Rahim Acar – Din Felsefesi



Yüklə 73,56 Kb.
tarix02.11.2017
ölçüsü73,56 Kb.
#26980

Rahim Acar – Din Felsefesi




Din Felsefesi

Din Felsefesi nedir?



  • Felsefî problemler evrensel problemlerdir, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi kültürde olursa olsun sorunlar aynıdır. Özü itibariyle aynıdır, sadece sunuş tarzı ve soru soruş tarzı farklıdır…

  • Hem kültürel, hem felsefî hem de dinî olarak Hıristiyanlık ve İslam aynı zemine sahiptir

  • insanlık tarihinde inançtan yoksun dönem yoktur

  • Ateist dahi inanır - > kendi helvasını Tanrı edineni görmedin mi ayeti önemli

  • Dini tanımlamak gerekir, ancak mutlak bir tanım yapmak oldukça zordur

  • Din felsefesi nedir? Sorusunu cevaplayabilmek için öncelikle şu soruları sormamız lazım: İnsan nedir? Din nedir? Felsefe nedir?



  1. İNSAN: حيوان نادطق

  2. Din:

  • 5 boyutlu ele alınabilir

William Alston’a göre din:

  • Tabiatüstü varlıklara inanmak (goods)

  • Kutsal (sacred) ve din dışı (profane) arasında ayırım yapar

  • Morale code- ahlakî kurallar manzumesi

  • Focused- mukaddes nesnelere odaklanma

  • Belli hislere sahip olma – acı çekme, suçluluk, dehşet vs.



  • Dinin işlevsel tanımı

  • “Din birtakım inançlar, fiiller ve hem toplum hem de bir şey düzeyinde tecrübelerle inşa edilmiş ve bir NİHAÎ GERÇEKLİK (ultimate reality) tasavvuru etrafında tesis edilmiştir. Bu nihaî gerçeklik, bir dinden ötekine farklılaşan şekillerde birlik veya birçokluk olarak kişisel veya kişisel olmayan (şahsî veya gayr-i şahsî) şeklinde, ilahî olacak veya olmayacak şekilde anlaşılabilir”

  • “Din felsefesi dinin inanç boyutuyla ilgilidir, dini inançlara yöneliktir. Dini inançlar en başta doğruluğu kabul edilen hükümlerdir”



  • Dinin temelini teşkil eden inançlar

  • Bulunduğumuz halin/çıkmazın anlamdırılması

  • İnsanlar kendilerini bir çıkmazda (predicamet) bulurlar (mesela Yahudilikte ve Hıristiyanlık için günah, Hinduizm için samsara (sürekli doğum ve ölüm) ve Taoizm için ölümlük böyledir. Di

  • Din felsefesi dini  hangi boyutu ile ilgilenir?

  • dinin inanç boyutu ile ilgilenir örnek: Toplumsal boyutu ile ilgilenmez

  • Dinin temelini teşkil eden inançlar beş temel alana ilişkindir

  • Bulunduğumuz halin anlamlandırılması, insanların temel sorularına cevaplar

  • Doğruluğu kabul edilen hükümler (yani önermeler)  = inanç

  • Din felsefesi dinlerin doğruluk iddialarını kabul ederek  bunlar üzerinden yorum yapar

  • Kurtuluş vaat eden kutsal var

  • Kutsala ulaşılabilir

  • Hayattan sonra ne gelir sorusuna cevap

  • Kurtuluşa ermek için yapılması gereken somut fiiller

    Felsefe nedir?

    - felsefe yapmak dinin doğruluklarını, yeterliliklerini incelemek demektir
    - din filozofları filozofların genel olarak inançlara dair sordukları soruları özelde dini inançlara uygularlar
    - dinin kendi içerisinde ki tutarlılığı sorgularlar (tanrı âlemi yönetir- insan hürdür -> bu çelişki midir? )
    - inançların açıklama gücünü sorgular ve onların tazammumlarının (implications ) neler olduğuyla ilgilenir
    -  yani önermeleri şöyle sorgular


  1. Anlamlı olup olmadığı

  2. Doğru olup olmadığı

  3. Muhtemel olup olmadığı 

- Din felsefesine ne gerek var?
*felsefenin tanrısı ile iman konusu olan Tanrı birbirinden farklıdır
*din felsefesinin ele aldığı tanrı anlayışı teisttir

Din felsefesine ne gerek var 2: felsefe yerine teoloji


-  teolog o dinden olmayan birine dini anlatamayacağı için öncelikle akli yönden anlatmalıdır dolayısıyla önce felsefe gelir
- felsefe ile teoloji kesisir,

nassi teoloji:

  • Dinin belli başlı inançlarını kabul ettikten sonra kendi içerisinde cereyan eden inançlar

  • Dini inançlar ve felsefi öğretiler arasında keskin çizgi çekmek mümkün

  • Teolojik öğretiler ile din arasında keskin çizgi çizmek mümkün değildir

  • Din felsefesi dinî inançlar hakkında düşünmek/felsefe yapmak demek

Dini Tecrübe

  • Dini tecrübe nedir? Örn. Huşu, tasavvuftaki tecrübeler, vahiy almak,
    Aslında her dindar insan bir şekilde dini tecrübe yasar. Ancak bir sufinin derinliğinde yaşamıyor olabiliriz. Dini bir ders esnasında yaşanan şey de dini tecrübedir.
    Dinleyerek ve bizzat katılarak da olur (tasavvuf musikisi konseri örn.)
    Bütün dinlerin temelinde yatan fenomendir, son derecede etkilidir ve dinin oluşumunu sağlayan faktörlerden biridir.

  • Dinî tecrübe çok önemlidir, bütün dinlerin temelinde yatar ve belirli bir otoriteye sahiptir
    - dinlerin pek çoğunda mysticism diyebileceğimiz bir boyut mevcuttur

1. Soru: Peygamberin bir tecrübesi (vahiy)ile bir mutasavvıfın tecrübesi bir midir?
2. Soru: dini tecrübeye hangi derecede güvenebiliriz?


  • Dinî tecrübe nedir sorusunu cevaplayabilmek için öncelikle Tecrübe nedir? Sorusunu cevaplamamız gerekiyor
    - biz birer insan olarak tecrübe olmayan bir şey bulabilir miyiz? Bazı tanımlanamayan temeller vardır mesela varlık, zira her şey varlıktır, dolayısıyla tanımlanamaz.
      Tecrübe de her şeye dâhil olduğu için tanımlanamaz aslında yine de şöyle tanımlanmaya çalışılır:

“Tecrübe kişinin (ya bizzat katılarak veya gözleyici olarak) yaşadığı ve kişinin şuurunda veya farkında olduğu bir hadisedir



  • Tecrübe organlarımız nelerdir? -> gündelik hayatta kişinin şuurunda olduğu şeydir bunun verilerini ise 5 duyu organı sağlar. Bunlar maddi dünyayı algılama araçlarıdır. Algılayan ise şuurdur organlar değil.

  • Dini tecrübede ise tabiatüstü olan bir şeyin algılanması söz konusudur. İslam dünyasında kalbin araç olduğu kabul edilmiştir.

  • Ruh, zihin, beden, kalp ile dinî tecrübeyi yaşarız

  • Dinî bilgiye sahip olmakla dinî tecrübeye sahip olmak ayrı şeylerdir. Ancak dinî bilgiyle dinî tecrübe birbirinden tamamen ayrı değildir

  • Dinî tecrübe derin bir dinî kavrayışa kaynaklık edebilir. Mesela Yunusu Emre’nin şiiri bunu anlayabilmede iyi örnek:

" Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil"
Dini tecrübe iki türlüdür:

1. Sıradan herkesçe bilinen bir duyu nesnesi vasıtasıyla Tanrı'nın veya Mutlak Gerçekliğin tecrübe edilmesi


2. Sadece bazı kişilere has olan tecrübe (din kurucuları Musa gibi)
Richard Swinburne' nın dini tecrübeyi 5li tasnife tabi tutması:
Herkese açık olan duyu verilerinden kaynaklanandan başlayarak gittikçe duyu verilerinden uzaklaşan ve kişisel tecrübeye dayanan tecrübeye doğru ilerler.



  1. Sıradan herkesin algılayabileceği bir nesne vasıtasıyla mutlak gerçekliliğinin tecrübe edilmesi. -> tabiatta ki bir manzarayı tefekkür

  2. Sıradışı fakat herkesçe bilinen bir duyu nesnesi vasıtasıyla Tanrı'nın veya Mutlak Gerçekliğin tecrübe edilmesi -> Hz. Musa'nın yanan çalıyı tecrübe etmesi

  3. Kişiye mahsus olan ve normal duyu diliyle tasvir edilebilen duyumlar vasıtasıyla Mutlak Gerçekliğin tecrübe edilmesi -> uyurken veya uyanıkken görülen suretler, rüyalar ve hayaller, ya da işitilen sesler böyledir. Bunları test etmek mümkün değildir.

  4. Kişiye mahsus olan fakat normal duyu diliyle tasvir edilemeyen duyumlar vasıtasıyla Mutlak Gerçekliğin tecrübe edilmesi -> tecrübe ettiği şeyi anlatamaz

  5. Hiç bir duyum vasıtasına dayanmaksızın Mutlak Gerçekliğin tecrübe edilmesi


  • Tecrübe edilen şeyler farklıdır, dinî gelenekten geleneğe farklılık arz eder

  • Dinî tecrübe olabilmesi için müspet bir nesneye ihtiyaç var

2.1 Bilmenin Aksine Hissetme Olarak Dini Tecrübe



  • Kant: Tanrı akılla bilinemez, tecrübe ve aklın konusu olamaz.
    Bunu kabul edip dini yine de temellendirme çabası çerçevesinde insanın his boyutunun olduğu teorisi geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

Friedrich Schleiermacher:

  • Dinî tecrübenin entelektüel veya bilişsel bir tecrübe değil, ama dünyanın haricinde bir kaynağa veya güce mutlak veya büsbütün bir bağımlılık hissi olduğunu iddia eder

  • Bilişsel tecrübeden ziyade duygusal bir tecrübedir

  • Dinî tecrübe hissi (dünya ötesine bir varlığa muhtaçlık hissi) dır bu tecrübelerimiz tamamen bilgi dışındadır, duyusaldır


Rudolf Otto:

  • Bu görüşten etkilenenlerdir

  • “Dinî tecrübe bir his veya hisler bütünü sayılır. Dinî tecrübe esrarengiz olanın (NUMİOUS) tecrübesidir ve 3 şekilde tezahür eder:

  1. Muhtaçlık

  2. Korku

  3. Arzu/hasret

  • Tanrının ne olduğu akılla idrak edilemez

  • -> İslam düşüncesinde karşılığı: ilim kal mıdır hal midir, sadırda mıdır satırda mıdır tartışmaları buna benzer

Bilmenin Aksine Hissetme Olarak Dinî Tecrübe:

William James (1842-1910):



  • Hissetmenin dinin daha derindeki kaynağıdır” bu sebepten dolayı felsefî ve teolojik tefekkür dinî tecrübelerin yan ürünüdür

İtirazlar: Dinî tecrübeyi bilgi içeriği olmayan bir histen ibaret sayarsak, o takdirde akla gelecek soru: Heyecanların ve hislerin inançlardan daha temel olduğu iddiası kabul edilebilir mi?

Önce akıl? Yoksa tecrübe mi?



Algısal Tecrübe olarak Dinî tecrübe:

William Alston:



  • Tanrı tecrübesi- algı tecrübesi

  • Gündelik algılarımızla 3 ögeyi ayırt edebiliriz:

DİNÎ TECRÜBE İÇİN:

  • Tanrı tecrübesi izah edildikten sonra diğer dinî öğeler bunun altında meşruiyet kazanır. Tanrının varlığı bir tecrübe verisi olarak kabul edilince diğer dinî öğretiler de meşrulaştırılabilir

Soru: Dinî tecrübe güvenilir olabilir mi?

Alston’a itirazlar:

İtirazlara cevaplar:

  • Tanrı tecrübesi karşılaştırmalı kavramlarla ifade edilse de bunların duyusal temeli olabilir

  • Tasvirlerimiz fenomenal nitelikler, normal şartlarındaki görünüm, nesnel nitelikler: Kapı dikdörtgen…

  • Tanrı’nın iyilik güzellik gibi nitelikleri tam bir fenomen tasviri değil, onun objektif ve nesnel tasviri



  • Nesneleri algılama anında tam ne idrak ettiğimizden değil de onların normal şartlar aştında algılandığına kıyaslayarak algı nesnemizi tasvir etmek gibi. Tanrıdan bahsettiğimizde bu şekilde olur..

Ağacın görünüşü= fizikçinin görünüşü

Tanrının görünüşü: iyi insanların görünüşü.



  • Yerden kalem kaldırıp masaya koyma dahi farklılık arz edebilir. Kalemi masaya koyunca o düşüren kişiye sitem edercesine mi, yoksa normal mi veriyoruz…

  • Tanrı tecrübesi ile gündelik tecrübemiz arasında paralellik olması gerekir, ancak mevcut görünmüyor

Dinî İnançların Yorumu Olarak Dinî Tecrübe:

  • Dinî tecrübenin yapısı (mahiyeti) konusundaki üçüncü görüş: onun dini inançların yorumu sayar

  • Wayne Proudfoot’a göre bir tecrübeyi algı olarak isimlendirmek…

  1. Kişinin söz konusu hadisenin farkında olduğu iddiasını (algılayan kişiye bir şeyin sunulmuş veya görünmüş olması) ve

  2. Tecrübenin sebebi hakkında da bir iddia içerir

Mesela: Birisi bir kedi gördüğünü iddia ettiği zaman iki şey iddia etmiş demektir:

  1. Kedi vardır ve

  2. Söz konusu kedi o kişinin onu görmesi nesnel olabilir

Dinî tecrübe bir tür algısal tecrübe ise…

  1. Tanrının var olduğunu

  2. Onun bizim onu tecrübe etmemize neden olduğunu varsayar



  • Oysa Proudfoot, insanların algıladıkları şeylerin mevcut olduğunu kabul etmeksizin, onların dinî tecrübe yaşadıklarını kabul etmek arzusundadır

  • Proudfoot: “dinî tecrübe tasvirimiz, insanların ilahî bir şeyi tecrübe etmek olarak tasvir ettiklerini dinî tecrübeleri yaşamış etmiş olmasını teslim etmeyi zorunlu kılmamalıdır. Fiilen tecrübe

  • Proudfoot: “tecrübe edenlerin kendi tecrübelerini tabiatüstü olan açısından tasvir etmeleri, tecrübenin böyle açıklanması veya anlaşılması gerektiği anlamına gelmez”

  • Dinî tecrübe kişinin sahip olduğu dinî inançlara göre tecrübe edilir.. Dinî tecrübe, dinî inançların tezahürüdür!1

  • Tecrübenin kaynağı tanrı olmalı – şeytan olmamalıdır

Summa sumarum:

  1. Dinî tecrübe histir

  2. Algı tecrübesi gibidir

  3. Kişinin yaşadığı tecrübeyi inançlar kümesine dâhil eder

Dinî Tecrübe Dinî İnancı Gerekçelendirebilir mi?

Mesela bir öğrencinin sınıfta bulunmasının nedeni? Gerekçelendirilmesi



  • Eğer dinî tecrübeyi..

  1. Saf hislerden ibaret sayarsak, bunu dinî inançlar gerçeklendirmek için kullanamayız. Schleiermacher bu hislere başvurarak hem dinî inancın hem de bu yapıyı aynı hislere dayanarak gerekçelendirilebileceğini düşündü

  2. Proudfoot: Dinî tecrübe kişinin zaten sahip olduğu inançlara dayanarak din diye yorumladığı tecrübedir

Dinî inanç mı dinî tecrübeyi, yoksa dinî tecrübe mi dinî tecrübeyi gerektirir (hangisi önce?)

Safdillik İlkesi:

  • Swinburne, Safdillik İlkesi (Principle of Credulity): İnsanların duyu organlarına ilk bakışta güvenmeleri, algıladıkları şeyin gerçekten var olduğunu kabul etmeleri, gündelik tecrübe ---- ilk vereceğimiz tepki güvenmektir. Hemen acaba yalan mı söylüyor diye araştırmaya girişmeyiz

  • Şayet iddiayı zayıflatacak hissî çekinceler yoksa güveniriz. Nesnelerin nasıl göründükleri, onların öyle olduklarına inanmak için sağlam dayanaklar sağlar

  • Algı organlarımızın sağlıklı iş görmesini şüpheli hale getirecek bir şey yoksa

  • Safdillik ilkesi, ispatlanma zahmetini tecrübenin hakiki olmadığını savunanlara yükler

  • Dinî tecrübe veya tanrı tecrübesi algısal bir tecrübe ise--- Safdillik İlkesi uygulanır

  • Hususî çekinceler olmadığı zaman, ilke olarak dinî tecrübe güvenilir dinî inançları gerekçelendirir. Tanrı'nın var olduğu vs.

  • Her bir iddia kendi meziyetlerine göre ayrıca yargılanmalıdır

  • Swinburne, gündelik hayatta da, dinî tecrübede de bu safdillik ilkesi geçerlidir. Aksini ispatlayacak çok güçlü bir delil olmadıkça inanırız

Safdillik İlkesi ve Dinî Tecrübe:

  • Ancak gündelik tecrübe için geçerli olan Safdillik İlkesi dinî tecrübeye de olduğu gibi uygulanabilir mi?

İtirazlar:

  1. İtiraz: dinî tecrübe yaşamak isteyen herkes yaşayamıyor. Olumsuz bir Safdillik İlkesi. Eğer bir kimseye bir şey yokmuş gibi görünüyorsa, muhtemelen o şey yoktur. O’na göre Tanrı’nın yokluğuna dair algısal tecrübe Tanrının varlığına dair algısal tecrübe kadar etkilidir

  2. İtiraz: gündelik tecrübe doğrulanabilir, dinî, tecrübe ise doğrulanamaz

Wainwright’ın itirazlara cevabı: Dinî Tecrübe Güvenilir:

  • Dinî tecrübeyle diğer algısal tecrübeler arasında benzersizlikler: kendi, iddialarıyla uyuşmayan inançları ya uygun tekniklere dayanamadığı gerekçesiyle (cin işi, şeytan işi) reddederler, ya da kendi inançlarını değiştirirler

  • Dinî tecrübede (en azından bu dünyada) doğrulanabilir tahminler yok

  • Dinî tecrübe cansız duyu nesnelerini algılamaktan çok bir kişiyi algılamaya benzer: aynı kişi soğukkanlı ve dostane



  • Dinî tecrübenin kontrol mekanizmaları var denetlenebilir

  • Tabi teolojinin sağladığı veriler ve dinlerde mevcut olan tarihsel iddialar gibi bağımız sebepler. Kısaca, bu bağımsız sebepler kişinin meşru saydığı inançlardır

  • Dinî inançlar gündelik tecrübeden kaynaklanan inançlar gibi belli bir arka zemine dayanarak meşrulaştırılabilir

  • Arka zemin inançlar kendimizin varlığı, dış dünyanın varlığı, başka insanların varlığı, hem o kişinin hem de başkalarının dinî tecrübeleri aracılığıyla kurulmuş olan arka zemin sistemi yoluyla teyit edilebilir

Dinî Tecrübe Dinî İnancı Gerekçelendiremez:

  • Dinî tecrübenin çeşitliliği dinî tecrübenin dinî inancı gerekçelendiremeyeceğine dair önemli itiraz: Dinî inançların çeşitliliği bir vakıadır ve insanlar tecrübe ettikleri şeyin ne olduğuna dair çok farklı iddialar ortaya atmaktadırlar. Mesela: Hıristiyanlar karşılaştıkları Tanrının üçlü-bir kişisel ve kendilerinden ayrı bir varlık olarak tasvir ederken, Budistler, Brahman, eşyanın tamamıyla ve benlikle bir sayarlar. Bu durum dinî tecrübenin ve ona dayanarak ortaya atılan doğruluk iddialarının güvenilmez olduğu anlamına gelir

  • Dinî tecrübe iddiasında bulunan kişi açısından inançlarında tutarlığı yeterlidir diyor Wainwright

  • Eğer dinî tecrübe sonucu ortaya çıkan insanlar ve tasvirler sadece farklı değil ama çelişkili ise bir problem vardır

  • Mutlak gerçeklik hakkındaki iddiaların çelişkisi

  • Alston değerlendirme ölçütümüz yok, herkes kendi hayatını anlamlandırdığı müddetçe tecrübesine/tecrübeye güvenmelidir

Dinî Tecrübenin Ortak Bir Özü Var mıdır?

İtiraz: Dinî tecrübenin ortak bir özü yoktur ve güvenilmez, çünkü dinî tecrübeye dayanarak ortaya konulan inançlar çeşitlidir/dinî tecrübeler/tecrübe edilen şeyler çeşitlidir

Mutlak Gerçeklikle ilgili bütün dinî tecrübelerde ortak bir şey var. Dinî tecrübede haberlerindeki farklılık, tecrübenin yorumunda ortaya çıkar

Mistikler kültürel dinî öğrelerden bağımsız saf şuura erişir:

İtiraz: Katz’ın tahlili mistik tecrübenin aslî özelliklerinden bazılarını açıklayamaz. Mistikler kendinin ve diğer nesnelerin farkında oluşun ortadan kalktığı bir hale eriştiklerini söyler



Mistik tecrübede saf şuura erişmek:

  • Aydınlanmaya ulaşmak için mistikler çoğu zaman bir tarik veya bir takım teknikler aracılığıyla kasıtlı olarak önceki tecrübelerini veya anlama kategorilerini “unutun” ya da parantez içine alırlar.

  • Eğer unutma vb. mümkünse ve eğer mistik şahıs ve nesnesi ne içeriği olan şuur haline erişebiliyorsa

  • Bütün kategorilerin ve tecrübelerin aşılıyorsa, yüksek kademeden mistik hallerde daha önceki kavramsal kategoriler ve tecrübeler tarafından kayıtlanacak hiçbir şey yoktur

Akıl ve İman

Jim Jones topu intihara sev ediyor. Akıl ile iman konusu tarih boyunca sürekli tartışılmıştır, “Atinayla küdüsün ne işi var?” demiştir Tertullian, Denilir ki:

  1. Aslolan akletmektir

  2. Aslolan iman etmektir (Razi, Koca karı imanı…)

Akılcılığın sınırları nelerdir? Sorusu önemlidir

  1. Katı Akılcılık:

  • Bir inancın Katî olarak akla uygunluğu esas alınır. İnsan bir inancın doğruluğunu ispatlamada aklı kullanmalı. Bu şekilde iman/inançlar ispatlanması gerekir

Örnek:

  1. Olay mahallinde bulunan A şahsın saç örnekleri bulunur

  2. Olay mahallinde A’nın kıl örnekleri

  3. Olay mahallinde A’nın kamara kayıtları mevcut


Argümanla, mantıksal bir iddia ortaya koyup önerilerle ikna edebiliyorsa, o zaman argüman eden iddiasını ispat etmiş olur
Sonuç: A şahsı cinayeti işlemiştir

“Âlemi Tanrı yaratmıştır”- aklen ispat edilmesi lazım



William Clifford:

  • İmanların yetersiz delile dayandığı için kabul edilmemesi gerektiğini savunur: Gemi Örneği: Şüphe bertaraf edilmediğinden Gemi battı, Kaptan ise geminin batabileceğine şüphe taşıdığı halde engel olmadığından aslında sorumludur ama o sigortadan parasını alır. Bu kişiye karşı nasıl sert tepkide bulunursak iman konusu da budur. Şüpheler giderilmesi lazım! Delil gereklidir



  1. İmancılık- FİDEİZM:

  • İman edenin hayatındaki en değerli şey onun imanıdır

İtirazlar:

  1. İmanın bir sıçraması olduğu kabul edilirse, insan hangi imana sıçrayacağına nasıl karar verecek? Önümüzde tek bir din veya mezhep değil, pek çok alternatif vardır

  2. Dinî inançların aslî olması iddiası bir müphemliğe dayanmaktadır

  3. Kişinin imanını kaybetmeksizin, onu aklî ölçütlerle değerlendiremeyeceği de doğru görünmektedir

Ayrıca, imancıların da kendi inançlarına yapılan saldırıları cevaplamak için ve başkalarının inançlarına üstünlüğünü göstermek için değerlendirme yaptıkları görülebilir

  1. Eleştirel Akılcılık:

  • Eleştirel akılcılık, dinî inanç sistemlerinin kesin ispatı imkânsız olmakla birlikte, böyle bir sistemin aklen eleştirilip değerlendirilebileceği ve bunun zorunlu olduğunu söyler

  • Katı akılcılık ve imancılıktan farklıdır

  • Dinî inançların doğruluğunun kesin olarak kanıtlanmasının aksine, aklın o inançları eleştirmede ve eleştirel olarak değerlendirmedeki rolünü tanımak

  • Mutlak akıl yoktur, akıl yanılabilir

  • Aklın sınırlı yetenekleri vardır

  • Aynı zamanda dinî inançların bir boyutta değerlendirilmesi gerektiğini de savunur

2 ana yol:

  1. Eleştirel Delilciler: inançlarında aklî olmak için, kabul ettikleri inançların lehine sebepler ve argümanlar temin etmek gerekir (Tanrının varlığına dair argümanlar)

  2. Eleştirel delilcilik karşıtları: Delil getirmek gerekmez ama eleştirilenin geçersizliğini göstermek gerekir (kötülük problemi vs. karşısındaki müdafalar)

İnançların değerlendirilmesi. 2 düzeyde olabilir:

  1. tekil/cüzî:

  2. İnanç sistemleri düzeyinde

Tekil/Cüzî Dini İnançların Aklen Değerlendirilmesi

  • Eleştirdiğimiz inancı mümkün olduğunca aslına sadık olarak anladığımızdan emin olmamız gerekir. Kendi ön yargılarımızın hesaba katılması gerekir. Mesela TESLİS inancı, bir cevher üç şahıs formülü, burada üç ayrı tanrının olduğu ve Hıristiyanlığın aslında çok tanrıcı bir din olduğu iddiası

  • Bu inancı kabul etmenin lehindeki ve aleyhindeki sebepleri araştırmak gerekir. Bu sebepler kesin ve evrensel olarak ikna edici ispata yetmeyebilir. Fakat bu onların hiç değeri olmadığı anlamına gelmez. Bu hususta kişisel farklılıklar olabilir. İnanmanın meşruiyeti, kişisel olarak farklılaşabilir

İnanma Sebeplerinin Farklılığı:

  • Öncüllerin doğru olduğu iki kişiden biri tarafından bilinir diğer tarafından bilinmez

  • bir argümanın gücünü sadece çok zaman ve emek gerektiren özel bir eğitim almış bir kişi takdir edebilir

  • Söz konusu inancın temeli, kısmen kişisel tecrübe olabilir

  • Bizi nesneleri şu şekilde değil de bu şekilde görmeye iten yerleşmiş fikirlerimiz ve ön yargılarımız vardır. İspata engel olan bu nedenleri, doğru diye bir şey olmadığı veya doğruyu keşfedebilmekten umudu kesmemiz gerektiği anlamına gelmiyor

Çürütme:

  • Dinî inancın kesin ispatını elde etmek zor olsa da, kesin olarak çürütülmesi bazan mümkün olabilir eğer bir inancın a) mantıksal çelişki ihtiva ettiği veya b) kesinlikle bilinen varlıklarla bağdaşmaz olduğu gösterilebilirse, o takdirde akıllı bir kişinin bu inancı tadil etmekten veya terk etmekten başka seçeneği yoktur

Dünya Görüşlerinin (inanç sistemlerinin) değerlendirilmesi:

  • Dünya Görüşleri genellikle oldukça karmaşıktırlar ve gerçekliğin mahiyetine (metafizik) bilginin mahiyetine ve bilgi elde etme yolarına (epistemoloji) iyiliğin ve iyi bir hayatın mahiyetine dair iddialar ihtiva ederler

  1. Mantıksal olarak tutarlı olup olmadığı

  2. Bilinen vakıalarla tutarlılığı

  3. Açıklama gücü



7. Bölüm

Kötülük Problemi:

  • Kötülüğün varlığı ile tanrının varlığı arasında mantıksal bir çelişki vardır diyenler var

  • METAFİZİK KÖTÜLÜK ’ten bahsedilir: Kötülük, iyiliğin var olmamasıyla açıklanıyor

Mantık Problemi Olarak Kötülük:

  • J.L Mackie: Tanrıya dair bazı teist iddialar ve kötülüğün varlığı arasında bir tutarsızlığın olduğunu ileri sürerler

  1. Kadirimutlak, alimimutlak ve salt iyi olan bir Tanrı vardır

  2. Dünyada kötülük vardır (bu iki önermeyi kabul ediyor muyuz?)

  3. Bu iki önerme birlikte doğru olamaz, birbiriyle tutarsızdır

  4. Öyleyse bu ikisine birlikte inanmak akla aykırıdır



  • “Allah’tan başka ilah yoktur”, “Lat da ibadete layıktır” önermeleri çelişkili:

  1. Alimimutlak bir varlık kötülüğü nasıl ortadan kaldıracağını bilir

  2. Kadirimutlak bir varlık kötülüğü ortadan kaldıracak kudrete sahiptir

  3. Salt iyi olan bir varlık kötülüğü ortadan kaldırmak ister ya da kaldırmak yükümlülüğüne sahiptir

  4. Kötülük mantıksal olarak zorunlu değildir

Mümkün Dünyalar Teorisi:

  • Bir mümkün dünyada- şeylerin mümkün durumlarının bir yekünü Tanrının yaratabileceği pek çok birinden farklı mümkün dünya vardır. İçinde önemli ölçüde özgür olan yaratıkların olduğu bir dünya, böyle yaratıkların olmadığı bir dünyadan daha iyidir

  • Tanrı özgür yaratıkları yaratabilir, fakat onlar sadece ahlaken doğru şeyleri yapmalarını temin edemez

  • Bünyesinde ahlakî iyinin bulunup ahlakî kötünün bulunmadığı bir dünya yaratmak Tanrı’nın kudreti dâhilinde değildir

Soru: Tanrının kudreti muhale taalluk eder mi? El cevap: ETMEZ. Kendi varlığına yaraşanı yapar

Tanrı kendi varlığına uyumlu olanı yapar



  • Kadirimutlak bir varlık imkânsızı yaratabilir mi? Yoksa sadece nesnelerin özü itibariyle mümkün olan durumu mu mu temin edebilir?

  • İçindeki bütün kişilerin özgürce hep doğruyu yaptığı bir dünya bizatihi mümkün müdür?

  • Böyle bir hal Tanrı’nın yaratma kudreti dâhilinde midir?

Teodise/ ilahî adalet teorisi:

  • İlahî adalet teorisi makul bir girişimdir

  • Augustine, Leibniz ve Richard Swinburne

İlahî adalet teorisinde işlenen temalar:

  1. Cezalandırma:

  • Örnek Eyüp peygamber, depremler…

  1. Mümkün dünyaların en iyisi

  • Tarihsel arka zemin


Genel ilke: İLAHÎ KUDRET MUHALE TAALUK ETMEZ

Gazzali:

ليس في الامكان ابدع من ما كان



Leibniz: “Tanrı her şeye kadirdir ve mümkün olan her âlemi yaratabilir; kemal sahibi olması hasebiyle Tanrı mümkün olan en iyi âlemi yaratmak isteyecektir, o halde bu âlem, bünyesindeki kötülüklerle birlikte, yine de mümkün olan en iyi âlem olmak zorundadır”

“Mümkün dünyaların en iyisi” ifadesine itirazlar:



  1. Mantıksal imkân

  2. Sağduyuya uygunluk, ahlakî sezgilerimiz

  3. Daha iyisi mümkün değilse yaratamayabilirdi

Nihaî ahenk teması, iki farklı görüşe ayrılabilir:

  1. Tanrı indinde dünyadaki her şey iyidir

  2. Uzun vaadede her şey iyi olacaktır

Küresel ilahî adalet teorileri:

  1. Augustine’ci ilahî adalet teorisi, Aziz Augustine (M.S 354-430), kötülük olumlu anlamda hiçbir şeyin varoluşunu temsil etmez, daha ziyade iyinin yokluğudur, iyilikten mahrumiyettir, altın çağ, Hıristiyanlıktaki DÜŞÜŞ ÖĞRETİSİNİ, iradenin kötüye kullanılması… (VAR OLAN HER ŞEY İYİDİR, TANRI SADECE İYİLİK YARATMIŞTIR)

(Bu görüşe itiraz: HER ŞEY İYİSE, O ZAMAN NEDEN CENNETTE ÂDEM KENDİ İRADESİYLE KÖTÜ OLANI SEÇMİŞTİR?)

  1. İrenacı ilahî adalet teorisi: Piskopos İrenaeus’a a göre kötülük eskiden var olan saflığın ve iyiliğin bozulması değil, fakat beşeriyetin kademeli evrimde kaçınılmaz bir merhaledir…

  2. Süreç ilahî adalet teorisi: Gerçeklik varlıktan olmaktan ziyade oluşur (becomşng), süreç ilahî adalet teorisindeki, merkezî tema- hem Tanrı’da hem de sonlu yaratıklarda değişme, gelişme ve evrim kavramıdır. Yaratıklar bilinçli ve sürekli değişen tecrübe ve faaliyet merkezlidir. Tanrı’nın 2 mahiyeti vardır: bütün imkânları içeren ASLÎ MAHİYETİ (PRİMORDİAL NATURE) Ve…

MUCİZE

Geniş anlamda Mucize:



  • Tanrı’nın âleme müdahalesi ve mucizenin meydana gelmesi 2 türlü düşünülebilir:

  1. Tam olayın meydana geldiği anda veya

  2. Dünyadaki hadiselerin en başta öyle planlanması şeklinde

  • Tanrı başlangıçta öyle fizikî dünyadaki hadiselerin akışını öyle planladığı için öyle olur

Tabiat Kanunları ihlal edilemez- olayların tasviri:

  • Tabiat kanunları ihlal edilebilir mi?

  1. Tabiat kanunlarının ihlal edilebilmesi fikri saçmadır, çünkü “tabiat kanunları sadece olayların nasıl meydana geldiğinin kestirme tasvirleridir” yani olayların fiili seyrinin kestirme tasvirleridir

  2. Buna karşı itiraz (evet ihlal edilebilir)



  • Bia tabiat kanunu ilahî olduğunu iddia etmekle, söz konusu olayın, olayların fiili seyrini durduğunu iddia etmek anlamına gelmektedir ki bu da elbette imkânsızdır

  • Sadece tabiat kanunu yeterince bilmiyor olabiliriz

Tanrı yeryüzündeki olaylara müdahale etmesi mümkün müdür?

Mucizelerle ilgili 3 temel soru:

  1. Hangi şartlar altında, bir insan, belli sıra dışı olayların anlatıldığı gibi gerçekleştiğini rasyonel olarak ileri sürebilir? (Mucize rivayetlerine ne diyeceğiz?)

  2. Hangi şartlar altında, bir insan, bir olayın herhangi bir tabî açıklamasının bulunmadığını makul olarak ileri sürebilir? (açıklanamazlığın sınırı nedir?)

  3. Hangi şartlar altında bir inşa, Tanrı’nın belli bir hadiseye doğrudan sebep olduğunu makul olarak ileri sürebilir? (ne zaman doğrudan Tanrı’nın eseri sayılabilir?)

Tarihsel olaylar olarak Mucizeler:

  • İsa’nın dirilişi

  • Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması

  • Hz. Peygamber’in ayı ikiye yarması

  • .

  • Bazı filozoflar da bu tip olaylara ilişkin rivayetlerin gerçeğe uygunluğunu ele alırken daha fazla şüpheci olmamız gerekir (FLEW)

  • Kanunların geçerli olduğuna inanmak, mucizelere inanmaktan daha makuldür

  • Flew, iyice doğrulamış tabiat kanunlarına aykırı, tekrar edemeyen durumların gerçekleşmiş olması mümkündür, fakat muhtemel değildir

Delilin gücü: ölü insanların ölü kalacağına ve suyun şaraba dönüşmeyeceğine inanmamızı sağlacak bildik tabiat kanunlarımız vardır. Buna karşılık ölünün dirildiği ateşin yakmadığı gibi elimizdeki tabiat kanunlarına aykırı olduğu iddia edillen örnekler, sadece geçmişten gelen kişisel ifadeyle desteklenmektedirler ve bu tip sözlü deliller, doğaları gereği, aykırı düştükleri kanunların delillerinden her zaman daha zayıftırlar.

Hangi delil daha güçlü?



Tabiat dışı etkenin önemi:

  • Bazı hadiseler tabiat kanunlarına aykırı ise reddedilmelidir- keyfî ve dogmatik bir tabiatçı ön yargı

  • İnanan şahıs açısından dinî verilerin önemi, inanmayan kişi açısından olduğundan daha farklı gibi

  • Ancak dinî kaynak ve mucize arasında fasit daire olmayacak mı?

Külli gerçeklik-bireysel ikna edicilik:

  • Herkesi ikna edici, zorlayıcı değil, ama ikna olmak da irrasyonel bir tavır değil

  • Fenerbahçe’yi tutmak aklen zorunlu değil. Yani Fenerbahçe’nin en iyi futbol oynayan takımı vs. olduğu kesinlikle ispatlanamaz. Ama Fenerbahçe’yi tutmak saçma değildir

  • İyice doğrulanmış kanunlar asla ihlal edilemez (mi?)

  • Tabiat kanunlarının doğrulanmaya ve yanlışlanmaya her zaman açıktır ve aslında bu nedenle belli şartlar altında ne meydana deleceğini veya gelmeyeceğini genel manada öngörmek

20/03/14

Açıklanamayacak Olaylar Olarak Mucizeler:

  • Mucize örneklerinin hiçbir zaman açıklanamaz olduğunu meşru bir şekilde iddia edecek konumda olabilir miyiz?

Tabiat bilimin amacı olan tespit etmek/imkânı tespit etmek

  • Eğer bir olay, Tanrı’nın doğrudan fiili ise, bizzat bu vakanın tam bir tabii nedensel açıklaması olamaz

  • Tabiat bilimin temel hedefi, tabiatın ne ortaya koyduğunu tespit etmek değil, ne ortaya koyabileceğini tespit etmektir

  • Fiili durum tespitinden ziyade bir imkânın tespiti şeklinde meseleyi vazetmek

  • Bu durumda bazı tip olaylar asla açıklanamayacak gibi görünse de müteakip bilimsel inceleme ile kanunlar geliştirilebilir ve aykırı örnekleri izah edebilir. Uzak mesafelerden bilgi alma (Hz. Ömer misali), telepati, şifa psikolojik etki…

Farklı yaklaşımlar (3 farklı yaklaşım)

  1. GÜN GELİR, BİZ ZAMANLAR AÇIKLANAMAYAN ŞEYLERİ TABİAT KANUNLARI ÇERÇEVESİNDE AÇIKLAYABİLİR HALE GELİRİZ- örnek Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması- ateşe dayanıklı kıyafetler…

  2. Kanunların tashihi sınırlıdır

  • Tabii düzene ilişkin tam ve su götürmez bilgiye sahip olmasak,

  • Tabiat kanunları meşru şekilde tashihe açık olsa bile, bazı olayların kesinlikle tabii bir açıklaması olamaz

  • Swinburne: “çünkü bilimsel kanunlar sonsuzca tashihe açık olamaz, bu durum tabiat kanunlarını altüst ederdi. “özel araçlar veya kimyevi dönüştürücüler olmadan suyun şaraba, ya da özelliklerine dair bilgilerimizi tashihten ziyade bunun aykırı örnek oluşunu kabul etmek daha kolaydır.

  1. Bu tür tartışmalar hakkında hükmü askıya almak ve bilimsel araştırmalara devam etmek lazım



  • Mükerrer olmayan örneklerin, açıklanamaz olduğunu kabul etmek en uygun seçenek gibi görünüyor

  • Mükerrer örneklerin açıklanacağı verilere bir gün ulaşmayı umut edebilir miyiz? (edebilirz)-

Tanrı’nın fiillerin olarak mucizeler

Soru: bütün rasyonel bireyleri Tanrı’nın doğrudan müdahale ettiğini kabul etmeye zorlayacak mümkün şartlar var mıdır?



  • İsa Mesih’in dirilme örneği:

  • Grace Jantzen: Mükemmelen ispatlanmış ve üzerinde ittifak edilmiş bir kavramın sadece ilahî müdahaleye başvurularak açıklanabilen bir istisnası varsa. Bu durumu şüpheyle karşılamak yersiz olacaktır

  • Başka hiçbir şeyle açıklanamayan bir durum karşısında, hala tabiatüstü bir açıklamayı kabul etmemek mümkün mü? Jantzen ve Larmer, meşru şekilde, böyle bir bireyi inatçı olmakla veya entelektüel açıdan sahtekâr ve akla aykırı olmakla suçlayabilirler mi?

  • Tanrı’nın var olduğunu kesin olarak ispatlayabilirsek EVET

Daha mütevazı soru: herkesin kabulü gerekli olmasa da, teistlerin belli olayların Tanrı’nın doğrudan fiili olduğunu makul şekilde iddia edecekler şartı var mıdır?

  1. Savunmacı cevap:

  • Eski ispat edilmediği sürece evet

  1. Müspet cevap:

  • Tanrı dünyanın üzerindeki genel FİİL KALIPLARI hakkında doğru bilgimiz vardır- yazılı vahiy, sözlü gelenek veya şahsî tecrübe yoluyla, zira bunlar mükerrer olaylardır. Buna uyanlar meşrudur, uymayan örnekleri mucize saymak meşru değildir

  • İlahî kalıp tezini kabul etmek, Tanrı’nın sadece bilinen kalıplara uygun olarak fiilde bulunacağını iddia etmeyi gerektirmez. Tanrı fiillerini kuşattığımızı iddia etmek gerekir

Örnek Mucizevî bir hadisenin gerçekleştiğinin tarihsel ispatı:

İddia: İsa Mesih’in öldükten sonra dirilmesi şeklinde bir mucize gerçekleşmiştir



LEHTE DELİL:

  • Tüm Kitab-ı Mukaddes uzmanları ittifakla tasdik ederler

  1. İsa yaşadı, çarmıha gerildi, öldü, gömüldü

  2. Mezarının boş olduğunu gördüler

  3. İsa ile karşılaşıp konuşanlar oldu

  4. Havariler buna inandı

  5. Bu inanç erken Hıristiyanlarda da yaygındı

  6. Yahudiler ’den de karşı çıkanlar olmadı

ALEYHTE DELİLLER:

  1. Uzmanlar çarmıha gerildiğine dair ifadeleri var, ama tekrar dirilmesi konusunda ihtilaflar var

  2. İncillerdeki dirilişe dair ifadelerin bağımsız ve nesnel delili varsa da tartışmaya oldukça açıktır

Mucizeler mantıksal olarak var, ama tanrının müdahalesi neden DÜNYA BARIŞI vs. için devreye girmiyor?

İsa’nın öldükten sonra hayata döndüğünü kabul etsek bile, onun Tanrı tarafından diriltiğine ve dolayısıyla dirilişinin aslında bir mucize olduğuna inanmak için bir nedenimiz var mı?

EVET

HAYIR


1 Jeder interpretiert seine eigenen spirituellen Erfahrungen auf seine eigene Art, auf der Basis seiner Glaubensgrundsaetze, Dogmen etc.

www.ti-entertainment.com

Vize Ders Notları



Yüklə 73,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin