Selin ŞAHİN
6/D - Cumhuriyet Mah. Ahmet Haşhaş İ. Ö. O.
Selçuklu / KONYA
Televizyon Yayınlarında Şiddet konulu 6. sınıf kompozisyon yarışması ikincisi
HAYALLERİM, RAHATSIZLIKLARIM…
Yaşasın! Kumanda bende artık şimdi televizyonumu açıp, keyifle izlemeye başlıyorum. Ekranda kır çiçekleri, beyaz gelincikler, mor menekşeler ve onların içinde koşuşan çocuklar… Kanal değiştiriyorum birde ne göreyim? Masallar dünyası bir sürü çocuk ve masal anlatan Adile teyze. Bir başka kanala geçiyorum. Barış, dostluk şarkıları… O da ne? Meclis TV’de iktidar ve muhalefet sarmaş dolaş. Kavgasız gürültüsüz ülke sorunlarını tartışıyor çözüm üretiyorlar. Bir sonraki kanalda eğitici öğretici çocuk filmleri…
Oh be! Yaşasın şiddetten eser yok, demeyi çok isterdim. Ne yazık ki bütün bunlar benim sadece görmek ve gerçekleşmesini istediğim hayallerden ibaret…
Kuşkusuz televizyon, kitle iletişim araçlarının başında gelen, bizlerin en çok kullandığı araç. Bugün televizyonsuz ev yok denecek kadar azdır. Gazete, dergi, kitap, girmeyen evlere, kahvehaneler, cafelere televizyon girmiş ve baş köşe de yerini almıştır. Televizyon başında bu kadar çok vakit geç irdiğimiz için, televizyon yayınlarının eğitici, eğlendirici, kaliteli olması gerekmektedir.
Biz çocukların çoğu vakti okulda geçmekte. Eve geldiğimiz zamanda tek eğlencemiz televizyon ve bilgisayar oluyor. Televizyon izleyerek rahatlamak hakkımız tabii. Ne yazık ki o saatlerde bizlere hitap edecek program bulmakta zorlanıyoruz. Televizyonda hedef hep büyükler. Hani “eğitim çocuktan başlardı?” bu eğitimde televizyonun rolü hiç mi yok acaba? Sabahtan akşama kadar, istediğimiz zaman diliminde izleyebileceğimiz birçok kanal niye yok?
Haberlerden, filmlere hatta reklamlara kadar hep “şiddet” kavramıyla karşılaşıyoruz. Tabi ki haberlerde objektif olacaksın, olayları tüm açıklığıyla ele alacaksın ama şiddeti özendirmeyeceksin de…
Okuldaki şiddet içeren olayların artmasının, bıçağın, silahın okula girmesinin sebeplerinden bir tanesi olarak televizyonu görüyorum ben. Şiddet içerikli görüntülerin çocukları özendirdiğini, hani derler ya, akıl da olmayanın akla sokulduğunu düşünüyorum. İntihar görüntülerinin mafya ile ilgili haber ve filmleri, silahlı çatışma vb. haberlerin defalarca gösterilmesini doğru bulmuyor, daha geç saatlerde yayınlanmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Bu konu da ailenin yaklaşımı çok önemli mutlaka ama televizyonda her ailenin olmazsa olmazı konusunda. Çünkü dar gelirli ailelerin tek lüksü televizyon.
Televizyondaki programların daha özenle yapılıp, daha barış ve dostluk mesajları veren dizi ve filmlerin daha silahsız, kavgasız bizlere iyi örnekler verecek kalitede olmasına dikkat edilmelidir.
Buraya kadar gerek hayallerimden, gerek rahatsızlıklarımdan yola çıkarak bir şeyler yazmaya çalıştım. tabi ki televizyonun faydalı, bize bir şeyler kazandıran yönleri de vardır. Bu ara da son günlerde televizyondaki uyarıcı logolar da, çok doğru bir uygulama.
TRT’nin diğer kanallara göre daha özenli olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Umarım bir gün hayal ettiğim görüntüleri izler, bir daha şiddeti konuşmak zorunda kalmayız.
Sonuç olarak yaşamımızın bir parçası olan televizyonun özellikle kırsal kesimlerdeki, dar gelirli insanların en büyük ve tek lüksü olduğunu düşünürsek ve bu insanların bu ihtiyacının da eğitim olduğunu düşünürsek o halde diyorum ki “Şiddete değil eğitime yönelik programlarda buluşalım”.
Sevgi TAŞDEMİR
6/A - Özel Emel Işık İ. Ö. O.
BARTIN
Televizyon Yayınlarında Şiddet konulu 6. sınıf kompozisyon yarışması üçüncüsü
BANA ÖZGÜRLÜĞÜMÜ GERİ VERİN
Her sabah uyarıyor annem: “Mümkün olduğunca sınıftan çıkma emi?”
Korkuyor annem, farkındayım. Ne kadar ortalıkta olursam, o kadar zarar göreceğimi düşünüyor. Televizyonda haberleri izlerken “Bak görüyor musun?” diyor. “Sınıftan çıkma dediğim kadar yok mu?
Sıkılıyorum aslında. Okulun içinde rahat rahat gezmek, okulun yanındaki kırtasiye dükkanından alışveriş yapmak istiyorum.
İzin alamıyorum annemden. “Servisinden iner inmez sınıfına hemen” diyor. “Sağa sola takılayım deme sakın”.
Annemin sağ sol dediği okulumuzun yanı başındaki kırtasiye. Kırtasiyeden alış veriş yapmak istediğimi biliyor annem. Onun içinde her sabah bıkıp usanmadan uyarıyor. “Sağa sola takılma sakın”.
“Hep o programların yüzünden” diyorum anneme. “Herkesin derdini anlattığı o programları izleye izleye bu hale geldin sen”.
Kötü kötü süzüyor beni annem. “Tamam yedik azarı şimdi” derken “Ne ilgisi var” diyor. Ortalık iyiden iyiye bozuldu. Ben de bir anne olarak çocuğumu uyarmak zorundayım. “Bilirim annemi, şimdi bir saat anlatır. “Haklısın anne, dikkat ederim” diyene kadar da sürdürür konuşmasını.
“Sana güvenmediğimden değil çocuğu, çevreye güvenmiyorum” diye başlar söze annem ve yine ardından şu trafik örneği: “Senin iyi bir araç sürücüsü olman asla kaza yapmayacağın anlamına gelmez. Kimi zaman trafikteki bir başka araç sürücüsü, kimi zaman yolun durumu seni önüne geçilmez bir kazanın içine çekebilir.”
“Ne demek istediğimi anladın mı”? der uyarı konuşmasının ardından annem. “Anladım anne, tamam dikkat ederim.”
Elinde kumanda, televizyon kanallarını gezerken çoğu zaman söylenir görürüm annemi: “Bu ne ya tüm kanallarda kan gövdeyi götürüyor”. Sonra birden bana dönüp suçüstü yapar gibi sorar annem “Arkadaşlarından kendini bu karakterlere benzetmeye çalışan var mı?”
“Yok” derim ben “Niye olsun ki?”
Hiç var der miyim? “Var” desem olacakları biliyorum çünkü. Annem “Sınıftan çıkma” değil, “Sıradan kalkma” diyecek bu kez. “Sakın bu türlü çocuklarla arkadaşlık yapma… Aman uzak dur… Trafik örneğini hatırla…
Kimi zaman çok sıkılıyorum aslında. Okulumun içinde özgürce gezmek, okulumun hemen yanındaki kırtasiyeden alışveriş yapmak istiyorum.
Böyle anlardaysa en çok o televizyonlara kızıyorum. Annemi her geçen gün biraz daha kuşkucu yapan, özgürlüğümü sınırlayan o televizyon kanallarına.
Ve işte o anlarda elimde olmadan içimde yankılanıyor haykırışım: “Televizyonlardan şiddeti çekin, bana özgürlüğümü geri verin!”
Arzum Gökçe KÖLE
5/E No: 955
İsmet İnönü İ. Ö. O. / ADANA
Televizyon Yayınlarında Şiddet konulu 5. sınıf kompozisyon yarışması birincisi
GÜLE GÜLE ŞİDDET
Balık baştan kokar demişler. Yaşadığımız denizde o kadar balık var ki, hepimiz kokmaya başladık.
Çocuk doğduğunda evde şiddet görmeye başlar. Kâh babası annesin döver kâh annesi çocuğunu döver. Bazen kardeş bile kardeşi döver. Bu böyle bir kısır döngüdür. Şiddet gören çocuk, ilerde şiddet gösteren yetişkin olacaktır. Yani balığı şimdiden kokutmaya başladık.
Çocuk evden çıkar, sokakta arkadaşlarıyla oynamaya başlar. Bu kez de arkadaşlar arası şiddet baş gösterir. Şiddet gören çocuğun şikayetini bile dinleyen olmaz. Aileye göre eğer şiddete karşılık vermemişsen sen suçlusundur. Kimse şiddet göstereni suçlamaz. Çünkü o hakkını savunabilen istediğini elde eden bir çocuktur. Güç gösterisi şiddettir.
7 yıl bu şekilde geçer. Şiddet göre göre şiddet göstermeyi öğrenir. Okul çevreden farklı değildir ki bu kez çocuk istediğini elde edemediği zaman sıra arkadaşına ya da sınıf arkadaşına şiddet göstermeye başlayacaktır. Okulda ki çocuk ile evdeki çocuk arasında ne var ki? Onun okulda mükemmel bir kişiliğe sahip olmasını bekliyoruz. Evet okul, çocuğun eğitim-öğretim yuvasıdır. Ama evde verilen eğitim üzerine bir şeyler eklenir.
Sadece aileyi suçlamak da basit bir olay. Televizyonlar en kolay ulaşılan eğlence makinesi olarak görülüyor. Aksine televizyonlar çoğu zaman en kolay ulaşılan şiddet makinesidir. İşte bir haber bülteninden başlık; ünlü sanatçı eşinden nasıl dayak yedi. Çocuk bunu görünce ne yapacak? Tahmin etmesi zor değil “Evde, okulda, çevrede herkes yapıyor, demek ki doğal bir şey. Bende yapsam bir şey olmaz” diyecek.
Topluluk tarafından kabul edilen yalan olsa bile doğrudur. Yanlış olanın anlaşılması için kokan balığa ya bir cezaevinde ya da morgun soğuk betonlarında görmek mi gerekiyor?
Melike TIRAŞ
5/H No : 2589
Çizmeci İ. Ö. O. / ANKARA
Televizyon Yayınlarında Şiddet konulu 5. sınıf kompozisyon yarışması ikincisi
KAVGA SAVAŞ ŞİDDET DOLU BİR DÜNYAYI
BİZE VERMEYİN.
Bu küçücük yaşamımız da bize şiddeti öğrettiniz. Sevgili büyüklerim, televizyon sahipleri, basın-yayın kuruluşları, şiddet canlısı insanlar, savaş yapanlar sizleri kutluyorum. Her yerde şiddet var. Evde, okulda, sokakta, televizyonda. Kimisi polisin gözünün içine baka baka karısını bıçaklıyor. Kimisi kap-kaç yapıyor, iki kuruş para için yerde sürüklenen canlara ve biten yaşamlara aldırmıyor.
Artık bilgi yuvası olan okullarımızda da huzur yok. Çeteler sardı her yanı. Kalem tutan eller bıçakla tanıştı. Televizyonu ne zaman açsam kurşun seslerinin altında kalıyorum. Yumruklar, sopalar, taşlar üzerime dökülüyor. Hangi kanalı açsam, hangi diziye baksam herkesin eline tabanca tutuşturulmuş. Evimizin içinde savaş var sanki. Gözyaşları içinde hiç bilmediğimiz insanlara ve olaylara ağlıyoruz. Annem ve kardeşlerimle izliyoruz işte. Savaşları uzaktan kumandayla takip ediyoruz. Savrulan bedenlere, kavgalara, yıkılan evlere rahatlıkla bakıyoruz.
Oysa dünyada çok güzel olaylar da var. Teknoloji ilerliyor. Türk doktorları sağlığımızla ilgili yeni buluşlar yapıyorlar. Yeni canlı türleri bulunuyor. Bazı sahillerimize mavi bayraklar çekiliyor. Gönüllü öğrenciler carettalara yardım ediyor. Yolunu şaşıran bir yunus Haliç’ten kurtarılıyor. Genç bir kız denize düşen bir adamı kurtarmak için atlıyor. Bizler güzel şeyleri görmek istiyoruz. Çok para kazanmak, çok izlemek uğruna bu kötü olayları, dizileri bize izlettirmeyin. Hem kafamız karışıyor hem de onlara özeniyoruz. Buna hakkınız yok ki. Biz kan gölüne dönmüş ekranlarda boğulmak istemiyoruz.
Sevgili büyüklerim sizler mecliste kavga ederseniz çocuklarda okulda eder. Televizyonda sizi çeker çok ayıp olur. Bir de gelecek çocukların diyorsunuz. Bize, içi şiddet, hırsızlık, kavga dolu bir dünya bırakarak mı? Atatürk bize umut dolu, yenilikler içinde bir Türkiye bıraktı. Bize onu geri verin. Sevgi, şefkat, mutluluk dolu bir Türkiye bırakın.
Ekranlardaki kurşun seslerini susturun, çekin ekranlardan beynimize uzanan tetikleri çekin yeter artık.
Büşra ŞEN
5/A - Cumhuriyet İlköğretim Okulu
Kepsut / BALIKESİR
Televizyon Yayınlarında Şiddet konulu 7. sınıf kompozisyon yarışması üçüncüsü
TELEVİZYON, ŞİDDET VE ÇOCUK
Biz çocuklar toplumun temel taşlarıyız. Gelecekte ülkemizi bizler yöneteceğiz. Bu nedenle çok iyi bakılıp, özenle yetiştirilmeliyiz. Dikkatlice gözlenmeliyiz.
Biz çocukların gelişimlerini etkileyen faktörlerden biri de şiddet içeren programlardır. Televizyonda şiddet içeren programlar en çok gençleri ve biz çocukları etkiler.
Televizyonda filmler, diziler, haberler hatta çizgi filmler bile şiddet içeriyor. Anne ve babalarımız bizlere zararlı olacak programları izletmeseler de, çizgi filmleri bilgisayar oyunlarını, her zaman takip edemeyebilirler. Örneğim benim altı yaşında anasınıfına giden erkek kuzenim böyle oyunlar oynayıp, çizgi filmler izleyebiliyor. Bunun sonucunda da çoğu zaman ağabeyine karşı hırçın ve acımasızca davranıyor. Bazen de oyunlarındaki kahramanların yaptıklarını överek ve özenerek anlatıyor ve onları taklit etmeye çalışıyor. “Nasıl adamı öldürdü, nasıl banka soydu” gibi. En sonunda ağabeyine kızdığı bir anda eli bıçaklı bir şekilde yürüyerek onu öldüreceğini söyledi. Ufacık anasınıfına giden bir çocuk bunu yaparsa, gençler neler yapmaz ki…
Bu şiddet içeren programlar bizlerde psikolojik sorunlara neden oluyor. İster istemez davranışlarımıza yansıyor. Özellikle erkek çocukları güçlüleri çok sevdikleri ve onlar gibi olmak istedikleri için hareketleri, konuşmaları değişiyor. Daha saldırgan, daha kaba oluyorlar. Çoğu oyunlarına da bunlar yansıyor.
Biz çocuklar bu şiddet içeren programlar yerine, komik eğitici, kültürümüzü arttıracak programlar izlersek, eminim daha hoşgörülü, daha saygılı, insanlarla iyi iletişim kuran, kötü sözler kullanmayan bireyler oluruz.
Tabiî ki burada en çok görev annelere, babalara, televizyonculara ve biz çocuklara düşüyor. Anne, babalar çocuklarını sürekli kontrol etmelidir. Çocuklarının nelerle ilgilendiğini neler izlediklerine bakmalıdır. Yanlış program izliyorsa engel olmalıdır. Televizyoncular da, böyle programları hayatımızdan çıkaramayacaklarına göre, geç vakitlerde yani çocukların yatma saatlerinden sonra yayınlamaları gerekir. Çizgi filmlerde hiçbir şiddet konusu işlenmemelidir. Eğer buna uyulmuyorsa, gerekli yerlere şikâyet iletmeliyiz.
Unutmamalıyız ki, çocuklar bugünün küçüğü, yarının büyükleridir. Toplumun aynalarıdır.
Hande ANKARA
5/A No: 117
T. Emlak Bankası İ. Ö. O. / Konak / İZMİR
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
TELEVİZYON VE ÇOCUK
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki insanlar şiddet ve saldırganlığı çocukluk döneminde öğreniyorlar. Şiddet ve saldırganlığı öğrenmede televizyonun etkisi büyüktür.
Televizyonların yaraları olduğu gibi doğru kullanılmadığında birçok zararı da olabilir. Küçük yaşlarda denetimsiz olarak izlenmeye başlanan televizyon, alışkanlığa dönüşmekte ve görme bozuklukları gibi sağlık sorunlarının meydana gelmesinde rol oynamaktadır. Ayrıca yaydığı radyasyonu da unutmamak gerekir.
Son zamanlarda her yerde sıkça duymaya başladığımız okullardaki “şiddet olayları” yurdumuzda gündem oluşturmaktadır. Bu şiddetin oluşmasındaki en büyük etken televizyonlarda şiddet içerikli filmlerdir.
Genellikle okula başlamamış çocuklar daha fazla televizyon izlemektedir. Erkek çocukları başta olmak üzere daha çok şiddet içerin Pokemon, Matrix, Kurtlar Vadisi gibi filmleri izlemekte ve filmdeki vurdulu kırdılı hareketleri arkadaşlarına uygulamakta hiçbir sakınca görmemektedir. Hatta bu gibi durumlarda bıçaklanma olayları ve ölümler de gerçekleşmektedir. Eğer aile içinde de şiddet varsa bu olaylar çocuğun saldırgan kişiliğinin oluşmasına da neden olur.
Matrix, Pokemon, Kurtlar Vadisi filmlerinin yanında eğitici filmlerde vardır. Bu filmlere en iyi örnek “Şirinler” filmidir. Benim annem ile babam bu filmle büyümüşler. Ve hiç bıkmadan hala benimle birlikte bu filmi izliyorlar.
Herkesin gönül rahatlığı ile izleyebileceği haber bültenleri doğru yayın mı yapıyor? Bence hayır. Öğretmenimiz bizlere her gün sınıfta derse başlamadan önce birkaç devlet haberi söylememizi istiyor. Bende müsait olduğum akşamlar haberleri izliyorum. Haberlerin ilk 5-10 dakika kadar bir bölümünde devlet haberleri diğer sürede ise magazin, kapkaç, hırsızlık, şiddet vb. konular işlenmektedir. Bir çok insanın merakla bu haber konularının çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri hesabı katılıyor mu acaba? Bazı çocuklarda korku uyandırırken, bazı çocuklarda da özentiye neden olmakta. Çünkü kapkaç ve hırsızlıktan yakalanan çocuklar kısa bir süre sonra serbest bırakılıyor. Ve bıraktıkları yerden kötü alışkanlıklarına devam ediyorlar.
Kötü haber ve olaylar beni olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin ben 11-12 yaşlarında bir kız çocuğuyum. Pekala şehre tek başıma inip gezebilirim. Ama bu olaylar beni ürküttüğü için şehre inip gezemiyorum. Sanki tek başıma şehre inersem aynı olaylar bana da olacakmış gibi oluyor.
Geleceğe daha güzel ve umutlu bakabilmemiz için olumsuz haberler ve filmler yerine olumlu güzel haberlere ve filmlere ihtiyacımız olduğu doğru değil mi? Belgeseller, yarışmalar ve şiddet içermeyen filmler…
Televizyon yapımcıları çocukların televizyon izledikleri saatlerde şiddet içermeyen filmler yayınlanmalı. Bu konuda gereken özeni geleceğin yarınları olan biz çocuklar için göstermeli, anne ve babalar da bu konuda bilinçli olmalı.
Işıl KARAMAN
Şehit Onbaşı Yücel Ünsal İ. Ö. O.
SAMSUN
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
SAVAŞTAN VE ŞİDDETTEN UZAK
BİR DÜNYA İSTİYORUM!
Televizyonun hayatımızdaki öneminin ve rolünün büyük olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir. Bu alet; eğitici ve öğretici yayınlarla insanlara sunulduğu taktirde de toplumu eğiten, insanlara faydalı bir eğitici ve öğretici konumunda olacaktır. Aksi taktirde insanları insanî duygulardan uzaklaştıran, ahlakî değerlerden uzaklaştıran, önü alınmaz, çok tehlikeli modern canavarlar haline dönüşecektir. Çünkü toplumumuzun pek çoğunun boş, vakitleri maalesef televizyon karşısında geçmektedir. Öyleyse insanların evine ve hayatına bu kadar girmiş olan televizyonun, mutlaka ehil insanlara, görevlilerce kontrol altında tutulması şarttır.
Maalesef günümüzde hemen her gün şiddet içeren ahlakî ve insanî yönden insanları hele hele, biz çocukları ve gençleri derinden etkileyen dizilerle programlarla karşılaşmaktayız. Artık insanları öldürmek, dövmek işkence etmek sıradan olaylarmış gibi biz çocukların ve gençlerin zihinlerine yerleştirilmektedir. Bazı insanları beyninde uyumakta olan kötü düşünceler bu programlar sayesinde uyanmaktadır maalesef. Vurmak, kırmak, adam öldürmek adeta özenti haline getirildi. Şiddet içeren dizilerdeki karakterler sanki büyük bir halk kahramanıymış gibi alkışlanmakta, tekrar tekrar gündeme getirilmektedir. Bu sayede özellikle gençlerin özentisi sağlanmaktadır. Bu diziler bu programlar yayınlanırken biz çocukların ve gençlerin ruh sağlığı hiçbir şekilde düşünülmemektedir. Hemen her gün haber programlarında hepimiz dinliyoruz. “Falanca Lise de olay çıktı, falanca evde baba eşini ve çocuklarını, sonra da kendisini öldürdü” veya “iki genç arasında çıkan olayda biri yaralandı, diğeri gözaltına alındı vb.” Artık bu tip haberleri duymak bizler için neredeyse sıradanlaştı maalesef. Bu olaylar bizleri tedirgin etmekte ve derinden üzmektedir.
Ben henüz 13 yaşında bir genç adayıyım. Bu şiddet içeren yayınlara artık dur denilmezse toplumumuzun günden güne daha da büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır. Bu programlar insanlara özellikle gençlere ve çocuklara kanun tanımamayı; kendi kanunu kendin koymayı öğretiyor. Kısacası kural tanımayan bir gençlik yetişmesinde en büyük rolü üstleniyorlar. Halbuki; günümüzde sık sık gündeme getirilmesi gereken, bizim insanlarımızı ve dünyamızı ilgilendiren, derinden üzen bir çok sorunlarımız var. Bunların başında eğitimsizlik, yoksulluk, açlık gibi daha bir çok sorunları sıralayabiliriz. Her gün dünyada milyonlarca çocuk açlıktan ölmektedir. Her gün yüzlerce insan ve çocuklar savaşlarda öldürülmektedir. Biz çocuklar ve gençler, barış dolu şiddetten uzak mutlu bir dünya istiyoruz. İnsanların açlıktan ölmediği, çocukların savaşlarda öldürülmediği, çocukların ve gençlerin yoksulluktan dolayı eğitimsiz kalmadığı; pırıl pırıl barış dolu bir dünya istiyoruz. Bunun içinde televizyonlara büyük görevler düşüyor. Bu görevlerini yerine getirmeleri umuduyla…
Yakup TORUN
6/B / Mehmet Akif İ. Ö. O.
SİVAS
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
RENKLİ KUTUNUN GÖRÜNMEZ SIRRI
Renkli kutunun kurbanları…
Sizlerin evlerinizde o kutuyu sadece zevk için izliyorsunuzdur. Verebileceği zararların farkında bile değilsiniz. Bu kutu yüzünden bir arkadaşımızı kaybettik. Umarım anlattıktan sonra beni daha iyi anlarsınız.
O gün, bizim okulda sanki bir fırtına kopacak gibiydi. Niye mi? O gün bizim okulun önünde bir adam gördüm. Bir takım eşyalar satıyordu. En çok dikkatimi çekenler ise bıçaklardı. Ali’nin bu adamdan bıçak aldığını gördüm. Ali, sürekli “Kurtlar Vadisi” vb. programları izlemeyi çok seviyordu. Onlar gibi giyinmeye çalışır, onlar gibi davranmaya çalışırdı. Bilmem nedendir o gün içimde büyük bir korku vardı. Ders zili çaldı ve içeri girdik. Çıkışta Ali, bir arkadaşımızın yanına gitti, bir şeyler konuşuyorlardı ki tartışmaya başladılar. Herkes gürültünün geldiği tarafa doğru bakmaya başladı ki Ali, onu bıçakladı. Hemen öğretmenlerimizi çağırdık. Yaralı arkadaşımızı hastaneye kaldır. AMA KURTARAMADIK!
Kısacası o gün bir arkadaşımız da renkli kutunun kurbanı olmuştu. Şunu söylemeliyim ki “Hayatımızı mahveden o kutu yüzünden gün güne cahilleşen ve umursamaz bir toplum haline geliyoruz.” Kimse olayların farkında değil mi? Yoksa işine mi gelmiyor?
Sizlere evleriniz için iki ampul veriyorum. Yalnız bu ampullerden birisi yanmıyor diğeri de çok güzel yanıyor. İyi düşünün ve kararınızı verin. Eviniz için en yararlı ampulü seçin.
Dilan YILDIRIM
6/A - Diyap İ. Ö. O.
TUNCELİ
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
İYİLERİN DÜNYASI
Tüm insanların, sevgiyle kucaklaştığı bir dünya ne kadar güzel olurdu kim bilir. Kalplerin kırılmadığı, gözlerin yaşla dolmadığı parmakların silah değil, çiçekleri kavramak için sıkıldığı, bıçakların sadece mutfaklar da kullanıldığı, güneşin batışının pusu kurmak için değil; o güzelliği görmek için beklendiği, sokak çocukları diye bir kavram olmadığı, çocukların sadece oyun için sokakları doldurduğu ve sadece çiçekleri kokladığı bir dünya…
Ne kadar acı değil mi? Bunların sadece hayal olduğunu bilmek. Şiddetin kol gezdiği bir ortamda yaşamak… Oysa bu bir kader veya katlanmak zorunda olduğumuz bir gerçek asla değildir. Eğer hepimiz etkimi, yetkimiz, yaşımız ve gücümüz oranında üstümüze düşeni yaparsak bu yazgıyı değiştirebiliriz.
Neler mi yapabiliriz? Sayılamayacak kadar çok şey var yapılacak aslında bunları hepimiz biliriz de nedense ilk adımı atan olmak kimsenin işine gelmez. Düşünürüz ki arı kovanına çomak sokarsak birkaç arı da bize zarar verir. Oysa bunu hepimizin göze alması gerekir.
Ailede tohumları atılır, yüreği sevgi dolu insanların. Sevgi dolu bir yuvada yetişen çocukların bir başkasına şiddet uygulaması mümkün değildir. Çünkü şiddetin ne olduğunu bilmezler ki. Ne kola değil mi? Aslında değil…
Her evin en güzel köşesinde televizyon denilen bir cihaz var. Dünyanın tüm şiddeti yirmi dört saat evimizin içinde. Aklımıza gelmeyecek her türlü kötülük ve vahşet her an karşımızda. Gerek dizilerde, gerek haberlerde bunların bin türlüsünü görmek mümkün. Çizgi film kahramanına özenip balkondan atlayarak uçmaya çalışan çocuklar bile var.
Televizyon dizilerindeki kahramanlara özenip tabanca, bıçak taşımayı alışkanlık haline getiren gençler her geçen gün artıyor. Oysa şunu asla unutmamalıyız ki kötü örnekler bizim için asla bir ölçü değildir. Büyüklerimize düşen en büyük görev bizlere güzellikleri göstermek olmalıdır. Elbette çevremizde ve dünyamızda olanları görmezden gelemeyiz. Ancak kötülük, vahşet ve şiddet önümüze özenilecek bir şeymiş gibi getirilmemelidir. Onlardan ders almamız sağlanmalıdır.
Bugün pek çok televizyon dizinsinde kötü adamlar pek sempatik olarak gösteriliyor. Uyuşturucu satıcıları, silah kaçakçıları için türküler adanıyor. Sanki bunlar insanlık alemi için iyi şeyler yapıyorlarmış gibi. Her gece değişik televizyon kanallarında ulusal kahraman edasıyla görünüyorlar.
Bu her zaman böyle miydi diye anneme ve babama sordum. “Hayır” dediler. “Bizim çocukluğumuzda televizyonda sadece sevgi ve dostluk mesajları veren film ve diziler vardı” dediler. Şimdi neden böyle oldu diye düşünmeden edemiyorum. Bunca geçen zaman içinde daha iyiye ve güzele ulaşmamız gerekmez miydi?
Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki ben kötülerin, iyilerden daha çok olduğu bir dünyada yaşamak istemiyorum.
Aslı DEMİR
6/B - Karabağlı İ. Ö. O.
BODRUM
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
ŞİDDET VE DAYAĞA HAYIR
Şiddet denilince aklıma kaba kuvvet gelir. İnsanı ürperten iki hecelik sözcük. Şiddet insanların birbirlerine karşı yaptıkları çirkin davranışlardır. Her insanın yaşama ve dokunulmazlık hakkı vardır. Bu bahsettiğim hakları şu anda bilmeyen, bilip de buna karşı çıkan cahil insanlarımız vardır. Bu cahilliğin sonucunda şiddet ve dayak ortaya çıkmaktadır. Ben ve birçok insan bu cahilliğe karşıyız.
Radyo ve televizyon yayınlarında yer alan şiddet ve zararlı içeriklere ilişkin düşüncelerin biz çocuklar üzerindeki etkisi olumsuz yönde. Zaman zaman televizyon dizi ve programlarında korkunç cinayetler, insanı ürperten kapkaç olayları bu konuda yer alan haberler birçok insanı etkiliyor. Bugün yayınlanan bir haberi ertesi günü uygulamaya kalkan kişiler var. Bunların sebeplerinden biri aile içi huzursuzluk, diğeri ekonomik sıkıntılar, insanı bunalıma iten iç güdüsel sorunlar.
Çocukta şiddetin nedenlerini aramak istersek, önce sorumlu tutacağımız birey ailedir. Genellikle ayrılmış aileler, kopuk aile ilişkileri, sahipsiz bırakılmış çocuklar, her zaman şiddetin içindedir.
Şiddeti meydana getiren sebeplerden diğeri ise televizyon, basın, haber programları, diziler. Neden televizyon diyeceksiniz? En iyi ve çabuk iletişim aracı televizyondur. Artık günümüzde bizlerden biri, aile fertlerinden biri olmuştur. Arkadaşlarımızın %80’i dizilerden etkileniyor. Özellikle izlenen “Kurtlar Vadisi” dizisi insanları etkisi altında bırakıyor. İnsanlar zevkle izliyor. Belki yayınlanan kanal reyting rekorları kırıyor. Ya geride bıraktığı izler. Biz öğrenciler 13-18 yaş grubu özenti içinde olan bir gruptur. Nasıl Polat Alemdar olabilirim? Kelebekli bıçağı nasıl elimde çevirebilirim? Merakla izlenir ve ertesi günü uygulamaya geçilir. Irak’ta yaşanan olaylar. Özellikle küçük çocuklara uygulanan şiddet, savaş içerisinde kalan tertemiz ruhlu, günahsız çocuklar. Onların suçu ne? Büyüklerin günahını mı çekmek? Olayları izledikçe içim buruklaşıyor. Bir an kendimi orada hissediyorum. Korkuya kapılıyorum. Bazı yayınların yayından kalkması ya da biz küçüklerin uyku saatinden sonra yayına girmesi daha uygun değil mi?
Bir an kendimi orada hissediyorum. Korkuya kapılıyorum. Bazı yayınların yayından kalkması ya da biz küçüklerin uyku saatinden sonra yayına girmesi daha uygun değil mi? Bazen alt yazıyla 18 yaşından küçüklerin izlemesi yasak diye not düşülüyor. Çok güzel bir şey. Ama saati kaç? Saat akşam vakti, herkesin bir arada oturup sohbet ettiği bir saat. Oysa bu yayınları daha geç saatlerde yayınlasanız. Bizlerin izlediği saatlere daha eğitici programlar koysanız iyi olmaz mı?
Yaşadığımız son günlerde olaylar daha çok artmış. Okullara kadar kavga, küfür, cinayetler sıçramıştır. Artık okullarımızda eğitim, öğretim yerine, birbirimizin canını alıp, düşman gibi savaşmak kalıyor. Çoğu veli çocuğuyla ilgilenmeyip, çocuk olaya karıştıktan sonra ne olmuş diyerek okula geliyor. Artık sokaktan yalnız ve rahat gezmek yok. Özgür değiliz. Her an ya bir kapkaççı ya da bir kişinin kurşunu ya da bıçak darbesine hedef oluyoruz. Tabii ki, bunların sebebi aile ve televizyon yayınları, izlenen diziler, yayınlar, olaylar insanların canını almaya devam ediyor.
Büyüklerim, yapımcılarım sizlere soruyorum. Bu kaba kuvvet, bu olaylar ne zaman bitecek? İnsanlar birbirlerine ne zaman güvenecekler. Oysa, kardeş olsak, birbirimizi korusak nasıl olur?
Aileler sizlere sesleniyorum. Ne olur çocuklarınıza, bizlere sahip çıkın, evde şiddet, dayak uygulamayın. Siz öğretmenlerim bizlere sevmeyi öğretin. Korku ve nefreti değil. Siz medya, televizyon yayıncıları bizlere öyle diziler hazırlayın ki içinde şiddet ve terör olmasın.
Dostları ilə paylaş: |