Neleri GÖremiyoruz


DÖRT ELEMENT 7.3. ZİHİNSEL ve



Yüklə 1,29 Mb.
səhifə26/27
tarix25.10.2017
ölçüsü1,29 Mb.
#13027
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   27

7.2.3. DÖRT ELEMENT

7.3. ZİHİNSEL ve

BEDENSEL ENERJİ

7.3.1. ZİHİN BEDEN VE

BATI BİLİMİ



7.3.1.1.BİLİMSEL BAKIŞ
Batının evreni algılama şekli öncelikle maddi araştırmaya dayanır. Elle tutulur şeyleri alır, fiziksel ve kimyasal olarak inceler ve bunun sonucunda maddenin önceliklerine ilişkin bir anlayış kazanır. Örneğin maddesel bedenimizi, laboratuar bulgularına dayanarak pekala tanımlayabiliriz. Oysa zihin, varoluşun son derece gerçek başka bir boyutudur. Yüzleşmekten kaçınmamızın mümkün olmadığı, ancak fizikötesi olduğundan henüz ölçülemeyen bir alandır. Maddi tanımlar, bu alanda birim ve ölçekten yoksun kalır. Bu yüzden zihin-beden ilişkisi tıp doktorları ile psikologları çaresiz bırakan başa bela bir konu olagelmiştir.
Doktor, hastanın fiziksel derdine çare bulamadığında ellerini iki yana açarak, sorunun "zihinsel" olduğunu söyler. Psikolog ise hastasının zihinsel dünyasını düzenlemede yardımcı olamadığında omuz silkerek sorunun "fiziksel" olma ihtimalini dile getirir ve doktora görünmesini salık verir. Bu kargaşa, zihin-beden bütünlüğünü kapsamına alan "psikosomatik" uzmanlığı doğurmuştur.
İnsan bedenini anatomik bakışla incelemeyi bitiren batı bilimi, psikosomatik araştırmalar içinde fizyolojiye yönelmek zorunda kaldı ve çalışmalarını elektrikle ilgilenmeden tamamlayamadı. Fizyoloji; hareket, kuvvet ve organizmanın işlevinden bahsediyordu ve bu tip işlevler ise her zaman enerji gerektirmekte idi.. Ve bu çalışmalar sırasında, bedenimizde üretilen elektrik ölçülmeye başladı.

Bu ölçümlerin etkisiyle, incelemeye değer her şeyin fiziksel ve maddesel olması gerektiğine inanan "somut" bilimciler, insan bedeninde olup biten enerji hareketine daha yakından bakma gereği duydular..


Ünlü Kuantum kuramcısı Davit BOHM , Kuantum Teorisi kitabında bakın ne diyor; "Şimdi, kuantum işlemleriyle kendi içsel deneyimlerimiz ve düşünce yöntemlerimiz arasındaki yakın benzerliğin yalnızca bir tesadüf olup olmadığını sorabiliriz... Düşünce süreçleriyle kuantum süreçleri arasındaki dikkat çekici benzerlik, bu ikisini birbirine bağlayan bir hipotezin verimli olacağını düşündürtebilir. Eğer böyle bir hipotez doğrulanabilirse, bu bizim düşünmemizin birçok önemli özelliğini doğal bir şekilde açıklayabilir.."160

7.3.1.2. KOZMİK BAKIŞ
Kozmik bakışın bilimsel olmadığı söylenemez. Fakat bilim kendisini sadece "son geldiği nokta" ile tarif ettiği sürece, bu gibi yaklaşımlar bilim dışı diye tanımlanacak ve belki de böylece bilimin gelişmesine en büyük engel yine bilim adamları tarafından konmuş olacaktır.
"Kozmik pencereden bakışta titreşimin yükseltilmesi çok önemlidir. Bu sırada dengeler değişmez. Buzun suya, sonra buhara dönüşmesi sırasında madde aynı kalmakta ve toplam ağırlığı değişmemektedir. Fakat yükselen titreşim hızı enerji tüketimini çoğaltmaktadır. Dünyanın olumsuz titreşimi ancak spiritüel ya da kozmik enerji kullanımı ile değişir. Kozmik enerji tüketildikçe olumsuzluklar atık madde haline gelir ve ortadan kalkar."161
Fiziksel boyutta enerjiyi az tüketerek doğal devinime uyum sağlamanın erdem olduğunu savunurken, kozmik enerjiyi kullanıp tüketmemizi teşvik eden tavsiye şaşırtıcıdır.
Batı kültürü, kendisini dünyadan soyutlamayı seçmiştir. Adeta, kendi kurguladığı sanal bellekte zihinsel faaliyetler göstermiş ve doğayı reddeden mekanlarda yerden yükselip kopmayı marifet saymıştır. Bu yaklaşımın insanları müthiş bir enerjiden, aydınlanma ve denge kaynağından ayıracağını görememiştir.
7.3.1.3. EİNSTEİN VE ENERJİ

Mekanik enerji, klasik enerji kavramı için en bilinen örnektir. İpin ucuna bağlı bir bilye düşünün ve ipin diğer ucundan çektiğinizi varsayın.Çekmek için uyguladığınız kuvvet ne kadar büyükse ve yer değiştirme miktarı ne kadar uzunsa, harcadığınız güç o kadar fazla olacaktır: Böylece ENERJİ = KUVVET X YOL formülünü anlamak kolaylaşacaktır.

Bu klasik formülün sağ tarafı ile biraz oynayan

EİNSTEİN162, önce aklımızı karıştırdı.



ENERJİ = KÜTLE X IŞIK HIZININ KARESİ (E=mc2)

formülü ile; enerji madde ve ışık ilişkisini belirledi. Farkına vardığınız gibi formüle "evrensel sabit" adı verilen bir değişmez girmişti. ; "ışık hızı !".. Kütle ve enerji değişiyor fakat o değişmiyordu..


Aradan tartışmalı uzun yıllar geçti ve artık biliyoruz ki, enerji ile maddenin birbirlerine dönüşmesi bu eşitliğe göre olmaktadır.
Bu formül, bir ilişkiyi tanımlarken karşılıklı bir dönüşümü de vurguluyordu. Madde, atom bombası örneğindeki gibi büyük bir enerjiye dönüşebiliyordu.

O zaman ışığın da maddeye dönüşebilmesi gerekiyordu ve "Amerikalı fizikçilerden oluşan bir ekip dünyada ilk defa bu olayı, yani ışığın vakum içinde maddeye dönüşmesini kanıtladı. Bu buluş Stanford doğrusal parçacık hızlandırıcısında yapıldı." 163

Geriye enerjinin maddeye dönüşmesini deneyimlemek kalmıştı. Belki de formülün en dramatik sonucu bu olacaktı.. EİNSTEİN'ın kuramına göre bedenimiz, görünmeyen enerji boyutumuzun maddeye dönüşmüş görüntüsü idi.
Peki, fizik bedenimizden yola çıkıp enerji boyutumuza ulaşabilmenin bir yolu var mıydı ?.. Bedenimiz formüldeki (m) ise, ışık hızı (c) nin karesi ile, yani 90 milyarlık bir büyüklük ile çarpılıp çoğaldığında ortaya çıkabilen "enerji bedenimize" bizi ulaştıracak bir aracımız var mıydı ?.. Bu sorunun yanıtı daha uzun yıllar zihinleri meşgul edeceğe benzer !..
Einstein'in rölativite teorisi, zaman ile mekanın tek bir devamlılığın ( varoluşun ) parçaları olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca bu teoriye göre zaman-mekanla ilgili nesnel ölçümler, gözlemi yapan kişinin durumu ile ayrılmaz bir şekilde ilişkilidir. Kuantum mekaniği ile ilgili araştırmalar da, özne ile nesne, gözlenen ile gözleyen arasında da böyle bir derin ilişkinin varlığını göstermiştir.
7.3.1.4. KUANTUM FİZİĞİ VE

TELEPATİ


Yüklə 1,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin