatiha sûresinde geçtiği gibi. «Din gününün, hesap günün tek hakimidir.»5

Sonra Allah Teâla o gündeki korkunun şiddetini beyan etti: «Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?»6

El-Hakke sûresinde geçti: «Gerçekleşecek olan; (evet) nedir o gerçekleşecek olan?»7

Ve benzeri diğer bir ayet: «Kapı çalan! Nedir o kapı çalan.»8
Yüce Allah'ın sözü: «O gün, hiç kimsenin başkası için hiç bir şeye sahip olmadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır.»9
Yani korkusunun şiddetinden ve yaratıkların zayifliğindan dolayı. Allah Teâla'nın sözünden geçtiği gibi: «İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babsından kaçar.»10 Ve diğer bir ayet: «O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.»11
Ve şefaat hadisi: (her nebi nefsim nefsim der. Taki Nebi (s.a.v.)'e vardıklarından O, ben bu iş için varım diyor.)

Ve Fatima'nın hadisi: ( Amel et!……)

Yüce Allah'ın sözü: «İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir?»12 ve benzerleri gibi.
Ve Yüce Allahın sözü: «O gün buyruk yalnız Allah'ındır.»13 Bu ayetin zahiri emri zikredilen zarfla sınırlandırıyor. Fakat o günde emir Allah içindir. O günün Cenab-ı Hakkın sözünde olduğu gibidir dendi: «Eninde sonunda emir Allah'ındır.»14

Ve diğer bir sözü: «Bilesiniz ki, yaratmak ta emretmek te O'na mahsustur.»1 Yanı yaratıkklatında dilediği şeyle tasaruf yapabilir. Emrinde ona kimse ortak olmaz. Yaratma işinde kimse ortak olmadığı gibi.

Bu nedenle Resul'una (s.a.v.) şöyle buyurdu: «De ki emrin hepsi Allah'ındır.»

Ve buyurdu: «Bu işte senin yapacağınbir şey yoktur.»2 Ve benzerleri.

Fakat zarf burada pekiştirmenin fazlalığı için geldi. Çünkü dünyada bazi insanlara bazi emirler vardır. Ayet-i kerimede benzeri geldiği gibi: «Ehline namaz için emret.»3

Ve diğer bir sözü: «Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan idarecilere de itaat edin.»4

Ve Allah Teala'nın sözü: «Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri doğru değildi.»5 Bütün hepsi emirlerin hakikkatında nisetlik vardır. «Sizler ancak ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz.»6

Fakat kıyamet günüemrin hakikkatının tamamı, ve mülkün tamamı sadece Allah Telala' nındır. Allah Tealanın sözünden yola çıkarak: «Bu gün mülk ve hakimiyet kimin? Mütlak galip tek hakim olan Allah'ın.»7

Onun emrinden başaka birisinin emri yoktur. Onun önüne hiç bir canlı bir kelimeyle bile olsun geçemez. Rahmanın kendilerine izin verdikleri mustesna. Onlar da ancak doğru ve uygun söz söylerler. O Yüce Allah'ın sözü gibi: «İşte o gün tam hakimiyetin Rahman'a ait olduğu iyice açığa çıkacaktır.»8 Burada dünyadayken meliklerin bulunmasıyla birlikte, orada dunyadaki bu meliklere rağmet tek hakimiyet sonsuz küdret sahibi Allah'ındır. Yusuf (a.s.)'ın kıssasında olduğu gibi: «Bunu duyan hükümdar "getirin bana onu" dedi.»9

Hızır ve Musa'nın kıssasında olduğu gibi: «Zira onların verasında bir melik vardı.»10

K?yamet gününe gelince Allah Teâla'n?n buyurduğu gibi olurlar. «(Dirildikleri vakit onlara şöyle denilir.) "And olsun ki bize, ilk dafa yarattığımız gibi, teker teker geldiniz. Size verdiğimiz malı mülkü arkanızda bıraktınız."» 11

Ve Cenab-ı Haakın şu sözü gibi: «"Bütün saltanatım benden mahvoldu" diyecektir.»12 Muhakkak ki bütün saltanat ve mülkler gittiler. İşte o gün mülk, mutlak galip tek hakim olan Allah'ındır.

-BİTTİ-

MUTAFFİFİN SÛRESİ


RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
Yüce Allah'ın sözü: « Eksik ölçüp tartanların vay haline!»1

Tatfif: ölçeği eksik ölçmektir. Ve o az bir şeydir.

Tatfifi kendisinden sonra gelen ayet tefsir etti: «Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar.»2

Bu sürenin, biri büyük diğeri küçük olmak üzere kendisinde iki ölçek bulunan adam hakkında indiği söylendi. Birisine bir şey tarttığında o küçük olçeği kullanıyordu, karşılığında kendisine tarttığında ise büyük ölçekle ölçüyordu. Her iki halde de "tatfif" (eksik ölçü) vardır. Yanı insanların haklarından kısıtlama vardır.

Bu sürenin açılışında "ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline"ayetinin öne geçmesi, bu işin yapılmasındaki tehlikenin şiddetini anlatmak içindir. Gerçekten de o tehlikeli bir iştir. Çünkü o alemin iktisat (ekonomi) ölçüsü ve alış-veriş tartısıdır. fiayet bu ölçülerde ve tartılarda eksiklik olursa iktisatta bozukluk meydana gelir. Bununla da alış-verişte (muamelede) bozukluk baş gösterir bu da büyük bir fitnedir.

Bütün bu tehlikelerden daha büyük olanı ise bir şeyin kendi cinsiyle satışıda faizin olmasıdır. Ölçü veya tartıda farklılaşma (azlık veya çokluk) meydana gelir.

Onda Allah’u Teâla’nın buyurduğu gibi: «Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun.»3

Bu nedenle olçü ve tartının zikri varid oldu ve bir çok yerde ikisine ihtimam göstermesine has ve genel bir çok usluplarla teşvik edildi.

Ölçü ve tartının zikri, En’am’da, A’raf’ta, Hûd’ta, Beni İsrail’da, Rahmân ve Hadid de geçti. Yanı Kur’anın altı süresinde zikri geçmektedir.

Birinci olarak En’am süresinde, on vasiyet olarak bilinenin siyakında geçmektedir. «De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın,…»4 Ana-babaya iyilik zikredildi, çocukların öldürülmesinin yasaklanması, kötülüklere yaklamama, Allah’ın haram kıldığı nefsi öldürmeme ve yetimin malının yenmemesi zikredildi.

Sonra şöyle buyurdu: «Ölçü ve tartıyı tamve denk tutun. Biz hiç kimseye gücünden fazla bir şey teklif etmeyiz. Konuştuğunuz zaman da, hep adaleti gözetin. Velev ki, (karşınızdaki) hısmınız olsun! Allh’a verdiğiniz sözü yerine getirin.»5

fieyh, (Allah'ın rahmeti onun ve bizim üzerimizde olsun.) mezkur ayetin tefsiri esnasında öz ve faydalı olarak konuştu. Emrin burada gücün dahilinde olduğunu belirtti. Kim herhangi düşmanca bir kasıt olmaksızın ihlal ederse, kendisine günah yoktur.

Ve dedi: Burada kasıtlı olarak ölçü ve tartıda hile yapanın cezasının ne olacağı zikredil-medi. Fakat başka bir yerde veyl korkutuyor. Bu sürenin başında geçirdi:« Eksik ölçüp tartan-ların vay haline!»6

Ölçüde vefalı olanın sonunu sözüyle beyan buyurduğu gibi: «Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de netice bakımından daha güzeldir.»7 yani, sonunda.

Burada şeyh’in (Allah'ın rahmeti onun ve bizim üzerimizde olsun.) sözü önemli bir noktaya dikkat çekiyor. O da Allah Teâla’nın şu sozündedir: «Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz.»1 fiöyle ki: muhakkak ki tatfif, tafife’nin fazlasıdır. Tafif bir şey azdır.

Sanki ayet burada şöyle buyuruyor: Gücünüzün yettiğince az da olsa serbest bırakın. Ciddi bir gayretten sonra biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Bu, veyl (vay haline) ile ikaz ve şiddetli sakındırmayla birlikte serbest bırakmada son noktadır. Veyl ile ikaz (tafif) az bir şey için gelmişse, onun fevkinde olan bu ikazda hissesi daha önceliklidir.

A’raf süresinde gelen ayet-ı kerimed ikinci konu ise : «Medyen’e de kardeşleri fiuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil getirmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer insanlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.»2

Tartıda vefa işini, sadece Allah’a ibadet işiyle karşılaştırdı. Çünkü her iki işte de herhangi bir eksiklik olmaksızın hak sahine hakkını vermek vardır.

İstenilen riayet olmadığı taktirde insanların eşyasında eksikliğin olacağını ve düzeltildikten sonra yerde fesadın olduğunu beyan etti.

Üçüncü konu Hûd süresindedir ve yine fiuayb (a.s.) ile birliktedir: «Medyen’e de kardeşleri fiuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın. Eğer mümin iseniz Allah’ın (helalinde ) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinizde bir bekçi değilim.»3

Geçtiği gibi yine ayni şekilde ve ayni uslupla gelmiştir. Yine ölçüde adaleti sadece Allah’a kulluğa bağladı. Nehyetmekten sonta tekrar emrin gelmesi. Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Sonra ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın. Noksan yap?lmas?ını nehyetti. Onda adaletli olmayı? emretti. Mufhuma tekidle delildir. insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın. Allah’ın yanında olanın onlara daha hayırlı olduğuna yönlendirmekle beraber.

Dördüncü konu İsra süresinde: «Eli sıkı olma; büsbütün eli açık ta olma.»4 Yanı nefsinle beraber infakta ölçülü ol. Başkasını bir tarafa bırak. Sonra Allah dilediğinin rızkını genişletir. Sonra «Geçim endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin.»5 Hepsi iktisat sahasındadır. Ve peşindeki ayet: «Zinaya yaklaşmayın!»6 «Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı bir cana kıymayın.»7

Aynı şekilde her ikisine teşvik edici mali amaç var. «Yetimin malına ancak en güzel bir niyetle yaklaş.»8 Yetimin malı, mal kısımları babının en özelidir. Sonra verilen sözü yerine getirme. Sonra «Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de netice bakımında daha güzeldir.»9 Hayatın zaruri kıldıklarından; canın korunması, ırzın korunması ve malın korunmasıdır. Koruma ölçü ve tartının üzerine gelir.

Beşinci konu fiûrâ süreside gelip geçenlere nazarla daha geneldir. Cenab-ı Hak onu Kur’anın indirilmesiyle karşılaştırmıştır. Yüce Allah’ın şu sözünde: «Kitab’ı ve mizanı hak olarak indiren Allah’tır. Ne biliyorsun, belki de kıyamet saatı yakındır.10

fieyh, (Allah'ın rahmeti onun ve bizim üzerimizde olsun.) bu ayetin tefsiri yanında konuştu. Genel olduğuna işaret ettiğimizle. Ve şöyle dedi: burada mizandan kastedilen, adalet ve insaftır. Nuhakkak ki bu mana tartı aletini ve fazlalığını kapsamaktadır.

Ayetin geri kalanını burada tafsilat konusunda getirdi. Rahman ve Hadid ayetini zikretti. Hepsinin üzerinde tafsilatlı olarak konuştu.

Yuce Allah’ın Rahman süresindeki sözünde: «Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) koydu.»1 Kudret, adalet ve hak olan göğün yükseltilmesi ile yere koyduğu mizan arasında müthiş bir karşılaştırmadır. İnsaf ve adaletin yerine getirilmesiyle hükmedilsin diye. Bu adaletle yer ve gök kaim oldu.

Hadid süresinde ise, mizan resullerin gönderilmesiyle ve kitapların indirilmesiyle karşı-laştırılmıştır: «And olsu biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.»2

Ve malumdur ki kitapla inen mizan hak ve adalet mizanıdır. Haksız olarak insanların mallarını yemekten ve eşyalarını eksik vermekten men etti.

Bu ayet, ölçü ve tartıda doğru olma konusunda en kapsamlı ve en genel ayet oldu. yüce Allah’ın şu ayet-ı mesabesindedir: «Allah size emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.»3

Emanet lafsının çoğul olarak gelmesi; onunla insanın emin olması mümkün olan her şeye genel gelmesi içindir.

Aynı şekilde burada mizan indirilmiş kitapla gelmiştir. Onunla her insan alış-veriş nevilerinden hangisinden olursa olsun hakkının tamamını alır. Satış malında doğru davranmayan her kes, dolandırırsa veya ziraat malında sayısını artırır ya da azaltırsa, veya noksan yaparsa ve kendiis eksik ölçüp tartanlardansa, bütün bunlar vay haline tehdidinin kapsamına girmektedirler.

Mesela biri saflığı bozulmuş altını saf olarak satarsa ve dirhemi tartsa ve onda on dirhem bakır varsa, kendisi için eksiltmiş ve tartıda kısma yapmıştır ve dirhemin hakkını tam olarak altın alır. Azaltıyor şöyleki bire on verir .( ? )bakılırsa iyi olur

Kim bir ratl (ağırlık birimidir) eritilmiş yağ satarsa ve içinde on ratl iç yağ varsa kendisi için bu on ratıllık miktarca eksiklik yapmış olur. Müşteri onun miktarınca eksiltme ve düşük fiyat yapmış olur.

Bunun gibi on metrelik kumaş satan ve ondan çeyrek metre eksiltirse tatfif (eksiltme) yapmış olur ve bu çeyrek metre miktarınca azaltmış olur.

Bunun gibi çocuklarla evlatlar arasındaki taksimatta. Ehli ile vermesi gereken arasında ve iki kişi arasını tutmada aynı ölçü geçerlidir. Allah Teala en iyisini bilir.

Sürenin bir kısmının diğer kısmıyla ilgisi alimlerin zikrettiği babdandır.

Ebu Hayyan dedi, önceki sürede iyilerle kötülerin kıyamet gününündeki durumu zikredilince burada onun gerekleri zikredildi ve en önemlisi olarak ta eksik ölçmek ve noksan tartmak olarak zikredildi. Bu yönlendirilmiş tek cümlededir. Fakat yüce Allah’ın sözünün önceki sürede açık olması «Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit. Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.»4 O nefsi için önceden gönderdiği bütün hayırlı amellere, üzerinde vacip olan amellerinden geri bıraktıkları bütün amelleri kapsıyorsa, Aynı şekilde ölçü ve tartıda vefalı olmayı ve başkasını ölçüsünü kendisininkine tercih etmeyi de kapsar. Ve geri bıraktığı dünya malına tamah ve mirasları biriktirmede ölçü ve tartıda eksiklik yapanı da kapsar. Yüce Allah’ın buyurduğu gibi: «Haram helâl demeden mirası yiyiyorsunuz. Malı aşiri biçimde seviyorsunuz. Ama yeryüzü parça parça döküldüğündü, Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır.) O gün cehennem getirilir, insan yaptığını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var! (İşte o zaman insanlar;) “Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim” der.»5

Bura akıl sahibineölçüsünde neyi eksilltiğini ve tartısinde neleri kıstığı bildirilir. İster toplamış olsun onu geri bırakır ve ondan mesul olur. Ve ondan pişman olup “Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim” diyen pişmanlık saatını kaçırmış olur.

Yüce Allah’ın sözü: «Onlar büyük bir gün için tekrar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?»1

O insanlara azarlama ve kınama olup onda iki mesele vardır:

Birinci mesele: Bu amel üzerinde israr eden ya tekrar dirilmeye kanaatı hasıl olmamıştır ya da yakin vardır fakat kanaat getirenler gibi bilmiyorlardır. Yanı umursamayan. fiairin bunun benzerini söylediği gibi, o da beleğetta faydanın gerekleri diye isimlendirilir.


Mızrağını arzeden kardeş geldi. Muhakkak ki amcanın oğlu yanında mızrak taşıyor.

Konuşan kişi kardeşinin, amcasının oğlunda mızrak olduğunu bildiğini biliyor. Onlarla savaşmaya hazırlanıyor. Fakat mızrağını yatay olarak önüne koymasıyla ondan aldırmamazlık ve hazırlıksızlık gördü. O bu durumda amcasının yanındaki mızrağın varlığına inanmayan konumundadır. O sözüyle cahil kaldığı şeyi onunla haberdar etmeyi istemiyor. Fakat o, onu yapması gereken hazırlık ve dikkat fiiline uyarıyor. Aynı şekilde burada, bu bütün olacak musamahakâr olanlara şamil gelmektedir. Hadis-i şerifte geldiği gibi: Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: “Zani bir kimse, zina yaptığı sırada mü’min olarak zina yapmaz, hırsızda çaldığı sırada mü’min olarak hırsızlık yapmaz , içkici ,içki içtiği sırada mü’min olduğu halde içki içmez; insanların ,onun yüzünden gözlerini kendine kaldıracakları kadar nazarlarında kıymetli olan bir şeyi mü’min olarak yağmalamaz .

Yani o imanlı ve mü’mindir. Onun gereklerinden ceza ve hesap var.

İkinci mesele yüce Allah’ın sözünden: «Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rablerinin huzurunda divan duracaklar.»2 Ölçü ve tartıda eksiklik yapanın genelde bu hakikkatı bildikleri anlaşılıyor. Başka bir tarafı görmüyorlar. Allah Teala onun fiilini görmüş oluyor. Onu hesaba çekecek onunla munakaşa edecek odur. Çünkü o, hiç bir gizli şeyin kendisine gizli kalmayan Cenab-ı Hakka hainlik etmiştir. Bu nedenle Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: « Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rablerinin huzurunda divan duracaklar.» fiöyle buyurmamıştır: öyle bir gün ki, her insanı hakkettiği cezayla cezalandırır. Her hak sahibine hakkını tam olarak verecektir.

fiİDDETLİ İKAZ
Kurtubi bu ayetin tefsiri sırasında şunu naklediyor: Bedevinin biri Abdülmelik b. Mervan’a şöyle deöişti: “Ben Yüce Allah’n eksik ölçüp tartanlar hakkında ne söylediğini duydum. Kendini nasıl hissediyorsun ki, sen müslumanların mallarını ölçüsüz ve tartısız alıyorsun.”

Bu, haksız yere insanların mallarını yiyen kim olursa olsun ve ne sürette olursa olsun her kese söylenmesi gereken bir sözdür.

TENBİH

Alış-veriş yapan her kesin güzel payı kendi ait olmasını istediği bilinen bir şeydir. Ölçü ve tartıda eksiklik yapanın (mutaffif) yolunu karşısındakinden gizli tutması gerekmektedir.



Değerli alimler Veliyul Emr olana özel gerekli bir çok yol zikrettiler. Ve başkasıyla muamele içerisinde olana da genel olarak gerekli bir çok yol zikrettiler. Onlara dikkat etmesi gerekir.

Bundan dediler: birinci olarak ölçü yönüyle, tartı aletlerinin hacmi yumuşaktırlar. Bunları elleri arasında sıkıştırmak süretiyle iki yanını birbirine yaklaştırıyor. Ve kapsamakta olduğu şeyi bu süretle eksik ölçüyor. Bu nedenle olçü kablarının sert olması gerekmektedir. Genelde onun tahtadan veya ona denk bir şeyden yapılması gerekmektedir.

Ondan: o ölçü kabı içi oyulmuş ağaçtan oluyor. Fakat oyuk istenilen miktarın sonuna kadar ulaşılmiyor. Dıştan bu kab büyük görülmektedir. Fakat içten dibinin yakınlığından dolayı küçüktür.

Yine ondan: İstenilen noktaya kadar oyulmuştur. Fakat içine dibine ulaşmayı engelleyen bir şey yerleştiriliyor. O şeyi dibine yerleştiriyor. Bu sebeple bu ölçü aletiyle ölçülen, ölçülen şeyin dibine yerleştirilen şeyin yaptığı boşluk miktarınca eksik ölçer. Bir yaprak veya bez parçası ya da alçı veya benzeri bir şey koyuyorlar.

İkinci olarak: Tartı yönünden, terazı (ağırlık ölçüleri) gevşetiliyor. Yanı tartı ölçüsü tartığı şeyi eksik tartması için ayarı gevşetiliyor. Gramajın içini biraz ovuyorlar ve içine biraz daha hafif şeyle dolduruyorlar.

Bu nedenle ölçü ayarını kaybetmesi gerekir. Taştan bir tara alıyor ve aldığı bu ağırlık ölçüsü gün boyunca çok kullanılması neticesinde meydana gelen aşınma ile azalma meydana geliyor.

Ondan: Sattığı malı içine koyduğu kefenin altına ağır bir madde yapıştırmak süretiyle içine koyduğu bu şeyin ağırlığınca eksik tartı yapmak.

Tarti için bu ortaya çıkıyor. Devamlı olarak ölçü gramlarını diğerine galip gelmesi için ikinci kefeye koyduğunu görürsün.

Orada daha birçok çeşit vardır. Sanki sattığı malı kefeye kuvvetlice atıyor. İtici kuvvetin etkisiyle atıldığı kefe ağır basıyor. Bu durumda atılan şey kuvvetli atıldığından dolayı terazinin kefesini aşağıya iter, yukarıya çıkmadan önce ona bakan ağırlığın maldan olduğunu zanneder.

Ziraa’ (ölçü alma) aletlerine gelince tam ve yeterli oluyor. Fakat birinci metreyi ölçtükten sonra aletle geriye doğru itiyor. Ve koluyla mesela avuç miktarınca öne doğru sürüyor. Bu durumdaki eksiklik öne sürdüğü ilk ölçme anındaki sürme miktarıncadır.

Bütün bunlar bir çok insandan gizli olarak yapılan işlerdir. Bir satıcıyla başımda geçti. Eliyle kaldırdığı tartıya kendim şahit oldum. Beş kere tekrarlamasına rağmen her defasında farklı bir yolla aynı şeyi yapıyor. Taki karar verdi ve bana dönerek: “Bu fiyatla satmayacağım” dedi. Ben de ona: “istediğini al ve benim istediğim şekilde tart” dedim. Parayı katkat artırmamı istedi ve ben de ona verdim o da bana tartmam için tartıyı verdi.

Burada satılan şeyin durumları karşısında uyanık olmamız gerekir. Fiyat yüksek olduğu zaman satıcının ucuz sattığını görürüz. Burada ya tartıda bir illet vardır, ya satılan şeyde ya da başka bir illet vardır.

BAfiKA BİR TENBİH
Bu sebepler ve hakikkatlarıya ve şiddetli tehlikesiyle Hz. Bizat kendisi sokak ve pazarlarda dolaşıyordu, ölçü ve tartılarını teftiş ediyordu. Ölçü ve tartılarından eksiklik bulunanları pazarlardan çıkarır ve bize yağmur yağmayı engelleme derdi.

Bunun gibi idari yetkililerin devamlı olarak bu teftişleri yapmaları gerekir. Özellikle dini engellerin az olduğu ülkelerde ve fiyatlar şiddetlenir. Satıcı hile veya inada kaçar.

Hz. Ömer düşük fiyatla kuru üzüm satan satıcıya yanında çokça bulunan malını ucuza satar da malı az olanı engeller düşüncesiyle engel olmuştur. Kendisine gelip neden ucuz satılan mala engel oldun ? diyenler şöyle cevap verdi: çünkü o pazarı bozuyor. Pazara gelenleri zarara uğratır ve medineye bir daha gelmesine engel olur. Bu önceden kâr etmişti.
BAfiKA BİR TENBİH
Bilinmesi gerekli olanlardan, ölçünün miktarı ve çeşidi, tartının miktarı ve çeşidi konusunda baş vurulacak merci sultandır. Büyük alimlerin de dediği gibi: Ümmetin dört şeyde sultana itaat etmesi gerekir: Ölçü ve tartı nevinde, tedavulde alış-veriş için çıkarılan para çeşidinde, savaşın ilanında veya barışın kabulunde.

Sultan ölçü aleti olarak isterse sâ’seçer (genellikle buğday türü şeyleri ölçmede kullanılan 2.917 Kg tekabul eden bir ölçü aletidir.), isterse el-med’ı seçer (ülkelere göre değişen bir ölçektir. Irakta kullanılır yaklaşık olarak 18 litreye tekabül eder.), isterse keyle’yi seçer (genellikle buğday ölçüldüğü bir kaptır. Mısır’da 1/12 idramdır.), isterse veyba’yı seçer (Hububat ölçeklerindendir.), isterse kadh’I seçer (küçük hububat ölçeğidir.) veya büyük veya küçük herhengi bir nevi seçebilir. Pazarlarda bağlanmak gerekir.

Bunun gibi tartıda dirhem alır veya”evkiye” alır (memleketlere göre değişen ağırlık ölçüsü olup takriben 12 dirhemdir.), ya da “ritil” (yöreye göre değişen bir tartıdır.12 değerinde bir ağırlığı var.), veya “el-âketu” yu alır.veya gıram ve kilo alır hepsi onundur.

Taksimat iki kişi arasında olursa mesela ölçüsüz tartısız bir ürününün taksimatında. Onun hızlı olarak büyük bir kapta taksim etmeyi seven ve razi olan isabetli bir karar vermiş olur. Kaç kez yapıldığından ihtilaf olmaz. Sert cisim olması ve onunla ölçmenin mümkün olmasıdır.

Veya bunun gibi tartına belli bir demir parçasında itifak ettiler. Her biri için o demir parçasının tartısı kabul edilmesinde ve bir çok kez tartılmasında bir beis yoktur. Çünkü hedef toplamın taksimatıdır. Yoksa cüzlerine fiyat verme üzerine değildir.

İslamın esas ölçü ve tartılarına gelince, onların açıklamasını fieyhin, (Allah'ın rahmeti onun ve bizim üzerimizde olsun.) bununla ilgili beyanı, yerden çıkanların ve parasal malın zekatında geçti. Biz de bu islami ölçü ve tartıların fıtır sadakasının günümüzdeki değerini (karşılığını) gelen ayetin tefsiri esnasında arzetmiştik: «Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.»1 Yardım ve başarı Allah Teâladandır.


BİR GARİPLİK
Bu konuyu bitirip ayrılacağım gece fieyhi, (Allah'ın rahmeti onun ve bizim üzerimizde olsun.) ruyada gördüm.benden gittikten sonra birisinin bana şöyle dediğini duydum: Ölçünün ve tartının eksik yapılmasında faize giriş vardır. Düşünüp onun doğru olduğunu gördükten sonra konunun başına kattım. Faizin girişini doğrulayan sebep ise üstünlük çekişmesidir.
Yüce Allah’ın sözü: «Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur.» 2
RANE: Hadiste de geldiği gibi örtme (kaplama) manasındadır: “Kul bir günah işlediği vakit kalbinde siyah bir nokta oluşur. Böyle devam eder taki kalbini örter.” Hadis.

Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin