Burjuva akımlara ve feminizme karşı mücadele
Bugünkü toplumda kadına ikinci sınıf insan olarak yaklaşan, onu eve hapseden ve ev içi köle haline getiren, cinsel kimliğini ve bedenini meta olarak gören burjuva ideolojisi ile mücadele kaçınılmaz görevimizdir.
Mücadelenin diğer ayağını ise, kadının çifte sömürüsünün nedeni olarak kapitalizmi değil erkeği gören ve onu hedef alan, sömürünün gerçek kaynağının üzerini örten, kafa bulandıran ve mücadeleyi parçalayan burjuva akımlar oluşturuyor. Burada en önemli nokta, bu ele alışın tam da bu eğilimdeki kadınların sınıfsal konumlarına, çıkarlarına ve ufuklarına denk düşmesidir. İktisadi sömürüyü ve sıkıntıyı, açlığı, yoksulluğu, işsizliği ve sefaleti yaşamayan burjuva ve orta sınıf kadını tabii ki sorunun toplumsal temelini ve sınıfsal kaynağını görmezden gelecek, sorunu salt erkeklerle bağlantılı olarak koyacaktır. Bundan ötesi onun sınıf çıkarlarına ve(36)ayrıcalıklarına dokunur ki, bu çıkarlar ve ayrıcalıklar konusunda burjuva kadınının en az burjuva erkeği kadar hassas olduğundan en ufak bir kuşku duyulmamalıdır. Tarihte burjuva feminist akımların ilerici bir rol oynayabildikleri bir dönem yaşandı, fakat bu dönem 20. yüzyılla birlikte çoktan geride kaldı. Proletarya devrimi korkusu burjuva feminist akımları da gerici konumlara itti.
Küçük-burjuva feminist akımların durumu nispeten farklı olsa da, ideolojik hareket noktaları bakımından bu akımların da burjuva feminist akımın bir uzantısı olarak ortaya çıktığını unutmamalıyız. Ama bunlara siyasal açıdan daha esnek yaklaşabiliriz. Fakat bu hiçbir biçimde temel ve ilkesel önemde ayrım noktalarını karartmamalıdır. Proletaryanın gücünü zayıflatacak bir “özel kadın sorunu” yoktur. Kadın ve erkek işçilerin ortak sınıf mücadelesinden bağımsız bir kadın kurtuluşu mücadelesi önerenlerle aramızda kesin sınırlar çizmeliyiz ve ideolojik platformlarını net bir biçimde mahkum etmeliyiz.
Dostları ilə paylaş: |