Yrd. Doç. Dr. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü; gsahin@aku.edu.tr.
48 Mesela bkz. Yaşar Yücel, Osmanlı Devlet Teşkilatına Dair Kaynaklar, Kitâb-i Müstetâb, Kitabu Mesâlihi’l Müslimin ve Menâfi‘i’l-Mü’minin, Hırzü’l-Mülûk, TTK yay., Ankara 1988, s. 50; keza bkz. Mehmet İpşirli, “Hasan Kâfî El-Akhisarî ve Devlet Düzenine Ait Eseri: Usûlü’l-Hikem fî Nizâmi’l-âlem”, İÜEF Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 10-11 (1979-1980), s. 239.
49 Ahmed Güner Sayar, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması, Ötüken Yay., 2. Baskı, İstanbul 2000, s. 69.
50 XVII. yüzyılın sonunda ise Osmanlıların askeri kudretinin önemli ölçüde zaafa uğradığı ortaya çıkmış ve asırlarca süren düşman üzerindeki Türk kudreti silinmeye başlamıştır. Bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, TTK Yay., Ankara, 1983, s. 585-595.
51 Mesela Kitâb-ı Müstetâb adlı eserin kesin olarak bilinmeyen müellifi, Lütfi Paşa, Gelibolulu Mustafa Âli (ölm. 1600) (eseri “Nushatü’s-Selatin”), Hasan Kâfi Akhisârî Bosnavî (ölm. 1616) (eseri “Usûlü’l-hikem fî Nizâmi’l-âlem”, Koçi Bey (ölm. 1648) (eseri “Koçi Bey Risalesi” sayılabilir. Geniş bilgi için bkz. Cornell H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Âli, Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı, çev. Ayla Ortaç, Tarih Vakfı Yurt Yayını, 2. baskı, İstanbul 2001, s. 6 vd.; ayrıca M. İpşirli, “Hasan Kâfî”, s. 239-278; yine Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, sad. Zuhuri Danışman, Birinci Basılış, MEB yay., İstanbul 1972, s. VI vd, Y. Yücel, Devlet Teşkilatı, s. 50 vd; yine bkz. Mehmet Öz, “Gelenekçi Islahat Düşüncesine Göre Osmanlı Devlet ve Toplum Düzenindeki Çözülmenin Mahiyeti”, Türk Yurdu, C. 11, S. 44, (Nisan 1991), s. 49-50; ayrıca Siyasetname ve layihalarla ilgili bkz. Ahmet Uğur, Osmanlı Siyâset-nâmeleri, Erciyes Üniv. yay., Kayseri 1992, s. 79 vd.
52 Mehmet Öz, “IV. Murad Devrine Ait Gelenekçi Bir Islahat Teklifi”, Türkiye Günlüğü, Sayıı 24, (1993), s. 80-85.
53 Y. Yücel, Devlet Teşkilatı, s. 51.
54 Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, s. VI-VII, 5 vd.
55 M. Öz, “Çözülmenin Mahiyeti”, s. 49-50.
56 A. Uğur, Siyâset-nâme, s. 124-125; Y. Yücel, Devlet Teşkilatı, s. 49-50.
57 Geniş bilgi için bkz. Mehmet Öz, “Klasik Dönem Osmanlı Siyasi Düşüncesi: Tarihi Temeller ve Ana İlkeler”, İslami Araştırmalar, XII/1, (1999), s. 27-33.
58 C. H. Fleischer, Mustafa Âli, s. 199-200, 205-206.
59 Kâtip Çelebi, Bozuklukların Düzeltilmesinde Tutulacak Yollar (Düstûru’l-amel li ıslahi’l-halel), yay. haz. Ali Can, Kültür ve Turizm Bak. Yay. Ankara 1982, s. 17 vd.
60 Y. Yücel, Devlet Teşkilatı, s. 51-52, 88-89.
61 A. Uğur, Siyâset-nâme, s. 96-97.
62 Ahmet Yaşar Ocak, “XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Dinde Tasfiye (Püritanizm) Teşebbüslerine Bir Bakış: Kadızâdeliler Hareketi”, Türk Kültürü Araştırmaları, XVII-XI/1-2, Ankara (1979-1983), s. 209.
63 M. Öz, “Çözülmenin Mahiyeti”, s. 49.
64 Y. Yücel, Devlet Teşkilatı, s. XVI.
65 M. Öz, “Osmanlı Siyasi Düşüncesi”, s. 27-33.
66 M. Hulusi Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti: Teşekkülü, Gelişmesi ve Çözülmesi Üzerine Bir Tahlil Denemesi”, Türk Yurdu, XI/49, (Eylül 1991), s. 21-22.
67 A. G. Sayar, İktisat Düşüncesi, s. 67.
68 Semiramis Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, Türkiye Diyanet Vakfıİslam Ansiklopedisi (DİA), XXIV, İstanbul 2001, s. 100.
69 Mesela bkz. Memet Karagöz, “Osmanlı Fikir Hayatında Kadızâdeliler”, Türkler, ed. Hasan Celal Güzel-Kemal Çiçek-Salim Koca, XI, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 145-146; Cengiz Gündoğdu, “XVII. Yüzyılda Tekke-Medrese Münasebetleri Açısından Sivâsîler-Kadızâdeliler Mücadelesi”, İlam Araştırma Dergisi, III/1, İstanbul 1998, s. 37-72; Hüseyin Akkaya, “XVII. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Görülen Fikir Hareketlerinde Kadızâdeliler-Sivasîler Tartışması”, Osmanlı, VII, ed. Güler Eren, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, s. 170-177.
70 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı, TTK Yay., 3. Baskı, Ankara 1988, s. 2; Fahri Unan, “XV. ve XVII. Yüzyıllarda Osmanlı Yönetim Kademesi İçersinde Ebussuud Efendi Ailesi”, Türk Yurdu, XI/49, (Ekim 1991), s. 25.
71 Mesela Fatih Sultan Mehmed zamanında medrese programına Kelam ilmi konulması ile ilgili bkz. İ. H. Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 26.
72 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 22.
73 Fahri Unan, “Osmanlı Resmî Düşüncesinin “İlmiye Tarîki” İçindeki Etkileri: Patronaj İlişkileri”, Türk Yurdu, XI/45, (Mayıs 1991), s. 36.
74 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 23-24.
75 Bkz. Nev’izâde Atâî, Şakaik-ı Nu’maniye ve Zeyilleri, II, s. 179-181.
77 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 24.
78 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 23-24; keza bkz. Ahmet Yaşar Ocak, “Din-Düşünce Hayatı (XIV.-XVII. Yüzyıllar)”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, I, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, Feza yay. İstanbul 1999, s. 154-158, 184-186.
79 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 211; ayrıca M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 145-146.
80 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 25.
81 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 209; İbn Teymiyye, mutasavvıfların vahdet-i vücûd doktrinlerini İslam’ın tevhid doktrinine tamamen zıt bulduğu için tevhid açısından vahdet doktrinine hücum etmiştir. Geniş bilgi için bkz. Erol Güngör, İslâm Tasavvufunun Meseleleri, Ötüken Yay., 2. baskı, İstanbul 1987, s. 94-95.
82 Bkz. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 343-366; Mücteba İlgürel, “IV. Mehmed”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, redaktör Hakkı Dursun Yıldız, XI, Çağ yay. İstanbul 1993, s. 36-39.
83 Medreselerde müzakerecilik edenler ve müderris yardımcısı mertebesinde bulunanlar.
84 Bkz. Naîmâ Mustafa Efendi, Târih-i Na‘îmâ, (Ravzatü’l-Hüseyn Fî Hulâsati Ahbâri’l-Hâfîkayn), IV, haz. Mehmet İpşirli, TTK Yayını, Ankara 2007, s. 1704-1705 vd.; ayrıca Nev’izâde Atâî, Şakaik-ı Nu’maniye ve Zeyilleri, Hadaiku’l-Hakaik Fî Tekmileti’ş-Şakaik, nşr. Abdülkadir Özcan, II, Çağrı yayınları, İstanbul 1989, s. 765; Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak Fî İhtiyâri’l-Ahak, haz. Orhan Şaik Gökyay, MEB Yay., İstanbul 1993, s. 108; Ahmet Refik (Altınay), Osmanlı Devrinde Hoca Nüfuzu, 2. baskı, Toplumsal Dönüşüm Yay., Günümüz Türkçesine çev. Güven Akçağ, İstanbul 1997, s. 102. Naîmâ Efendi, Kadızâde’nin vefatı ile ilgili bilgiler vermektedir. Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, II, s. 826.
85 Bkz. Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri ve Ahmed Remzî Akyürek Miftâhu’l-Kütüb ve Esâmî-i Müellifin Fihristi, I-II-III, yay. haz. Mustafa Tatcı, Cemâl Kurnaz, Bizim Büro Basımevi, Ankara 2000, s. I/402.
86 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 25.
87 H. G. Yurdaydın, “Düşünce ve Bilim Tarihi”, s. 277.
88 Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak,s. 110-111; A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 214.
89 İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 356.
90 Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, II, s. 673, 703; A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 214.
91 Mesela M. Öz’ün hakkında bilgi verdiği “Kanunname-i Sultanîli Aziz Efendi” bu dönemde ana fikri kanun-ı kadim olan ıslahat teklifinde bulunmaktadır. Bkz. M. Öz, “Gelenekçi Bir Islahat”, s. 80-85; Mehmet Öz, “XVII. Yüzyıl: Çözülme ve Buhran Dönemi-II. Viyana Seferine Kadar”, Türkler, IX, ed. Hasan Celal Güzel-Kemal Çiçek-Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 713, 719 vd.
92 A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 77 vd; M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 148.
93 A. Y. Ocak, “Din-Düşünce Hayatı, s. 156.
94 Hüseyin G. Yurdaydın, “Düşünce ve Bilim Tarihi (1600-1839)”, Türkiye Tarihi, III, Yayın Yönetmeni: Sina Akşin, Cem Yay., 5. baskı, İstanbul 1997, s. 277; ayrıca bkz. Madeline C. Zilfi, “Kadızâdeliler: Onyedinci Yüzyıl İstanbul’unda Dinde İhya Hareketleri”, Çev. M. Hulusi Lekesiz, Türkiye Günlüğü, Sayı 58, (Kasım-Aralık 1999), s. 66.
95 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 25.
96 Bunlar; 1) Akla dayanan ilimlerin meşru olup olmadığı, 2) Hızır Aleyhisselam’ın hayatta olup olmadığı, 3) Teganni (Ezan, Kur‘an, Mevlit vs. ’nin makamla okunup okunmayacağı), 4) Sema ve Devranın caiz görülüp, görülmeyeceği, 5) Tasliye (Hz. Muhammed’e salavat okuma) ve tarziyenin (Sahabeye “Radiyallahü anh” demek) gerekip gerekmediği, 6) Tütün içmenin caiz olup olmadığı, 7) Hz. Muhammed’in ebeveynlerinin imanla ölüp ölmediği, 8) Firavun’un imanının makbul olup olmadığı, 9) Muhyiddin-i Arabi’nin kafir sayılıp sayılmayacağı, 10) Yezid’e lanet edilip edilmeyeceği, 11) Hz. Muhammed’in ölümünden sonra ortaya çıkan örf ve âdetlerinin terkibinin şart olup olmadığı, 12) Kabir ve türbe ziyaretlerinin caiz olup olmadığı, 13) Regaip, Kadir ve Berat gibi gecelerde cemaatle ibadet yapılıp yapılmayacağı, 14) İnhina (Büyüklerin eteklerini öpmenin ve eğilerek selam vermenin doğru olup olmadığı, 15) Emr-i bil ma’ruf nehy-i ani’l münker (iyiliği emir ve kötülüğü menetmek) meselesi, 16) Rüşvet almanın caiz olup olmadığı, 17) Müsafaha etmek (el sıkışmak), 18) Kahve içmenin caiz olup olmadığı, 19)Millet-Din meselesi, 20-21 Tarikat-Şeriat tartışmaları (Ebussuud-Birgivî ve Kadızâde-Sivâsî). Geniş bilgi için Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1705 vd.; Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak,s. 112 vd.; A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 103-104; bkz. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 357-358; A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 216-217; Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, I-II, Eser Kültür Yay., İstanbul 1977, s. 230; bkz. M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 148.
97 Fahri Unan, “Dinde Tasfiyecilik Yahut Osmanlı Sünnîliğine Sünnî Muhâlefet: Birgivî Mehmed Efendi”, Türk Yurdu, X,/36, (Ağustos 1990), s. 36-37.
98 Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak, s. 111, 154-155.
99 M. H. Lekesiz, “Osmanlı İlmî Zihniyeti”, s. 26.
100 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 216; M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 148.
101 Bkz. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 356; A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 214-216.
102 Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak, s. 104.
103 Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1707; Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak,s. 112; A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 216; esasen Kadızâcilerin fikir babası olan İbn Teymiyye, E. Güngör’e göre tasavvufu İslam’ın bünyesinden çıkarmak yerine onu İslâmî çerçeveye sığacak hale getirmek niyetiyle hareket etmekte idi. Bkz. E. Güngör, İslâm Tasavvufu, s. 94-95.
104 Halvetîlik: Ömer el-Halvetî’ye (ölm. 1397-98) nispet edilen İslâm dünyasının en yaygın tarikatlarından biridir. Nefsin kötülük ve günahlardan arındırılması esastır. Zikir yapılırken musikiye önem verilir. Tekkelerde devran denilen toplu zikirler yaparlar. Bkz. Süleyman Uludağ, “Halvetiyye” DİA, XV, İstanbul 2001, 393-395.
105 Eyüp Baş, “Kâtip Çelebi (1609-1657)”, Türkler, ed. Hasan Celal Güzel-Kemal Çiçek-Salim Koca, XI, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 80-81.
106 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 215; H. C. Yurdaydın, “Düşünce ve Bilim Tarihi”, s. 277-278; M. Karagöz’ün bildirdiğine göre aslında Kadızâde Mehmed Efendi’nin Osmanlı sarayına yakınlığının IV. Murad’dan önce III. Murad’ın Manisa’da şehzâdeliği sırasında Kadızâde Mehmed Efendi-Şeyh Suca (Şücca)’yı tanımış, tahta geçince de İstanbul’a getirtmiş ve kendisine oldukça fazla kıymet vermiştir. Bkz. M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 148. Şeyh Şücca ile ilgili A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 43 vd. bilgi vermektedir. Ancak Şeyh Şücca’nın Kadızâde Mehmed Efendi olduğu ile ilgili başka kaynakta bilgi bulunmamaktadır. Keza III. Murad’ın 1574-1595 yılları arasında hüküm sürdüğü, Kadızâde Mehmet’in ise 1582’de doğduğu dikkate alınırsa III. Murad’ın Kadızâde’yi İstanbul’a getirmiş olmasıyla ilgili bilgiyi doğrulamak mümkün görünmemektedir.
107 Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, II, s. 703.
108 Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1706; ayrıca S. Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, s. 101.
109 Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, II, s. 755-756; yine Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1706; A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 103; İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 356; H. G. Yurdaydın, “Düşünce ve Bilim Tarihi”, s. 278.
110 İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 356.
111 Bkz. M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 148.
112 Bu konuda bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1710-1711; ayrıca İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 365; ayrıca bkz. H. G. Yurdaydın, “Düşünce ve Bilim Tarihi”, s. 279-280; keza A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 128-129.
113 Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak, s. 111.
114 Kâtip Çelebi, Düstûru’l-amel, s. 8.
115 Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak,s. 112.
116 E. Baş, “Kâtip Çelebi”, s. 80-81.
117 Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak, s. 65-67.
118 Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak, s. 65-67.
119 Mesela Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1704-1713; yine bkz. Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, III-IV, yay. haz. Mümin Çevik vd., Üçdal Neşriyat, İstanbul 1966, s. 1279-1280.
120 Geniş bilgi için bkz. Ahmet Yaşar Ocak, “Paul Ricaut ve XVII. Yüzyıl İstanbul’unda Osmanlı Resmî Düşüncesine Karşı Zümreler”, Türk Kültürü Araştırmaları, (Prof. Dr. İsmail Ercüment Kuran Armağanı), XXVII/1-2, Ankara 1989, s. 234.
121 M. C. Zilfi, “Kadızâdeliler”, s. 65-66.
122 Rüya Kılıç, “Sivas’tan İstanbul’a Bir Tarikat Portresi: Şemsîyye ve Sivâsîyye”, Türkler, ed. Hasan Celal Güzel-Kemal Çiçek-Salim Koca, XI, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s. 123.
123 M. C. Zilfi, “Kadızâdeliler”, s. 77.
124 F. Unan, “İlmiye Tarîki” s. 36.
125 M. C. Zilfi, “Kadızâdeliler”, s. 77-78.
126 O. Ergin, Türk Maarif Tarihi, I-II, s. 229-233.
127 Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1704 vd; A. Uğur, Siyâset-nâme, s. 11.
128 Bu anlamda görüşler için bkz. M. Öz, “Çözülme ve Buhran Dönemi”, s. 724; S. Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, s. 100.
129 Abdülmecid es-Sivâsî; Babası, Halvetî büyüklerinden Abdülmecid Şirvânî’nin halifesi olan Zile’li eser sahibi âlimlerden Muharrem Efendi’dir. Sultan III. Mehmed’in daveti üzerine İstanbul’a gelmiş, burada vaaz ve irşat faaliyetleriyle meşgul olmuştur. 1639’da İstanbul’da vefat etmiştir. “Şerh-i Mesnevî, Fezâilü salâti’n-nebî, Dürerü’l-akâid” gibi yirmiye yakın eseri vardır. Şeyhî mahlasını kullanmıştır. Bkz. Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri,s. I/120; Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1704.
130 Halvetî tarikatına bağlı Şemsiyye ve bunun tek şubesi olan Sivasiyye tarikatıyla ilgili geniş bilgi için bkz. R. Kılıç, “Şemsîyye ve Sivâsîyye”, s. 120-126.
131 Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1704; ayrıca A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 216-217; H. G. Yurdaydın, “Düşünce ve Bilim Tarihi”, s. 278.
132 Kadızâde Mehmed’e göre aklî ilimlerin tahsili caiz değildir, Hızır hayatta olamaz, ezan, mevlid, Kur‘anı makamla okumak haramdır, sema ve devran haramdır, Hz. Muhammed’in anne ve babası kâfirdir, Firavun’un imanı makbul değildir, Muhyiddin-i Arabî kâfirdir, Yezid’e lanet vaciptir, bütün bid‘atler istisnasız haramdır, kabir ve türbe ziyareti caiz değildir, cemaatle nafile ibadet yapılamaz. Kadızâde’nin bu fetvalarına Şeyh Abdülmecid Sivâsî Efendi ise tam tersi cevaplar veriyordu. Bkz. A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 217.
133 Mustafa Akçay, “Abdülahad Nûrî’ye Göre Hz. Peygamber’in Ebeveyninin Dinî Konumu”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, IX/1, (Haziran 2005), s. 125-126.
134 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 217-218.
135 Besûs Savaşı; uzayıp giden ve bir barışla sonuçlanmayan savaşlar için kullanılan bir darbı meseldir. Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak,s. 108, 152.
136 M. C. Zilfi, “Kadızâdeliler”, s. 65.
137 Bkz. Kâtip Çelebi, Mîzânü’l-Hak, s. 108, 109.
138 A. Y. Ocak, “Din-Düşünce Hayatı, s. 156; S. Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, s. 101.
139 R. Kılıç, “Şemsîyye ve Sivâsîyye”, s. 120-126.
140 A. G. Sayar, İktisat Düşüncesi, s. 67; yine bkz. O. Ergin, Türk Maarif Tarihi, C. I-II, s. 230.
141 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 219.
142 M. C. Zilfi, “Kadızâdeliler”, s. 77.
143 Geniş bilgi için bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, III, s. 1290 vd.
144 M. İlgürel, “IV. Mehmed”, s. 38; A. Y. Ocak, “Din-Düşünce Hayatı, s. 156.
145 Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, III, s. 1296.
146 Vakvak ağacı; Arabistan’da bulunduğu ifade edilen efsanevi bir ağaç adı olup bu ağacın yapraklarının insan başına benzediği ve rüzgar estikçe birbirine çarparak “vak vak” diye ses çıkardığı kaydedilmektedir. Söz konusu isyanda idam edilenler Sultanahmet meydanındaki meşhur çınar ağacına asıldıkları için bu vakaya bu isim verilmiştir. Bkz. M. İlgürel, “IV. Mehmed”, s. 32.
147 Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1708-1709; A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 127 vd; S. Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, s. 101.
148 Bkz. Naîmâ Efendi, Târih-i Na‘îmâ, IV, s. 1710; A. Refik, Hoca Nüfuzu, s. 130-131; İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III, 1 Kısım, s. 364; A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 223-224; A. Y. Ocak, “Din-Düşünce Hayatı, s. 157; S. Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, s. 101-102.
149 M. C. Zilfi, “Kadızâdeliler”, s. 76; R. Kılıç, “Şemsîyye ve Sivâsîyye”, s. 122-123.
150 M. Karagöz, “Kadızâdeliler”, s. 149.
151 A. Y. Ocak, “Paul Ricaut”, s. 234-235.
152 E. Güngör, İslâm Tasavvufu, s. 204-205.
153 A. G. Sayar, İktisat Düşüncesi, s. 67.
154 A. Y. Ocak, “Kadızâdeliler Hareketi”, s. 208-209; F. Unan, “Birgivî Mehmed”, s. 34-35.
155 M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Üçdal neşriyat, İstanbul (tarihsiz), s. 138.
Yrd. Doç. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü; ozturk61@ktu.edu.tr.
156 Aslında stratejiyle çok yakından bağlantılı olan sınır komşuları ve sefer düzenlenecek devlet hakkında bilgi edinme hususu, bu önemli faaliyetler arasında yer almaktadır. İran’a dair istihbarî faaliyetleri çoğunlukla Bağdat, Diyarbakır ve Erzurum valisi yürütmekteydi. XVIII. yüzyıldaki ilk İran seferi öncesi İran ve Afganistan’da yaşanan olaylar akabindeki gelişmeleri Osmanlı hükümet merkezine dönemin Erzurum Valisi Silahtar İbrahim Paşa bildirmekteydi. Bu konularda geniş bilgi için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/1, Ankara 1995, s. 172-174.
157 XVIII. yüzyılın ilk yarısı için bkz. Temel Öztürk, İki Savaş Döneminde Trabzon (16801690/1723-1746), , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2004.
158 Geniş bilgi için bkz. Carolina Finkel, The Administration of Warfare: The Ottoman Military Campaigns in Hungary, 1593-1606, Viyana 1988.
159 Rusların bu reformları için bkz. Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917’ye Kadar, Ankara 1999, s. 263-273; İlber Ortaylı, “XVIII. Yüzyıl Türk-Rus İlişkileri”, Türk-Rus İlişkilerinde 500 Yıl (12-14 Aralık 1992), Ankara 1999, s. 125-133.
160 Bkz. Mustafa Kaçar, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Askerî Sahada Yenileşme Döneminin Başlangıcı”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları, İstanbul 1995, Sayı 1, s. 209.
161 Gabor Agoston, Barut, Top ve Tüfek Osmanlı İmparatorluğu’nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi, çev. Tanju Akad, İstanbul 2006, s. 28.
162 Osmanlıların top ve tüfekleri hakkında geniş bilgi için bkz. Agoston, a.g.e., s. 92-134, 232-246.
163 BOA, D.BŞM, Dosya No: 2792, Vesika No: 30, 44 (27 Za 1147/ 20 Nisan 1735). TŞS, No: 1898-84, s. 140 (Evasıt-ı Ş 1147/ 10 Ocak 1735). TŞS, No: 1899-85, s. 43 (6 L 1147/ 1 Mart 1735).
164 Bu yönde XVIII. yüzyılın ilk yarısındaki doğu seferlerinde Evlad-ı Fatihan, Tatar ve Mısır askerleri yanında bayrak askerleri de temin edilip cephelere gönderilmiştir. Geniş bilgi için bkz. Öztürk, adı geçen tez (a.g.t.), s. 73-91.
165 Jonathan Grant, “Rethinking the Ottoman ‘Decline’: Military Technology Diffusion in the Ottoman Empire, Fifteenth to Eighteenth Centuries”, Journal of World History, Hawaii 1999, X,/2, s. 179-201.
166 İran’ın XVI ve XVII. yüzyıllardaki askerî taktik ve teknolojisi için bkz. Halil İnalcık, “The socio-political effects of the diffusion of fire-arms in the Middle East”, War, Technology and Socıety in the Middle East, ed. V. J. Parry and M. E. Yapp, London 1975, s. 207-214.
167 V. J. Parry, “Harb”, The Encycleopaedia of Islam (New Edition), III, Leıden 1971, s. 193.
168 Osmanlılar, wagenburg taktiğini 1440’larda Macarlara karşı yaptıkları savaşlarda gördüler. Aslında Orta Asya savaş geleneklerinden bu taktiğe yabancı değillerdi. Daha sonra “tabur cengi veya kamp muharebesi” adı altında savaş arabalarına dayanan bu yeni usulü Safevilere ve Babürlülere tanıttılar. Osmanlılar tabur cengi ile 1564 ve 1568 savaşlarında Habsburg kuvvetlerinin zor durumda kalmalarına sebep oldular (Agoston, a.g.e., s. 40-41). Tabur cengi hakkında ayrıca bkz. İnalcık, a.g.m., s. 204-205.
169 Bkz. William H. McNeill, The Pursuit of Power: Technology, Armed Force, and Society since A.D. 1000, Chicago 1982, s. 117-143.
170 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 172-174. Mustafa Cezar vd. (haz.), Mufassal Osmanlı Tarihi, V, İstanbul 1962, s. 2443-2444. İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV, İstanbul 1955, s. 13.
171 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2478; Uzunçarşılı, a.g.e., s. 218-219.
172 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2522; Uzunçarşılı, a.g.e., s. 301. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı eserde bu sefer için İran’a 3 cephe açıldığı, Irak seraskerliğine Bağdat Valisi Ahmed Paşa, Diyarbekir seraskerliğine Musul Muhafızı Hüseyin Paşa ve Kars seraskerliğine eski Sadrazam Hacı Ahmed Paşa’nın tayin edildiği, destek ve mühimmat sevkinin idaresi için de Rumeli Beylerbeyi Pîr Mustafa Paşa’nın Sivas’ta görevlendirildiği belirtilir: Danişmend, a.g.e., s. 30-31.
173 Osmanlılarda muhasara hakkında geniş bilgi için bkz. Mehmet Canatar, “Muhasara”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), XXXI, İstanbul 2006, s. 11-13.
174 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2444.
175 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 221.
176 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 178.
177 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2481; Uzunçarşılı, a.g.e., s. 226-227.
178 Kalenin teslimine karşılık içindeki halkın sağ salim kaleden çıkıp gitmesine izin verilmesi.
179 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2524. Nadir Han, Kerkük kuşatmasında birkaç yüz top ve humbara kullanarak şiddetli bombardımanı sonucu vire ile kaleyi teslim almıştır: Uzunçarşılı, a.g.e., s. 303-304.
180 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 226.
181 Danişmend, a.g.e., s. 31.
182 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 178-179.
183 Cezar vd. (haz.), a.g.e., 2525. İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 304; İsmail Hami Danişmend, eserinde top sayısının 390, batarya sayısının da 14 olduğunu belirtir ve Nadir Şah’ın 12 hücumundan bahseder: Danişmend, a.g.e., s. 30.
184 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2525. İ. H. Danişmend, eserinde Nadir Şah’ın Musul muhasarasını kaldırmasında, Osmanlılara önceden iltica etmiş olan Şehzade Safi Mirza’nın İran şahlığına tayin edilmesi ve Tebriz’e götürülüp cülus ettirilmesinin de etkili olduğunu belirtir: Danişmend, a.g.e., s. 30.
185 Mustafa Sami, Hüseyin Şakir, Mehmed Subhi, Tarih-i Sami ve Şakir ve Subhi, İstanbul 1784, s. 28-29.
186 Sami, Şakir, Subhi, a.g.e., s. 55-56.
187 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 229-230.
188 Bu husus Parry’nin ifadesiyle çelişmektedir. O yaptığı çalışmada; her kim Osmanlılara önce saldırırsa savaşı kaybedeceklerini ileri sürer ve savaşın başında karşı tarafın saldırıya başlaması için Osmanlıların beklediklerini ekler (V. J. Parry, “La Maniere de Combattre”, War, Technology and Society in the Middle East, ed. V. J. Parry and M. E. Yapp, London, 1975, s. 219). Aslında Osmanlıların, savaşta hemen saldırıya geçmeleri veya karşı tarafın saldırılarını beklemeleri muhtemelen kendi orduları yanında karşı birliklerin gücüne ve arazi şartlarına göre değişik taktiksel uygulamalardan kaynaklanmaktaydı.
189 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2529; Danişmend, a.g.e., s. 31-32; Uzunçarşılı, a.g.e., s. 305-306.
190 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 184.
191 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 219.
192 Cezar vd. (haz.), a.g.e., s. 2480.
193 V. J. Parry, “İslam’da Harp Sanatı”, Tarih Dergisi, çev. Erdoğan Merçil, Salih Özbaran, İstanbul 1975, Sayı 28-29, s. 211-218; Agoston, a.g.e., s. 92-126.
194 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 220.
195 TŞS, No: 1883-69, s. 76 (Evail-i Ca 1136/ 29 Ocak 1724).
196 TŞS, No: 1894-80, s. 5-9 (3 M 1144/ 8 Temmuz 1731).
197 Öztürk, a.g.t., s. 127-128.
198 Marsilli; 1693’te Belgrat’ın, muhasarasında atılan humbaranın cephaneliği havaya uçurması sonucu fethedildiğini ifade etmektedir. Bkz. Graf Marsilli, Osmanlı İmparatorluğunun Zuhur ve Terakkîsinden İnhitatı Zamanına Kadar Askerî Vaziyeti, çev. M. Kaymakam Nazmi, Ankara 1934, s. 165.
199 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatında Kapıkulu Ocakları, I, 2. Baskı, Ankara 1984, s. 127.
200 Ahmet Halaçoğlu, “Humbara”, DİA, XVIII, İstanbul 1998, s. 349.
201 Humbaracılar hakkında geniş bilgi için ayrıca bkz. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 321-325; Kaçar, a.g.m., s. 210-219.
202 Halaçoğlu, a.gm., s. 350.
203 BOA, Cevdet-Askeriye, No: 22149 (4 S 1153/ 1 Mayıs 1740). TŞS, No: 1906-92, s. 90 (9 C 1153/ 1 Eylül 1740).
204 BOA, MAD, No: 9910, s. 245 (29 Ca 1135/ 7 Mart 1723).
205 Bkz. Öztürk, a.g.t., s. 352, 362, 365, 371.
206 Lağımcıların Viyana’daki fonksiyonu için bkz. Meryem Kaçan Erdoğan, II. Viyana Muhasarası, , Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2001, s. 29-36.
207 BOA, İbnülemin-Askeriye, No: 8208 (16 M 1137/ 5 Ekim 1724). BOA, MAD, No: 10317, s. 33 (26 M 1137/ 15 Ekim 1724). TŞS, No: 1886-72, s. 20 (22 S 1137/ 10 Kasım 1724).
208 TŞS, No: 1889-75, s. 151 (15 Ş 1139/ 7 Nisan 1727).
209 Geniş bilgi için bkz. Öztürk, a.g.t., s. 116-142.
210 Fazıl Işıközlü, “Başbakanlık Arşivindeki Yeni Bulunmuş Olan ve Sadreddin-zade Telhisi Mustafa Efendi Tarafından Tutulduğu Anlaşılan H. 1123 (1711) – 1184 (1770) Yıllarına Ait Bir Ceride (Jurnal) ve Eklentisi”, VII. Türk Tarih Kongresine Sunulan Bildiriler (Ankara 25-29 Eylül 1970), II, Ankara 1973, s. 524. İran seferlerine kuzeyden yapılan sevkiyat için bkz. Öztürk, a.g.t., s. 73-186.
211 Barış zamanları bu sayı azalarak 20 ve 50’lere düşmüştür. Yüzyılın ikinci yarısındaki İran seferinde top ve havan üretiminde bir artış görülerek 1776-1777 arasında 246’ya yükselmiştir. Bkz. Agoston, a.g.e., s. 238.
212 Bkz. Agoston, a.g.e., s. 292-293.
213 Bkz. Agoston, a.g.e., s. 288, 290.
214 Bkz. Agoston, a.g.e., s. 291.
215(*) Dr., Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
(**) Dr., İ.Ü. İktisat Fakültesi İktisat Tarihi Anabilim Dalı
Bu çalışmada okuma kolaylığı sağlama amacıyla para piyasası veya sermaye piyasası şeklinde bir ayrıma gidilmeksizin uluslararası borçlanmaların gerçekleştirildiği piyasalar için “finans piyasaları” kullanımı benimsenmiştir. Benzer şekilde tüccarlık faaliyeti ile bankerlik faaliyetlerinin birbirinden fazla ayrışmadığı bir dönem araştırma konusu yapıldığından “bankerler” şeklinde tanımlanan grup aynı zaman da tüccarlık faaliyetini kapsamaktadır. Son olarak İstanbul ve daha geniş anlamda Doğu Akdeniz bölgesi için kullanılan “Levant” adlandırması bu çalışmada da benimsenmiştir.
216 Devletler tarafından finans piyasalarına yapılan müdahaleler konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Hüseyin Al, Ondokuzuncu Yüzyılda Ülke Riski, Finans Politik, İngiliz Tahvil Sahipleri ve Babıâli