Devam ediyorum. Lenin şöyle diyordu: "Gerçekten de böyledir, Britanya bankalarına ekonomik bağımlılık, Britanya'ya borçlu olma, demiryollarını, madenleri ve toprağı Britanya'nın(207)ele geçirmiş olması, siyasal bağımsızlıklarını ihlal etmeksizin, bu ülkeleri Britanya'nın kendisine 'ilhak etmesini’ mümkün kılar.
“Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, siyasal bağımsızlık demektir. Emperyalizm böyle bir bağımsızlığı yıkmak ister, çünkü siyasal ilhak çoğu zaman ekonomik ilhakı da daha kolaylaştırır, daha ucuzlatır."
Şimdi daha pahalandırıyor tabi. Sömürgecilik çöktüğünden beri yeni sömürgeci yöntemler daha ucuz. Lenin’in yargısı yüzyılın başındaki bir yargı, o gün için bir anlam taşıyor. Ezilen ve sömürge ulusların klasik sömürgeciliği çöküşe götüren mücadelesi bu açıdan durumu temelden değiştirdi, bunu saklı tutuyorum. Dolayısıyla, Lenin’in bu son yargısı, bugün geçerli değil.
Yeniden okuyorum: "Emperyalizm böyle bir bağımsızlığı yıkmak ister, çünkü siyasal ilhak çoğu zaman ekonomik ilhakı da daha kolaylaştırır, daha ucuzlatır (yetkililere rüşvet vermek, ayrıcalıklar koparmak, lehte yasalar çıkarttırmak vb. daha kolaydır), daha rahat hale getirir, daha az güçlük çıkarır.”
Şimdi daha büyük güçlük çıkartıyor. Neden peki? Çünkü 20. yüzyılda uluslar emperyalizme karşı ulusal özgürlük mücadeleleri yaşadılar, klasik sömürgeciliği çökerttiler. Şimdi artık hiçbir ulus sömürgeci köleliği kabul edemez, edemiyor. Sömürgeci egemenlik çağdışı görülen bir ilişki tarzı. Dolayısıyla bir ülkeyi sömürgeleştirerek yönetmeye kalkmak, kendini Vietnam türü bir bataklıkta bulmaktan başka bir sonuç yaratmıyor. Bu nedenledir ki, şimdi yeni sömürgeci yöntemler daha ucuz, çünkü daha inceltilmiş bir egemenlik biçimi, çünkü kaba bağımlılığı ve köleliği gizliyor. Ama bu kısmı önemli değil, önemli olan, Lenin’in asıl sonuç yargısı. Dediği şudur: “Emperyalizm böyle bir bağımsızlığı yıkmak ister, çünkü siyasal ilhak çoğu zaman ekonomik ilhakı da daha kolaylaştırır, daha ucuzlatır (...) daha rahat hale getirir, daha az güçlük çıkarır -tıpkı emperyalizmin genel olarak demokrasi yerine oligarşiyi(208)koymanın yollarını araması gibi. Ama emperyalizmde kendi kaderini tayinin ekonomik bakımdan 'elde edilemezliği’nden söz etmek tepeden tırnağa saçmadır."
Sorun şu: Emperyalist ekonomistlerin iddiası var. Diyorlar ki, emperyalizm çağında yaşıyoruz; emperyalizm ise korkunç bir iktisadi ve mali güç demektir, bu iktisadi ve mali gücün olduğu tarihsel koşullarda ise herhangi bir ulus sosyalizme geçmeksizin siyasal bağımsızlığını elde edemez. Dolayısıyla sosyalist devrim sorunundan ayrı bir siyasal bağımsızlık tartışmasının bir anlamı, bir mantığı kalmamıştır. Bu tartışmayı bir yana bırakmak lazım, bu tarihsel olarak eskimiş bir tartışmadır. Siyasal bağımsızlığa ilişkin herhangi bir istem ileri sürmemek lazım, emperyalist ekonomistlerin mantığı bu. İşte Lenin burada, emperyalizmin iktisadi ve mali gücü ne olursa olsun, emperyalizm iktisadi ve mali açıdan uluslara boyun eğdirme kapasitesi bakımdan hangi güce sahip olursa olsun, buna rağmen bu ekonomik gerçekliği gerekçe göstererek bir ulusun kendi kaderini tayin hakkını elde edemiyeceğini, yani siyasal bağımsızlığına kavuşamayacağını iddia etmek saçmadır, diyor. Buna rağmen siyasal bağımsızlığını elde edebilir.
Lenin’in haklı olduğunu tarih göstermedi mi? Uluslar sömürgeciliği çökertmediler mi? Siyasal bağımsızlık elde etmediler mi? Lenin’in bu satırları yazmasından sonra o güne kadar %90’ı sömürge olan Osmanlı İmparatorluğu gerçi yıkıldı, ama Türk burjuvazisi bir kurtuluş mücadelesi verdi ve siyasal bağımsızlığını elde etti. Ve aynı şey Asya’nın, Afrika’nın sayısız sömürge ulusu için de gerçekleşti. Cezayir de, Irak da, Suriye de, Mısır da, Hindistan da bağımsız oldular. Bunların hepsi o dönem sömürge ülkelerdi. Şu bildiğimiz dev Hindistan, 1947’ye kadar bir İngiliz sömürgesiydi.
Ama emperyalizmin bu ülkeler üzerindeki en tam bir ekonomik egemenliği bile bu ulusların siyasal bağımsızlıklarını elde etmelerine engel olamadı. Ya da tersinden, bu ülkelerin(209)siyasal bağımsızlıklarını elde etmeleri, onların emperyalist mali sermayenin iktisadi egemenliğinde kalmalarına ya da bu egemenlik altına yeniden girmelerine engel olamadı, işte Lenin’in teorik bakımdan vurguladığı fikir bu. Nitekim bu vurgusu, artık bu gözlem bugün için geçerli değildir dediğim vurguya ilişkin düşünceye de gerekli açıklamayı sağlıyor. Lenin, gerçi emperyalizm ekonomik ilhakı siyasal ilhakla da birleştirmek ister, çünkü siyasi ilhak yapılınca iş daha ucuza geliyor diyor. Ama ardından ekliyor; bu böyle olsa bile, ekonomik egemenlik var diye siyasal bağımsızlığın elde edilemiyeceğini iddia etmek saçmadır. Çünkü en tam bir ekonomik bağımlılığa rağmen siyasal bağımsızlık, devlet bağımsızlığı elde edilebilir.(210)
Emperyalizmin egemenliğinden tam kurtuluş, bu anlamda genel bağımsızlık sorunu ile onun özel, dar, sınırlı bir biçimi olan siyasal bağımsızlık arasındaki temelli fark hakkında, konuya ilişkin toplam anlatım ve tartışmaların yeterli açıklığı sağladığını zannediyorum. Geleneksel halkçı akımların pek farkında olmadıkları ya da birçok durumda birbirine karıştırdıkları, birbiriyle özdeş saydıkları bu sorun üzerinde böyle ayrıntılı durmak özellikle gerekliydi. Düşününüz ki, anti-emperyalist mücadele gibi temel önemde bir sorun tartışılırken, birileri buna Lenin’in “emperyalist ekonomistler”in demokratik siyasal sorunlara ilişkin yanılgıları hakkında söylediklerinden dayanaklar bulmaya çalışabiliyorlar. Bu sözünü ettiğim karıştırmanın ya da özdeşleştirmenin bir göstergesidir.