Milliyetçilik sosyolojisi


Yatay etniler ve etniye dahil



Yüklə 1,37 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə23/75
tarix04.01.2023
ölçüsü1,37 Mb.
#121965
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   75
5321-Milli Kimlik-Anthony D.Smith-Bahadir Sina Shener-1994-291s

Yatay etniler ve etniye dahil 
olmanın bürokratik biçimi 
Yatay rotayla başlamak istiyorum. Aristokratik etnik top­
lulukların kendilerini idame ettirme yetenekleri, nüfusun diğer 
tabakalarını kendi yörüngelerine katabilmelerine bağlıdır. 
Kendi kültürlerini toplumun alt katlarına yaymak için hemen 
hiç bir çaba göstermemişlerdir. 
Hititler, Filistinliler hattâ Asyalılar ilhak ettikleri kültürel 
bakımdan yabancı halkları yönetmek ve kendi seçkin kül­
türlerini birkaç yüzyıl ayakta tutmayı başarmakla yetin­
mişlerdir. Ama neticede siyasî yapıları yıkıldı, kültürleri 
22 Bu klasik izahat Lewis'e (1970) aittir; aynı zamanda Saunders'e (1978) bakın. 
23 Ermenilerde feodal dönem için Lang'a (1980, bölümler 7-8); daha sonraki Ermeni 
diaspora toplulukları için Nalbandian'a (1963) bakın. 
92 


yabancı göçmenlerce yutuldu. Bir iki başka örnektede -İran 
ve Mısırlılar ilk akla gelenlerdir. "karakterlerini değiştirmek", 
yani adlarını, ortak soya dair mitlerini, yüksek tarihî anılarını 
ve yurtlarını alıkoyarken yeni din ve/ya da gelenekleri be­
nimsemek suretiyle bugüne dek varkalmaları mümkün 
oldu.
2 4 
Birkaç aristokratik etni, yüzyıllar hattâ binyıl boyunca 
kısmen dinin ayırdedici biçimlerine sıkı sıkıya bağlı kalarak 
öteki etnik toplulukları, siyasî sınırlarına dahil etmek suretiyle 
ve dinî kültürlerinin toplumun aşağı tabakalarına sınırlı 
yayılımıyla da kimliklerini muhafaza etmeyi başarmışlardır, 
Ortaçağ "Süleyman" hanedanından Amhara krallarının uzak 
diyarları ve aşağı tabakaları kendi Monofiziz etnik kültürlerine 
dahil etme çabaları sadece kısmen başarılı olmuş, ama en 
azından Müslüman ve takiben Avrupalıların en azından 
anayurtlarına karşı mütecaviz akınları karşısında bekalarını 
temine yetmişti. 
Bazı Batı Avrupalı etnik devletlerin gayretleri daha başarılı 
sonuçlar vermiştir. İngiltere'de, Fransa'da, İspanya'da, is­
viçre'de ve belli ölçülerde Polonya ve Rusya'da devletin etnik 
çekirdeğini oluşturan hâkim yatay etni, orta tabakaları ve uzak 
diyarları egemen etnik kültüre tedrici olarak katabilmiştir. 
Böyle bir dahil edişin esas amili yeni bürokratik devletti. 
Askerî, idarî, malî ve hukukî aygıtlarıyla bu bürokratik devlet, 
hâkim aristokratik etnik çekirdeğin mirasını oluşturan de­
ğerlerden, sembollerden, mitlerden, geleneklerden ve anı­
lardan mürekkep sermayeye çekidüzen verdi ve onu yaydı. 
Pratikte egemen ve periferik etnik kültürler arasında hâkim 
24 7. yüzyıldaki Arap istilasından sonra İran'da ortaya çıkan bu dönüşüm hakkında 
Frye'e (1966, bölüm 7); Mısır'ın, l.S. 7. yüzyıldan itibaren İslâmlaşması konusunda 
Atiyah'a (1968 Kısım 1) bakın. 
25 Bu konuda, Levine'e (1965, bölüm 2) ve Ullendorff'a (1973, bölüm 4) bakın. 
93 


çekirdeğin tayin ettiği parametreler dahilinde belli bir intibak 
gerekmişse de, bu sayede aristokratik etnik devlet nüfus için 
yeni ve daha geniş bir kültürel kimlik tanımlamaya muktedir 
olmuştur.
2 6 
İntibak, Norman istilası ardından İngiltere'deki gelişmelerin 
alamet-i farikasıydı. 12 ve 13. yüzyıllarda fatih Normanlar ile 
tâbi üst tabaka Saksonlar arasında, yer yer kesintiye uğramakla 
birlikte, devletin merkezîliğinin arttığı ve İngiliz Katolik Kilise 
örgütünün güçlendiği bir genel çerçeve dahilinde dilsel 
alışverişler, karşılıklı evlenmeler ve seçkinler arası hareketlilik 
yaşanmıştır. Bu, tâbi etnik nüfusun bürokratik içerilişinin 
Anglo-Sakson, Danimarkalı ve Norman unsurlar arasında 
dikkate değer bir toplumsal etkileşime ve kültürel kaynaşmaya 
yolaçtığı anlamına gelir. 14. yüzyıllardaki dilsel kaynaşma, 
Chaucer'nı yazılarında somutlanan İngilizcede kristalize oldu; 
12. yüzyılda Monmouthlu Geoffrey tarafından ortaya atılan 
ortak "Britanya soyu"na dair mit geniş bir toplumsal ve siyasî 
kabul gördü.
2 7 
Bu, 14. yüzyılda bir İngiliz milletinin ortaya çıktığını değil 
sadece milletlerin oluşumuna yardımcı olan süreçlerden 
bazılarının farkedilebilir hale geldiğini gösterir. Milletin etnik 
unsurları zaten az çok gelişmiştir. Sadece ortak bir ad ve etnik 
soy miti değil aynı zamanda Iskoçya, Galler ve Fransa'daki 
komşularla olan uzatmalı savaşlarla beslenen bir dizi tarihî 
anı ve gelenekler de bulunmaktaydı. Yine kendini İngiliz 
dilinde dışa vuran ama daha çok hatırlı İngiliz Kilise örgütüne 
dayalı olarak güçlenen ortak bir kültür duygusu sözonusuydu. 
Bu duygunun en güçlü dayanağını, bir ada yurda karşı, çok 
daha önceleri gözle görülür bir hal almış olmakla birlikte 
26 Bu karmaşık sürecin siyasî (devlet) veçheleri konusunda Tilly'e (1975) bakın; 
karşılaştırın Seton-Watson (1977, bölüm 2). 
27 Bu konuda Monmouth'lu Geoffrey'e (1966) ve Mason'a (1985) bakın. 
94 


özellikle Fransayla olan uzun savaşlar sırasında daha da ateşli 
bir biçimde hissedilen bağlılık duygusu oluşturmaktaydı. Bu 
arada birlik başka bakımlardan ağır aksak kendini göster­
mekteydi. Kilisenin yaygın etkisine rağmen Ortaçağda gerçek 
anlamda ortak bir kamu eğitim sisteminden sözetmek 
mümkün değildir. Tamamen seküler anlamıyla böyle bir 
sistemin ortaya çıkması için birkaç yüzyıl beklemek gere­
kecekti. Ama 16. yüzyıl sonlarında seçkin bir eğitim sistemi 
kurulmuştu. Ekonomik birleşme de II. Henry'den itibaren 
devletin giderek artan malî ve idarî müdahalelerine rağmen 
asgari düzeyde seyretmekteydi. Yün ticaretinin nüfuz alanı 
dışında kalan yerlerde geçim ekonomisinin devam etmekte 
oluşu gibi, bölgecilik de uzunca bir süre varlığını sürdürdü. 
Hattâ krallığın hudutları bile, Kanal'nı öte yakasındaki 
Plantagenet mülklerini hiç hesaba katmadan, Galler'deki ilhak 
edilmiş yerler ve İskoçya'yla olan kesintisiz sınır savaşları 
yüzünden ihtilaflı bir durum arzetmekteydi. Ortak yasal hak 
ve görevler konusuna gelince, Magna Carta'ya ve kamu hu­
kukunun gelişmesine karşın bunlar sadece toplumun son 
derece sınırlı üst tabakaları için geçerliydi. Bu hakların 
toplumun daha geniş kesimlerine genelleşmesi çok sonraları 
ve ekseriyetle de mütecaviz monark ve lordlarla mücadeleler 
içinde gerçekleşti.
2 8 
Her şeye rağmen merkezîleşmekte olan Norman devleti 
ve İngiliz Kilisesi, tam ifadelerine kavuşmaları için Tudor 
Rönesansı ile Reformasyon'u beklemek gerekmişse de, son 
derece erken bir tarihte bir millî kültür ve millî kimliğin te­
mellerini atmayı başardılar. Bu noktada soya dair eski Britanya 
mitinin yerini İngiltere'nin kökenlerini Cermen kabilelerine 
28 Yasal, ekonomik ve teritoryal birliğin gelişimi hakkında Corrigan ve Sayer'e (1985) 
bakın; önceki dönemle ilgili olarak Brooke (1969), İngiltere-Fransa savaşları için 
Keeney'e (1972) bakıp karşılaştırın. 
95 


ve onların antik hürriyetleriyle "özgür" kurumlarına da­
yandıran Anglo-Sakson bir mite bırakması ilginçtir. Yine bu 
sıralarda yeni bir millî din, Roma ile onun müttefiki emperyal 
İspanya'nın evrensel iddialarının aksine İngilizlere özgü bir 
kimliği tanımlar hale gelmişti. Zanaatkarlar ve köylülük, 
bırakalım öncesini 16. yüzyılda bile milletin kapsamına 
girmiyordu ama eski aristokratik Anglo-Norman yatay etnik 
topluluk, ardında, kuzeye, batıya ve Gal hudutlarına dek 
uzanan diyarların yanında, çatışmalar hiç eksik olmamakla 
beraber üst orta sınıfları da içerecek kadar güçlü bir devlet 
geleneği ile idare yapısı bırakmıştır. Bu, milletin, üst tabaka 
bile olsa görece türdeş bir etnik çekirdek etrafında gelişen 
(kilise teşvikli) devlet eylemiyle ortaya çıkış biçimine dair 
bir örnektir.
2 9 
Benzeri bir etnik bürokratik dahil ediş sürecini gelişmeler 
daha yavaş ve bölük pörçük olmakla birlikte Fransa tarihinde 
de görmek mümkündür. Hıristiyanlaşmış Merovenj döne­
minde Frank üst tabakalar ile Romano-Galyalı etnik kültürün 
belli ölçülerde karışmalarına tanık olundu ama Fransız düzeni 

Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin