Kemal ÇAKICI
7/C, Akşakir Atatürk İ. Ö. O
AKŞEHİR
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
TELEVİZYONDA ŞİDDET OLMASIN!
Hiç şiddet görüntülerinin insan hayatını olumsuz yönde etkilediğini düşündünüz mü? Gün boyunca televizyon veya gazetelerde görü, duyduğumuz bütün şiddet olayları bizim gelecekteki hayatımızı karartmaktadır. Bizim şu an dünya içinde görüpte öğrendiğimiz bazı şiddet dolu olaylar, insanoğluna yakıştıramadığım hareketler sergilenirse veya kendim yaparsam, nasıl şiddet o insanın hayatını yok ettiyse benim geleceğimi de parlayacak olan güneşi şiddet yok edecektir.
Zaman zaman televizyonlarda izlediğimiz şiddet görüntüler daha açılmamış gonca olan çocuklara kötü örnek olmaktadır. Televizyonlardaki film veya dizi yapımcıları sergiledikleri şiddet dolu görüntülerden memnunlardır. Hiç düşündüler mi? Biz bunları sergiliyoruz; ancak bunları izleyenler izlerken ne düşünüyor veya ne söylemektedirler. Örneğin; televizyonda izlemiş olduğum bir dizide her zaman ve her bölümünde kavga, iğrenç konuşmalar, kargaşa ve şiddet dolu görüntüler vardı. Bu dizide kavga o insanların hayatını güzelleştirdiği, sevinç ve mutluluk vermiştir. Şiddet izlediğim bu dizide ön plandadır. Neden şiddet ön planda bu sadece bu dizi için geçerli değil hemen hemen bu tür olaylar başka dizilere ve filmlere de yansımıştır.
Bütün şiddet olayları yerine dünyada bulunan o gizli perdenin arkasında gizlenmiş; saygı, dostluk, kardeşlik, sevinç, mutluluk gibi bazı kavramları ele alıp, insanlara en iyi şekilde göstermek, bu dünyaya yeniden güneşin doğmasını sağlasalar nasıl da mutlu oluruz ve hayatın değerini anlarız.
Aile içi ve toplum içi şiddet olaylarının sebebi nedir? Bütün bu şiddet olaylarının nedeni gördüğümüz her şeyi uygulamamızdır. Şiddet insanın yaşamı için attığı temellerin sarsılmasının en büyük nedenidir. Örneğin; insan doğar, büyür ve hayatını kurar, kurduğu bu hayatı mutlu ve güzel bir biçimde geçirmek ister; oysa hayatının bütün güzellikleri bir an şiddet yüzünden yok olup gider. İnsanlar elindekinin kıymetini bilseler, şu an olan tüm kötü yollara başvurmazlardı. İnsanoğlu yaşamını şiddet lekesiyle kendi kirletir.
İçinde bulunduğumuz bu hayatta her şeyi şiddet mi temizler? İnsanlar sorunlarını başka yollarla çözmeyi düşünmez mi? İnsanların hayat kurması çok zor; fakat kurduğu hayatı çabuk bozabilmesi çok kolay. İnsan hayatı aynen bir yapboz gibidir. Bütün parçalarını birleştirmek çok zor ve zaman alır; oysa ki bozması o kadar kolay ki herhangi bir darbeyle yerle bir olabilir. Ben bu dünyayı, bu yaşamı yeniden kurabilecek kadar kendimde güç bulamıyorum; ancak siz bu olayları yok edebilirsiniz. Tüm insanlar el ele verip bu yaşamı düzeltebileceğimizi düşündünüz mü veya hayal ettiniz mi? Ben hem düşündüm em de hayal ettim. Hayal etmesi bile güzel. Bu hayali birlikte kurmaya ve bu düşünceyi gerçekleştirmeye ne dersiniz?
Betül ÖZHAN
7/B - Ebülula İ.Ö.O.
MARDİN
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
ŞİDDETLİ DÜŞLER
Bir çocuğun gülümsemesidir hayat. Bir çocuğun gözbebeklerinde saklıdır, umut ve gelecek. Pırıl pırıl bir yürek, sevgi dolu bir bakış, el değmemiş bir masumiyette bulur kendini yaşamın güzel renkleri.
Çocuklar, geleceği aydınlatacak, güzelleştirecek, yaşama cıvıl cıvıl renkler sunacak olan çocuklar, yani bizler. Fakat kirleniyor, renklerimiz, gün ve gün soluyor, solduruyorlar. Bunu dünün çocukları, yani bugünün büyükleri yapıyor, kendi çocuklarını unutarak. Kim bilir belki de nesiller önce onların çocukları da kirletilmişti nefretle, şiddetle. Onlar, yani bu günün büyükleri, karanlık bir gelecek vaat ediyor, dahası bizi o karanlığa sürüklüyorlar hep beraber. Ama unuttukları bir şey var, biz yarınız, geleceğiz, umuduz.
Aslında ne kadar kolaymış geleceği kirletmek, karanlığa mahkum etmek, tıpkı güzelleştirmenin kolay olduğu gibi. Ama onlar, güzellikler dururken karanlığı seçmekte ısrar edip duruyorlar. Bizi anlamıyor kime, kimse kulak vermiyor söylediklerimize şimdiden nefretle, şiddetle büyütüyorlar bizi. Başladılar, şiddetin meyvelerini toplamaya acı meyvelerini yani, ölümün soğuk yüzüyle çok erken tanışan çocukların cansız bedenlerini.
Şiddeti, nefreti allayıp pullayarak sunuyorlar önümüze televizyon programı adı altında. Güzel hale getiriyorlar, özendiriyorlar, yarının umutlarını kararttıklarını düşünmeden. O renkli dünyadan, cam ekrandan hepimize ulaşarak zehirliyorlar bizi geleceğimizi. Sevgiyi ifade etmenin, karşısındakine sunmanın yolunu, yordamını öğreteceklerine “racon kesmeyi” öğretiyorlar genç beyinlere, mafyayı, silahı ölümü, öldürmeyi zirveye çıkararak üstün erdemlermiş gibi yere göğe sığdıramayarak sunuyorlar gelişim çağındaki bizlere ve bunu o kadar rahat ifade ediyorlar ki anormalliğinin farkına bile varıyoruz birçoğumuz. Mafya olmak, adam öldürmek çok normal ve sıradan olaylarmış gibi yansıtılıyor. O renkli dünyadan, yüreklerimizi beyinlerimizi karartıyorlar. Ama neden yok ediyorlar geleceğimizi?
Biz oysa yarının geleceği kendi geleceklerini yok etmek mi istiyor bu insanlar. Güzelim bahçelerde birbirinden güzel çiçekler yetiştirmek varken neden ısrarla zehirli otlar yetiştirmeye çalışıyorlar?
Buna dur deme zamanı gelmedi mi artık? Bence geldi, hatta geç bile kalındı.
Durun durun ve böyle size ne yaptığınıza bir bakın, öldürüyorsunuz bizi, yok ediyorsunuz yarınları. Ama yine de biz direneceğiz sonuna kadar ta ki umutlarımız yeşerene kadar. Evet, geleceğimizi, umutlarımızı yük edemeyeceksiniz. Buna hiç kimsenin ve hiçbir şeyin gücü yetmeyecek. Dinleyin artık bizi, umutlarımızı karartmayın, kirletmeyin, artık renklerimizi, kirletmeyin artık biz çocuklarımızı.
Şarkıda söylendiği gibi “Bir dünya bırakın biz çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla.”
Fatih YILDIRIM
7/D - Sason Y. İ. Ö. O.
BATMAN
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
İNSAN VE ŞİDDET
İnsan ve şiddet, ikisini yan yana hiç düşünemiyorum. Sonraki kan ve gül gibi, sanki siyahla beyaz gibi ya da savaş ve barış gibi… Birbirine hiç yakışmayan bu iki kelime yerine neden arkadaşlık ve dostluk olmasın? Neden kardeşlik ve insanlık olmasın? Düşünüyorum da bir insan hatta bir çocuk hiç şiddet yalısı olur mu? Şiddeti destekler, şiddeti kendisine yakıştırır mı?
Biraz düşününce cevabını buluyorum sanki. Şöyle ki; onun adına televizyon dediler. Karşısına oturduk saatlerce onu izledik, tıpkı bir tutsak gibi… Sadece izledik, dinledik. Konuşmayı, sohbeti, tartışmayı, kitap okumayı unuttuk. Bir diğerine bilgisayar dediler, onun da karşısına oturduk, onu saatlerce izledik. Parmaklarımızla yön verdik zaman zaman ona. İnternete girdik. Evliya Çelebi misali dünyaya dolaşacaktık güya. Esir aldı bizi, tutsaklaştırdı. Değil dünyayı dolaşmak arkadaşlığı, dostluğu unutturdu. Hatırlıyorum da ilkokula giderken arkadaşlarım vardı benim dışarıda oyun oynadığım. Kimi zaman neşeyle bazen de öfke ve kızgınlıkla. Ama, neşenin olduğu kadar öfkenin de tatlı yanları vardır. çünkü, karşımda benimle oynayan ne bir cam parçasıydı, ne de insanların cama yansıyan görüntüleriydi. Onlar gerçekten candı. Ben, bu canlarla yani arkadaşlarımla oynarken konuşurdum, gülerdim. Sevgiyi, heyecanı, coşkuyu, dostluğu öğrenir, paylaşırdım çocukça Büyüdükçe ve güzellikleri attım, herkes gibi bir yana. Arkadaşlarımın yerini bilgisayar ve televizyon aldı. Ve ben gün geçtikçe uzaklaştım paylaşmaktan. Özgürce oynamaktan, arkadaşlıktan ve dostluktan. Elimdeki gazete, okuldaki şiddeti taşımış manşetine. Düşünüyorum. O manşetlerde ürettiğimiz güzellikleri görmek yerine, kan görüyorum. Gecelik bilenlerin nasıl acımasız davranabildiklerinin şaşkınlığını aşıyorum. Beni geleceğe hazırlayan bir eğitim yuvasında, beni hayattan koparak olayların olduğunu duymak, okumak ne kadar ürpertici.
Haydi arkadaşlar! İnsanı diğer varlıklardan farklı kılan yanımızda yeni aklımızı kullanımı. Sokaktaki olumsuzlukları eğitim ortamlarına taşımak yerine, eğitim ortamlarında aldıklarımızla sokak eğitimine karşı kendimizi güçlü kılalım.
Merve BULUT
8 / B - Özel Fidan İ.Ö.O. / ERZİNCAN
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
TV VE ŞİDDET
Televizyonun icadı ve yaygınlaşması ile insanoğlu hiçbir hareket yapmaksızın dünyada ki tüm gelişmeleri, doğada olan tüm olayları sanki oradaymışçasına yaşayarak öğrenir duruma gelmiştir.
Televizyon, hayatımıza o kadar girmiştir ki insanoğlunun vazgeçilmezlerinden birisi olmuş neredeyse. Yapılan programlar, filmler çizgi filmler o kadar etkilemiş ki bizleri o karakterlerde kendimizi bulmuşuzdur. Düşünüyorum da televizyon bu kadar insanoğlunun gerek düşünce, gerek sosyal ve gerekse psikolojik yapısını etkiliyorsa TV programlarının da bir özen içerisinde yapılaması gerek düşünsel gerek ruhsal durumlarına zarar verecek sahnelerden sakınılması günümüzün göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeğidir.
Televizyonda izlediğimiz şiddet olayları ya iki ülkenin savaşları, ya iki ailenin kan davası ya da iki insanın kavgası gibi olaylar. Bu olayları diğer insanlara anlatmak in TV programları adı altında televizyon izleyicilerine aktarmaktadırlar. Bu olayları hiçbir şey olmamış gibi, basit bir şeymiş gibi gösteremezler. Örneğin iki ülkenin savaşını anlatırken silahların atılmadığı, bombaların patlamadığı bir şekilde anlatılırsa o zaman savaşın acı yüzünü göstermezler.
Sırf ilgi çekmek, izlenmek kaygısıyla hazırlanan ve insan yapısına zarar veren temaların vurgulandığı programların yayın saatlerine dikkat edilmeli ve özellikle çocukların bu programları izleyebilecekleri unutulmamalı ve onlara vereceği zararlar bilinerek ona göre hareket edilmelidir. Unutulmamalıdır ki şiddet sahneleriyle ayakta durmaya çalışan programların, kol gezdiği, televizyon anlayışının olmadığı bir toplumda ve dünya da bunlardan etkilenip, bunlardan zarar görecek bizlerin geleceği olan çocuklarımızdır.
Çocuklarımız olduğu kadar aile hayatı ve toplum da etkilenir. Nasıl ki kurt bir ağaca girer ağacı kemirir kemirir ağaç için hiç anlam kalmamıştır ve ağaç çökmüş olur. Aile ve toplum da aynen yemyeşil bir ağaca benzer; onu korktuğumuz sürece o ağaçtan çok şey umar ve meyvesini alamayız. Unutmayalım ki hiçbir şey geleceğimizden daha önemli değildir.
İnsanlık tarihinin en önemli televizyonun gerçek amaçları dışına çıkarak geleceğimize zarar vermesini engelleyelim. Yapılan programlarda insan ahlâkına ve psikolojisine zarar ver; ahlaki değerlerimize, kültürel bağlarımıza aykırı ve şiddet içerikli yayınlardan kaçınalım. Hem izleyici adına hem de program yapanlar adına…
ZEHRA AVCIOĞLU
8/A – Melekli Atatürk İ.Ö.O.
Merkez / IĞDIR.
Teşvik Ödülüne Layık Görülen Eser
– –
Dostları ilə paylaş: |