Osmanli diplomatikasinda


Mahall-i Tahrîr (makâm-ı ısdâr)



Yüklə 224,09 Kb.
səhifə3/3
tarix15.01.2018
ölçüsü224,09 Kb.
#38529
1   2   3

Mahall-i Tahrîr (makâm-ı ısdâr):

Bazı vesiklarda mühür yeri olarak kabül edilen kısma berât, ahidnâme vb. vesikalarda “mahall-i tahrîr” adı verilmiştir84.

Vesikanın düzenlediği ve hazırlandığı yeri belirten bu formül, ahidnâmelerin bir kısmında nâdir olarak, tarih rüknünün hemen peşinde aynı satırı takiben yazılmıştır. Genel olarak diğer berâtların mahall-i tahrîr formülleri ile benzerlik gösterir85.

Belgenin yazıldığı yerin durumuna göre şehrin başına değişik kelimeler getirilir;

1) Eğer berât , bilâd-ı selâse (İstanbul, Edirne ve Bursa) denilen padişahların devamlı ikâmet ettiği yerlerden birinde yazılmışsa , şehrin başına be/bi-makâm, be/bi-medîne, sonuna ise el-mahrûse, el-mahmiye gibi bazı sıfatlar eklenmiştir; Erken dönemlere âit vesiklarda daha değişik formüllerin kullanıldığını görüyoruz. Hicrî 835 Tarihli Arvanid Sancağı Defteri’nde (h.845-859) yılları arası kayıtlarda genel olarak;

“der Edirne”, “der Sofya”, “der Dimetoka” vs. şeklinde şehir isminin başına “der” kelimesi getirerek sâde bir şekil tercih edilmiş. Genelde kullanılan şekil ise “der Edirne” dir86.

Erken döneme âid bazı berâtlarda da benzeri uygulamaları yani “makam” kelimesi yerine “mevzi‘” kelimesinin kullanıldığı mahall-i tahrir formüllerini görüyoruz;

Musa Çelebi’nin (h.815/1412) bitisinde87; “fî- Mevzi‘-i Edirne”,

Süleyman Çelebi’nin (h.806/m.1404) kitâb-ı hümâyûn (nişân) ununda “der-Mevzi‘-i Burusa”88.

II.Murad’ın (825/1422) nişanında; “der-Mevzi‘-i Darü’s-Saltanati Edirne”89.

Bütün bu kullanılışlar, farklı mahall-i tahrîr formülleri ilk dönemlerde kesin bir formülde karar kılınmadığını, bazan bir birlerinin yerine aynı tarihlerde farklı şekiller olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte yeni kullanımlara doğru bir geçiş ve arayış olduğunu görüyoruz. Belli tarihlerde çok yoğun kullanılan bir kelime bir müddet sonra, başka kelimelerle birlikte daha seyrek kullanılmakta ve zamanla terkedilmektedir. Yani değişikliklerde zorlama ve yasaklama olmadan tabi‘ bir seyir takib edilmektedir. Nitekim aşağıda belirttiğimiz gibi bazı kelimelerin kullanımı, bazılarının yasaklanması ile ilgili fermânlar bile toplum kabül etmedikçe çok kalıcı olmamıştır.

Klasik dönemde İstanbulda yazılan vesikalarda genel olarak , “Kostantıniyye” adı kullanılmıştır. Bununla berâber kısa bir dönem “İstanbul” şeklinde yazıldığı da olmuştur. Özellikle III. Mustafa devrinde buna özen gösterilmiş; genellikle “İslambol” bazan da “İstanbul” adı kullanılmıştır90. Bununla ilgili III. Mustafa devrinde Reisü’l-küttaba yazılan h.1174 tarihli bir sadrazam buyruldusunda Kostantiniyye yerine İslambol yazılması emredilmiştir91.

Ancak III.Mustafa’nın bu uygulaması I.Abdülhamid’in tahta geçişi ile son bulmuş tekrar eski şekle dönülmüştür. III.Selim’in ilk yıllarında kısa bir süre sikkelere duribe fî İslambol (İslambol’de basıldı) yazılması emredilmiş, ancak bir süre sonra Kostantiniyye ismine yeniden dönülmüştür. Sultan V. Mustafa’da Kostantiniyye adını tercih etmiştir92.

1910’lu yıllardan itibâren Kostantiniyye yerine Dârü’l-hilâfeti’l-‘aliyye adı kullanılmaya başlanmış, ancak kesin bir emirle 1915 yılında Kostantiniyye’nin kullanımı yasaklanmıştır93.

Genelde berâtlarda en çok kullanılan formül;

Klasik dönemde yaygın formül; “be-Makâm-ı Kostantıniyye el-Mahrûse, daha seyrek olarak; be-Makâm-ı Kostantıniyye el-Mahmiyye” şeklindedir.

2) Vesika padişahın devamlı ikâmet ettiği yerler dışında yâni geçici konaklama yerlerinde hazırlanmışsa yer adlarının başına be-yurd, be-meştâ, be-sahrâ, kelimeleri getirilerek başlanır ve şehir isminin dışına ayrıca bir sıfat getirilmez.

“be-yurd-ı Manastır, Be sahrây-ı Budun, Be-meştây-ı Ruscuk”.

Erken dönemlere âit bazı kayıtlarda “yurd” ve “yaylak” bazan da her ikisi birlikte kullanılmıştır;

“der-yaylak-ı Kırkkilise” (h.837), “be-yurd-ı yaylak-ı İsferik” (h.847)94

Eğer ordunun sefer sırasında uğradığı şehirlerden birinde yazılmışsa, formül be-medîne kelimesi ile başlardı.

Mahall-i tahrirlerin yazılış şekilleri ise hazırlandıkları kalemlere göre biraz farklılık gözükmektedir. Başlangıçta oldukça sâde iken zamanla kuğu veya tavuskuşunu resmeder şekilde daha karmaşık yazılmağa başlanmıştır.

Osmanlı diplomatikası yönünden rükün ve şartlarını detayları ile ele aldığımız ahidnâmeler, daha önce de işaret ettiğmiz gibi, Tanzimat’la birlikte “muâhede” (karşılıklı anlaşma ve sözleşme) şeklini almıştır ki, artık berât formu ile bir alakası kalmamıştır. Artık ayrı bir vesika formu şekline dönmüştür.



***


1 A.Giry, Manuel de Diplomatique, Paris 1925, s.50-77; Oliver Guyotjeannin, Diplomatique Médiévale, Brepols 1993, s.15; “Diplomatik”, AnaBiritannica,VII (İstanbul 1986-1987), 304.

2 Boris Nedkov, Osmanoturska Diplomatika i Paleografiya, I, Sofia 1966, s.6

3 Charlton T. Lewis, Latin Dictionary, Oxford 1941.

4 “Diploma”, M. Larousse, III (İstanbul 1969), 725.

5 Nedkov, a.g.e, s.6

6 Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1994, s.3; Aynı yazar, “Diplomatik”, DİA, IX (İstanbul 1994), 360.

7 Abdurrahman Küçük, “Ahid”, DİA, c.I, s.532.

8 Örnekler için bkz. M.Hamidullah, el-Vesâiku’s-Siyâsiyye, Kahire 1956, Hz.Ebûbekir’in mürtedlerle savaşan ordu komutanlarına verdiği “Ahd” tam bir fermân şeklindedir, bkz. ves.283, Hâlid b.Velid’in Hîre’lilerle yaptığı “ahd” , eman ve hak vermenin yanında aynı zamanda bir anlaşma ve muâhededir, ves.290, Bu vesikanın sonunda yer alan “eğer onlar söz ve fiilleri ile (ahd’e) karşı gelirlerse zimmet onlardan berî’dir” anlamındaki te’kid cümlesi de “berî’” kelimesinin kullanılışı açısından dikkat çekicidir ki, Hulefâ-i Raşidîn devrine âit Ahidnâme ve eman belgelerinde oldukça sık yer almıştır. Aynı şekilde bkz. ves. 293. Hz.Ömer devrinde ahd yerine daha ziyâde “emân veya amân” kelimesi tercih edilmiş, ves. 331, 332, 333 vd. Bazen de her ikisi beraber kullanılmıştır, bkz. ves.346.

9 “Dârü’l-‘Ahd” konusunda tafsilat için bkz.; H.İnalcık, “Dâr al-‘Ahd”, EI², II, 115; A.mlf., “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı Devrindeki Şekillerle Mukayesesi”, İslamî İlimler Dergisi,I-1 (Ankara 1950), 29-36; A. Özel, “Dârüssulh”, DİA, IX, 5-6.

10 M.Fayda, “Ahidnâme”, DİA, c. I, s. 535 vd.

11 Kalkaşandî, Subh, IX/ 337 vd.

12 Bkz. a.g.e., s. 386 vd.

13 a.g.e., s. 391-393.

14 Kalkaşandî, Subh, III/ 271; Bkz. M. Fayda, a.g.m, s.536.

15 a.g.e., s. 275. Ahidnâme tevcih merasimi için bir başka örnek, (h.742/m.1341) tarihinde Memlük tahtına cülus eden Melik Mansur Ebî Bekir ibn Melik Mehmed’e, Halife Hâkim Bi-emrillah’ın ahidnâme veriş merasimi için bkz. Kalkaşandî, Subh, III/ 276-277’den naklen Uzunçarşılı, Medhal, s. 304-305.

16 Örnek için bkz. a.g.e., c. X/166, 173.

17 Halil Zâhirî, Zübdetü Keşfi’l-Memâlik,Yazma nüshası,Topkapı Sarayı, III.Ahmed Ktb. Nr.2990, vrk. 89 dan naklen Uzunçarşılı, Medhal, s. 322.

18 Örnekler için bkz. M. Hamidullah, el-Vesâiku’s-siyâsiyye, Beyrut 1969.

19 Bu Ahidnâme için bkz. Belâzûrî, Fütûh, (terc. M.Fayda), s. 65.

20 J. Schact, “Aman”, EI², s. 429-430.

21 H. İnalcık, “The Status of the Greek Orthodox Patriarch Under The Ottomans”, Turcica, XX (1988), s.412 vd.

22 Bkz. H. İnalcık, “İmtiyâzât”, EI², s.1179.

23 Kur’ân-ı Kerim, 16/ 93-94.

24 Bkz. İnalcık, a.g.m., s. 1180.

25 Münşeâtü's-Selâtîn, II, 443-46; 450-53; 469-73; 553-54.

26 Bu ahidnâme ilgili geniş bilgi için bkz. H. İnalcık, Ottoman Galata 1453-1553, İstanbul 1991, ek. 1 ve 3.

27 İnalcık, “İmtiyâzât”, EI², III (1971), s.1179.

28 Bu konu ile ilgili detaylı bilgi için bkz., Nejdet Gök, Beylikler Döneminden İtibaren Osmanlı Diplomatikasında Berât Formu,

Marmara Ünv. Türkiyat Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 1997, s.120-133



29 Osmanlıca -TürkçeAnsiklopedik Büyük Lügat,(haz. Heyet), İstanbul, 1981

30 (h.1247/ 1831) tarihli metropolidlik berâtında da‘vet formülü yerine “nişân-ı şerîf-i âlişân ve tevki‘-i refi‘-i hümâyûn oldur ki” ibaresinin yazılmış olduğunu görüyoruz. Bkz. M.Guboğlu, Paleografia şı diplomatika turco-osmana, Ek. III.

31 İ.H.Uzunçarşılı, Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara 1972, s.20.

32 MF, nr.463.

33 “Bismillâhirrahmânirrahîm- ve bihî neste‘în” şeklinde da‘vet rüknü ile başlayan berât örneği için bkz. “Cennet-mekân Sultan Bayazid Hân Gâzî hazretlerinin tevkî‘i Fâik Bey’e ihsan buyurdukları berât-ı şerîf-i’in sûreti” (Hicrî 883 yılına âit bu berât tamâmen farsçadır)’, Feridun Bey, Münşeâtü’s-Selâtîn, I, 294. Besmelenin dışında “hamdele”, “salvele” den sonra Fârisî berâtların rüknü olan “mukaddemât” yer alıyor.

34 Bkz. Gökbilgin, Tarih Boyunca Paleografya ve...,s.54.

35 Münşeâtü's-Selâtîn, II, 396.

36 Münşeâtü's-Selâtîn, II, 504. Daha uzun dâvet formülü örnekleri için bkz. M.S.Kütükoğlu, a.g.e., s.164.

37 Tuğra hakkında tafsilât için bkz. N.Gök, gös.yer.

38 el-Kaşgarî, Mahmud b. el-Hüseyin, Kitâbu Dîvâni Lügâti’t-Türk, ( çev. Besim Atalay), TTK, Ankara, 1939, c.I, s.462.

39 Ahmed VefikPaşa, Lehçe-i Osmânî, Tabhâne-i Âmire, İstanbul 1293, c.II, s.766.

40 Miralay Ali Bey, “Tuğra-i Hümâyûn”, TOEM, sene VIII, s. 58.

41 bkz. İbn Hallikân, Vafayâtü’l-Ayân, Bulak, I, 202’den naklen J.Deny, a.g.m., s. 5. Memlûklerde sultanın ismini hâvî Tuğra resmedilmiş kağıtlar, belirli menşurlar üzerine “Turra” ile “Besmele” arasına yerleştirilirdi. Memlûk sultanlarının tuğrâ kullanımı Melik Eşref Şâbân-ı Sânî (1367-1377) zamanına kadar sürmüş ve kalkmıştır. Bkz. Kalkaşandî, Subh...,XIII/, s.161-162.

42 Deny, a.g.m., s.6

43 Barthold, Orta-Asya Türk Tarihi hakkında Dersler, İstanbul 1927, s.107.

44 P.Wittek, “Notes Sur la Tughra Ottoman” , Byzantion ,c.XX (1950), s.291, n.1.

45 İ.H.Uzunçarşılı, “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi, Belleten, V (1941), 27 vdd.

46 TSMA, E. nr.10789.

47 Wittek, a.g.m., s. 269.

48 Osman Akçokraklı-İsmâil Otar, Kırım’da Tatar Damgaları, Kırım Dergisi Kültür Yayını, Ankara 1996. s. 5.

49 bkz. Osman Turan, “Selçuk Devri Vakfiyeleri, III: Celâleddin Karatay Vakıfları ve Vakfiyeleri, Belleten, XII (1948), s.17 vdd.

50 Wittek, a.g.m., s. 289 vdd.

51 İ.H.Uzunçarşılı, “Tuğra ve Pençeler ile Fermân ve Buyruldulara Dâir”, Belleten, 17/18, s.109, dn. 26.

52 Detaylı bilgi için bkz. N.Gök. ,gös. yer.

53 S.Ünver, Belleten, XI (1947), nr.42.

54 TSM. Sinan Paşa, nr.20.

55 S.Ünver, Belleten, XI, nr.42.

56TSMA.nr.E.3365; F.Kraelitz, “Osmanische Urkunden in Türkischer Sprache..”, s. 44, tafel 1.

57 F.Kraelitz, a.g.e.., s.47, tafel 2/a.

58 (h.935/m.1529) tarihli serdarlık berâtı, Münşeâtü's-Selâtîn, I, 514.

59 TSMA, nr. E. 5203.

60 BOA. MF. nr.160 ve 629, III.Mustafa ve II.Mahmud’un berâtları.

61 TSMA.nr. E.5527/4.

62 TSMA, nr. E.7768.

63 Teressül, Kırımlı Hâfız Hüsam, vrk. 136a-136b, Ş.Tekin, a.g.m., s.296-298. Bu sevgendnâme’den sonraki ikinci eski tarihli ahidnâme Karamanoğlu İbrâhim Bey’in II.Murad ile oğlu Mehmed Bey’e (Fâtih), 15.yy. ortalarında gönderdiği ahidnâmedir. Yahyâ bin Muhammed el-Kâtib’in Menâhicü’l-İnşâ’sında yer alan bu ahidnâme, (sevgendnâme) daha önce iki kez yayınlanmıştır: İ.H.Uzunçarşılı, “Karamanoğulları Devri Vesîklarından İbrâhim Bey’in Karaman İmâreti Vakfiyesi”, Belleten, (1937), s.56-144; Ş.Tekin, Menâhicü’l-İnşâ, The Earliest Ottoman Chanecery Manuel by Yahyâ bin Mehmed el-Katib from the 15th Century, Saurces of Oriental Languages and Literatures 2, (Roxbury, MA.1971), s.23 vd. Bkz. Ş.Tekin, “Fâtih Sultan Mehmed Devrine Âit Bir İnşâ Mecmuâsı”, JTS, ”A.Gölpınarlı Hâtırâ Sayısı. II” XX, s.291.

64 K.Kerim, 16/91, “Bir de anlaşma yaptığınızda Allah’ın ahdini yerine getirin ve yeminleri sağlama bağladıktan sonra artık

bozmayın”



65 Kütükoğlu, a.g.e., s.165.

66 H.İnalcık, Ottoman Galata 1453-1553, İstanbul 1991, ek.1, s.1453.

67 İnalcık, a.g.e., ek.3, s.83.

68 Muâhedât Mecmuâsı, Cerîde-i Askeriyye Matbaası, İstanbul 1296, III/ 220.

69 Bkz.1525 ve 1553 tarihli Lehistan ahidnâmeleri: Gökbilgin, “Venedik I”, s.128, 131; Kütükoğlu, gös.yer.

70 İnalcık, “İmtiyâzât”, s.1179.

71 Bkz.T.Gökbilgin, “Venedik I”, s.129.

72 Münşeâtü's-Selâtîn, II, 420, 427.

73 Fâtih Devrine Âit Münşeât Mecmuâsı, (nşr.M.Lugal-A.Erzi), İstanbul 1956, “sûret-i sevgendnâme”, s.101-102.

74 Bkz. Teressül, gös.yer.

75 Bkz. TSMA, nr. E.7675.

76 İlk dönemlere âit berâtlarda genel olarak tarihler gün belirtmeden atılmıştır. Bu berât Süleyman Çelebi’ye âittir ve tarihin sonunda ayrıca ”Hicriyye-Hilâliyye” ibaresi yer almıştır. Bkz. TSM. Sinan Paşa Arşivi, nr.152. T.Öz, Tarih Vesîkları, I, nr.4.

77 TSMA.Sinan Paşa Arşivi, nr.20; Wittwk, WZMK, 59, ves.11.

78 TSMA, E.nr.7711/3 ve 7776 /2; bkz. M.S.Kütükoğlu, O.Belgeleri, s.139.

79 BOA.MF. nr.244.

80 M.T.Gökbilgin, “Venedik I”, s.131.

81 M.Kütükoğlu, a.g.e., s. 167.

82 Münşeât, Millî ktb., MFA (A) nr.4955, vrk.188b.

83 a.g.e., vrk. 180b -181a.

84 M.T.Gökbilgin, Osmanlı Paleografyası, s.77.

85 Bkz. N. Gök, a.g.e., gös.yer

86 İnalcık, Arvanid, s.3, 5, 6 vd.

87 Wittek, a.g.m., 54, ves.4.

88 TSMA, Sinan Paşa Arşivi, nr.152.

89 TSMA, Sinan Paşa Arşivi, nr. 20

90 Bkz. F.Kraelitz, “Osmanischen Urkunden in türkicher Sprache aus der zwieten Hälfte des 15. Jahrhunderts. Ein Beitrang zur

osmanischen Diplomatik”, Sitzungsberichte der Akademie der Wisssenschenschaften, Wien 1921, s.45.



91 BOA.Mühimme Defterleri, nr.CLX, s.3; İ.H.Uzunçarşılı, Saray,s.57-58.

92 Hatt-ı Humayun Tasnifi, nr. 53740, bkz. S..M.Kütükoğlu, a.g.e.., s.115, dn.86.

93 5 Cemâziyyü’l-evvel 1333 /8 Mart 13331 (21 Mart 1915) tarihli buyruldu: BOA, Buyruldu Defteri, nr. VIII, 24/2.

94 H.İnalcık, Arvanid, s.53, 63, 80, 96.

Yüklə 224,09 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin