Geleneksel devrimci-demokrat hareket için toparlanma yılları olan 1987-90 dönemi, EKİM içinse bir ilk ideolojik, politik ve örgütsel şekillenme sürecidir. Kopuşun ve ideolojik gelişmenin gücü ve dinamizmi, öznel bakımdan en elverişsiz maddi koşullarda siyasal yaşam alanına giren EKİM’i, ‘90 yılı tamamlandığında, I. Genel Konferansı’nı toplayabilecek örgütsel düzeye ulaştırabilmişti. EKİM I. Genel Konferansı’nın hareketin o aşamaya kadarki gelişme düzeyi ve sınırları konusundaki değerlendirmesi, yeterince gerçekçidir: O güne kadarki süreç, EKİM için, esası itibariyla, ideolojik gelişmenin sağladığı olanaklar temeli üzerinde, bir ilk kadro potansiyelinin biriktirilmesi evresidir. Konferans sonrası süreç ise, EKİM için, o güne kadar biriktirdiği güçleri örgütsel bakımdan(134)düzenleyeceği ve sistematik bir politik faaliyete yönelteceği bir dönemin başlangıcı olacaktır: "EKİM saflarında birleşmiş komünistlerin, güç ve olanaklarının en sınırlı olduğu bir evrede dahi, ulaştıkları teorik açıklığın yanısıra, pratiğin sunduğu olanakları görmenin de açıklığı ile hareket ederek, pratik ilgilerini sınıf hareketine yöneltmeleri son derece isabetli bir tutum olmuştur. Biriktirilen güçler, yaratılan örgütsel olanaklar, komünistleri, işçi hareketinin pratik seyrine daha sistemli ve etkili bir biçimde müdahale etmek, bu çabayla iç içe, sınıf öncülerinin daha geniş bir kesimini sosyalizme ve partileşme sürecine kazanmak aşamasına getirmiştir. Partinin örgütsel inşası, bu çaba içinde sağlıklı ve kalıcı bir yapıya ve temele kavuşacaktır. Aynı şekilde, sınıf hareketine müdahale çabası içinde kazanılan bu proleter güçler, ideolojik güçlenmeyle birarada, tüm komünistlerin parti birliğini sağlama sorununun çözücü dinamikleri olarak da temel bir rol oynayacaklardır. " (Değerlendirme ve Kararlar, s. 129) 1987’de ortaya çıkan ve en büyük olanaksızlıkları altederek 1. Genel Konferansını toplamak aşamasına ulaşabilen EKİM, yazık ki, konferansla başlayan bu yeni süreçte, önüne koyduğu görevleri gerçekleştirmede başarısızlığa uğramıştır. EKİM, kendini yaratan ilk atılımı, kendini geliştiren yeni bir atılımla birleştirememiştir. EKİM, o güne kadarki gelişmesini, esası itibariyle ideolojik gelişmesine borçluydu. İdeolojik gelişmenin gücüyle yaratılan güç ve olanakları, örgütsel bakımdan en iyi biçimde düzenleyerek sistematik bir politik faaliyet ve mücadeleye yöneltmek aşaması, aynı zamanda teori-pratik bütünlüğünün, EKİM’in kendi teorik-ideolojik perspektiflerini maddi bir kuvvete dönüştürme yeteneğinin pratikte sınanacağı bir aşama demekti. Beşinci yıla giriş değerlendirmesinde de ifade edildiği gibi, EKİM bunda belirgin bir zorlanma yaşamış, “kan uyumsuzluğu” olarak tanımlanan olgu ortaya çıkmıştır. Aynı değerlendirmede, bunun asıl kaynağının önderlik planındaki zaafiyetler olduğu, giderilememesi, kan uyumsuzluğunun sürmesi durumunda, bunun hareketi sıkıntılara, giderek bunalıma iteceği vurgulanmıştı. EKİM geride kalan yıl içinde önderlik planında doğan tı(135)kanmayı gideremedi ve bunun sonuçları giderek bir örgütsel bunalıma vardı. EKİM I. Genel Konferansı Ocak-Şubat 1991’de toplandı. Bu tarih, tam da, 1990 yılında tepe noktasına varan proleter kitle hareketinin gerilediği ve bunun daha önce üzerinde durulan çerçevede geleneksel devrimci hareket üzerinde yeni bir tasfiyeci sürece yolaçtığı dönemeci işaretler. EKİM, bu yeni tasfiyeciliğin kendini ortaya koyduğu tüm biçimleri, kullandığı tüm argümanları az-çok zamanında teşhis etti ve buna direndi. Fakat buna rağmen, bugünden bakıldığında daha net görülüyor ki, Türkiye’nin ve Türkiye sol hareketinin bu son iki yıllık koşulları ve süreçleri, EKİM üzerinde de bir tasfiyeci basınca dönüşmüş, EKİM saflarında belli gedikler açabilmiştir. EKİM bu toplumun içindedir ve devrimci hareketin bir parçasıdır. Böyle olunca, toplumda yaşanan ve sol hareketi tasfiyeci bir dağılmayla yüzyüze bırakan gelişmelerin, yaşayan bir varlık olarak EKİM’de de az-çok yankı bulmaması düşünülemezdi. Bu değil, tersi anormal bir durum olurdu. Bununla birlikte, bu yankılanmanın yaratacağı etki ve sonuçlar, EKİM’in kendi gerçek durumu, bunu göğüsleme ve kendi çizgisinde kararlılıkla yürüme hazırlığı ve yeteneği ile, dolaysız olarak bağlantılıydı. EKİM, kendi görev ve sorumluluklarını gerçekleştirmede, ideolojik gelişmesini buna uygun bir politik ve örgütsel gelişmeyle tamamlamada zorlandığı ölçüde, bu onu yeni tasfiyeci süreç karşısında bir ölçüde donanımsız ve savunmasız bırakırdı, öyle oldu. EKİM, 5. yıla giriş değerlendinnesinde, “kan uyuşmazlığının giderilememesinin yaratacağı sonuçlara önden şöyle işaret etmiştir: "Bu son derece ciddi bir durumdur. Yalnızca örgüt yaşamımızı bozmakla, örgütsel-pratik faaliyetimizi zaafa uğratmakla kalmamakta, EKİM’in yeni kimliğinin pratikte somutlaşmasını güçleştirdiği ölçüde, bilinç karışıklıklarına da neden olmaktadır. İdeolojik çizgimize, politik görüşlerimize yakınlık duyan, ama farkımızı politik-örgütsel pratiğimiz içinde de görmek isteyen dışımızdaki bazı devrimcileri tereddüte düşürdüğü gibi, pratik bir farklılığı sergileyememek ölçü(136)sünde, bizzat içimizde, proleter sosyalizmi ile küçük-burjuva sosyalizmi arasındaki ayrım çizgilerini silikleştirmede ifadesini bulabilecek bir liberal eğilime de zemin olmak tehlikesini taşımaktadır. "(Ekim Beşinci Yılında, sayı:49, Ekim ‘91) Zaman bu yerinde kaygının temelsiz olmadığını gösterdi. EKİM, kendi sorununu çözecektir. Bu güç ve olanaklara fazlasıyla sahiptir. Yaşadığı örgütsel bunalım bu güç ve olanakları da harekete geçirmiş, yeni bir dinamizme kavuşturmuştur. O yola çıktığı fakat henüz bunu gerçekleştirebilecek güç ve olanaklardan yoksun olduğu bir evrede (Ekim 1988), kendi perspektiflerini şöyle tanımlamıştı:
Dostları ilə paylaş: |