OKUMA
Okuma, yazar ve okuyucu arasındaki etkili iletişime dayalı, ön bilgilerin kullanıldığı, uygun bir yöntem ve amaç doğrultusunda, düzenli bir ortamda gerçekleştirilen anlam kurma sürecidir.
Neden anlam kurma: Çünkü anlam sadece ne tamamıyla okuyucunun kafasındaki, ne yazarın kendisindeki, ne de içinde bulunulan ortamdadır. (sentezdedir.) Oluşan bu anlam bir okuyucuya aittir diğer okuyucular tam olarak aynı anlamı çıkarmayabilir. Çünkü okuyucuların okumaya taşıdıkları farklı deneyimleri ve bilgileri vardır.
Sadece yazarın fikirlerini anlamak iyi bir okuma açısından yeterli olmamaktadır. İyi bir okuma farklı metinleri, farklı yöntem ve teknikleri, farklı becerileri kullanmakla gerçekleşmektedir.
Okuma beyinde gerçekleşen, anlam kurmaya dayalı karmaşık bir düşünme sürecidir. Bu süreçte değerlendirme, muhakeme etme, problem çözme, hayal etme gibi öğeler yer almaktadır. Okuyucu okuma sırasında ön bilgilerini, deneyimlerini ve muhakeme becerilerini kullanarak, metinde sunulan görseller ve diğer kavramlardan da yararlanarak yeniden anlam kurmak durumundadır.
Clay (1991)’e göre okuma “problem çözme sürecidir”. Buradaki problem yazarın ulaştırmak istediği mesajdır. Çözme süreci ise problemin, yazıya ilişkin ipuçları ve okuyucunun önceden edindiği bilgilerle çözülmesidir.
Okuma sürecinde iki önemli özellik üstünde durulmaktadır. Birincisi yazılı sembolleri çözme, ikincisi çözülen sembollere anlam yüklemedir.
Okumada anlam kurma: Okuyucunun yazılı dildeki sembolleri tanıma ve algılamasına;
Dilsel bilgisine
Zihinsel becerisine
Tecrübelerine
Okuyucunun istekliliğine, ilgisine, yargılarına,
Okuma amacına
Okumanın gerçekleştirildiği ortama bağlıdır.
Okuma becerilerin öğretilmesinde önemli bir nokta anlama becerilerinin geliştirilmesidir. Anlama; ana düşünce, detaylar, sonuç çıkarma ve içeriği kullanma gibi farklı anlama becerilerinin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Buradaki her bir anlama becerisi önce öğretilir ve geliştirmek için tekrarlar yapılır (Reutzel ve Cooter, 1996).
Okumanın gerçekleşebilmesi için her şeyden önce okuyucu kelimeyi tanımalıdır. Anlamlandırılan kelime ve cümleler kısa dönem belleğe yerleşmekte ve burada okuyucu ön bilgilerini de kullanarak, ilgileri doğrultusunda bütünün anlamını elde etmeye çalışmaktadır. Elde edilen anlam uzun dönem belleğe yönlendirilmekte, böylece okuma ve anlama gerçekleşmektedir.
OKUMANIN ÖNEMİ
-Video-
Sorular
Sizce dünyada okuma-yazma olmasaydı ne olurdu? Okuma-yazma ihtiyacı nasıl oluşmuştur? Okuma-yazmanın önemi nedir?
OKURYAZARLIK
Okuma yazma becerisini öğrenmiş yani okuryazar olmuş bir kişi harfleri, sözcükleri, sözcüklerden ses çıkarmayı, anlamlandırmayı öğrenmiştir. Okuma yazmanın öğrenilme süreciyle birlikte farklı düzeylerde okuryazarlık kavramları ortaya çıkmıştır.
Okumaz yazmazlık: Kişi sürecin başlangıcındadır, okuma ile ilgili temel becerileri henüz kazanmamıştır.
Yarı okuryazarlık: Sürecin ilk aşamasını oluşturur. Okuma ile ilgili sadece temel beceriler kazanılmıştır. Okuryazarlık süreci yarıda kalmıştır.
Temel okuryazarlık: Kişi okuma ile ilgili becerileri yeni yeni kullanmaya başlamaktadır. Basit düzeydeki metinlerin okunup anlamlandırılabildiği aşamadır.
Gizli okumaz yazmazlık: Bir eğitim kurumundan alınan diploma veya belgeye sahip olmakla birlikte okuma becerilerini geliştirmiş, günlük hayatta kullanmamışlardır.
Fonksiyonel okuryazarlık: Kişi okumayla ilgili becerilerini günlük hayatlarında kullanmakta ve okumayı bir beceri olarak kullanmakta ve okumayı bir beceri olarak sürdürmektedir.
Multifonksiyonel okuryazarlık: Okumayı hayatın bütün aşamalarında ve bilgi edinme sürecinde kullanan, okuma becerisini üst düzeye çıkarmış kişilerdir.
UNESCO’ya göre okuryazarlık:
Bütün yaşam etkinliklerindeki uğraşını kolaylaştırmada gereksinim duyduğu bilgi ve becerileri kazanmasını, bu bilgi ve becerileri kendisinin ve toplumun gelişiminde sürekli kullanmasını olası kılan okuma, yazma ve aritmetikte hünerli kişiye okuryazar denir. Ek olarak günümüzde okuryazarlık, beyni geliştirme, düşünme, anlama, sınıflama, sıralama, eleştirme, analiz, sentez ve değerlendirme becerilerini de kapsayan bir genişliğe ulaşmıştır. Bu yüzden işlevsel okuryazarlık terimini gündeme getirmiştir.
İşlevsel okuryazarlık: bireyin bütün hayat etkinliklerinde başarıya ulaşması için gerekli bilgi ve becerilere sahip olmasını sağlayan bir düzeydir. İşlevsel okuryazar olan bir birey, okumaya sadece bir amaç olarak değil, sosyal, ekonomik ve vatandaşlık görev ve rollerine uyum sağlamaya hazırlayacak bir süreç olarak bakmaktadır.
Soru:
Okuryazarlık düzeyinizi gözden geçirdiğinizde kendinizi hangi düzeyde buluyorsunuz? Bir öğretmen sizce hangi düzeyde olmalıdır?
Çocuklar okurken;
1. Sembolleri ayırt ederler.
2. Ayırt ettikleri sembollerin ya da sözcüklerin anlamını açıklarlar.
3. Yazılı sözcüklerdeki doğrusal, mantıksal yolu ve söz dizimini takip ederler.
4. Sözcükleri anlamlandırmak için önceden edindikleri deneyimlerini kullanırlar.
5. Çıkarımlar yaparlar ve okudukları materyali değerlendirirler.
6. Önceden öğrendiklerini hatırlayıp yeni düşünceler ve olaylarla birleştirirler.
7. Semboller ve sesler, sözcükler ve anlamı arasındaki ilişkileri fark ederler.
8. Kişisel ilgileri, tutum ve davranışlarıyla okuma gelişimlerini etkilerler (Burn, Roe ve Ross, 1988; Heilman, Blair ve Rupley, 1990).
1. Çocuklar okurken sembolleri ayırt ederler: Okuma işlemi duyularla başlar. Okuyucu yazılı sembolleri görsel olarak algılar ve yazılı sembollerle konuşma dili arasında ilişki kurmak için işitme duyusunu kullanır. İşitsel ayırım yapmada güçlük çeken bir kişi özellikle seslere ilişkin okuma becerilerini öğrenmede ve uygulamada zorluk çekecektir. Okuma işleminde görme duyusu önemlidir. Çocuklar, konuşma dilinde kullanılan harfleri ve sözcükleri görsel olarak ayırt etmeyi öğrenmelidirler.
2. Çocuklar ayırt ettikleri sembollerin ya da sözcüklerin anlamını açıklarlar: Algılama, duyular yoluyla edinilen bilgilerin beyine ulaşmasını içerir. Kişiler, duyularıyla edindikleri bilgileri, önceden edindikleri deneyimlerine göre işlemler ve tekrar organize ederler. Okurken beyin sözcüklerin ve cümlelerin görsel izlenimlerini alır ve bu sözcüklerin, cümlelerin anlamı, okuyucunun objelere, düşüncelere ve duygulara ilişkin önceden edindiği deneyimlerle birleştirilir. Bu nedenle; bir yazı, farklı deneyimleri olan okuyucular tarafından farklı anlamlandırılır.
Kişiler; nesnelere, farklı durumlara ve yerlere ilişkin bilgiler, kavramlar geliştirirler.
Bu bilgilere şema denir. Okuduğunu anlamada şemalar önemlidir. Görsel ve işitsel algılama sembollerin ayırt edilmesinde önem taşır. Görsel algılama; harflerin ve sözcüklerin biçim ve şekillerinin belirlenmesi ve yorumlanmasını içerir. Görsel ayırt etme, şekillerin farklılıklarını ve benzerliklerini anlama becerisidir ve önemlidir. Sözcüklerin belirlenmesi ve anlaşılması için bu farklılıkların ayırt edilmesi gerekir. İşitsel algılama; konuşma seslerindeki farklılıkları ve benzerlikleri ortaya çıkaran işitsel ayırt etmeyi içerir. Çocuklar konuşmadaki sözcüklerin seslerini ayırt edebilmeli ve başka bir sözcüğü oluşturan seslerle karşılaştırabilmelidir.
3. Çocuklar okurken yazılı sözcüklerdeki doğrusal, mantıksal yolu ve söz dizimini takip ederler: Yazılı materyallerde yazı soldan sağa, yukarıdan aşağıya sıralanır. Okuyucu okumak için bu sırayı takip etmelidir. Okuma aynı zamanda sıralı bir işlemdir. Çünkü sözlü dilin grameri ve mantığı vardır. Okuyucu konuşma dilindeki gramer kurallarını ve mantığı yazılı dilde de anlamalı ve takip edebilmelidir.
4. Çocuklar okurken sözcükleri anlamlandırmak için önceden edindikleri deneyimlerini kullanırlar: Okuduğunu anlama okuyucunun önceden edindiği deneyimlerine bağlıdır. Zengin deneyimleri olan çocuklar okurken karşılaştıkları kavramların ve sözcüklerin anlamını deneyimi daha az olan çocuklara göre daha fazla geliştirirler. Deneyimler doğrudan ve dolaylı yollardan edinilir. Örneğin:
Havaalanını gören bir çocuk okurken “havaalanı” sözcüğüyle karşılaştığında havaalanını görmeyen bir çocuğa göre daha uygun bir anlam verebilir. Çünkü çocuk havaalanında bulunarak doğrudan deneyim edinmiştir. Doğrudan edinilen deneyimler okunanların daha iyi anlaşılmasını sağlar.
Dolaylı edinilen deneyimler somut deneyimlerden daha az etkili olsa bile kavram gelişimi için faydalıdır. Konu anlatımlarını dinlemek ya da konuya ilişkin bir metini okumak, fotoğraflara bakmak ya da olay, yer ve etkinliklerin filmlerini seyretmek gibi dolaylı yoldan edinilen deneyimlerle de kavram gelişimi sağlanabilir.
Bazı aileler çocuklarıyla konular hakkında sohbet ederler, onlara kitap okurlar, hikâyeler anlatırlar, resimler gösterirler, çocuklarını sinemaya ve gezilere götürürler.
Bu aileler böylece çocuklarına zengin deneyimler sağlar. Bazı aileler, farklı nedenlerle bu yaşantıları çocuklarına sağlayamaz ve çocuğun deneyimleri ailesinden dolayı etkilenebilir. Bu durumda öğretmenlerin çocukların edindikleri eksik deneyimleri geliştirmek için geziler, farklı nesnelerin tanıtılması gibi somut etkinlikler düzenlenmesi gerekir. Aynı zamanda sınıfta fotoğraflar, filmler kullanılarak, bunlar hakkında konuşulması/tartışılması, hikâye anlatma, hikâye okuma gibi etkinlikler dolaylı yoldan edinilen zengin deneyimlerdir.
Kullanılan okuma materyallerinde sözcük dağarcığı, kavramlar, cümle yapıları çocuklara tanıdık değilse öğretmenler materyali anlamaları için gerekli olan deneyimleri edinmede çocuklara yardımcı olmalıdır. iyi okuyucular konuya ilişkin önceden edindikleri bilgileri metindeki bilgilerle birleştirebilirler. Zayıf okuyucular ise harf-ses ilişkisi üstünde dururlar, iyi okuyuculara göre sözcükleri daha fazla yanlış okurlar okuduklarıyla edindikleri sınırlı deneyimleri birleştirmekte zorluk çekerler.
5. Çocuklar okurken çıkarımlar yaparlar ve okudukları materyali değerlendirirler: Okuma düşünme sürecidir. Bir metni anlamak için okuyucu metindeki bilgiyi kullanarak çıkarım yapabilmeli, mecazi anlamları anlamalı, eleştirel ve yapıcı okuyabilmelidir. Ayrıca yazarın amacını belirleyebilmeli, sunulan düşünceleri değerlendirmeli ve düşüncelerini metinle birleştirebilmelidir. Bu becerilerin tümünde düşünme işlemi vardır.
Öğretmenler uygun sorular sorarak düşünmeleri için çocuklara rehber olabilirler. Çocuklar düşünmeleri için yönlendirilirse okuyacakları materyalleri daha iyi değerlendirirler. “Nasıl” ve “Niçin” soruları düşünmeye yönlendiren en önemli sorulardır. Ancak unutulmamalıdır ki sorular aynı zamanda düşünmeyi sınırlayabilir. Çocuklar metindeki olayları birbirinden bağımsız düşünmeye yönlendirilirse yazarın amacıyla ya da metnin ana fikriyle ilgilenmeyebilirler.
6. Çocuklar okurken önceden öğrendiklerini hatırlayıp yeni düşünceler ve olaylarla birleştirirler: Okuma karmaşık bir işlemdir ve öğrenilmelidir. Çocuklar okumayı öğrendikten sonra yeni bilgileri de okuma yoluyla öğrenirler.
Okumayı öğrenme; güdülenme, uygulama ve öğrendiklerini geliştirmeye bağlıdır.
Öğretmenler okumayı öğrenmenin okuldaki başarıyı artırdığı, okul dışındaki ortamlarda da yardımcı olduğu, iyi bir meslek sahibi olmayı ve yenilenmeyi sağladığını çocuklara anlatmalıdırlar. Çocuklar bu beklentilerle okumaya güdülenebilirler.
Okuma ve anlamaları geliştikten sonra fen bilgisi, sosyal bilgiler, matematik ve diğer derslerdeki bilgileri öğrenmek için okumaya başlarlar.
7. Çocuklar okurken semboller ve sesler, sözcükler ve anlamı arasındaki ilişkileri anlarlar: Okumayı öğrenme birçok farklı ilişkinin kurulmasına bağlıdır. Çocuklar önce sözlü dilde sözcüklerin taşıdığı anlamla nesneler arasında ilişki kurmayı öğrenirler. Sonra yazılı dille sözlü dil arasında ilişki kurarlar. Çocuğa, yazılı formunu bilmediği bir sözcüğün yazılı formu resmi ile birlikte gösterilirse çocuk sözcüğün yazılı formu ile resim arasında ilişki kurarak yazıyı tanır. Ses çalışmalarında da öğretmen harf ile ses arasında ilişki kurmayı öğretir.
8. Çocuklar kişisel ilgileri ve tutumlarıyla okuma gelişimlerini etkilerler: Okuma işlemini; çocuğun ilgisi, tutumu ve edindiği kavramların zenginliği etkiler. Okuyacağı materyal çocuğun ilgisini çekiyorsa hoşlanıyorsa çocuk daha fazla okumak ister. Okumaya karşı olumlu tavır geliştiren çocuklar olumsuz tavır geliştiren çocuklardan daha fazla gayret gösterirler. Okumaktan hoşlanan, en küçük bir fırsatı bile değerlendirerek zevk için okuma fırsatları yaratan öğretmenler sınışarında okuma için olumlu tutumlar ve davranışlar geliştirirler. Okuma için olumsuz tutum ve davranışlar bazen de ev ortamında aileler tarafından geliştirilir. Bu tutum ve davranışların olumlu yönde değiştirilmesinde öğretmen farklı şekilde çocuklara yardımcı olabilir. Birincisi, öğretmen her türlü fırsatı değerlendirerek çocuğun ilgilendiği, önem verdiği konuları belirler ve bu konuları kullanarak Türkçe dersleri planlayabilir. İkincisi, öğretmen, çocuğun başarılı olabileceği etkinlikler düzenleyerek çocuğun başarıyı hissederek kendisine güvenmesini sağlar. Üçüncüsü, öğretmen çocuğun başarısını diğer çocukların başarısıyla karşılaştırmayarak onun okuma gelişimini, geliştirdiği okuma becerilerini, okuduğu kitapları, öğrendiği sözcükleri değerlendirir.
OKUMANIN PRENSİPLERİ
Okuma anlam kurma sürecidir: hiçbir yazılı kaynak kendini ifade edecek değildir. Okuyucu ben bilgilerini kullanarak 10'u çözmeye çalışır. Örneğin bir okuma parçasının başlığı düğün iste ister istemez yazılı metin de geçmesi bile okuyucu düğün ile ilgili değişik durumlar hatırlayacak ve onları okuduğu metinde anlam kurmada kullanacaktır. Araştırmayı ekle.
Okuma akıcı olmalıdır: noktalama işaretleri vurgu ve tonlamalara dikkat edilen geriye dönüş ve kelime tekrarına yer verilmeyen heceleme ve gereksiz duruşlar yapılmayan anlam ünitelerine dikkat edilerek konuşurcasına yapılan okumaya denir. Okuyucuların kelime tanıma ve ayırt etme işini doğru ve çabuk yapmaları daha az zaman harcamalarını sağlamaktadır. Hesaplamalara göre okuması zayıf olan bir öğrencinin bir kelimeyi kavrayabilmesi için o kelimeyle en az 35 defa karşı karşıya gelmesi gerekmektedir bu rakam başarılı öğrencilerin ihtiyacının aşağı yukarı üç katıdır öğretmen akıcı okumanın geliştirilmesinde anlam üniteleri halinde ve etkileyici bir tonda okumalıdır.
Okuma stratejik olmalıdır: okuyucunun yazılım materyalin güçlük seviyesini göz önünde bulundurup konu ile ilgili ben bilgilerini okul ortamına aktarıp uygun bir amaç ve yöntem belirleyerek okumasıdır. Okuyucu sınav için okuma ile zevk için okumanın birbirinden farklı olduğunu bilmeli ve stratejisini 10'a göre ayarlamalıdır. Öğretmenler stratejik okuma becerisini çocuklara okuma türlerine göre kazandırmalıdır. Örneğin her şiirin aynı tarzda okunamayacağını ve hikâyenin şiirden farklı okunacağını kavratması gibi.
Çocuk okumaya güdülenmelidir: Güdülenme okumayı öğrenme ve geliştirme de anahtar faktörlerden birisidir. Güdülenme üzerinde yapılan araştırmalar iki temel açıdan kavramı irdelemektedirler: iş başarısına ve performansa dayalı isteklendirme. İş başarısına dayalı olarak güdülenen bireyler becerilerini geliştirme yollarını aramakta ve bu süreçte zorlukları kabullenmek dedirler. Kendilerini içeriği anlamaya ve yeni becerileri kazanmaya adamışlardır. Performansa dayalı güdülenme dışsal kaynaklarla güdülenme olarak değerlendirilmekte ve bu tür okuyucuların doğru ve gerekli okuma stratejilerini kullanmadıkları amaçlarının metni sevmek ve anlamak yerine işi yapmaktan ibaret olduğu belirtilmektedir.
Kendini yetkin olarak görmek okumaya güdülenmenin diğer bir yoludur bandıra kendini yetkin olarak görmeyi şöyle tanımlar: belirlenen bir işim gerçekleştirilmesi için gerekli etkinlikleri yapma konusunda kişilerin kendi yetenekleri hakkındaki olumlu yargılarıdır. Yüksek içsel güdülenmeye sahip, işe istekli ve kendi yetkinliğine inanan bireyler etkin ve başarılı okuyuculardır.
Örneğin birey okuma açısından içsel güdülenmeye sahipse kendinin yetenekli bir okuyucu olduğuna inanıyorsa, o zaman zor metinleri okuma ve anlama da ısrarcı olacak, metindeki çatışma ve sorunları çözebilmek için gayret gösterecek ve ön bilgilerini kullanabilecektir.
Okuma hayat boyu devam etmelidir: okuma devamlı gelişen bir beceridir ve bir defa da halledilebilecek bir husus değildir. Hayat boyu devam eden bir etkinliktir. Bunun için hemen her gün zamanımızın bir kısmını okumayı ayırmalıyız. Zamanın azlığı yada çokluğundan ziyade devamlılığı önemlidir. Kişinin 500 sayfalık bir kitabı bir günde okuma yerine beş gün de bitirmeyi planlaması daha yararlıdır çünkü okumak çevreden ve yaşanılan hayattan soyutlanmış bir şekilde sadece yazar ile okuyucu arasında geçen bir etkinlik olmamalıdır metinler arası bir anla işte okumalı ve yorumlar yapılmalıdır.
OKUMANIN AMAÇLARI
Bir yazılı metni okuma amaçları metnin türüne, kişinin içinde bulunduğu çevre ve koşullara tercihlere göre çeşitlilik gösterir. Genel olarak bir yazılı metni okumanın asım amacı metnin iletisini kavramaktır. Okumanın amacı bir öğrenci için okul başarısını artırma ve eğlence için okuma olarak ikiye ayrılabilir.
Grabe göre okumanın amaçları:
-
Bilgi bulmak için okuma
-
Öğrenmek için okuma
-
Eleştirme/Değerlendirme için okuma
-
Genel olarak anlamak için okuma
OKUMA TÜRLERİ
Okuma türleri farklı şekillerde ele alınmaktadır. Bu farklılığın nedeni şekil ya da anlam alarak sınıflandırılmasından ileri gelmektedir.
Sesli okuma: Yazının çeşitli organlar yardımıyla ses haline gelmesidir. Tonlama ve vurgu önemlidir. Başlıca amaç, yazının doğru ve konuşma dilinin özelliklerini yansıtacak biçimde seslendirilmesidir. Faydaları; öğrencilerin okuma gelişiminin belirlenmesi, doğru telaffuz alışkanlığını geliştirme, sosyalleşmeye yardımcı olma, sessiz okuma için temel oluşturma.
Etkili bir sesli okuma yapmak için kitaptan sf.20
Sessiz okuma: yazının gözle takip edilip anlaşılmasıdır. Sesli okumaya göre daha hızlı gerçekleşir. Faydaları; öğrencilerin kendi kendilerine okuyup öğrenmelerini, zaman ve enerji tasarrufu sağlar. Okulda sessiz okuma çalışmaları yapılırken öğretmenin dikkat etmesi gereken hususlar:
Dudaklar kıpırdamamalıdır.
Yazı elle veya başka bir şeyle takip edilmemelidir.
Okuma esnasında baş ve gövde hareketleri yapılmamalıdır.
İnşat: yüksek sesle şiir okumadır. Ses tonu, vurgu ve tonlama ile jest ve mimikler önemlidir. Temel amaç bir manzum parçanın güzel okunması olduğu için öğrenci elindeki metne bakarak da okuyabilir.
Toplu okuma: Metinlerin bir grup öğrenci tarafından birlikte okunmasıdır. Öğrencilerin seslerini bir yöneticiye bağlı olarak kullanma alışkanlığı kazanmasında, sesli okumalarını ilerletmelerini, anlamam uygun olarak vurgu yapmalarını ve duraklama alışkanlıklarını kazandırır.
Görsel okuma: bir okuma türü olmaktan ziyade farklı bir dil etkinliği olarak düşünülebilir. Amaç, okumayı yazılı metnin dışına çıkarmaktır. Yani resim, fotoğraf, tablo ve grafik okuma gibi. Görsel inceleme ve görsel sunu olarak ikiye ayrılır. Bir resmi veya tabloyu inceleme ve bunlardan anlam kurma görsel incelemedir. Bir metni resimle anlatması ise görsel sunudur.
Serbest okuma: Kişinin boş zamanında kendi kendine yapmış olduğu okumadır. Okul öğrencilere önce okuma becerisi kazandırmaya sonra da bu beceriyi hayat boyunca kullanması için alışkanlığa dönüştürmeye çalışır.
Güdümlü okuma: Öğretmen tarafından seçilen bir kitabın derste açıklamalar yapılarak okunmasıdır. Öğretmen önceden okuyacağım kitabı hazırlar okuyup okumayacağını bölümlere belirler. Sorulacak soruları verecek cevapları hazırlar. Okumayı öğretmen yapar. Bir bölümün okunması bittikten sonra öğrencilere sorular sorulur onlar da sorulara yanıt verir. Bu inceleme okuma derslerindeki gibi ayrıntılı ve derin olmaz.
Bilgilenimsel okuma: Metinleri mesajını anlamaya yönelik bir okuma biçimidir. Mesajı tam almak için düşünsel bir çaba gösterilmesi ve etkin olunması gerekmektedir. Bunun için metnin yapısını çözümleme, içeriğini anlama ve yorumlama, bilgi iletimi açısından metni eleştirme gibi açılardan metin ele alınmalıdır.
Anlamlı okuma: Bir metni vurgusuna tonlamasına dikkat ederek keyifli bir şekilde okumak demektir. Anlamlı okumada anlatılanlara hissetmek, metnin havasına girmek gerekir. Heyecan gereken yerlerde bu duyguyu yansıtmak, üzüntülü yerlerde de bu havayı vermek gerekir. Okuma, konuşmaya yakın olmalıdır. Anlamlı okumanın geliştirilmesi için öncelikle öğretmen öğrencileri örnek olmalı radyo televizyon bilgisayar gibi araçlardan yararlanılarak öğrencilere güzel eserler dinletilmeli ve çocuk tiyatrolarından faydalanılmalıdır.
Hızlı okuma: Belirli bir zaman içinde çok sayıda kelime okuyabilmektir.
Seçmeli okuma: bir metnin önemli yerlerini okuyup diğer yerlere atlamadır.
Eleştirel okuma: okunan metin ile ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapabilmektir okuma sürecinde yorum çok önemlidir eleştiren okumanın göz atmadan farkı eleştiren okumanın diğerine oranla çok daha fazla dikkat ve konsantrasyon gerektirmesi der. Eleştirel okumanın amacı kapsamlı bir çalışma sonucunda üretilmiş fikirleri, kavramları ya da teorileri ayırt etmektir.
Çevresel okuma:
İLK OKUMA VE YAZMANIN TEMEL AMAÇLARI
Kitaptan sf:
OKUMAYA HAZIR OLUŞLUK ve OKUMAYA HAZIROLUŞLA İLGİLİ TEMEL GÖRÜŞLER
Okumaya hazır oluşluk, çocuğun düzenlenen öğretim programlarından faydalanmasını yardımcı olan yetenekler ve kazanılmış becerilere bağlı genel bir olgunluk seviyesidir. Hazırlık programları işitsel ayrım görsen ayrım görsel ve motorsal becerilerini koordinasyonu ve kavram geliştirme gibi çalışmaları içermektedir.
Okumaya hazır oluşla ilgili üç temel görüş ortaya atılmıştır bir faktördür görüşte okumanın başarılı bir şekilde kazanılmasına etki eden sınıf ortamının tasarımı, yöntemler, araç gereçler gibi faktörler tespit edilip programlar ona göre yapılırsa problemin çözüleceği düşünülmüştür. Bu görüşten yola çıkarak okumaya hazırlık programları geliştirilmiş ve okullarda uygulanmıştır bu sistemde çocukların bazılarının okumaya hazır olabileceği göz önüne alınmadan bütün öğrenciler hazırlık programına tabi tutulmuşlardır. Ayrıca bu programlar ağırlıklı olarak ortamla ilgili etkenler üzerinde durmuş içsen unsurlara fazla önem vermemiştir.
İkinci görüş ise ağırlıklı olarak olgunlaşma teorisine dayandırılmıştır. Bu görüşe göre çocuk fiziksel, zihinsel ve benzeri olgun erişmeden önce okuma yazma işi yaptırılmamalıdır. Çocuk öğrenmek için gerekli arzu ve isteği sergilediği zaman iş verilmelidir. Hazır oluncaya kadar bekleme anlayışı 1980 li yıllara Kadar okuma ve yazma programlarında ağırlığını hissettirmiştir. Herkesin belli bir seviyede hazır oluştuğunu beklemek bazı çocukların hazır oluştuğunun dikkate alınmamasını yol açmıştır.
Bir kısım araştırmacılar 1980 lerden itibaren okumanın doğuştan başladığını savunarak geleneksel okumaya hazırlık program ve çalışmalarına karşı çıkmışlardır. Bu araştırmacılara göre okumaya hazırlık doğuştan çocuğun okula başladığı zamana kadar geçen süreyi kapsamaktadır ve yazı dilinin amaç ve süreçlerini anlamak, okumayla ilgili bazı becerileri kazanmaktan daha önemlidir. Bu görüşe savunanlara göre hikayeleri çocuklara dinletmek ve hikayelerin yeniden üretilmesine katkıda bulunmalarını sağlamak onları gerçek süreçlerle karşı karşıya getirmektir.
Bu yaklaşık üç teorik görüşten etkilenmiştir. Bunlardan birincisi Rousseau'nun görüşüdür. Rousseau'ya göre çocuk okuma yazama becerisini kazanma sistemine sahiptir. Yetişkinin görevi çocuğa okuma yazma yardımcı olacak zengin bir çevreyle etkinlik lirada ya da ortam oluşturmaktır. İkinci görüş ise Jetin inşa etme görüşüdür. Çocuk hayat ile ilgili kavramları çevreden bağımsız olarak oluşturamaz. Ancak çevre il Bu yaklaşık üçte yavru görüşten etkilenmiştir. Bunlardan birincisi Rousseau'nun görüşüdür. Rusya'ya göre çocuk okuma yazama becerisini kazanma sistemine sahiptir. Yetişkinin görevi çocuğa okuma yazma yardımcı olacak zengin bir çevreyle etkinlik lirada yada ortam oluşturmaktır. İkinci görüş ise piyaz yetin inşa etme görüşüdür. Çocuk hayat ile ilgili kavramları çevreden bağımsız olarak oluşturamaz. Ancak çevre ile etkileşim Sonucu bu kavramları oluşturur. Piaget Temel olarak çocuk nasıl kavram oluşturur? Kavramı nasıl değiştirir? Çocuğunu kavramları yetişkinlerin kavramlarına göre nasıl farklılık gösterir? Gibi konular üzerinde durmuştur.
Son olarak doğuştancı yaklaşım vay got sıkayım görüşlerinden etkilenmiştir buna göre çocuklar okuma yazma becerilerini bir yetişkin ile aralarında oluşan sosyal iletişime ve bu iletişimin etkinlik derecesine göre kazanmaktadırlar. Kişinin öğretim yöntemi sorumluluğun tecrübeli yetişkin tarafından adım adım öğrenci aktarılmasına dayanır.
Takvim yaşı:
Cinsiyet
Sağlık sorunları
Beyin başatlığı
Genel zeka
Zihinsel düşünme
Özel bilişsel problemler
Görsel ayrım
İşitsel ayrım
İlişkilendirici öğrenme
Dikkat
Sözel dil gelişimi
Kitap harf ve satırların özellikleri
OKUMA ORTAMINI DÜZENLEME
Etkileşimsel modele göre okuma ortamı, okuyucunun metinle etkileştiği, okuduğu ve metni anlamaya çalıştığı ortamdır. Okuma ortamı fiziki, psikolojik ve sosyal ortam olarak ele alınmaktadır. Okuyucu için uygun koşullar sağlandığı sürece etkili okuma söz konusu olmaktadır.
Dikkat edilmesi gereken hususlar:
Işık düzeni:
Oturma düzeni:
Sessiz ortam:
Havalandırma ve Isı:
OKUMAYA BAŞLAMA
Chall’ a göre sf. 44
|
anlama
|
Ses
|
Güdüleme
|
|
|
Güçlük seviyesi
|
|
|
İçerik
|
|
|
Ses- harf ilişkisinin öğretimi
|
|
|
Okuma türleri
|
|
|
Okumaya hazıroluşluk
|
|
|
Chall’ a göre sf. 46
YAVAŞ OKUMA NEDENLERİ VE ZAYIF OKUYUCULAR
Nedenleri
-
Hece hece okuma
-
Yavaş kelime tanıma
-
Kelime kelime okuma
-
Fısıldayarak okuma
-
Dudak hareketleri yapma
-
Sessiz (iç) konuşma
-
Parmakla takip
-
Kafa hareketleri
-
Geri dönmeler
-
Satırdan satıra geçiş
Zayıf okuyucular:
AİLENİN ROLÜ ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ
Okuma öğretim süreci çözümleme, anlama ve sözcük dağarcığından oluşan bir süreçtir. Okuma öğretiminde bu üç alandaki beceriler birlikte ya da birbirinden bağımsız olarak öğretilebilir.
Dostları ilə paylaş: |