Osmanlı - Türk Diş Hekimliği
Antik Rasyonel Tibbin devami olan Ortaçag Islam Tibbi en olgun çagini Anadolu'da Osmanli Devri'nde yasamistir. Çünkü Antikçag bilimi, Osmanli uygarliginin da dogup gelistigi Anadolu topraklarinda dogmus, tip felsefeyle orada bütünlesmis ve Güneybati Anadolu kiyisindaki Kos'ta bugünkü tibbin kaynagi olan Hippokratik tip gelisirken onun alternatifi karsi kiyidaki Knidos (Datça) da ortaya çikmistir.
Öte yandan tapinak tibbinin Efes, Aigai (Yumurtalik), Bergama, Izmit, Iznik, Eregli Asklepionlari gibi en görkemli yapilari da Anadolu'da insa edilmistir. Bergamali Galen (131-200), Bursali Asklepiades (M.S.1.yy.), Efesli Rufus (M.S.1 yy), Efesli Soranus (M.S.2 yy), Kayserili Areteaus (M.S.4 yy.), Anavarzali Dioskorides (M.S.1 yy) gibi Islam hekimlerine kaynaklik eden pekçok önemli antikçag hekimi de Anadolu'da dogmus, egitim almis, meslek uygulamistir.
13.yüzyilin sonunda küçük bir devlet olarak ortaya çikan ve bir asirda Imparatorluga dönüsen Osmanli Devleti Anadolu'da kendinden önceki Türk-Islam bilim ve kültür alt yapisini miras alirken, bir anlamda, tipta, felsefede, matematikte, burada gelisen antik bilim ve kültürü de miras almistir. Islâm'da gelisen pozitif içinde bilimler ön sirada yer alan tip ve dishekimligi bu çerçevenin disinda kalamaz. Burada Osmanlilarda 13-19 yüzyillar arasindaki dishekimliginin gelisimi ana hatlariyla ele alinacaktir.
13.Yüzyil Sonundan 15.yüzyil (Fatih Devri) Sonuna Kadar Osmanli Distababeti
Bu döneme ait agiz dis tedavisiyle ilgili bir belge veya alet henüz bulunamamistir. Simdiye kadar yayinlanan Ser'iye Sicilleri'nde de bu konuda bir kayda rastlayamadik. Dis tababetine ait belgeler yazili tibbi literatürle sinirlidir (Resim: 1). Ayrica Anadolu (veya Osmanli-Türk) halkinin agiz-dis sagligi hakkinda da henüz istatistiksel bilgimiz yoktur. Çünkü Osmanli iskeletlerinde antropolojik ve odontolojik arastirma yapilamamistir. Ögrenciligimiz sirasinda bir sinif arkadasimiz tarafindan Istanbul Üniversitesi Dishekimligi Fakültesine armagan edilen Fatih'in kadin efendilerinden birine ait alt çenenin sag tarafindaki azi disi çekilmisti; diger tarafta ki o azida çürüktü ki bu, dis hastaliklarinin Osmanli saray efradina kadar uzandiginin kanitidir. Rifki Melul Meriç'in listesini verdigi ordu cerrahlarin bu dönemde dis bakimi yapmis olmasi gerekir (1). 15.yüzyilda yazilan Cerrah Ibrahim'in Alaim-i Cerrahîn eserinde; çene çikigi, çene kirigi, diseti iltihabi, dis sallanmasi, dis agris, hiper salivasyon, aft, dil sisleri, ve tedavisi gibi konularin anlatilmis olmasi o devirde agiz-dis hastaliklarina gereken önemin verildigini ve bunlarin tedavisinin hekimler tarafindan yapildigini gösterir (2).
13.yüzyil sonundan 15.yüzyil sonuna kadar yazilan 25 kadar Türkçe tip eserinde tespit edilen baslica agiz-dis hekimligi bilgileri sunlardir:
Dis Hastaliklari
14. ve 15.yüzyillarda yazilmis Türkçe tibbi eserlerden yalniz dis agrilari degil, modern dishekimliginin “Konservatif Dis Tedavisi” dalinin konulari arasinda yer alan bazi hastaliklar da incelenmis ve bunlara ilâçlar tavsiye edilmisti. Ancak bu yüzyillarda hala Hippokrat'in kurmus oldugu “Humoral Patoloji” kurami Avrupa ve Islâm tibbinda egemen olmakta devam ediyordu (3). Hastalik nedenleri (patogenez) bu teoriye adapte edilerek açiklanmis, buna göre ilaç ve tedaviler tavsiye edilmistir. Ayrica bu tibbi eserlerde tedavi degeri olmayan, belki yalniz “placebo” etkisi olabilen, veya “empirisme” e dayanan pek çok drog adi da görülmektedir.
Hekim Bereket'in Hulasa eserinde (14.yüzyil) dis agrilari “Humoral Patoloji”ye uyacak sekilde sicak veya soguk üstünlügünden olan agrilar olarak nitelenir. Eger agri sicak humor üstünlügünden olursa kifal'den (vena cephalica) veya çehardek (vena labialis)ten kan alinir veya hacamat yapilir ve hasaya soguk tabiatli ilaçlar verilir. Meselâ sirke ile su agizda tutulur. Dis agrisinda ince bir sonda ile daglama da yapilabilir. Eger agri sicak humor üstünlügünden olursa, hasta agzina sicak süt alinca rahat eder ve disin agrisi ve zonklamasi geçer. Tedavisi için bu kez de sicak tabiatli ilâçlar meselâ içinde hanzal (kolokent) bulunan sirke ile gargara yapilir. Bu formülü Razi (854-937) disleri paralamak için kullanmisti (4). Dis özü iltihaplarinin patonejezinde görülen soguga ve sicaga karsi duyarlilik bütün eski tibbi yazmalarda “Humoral Patoloji”ye adapte edilmisti. Bilindigi gibi pulpitis'lerin “hyperemia” devresinde dis özellikle soguga; “prulenta” devresinde ise özellikle sicaga karsi hassastir. Ancak ayni teorik açiklamaya Ambroise Paré (1510-590)nin eserlerinde bile rastlariz (5). 18.yüzyilda yasamis Emir Çelebi'nin Enmuzecü'l-Tib eserinde de ayni teorik açiklama ile tedavi ögütlerini bulmak mümkündür (6).
Hekim Bereket beyinden asagi inen veya mideden yukari çikan buharlar nedeni ile olan dis agrilarinda da bahsetmisti. Burada Galenos'un (131-201) dis çürügünde endojen faktöre öncelik veren düsüncesinden esinlenen Ortaçag Islâm tibbinin etkisi açiktir. Nitekim Galenos'a göre çürük asit veya koroziv humorun iç etkisine bagli idi. Bu agrilar için Hekim Bereket'in tavsiyesi, içinde kebikeç (dügün çiçegi), katran ve biber bulunan bir ilâçla disi paralamaktadir. Ayrica Bereket, yine mideden olan ve yemek yiyince geçen (?) dis agrilarlardan da bahseder (7). Oysa Galenos dis agrilarinin iltihapli dislerden veya dis sinirine olan baskidan olacagini söylemisti (8).
Eger disin suyu (?) giderse, dis soguk su temasiyla agrir. Bu tanimlar ile “hyperesthesie dentinaire” yani dentinin asiri duyarliligi açiklanmak istenmis olabilir. Tedavisi için de hastaya pismis yumurta isirtilir ya da dislere sicak susam yagi sürülür.
Ishak bin Murad'in 1396'da yazilan Edviye-i Müfrede eserinde dis agrisina iyi gelen 20 drog bildirilmistir (9). Bunlar arasinda bulunan deniz köpügü (ossa sepia) ve ebegümeci halk tibbina da girmisti ve Misir Çarsisi droglari arasinda yer alirdi.
Hekim Haci Pasa da Müntehâb-i Sifâ ve Teshilü's-Sifâ eserlerinde yine sicak, soguk, balgam ve safra humorlari üstünlügüne bagli olan dis agrilarindan bahseder ve daha ziyade ilâç tedavisine yer verir (10). Müntehâb-i Sifâ'da yer alan ve dis agrilarina iyi gelen “müfred” devalar Ishak bin Murad'in Edviye-i Müfrede'de verdigi listeye çok benzer. Burada dis çürügüne bazi kurtlarin sebeb oldugu söylenmekte ve bunlari yok etmek için basit ve geçici dolgular önerilmektedir. Örnegin yaban marulu (kasni), biber, zeravend (aritolochia longa), arap zamki ile dögülür ve çürük dise sürülür (11). Dis çürügüne kurtlarin sebeb olduugu düsüncesi M.Ö.3000 lerde Anadolu'da dogmustu (12). Ancak bu hayali patonejiye eski Misir'da eski Yunan, Asur, Babil ve Hint'te (Sustrata), hattâ Madagaskar, Filipinler. Okyanus Adalari, Guatemala ve Kuzey Amerika'da bile rastlanir. Bu kült Ortaçag'da Islâm'larca benimsenmis oradan da Avrupa'ya geçmis, Musitana (1635-1714) ve Nicolas Andry (1660-1745) ye kadar da sürmüstü. Bu düsüncenin en siddetli itirazcilari ise J.Mouillier (1498-1562) ile Pierre Fauchard (1678-1761) olmustur. Townend, 1944 de dis kurtlarina olan bu inanisin günes kültüne bagli olan toplumlarda oldugunu gösterdi. Bu inanisa incelenen bazi diger yazmalarda da rastlanir (13).
Haci Pasa eserinde birçok disagrisi formülü yaninda kulaga yasemin yagi damlatma da yer almaktadir (14). Dis agrilari ile kulak arasindaki iliskiler ilk çag hekimlerince de sezilmisti ve kulak yoluna bir pilül tatbik edilirse dis agrisi bir refleks mekanizmasi ile geçer sanilirdi. Çinliler de bu iliskiyi bilmekte idiler. Lazare de Rivière (1589-1655) “dis kuduzu” nu tedavi için kulak yolu arkasina aci badem yagi emdirilmis pamuk tampon yapiyordu ve disi besleyen damarlarin kulaktan geçtigini düsünerek bunlar üstüne etki yapmakla agriyi dindirecegini saniyordu (15).
Haci Pasa'nin Müntehâb-i Sifâ eserinde basit dis dolgusu formülleri de yer alir. Dis dolgusunun en ilkelerine Antik Misir'da da rastlanir. Burada konservatif tedavi amaciyla Nübya topragi, bakir hidrat, tas parçalari ve terebentin reçinesi kullaniliyordu (16). Romalilar dis dolgusunu bilmezlerdi ve fare pisligi ve lezar cigerinden yapilmis bir tozu dolgu niyetine kullanirlardi. Celsus, (M.Ö.25-M.S.50) “De Re Medica” eserinde disleri korumak gerektigine isaret ederek kursun ve kumas iplikler ve bir ara maddesi daha bulunan bir formül önermisti. Razi de içinde sakiz ve sap bulunan bir dolgu maddesini kullanmisti (17). Ancak bir yandan dis çürügüne kurtlarin sebeb oldugu inanisi, öte yandan da kavite temizligi teknik ve olanaklarininin çok sinirli olusu dis dolgularinin bilimsellesmesini 19.yüzyil sonlarina kadar geciktirdi. Fauchard'dan (1678-1761) önce de kavite temizligi kimyasal ve fiziksel olarak yani törpü, rujin veya firezlerle yapiliyor sonra da disin sinirleri koterize edilerek disler dolduruluyordu. Fakat bu islem alet yoklugu nedeniyle çok kötü kosullarda gerçeklestiriliyordu (19).
Yildirim Bayezid'in oglu Emir Süleyman'a (1403-1410) ithaf edilen Ahmedi de Tervihü'l-Ervah eserinde yine gününün teorilerine uygun olarak dis agrisi için formüller verir, sicak ve soguk humor üstünlügünden olan dis agrilari için verdigi formüller Haci Pasa'nin Müntehâb-i Sifâ eserindeki formüllere çok benzer. Bütünü 10100 beyit olan bu eserin 99 beyiti de agiz ve dis hastaliklarina ayrilmis bulunmaktadir (20).
15.yüzyil baslarinda yazilan Ibni Serif'in Yadigâr eserinde de dis agrilarinin tedavileri ve siniflandirilmasi kendinden önce yazilan Türkçe tip eserlerine benzer (21). Örnegin dis agrisi soguk suyla geçerse kan alinir, hacamat yapilir “Habbi sebyar”? veya kar suyu ile fena humor temizlenir, eger sicak suyla geçerse bu kez de eyaric-i fikara veya sahm-i hanzal (veya gülnar), kuru gül dögülür, sirkede kaynatilir ve gargara yapilir .... gibi.
Baska bir 15.yüzyil eseri olan Sirvanli Mahmud'un Kemaliye'sinde Ibni Sina (980-1037)'nin Sifa kitabindan alinan bir formül verilir. Yazar bunu bizzat kendisinde de denedigini ve fayda gördügünü belirtir: “Bugday kepegi ve tuz tavada kavrulur, basa ve yanaklara sarilirsa dis agrisi diner”. Bu eserde dislerin kurtlarinin dökülmesi için bir tütsü de yer almaktadir (22).
Serefeddin Sabuncuoglu (1385-1468) disin agrisini gidermek için daglama yapar. Cerrâhiyetü'l-Hâniyye'de açikladigi daglama (koterizasyon) iki metodla yapilir: Atesle ve kizgin yagla. Yagla daglamada ucuna pamuk sarilmis bir mil kizgin yaga batirilir ve dis bununla daglanir, yahut kati yag bulastirilmis bir pamuk disin üstüne konur ve bu islem tekrarlanir. Ikinci yöntemde dogrudan dogruya bir mil kizdirilir, komsu dokulara zarar vermemesi için bir boru (kanül) alinir ve mil bu borunun içinden geçirilerek dis daglanir (23). Sabuncuoglu sicak havanin tedavi edici etkisini bilmekteydi. Bu kavramdan daha sonralari kanallarin modern sterilizasyon yöntemleri ve dentin anestezisi bulunmustur (24).
Sabuncuoglu'nun dis agrisinda uyguladigi ilginç bir tedavi yöntemi de akupuntür idi ki bu yöntemden kendinden önce ve sonra Türk ve Avrupali baska hiçbir hekim yazar bahsetmemistir. Kendi deyimi ile “otuz kere denedikten sonra yazdigi” Cerrâhiyyetü'l-Hâniyye'de yer alan bu uygulamasinda, eger bir kisinin sol taraftaki disi agriyorsa sag bileginin kemigi daglanir, sag taraftaki disi agriyorsa sag bileginin kemigi daglanir, sag taraftaki disi agriyorsa sol bileginin kemigini daglama önerilir (25). Bu yöntem Fatih Millet Kütüphanesi 79 no'lu nüshada yer aldigi halde saray kütüphanesi'ne girmis olan ve halen Paris Bibl.Nat.Suppl.Turc. 693 de bulunan nüshada yer almaz. Bu bölüm Istanbul Tip Fakültesi Tip Tarihi Kürsüsü nüshasinda eksiktir. Huard ve Grmek, Serefeddin'in bu cerrahi eserinde Uzak dogu tibbindan da motifler bulundugunu bildirmislerdi (26). Yazarin kisisel deneyini neden ikinci nüshaya yazmadigi dikkati çekicidir. Çinliler tarafindan yüzyillardir çesitli hastaliklarin tedavisinde kullanilan aküpuntur dishekimliginde de uygulama alani bulmustu. En önemli noktalardan birisi “Ho-ku” denilen birinci intermetakarpiyen aralik idi. Bu noktanin pikürü anjinler, farinks spazmlari, hiçkirik, bas ve boyun agrilarina da iyi gelirdi. “Ya-T'ung” noktasi ise daha sonralari kullanilmaya baslandi. Bu nokta da 3. intermetakarpiyen boslukta ve 3. 4. metakarp baslari arasinda yer alir. Bu noktaya pikür %98 vakada dis agrilarinin tedavisinde iyi gelmektedir (27).
Yine Sabuncuoglu'nun Akrabadin tercümesinde, içinde bez parçasi, ban otu tohumu, sarap, tiryak, afyon ve sirke ve hardal bulunan bir formülle geçici dolgu önerilmekte ve dis kurtlarini dökmek için bir tütsü formülü verilmektedir (28). Ayni yazarin Mücerreb-Name eserinde ise soguk ve sicak üstünlügünden olan dis agrilari için formüller verilir. Mevzec (delphinium staphisagria), akirkarha (anacyclus pyrethum), kisnic (coriandrum sativum) Sabuncuoglu'nun kullandigi droglar arasindadir.
II.Bayezit Devri (1481-1512) hekimlerinden Cerrah Ibrahim, Alâim-i Cerrahîn çevirisinde dis agrisi ve diseti iltihablari bir arada verilmekte ve agri için formülünde biber, zencebil, nezle otu, mevzec, kara harbak, sahtere, bal, katran bulunan bir ilâç tavsiye edilmekte, eger agri dinmezse disin çekimi önerilmektedir (29).
Periodontoloji
Periodental lezyonlara neolotik çagdan kalmis çenelerde bile rastlamak mümkündür (30). Ancak Pierre Fauchard (1658-1761) ilk kez 1746 da “skorbüt” adini verdigi diseti hastaligini tam olarak aydinlatmis ve R.Toirac (1791-1862) ilk olarak “Alveolo-dentaire pyorhee” terimini kullanmis; Etienne Bourdet ise (ölm.1789), 1786 da diseti cebinin, süpürasyon kaynagi olduguna göre, bu hastaliktaki rolünde israr etmistir. Oskar Weski (1876-1952) ilk kez 1921 de “Paradentium”u tanimlamistir. Periodontoloji son yillarda temel tip ve uygulamali tip alanlarindaki gelismelere paralel olarak büyük bir ilerleme kaydetmistir.
14. ve 15.yüzyillarda yazilmis Türkçe tip yazmalarinin hepsinde bugünkü anlamiyla periodontoloji konulari yer almistir:
Hekim Bereket, Hulâsa eserinde diseti abselerini soguk, kan, ve safra humorlarin üstünlügünden olan agrilar olarak siniflar (31). Eger kan üstünlügü olursa “dis diplerinden kan sizar”. Disetleri soguktan siserse defne yagi, sakiz içinde eritilir ve dis etlerine sürülür. Eger disetleri sicak üstünlügünden siserse kan alinir. Disetleri genislerse (hypertrophie?) kan alinir, kesilir ve “otalanir” yani ilâçlarla tedavi edilir. Dis sallanmasina karsi “nar çiçegi, topalak (cyperus rotundus), ikiser dirhem; sap bir dirhem alinir, dögülür ve dislere sürülür. Ayrica yine sallanan disler için formülünde toz halinde geyik boynuzu, tuz, gülnar, sari helile ve kirmizi gül bulunan bir toz dislere sürülür”. Dis etleri misvakla masaj yapilir.
Eski tibbimizda disetlerinin iyilesmesi için sik sik astrenjanlara (sap, mazi gibi) basvuruldugunu görürüz. Eski Misirlilarda sallanan disler için astrenjanlari kullanmislardi. Geyik boynuzunu Romalilar da dis tozlarinin terkibine katmislardi (32). Dioscorides (M.S.Iyy.)ve Razi (854-937) de diseti hastaliklarinda siklikla sap kullanmislardir (33).
Haci Pasa da Müntehâb-i Sifâ ve Teshil ü's-Sifâ eserlerinde diseti kanamalari, dislerin sallanmasi, belirtilerini açikladiktan sonra Ibn Mesaviyeh (777-857)'den aktardigi ve içinde ak zaç, gülnar, topalak (cyperus rotundus) bulunan bir ilâcin dis diblerine sürülmesini tavsiye eder (34). Diseti çürümesine karsi ebegümeci de yararlidir ve infüzyonundan faydalanilir. Yazarin Müntehâb-i Sifâ eserinde diseti hastaliklarina iyi gelen “müfred” ilâçlarin bir listesi de vardir: “Sirke ile gargara sallanan disleri pekistirir ....” gibi.
Ahmedî de Tervihü'l-Ervâh eserinde dis sallanmasi ve diseti kanamalarina karsi Haci Pasa'nin Müntehâb-i Sifâ eserindekilere çok benzeyen formüller verir. Bu bilgiler yedi beyitte anlatilmaktadir (35).
Ibn Serif, Yadigâr eserinde diseti çekilmeleri konusuna yer verir. Bu hastalik için içinde sinirlice yaprak otu (plantago major), bal ve ünnab (zyzphus sativa) bulunan ve çok denenmis bir ilâç tavsiye eder ve diseti kanamalari ve dis sallanmalarindan bahsederek bunlara ilâçlar verir, Yazar: “Agiz içinde veya dis diplerinde et yense, buna Arapça “Akile”, Farsca “Hore” derler; tavuk tüyüyle oralara bal sürülür veya ünnab yapragi kurutulur, dögülür ve sürülür” demektedir (36).
Sirvanli Mahmud, Kemaliye eserinde ise diseti kanamalari için parmak masaji ve ilik su gargarasi önerir. Içinde sap ve tuz bulunan bir pomadi disetlerine sürmeyi ögütler. Sap, Misir Çarsisi aktarlarinca da disetlerini kuvvetlendirmek ve kanamalarini durdurmak için bulundurulurdu (37).
Serefeddin Sabuncuoglu, Cerrâhiyyetü'l-Hâniyye eserinde disetinin gevsemesine (gingivitis?) karsi daglama tavsiye eder. Bunun teknigini kendi el yazmasi olan iki nüshada da resimler. Bunlardan Paris Bibl.Nat.Suppl.Turc 693 no'da kayitli olan nüshada alveol fistül ve absesi (parulis)'in daglanmasi da yine resimli olarak yer almaktadir (38). Diseti absesi ile epulis ilk kez Paul (M.S.7 625-690) tarafindan ayirt edilmis ve Sabuncuoglu'nun ana kaynagi olan Abulkasim (936-1013) eserlerinde Paul'den yararlanmistir (39). Sabuncuoglu da Endülüs hekimlerine dayanarak önce absenin daglanmasini, sonra da yerine zaç veya astrenjan ilâçlarin ya da sikatrizanlarin konulmasini söyler (40).
Öte yandan Sabuncuoglu'nun bu eserinde incelenen yazmalarin hiç birinde yer almayan sallanan dislerin alti telle baglanmasi teknigi de yer almaktadir. Serefeddin'den önce Sinoplu Mümin de 15 yy.da yazilan Zahire-i Murâdiyye eserinde sallanan dislerin gümüs telle baglanmasindan bahsetmisti (41). Ancak bu eserde bir teknik açiklama yapilmaz. Ayrica açiklayici bir sekil de yoktur. Oysa Sabuncuoglu'nun eserinin elimizde mevcut üç nüshasinda da baglama teknigi çok açik olarak anlatilmistir. Okyay, bir çalismasinda Serefeddin'in ön dislerin baglanmasindan ana kaynagi Abulkasim'in ise arka dislerin baglanmasindan bahsettiklerini yazmisti (42). Baglanacak disler her iki yazarda da aynidir. Dislerin telle baglanmasi Eski Misir'dan beri bilinir. Fakat Fenikeliler gibi Misirlilarda disleri daha ziyade protez amaciyla baglamislardi (43). Abulkasim ve Sabuncuoglu ise disleri “konsolide etmek” amaciyla baglarlar.
Yine ayni yazarin Akrabadin çevrisinde ise “disetinin pekismesi için hint tuzu (hint küherçilesi ?), sater (thymus serpilus), sap, zeravend (aristolochia longa) katranla dögülüp karistirilir, yakilir, zencebil, zubdel bahr (?), seker, dögülür yanmis hablara karistirilir ve dislere sürülür” (44).
Hayreddin'in Hulasa eserinde dis dibleri süst (zayif) olursa, mazi (gallae), sumak (rhus coriaria), enduz (?), akirkarha, gülnar, ilgun (tamarix articulata), sünbül (hyacinthus), sarihelile (terminalia citrina) çekirdegi, keber kökü (capparis spinosa) kabugu, çam kozasi, biber, zencebil (zingiber officinale) ihtiva eden bir terkibin dislere sürülmesini söyler (9). Dis dibi yinirse (çekilirse), bakir çaligi (carbonas cupricus), balla karistirilir ve dislere sürülür (45).
Cerrah Mesud'un Hulasa eserinde ise kanayan disetleri için sülük tutmak tavsiye edilir. Daha ziyade kan emici özelligi ile salyasindaki antikoagülan fermentten yararlanilan sülük eski tipta birçok hastaligin tedavisi için kullanilirdi. Bu drogun incelenen diger yazmalar arasinda dishekimligi alaninda yalniz burada.kullanildigini gördük (46).
Cerrah Ibrahim'in Alaim-i Cerrahin eserinde disetlerinin çürümesinin (Gingivitis ? Periodontitis ?) nedeni, kanama ve fena kokusunu soguk humor üstünlügü ve iç buharina ? baglanmaktadir. Tedavisi için agiz sumak, sirke ve sap bulunan bir gargara ile yikanir, zirnik (sodii sulphur) bulunan bir hap kullanilir. Eger disetleri fena gidalarin buharindan sallanirsa kan alinir, akirkarha, mevzeç masteki, zencebil dögülür, bala katilip sicak sicak gargara yapilir (47).
Eski Türk Dishekimliginde agiz ve dis hastaliklari teshis edildikten sonra en sik uygulanan tedavi tibbî tedavidir. Tibbi tedavide hastaya bazi tabletler agiz yolu ile verilir, lokal uygulamalar yapilir, bazen de gargara veya tütsü (fumigasyon) dan yararlanilirdi.
Kullanilan ilaçlar basit (müfred) ve bilesik (mürekkep) olarak ikiye ayrilirdi. Bir örnek olarak Haci Pasa'nin Müntehâb-i Sifâ eserinden aldigimiz dis agrisinin tedavisi ile ilgili iki öneriyi veriyoruz:
“Dis agrisi, hararet (kan) üstünlügünden olursa, agza soguk su alinir. Eger soguk balgam üstünlügünden olursa, 3 dirhem anason, 1.5 dirhem mekke ayrigi (1dhir), 2 dirhem hilâl tohumu, 1 dirhem zencebil ve zirruverd alinir; birlikte kaynatilir, 12 dirhem bal üzerine süzülür ve sicak sicak gargara yapilir....”.
Dishekimliginde basit ve bilesik ilaçlarin formülüne giren droglarin karsilastirilmali listesi asagida verilmistir:
Periodontoloji
Sallanan dislerin tespit edilmesi çok eski zamanlardan beri bilinmektedir. Fakat marjinal periodantitis tanimi ilk defa Fauchard'in eserinin ikinci bastisinda yer almistir. 1757 de Bourdet bu hastaligin tedavisine bazi öneriler getirmis ve 1770 de Bunon, bu konuda bir rapor yayinlamistir. Hunter da eserlerinde periodontal hastaliklara birçok bölüm ayirmistir.
Alveol absorbsiyon undan ilk defa bahseden ve resimleyen yazar Fox olmustur (1806) (Sekil: 34). 1829 da Thomas Bell, dislerin enfeksiyon görülmeden senil kaybindan söz etmis ve tedavi için disetinin kesilmesini ve genel bakimini önermistir.
1843 de Desirabode, Fauchard'in “Pyorhee intraalveolaire-dentaire” dedigi hastalikta öne sürülen skorbüt teorisini reddetmistir. Hastaliga sebep olarak dis taslari, bünyesel ve hijyenik deri hastaliklari ve sifilizi göstermis, tedavi için kan alma ve laksatifleri önermistir.
Periodontitis ile Periodontosis'i ilk ayiran Linderer olmustur. (1851)
John Tomes, hastaligin etyolojsinin bilinmemekle beraber detartraj, yumusak firça, astrenjanlar ve iyi agiz hijyeni önermistir.
1880 de Magitot, sistemik faktörlerin bu hastaliktaki önemine deginmistir.
Miller 1896 da etyolojik faktörlerin bir sentezini yapmis ve Riiggs, lokal faktörlerin önemine deginerek dikkatli detartaj önermistir (1) (Sekil: 35). A.B.D. de uzun yillar kendi adiyla “Riggs Hastaligi” diye anilan periodontal hastaliklari Rigs,6 tip kazgi ile tedavi etmistir (2). Miller buna ek olarak diseti ceplerinin içini antiseptiklerle yikamistir. Viyanali Moritz Karolyi, gece dis gicirdatmanin hastalik üzerindeki etkisini arastirmistir.
Periodontal hastaliklarda hatali bir etyoloji de Anglo-Sakson ülkelerde yayilmistir. Buna göre bu bir enfeksiyöz hastaliktir. Hatta tedavi için amipli dizanteride kullanilan ipekakuanha (kina kina ) kökü ve çesitli asilar bile killanilmistir. 1947 de Heinrich Gins, periodontal hastaliklirda spiroketleri sorumlu tutmustur.
1. Cihan Harbi esnasinda, iki Isveçli arastirici o zamana kadar gelistirilen teorilere karsi çikmislardir. Bunlardan Leonard Widman, ceplerin cerrahi tedavisini, Karli Elander de ilaç tedvisi önermistir. Her iki arastirici da Riggs'in 1880 lerde yaptigi gibi iyi bir detartrajin sart oldugunu söylemislerdir.
Bu esnada iki Viyanali dis hekimi Fleischmann ve Gottlieb dokularda patolojik degisiklikleri aydinlatan histolojik çalismalara girismislerdir. Bunlardan Gottlieb'in 1920 de yayinlanan “Disler üzerindeki epitelial atasman” makalesi önemli bir yer tutar (3).
Oskar Weski, 1922 de gingiva, sement, kemik ve periodontium'un “Paradentium”adi verilen tek organ oldugunu savunmus ve bu organin hastaligina “Paradedentitis”, dejenerasyonu da “Paradentium” terimi “Perodontium” olarak degistirilmistir.
KAYNAKLAR
1. Hoffmann-Axthelm: History of Dentistry, Quintessence Ed., Chicago, 1981,pp.315-318.
2. Riggs, J.M.: Southern Dental Ass., 4 th Annuel Session , Dental Cosmos, 24: 524-427, 1882.
3. Gottlieb, B.: Der Epithelansatz am Zahne, Dtsch. Mschr. Zahnlek, 39: 142-147,1921.
4. Weski, O.: Die “Alveolarpyorrhoe” auf der Leipziger Taagung des Zental vereins, Zahn arztl. Rdseh, Zahn arztl. Rdseh, 31: 677-680,1922.
KAYNAKLAR
Alpagut, B. : Some Paleo Pathological Cases of theancien Anatolian Mandibles, Human Evolution, 8: 571-574, l979.
Bostanci, E: Osteo, arthritis on te9h condylar process, Antropoloji, 57-87,
1973.
Besombes, A., Dagen, G. : Pierre Fauchard et ses Contemporains, Ed. SNPMD,Paris, 1961.
Brothwell , D.: Diseas in Antiguity, C. Thomas Publ., Springfield, U.SA.,
Dechaume, U., Huard, P.: L'Histoire de 1'Art Dentaire, Ed. Roger Daacosta, Paris,
1977,
Gottlieb, B.: Der Epithelinsatz am Zahne, Dtsch.Mschr.Zahnlek, 39: 142-147, 1921.
Hoffmann-Axthelm: History of Dentistry, Quintessence ed., Chicago, 1981
Khalifah, E., Haddad, S. : Dental gleaningsfrom arabian Medicine; JADA, 24: 944-955, 1957.
Krogman, M.W.: The skeletal and dental Pathology of an Early Iranian Site, Bull. Hist.Med., 8:28-48,1940.
Leca : La Medeecine Egyptienne aux Temps des Pharaons, Inf. Dent., 14: 1327-1334, 1972.
Littre, E.: Corpus Hippocraticum (Quvres Completes) V. I-X, Baillere Fils, Baillere Fils Ed, Paris, 1839-1863.
Quin quenouille: La bouche et les dents dans 1' antiquite Egyptienne (These), Lyon, 1975.
Riggs, J.M.: Southern Dental Ass., 4 th Annuel Session, Dental Cosmos, 24: 524-427, l882.
Spink, M.S., Lewis, G..: Albucasis, On Surgery and Instrument, Welcome Ed., London, l973.
Sehsuvaroglu , B.N.: Eczacilik Tarihi Dersleri, Hüsnütabiat Mat., Istanbul, 1970.
Terzioglu, A., Uuzel, I: Die goldbandprothese in etruskischer Technik, Pilip Jourmal, 2: 109-112.1987.
Townend, B.R.: The story of tooth-worm , Bull. Hist. Med.,15: 37-38 1944.
Uzel, I.: Dis hekimligi tarihinde ilk nonogragiler, Dirim, 50: 420-426, 1975.
Uzel, I.: Serefeddin Sabuncuoglu ve Cerrahiyet al-Haniye eserindeki dis hekimligi bilgileri, Türk Kültürü, 147: 172-180, 1975.
Uzel, I.: Ilk Türkçe Tip Yazmalarinin Agiz ve Dis Hastaliklari Yönünden Incelenmesi, (Doktorak Tezi), Istanbul, 1979.
Uzel, I.: Ibni Sina'nin Kanun eserinin Türkçe çevirisindeki dis hekimligi bilgileri, A.Ü.Tip Bül., Supp No: 1, 66-77, 1983.
Uzel , I: Dis hekimliginde Unvan ve Yetkiler, Oral, 8: 39-42, 1984.
Uzel, I, Alpagut, B. : Arslantepe Geç Roma Dönemi Iskeletlerinde Dis Çürügü, Dis asinmalari ve Periodontal Hastaliklar, II. Arkeometri Sonuçlari Toplantisi, Ankara, 1987, s: 31-53.
Dostları ilə paylaş: |