Hong Sang-soo’nun Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan son filmi Gece Sahilde Tek Başıma’da filmin başkahramanı meşhur kadın oyuncu Yanghi, önce Hamburg’a ardından da yine bir kıyı şehri olan Gangneung’a gidiyor ve yolunda gitmeyen ilişkilerini gözden geçiriyor. Festivalde geçen yıl Hong Sang-soo’nun Right Now Wrong Then / Doğru Zaman adlı büyük ilgi toplayan filminin başrolündeki Kim Min-Hee, bu filmde Yanghi rolünü üstleniyor. Min-Hee, bu rolüyle Berlin Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Gümüş Ayı ödülü aldı. Hong Sang-soo’nun festivalde iki filmi yer alıyor.
Ardıl Görüntü / Powidoki / Afterimage / Andrej Wajda
Polonya’nın Oscar adayı Ardıl Görüntü, komünist rejimin toplumsal hafızadan silmeye çalıştığı “çağdaş resim sanatının temsilcisi” Wladyslaw Strzeminski’nin hayatından bir kesiti anlatıyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında Strzeminski, Komünist Parti baskısına boyun eğmeyi reddedince öğrencilerinin desteğine rağmen sefalete sürüklenir. Wajda’ya göre Ardıl Görüntü, “eğilmeyen, kararlarının arkasında duran, kendini tamamen sanata adamış bir adamın portresi.” Film, 2016 Polonya Film Festival’inde Jüri Özel Ödülü’nün sahibi oldu.
Ben Madame Bovary Değilim / I Am Not Madame Bovary / Feng Xiaogang
Kara mizahıyla tanınan ünlü Çinli yönetmen Feng Xiaogang, farklı bir tarz benimsediği Ben Madame Bovary Değilim’de bir köylü kadınının yıllar boyu süren hak ve adalet arayışını anlatıyor. Daha iyi bir eve taşınma hayaliyle yapılan sahte bir boşanma, kocanın sadakatsizliği ve devlet babanın azizliğini konu edinen film, 2016 San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini aldı. Başrolünde Çin'in megastarı Fan Bingbing’in oynadığı, Fransız burjuvazisinin sadakatsizlik simgesine nazire adıyla Ben Madame Bovary Değilim, bürokrasi, gelenekler ve sistem üzerine özgün bir taşlama.
GENÇ USTALAR
İlk veya ikinci filmlerini çekerken dünya sinemasına farklı bir soluk getiren, özgün yaklaşımlarıyla beğeni toplayan genç yönetmenlerin uluslararası festivallerde dikkat çeken, geleceğin klasikleri olmaya aday yapıtları NESCAFÉ Gold sponsorluğundaki bu bölümde yer alıyor.
La Soledad / Jorge Thielen Armand
Venezüellalı yönetmen Jorge Thielen Armand’ın ilk uzun metrajlı filmi Venezüella’nın içinde debelendiği yıkıcı ekonomik kaosun, ilişkileri ve ahlaki değerleri nasıl etkilediğini anlatıyor. Gerçek bir olaydan esinlenip, mahallenin gerçek sakinlerine de rol veren Armand, Caracas kentinde, sığındıkları binanın yakında yıkılacağını öğrenen fakir ve genç bir babanın çare arayışlarını, mizahın da eksik kalmadığı bir belgeselle izleyiciye sunuyor.
Elmas Adası / Diamond Island / Davy Chou
Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nden SACD Ödülü, Cabourg Film Festivali’nden Büyük Ödül ve Mumbai Film Festivali’nden En İyi Film Ödülü’nü alan, Davy Chou’nun yeni filmi Elmas Adası, görsel anlamda büyüleyici bir film. Chou’nun Kamboçya sokaklarında amatör oyuncularla, dört aylık bir sürede çektiği film, 18 yaşındaki Bora’nın yetiştiği taşrayı yıllardır kayıp olan kardeşiyle tekrar bir araya gelmek ve bir inşaat işçisi olmak üzere ardında bırakmasını anlatıyor.
Wùlu / Daouda Coulibaly
Mali asıllı Fransız yönetmen Daouda Coulibaly’nin ilk uzun metrajlı filmi Wulu, “Mali usulü Scarface” sözleriyle övülen sert bir gangster filmi. Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan Wulu’nun kahramanı, seks işçisi ablasını bu hayattan kurtarmak için otobüs şoförlüğü yapan Ladji. Ladji, beklediği zam yapılmayınca çaresiz kalarak mahallenin torbacısıyla temasa geçer ve kokain kuryeliği yaparak kısa sürede hem para hem mevkide yükselir.
Kişisel Meseleler / Omor Shahsiya / Personal Affairs / Maha Haj
İsrail’de yaşayan bir Filistinli olarak kendi deneyimlerinden esinlenen yönetmen Maha Haj, bu ilk filminde geniş bir ailenin üyeleri arasındaki iletişim sorunlarını izliyor. Nasıra’da yaşayan yaşlı bir çiftin Ramallah’taki bekâr oğulları; İsveç’e taşınan diğer oğulları ve doğum yapmak üzere olan kızları ile aralarındaki hassas ilişkiyi anlatan Kişisel Meseleler, Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde dünya prömiyerini yaptı. 2016’da Hayfa Uluslararası Film Festivali ve Zürih Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü alan film, gündelik hayatın melankolisini serinkanlı bir mizahla yakalıyor.
Günahın İzleri / Gukôroku / Traces of Sin / Kei Ishikawa
Japon yönetmen Kei Ishikawa, Venedik Film Festivali’nde Ufuklar bölümünde gösterilen Günahın İzleri’nde, bir ailenin tüm fertlerinin öldürülmesi vakasını araştıran bir gazeteciyi izliyor. Japon sinemasının usta ismi Takeshi Kitano’nun kurucusu olduğu Office Kitano’nun yapımcılığında gerçekleşen film, psikolojik gerilim atmosferini özenle örerken polisiye türünün kurallarına sadık kalıyor.
Mimozalar / Mimosas / Oliver Laxe
Cezayir’de yaşayan İspanyol sinemacı Oliver Laxe, Mimozalar’da western izleri taşıyan esrarengiz bir yolculuk sunuyor. Hasta ve yaşlı bir şeyhin son arzusu, Sicilmâse’de akrabalarının yanına gömülmektir. Ancak yolda hayatını kaybedince birkaç adam cenazesini bu şehre götürme görevini üstlenir; Atlas dağlarının çetin şartlarında fiziksel olduğu kadar metafizik bir yolculuk başlar. 2016’da Cannes’da Eleştirmenler Haftası Bölümünün büyük ödülünü kazanan, Kahire ve Sevil Festivallerinden ödüllerle dönen Laxe, yolculuğu ruhsal bir deneyime yaklaştırıyor.
Aşktan Sonra / Afterlov / Stergios Paschos
Stergios Paschos’un komik, dokunaklı, hatta yer yer acıklı filmi Aşktan Sonra, büyümeyi reddeden ve en çok da bunun cefasını çeken duygusal bir adamın portresini çiziyor. Locarno ve Selanik Film Festival’lerinden ödüller alan film, 30’larında meteliksiz bir müzisyen olan Nikos’un hikayesini anlatıyor. Nikos, arkadaşının lüks villasının bakımını sağlamaktadır. Sofia’dan yeni ayrılmıştır ve bu acının üstesinden gelmekte zorlanmaktadır. Nikos bir gün cevapsız kalan sorularının karşılığını almak için sıradışı bir yöntem seçer ve Sofia’yı bu villaya davet eder. Kendisini eski sevgilisiyle bu villaya hapsedecek, makul cevaplar alana kadar kimse dışarı çıkmayacaktır.
Vicdansız / Bezbog / Godless / Ralitza Petrova
Bulgaristan’da dağların eteğine kurulu, neredeyse cansız, gri bir kasabada yardıma muhtaç yaşlı insanların bakımını yapan hemşire Gana, hastalarının kimlik kartlarını çalıp karaborsada satmaktadır. Monoton dünyasına duyarsızlığıyla katlanabilen Gana’nın bu sıradan yozluğu hastalarından birine yakınlık duyana kadar sürecektir. Locarno’da En İyi Film ve En İyi Yönetmen, Reykjavik ve Varşova’da En İyi Film ve daha birçok ödül kazanan Vicdansız, bir Doğu Avrupa “kâbus”u çizen, karanlık, dürüst, gerçekçi ve sert bir film.
Edepliler / Los decentes / A Decent Woman / Lukas Valenta Rinner
Korunaklı bir sitede bir evde hizmetçi olarak çalışırken güvenlik duvarlarının ardında kurulu bir nüdist koloniye dahil olan bir kadının değişimini izleyen Edepliler Arjantin toplumundaki uçurumu sosyal, ekonomik ve ahlaki açılardan inceliyor. Edepliler, sürekli kara komedi ve gerilim arasında gidip gelen, kolay kolay unutulmayacak bir taşlama.
Yeni Bir Hayat / Katie Says Goodbye / Wayne Roberts
Wayne Roberts, mütevazı olduğu kadar dramatik açıdan iyi tasarlanmış olan ve Stockholm Film Festivali’nde Etki Ödülü alan bu ilk filminde sinemaya birçok kez konu olmuş “Amerikan Rüyası”nı, hoş nüanslarla yeniden yaratmayı başarıyor. Yeni Bir Hayat, “hayaller ülkesinde” hayatını değiştirmek için her yolu deneyen 17 yaşındaki bir genç kızı izliyor. Yeni Bir Hayat, son yıllarda yaratıcılık problemleri çeken Amerikan bağımsızları arasında “yeni bir nefes” olarak öne çıkıyor.
Kış / El Invierno / The Winter / Emiliano Torres
Patagonya’nın karla kaplı düzlüklerinde geçen Kış, geçmişle gelecek, eskiyle yeni, gençle yaşlı arasındaki çelişkiler ve çatışmalar üzerinden nesil değişimini işliyor. Yıllarca çalıştığı çiftlikten yaş haddiyle emekli edilen kâhyanın yerine daha genç bir kâhya gelir. Kış iyice bastırdıkça iki adam da yabancı oldukları yeni ortamlarının getirdiği sıkıntılarla ve değişimle mücadele etmek zorunda kalır. Birçok filmde senarist ve yardımcı yönetmen olarak görev alan Emiliano Torres’in yönettiği bu ilk film, dünya prömiyerini San Sebastian Film Festivali’nde yaptı ve festivalde En İyi Görüntü ve Jüri Özel Ödüllerini aldı.
Av Köpekleri / Hounds of Love / Ben Young
Seri katil bir çift, 17 yaşındaki Vicki’yi kaçırır. Vicki yaşadığı dehşetin içinde kurban pozisyonunu kabullenmez ve çift arasındaki dinamikleri onlara karşı kullanmaya başlar. Ben Young’ın Venedik Film Festivali’nde müthiş bir ilgiyle karşılanan ve Ashleigh Cummings’e En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren bu ilk filmi 1980’lerde, Avustralya’da geçiyor. Şiddetin ağırlıklı olarak kadraj dışında yaşandığı filmde, psikolojik gerilim janrının kuralları ustaca kullanılırken, tekinsiz atmosfer ağırlığını hissettiriyor. Güneş ışığının eksik olmadığı coğrafyada yönetmen Young’ın yakaladığı ve izleyiciyi etkisi altına alan karanlık takdire değer. Av Köpekleri Brüksel Film Festivali’nde de En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandı.
NTV BELGESEL KUŞAĞI
Tarih, popüler kültür, psikoloji, aktivizm, siyaset, dans, sinema, silahlanma, fotoğrafçılık, mülteciler gibi farklı konuları işleyen NTV tema sponsorluğundaki NTV Belgesel Kuşağı, alışılmadık ve çarpıcı filmlerle, toplumsal değişimleri ele alıp gerçeği belgeliyor.
Direnmeyin / Do Not Resist / Craig Atkinson
Bir yandan ABD’nin meşhur SWAT timlerine bir yandan da 11 Eylül sonrası şişen güvenlik harcamalarına göz atan Direnmeyin geleceğin dünyasının ürpertici bir portresini çiziyor. “Yerinde şiddet” ile paranoyanın iç içe geçtiği “gerçek sonrası” bu dünyada, yüksek teknolojiyle donatılmış askeri araçlar küçük ABD kasabalarında cirit atıyor, vatandaşların suçluluk potansiyelleri algoritmalarla ölçülüp göz alıcı renklerle grafiklere dökülüyor. 2014’te Ferguson’daki ayaklanmanın tam ortasından görüntülerle başlayan Direnmeyin, babası da emekli bir SWAT görevlisi olan Craig Atkinson’ın yönettiği ilk film.
Dansçı / Dancer / Steven Cantor
Parti delisi, kötü çocuk, dahi balet, isyancı şehirli, tabu yıkıcı, uçuşan melek: Hayranlık uyandıran bir duruşu ve kuvveti olan Sergei Polunin, dans dünyasını altüst etti, ardından da İngiliz Kraliyet Balesi’nin başdansçısı oldu. 22 yaşında, zirvedeyken, kendi şöhreti yüzünden yıkımın eşiğine geldi. Polunin bugün yeniden dans ediyor ama aklında “ölmüş bir sanat dalı” olan baleyi tepetaklak ederek baştan sona değiştirmek var. Çocukluğundan kalma videolar, ailesi, dostları ve muhalifleriyle yapılmış röportajlar içeren Dansçı, bu eşsiz dansçının son derece kişisel bir portresini çiziyor. Sergei Polunin, her ikisini de David LaChapelle’in çektiği Hozier’in “Take Me to Church” video klibinde ve bir denim reklamında da yer aldı.
Politika Kullanma Kılavuzu / Política, manual de instrucciones / Politics, Instructions Manual / Fernando León de Aranoa
Siyasete adım atmayı birazcık bile olsa hayal eden, özellikle gençlere ama aslında herkese hitap eden bir belgesel var karşımızda. Bu film, İspanya'daki ekonomik krizin etkileriyle başlayan halk hareketinin siyasi uzantısı olarak üç yıl önce kurulan ve meclise girmeyi başararak ülkede siyasi yapıyı tamamen değiştiren Podemos (Yapabiliriz) Partisi’ni strateji toplantılarından kampanya gezilerine adım adım takip ediyor. İşçi sınıfına ve gündelik hayata dair ironik ve iyimser Mondays in the Sun / Güneşli Pazartesiler adlı filmini Filmekimi’nde izlediğimiz yönetmen Fernando León de Aranoa bu kez iyi bir politik belgeselin “el kitabı” olacak bir filme imza atmış.
Taşınma Sanatı / The art of Moving / Liliana Dulce Marinho de Sousa
Daya Al-Taseh, Suriyeli muhalif bir mizah ekibi. Yaptıkları skeç videoları dünyanın dört bir yanında ses getirmekte ama onlar 2013 yılında ülkelerini terk etmek ve Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmışlar. Liliana Dulce Marinho de Sousa'nın belgeseli, Daya Al-Taseh ekibinin hikâyesine 2015 baharında Gaziantep'te dahil ediyor bizleri. Skeçlerini bir süredir Gaziantep'te hazırlamakta olan komedyenler, savaşa daha uzak ve daha güvenli bir yere taşınmaya karar veriyor ve bu sefer de soluğu İstanbul'da alıyorlar. Taşınma Sanatı, Daya Al-Taseh'in bir ülkeden diğerine, bir şehirden ötekine kaçış sürecini takip ederken, mülteci sorununa pek alışık olmadığımız bir yerden bakıyor ve dünyada süregelen kanlı savaşlara karşı mizahın ne kadar önemli bir silah olduğunu hatırlatıyor.
Kurtar Beni / Liberami / Federica Di Giacomo
Vatikan, dünyanın her köşesinden gelen rahiplere şeytan çıkarma eğitimi vermeye devam ederken İtalya'da bu tür vakalar öyle artıyor ki, “şeytanın esiri” olmuş kişilere telefondan müdahale eden ruhaniler bile var. Gerçeğin kurguyu aştığının kanıtı bu filmde takip ettiğimiz ruhaniler, rol yapma ihtimallerinin bilincinde olmalarına rağmen iblisle boğuşan mağdurları kesinlikle yargılamıyor. İster istemez The Exorcist’i çağrıştıran ve inanç, toplum ve insan psikolojisiyle ilgili parlak gözlemlere alan açan bu şaşırtıcı belgeselin yönetmeni Federica Di Giacomo, bu yıl festivalin Ulusal Belgesel Yarışması jüri üyelerinden. Kurtar Beni, Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünün en iyi filmi seçildi.
Kamerainsan / Cameraperson / Kirsten Johnson
Citizenfour, The Invisible War, This Film Is Not Yet Rated ve 1971 gibi son yılların en önemli belgesellerinde kameranın arkasında görüntü yönetmeni olarak hep aynı isim vardı: Kirsten Johnson. Johnson, yönetmenliğini üstlendiği ikinci uzun metrajlı belgesel olan Kamerainsan’da yıllar boyunca çektiği kayıtlardan bir kolaj yapıyor. Etkileyiciliğini bir an bile yitirmeyen bu şiirsel belgesel, yönetmenin deyimiyle “gösterilmesi gereken”leri gözler önüne seriyor. Sarasota, San Francisco film festivalleri ve Uluslararası Belgesel Birliği tarafından ödüllendirilen Kamerainsan, hem düşünsel bir yolculuk hem de bir anlamda film yapmayı, “dert edinmeyi” konu alan, eşsiz bir “atölye çalışması”.
Thérèse’in Hayatları / Les Vies de Thérèse / The Lives of Thérèse / Sébastien Lifshitz
İlk belgeselini sinemacı Claire Denis hakkında yapan Sebastien Lifshitz, 2013’te Berlin’de Teddy Ödülü’nü kazanan Bambi’nin ardından çektiği bu belgeselde Fransa’nın en dişli aktivistlerinden Thérèse Clerc’i odağına alıyor. Kürtaj hakkından cinsel eşitlik ve eşcinsel haklarına Clerc’in etkin olmadığı alan yok. Tedavisi mümkün olmayan bir hastalık yüzünden ölüme yaklaştığını bilerek Clerc kendi hayatına, mücadelelerine ve geçmiş aşklarına dokunaklı olduğu kadar berrak bir bakış yöneltiyor. Clerc, filmin Cannes’daki ilk gösteriminden birkaç ay önce, Şubat 2016’da hayata veda etmişti. Thérèse’in Hayatları, Cannes Film Festivali’nin Kuir Palmiye’sini aldı.
Austerlitz / Sergei Loznitsa
Günümüzde insanların Nazilerin imha kamplarını ziyaretlerinde davranış şekilleri nasıl? Ukraynalı saygın sinemacı Sergey Loznitsa, Venedik’te dünya prömiyerini yapan son belgeselinde kamerasını binlerce kişinin ziyaret ettiği; ölüm, keder, zulüm ve yıkımla özdeşleşen bu kamplara çeviriyor ve bu sorunun yanıtını arıyor. Film “selfie”ler, kahkahalar, yemek molaları ve rehberlerin genel geçer açıklamalarıyla ölüm kamplarının günümüzde sıradan bir turistik merkezden farkının kalmadığını gösteriyor. Tarih ve bugün ilişkisine yönelik öznel bakışına, 2015’te festivalde gösterilen Ağustos Olayları’ndan aşina olduğumuz Loznitsa, filminde yargıç değil tanık konumunu seçerken ölüm kamplarının günümüz insanı için anlamını araştırıyor.
Mifune: Son Samuray / Mifune: The Last Samourai / Steven Okazaki
170 kadar filmde rol alan Toshiro Mifune, Japon sinemasının Altın Çağı’nın en büyük oyuncularındandı. Mifune 1950’lerde ve 1960’larda Akira Kurosawa’nın çektiği birçok filmde rol aldı ve bu işbirliği, chanbara adı verilen, kılıç düellolu dönem filmlerini, Japon toplumunu inceleyen sert hikâyelere dönüştürdü; tıpkı John Ford ile John Wayne’in Amerika Western’lerini değiştirmeleri gibi. Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan bu belgesel, Raşomon, Yedi Samuray, Kanlı Taht, Yojimbo ve Kızıl Sakal gibi efsanevi filmleri incelerken Keanu Reeves’in anlatımıyla Mifune’nin hayat hikâyesini ve samuray janrının gelişimini ortaya koyuyor.
Karşı Yönetmen: Ken Loach / Versus: The Life and Films of Ken Loach / Louise Osmond
Yalnızca İngiltere’de değil tüm dünyada saygınlığı su götürmez olan Ken Loach, 2016’da hem 80. yaşını kutladı hem de 50. filmi Ben, Daniel Blake’i çekti. Yönetmen Louise Osmond, tiyatro yönetmenliği yaptığı ilk günlerinden TV dizilerine, oradan da ödüle doymadığı usta yönetmenliğine, Loach’un kariyerine derinlemesine bir bakış atıyor. Sette çekim yapmasına izin verilen Osmond, büyük ustanın son filmi Ben, Daniel Blake’in çekim aşamasını yakından gözlemliyor. Filmde Loach’la yapılan röportajların yanı sıra aralarında Cillian Murphy, Gabriel Byrne, Paul Laverty, Nell Dunn, Alan Parker, Melvyn Bragg, Sheila Hancock, Ricky Tomlinson, Chris Menges, Crissy Rock ve Barry Ackroyd’un da bulunduğu dostları, rakipleri, çalışma arkadaşlarıyla yapılan söyleşiler yer alıyor.
Önemsiz Bir Adam / An Insignificant Man / Khushboo Ranka, Vinay Shukla
Arvind Kejriwal, Hindistan toplumunu kutuplaştıran, ülkenin siyaset arenasını alışılmadık, öncülü görülmemiş yeni bir denkleme eriştiren sıradan bir adam. Su, elektrik, yolsuzluk gibi temel sorunları gündeme getiren bir aktivist iken memurluktan istifa eden Kejriwal, Sade Vatandaş adında muhalif bir parti kurdu ve ülkenin en köklü, güçlü partilerine kafa tuttu. Kejriwal’ı ve hareketini bencil ve anarşist bulanlar da devrimci addedenler de oldu. İki yıl boyunca bu sıradan adamı mitinglerden toplantılara izleyen bu ilginç “demokrasi belgeseli”nin yapım finansmanı, Hindistan’ın en büyük kitlesel fonlama kampanyasıyla sağlandı. Film, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptı.
Amerikalı Anarşist / American Anarchist / Charlie Siskel
Yazılmış en kötü ünlü kitaplardan The Anarchist Cookbook, içerdiği bomba ve uyuşturucu imalatı talimatlarıyla sayısız suçlunun kütüphanesinde yer aldı, milyonlarca kopya sattı, internette yayıldı. Amerikalı Anarşist’te yönetmen Charlie Siskel, 1971’de ABD’de savaş karşıtlığı zirveye ulaştığı sıralarda, daha 19 yaşındayken kitabı kaleme alan William Powell’la yüzleşiyor. Film, hayatını kaybetmeden hemen önce, öğretmen olarak mazbut bir yaşam süren 65 yaşındaki Powell’la kitabın yazım ve yayım sürecinden ahlaki sorumluluğa uzanan zorlu bir röportaja ve arşiv görüntülerine yer veriyor.
Beuys / Andres Veiel
Berlin’de Altın Ayı için yarışan tek belgesel Beuys, sanatçı Joseph Beuys’un yapıtları kadar sıradışı yaşamını ve fikirlerini de ele alıyor. Ölümünden 30 yıl sonra, bugün bile hâlâ zamanından ileri kabul edilen Beuys, New York Guggenheim Müzesi’nde kişisel sergisi yapılan ilk Alman sanatçı iken ülkesinde yapıtları “pahalı çöp” olarak aşağılanıyordu. Daha önce yayımlanmamış ses ve görüntü kayıtlarını çarpıcı bir kurguyla birleştiren belgesel, ölü bir tavşanla sanat tartışıp “kahkahasız devrim mi yapacaksınız?” diyen Beuys’un sanat ve dünya görüşünü de anlatıyor.
MAYINLI BÖLGE
36. İstanbul Film Festivali’nin tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı, alışılmadık, öncü, bazen zorlayıcı, bazen deneysel filmlerden oluşan Mayınlı Bölge bölümü özellikle yeni keşifler yapmak isteyen sinefillere sesleniyor. Sinemanın aykırı ruhları Mayınlı Bölge’de bir araya geliyor.
Sakatat / Gorge Coeur Ventre / Still Life / Maud Alpi
Maud Alpi’nin yer yer izleyicinin tüylerini ürpertecek ilk filmi Sakatat, izledikten sonra uzun bir süre aklınızdan çıkmayacak, belgeselle kurmaca arasında bir yerde duran sert bir film. Locarno Film Festivali’nde Sanat Barış Ödülü, Fransz Akademisi’nden Louis Delluc En İyi İlk Film Ödülü’nü alan Sakatat, bir köpeğin gözünden bir mezbahada olan bitenleri gözlemliyor.
Raw / Grave / Raw / Julia Ducournau
Avrupa Fantastik Film Festivalleri Federasyonu’nun Avrupa Yapımı En İyi Fantastik Film ödülünü, Cannes’da FIPRESCI Ödülü’nü, Sitges’de En İyi Yeni Yönetmen, Genç Jüri Ödülü’nü, Londra Film Festivali’nde de En Yaratıcı Film Ödülü’nü kazanan Raw, baştan sona diken üzerinde izlenen şaşırtıcı ve rahatsız edici bir gerilim filmi. Raw, meraklılarının uzun zamandır beklediği, kimi izleyicilerin fenalaşıp bayılmasına sebep olan, son yılların en yaratıcı ve kanlı filmlerinden. Julia Ducournau’nun yönetmenliğini üstlendiği film, okulda zorla çiğ et yedirilen vejetaryen bir kızın gerçek doğasının açığa çıkışını anlatıyor. Raw, yalnızca konusuyla değil görselliğiyle de büyük övgü topladı.
Vahşi Bölge / La Región Salvaje / The Untamed / Amat Escalante
Meksika sinemasının büyük yeteneği yönetmen Amat Escalante, Vahşi Bölge’de ülkesindeki muhafazakârlık, homofobi ve şovenizmi fantastik öğelerle bir araya getiriyor. Filmini geçen yıl hayatını kaybeden Andrzej Zulawski’nin Possession’ına ithaf eden Escalante, Venedik Film Festivali’nde ve Austin Fantastik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazandı. Sert, gerçekçi ve sosyal yönü güçlü filmlerle tanınan Amat Escalante’nin festivalde daha önce Sangre / Kan, Los Bastardos / Piçler, Heli adlı filmleri gösterildi; yönetmen festivalin konuğu da oldu.
Oyun Alanı / Plac zabaw / Playground / Bartosz M. Kowalski
2016’nın en tartışmalı ve seyri en zor filmlerinden Oyun Alanı, çocukların dünyasındaki acımasızlık ve şiddeti son derece soğukkanlı bir şekilde perdeye taşıyor. Gdynia Film Festivali’nde Bartosz M. Kowalski'ye En İyi Yeni Yönetmen ödülü getiren ve gerçek olaylardan esinlenen Oyun Alanı, ilk gösterimini ana yarışmada yer aldığı San Sebastian Film Festivali’nde yaptı.
Dağ / Monte / Amir Naderi
Ortaçağda geçen bir irade, kararlılık, cesaret hikâyesi anlatan Dağ, gölgesi yüzünden topraklarında hiçbir şeyin yetişmediği dağı tek başına, kazmayla parçalamaya niyetlenen bir adamı izliyor. Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan Dağ, Amerika’da yaşayan İranlı auteur yönetmen Amir Naderi’nin 2011’den bu yana çektiği ilk film.
Süper Karanlık Zamanlar / Super Dark Times / Kevin Phillips
Rotterdam Film Festivali’nin Parlak Gelecek bölümünde Şubat ayında dünya prömiyerini yapan Süper Karanlık Zamanlar 1990’larda, internet, sosyal medya, cep telefonlarının olmadığı günlerde geçen, arkadaşlık, cinayet, şüphe, suçluluk üzerine bir gençlik filmi. Tanınmış görüntü yönetmeni Kevin Phillips’in yönettiği ilk filmi, güçlü performanslara dayanan parlak bir Amerikan bağımsızı.
Safari / Ulrich Seidl
Avusturya toplumunun en karanlık noktalarını günışığına çıkaran sıradışı sinemacı Ulrich Seidl’ın önce Venedik, ardından da Toronto film festivallerinde gösterilen son filmi Safari, yine rahatsız edici, yine kışkırtıcı ve şaşırtıcı. 2015’te In the Basement / Bodrumda filmini festivalde izlediğimiz Seidl bu kez de Afrika’ya av amacıyla giden Avrupalı turistleri, Afrikalı yerli çalışanları ve av sürecini tüm vahşeti ve açıklığıyla izliyor. Safari bir yanıyla av turizmi gibi tartışmalı bir konuyu ele alırken, bir yandan da insan doğasının zihni zorlayan yönlerini kurcalıyor.
Sonuncu / Akher Wahed Fina / The Last of Us / Ala Eddine Slim
Venedik Film Festivali’nde En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan Sonuncu, Tunuslu sinemacı ve video sanatçısı Ala Eddine Slim’in ilk uzun metrajlı filmi. Art arda Sahra Çölü, deniz ve sık bir ormandan geçen bir adamı izleyen Sonuncu, kendini bulma hakkında felsefi bir hikâyeyi hiç diyalog kullanmadan anlatıyor. Sonuncu, mülteciler ve göçmenlik konusuna alışılmadık bir yaklaşımla eğiliyor.
Kékszakállú / Gastón Solnicki
Arjantin sinemasının genç ve parlak ismi Gastón Solnicki, filminin ilhamını ve ismini Béla Bartók’un tek operası A kékszakállú herceg vára’dan (Mavi Sakal’ın Şatosu) alıyor. Venedik Film Festivali’nde Ufuklar Bölümü’nde FIPRESCI Ödülü’ne layık görülen Kékszakállú, Arjantinli üst-orta sınıftan genç kızların büyüme sancılarını sıcak yaz günlerini fon alarak takip ediyor ve ülkesinin sosyal sıkıntılarına eğiliyor.
Dostları ilə paylaş: |