Güntay Gəncalp
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU əfəndiyə bir məktub
Sayın Ercan bey yazımı okuduğunuz için çok sağ olasınız. Ben de sizin bir kaç yazınızı okudum. Hayata, evrene bakış felsefemiz farklı olduğu için doğrusu devam etmemiştim. Ama şimdi bir yazınız üzerine fikirlerimi açıklamak istiyorum, efendim.
Yazınızda Çində "türk" sözüne rastlamadım. Sanki oradakılar türk oldukları için değil de yalnız müslüman oldukları için yok ediliyorlar. Oysa bunun her ikisi, özellikle türk olmaları için baskı altındalar. Belki de siz türk değilsiniz, bu gayet normaldır. Amma ister Çindeki türk olayına ister tarihi inancınıza göre yorumlamanız gerçeklik ve bilim dışıdır. Sizlerin katı Osmanlıcılığınız Türk Birliğini engelleyen etkenlerden birisidir. Oysa Türk Birliği için Osmanlı altyapı oluşturamaz. Selcuklar altyapı oluşturabilir. Çünkü Selcuk kimliği bütün türklüğü icerer, ama Osmanlı bir Anadolu olqusudur. Osmanlıyı bu kadar idealize etmeniz iki sebepten olabilir. Ya Osmanlı üzerine doğru fürüst bir araştırma yapmadınız, ya da Osmanlı kimliği dışında hiçbir şey görmek istemiyorsunuz. Kullanığınız dil de türk dili değildir efendim. Osmanlıcayı da bilmediğiniz için Osmanlıca da değildir. Benim farscam, arapçam çok iyi. Osmanlıca Osmanlıcıların belirtiği gibi "Arapcadan ve farscadan bolluca söz almış Türk dili" değildir. Bu yaklaşımda Osmanlıcanın merkezinde türkceyi oturtuyorlar. Oysa Osmanlıca türkçeden ve farscadan söz almış arap dilidir. Yani Osmanlıcanın merkezinde olan dil türkçe değil, arapçadır. Sanıyorum hemen beni Osmanlı düşmanlığı ile suçlayacaksınız. Ancak öyle değildir. Ben Osmanlı düşmanı falan değilim, Osmanlı hayranı da değilim. Çünkü Osmanlıda hayran olunacak hiçbir şey olmamışdır. Devletin bekası adına büyük kardeşin dışında bütün kardeşlerin öldürülmesi emrini biliyorsunuz ki Sultan Mehmet Fatih çıkardı ve kendisi de 11 aylık kerdeşinin başını kesti. Buna siz medeniyet ve irfan mı deyorsunuz? Yani sizin yaklaşımıznızda Osmanlının kendisinin 19. asırda ürettiği "tenkit" kavramı asla yer almaz mı?
Ben de bir müslümanım. Ama milliyetim Türk. Önce türküm, sonra da türküm. Öncesiz ve sonrasız türküm. İnsan inancını değiştirbilir. Nasıl ki, bir sürü müslüman hıristian ve hıristian da müslüman oluyor. Ama milliyeti değiştirmek olmaz, olamaz. Efendim, İbni Haldun diyor ki, tarih yalnızca nakliyat alanı değildir. Tarihte olaylar haber ve inşa olarak ortaya çıkar. Haber kabul edilir ya da ettirilir, inşa araştırılır. Siz haberler bütünü üzerinde Osmanlıyı idealize etmiş ve Moğul-Türk imparatorluğunu kötülemişsiniz. Bu haberlerin propagandasını yapıyorsunuz. Propagandanızı da aslı olmayan bilgilerin üzrinde yapıyorsunuz. Güya Osmanlıyı İttihat ve Terakki Cemiyeti dağıtmış! Bunlar hepsi haber, gerçek dışı haberler. Gerçek olmayan haber. Birinci, İttihat ve Terakki Cemiyetinin ortaya çıkış nedenleri Osmanlı imparatorluğunun içindeki transformasyonlardan kaynaklanmıştır. Ama onların idealleri yenildiği için siz bu şekilde daranıyorsunuz. Oysa Cemil Meriç bu konuda çok doğru tesbitler yapmış. Cemil Meriç "Sosyoloji notları" kitabında deyor ki, "1789 da Pariste "Büyük Fransa İnkılabı" gerçekleştiğinde Osmanlı çökmeğe başladı." çünkü Osmanlıdan sizin dediğinizin tam tersine olarak bir tek yaprak edebiyat, mensur metn bile kalmadi, hiç birşey kalmadı. Ne bir Volter yetiştirdi, ne de bir Rosso. Cumhuriyet kurulduğunda ne kadın hakları vardı, ne ülkede yazıp okuyan. 100 de 95 yazıp okumadan mahrum idi. Ermeniler, Yahudiler de kendi dini merkezlerinde okumuştular. Yalnız orduda yazıp okuyanlar vardı və bir de çok cuzi azınlık olarak İbrahim Şinası, Namik Kemal gibi insanlar. Onlar da sizin idealize ettiğiniz Sultan Hamit tarafından hapsedilmiştiler. Osmanlının aydınları ortada kuralları belli olan bir dil olmadığı için fransızca roman yazdılar. Diyeceksiniz ki Osmanlı imparatorluk olduğu için yapay bir dil geliştirdi. Peki İngiltere, Fransa, Rusya imparatorluk değildiler mi? İnsan büyüdüğünde kendi soyuna inkar mı etmeli, kendi dilini mahf mı etmelidir? Osmanlı bir tek saat bile kendi kimliği konusunda düşünmedi. İslam nerde söylemiş ki, kendi kimliyini inkar etmelisin müslüman olmak için. Bu üzden efendim Osmanlı islamı da anlamamıştı. Anlasaydı Kurani Kerimin hücerat suresinin 13. ayesindeki modern anlamda söylersek “millet” vurgusunu da anlardı. Türkçemizin neyi eksikdir ki, onu çarpık duruma getirip Osmanlıcayı oluşturdular. Çarpık zihniyet işte. O çarpık zihniyet hala devam ediyor ve sizin de diliniz o çarpıklığın göstergesidir. Sanki kendinizi sade halk kütlesinin ötesinde görüyor ve dini intelektinizi çağrıştıran arapça sözleri kullanıyorsunuz? Neden? Bizim dilimizin neresi Aparçadan eksik, söyler misiniz? Osmanlı Hz. peygamberden nakledilen sahte bir hadis duymuştu: “Cenetin dili arapca olacak!" Bu üzden de türkçeyi araplaştırmak istediler, başarmadılar. Siz de şimdi öylesine yapay bir dilde yazıyorsunuz ki, kimse ne demek istediğinizi anlayamıyor. Aslında ben sizleri anlıyorum. Sizlerin hedefiniz Türkçeyi tarihten silmek. Modern türkçeyi de o yüzden sevmezsiniz. TDKnın ürettiği sözlerle alay edersiniz. Sanki Osmanlı döneminde büyük dil enstitütleri varmış da Atatürk gelmiş onları dağıtmış, ya da İttihatçılar. Oysa son 80 yıl cumhuriyet döneminde Türkçe evrenselleşti. Sizin hayranı olduğunuz Osmanlı 600 yıl Yunis Emrenin kim olduğunu bilmedi, tanımadı. Atatürkün emri üzerine ve Fuat Köprülünün çalışmaları olarak ilk kez Y. Emre 1935te kitaplaştırıldı. Y. Emreden habersiz olan bir uzun dönemeçte hangi irfandan konuşmak olur?
Osmanlının çöküşü sizin belirttiğiniz ve açıkça düşmanlğını yaptığınız İttihatçılar yüzünden olmadı. Gidin lütfen Osmanlı tarihinin sosyolojisini yazmış yabancı ve yerli tarihçilerin kitaplarını okuyun. Osmanlıyı çökerten dış borçlanma oldu. Bu borçlanma da sizin altın sulatn adlandırdığınız Sultan Hamit döneminden başladı. Sultan Hamidin dönemindeki İttihatçı olmayan bütün aydınlar onu müstebit, diktator adlandırmıştır. İttihaçılığı da onun baskıları ortaya çıkardı. İttihatçılık onun istibdadına karşı bir antitez olarak ortaya çıktı.
Efendim sanırım bazen insanlar kendi ideallerine öylesine kapılıyorlar ki, tarihteki gerçekleri asla görmek istemiyorlar. Sultan Hamidin dönemindeki kaybettiïmiz toprakların listesini size yazıyorum. Yanlış ise bildirin lütfen.
-
3 mart 1878 de yapılan Ayastafanos anlaşmasıyla Karadağ, Sırbıstan ve Romanyanın bağımsızlıkları tanınmış, Tunadan Egeye uzanan ve Makidonyanı da içeren bölgede Bulgaristan kurulmuştur.
-
Girit adasına ve halkına fazlaca Ermeni bulunduğu için imtiyazlar verilir ve Birinci Dünya Savaşı başlarken bu imtiyazlar ittihatçılar tarafından iptal edilir.
-
Osmanlıyı II Hamidin çökertiğini söylemek hiç de abartılı olmaz. Bütün borçlanmalar onun döneminde başladı.
-
Rusyanın Akdenize inmesi tehdidini ileri süren ingiltere Kıbrısı işgal etti. Sultan Hamit adanın yönetimini güya geçici olarak ingiltereye devretti.
-
Cezayire yerleşmiş olan Fransa 1881de Tunusu da işgal etti.
-
Akdenizde gelişen İngiltere-Fransa rekabeti üzerine İngiltere 1882 de Suis kanalını ve Mısırı işgal etti.
-
Sulatn Hamit uluslar arası politikanın oyuncağı oldu.
-
Aslında Osmanlı hayranlarının vurguladıkları Sultan Hamidin 30 il Osmanlıyı toprak kaybı olmadan yönetmesi yalandan başka bir şey değildir. Batının hasta adam adlandırdığı Sultan Hamit döneminde hiçbir senayileşme gerçekleştirmediği Osmanlı büyük devletlerin yarışması yüzerine 30 yıl yaşaya bildi. Rekabette anlaşdıklarında, kimin nerelere sahip olacakları belli olduğunda işte Osmanlının da sonu geldi. Çünkü Osmanlı hiçbir aydınlaınma, senayeleşme, ekonomik devrim ve gelişme gerçekleştirmedi. Aldıkları borçlarla da bolluca cami yaptırdılar.
Ama ben bunları Osmanlıyı inkar etmek ya da kötülemek için yazmıyorum, bunlar tarih gerçekleri. Ben Osmanlıyı kendi tarihim olarak görürüm, iyi ve iyi olmayan yanları ile bir yerde. Hatta fars şovinistleri karşısında Osmanlıyı onlarca makalelerimde savunmuşumdur. Ama Türkiye Osmanlıcıları Osmanlıyı tarihi bir olgu değil, büyük ideal olarak görürler. Osmanlının bilime, ilme karşı nasıl tavır takındıkları belli. Müneccim Takiaddininin 1577de kurduğu resethaneni nasıl top ateşine tutup mahfettiğini bütün tarihçiler yazıyior. Ne var ki Takiaddin tanrı işlerini karışıyormuş! Sorun biliyor musunuz nedir? Batı insanı gelecekte ne olacağının heyecanını yaşarken, Doğu insanı geçmişin nostaljisi içinde duygulanıp durar. Sizin de yaklaşımız o şekildedir. Doğu Türkistan olayını da bu şekilde değerlendiriyorsunuz. Sanki onların da kurtuluşu ortada olmayan Osmanlı “irfan”ına sığınmaktan geçiyormuş gibi. Oysa Çinde Türk olmayan müslümanlar da var. Onlar baskı altında değiller. Sizin Türklüklerini kabul etmediğiniz yalnız müslümanlıklarını kabul edip buna vurgu yaptığınız Uygurlar ise özbeöz Türk. Bizim için önemli olan din değildir. Bir Uygur islamı kabul etmeyip kendi ulusal kimliği yolunda da savaşabilir. Bunu kabulı ediyor musunuz? Çin duvarı islama karşı değil, Türklere karşı yapılmıştır. Bu duvar yapıldığında İslam yok idi. Çinliler tarihi intikamlarını şimdi savunmasız kalmış türklerden alıyorlar, müslümanlardan değil. İnsanlarımızın düşüncelerini yanlış bilgilerle doldurmayın lütfen! Gönlünüz isterse gidip tahranda, Arabıstanda, Kerbelada yaşayabilirsiniz, ama Türk kimliyiğini ve tarihini çarpıtmayın, ne olur.
Ben bir İran vatandaşı olarak şunu size söyleyeyim efendim. İslam İranda ve Afganistanda bizi çökertti. Fars milliyetçiliğinin aracı oldu. Osmanlı döneminde de islam arap milliyetçiliği çağrıştırıyordu. Türklere Osmanlıda “etraki biidrak” (idraksız türkler) denirdi. Türkler türk-islam tarihinde insan sayılmadılar. Bu insanolma şerefini Atamız bize kazandırdı. Emeviler ve Abbasiler ise bize “mevali” derlerdi. Yani velisi olan, sahibi olan. Yani sahibi Arap olan türk. Türkler islamiyetle Atatürkten sonra tanıştılar. Daha önce Türkün yazıp-okuması yoktu. Atatürk öncesi İslam Türkler için bir haber idi, inşa değildi. İslam onun için bir haber idi. Hatta araplar Batının yanında yer alıp arkadan türk ordusunu vurdular. Bu gün de görüyirsunuz ki, o “muhteşem” islam dünyası Uygurların öldürülüşüne karşı bir tek açıklama bile yapmıyorlar. Belki uslubum bir az sert olduysa bağışlayın. Ama milletimizin aklını orta çağ karanlığına gömen zihniyetle barışamam. Fakat gerçekten de Çinde İslamiyet türk kimliğinin yaşaması için çok önemli bir etken. Bu konuda benim söyleyecek fikirlerim çok. Bu kadar şimdilik yeter.
Ama sizin dilinize itiraz ediyorum. Kesinlikle kabul etmiyorum. Bazi sözleri de yerinde kullanmıyorsunuz. Belli ki Arapca ve Farscanız yok. Sadece bir Osmanlı hayranlığı duygusu içinde Osmanlıca yazmaya özeniyorsunuz. Dilimiz, güzel Türkçemizin neresi kötüdür sizce? Neden milletimizin anlayacağı Türkçede yazmıyor, Arapca sözleri parantez içinde izah ediyorsunuz? Bunun ne gibi imtiyazı var? Osmanlıdan kalma bir tek kitap var mı ki Osmanlıcayı öyrenip gedip o kitabı okuyalım. Şunu da söyleyim ki benim Osmanlıcayı okuyup anlamakta sorunum yok. Cemil Meriç der ki: “Bir elinde kılıç, bir elinde Kuran tutan Osmanlı, zihnini bütün bilgilere kapadı. Kendisinden bir tek yaprak manevi miras bırakmadı” (Bir medeniyetin eşeğinde) Günümüz modern türkçede yazmak çok önemlidir. İsmayıl Gaspiralli de bu şekilde istemişti. Ama belki siz Gaspiralliyi, Resulzadeyi ve digerlerini ulusçu oldukları için kabul etmezsiniz. Gaspiralli hatıralarında yazıyor ki, “Türkün bir tek düşmanı var: Osmanlı”. Hüseyn cavit de bu şekilde yazar 1912 de “İblis” eserinde. Ama ben Osmanlı düşmanı değilim. Osmanlı da benim tarihim.
Hörmətli Ercn bey, Sizin Moğullar haqqında yazdığınız görüşləriniz də gerçək dışıdır. Nə var ki, Moğullar müsəlman olmamışlar hər şeyi inkar edirsiniz. Sizin üçün islamın dışında heç bir şey yoxdur. Bir fərd olaraq bu şəkildə düşünə bilərsiniz. Ancaq tarix fərqli bir alandır.
Moğullar haqqında fikirləriniz tamamən ərəb milliyətçiliyi mərkəzli islam anlayışının oluşdurduqlarıdır. Öncə bunu bilməlisiniz ki, Osmanlı devlətinin quruşuna səbəbiyət verən Moğullar olmuşdur. Sizlər də Osmanlıcı olaraq Moğullara bir şəkildə sayqı duymanız gərəkir. Faruk Sumer “Oğuazlar” kitabında yazır ki, Kayı boyu Moğulların yüksəlişi ilə Türkistandan Anadoluya göçmək zorunda qalmışdılar. Ayrıca o zaman dünyanın ən böyük imparatorluğunu qurmuş olan Moğul-Türk birliyi idi. Çünkü o qədər dünyada Moğul mövcud deyildi. Moğullar ilk dəfə olaraq dünyada laik bir devlet qurdular. Din siyasetden ayrıldı. Bilirsiniz ki, Abbasi xilafətinin islamı zülm və istibdaddan başqa bir şey deyildi. İslam adına millətləri qaranlıqda saxlayırdıalr bugünkü islam ölkələrində olduğu kimi. Bir din var, bir də din tarixi. İslam xilafətə dönüşdükdən sonra öz mahiyətindən ayrılmaq zorunda qaldı. Həm Əməvilərdə, Həm Abbasilərdə, həm Osmanlıda. Düşüncə azadlığı ortadan qaldırıldı. Azad düşüncəlilər dardan asıldılar Bədrəddin, Pirsultan və Həllac kimi.
Moğulların gəlişi ilə Orta Doğuda mədəni yüksəlişə təkan verildi. Uygur-Türk miyatur sənəti Orta Doğuya axışdı. Bu gün sizin də bilimsəl dilinizə keçmiş olan “anayasa” Moğulca bir sözdür. Gerçəkdən də sekular türkiye cümhuriyetinin yönətim şəklini analdan “anayasa” qavramıdır, dinçi ve basqıcı kültürlə yükümlü olan “qanuni-əsasi” deyil.
Markopolo xatirlərində yazır ki, Moğullar dönəmində ticarət yolunun güvənliyi yüksək düzeyə çatdı. Ticarət mədəniyətlərin girdi-çıxdısına yardım edər. Moğullar islamı, xristianlığı, şamançılığı, buddizmi, konfutsizmi, şenbuduzmi hepsini qarışdırdı birbirine. İlk dəfə də Marağada gökbilim mərkəzinin qurulması bu üzdən idi. Ancaq tarixi verilərə daynmadan sadəcə dinçi bir duyğudan yola çıxaraq Moğullara qarşı nifrət bəsləyirsiniz!!!! Savaşlarda adam ölmürmü? İstanbulu türklər fəth etdiyində adam ölmədimi? Savaş varsa adam öləcək. Malazgirddə də adamlar öldürüldü. Osmanlının digər savaşlarında Viyananı kuşatmasında da. Sizin Moğullara dediyiniz ayni sözləri Viyanalılar sizə söylədiyində rahatsız olursunuz, haqsız yerə. Özünüzü bu şəkildə savunursunuz ki, biz islamı götürürdük Avropaya. Avropalılardan sordunuzmu ki, islama ehtiyacınız var ya yox? Bilirsiniz ki, Osmanlının savaşları da islam yolunda deyildi. Bunların hamısı təbliğat üçün lazım idi, sadə dindar kütləni aldatmaq üçün. Bütün dövlətlər öz güvənlikləri və böyüməsi üçün savaşar və ya barışı qəbul edər. Moğullara dediyiniz sərt sözlər bireysəl nifrətinizdən qaynaqlanır. Tarixi veriləri yansıtmır. Böyük Çingizhan barış amaclı elçilər göndərdi Xarəzmşahlara. Xarəzm şah isə onun elçilərinin başını kəsib geri göndərdi. Kim vəhşilik etmiş hörmətli Ərcan bəy? Vəhşi Xarəzmşah olmuş, yoxsa Böyük Çingiz? Dövlətarası münasibət barış və diploması ilə qurulmadığında istər-istəməz zor və savaş quralları ortaya girəcəkdir. Sizin zehniyət Böyük Əmir Teymuru da bu şəkildə anlamaqdadır. Oysa Əmir Teymurun Osmanlıya saldırmaq fikri yox idi. Sultan Bayəzid Teymura yazdığı Osmanlıca məktubunda onu “Kəlbi Əğur” (quduz köpək) adlandırmışdı. Əmirimiz də ordusunu çəkib gücünü göstərdi. Sanki türk tarixi yalnız Osmanlıdan ibarətmiş kimi bir yaxlaşım içindəsiniz. Tarixi verilər göstərir ki, Teymur ölməsəydi Çini fəth etdikdən sonra geri dönüb İstanbulu da alacaqdı. Əmir Teymurun və Nadir Şahın zamansız ölümləri Türk yazqısı açısından şanssızlıq olmuşdur, əfəndim. Çünkü Nadir Şah da İkinci Osmanlı Mahmuduna “Siz də müslüman türksünüz biz də, gəlin birləşib bu Safavi fəlakətini ortadan qaldıralım.”- yaırdı. Faruq Sumer Oğuzlar kitabında Osmanlı arşivindən çıxardığı bu bilgini verir. Osmanlı isə Nadirin kəndisini türk adlandırmasından rahatsız olurdu. Bu nasıl soylu bir padişahdır ki, kəndisinə türk deyir? Nadir Öldükdən sonra Onun İstanbuldaki elçisi dedi ki, türkistanda dövlət yoxdur, Yeniçəriləri ibtal etmək yerinə göndərin o yerləri zəbt edib Osmanlıya qatsınlar. Ancaq smanlı üzünü yalnız Batıya tutmuşdu.
Moğul-Türk imparatorluğu qədər insanlığın ortaq mədəniyətinə xidmət edən başqa bir imparatorluq dünyada olmamışdır. Qloballaşmanın da təməlini politikada və ticarətdə moğullar atdılar. Məsələn Osmanlıda bir tək görüş hakim idi: İslamçılıq. Oysa Moğul imparatorluğu bütün dinlərə sayqılı idi. Çünkü din dövlətdən ayrı idi.
Son olaraq bunu bəlirtmək istərdim ki, ümmətçilik, din qardaşlığı bu gün türk kimliyini içindən yox edən zehniyətlərdən biridir. Nə zaman ərəb, fars türkləri din qardaşı olaraq gördü? Saxta hədislər uydurdular ərəblər ki, 7 türkün başını kəsən islam əsgəri cənnətin 7-ci qatı ilə müjdələnir. Bizim milli enerjimizi islam qardaşlığı adı altında ərəbə, farsa, ona-buna dağıtmağa haqqınız yoxdur. Bizim yolumuz bəllidir. Bu yolu bizim dədələrimiz bəlli etmişdir. Doğu Türküstanın və bütün Türk Dünyasının qurtuluşu bu formulda saxlıdır: “Dildə birlik, fikirdə birlik, işdə birlik”
Sayqılarımla: Güntay Gəncalp
14.07.2009
Dostları ilə paylaş: |