Demotik etno-milliyetçiliğin nüksedişi
Aslında 18. yüzyıldan itibaren birkaç etnik milliyetçilik
dalgası ayırdetmek mümkün. Bunlardan ilki, ana merkezleri
Doğu Avrupa ve kısa bir gecikmeyle Orta Doğu'da bulunan,
19. yüzyılın son döneminin başlarında klasik etnik kendi
kaderini tayin etme dönemidir.
Genel konuşursak, etnik kendi kaderini tayin hareketleri,
orta ve alt tabakaların belli bir kesimini yerli bir siyasî kültür
çerçevesi harekete geçirmiş sonra da bu topluluk ile onun
"tarihî" ülkesinin, geniş, hantal imparatorluklardan ayrılmasını
sağlamaya girişmiştir. Özünde bu hareketler hem modern-
leştirici hem de otokratik olan rejimlere karşı yönelmişlerdir.
Genellikle bu rejimler, yönetenlerinin bütünleştirmeye, ça-
ğunlukla münasip bir tarzda türdeşleştirmeye çabaladıkları
etnik topluluk ve kategorilerden müteşekkil bir kolaj üzerinde
egemenlik ihdas ederler.
O nedenle klasik etnik milliyetçilik, Habsburg, Romanov
ve Osmanlı imparatorluklarında olduğu gibi, hem egemen
etninin yönetici seçkinlerinin "resmî" emperyal milliyetçi-
192
liklerinin bir tahrikçisi hem de onlara bir yanıttır.
1
İkinci etnik milliyetçilik grubu veya dalgası 20. yüzyıl
ortalarına doğru Avrupanın sömürge imparatorluklarının
denizaşırı topraklarında ortaya çıktı. Bugün bu türden ha
reketler Afrika ve Asya'daki sömürge sonrası devletlerin barış
ve istikrarını tehdit etmeyi sürdürmektedirler. Bu demotik
etnik-milliyetçiliklerin ilk ipuçlarını yüzyıl başında Bengal'de,
II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında Kürtler, Karenler, Eveler,
Somali ve BaKongo halkları arasında görmekteyiz. Avrupalı
öncülleri gibi bu hareketler de, daha eskinin Avrupalı im
paratorluklarına benzer bir tarzda, otoktonluk iddialarına
rağmen yabancı bir işgal veya dayatma olarak gördükleri
sömürgeci ve sömürge sonrası devletten tamamen ayrılmayı
amaçlamaktadırlar.
Demotik ento-milliyetçilik devlet ile millet arasındaki
farklılıkları tam odağa koyar; Asya ve Afrika'nın her köşe
bucağında ayrı etnik toplulukları üstü örtülmüş, hasır altı
edilmiş ve ihmale uğramış ama yeri doldurulmaz, moder
nizasyon güçleri ile kendisi de ekseriyetle egemen etninin
ve onun seçkinlerinin hizmetinde olan bürokratik devlet
tarafından imha tehlikesiyle karşı karşıya bulunan kültür
değerleri adına harekete geçirir. Tamiller, Sihler, Morolar,
Beluciler, Patanlar, Özbekler, Kazaklar, Ermeniler, Azeriler,
Kürtler, Gürcüler, Filistinliler, Güney Sudanlı Eritreliler,
Tigreliler, Oromolar, Luo, Ganda, Ndebele, Ovimbundu,
BaKongo, Lunda, Eve, Ibo ve daha pek çokları için, sömür
geciliğin kendilerini dahil ettiği bu yeni devletler, bütün bir
bölgenin istikrarını tehlikeye düşürücü uzatmalı etnik kurtuluş
savaşlarıyla sökün edebilecek, yedeklenmiş bir husumet
duygusundan doğrudan düşmanlığa kadar uzanan bir hissiyatı
1 Bu "resmî" milliyetçilik için Anderson'a (1983, bölüm 6); bazı Doğu Avrupa klasik
etnik milliyetçilikleri ile ilgili olarak Sugar ve Lederer'e (1969) bakın.
193
sergilemektedirler.
2
Hattâ etno-milliyetçiliğin, Batı'da ve Avrupa'nın "eski,
devamlılık arzeden milletler"inde bile zaman zaman nüksettiği
olur. 1960'lardan itibaren özerklik ya da ayrılma yönünde
üçüncü bir etnik hareket dalgası Yugoslavya, Romanya, Po
lonya ve Sovyetler birliği'ne dek uzanacak şekilde Batı Av
rupa'nın büyük bölümünü kasıp kavurdu. Bu özgül dalganın
ilk dışavurumlarını Kanada'da Quebecliler arasında ve Birleşik
Devletler'de Güneyli Siyahlar sonra da Yerliler ve İspanyolca
konuşan topluluklar arasında bulmak mümkündür. Öte
yandan Avrupalı etno-milliyetçiliklerin epey bir bölümü
(örneğin Katalan, Bask, Bröton, İskoç, Gal ve Flaman hare
ketleri) köken bakımından savaş öncesiydi ve kültürel ev
veliyatları bazı durumlarda 1880'lere dek uzanıyordu.
3
Bu üçüncü etno-milliyetçilik dalgası, millî kimlik teorilerinin
eleştirel bir süzgeçten geçirilmesine sebep oldu. Çünkü De-
utsch ve Lerner gibi tarihçi ve toplumsal nüfusbilimcilerinin
başlardaki dağılma (süreçlerini vurgulayan) modelleri, neden
belli etnik topluluk mensuplarının yerliliğin seferberliği ile
siyasî eylemliliğe hazır olduklarını açıklamakta başarısız
kalıyordu. Üstelik daha küçük topluluklar için, "aşağı" kül
türlerin egemen etnik komşuları tarafından özümseneceklerine
dair ikinci bir eğilim varsaymışlardı. 1960'lar ve 70'lerdeki
olayların kesinlikle doğrulamadığı bir öngörüydü bu.
4
Dağılmacı modellerin yerini büyük ölçüde bağımlılık
modelleri aldı. Bu modeller periferik toplulukları ekonomik
2 Sömürge sonrası devletin yabancı, metropoliten kökenleri hakkında Alavi'ye
(1972); Üçüncü Dünya'nın bu etnik hareketlerinden bazıları hakkında R. Hall'a
(1979) bakın.
3 Batılı hareketlere ilişkin genel araştırmalar için Esman'a (1977) ve Allardt'a (1979)
bakın.
4 Deutsch'a (1966) ve Connor'daki klasik eleştiriye (1972) bakın.
194
ve siyasî olarak, özellikle sanayileşme sırasında ve sonrasında
çekirdek etnilere tâbi kılacak "iç sömürgecilik" süreçlerini
öne çıkartmaktadır. Ama bu noktada da sorun var. "Periferi"nin
"çekirdek"e bağımlılığını vurgulayan yaklaşımlar yakın
geçmişteki etno-milliyetçiliklerin oluşum ve zamanlamalarını
açıklayamıyordu. Sanayileşmenin tarihi bu hareketlerin ortaya
çıkışlarından çok öncesine rastgelmekteydi. Öte yandan et-
no-milliyetçilikte sosyo-ekonomik arkaplanla hiçbir belirgin
korelasyon yokmuş gibi görünmektedir. Bir yandan Slovenya
ve Katalonya, öte yandan Korsika ve Brötanya, Galliler ile
Flamanlar gibi, ekonomik şartları farklılık taşıyan ve bu
toplulukların ekonomik orta direği teşkil ettikleri yerlerde
dinç etno-milliyetçiliklere rastlıyoruz. Walker Connor'un da
işaret ettiği gibi burada etno-milliyetçilik dereceleri ile her
hangi bir tür ekonomik etken arasında bir ilişki yok gibi
görünüyor.
5
Bu nedenlerden dolayı etnik seferberlik hareketinin daha
geniş küresel arkaplanı bağlamında Batılı "yeni-milliyetçilik"in
taşıdığı anlama daha yakından bakmamız gerekmektedir. Zira
dünyadaki çeşitli bölgesel devlet sistemlerinin istikrarı kadar,
gelecekte millî kimliğin şekil ve anlamı da büyük bölümüyle
bu hareketlerin başarı ya da başarısızlıklarında saklıdır.
Aslında bütün bu demotik etno-milliyetçilikler, katılanları
gözünde bu milliyetçiliklerin tüketilme tarzı ve toplumsal
bileşimindeki değişikliklere rağmen, amaçları ve anlamları
bakımından dikkate değer benzerlikler sergilerler. Bu ben
zerlikler, demotik dikey etnilerin etnik milletler haline dö
nüşürken ki rotalarının alamet-i farikaları olan, temel yediliğin
seferberliği ve kültürel politikleşme süreçlerinden kaynak
lanırlar. Bunun sonucunda onların yarattıkları millî kimlik
tipi son bölümde incelenen teritoryal sivil kimliklerden ta-
5 Connor (1984a).
195
mamen farklıdır ve günümüzde pek çok devletin çoğul do
ğasına radikal bir meydan okumayı teşkil eder.
Dostları ilə paylaş: |