AHİRET
İnsanın ölümü ile başlayıp, kıyametin kopması, ölülerin tekrar diriltilmesi, Mahşer’de hesaba çekilerek işlerine ve ibadetlerine göre Cennet’e veya Cehennem’e gönderilmesi ile devam eden ebedi (sonsuz) hayat. Öteki dünya. İslamiyette iman edilmesi lazım olan altı esastan beşincisidir.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “İnsan ölünce kıyameti kopmuş olur.” buyurmaktadır. Ölü, kabre konunca onun ahiret hayatı başlar. Kabir hayatına “berzah alemi" de denir. Ölü orada bilinmeyen bir hayat ile rahat içinde olacak veya azab görecektir. Münker ve Nekir adındaki iki meleğin mezara gelip sual soracaklarını hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir. (Bkz. Münker ve Nekir).
Kabirde, iman edenlere ve ibadetlerinde kusuru olmayanlara mükafat, iyilik ve nimetler verileceği gibi; kafirler ile günah işleyip tövbe etmeden ölen Müslümanlara da azab yapılacaktır.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Kabir, ahiret konaklarının birincisidir. Ondan kurtulana sonraki konaklardan geçmek kolay olur. Kabirden kurtulamayana ondan sonraki konaklar daha zor olup, azabları da şiddetlidir.
Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçe yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur. (Bkz. Kabir)
Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Ancak Peygamber efendimiz birçok alametlerini haber verdi (Bkz. Kıyamet). İnsanlar ve bütün canlılar öldükten sonra tekrar dirilecektir. Kemikler, etler, çürüyüp toprak ve gaz olduktan sonra hepsi yine bir araya gelecek, ruhlar bedenlerine girip herkes mezardan kalkacaktır.
Bitkiler, havadan karbondioksit gazını ve topraktan su ile tuzları yani toprak maddelerini alıp bunları birleştiriyorlar. Organik cisimleri organlarımızın yapı taşlarını meydana getiriyorlar. Katalizör adı verilen maddeler ile, binlerce sene sürecek olan kimya reaksiyonları, bir kaç saniyelik zamanlarda yapılmaktadır. İnsanlar binlerce senelik işi bir kaç saniyede yapabildiklerine göre ve Allahü tealanın toprak maddelerini, birkaç senede et, kemik maddelerine çevirdiği bugün bilindiğine göre, bu işi bir anda da yapabileceği fen yolu ile kolayca anlaşılabilir. İşte bunun gibi, Allahü teala, mezarda; su, karbondioksit ve toprak maddelerini birleştirerek organik maddeleri ve canlı uzuvları bir anda yaratacaktır. Öldükten sonra dirileceğimizi, Kur’an-ı kerim ve bütün peygamberler bildirmişlerdir. Bu bakımdan öldükten sonra dirilmeyi inkar etmek mümkün değildir. Kıyamet gününü inkar edenler için hazret-i Ali buyurdu ki: “Müslümanlar ahirete inanıyor. Kitapsız kafirler inkar ediyor. Tekrar dirilmek olmasaydı, inanmayan bir şey kazanmaz, Müslümanlar zarar etmezdi. Fakat kafirlerin dediği olmayınca onlar sonsuz azab çekeceklerdir.”
Bütün canlılar diriltilip, kabirlerinden kalktıktan sonra Mahşer yerinde toplanacaktır. Her insanın amel defterleri uçarak sahibine gelecektir. Bunları her şeyin sahibi olan Allahü teala yapacaktır. Salihlerin, iyilerin defteri sağ tarafından; fasıkların, kötülerin arka ve sol tarafından verilecektir.
Herkesin amelleri, ahirete mahsus ve Mizan adındaki ölçü aletinde tartılacaktır. Herkes dünyadayken yaptıklarından hesaba çekilecektir. Allahü teala adaleti ile bazı küçük günahlar için de azap yapacak, dilediği müminlerin büyük ve küçük bütün günahlarını, lütuf ve ihsanı ile affedecektir. Kafirleri hiç affetmeyecektir. Şefaat haktır. Tövbesiz ölen müminlerin küçük ve büyük günahlarının affedilmesi için, peygamberler, veliler, salihler, şehitler, melekler ve Allahü tealanın izin verdiği kimseler şefaat edecek ve şefaatleri kabul edilecektir.
Ahirette, Peygamber efendimize mahsus olan Kevser havuzu vardır. Suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha güzeldir.
Allahü tealanın emri ile Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulacak ve herkese bu köprüden geçmesi emrolunacaktır. Cennetlik olanlar, köprüden kolayca geçecek, Cennet’e gidecektir. Cehennemlikler ise, Sırat’dan geçerken ateş içine düşeceklerdir. Cennet ve Cehennem şimdi vardır. Sekiz Cennet ve yedi Cehennem vardır (Bkz. Sırat Köprüsü).
AHİRET KARDEŞLİĞİ
Alm. Glaubensbruder, Fr. Confrérie des fréres de foi, İng. Brother in faith, co-religions. İki Müslüman arasında Allah rızası için, dünyada ve ahirette biribirlerine yardım etmek ve dua etmek üzere kurulan kardeşlik, dostluk. Buna Anadolu’da “ahiretlik” adı da verilmektedir.
İslamiyete göre ahiret kardeşliği iki erkek veya iki kadın arasında olur. Bir erkeğin yabancı kadınla ahiret kardeşi olması dinen caiz ise de ahiret kardeşi kendi kardeşi gibi mahrem olmaz. Yani nikah, evlenme ve konuşup görüşme hususunda yabancılar gibidir.
Peygamber efendimiz ahiret kardeşliği hususunda; “Allah için ahiret kardeşliği yapan kimse ahiret gününde ana-baba bir kardeşinden daha faydalı yardımları ahiret kardeşinden görür. Bir kimse ahiret kardeşini ne kadar çok severse Allahü teala da o kimseyi o kadar çok sever.” buyurdu.
Ahiret kardeşi olan kimseler birbirlerine hediye verirler. Sevinçli ve üzüntülü zamanlarında birbirlerinin yanında yer alırlar. Birbirlerine hayrı tavsiye eder, kötülüklerden sakındırırlar. Kötü ve tehlikeli yollara düşmekten korurlar. Hayattayken birbirlerine yardımcı olan ahiret kardeşlerinden birisi öldüğü zaman, sağ olan vefat edenin ruhu için hayır ve hasenat yapar, ailesine ve çocuklarına yardımcı olur. Onların sıkıntılarını gidermeye çalışır. Ahiret kardeşi olan kimselerin aileleri de aynı münasebetleri devam ettirmeye çalışırlar.
Eski Türklerde büyük önem verilen “Tuz ekmek hakkı” anlayışının devamı olarak uygulanan ve dinimizin bildirdiği ahiret kardeşliği adıyla kurulan kardeşlik ve dostluk Anadolu’da “ahiretlik” veya “ahretlik” adıyla devam ettirilmiştir. Bilhassa genç kızlar ve kadınlar arasında görülen bu kardeşlik ahlak, kişilik ve huy benzerliği olan kişiler arasında kurulmuştur. Genç kızlar arasındaki ahiretlik anlaşması, genç kıza hayat boyu yalnız olmadığı anlayışını kazandırırdı. Günümüzde bu gelenek yok denecek kadar azalmıştır.
AHKAM-I ŞER'İYYE
Alm. Bestimmungen von Shariat (f), Fr. Ordonnances religieuses, İng. The rules of Shariat. Bir işin yapılması veya yapılmaması gerektiğini bildiren ilahi hükümler. İnsanların dünya ve ahirette mes’ud olmaları için Allahü tealanın, peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği emir ve yasakların bütünü.
Bütün insanlara her şeyden önce lazım olan; itikadı (imanı) düzeltmektir. Yani doğru bir iman sahibi olmaktır. İnanılacak şeylerle ilgili hükümlere “ahkam-ı itikadiyye” denir. Bunlar; ahkam-ı şer’iyyenin temelini teşkil eder. Ahkam-ı şer’iyyeye “ahkam-ı İslamiyye” de denir. Ahkam-ı şer’iyye, kişinin vazifelerini belirtmesi bakımından “ahkam-ı teklifiyye” veya "ef'al-i mükellefin" adını da alır. Bunlar sekizdir: Farz, vacib, sünnet, müstehab, mübah, haram, mekruh, müfsid. Beden, ahkam-ı şer’iyyeyi yapmakla süslenince; nefis, dünya kötülüklerinden ve zararlarından kurtulur.
İslam dininde iman, muma benzer; ahkam-ı şer’iyye, mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslamiyettir. Fenersiz mum çabuk söner. İmansız İslam olmaz. İslam olmayınca iman da yoktur.
Ahkam-ı şer’iyyeyi bildiren ilme “fıkıh ilmi” denir. Fıkıh ilmi dört ana bölüme ayrılır:
İbadat: İbadetler olup, bu da beşe ayrılır: Namaz, oruç, hac, zekat ve cihad.
Münakehat olup evlenme, boşanma, nafaka ve bir çok dalları vardır.
Muamelat olup, alış-veriş, kira, şirketler, faiz, miras gibi bir çok dalları vardır.
Ukubat, yani had cezaları denilen grup olup, başlıca altı kısma ayrılır: Kısas, sarhoşluk, sirkat (hırsızlık), zina, kazf (iftira), mürted olmak (dinden çıkmak) cezalarıdır.
Ahkam-ı İslamiyyenin (fıkıh bilgilerinin) ibadat kısmını her Müslümanın öğrenmesi ve diğerlerini de başına geldiği zaman okuyup öğrenmesi şarttır. Bunlar zaruriyat-ı diniyye denilen, alim ve cahil herkesin bilmesi lazım gelen bilgilerdir.
Ahkam-ı İslamiyyenin kaynakları dörttür: Kur’an-ı kerim; Peygamber efendimizin mübarek sözleri, halleri ve işleri demek olan “sünnet”; alimlerin bir meseledeki ittifakları olan “icma” ve müctehid alimlerin dini delillerden hüküm çıkarması demek olan “kıyas”tır.
Haram işlememek ve bütün ahkam-ı şer’iyyeyi yerine getirmek kolaydır. Kalbi bozuk olana güç gelir. Nitekim bir çok işler vardır ki, sağlam insanlara kolaydır hastalara ise güçtür.
Ahmed Cevdet Paşa başkanlığında bir komisyon tarafından, Ahkam-ı İslamiyyenin, fıkıh bilgilerinin muamelat kısmı kanun şekline sokularak Mecelle adındaki kitab hazırlandı. Mecelle; Osmanlı Devletinde ve başta İsrail olmak üzere bazı Ortadoğu ülkesinde uzun zaman uygulanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |