1 Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, Ankara
hyuksel@ankara.edu.tr
Özet: Yerküreyi kaplayan telekomünikasyon ağlarındaki enformasyon/bilgi akışlarının, küreselleşen ve yoğunlaşan ekonomik ve toplumsal faaliyetler üstündeki etkinliğine bakarak günümüz toplumları “bilgi toplumu”, “enformasyon toplumu”, “ağ toplumu” gibi kavramlarla tanımlanmaktadır. Evrimci bir anlayışla günümüz toplumlarının tarihsel plandaki biricikliğine, toplumsal plandaki kopuşa işaret edilmektedir. Bu bildirinin amacı Saint-Simon’un görüşlerini aktararak, iletişim/ulaşım ağlarındaki akışlarla ekonomik ve toplumsal faaliyetlerin yerküreye yayıldığı bir toplum tasavvuru ve çözümlemesinin iki asırlık tarihini ortaya koymak ve böylece yeni bir toplum tanımlamalarına karşı kavramsal düzeyde bir eleştiri getirmektir. Bildirinin temel sınırlığını Saint-Simon hakkındaki bilgilerin ikincil kaynaklardan edinilmesidir.
Anahtar Kelimeler: Saint-Simon, sanayi, ağ, akışlar, organizma, organizasyon, bilgi toplumu, ağ toplumu.
Saint-Simon and “Knowledge Society”: A critique of a contemporary concept from historical perspective Abstract: Given the impact of information/knowledge flows in global telecommunication networks on the globalized and intensified economic and social activities, contemporary societies are qualified with concepts such as “knowledge society”, “information society”, “network society”. The historical uniqueness of our societies and a rupture in social level are being emphasized with an evolutionist approach. The purpose of this presentation is to criticize, on conceptual level, these concepts claiming a new kind of society by demonstrating nearly 200 years old history of the conceptualization and the analysis of the society in which economic and social activities, by means of communication/transportation networks, are conducted on global scale. To do so, Saint-Simon’s approach will be explored. The main constraint of the presentation is the fact that knowledge on Saint-Simon is gathered not from his writings but from secondary sources.
Keywords: Saint-Simon, industry, network, flows, organism, organization, knowledge society, network society.
1. Giriş Gelişmiş kapitalist ülkelerdeki toplumsal dönüşümlere koşut olarak 1960’lardan itibaren sanayi toplumlarının yerini alacak yeni bir topluma işaret eden savların sayısında ciddi bir artış gözlemlenir. Öyle ki, Beniger 1984’e kadar yeni bir topluma veya tarihsel döneme işaret eden 70 civarında kavram gösterir [4]. Bunların ortak vurgusu gayet belirgindir; kol emeğine dayanan sanayinin istihdam ve ekonomik göstergelerdeki ağırlığı azalırken, insanların gelişmiş enformasyon ve iletişim teknolojileri (EİT) vasıtasıyla bilgi/enformasyon işleyerek zenginlik yarattıkları hizmetler sektörünün ağırlığı sürekli yükselmektedir. Buradan hareketle yeni bir toplumun doğduğu, üretim araçlarının mülkiyetinin önemini kaybettiği, piyasanın belirsizliklerinin ve iktidarın aşıldığı, yabancılaşmanın sonlandığı yönünde sonuçlar çıkartılır [2, 16, 22, 23].
Bilgi/enformasyon odaklı yeni bir toplum kavrayışı, toplumsal plandaki değişikliklere koşut olarak bazı nüanslarla birlikte 1990’lı yıllar ve sonrasında da baskındır. “Bilgi toplumu”, “enformasyon toplumu”, “ağ toplumu”, “bilgi ekonomisi” gibi kavramlar bu dönemde sıkça kullanıldıkları gibi daha önce olmadığı kadar politika belirleme süreçlerinin göbeğine otururlar. Pek çok ülkede ve ulus-lararası kuruluş bünyesinde bu yeni topluma geçişte rehberlik edecek politika belgeleri hazırlanır [1, 9]. Toplumsal gerçekliğin bu şekilde kavranması entelektüel bir girişim olmanın ötesinde gerçekliğin belli biçimde şekillendirilmesinin aracı ve amacı olur.
EİT’lerle bilgi/enformasyon işlemeyi vurgulamaları nedeniyle bu kavramsallaştırmaların hepsini “bilgi toplumu” ya da “enformasyon toplumu” başlığı altında değerlendirilebiliriz. Konferansın çağrı metnindeki tercihe dayanarak bu çalışmada “bilgi toplumu” kavramı kullanılmıştır. Diğer yandan “bilgi toplumu” kavramına dair ciddi eleştiriler vardır. 1970’lerdeki krizin ardından kapitalizm neo-liberal eksenli kapsamlı bir yeniden yapılandırma sürecine girmişken, yeni ve müreffeh bir toplum iddiasının egemen çıkarların yeniden tesisini meşrulaştırdığı, toplumsal plandaki sürekliliğin yadsındığı belirtilir [7, 8]. Dolayısıyla “bilgi toplumu” somut toplumsal gerçekliğin ifadesinden ziyade tartışmalı bir kavramsallaştırma olduğundan kavramı tırnak içinde kullanmak daha uygundur ama yazım kolaylığı açısından metnin kalanında tırnak işareti kullanılmayacaktır.
Kumar, bilgi toplumu kuramcılarını toplumsal gerçekliği çarpıtmakla suçlayan çalışmaların çokluğunu vurgular [11]. Literatürü tekrarlamamak için burada bu tartışmaya girilmeyecektir. Görece daha az vurgulanan bir hususa odaklanılacaktır; yeni bir toplumun doğuşunu öne sürenler buna eşlik eden yeni bir düşünce ekseninden yoksundur. Yeni koşullara uygun yeni kavramlar üretmekten çok zamanında sanayi toplumunu değerlendirmek için getirilen kavramlardan hareketle güncel toplumu yorumlarken, kavramsal çerçeveleri büyük ölçüde Saint-Simon, Marx ve Weber’e dayanmaktadır [10, 14, 24]. Bu eleştirinin geçerliliği Saint-Simon’un toplum tasavvuru ve çözümlemesine odaklanarak sınanacaktır. Saint-Simon, bilgi toplumu kuramcılarından yaklaşık 200 yıl önce toplumu ağ yapısını esas alarak çözümlemiş, iletişim/ulaşım ağlarının ve bilginin önemini vurgulamıştır. Mattelart da toplumsal plandaki sürekliliğe işaret etmek için bilgi toplumunun tarihini Aydınlanma’dan itibaren başlatır ve Saint-Simon’un önemini vurgular [12, 13, 14, 15] .
Bildiri, literatürde az vurgulanan bu hususu derinleştirerek bilgi toplumu kavramına yönelik eleştirinin çapını genişletmek amacı güttüğü gibi Türkçe’de Saint-Simon hakkındaki sınırlı birikime az da olsa katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte bildirinin temel bir sınırlılığı vardır; Saint-Simon’un görüşleri ikincil kaynaklardan alıntılara dayandırılmaktadır. Dolayısıyla buradaki çıkarımların Saint-Simon külliyatının dikkatli bir incelemesiyle teyidi şarttır. Bu şartın sağlanması bu bildirinin sınırlarını aşan daha kapsamlı başka çalışmaların konusu olarak değerlendirilmelidir.
Girişin ardından Saint-Simon’un görüşlerinin çözümlemesine geçilecektir. Bilgi toplumu kuramcılarının yaklaşımlarıysa çalışmada kısaca en temel düzeyde aktarılacaktır. Bu noktada bir sınırlılığı daha belirtmek gerekir; 1970’lerden günümüze uzanan süreçte bilgi toplumunu öne süren onlarca isimden çözümlemelerinin yetkinliği ve etkinlikleri göz önüne alınarak sadece iki isme – Daniel Bell ve Manuel Castells’e – odaklanılacaktır.
2. Ağlar, Akışlar ve Toplumsal Yapı Bell, sanayi toplumunun belirişini ve kayboluşunu teknolojinin niteliğindeki gelişmelere bağlayıp, yeni toplumun ana ekseni olarak “fikri (intellectual) teknolojiyi” ve EİT’leri gösterdiği gibi sanayi toplumunun farklı dönemlerini farklı altyapılarla/ağlarla ilişkilendirir [3]. Bilgi toplumunun günümüzdeki en güçlü savunucusu Castells ise çok alıntılanan eserinin sonucunda EİT’lerle gerçekleşen enformasyon akışlarının toplumsal yapı üzerindeki belirleyiciliklerini, ağ yapısının toplumsal eylemi öncelemesini vurgular [5].
Saint-Simon da 1802 tarihli ilk eseri Lettres d’un habitant de Genève’de (Cenevre’de Oturan Birinin Çağdaşlarına Mektupları) toplumsal yapıyı biçimlendiren bilgi, para ve rıza akışlarından bahseder ve siyasal iktidarın akışları kendi hesabına saptırmasından yakınır [18, 19, 20]. Aydınları boyunduruk altına alarak kendisini tasdikleyen bilgiler ürettiren iktidar böylece yönetilenlerin rızasının kendisine doğru akmasını sağlayarak tahakkümünü sürdürmekte ve para akışını kendine çevirerek haksız zenginleşmektedir. Literatürde sıkça vurgulanan Newton Konseyi [15, 17, 18, 19, 20], Saint-Simon’un bu soruna bulduğu çözümdür. Konseydeki aydınların özerkliklerini sağlayacak şekilde yönetenler ve yönetilenlerden aldıkları abonelik ücretiyle bilgi üretmeleri, akışlardaki sapmayı düzeltirken yönetenler-yönetilenler ayrışması yerini aydınlar-insanlık ayrımına – daha doğrusu ittifakına – bırakacaktır [18, 19]. Bilgiyi aydınlarla, parayı yönetenlerle, rızayı yönetilenlerle ilişkilendiren Saint-Simon’a göre denetim altındaki aydınlarla yönetenlerin ittifakı despotizme, aydınlarla yönetilenlerin ittifakı anarşizme yol açmaktadır [18, 19].
Toplumsal yapıyı belirleyen akışların çatışmasına dair girizgâhta bulunan Saint-Simon sonrasında sosyolojik düşünceye damgasını vuracak şekilde kavrayışını keskinleştirir. 1807-1808 tarihli L’introduction aux travaux scientifique du XIXe siècle’de (19’uncu Yüzyılın Bilimsel Çalışmalarına Giriş) sadece yaşadığı dönemi değil, tüm tarihi akışların diyalektiği perspektifinden okuyarak “tüm fenomenler katılar ve akışkanlar arasındaki çatışmanın sonucudur” yasasını getirir ve şöyle der: “Herhangi bir olayın başlangıcında akışkanların katılar üzerinde baskın gelen bir eylemi varken, orta vadede katıların eylemi hâkim gelmekte ve sonrasında onların eyleminin üstünlüğü giderek daha mutlak olmaya dönüşmekte, ta ki sonunda fenomenin durmasına yol açana kadar” [17, 18, 19, 20]. Tarihteki toplumsal değişimleri/dönüşümleri akışların çatışması perspektifinden okumak bir yandan da akışların düzeninin ve toplumsal değişimin/dönüşümün doğru yoluna dair bir sorgulamayı gündeme getirir. Bu nedenle Saint-Simon, insan vücudunu bir ağ olarak ele alıp incelemeye başlar. İnsan vücudunu – yani organizmayı – kendisini çevreleyen ağlar içinde paranteze alınmış kendi başına bir ağ olarak görür ve burada akışkanların serbestçe dolaşımını vurgular [19]. Bu durum daha sonra organizmayı hem akışları incelemek için bir analiz nesnesi, hem de toplumsalı çözümlemek ve buradaki akışları yönlendirmek için kullanılacak bir yöntem olarak ele almasına yol açar.
1813’te Mémoire sur la science de l’homme’u(İnsan Bilimi Üzerine Düşünceler) yazan Saint-Simon, organizmayı akışkanlar-katılar diyalektiğinden çıkacak rasyonel bütün olarak açıklar. Damarlardan ve sinirlerden oluşan ağ yapısıyla organizmanın akışların dolaşımına izin veren en üst organizasyon biçimi olduğunu, bir bünye/toplum ne kadar organizeyse o kadar çok çeşitli ağa sahip olduğunu ve çevresine o kadar çok faydalı etkide bulunacağını belirtir, en faydalı etki de yeni ağlar inşa etmek olduğundan kendi organizasyonunu geliştireceğini vurgular [18, 19, 20, 21]. Ağda sürekli bir yapılaşma söz konusudur. Bu noktada Saint-Simon’un ilgisi yeniden toplumsala kaymaktadır zira organize olanın kendisini daha organize kılacak şekilde ağ inşası yapay ağların inşasını gündeme getirir [18]. Bu nedenle Saint-Simon Avrupa toplumlarının geleceğini tartışırken mühendisler sayesinde yapay ağların (yollar, kanallar, köprüler, vs...) kurulmasını ister [15, 18].
Saint-Simon ve takipçilerinin sıkça vurgulanan demiryolları ve kanallara düşkünlüğünün nedenleri burada aranmalıdır. Saint-Simon, sanayi toplumuna kafa yormaya başlamadan önce doğal ve yapay ağların bilgisini edinecek şekilde Paris’teki mühendislik ve tıp okullarında vakit geçirmiştir [17, 18, 19]. Daha öncesinde de ilk olarak Amerika kıtasında Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanusu birleştirecek bir kanal önerdiği, ardından da İspanya’da başkent Madrid’i okyanusa bağlamayı düşündüğü vurgulanır [17, 18, 19]. Önemli bir kısmı banker, iş adamı ve mühendis olan takipçileri de Fransa’da demiryollarının geliştirilmesinde önemli rol oynamışlar ve Süveyş Kanalı projesine destek vermişlerdir [10, 12, 13, 14, 17, 18, 19, 21].
3. Akışların Düzenlenmesi ve Sanayi Toplumuna Geçiş Saint-Simon artık akışların akmasını sağlayacak ağların inşası için akışları nasıl düzenlemek gerektiği sorusuna yanıt aramaktadır ki, bu aynı zamanda sanayi toplumunun nasıl kurulacağı sorunsalına denktir. Toplumsal dönüşümün anahtarını akışların düzenlenmesinde arayan tasavvurunda akışların saptırılmadan aktığı organize bir yapı olan sanayi toplumu bir ağ toplumdur [13, 14]. Bell ve Castells’den önce teknik ağlar üstünde yükselen bir “ağ toplumu” tanımlayan Saint-Simon, kavrayışını keskinleştirdikçe yine onlardan önce ağ toplumunda finansal akışların ve bunu sağlayacak uzmanların önemini vurgular, iktidarın aşınmasına değinir.
Ağ inşasını dert edinen Saint-Simon artık önceliği bilgiden ziyade devlet bünyesi içindeki para akışının düzenlenmesine verir çünkü para akışının olması gerektiği gibi dolayımsız olmadığına, devlet tarafından saptırılarak iktidardakilerin cebine yönlendirildiğine karar vermiştir [18, 19]. Üretimden çıkan kaynakların yeniden üretime aktarılmasını arzulayan Saint-Simon böylelikle fizyolojiden ekonomi-politiğe (her ikisi de dolaşımı vurgular) geçiş yaparken, yöneten-yönetilen ayrımı yerine üreten-üretmeyen ayrımına değinmeye başlar [17, 18, 19]. Çözümü parlamentonun yapısını değiştirerek para akışını en iyi idare edecek kapasiteye sahip olduklarını düşündüğü sanayicilere ve bankacılara bütçeyi denetleme yetkisini vermekte bulur [17, 18, 19, 21]. Mühendislerin yanına sanayici ve bankacıların uzmanlığı eklenir [10]. Bu noktada Musso, kapasite teriminin Saint-Simon açısından önemi vurgular [18, 19, 20]. Terim önce teknik ağların içerimini vurgulamak için kullanılırken, artık ağlardaki akışı çevirebilme yetisini vurgulayacak şekilde de kullanılmaktadır. Akışların düzeni teknik yanında yeti de gerektirmektedir ki, bunu günümüzde teknik altyapıyı vurgulayan politika belgelerinin çoğunda göremeyiz.
Saint-Simon, uzmanlığa dayanan teknokratik iktidar anlayışını her biri bir akıştan sorumlu üç kamaralı bir parlamento kurma önerisiyle taçlandırır [10, 17, 18, 19]. Detaylandırırsak, mühendisler ve sanatçılardan oluşan ve projeler sunan icat kamarası ulaşım ağlarıyla insanların ve malların dolaşımını sağlamaya ve kutlamalar düzenlemeye çalışırken, bilim insanlarından oluşan inceleme kamarası hem bu projeleri inceleyecek hem de eğitim projeleri yoluyla bilgi akışını yönlendirecektir. Sanayi temcilerinden oluşan ve projelerin yerine getirilmesi kadar vergi ve bütçeyi denetleyen icra kamarasıysa paranın dolaşımını sağlayacaktır.
Saint-Simon, ekonomik akışların yapısının toplumsal yapıyı da belirdiğini söylemektedir. Devletin para akışını saptırmasını iktidar ve feodal sistemle özdeşleştirirken, para dolaşımının artırılarak çevriminin sağlanmasını sanayi sistemiyle özdeşleştirerek iktidarın yerini kapasitenin ve yönetimin aldığını belirtir [10, 15, 17, 18, 19, 20]. Bu düşüncesini biraz daha derinleştirir; hükümetin iktidarı zor kullanarak parayı gasp ederken ve bu yolda diğer iktidar odaklarıyla çatışırken, organizasyonunu daha güçlü kılma peşinde koşan ve iktidarın yerini kapasitenin aldığı organize bünyelerde/toplumlarda iki farklı kapasite çatışmak yerine birlik oluşturur [18, 19, 20]. Bunu şöyle dile getirir: “Eski sistemde halk şeflerine itaat ederdi, yenisinde onlarla birleşiyor. Şefler içinse emretme söz konusuydu, sanayi şefleri için yönetim var. İlk durumda halk tebayken, ikincide ortaktır. Endüstriyel birleşimlerin hayranlık veren karakteri sayesinde tüm yarışanlar aslında işbirliği içindeler, ortaklar; en basit işçiden en zengin fabrikatöre ve en aydınlanmış mühendise kadar”.
19’uncu yüzyılın başında Fransız düşünürün vurguladığı, insanların sanayi toplumunun maddi bolluğuna ulaşmak için beraberce uyum için çalıştığı, yeti sahibi uzmanların aldıkları nesnel kararlarla iktidarın ortadan kalktığı ve yönetim anlayışının öne çıktığı toplum tasavvuru, günümüz bilgi toplumu ku-ramcılarınınkiyle ciddi paralellikler sergiler.
4. Sembolik Planda Akışlar Bell, maddi bolluğun hâkim olduğu, iktidar ve çatışmadan muaf yeni toplumda insanların kişisel çıkarlarını ençoklaştırmaya çalışmaktan vazgeçtiklerini, kamu çıkarı ve toplumsal ihtiyaçların öne çıktığını belirtir [2]. Castells de yeni toplumun etik anlayışının önemli bir boyutu olarak hackerlerın paylaşımcı üretimlerini gösterir [5, 6]. Ağlar üstünde yükselen ve zenginliğin üretimden üretime aktığı bir sanayi toplumunu kavramsallaştırma uğraşındaki Saint-Simon da ağların inşasından ve bunların siyasal ve ekonomik açıdan düzenlenmesinden sonra işin tüm kazanımları garanti altına alacak bir etik yaratmaya geldiğini düşünür. İnsanların yeni toplumu benimsemeleri ve onun etiğine doğrudan erişmeleri gerekmektedir [15, 17].
İşte bu nedenle Saint-Simon son eseri Le Nouveau Christianisme’de (Yeni Hıristiyanlık) sanayi toplumunun evrenselliğine denk gelen evrensel nitelikte tek bir din kurmayı önerir. Bu dinin ibadetinin ağ inşası olması başta yoksul çoğunluk olmak üzere tüm insanlığı birbirine yaklaştıracaktır ki, Saint-Simon bunu şöyle ifade eder: “En yoksul sınıfın varoluşunu mümkün olan en hızlı şekilde iyileştirmek için olabilecek en uygun durum, yerine getirilecek pek çok sayıda işin olduğu ve bu işlerin insan zekâsının en fazla gelişmesini gerektirdiği durumdur. Bu durumu yaratabilirsiniz. Artık gezegenimizin boyutları bilindiğine göre insan ırkının toprak hakimiyetini her şart altında mümkün olan en üretken ve yerleşmek için en uygun hale getirmek için bilginlere, sanatçılara ve sanayicilere icra edilecek çalışmalar genel planı hazırlatın” [18, 19]. Böylelikle Saint-Simon – daha önce dile getirdiğimiz – organize toplumların kendi etkinliklerini daha da artırmak için bilgi ve para akışlarını düzenleyip ağlar inşa ederek birliğe ulaşacakları yönündeki tasavvurunu bir adım öteye götürerek inanç birliğini de ekler. Bu açıdan bakınca insanlığın Altın Çağı’nın geçmişte değil, gelecekte aranması gerektiğini söylemesi [10, 15, 17, 18, 19, 20] anlaşılırdır.
Saint-Simon’un ölümünün ardından takipçileri kendi kiliselerini kurarlar. Saint-Simoncu kilisenin önde gelenlerinden Michel Chevalier “ulaşım araçları sadece bir yerden diğerine mesafeleri değil, aynı zamanda sınıflar arasındaki mesafeleri de kısaltır” sözleriyle toplumsal birlik ve maddi ağlar arasındaki ilişkiyi vurgularken, kilisenin Başrahibi Barthélémy-Prosper Enfantin de “Dünyayı demiryolları, altın, para, elektrik ağlarıyla sardık. Yaratıcısı ve efendisi olduğumuz bu yeni yollarla Tanrı’nın fikrini, insan türünün eğitimini yaygınlaştırın” der [12, 14, 15, 18, 19].
Bu noktada Musso, takipçileri üstatlarının görüşlerini teknik araçsallığa indirmekle eleştirir [18]. Buna göre Saint-Simoncu kilisenin denetimini ele geçirenler iletişim ağlarının gelişmesiyle çatışmanın ortadan kalkacağını düşünmektedir ve böylece tekniği fetişleştirerek toplumsal meseleleri teknik bir sorunmuş gibi değerlendirmektedir ama Saint-Simon’un kavrayışında yapay ağların inşasının akışların dolaşımına ve iletişime yol açması otomatik bir sonuç olmadığı gibi bunların gözetim/denetim amaçlı kullanımı da mümkündür. Bu durumda teknik bir gelişme yaşansa da yine akışlar engellenmektedir ve iktidarın baskın olduğu feodal dönem sürmektedir.
5. Sonuç ve Öneriler Görüldüğü üzere Saint-Simon ve günümüzün bilgi toplumu kuramcıları arasında önemli benzerlikler söz konusudur. En temelde ağlar üzerinde yükselen ve akışların düzenlenmesinin toplumsal ve ekonomik yapıyı şekillendirdiği toplum tasavvuru Saint-Simon tarafından dile getirilmiştir. Dahası akışların engellenmeden aktığı toplumdaki maddi bolluğa, iktidarın aşılmasına ve uyuma vurgu da ortaktır. Ancak bunları dile getirirken amaçlanan Saint-Simon’un bir falcı gibi geleceği okuduğunu ve bilgi toplumunu daha 200 yıl öncesinden öngördüğünü söylemek değildir. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken nokta – en başta da belirttiğimiz üzere – yeni bir toplum savını dile getirenlerin en azından bu yeni topluma dair yeni bir kavramsal çerçeveye sahip olmaktan uzak olduklarıdır. Oysa sanayi toplumunun doğuşunu ve serpilişini çözümleyen Saint-Simon, Marx ve Weber gibi isimlerin her biri özgün kavramlar geliştiriyorlardı [10].
Yeni koşulları hiç de yeni olmayan bir çerçeveden değerlendirdiğimizi saptayınca, akademide ve medyada sıkça karşılaşılan yeni bir toplum ve yeni bir dönem coşkusunun ne derece doğru olduğuna şüpheyle yaklaşılmalıdır. Keza bu yaklaşımın politika belgelerine konu olarak toplumsal faaliyetlerin başka türlü düzenlenmesine vesile olması kapsamlıca sorgulanmalıdır. Hele de, bilgi toplumunun egemen sınıfların Truva Atı olduğu ve tahakküm ilişkilerinin güncel koşullarda yeniden tesisini meşrulaştırmak için kullanıldığı eleştirileri dikkate alındığında...
Ancak Saint-Simon’un da belirttiği üzere ağların ikili bir niteliği vardır. Gözetim/denetim amacıyla kullanılabilecekleri gibi dolaşım/iletişim amacıyla da kullanılabilirler. Bu nedenle özgürleşim potansiyeli de içermektedirler. Önerdiğimiz türden sorgulamaların yapılması ağların ikinci türden amaçlar doğrultusunda kullanımı için eleştirel bir farkındalık sağlayacaktır.
6. Kaynaklar [1] Başaran, F., “Enformasyon Toplumu Politikaları ve Gelişmekte Olan Ülkeler”, İletişim Araştırmaları, 2(2), 7-31 (2004).
[2] Bell, D., “The Coming of Post Industrial Society”, Basic Books, New York, (1973).
[3] Bell, D., “The Coming of Post Industrial Society”, In M., Waters, (Ed.), “Modernity, Critical Concepts, Volume 4”, 213-224, Routledge, London & New York, (1999/1976).
[4] Beniger, J.R., “The Control Revolution”, Harvard University Press, Massachusetts, (1986).
[5] Castells, M., “The Rise of the Network Society: The Information Age, Economy, Society and Culture, Volume 1”, Blackwell, London, (2001).
[6] Castells, M., “The Internet Galaxy: Reflections on the Internet, Business, and Society”, Oxford University Press, Oxford, (2001).
[7] Garnham, N., “Information Society Theory as Ideology: A Critique”, Loisir et Société/Society and Leisure, 21(1), 97-120 (1998).
[8] Geray, H., “İletişim ve Teknoloji: Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni Medya Politikaları”, Ütopya, Ankara, (2003).
[9] Henten, A., Skouby, K. E., & Falch, M. “European Planning for an Information Society”, Telematics and Informatics, 13(2-3), 177-190 (1996).
[10] Kumar, K., “Prophecy and Progress: The Sociology of Industrial and Post-Industrial Society”, Penguin Books, London, (1986/1978).
[11] Kumar, K., “Sanayi Sonrası Toplumdan Post-Modern Topluma, Çağdaş Dünyanın Yeni Kuramları”, Dost Kitabevi, Ankara, (2004/1995).
[12] Mattelart, A., “İletişimin Dünyasallaşması”, İletişim, İstanbul, (2001).
[13] Mattelart, A., “İletişim Kuramları Tarihi”, İletişim, İstanbul, (2003).
[14] Mattelart, A., “Bilgi Toplumunun Tarihi”, İletişim, İstanbul, (2004).
[15] Mattelart, A., “Gezegensel Ütopya Tarihi: Kehanetsel Kentten Küresel Topluma”, Ayrıntı, İstanbul, (2005).
[16] McLuhan, M., & Powers, B.R., “Global Köy”, Scala Yayıncılık, İstanbul, (2001/1989).
[17] Meriç, C., “Saint-Simon: İlk Sosyolog, İlk Sosyalist”, İletişim, İstanbul (2007).
[18] Musso, P., “Télécommunications et Philosophie des Réseaux”, Presses Universitaires de France,Paris, (1998).
[19] Musso, P., “Saint-Simon et Saint-Simonism”, Presses Universitaires de France, Paris, (1999).
[20] Musso, P., “Le Vocabulaire de Saint-Simon”, Ellipses, Paris, (2005).
[21] Sosyalist Kültür Ansiklopedisi, “Saint-Simon, Claude Henri de”, Cilt 4, May Yayınları, İstanbul, 1881-1884, (1979).
[22] Toffler, A., “Şok”, Altın Kitaplar, İstanbul, (1981/1970).
[23] Toffler, A., “Üçüncü Dalga”, Altın Kitaplar, İstanbul, (1981/1980).
[24] Webster, F., “Theories of the Information Society”, Routledge, London, (2006).