MelâMİYİZ İman islam ne demektiR



Yüklə 389,31 Kb.
səhifə1/9
tarix04.11.2017
ölçüsü389,31 Kb.
#30632
  1   2   3   4   5   6   7   8   9

1 - MELÂMİYİZ

2 - İMAN

3 - İSLAM NE DEMEKTİR

4 - KUR'AN-I KERİMDEKİ SÛRELERİN NUZUL SIRASINA GÖRE BİZLERE VERDİĞİ MESAJ

5 - SEVGİ VE AŞK

6 - HALİFE NE DEMEKTİR

7 - ALLAH'A KUL OLMANIN VASIFLARI

8 - KERAMET NEDİR KAÇ TÜRLÜDÜR

9 - VAKİT NAMAZLARININ HİKMETLERİ VE SÜNNETLERİN SIRRALARI

10 - KUR'AN-I KERİMDE ÜÇ TÜRLÜ NAMAZ VARDIR; NASIL KILINIRLAR

11 - RAMAZAN BAYRAMI VE BAYRAM NAMAZI

12 - ŞEVVEL AYINDA TUTULAN 6 GÜN ORUÇ NEDİR

13 - CENAZENİN YIKANMASI, KEFENLENMESİ, CENAZE NAMAZININ KILINMASI VE GÖMÜLMESİ NEYİ REMEZETMEKTEDİR

14 - FİL SÛRESİ TE'VİLATI

15 - KEVSER SÛRESİNİN TE'VİLATI

16 - RAHMAN SÛRESİ

17 - NAS SÛRESİ

18 - İNŞİRAH SÛRESİ SOHBETİ

19 - YASİN-İ ŞERİFİN TAŞIDIĞI SIR

20 - MEŞİYETİ İLAHİYE NE DEMEKTİR TECELLİSİ NASIL OLMAKTADIR

21 - ZULKARNEYN A.S KİMDİR

22 - HAKİKATE VUSLAT

23 - HER ALEMDE AYRI AYRI VUCUT GİYERİZ

24 - NEVRUZ

25 - KABİR ZİYARETLERİ

26 - MUSA A.S VE HIZIR KISSASI

27 - ZEKERİYYA A.S KISSASI

28 - RESURULLAH EFENDİMİZİN AHLAKI

29 - FARK VE CEM HAKKINDA

30 - ÇALGI VE ALETLERİ

31 - BAKARA SÛRESİNİN HİKMETLERİ

32 - EYYÜB A.S SABRI

33 - PEYGAMBER VE EVLİYALARIN HASLETLERİ

34 - MUSA A.S VE ASA MUCİZESİ

35 - DAĞLAR GÜNEŞE YAKIN, OVALAR GÜNEŞE UZAK OLDUĞU HALDE DAĞLARIN SOĞUK OVALARIN SICAK OLUŞU NEDENDİR

36 - PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMEDİ TANIYALIM

37 - MÜRŞİD-İ KAMİLLER MANEVİ DOKTORLARDIR

38 - ASHAB-I KEHF KISSASI

39 - NUH A.S VE NUHUN GEMİSİ

40 - İNSANLARIN EBEDİ DİRİLİŞE DAVETİ

41 - MELAMİLER NAMAZ KILMAZ DERLER; KILMAZMI

42 - KAZE VE KADER

43 - HİCRET

44 - MÜRŞİD-İ KAMİLLER SALİKLERDEN NE İSTER

45 - VAHDETİ VÜCÜT MUHAMMEDİİ OLMAKTIR

46 - DAVUD A.S VE SÜLEYMAN A.S'IN KISSALARI

47 - BEKADA ÖLÜM VARMIDIR

48 - CUMA GÜNÜ ÜÇ DEFA OKUNAN EZANIN MANASI

49 - DÜNYA VE AHİRETİ İSTEMEK HAKİKATDE HARAMDIR

50 - HZ. YUNUS A.S

51 - RAMAZAN BAYRAMI

52 - ÂDEM İLK İNSAN VE İLK PEYGAMBERDİR; PEKİ PEYGAMBERLİĞİNİ KİMLERE YAPTI

53 - EZAN-I MUHAMMEDİYENİN AÇIKLAMASI

54 - BİR SALİK ABDESTİ NASIL ALMALIDIR

55 - RIZIKLARIN İNSANLARA TAKSİMİ

56 - MU A.S'IN KAVMİNİ MUKADDES ŞEHRE DAVETİ

                           MELÂMİYİZ




Melami kendi varlığını hakkın varlığında yok edip Resulullah efendimizin güzel ahlakı ile ahlaklanmaya denir. Melami, kınamak ve kendi eksikliğini gün ve gün yok etme gayreti içinde olma manasınıda taşır. Melamilik müstakil bir tarikat olmayıp,kuranı kerim ahkamı ve sünneti seniye doğrultusunda ,neşe ve hallenerek bir yaşam biçimidir. Gayeye varmak için Resulu meslektır. Bu meslek ve meşrebin içraatında zikir ve fikir olup, taç,hırka ve tekke,zaviye yoktur. Melamilik bir sohbet yoludur. Sohbetlerimizde gizli değildir. Herkeze açıktır. Melamilik mesleki Resulullah olup birinci pir hamdun kassarla başlar.( hicretten sonra 271) ikinci Melami devre : hacı bayram velinin halifesi Bıçakcı Ömer dede (1475 miladı.) üçüncü Pirimiz şeyh Muhammedi Nur hz.leridir.(miladı 1887).
Melamiler vahdeti vücut zevki ile zevkidardırlar. Bir hadisi şerifte, bir saatlık tefekkür 70 yıllık ibadetten üstündür. Buyurulmuştur. İşte melamiler 70 yıllık bilinçsiz taklidi ibadetleri değil, bir saatlık bilinçli tefekkür yolu yolcuları olup, beş vakit Namazın üstüne sünnetlerden başka bir şey eklemezler. Yalnız kalpleriyle daimi zikirde olmaları nedeniyle Allahla beraberdirler. İlimde derin ilim ve irfaniyete sahiptirler. Allahın seyyid dediği ve Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed bunların içindedir. Gönülleri hakla dışları halkla beraberdirler. Yani suretimiz Nakşi, siyretimiz Melamidir. İnsanları kendilerine bağlamazlar. Kendilerine biat ettirmezler. Allaha bağlarlar, Allaha biat ettirirler. Rabıta Allaha dır. Mürşide değil. insanların hayırlısı insanlara faydalı olandır düstürü ile hareket ederler. Bir kişinin Melami olabilmesi için la mevcude illallah diyerek Allahtan başka bir varlık tanımaması lazımdır. Gönlünü Allah aşkıyla doldurması gerekir. Melami, tasavvufta manevi mertebenin en yücesi olan melamete vardığı için, ilahi Nura kavuşmuş olup, gönlünü Cenabı Hak doldurmuştur. Bu seviyeye gelen Melami ile Cenabı Hak arasına kimse giremez. Artık o Hak ile Hak olma sırrına ermiştir.Muhiddini Arabi Hz.leri fütahatı mekkiyesinde Melamiler için.eşyaya Allahın baktığı nazarla bakarlar.gerçeği bir birine karıştırmazlar. Bunlar Allahtan başkasına muhtaç olmağıda red ederler. Allaha karşı fakirdirler. buyurmuştur. Melamiler kerameti kevniyeye itibar etmezler. Kerameti ilmiyeye itibar ederler. Melami anlayışında kesinlikle çirkin davranışlarla halkın nefretini kazanmak ve halktan uzaklaşmak yoktur. Aksine halkın sevgisini kazanmak ve halk ile barışık olmak esastır. Müslüman olmanın bilinçi ile Namazını kılan, Orucunu tutan ,Zekatını veren ,Haç faraziyesini yerine getiren kişilerdir. İbadetlerini nefsi için değil, Hak için ve Hak ile yapma gayretinde olan kişilerdir..Her islamı vecibeleri bilmekten öte, uygulayan kişilerdir. Halka hizmetin, hakka hizmet olduğu bilinçindedirler. Toplumdan kopmadan, toplumun içinde zahiren halk ile, ve batınan Hak ile olduğunu zevk ederek kalıbı halk ,kalbi Hak ile olduğunu tefekkür ederek yaşama zevkine erişenlerdir. insan yer yüzünde Allahın halifesidir. Bu nedenle mazharı tamdır. Hakkın aynasıdır. Aynadaki görüntü aynanın kendisine aid olmadığı gibi ,insandaki görüntü ve tecellilerde kendisine aid değildir. İnsan bu görüntü ve tecellilerin zuhur yeridir. Yani mazharıdır. Mazharın sahibi değil. Mazhara sahiplenmek emanete ihanetlik etmektir. İşte bu sayılamıyaçak kadar hasletleri öğreten yüce bir vuslat müessesesidir. Emrolunduğu gibi dosdoğru olma yoludur. Melami sinsile yolumuz.


1 - Pir Muhammed Nur arabi hz.leri


2 - Hacı Salih efendi hz.leri


3 - Ali Rahmi efendi hz.leri


4 - Hasan Fehmi tezdoğan efendi hz.leri


5 - Hasan özlem efendi hz.leri


6 - Ahmet Arslan efendidir

                              İ  M  A  N

İman inanmak demektir. Kime inanılacaktır.


1 - Allahın birliğine iman


2 - Meleklerine iman


3 - Kitaplarına iman


4 - Peygamberlerine iman


5 - Kaza ve kaderin Allahtan olduğuna iman


6 - Ahiret gününe inanmaktır

Bunları ilim ile öğrenip bilmek yeterlimidir. Bir kişi taklitte kalmayıp bunları öğrenmek istiyorsa yeterli değildir. Bunun taşıdığı manevi yönününde bilmesi lazımdır.




ALLAHIN BİRLİĞİNE İMAN

Toplumda herkez Allahın bir olduğunu söyler. Üç beş tane Allah vardır diyen zaten yoktur. Onun için itikatın evvela tam olması gereklidir. Herkez zanda ,bilinçte ,hayalde Allahın mutlakiyetini düşünerek bir demiştir. Hocalar böyle söylüyor diye bende öyle söylersem olmaz. Zira hadisi şerifte Allahın zatını düşünmeyiniz buyuruluyor. O halde bizlerde hayelle birmi deyelim. Cenabı hak la ilahe demekle böyle bir zandaki Allahın olmadığını,onun zandan hayelden münezzeh olduğunu söyliyor. Sen onu sıfatlarında neden aramiyorsun. Hadid suresi ayet 3: de cenabı hak zahirim diyor. Ondan büyük bir varlık yokki onu örtmüş veya hayalde,zanda düşünebilirsin. Madem zahirim diyor bizler neden göremiyoruz. İşte bizlerin gözleri hakikat yönüyle körde onun için göremiyoruz. Ehli olan göz doktorunda göz ameliyatı olan kişiler körlükten kurtulmuşlardır. Bizlerdeki bu cehalet körlüğü gidince,mukayyet olan bu alemde ve ademde, cenabı hakkın efal,sıfat ve vücudu ile şuhut edilecektir. İşte bu alemde hakkın üç yüzününün birliğini şuhut edenler, Allah birdir diyebilirler. Çünkü kulakları duymuş, gözleri onun her sıfattan zatını ilan edişini görmüş,kalpleride tastik etmiştir. Yoksa kulağın duymadığını,gözün görmediğini kalp hiç bir zaman tastik etmez. Onun için evvela zandaki, hayeldeki itikatımızdaki Allah bilinçini düzeltmemiz lazımdır. Bizim itikatta mezhebimiz imamı matüridir. Onun itikat tarifi ise,Allah zanda değil mukayyet olan bu hadisatta efalin failini,sıfatların mevsufunu,vücudun mevcudunu tevhid ederek Allah birdir diyor. Çünkü Cenabı hak bu kainatta her varlıkta yani tavsilatı Muhammediyede, her varlığın istidatları nisbetinde, zatını tecellileriyle ilan edendir. Her varlık Cenabı hakla kaimdir. Bunu böyle bilen ve şuhut edenler Allah birdir diyebilmişlerdır. Allah Celal ve Cemal esmalarıyla, bu alemde zuhura gelmektedir. Hüvviyet ve enniyet diye vasıflandırdığımız vahdet ve kesret yüzleriyle onu zevk etmeliyiz. Yoksa diyerleri taklittedirler.


MELEKLERE İMAN

Arapçada melek kuvve demektir. Kuvvet demektir. Her sıfattan tecelli eden fiiller birer kuvvetle zuhura gelmektedir. Arifler bu tecelli eden fiillerin birer kuvvetle yanı Melekle zuhura geldiğini görür ve bilirler. Görmiyormusunuz gök yüzünden inen her bir yağmur taneciği, birer Melaike ile yere kadar iniyor. Ayrıca her Meleğe, ikinci bir indirme görevi verilmiyor. Buda bizlere Meleklerin hayalde ve zanda birer varlık değil,varlıklarda kuvvelerle yalnız kendisine verilen görevi yaptığını,Nefis ve istek gibi arzulara sahip olmadıkları için günahsız oldukları anlaşılmış olur.


KİTAPLARINA İMAN.


Cenabı hakkın peygamberlerine göndermiş olduğu 100 suhuf yani sahife ve 4 büyük kitap vardır.




Adem a.s.    =  10 suhuf


Şid a.s.        =   50 suhuf


İdris a.s.      =  30 suhuf


İbrahim a.s. =  10 suhuf

indirilmiştir.

Hepsi 100 sahife eder. Adem a.s. a indirilen sahifeler, bizim gibi bu gün yaşayan Ademlerede inip durmaktadır. Çünkü Adem safiyullah Allahın saf kulu demektir. Allahın temizlenmiş lekesiz kulu demektir. İşte insanlarda beş zahir ve beş batın duygularını idrak edip, hakkın tecellisi olduğunu görenler,kendilerindeki bu 10 sahife olan kitapcığı daima okuyorlar demektir.

Şid a.s. 50 sahifelik kitaba sahip idi. Şid Allahın hibası demektir. Karşılıksız verilen hediye olduğu için insanların irşad ve kulluklarının ıdrakını Tevhidde fark mertebesinde içraatını gösteren demektir. Cenabı Allah adem a.s. a Habil ve Kabil meselesinden sonra tek olarak Şid a.s.ı evlat olarak ihsan etti.


İdris a.s. da 30 sahife kitaba sahipti. Oda zahir ve batın 10 duygu ile, Efal, Sıfat, Zat Cennetlerinde hulle biçmektir. Tevhid zevki ile bu Cennetlerde ümmeti Muhammede hizmet etmektir.


İbrahim a.s. ise:10 sahife kitap indirilmekle Tevhid babası olmuştur. Onun içinde, Cenabı Hak halilim yani dostum demiştir. Zira 5 manevi vücüdumuz olan ,Hafi ,Ruh, Nefis, Kalp ve Sır vasıflarını zahir ve batın da Tevhid yaparak Allahın halili yani dostu olmuştur.

DÖRT BÜYÜK KİTAP :

1 - Musa a.s.                 =   TEVRAT


2 - Davut a.s.                =   ZEBUR


3 - İsa a.s.                      =   İNCİL


4 - Hz. Muhammed a.s =  KUR'AN-I KERİM

indirilmiştir.


Günümüzde Davud a.s. a indirilen zeburla amil ümmet kalmadığı için Zebur ve Tevrat bir olmuştur. Buna Tevhidde Teşbih dini diyoruz. Çünkü Musevilik bu kesret Alemindeki Cenabı Hakkın tecellilerini remzettiği için bizlerde Tevrat levhalarını bu kesret aleminde Teşbih yönü ile zevk ediyoruz.


Musa a.s.kelimeullah yani Allahın kelimesi olması nedeniyle her sıfattaki tecellinin bizlere hal lisaniyle çok şeyler söylediklerini ve Cemalullahını şuhut ediyoruz.

İsa a.s.a incil kitabı indirilmiştir. Tenzih mertebesinden peygamberliğini ilan ettiği için bunada Tenzih dini diyoruz. Çünkü İsa a.s. Ruhullahtır. Yani Allahın Ruhu demektir. Ruhta birdir. Parçalanma kabul etmez. Fakat tecelli ettiği yerlerde esma alır. Onun için İsa a.s.da tecelli edince ölüleri diriltti. Hastaları şifaya kavuşturdu. İşte bizde bu yüce Ruha sahip olarak Ruhullah olursak elbette bu hasletler bizlerdede görülecektir. Çünkü Cenabı Hakkın Ruhu ölüleri diriltendir.


Hz. Muhammed a.s. a. İnen Kuranı kerim ise, bünyesinde Tenzih ve Teşbih dinlerini cem ettiği için, bunada Tevhid dini denilmiştir. Bunlar afaki tabirlerdir. Enfusu olarakta insan vücudunda bu kitapları zevk edebiliriz. Ruhumuz Tenzih sıfatlarımız Teşbih ve canla, tenin bir esma alarak insan varlığının görünmesi Tevhiddir diyebiliriz.


PEYGAMBERLERE İMAN

Kuranı kerimde 28 peygamber ismi geçmektedir. Kuran ise 28 harften ibarettir. Bunların her birinin manevi sırları vardır. Her harf bir peygamberi remzetmekte, ve bu aleme gelen bir ademde 28 meratibi ilahiyeyi geçerek insanlığını bulmakta, ve 28 peygamberin her mertebede davetini göstermektedir. Muhiddini arabi hz.leride zahir ve batın olan bu adem ve alemde, 8 sıfatı subutiye ile hakkı her mertebede zevk etmektir. Zahir ve batın olan Cenabı hakkın tecelli yönü, vahdet ve kesretin on duygu ile tastiki, ve 8 sıfatlada zuhuru 28 peygambere imandır buyurmuşlardır.




AHİRET GÜNÜNE İMAN

Öldükten sonra dirileceğimize iman etmektır. Ölüm üç türlüdür. 1- izdirarı ölüm. 2-ihtiyarı ölüm.3-her nefesteki ölüm. Elbette bir gün bu beşeri vücudumuz göç edecektir. Ruha ölüm yoktur.ölüm bedenedir. 2- ihtiyari ölüm ise :buda kendi istek ve arzumuzla bir Mürşidi kamilde tahsil ederek ölmeden önce ölmeği idrak etmektir. İhtiyari bir ölümle ölmeği bilenler, ahirette dirilince, ebedi ölümsüzlüğe erdiklerini görecek ve bileceklerdir. Aşıkların ölmediğini ölenlerin hayvani yönümüzün olduğunu anlayacaklardır.


3- her nefeste ölüm ise: ehli Arif, her Nefeste Nefesini verdiğinde öldüğünü,her Nefes alışta temiz oksijenin gelmesiyle dirildiğini bilen ve zevk edendir.yani kendine nisbet ettiği Efal,Sıfat,ve Vücudunu verdiğinde öldüğünü,kamilin Nefesi olan o oksijenli hakkın diriliği ile dirildiğini anlayacaktır. İman ehli ölünce hemen rabbına kavuşaçak ve sonsuza dek Cennette olacaklardır. İman ehli olmayanlar ise, yer çekimine tabi olarak Cemadata ,oradan Nebadata ,oradan Hayvanata,intikal ederek kör dönemeçte kalacaklardır. İşte bunlar Cehennem azabına duçhar olanlardır.

KAZA VE KADERE İMAN

Cenabı hakkın ilmi zatiyesindeki malumata kaza,Allahın fiil kudretiyle, vücut bulmasına yani zuhura gelmesinede, kader denir. Allah alim, bizler ise malumuz. Bizlerin malumluğumuz nisbetinde, Hak bizden tecelli ettiği için, her ne tecelli görünürse, biz ona göre, onun istidadının ne olduğunu görür ve biliriz. Her ne olursa olsun,kişinin kendi istidadı gereği olduğunu bilmesi lazimdır. İşte bu hayat sahibi olan Allah, ilmiyle her şeyi biliyor. Bir şeyi murat ettiği zaman ilmini iradesinde,iradesinide kudretiyle açığa çikarıyor. Buna meşiyeti ilahiye diyoruz. Ayeti kerimede:biz bir şeyin olmasını arzu ettiğimiz zaman ona ol deriz ve oda oluverir. Buyurulmuştur. İşte zatındaki malumat, bu saydığımız meşiyeti ilahiye tahtında kaderiyle bilinmiş oluyor.


Amentünün sonundaki, şahadet ederimki, Allah birdir. Hz. Muhammed, onun kulu ve Resuludur. Görüldüğü gibi, saydığımız bu 6 şartı görmiyen, bilmiyen şahitlik yapamıyor. Yapıyorsa bile taklittir. Yalancıdır. Onun için iman ehli olabilmek için mutlaka bir Mürşidi kamile gidip, bunları tahsil etmek gerekmektedir. Kemalet ve imanı kamil olmak bunlara vakıf olmakla mümkündür. Yoksa kişinin ömrü taklit ve yalancılıkla geçer. Rabbımız bunları görmek ve bilmek nasip etsin. Amin.

 

                      İSLAM NE DEMEKTİR



İslam, teslim olmuş, itaat etmiş demektir. İnanan ve teslim olan bir kişinin, la ilahe demekle, evvela zannındaki ve hayalindeki bir olan Allahı inkar lazımdırki;illalah demeklede, her varlıkta tecellisini görerek, illa Allah demesi lazimdır. Yoksa, bilmeden görmeden yalnız lafsını söyliyorsak, taklidi ve kelami bir iman olduğu için, genelde bu kişilere islam denilsede,Tevhid içinde denilmesi mümkün değildir. Her ne kadar Allahı, zanda ve hayelde kabul edip, kelimeyi Tevhidi, kelami olarak söyliyenler var isede, mukayyet olan bu Alemde Cenabı Hakkın Efali,Sıfatı,vücudu ile 4 yerde tecellisini görüp şuhut edenlerde vardır. Cemadat,Nebadat,ve Hayvanattan daha üstün olarak insanlarda ve kemalatıylada insanı kamillerde açığa çıkmaktadır. İşte, onlardaki bu kemalata hakkın, kemalatı olarak inanmak ve teslim olmak islam olmuş olur. Hasan fehmi hz.leri bir ilahisinde Mürşidden kaçana islam denilmez,sohbetten kaçana insan denilmez buyurmuşlardır. Bu ifade Tevhid içindekilere aittir. Çünkü islamiyet bu ilme vakıf olup, bilen bir kamilden öğrenilirse islam olur. Yoksa olmaz. Avamın hayel ve zannındaki Allah zaten la ilahe ayeti kerimesiyle olmadığı ikaz edilmektedir. Dolayısıylede taklidi islam olmuş olur. Tahkiki islam ise, insanı kamilden tecelli eden kemalata teslim olmaktır. Kamilin sohbetlerinden elde edilecek ilimlede, amil olmakla kişi insanlığını bulmuş olur. Resulullah efendimiz bu Tevhid yolundakilere kuvvet vermek için bir hadislerinde bütün insanlar helak olacaklar ilim sahipleri müstesna, ilim sahipleride helak olacak, ilmiyle amil olanlar müstesna, ilmiyle amil olanlarda helak olacaklar, ihlas sahipleri yani muhlisler müstesna dır.buyurmuşlardır. onun için istidat ve kabiliyetlerimiz nisbetinde bu sıratı mustakim yolunda daim olalım. Zannımızdaki Allahtan vazgeçip, her varlıktan tecellisini gösteren, Cenabı mevlamıza yüzümüzü çevirerek zevk edelim. İlim ve irfaniyetle ihlaslı olarak amil olup muhlislerden olmağa çalışalım. Resulullahn Efendimizin 4 halifesi var idi 1-Ebubekir r.a.Hz.leri. sıddıkiyeti ile zirveye çikmış,tam teslimiyet ve doğruluğu ile Resulullah Efendimizin bir yüzünü bizlere yansıtmaktadır. 2- Hz. Ömer:r.a. adalet ve şeriet yüceliği ile Resullahın diğer yüzünü bizlere yansıtmakta 3-Hz. Osman r.a. haya ve edeb yüceliği ile bizlere Resulullah efendimizin bir yüzünü bizlere yansıtmakta. 4- Hz. Ali k.v. ilim ve cesaretiyle, Resulullah efendimizin diğer yüzünü bizlere yansıtmaktadır. Şu halde, Resulullah efendimizin edep ve ahlakı ile ahlaklanmak isteyenler 4 halifesinde, açığa çıkan bu 4 yönünün, kendilerinde kemalatına sahip olup,olmadıklarına baksınlar. Bunlardan hangisi eksikse, o kişide Resulullah efendimize uymada, o nisbette eksik demektir. 4. Halife Allah tarafından boşuna tecelli etmemiştir. İnanan insanlar Resulullahın zatında bunları ayrı ayrı görme imkanını bulamıyorlarsa, 4. Halifesinden izlesinler. Ve öylece buna sahip olsunlar. Diye zuhur etmiştir. Bir salik her ne kadar hz. Ali gibi ilim ve irfaniyet sahibi olsa, onunla yaşama geçmediği müddetce eksiklikten kurtulamaz. Çünkü bu 4. Halife, sayılan edep ve ahlak güzelliklerinin, dört yüzünede sahipti. Fakat halifelerin meşreplerinde hangi yüz daha fazla galip geldi ise, onlar orada görev yaptılar. Ve orada anıldılar. Yoksa bu 4 .yüzün bir yüzü ile amillerde, diyer yüzlerini uygulamadıkları anlamına gelmez. Öyle olsa idi, 1400 yıldan bu yana kemalatıyla değil, eksiklikleri ile anılırlardı. Günümüzdeki muhlislik bunları uygulamakla mümkündür. Bilhassa, bir salikin hz. Ebubekir gibi sıddıkiyet ve teslimiyet olma sevgisi ile, bunu göstermesi ve yaşaması lazımdır. Yoksa şekilden öteye geçemez. İçimiz Hakla ,dışımız halkla daima birlik içinde zevkle daim olalım. Kendimizi yakın takibe alıp kiminle beraber olduğumuzu unutmayalım.

KURANI KERİMDEKİ SURELERİN NUZUL SIRASININ HİKMETİ

Kuranı kerim 6666 ayetten ibarettir. Bunun 2000 ayeti emirlerdir. 1000 ayeti,yasaklardır. 1000 ayeti,tarihcedir. 1000 ayeti kıssalardır.1000 ayeti örneklerdir. 500 ayeti haram ve helallarla ilgili ayetlerdir. 66 ayeti kadınlarla ilgili,100 ayetide, ibadetlerle ilgili ayetlerdir.




Bu ayetleri bizlere laikiyle öğretip gösterilebilmesi için ,bir Annenin çocuğunu doğumundan, kemale gelesiye kadar, şevkat ve merhemetle, nasıl iki sene süt verme devresi, sonra konuşma ve yürüme devresi,sonrada yaşama geçmesi için gerekli olan her şeyi öğrettiği gibi,Allahu tealada, kurandaki surelerin iniş sırasını ona göre ayarlamıştır. Bunu Nefsimizde uyguladığımız zaman ,Dünya ve Ahirette de mutluluk ve saadete kavuşacağımızı çok ayetlerde bildirilmiştir. İlk sure Alak suresidir. ikra bismirabbikellezi halak (oku seni yaratan rabbının adıyla o insanı nutfeden yarattı.)diye başlayan bu sure,ilk önce okumamızı ,okumadan hiç bir şeyin bilinemiyeceğini, bilinmeyen bir şeyinde uygulanamıyacağını bizlere ikaz ediyor. Üç defa oku dediği halde okunması gerekli olanın ne olduğunu söylemiyor. Fakat bizler Rahman suresinde,ayet 1-2-3-de okunması gerekli olanın kişinin kendisi olduğunu anlıyoruz. Bu canlı Kuran olan kişinin kendisini okuyabilmesi içinde, Rahman olan Allah Kuranı talim etti ve insanlığını buldurdu. ifadesini uygulamamız gerektiği anlaşılmaktadır. Buda elbette bir Mürşidi kamilden tahsil edilecektir. Okunan bu sureden sonra, ikinci nazıl olan sure Kalem suresidir. Sure,nun vel kalem vema yesterun diye başlamaktadır. Nun, nuru Muhammediyeyi, vel kalem ise, insanı kamil mazharından yazan ve her şeyi söyliyen, vema yesterun da sahife,sahife okunması gerekli bu tecellilerin hepsine yemin ederek başlamaktadır. Zatından sıfatlarına ve sıfatlarındanda her varlığın yaratılma yerine göre fiilleriyle açığa çıkması,kalem olarak vasıflandırılan insanı kamillerden,meratibi ilahiyenin tahsil edilmesi gerekli olduğunu bildirmiş oluyor. Kişi kendi enfusunda nefsi külliyenin aklı külliye kalemi ile bütün sıfat ve azalarında sahife,Sahife o nuru uygulaması ayni şey değilmidir.veya bir Mürşidi kamilin,irfaniyet ve kemalatını ihvanlarına sahife sahife öğretmesi aynı manaya gelmezmi. Üçüncü nazıl olan sure de Müzemmil suresidir. Bu surede,Ey elbisesine bürünüp yatan, kalk diyerek cehalet ve gayriyet uykusundaki kişi kalkta,kuranı güzelce oku demekle, vahdaniyet deryasına geçmemizi istiyor. Kendimize nisbet ettiğimiz şirklerden kurtulmamızı istiyor. İnsanı asliyemızı öğrenmemizi istiyor. Gece kalk demesi ,geceler vahdeti remzettiği için ayrılıktan ve şirklerden kurtulda birlik zevki ile zevklen demektir. Bu Müzemmil suresinin bizlere verdiği mesaj da insanı kamillerden cehalet ve şirklerden kurtulma ilmini tahsil et.demektir. 4 ünçü nazıl olan surede Müddesir suresidirki;oda başında :"Ey hakikat Nur örtüsüne bürünen kişi kalkta hakikatı insanlara anlat.kendi vücut ülkende sıfatlarından tecelli ettirerek topluma örnek ol diyor.veya,insanların arasına gir ve onları irşad et diyor. Ayrıca elbisenide temiz tut diye ikaz var.elbise şeriattır. Bu kemalata gelenlerin şeriatlarınında tam olmasını Cenabı Hak istiyor. Beşinçi inzal olunan sure ise, Fatiha suresidir.Fatiha sureside,yedi Fatiha ayetlerini, meratibi ilahiyedeki yedi mertebeden kendi mazharından açığa çıkaran insanı kamili remzetmektedir. Şu halde bu beş surenın bu sıraya göre nazıl olmasındaki hikmet:Bizlerin evvela okumamızı, okuyabılmek içinde bir insanı kamilden bunu tahsil etmemizi,cehalet örtüsünden kurtulmak içinde ,o kamilden Fenafillah tahsilini yapıp Bekabillah zevki tecelli ettiğinde, toplumun içine girerek onları uyarmamızı ve kendimizinde yaşama geçmemizi istemektedır. Yoksa manasını bilmeden taklidi olarak yaptığımız ibadet ve taatlar ecir getirmiyecektir. İnsan canlı bir Fatiha şerif olduğuna göre birinci sureden dördüncü sureye kadar ,Cenabı hakkın yaptığı bu sıraya göre tahsil yaparsak hem kolay hemde kısa zamanda gayeye vasıl oluruz. Şu halde evvela Allahın adıyla okumanın ne olduğunu öğreneceğiz. Sonra kalem olan insanı kamili bulacak ondan cehalet ve zulmet karanlığından kurtulma tahsili yapacağız. Ondan sonrada kendi varlığımızı hakkın varlığında yok edip,bütün nehirlerin deryaya döküldükten sonra ne cinsleri ,nede isimlerinin kalmadığı gibi Nur kabristanlığına dahil olacağız. Ondan sonrada vahdaniyet örtülerinden sıyrılıp ister vücut ülkemizde istidat ve kabiliyetimiz nisbetine her an ayrı bir şanda tecellisini seyredecek, ve mutluluğuna ereceğiz. Veya afakta her varlıkta zuhuratını görüp, tecelli edişine göre fark ile cemalullahı seyretmek, bizleri Dünya ve Ahirette mutlu edecektir. Bu 4 sureden sonra diğer surelerin hepsi,yer ve duruma göre bizlere günlük yaşantımızın çeşitli yönlerini izah etmektedir. Bunu idrak ettikten sonra, jetonumuz hangi ayette düşerse düşsün,anlatılan hep insanın kendisidir. İnsanlik için faydalı olan her şey emredilmiş ,ve insanlık için zararlı olan her şey yasak ve haram emredilmiştir.. bunu anlayıp yaşamına geçmeğe çalışalım.

                          SEVGİ VE AŞK



Sevgi kişide istek ve arzu duymakla başlar. Şevk ve gönül vermek suretiyle devamını sağlayıp aşka intikal eder. Zaten sevginin gayesi kişiyi sevgiliye kavuşturmaktır. Allah güzeldir güzelleri sever. Onun için üç türlü sevgi vardır. 1- Tabii sevgi. 2- Ruhani sevgi. 3- İlahi sevgidir. Tabii sevgi: kainattaki bütün yaratıklara ihsan edilen bir sevgidir. Kimisi parayı sever, kimisi mal ve mülk sever,kimisi kişileri sever. Kediye sorsak neyi çok seversin diye ,fareyi sevdiğini söyleyecektir. Tilkiye neyi çok seversin dediğimizde, oda tavuk yemeği çok sevdiyini söyleyecektir. Bu mahlukatın tek taraflı sevgisinden ibarettir. Ruhani sevgi ise: sevgilisini hem onun için ,hem kendi Nefsi için sevme durumunu, sevende bir araya getirme halidir.yani bunda iki taraflı sevgi vardır. Oysa, tabii sevgide, aşık sevgilisini kendi Nefsi için tek taraflı olarak sever. Ruh birdir parçalanma kabul etmez. Fakat tecelli ettikleri mazharlarda esma alır. İşte Cenabı Hak bu kesret aleminde kendisinden başkası olmadığı için kendisini sevdi. Bir hadisi kudside: ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi istedim, sevdim muhabbet ettim,bu halkı halk ettim buyurmuşlardır. onun için Allah kendisinden başkasını sevmemiştir. Zaten mülkünde ondan başkasıda yoktur. Bu tavsilatı Muhammedi aynalarında, kendi güzelliği ve cemalullahıdır. Her an ayrı ,ayrı tecellilerini seyretmektedir. Onun için, Hak kendini bildi. Nereden bildi. Mazharlarından bildi. Çünkü bilinmekliğini istedide, bu sıfatlar aleminden kendini açığa çıkardı. Onun için, bu Alem tavsilatı Muhammediye aynaları oldu. Allah bu aynalarda kendi suretini gördü ve sevdi. Ali imran suresi ayet 31. Deki eğer Allahı seviyorsanız Muhammede tabi olunki, Allahta sizi sevsin buyrulmaktadır. şu halde Mürşidi kamile uymak ve ona bağlanmak sevginin sebebi olmaktadır. Ruh birliğini idrak edenler,bütün kişilerden tecelli eden güzelliğin kendisi olduğunu bildiği için, her mazharda o güzel cemalullahın kendisi olma bilinci ile kendisini sevdiği anlaşılmış olur. Bu Ruhani sevgi iki bölümde müteala edilir. Kulun hakkı sevmesi,ve hakkın kulunu sevmesi.dir. kul Allahını bütün mazharlardan tecellisi ile kendisinin yokluğunu idrak ederek bu mülk kimindir , vahidül kahhar olan Allahındır hitabını duymasıdır. Yani kişinin fena fillah olmasıdır. Allahta kulunu sevdiğinde, onun kul mazharı olan bütün sıfatlarından kemalatıyla açığa çikmasıdır. İlahi sevgiye gelince: herkezin bildiği gibi, zanda ve hayelde bir Allahı sevmek değil, zerreden kürreye kadar her sıfattan kendini ilan edenin, kendisini sevmesi ve seyretmesidir. Bütün Alem şuhut ve ibadet sahası olduğu için, sevgiden başka hiç bir şey yoktur. Bu Alemi Cenabı Allah sevmek ve sevilmek için yaratmıştır. Maide suresi ayet 54: o onları sever onlarda onu severler. Buyurulmuştur.sohbetten muhabbet,muhabbetten Muhammed hasıl olur.Muhammedsiz hiç bir şey hasıl olmaz denilmiştir.Bu sevgilerin toplamına Aşk denilmektedir. Aşk üç harf ve beş noktadan meydana gelmiştir. 1-Ayın 2- Şın 3- Kaf harfleridir. Şında üç nokta ,kafta da iki nokta vardır hepsi eder beş nokta.buda üç harf olan Allahın bu mukayyet olan bu hadisatta Efal,Sıfat,Zat yüzlerinin ,beş nokta sırrı olan kişilerdeki beş duygu ile zevk edebilme haline Aşk denilir. Çünkü bütün mevcudiyetinle Rabbına dönmeye Aşk denilmektedir. Dönen kişiyede Aşık denilir. Pir hz.leri bir salik fenafillah olasıya kadar sevgi ile vuslat bulur. Fenafillah olunca laikiyle Aşkı ançak tadabilir. Buyurmuşlardır. Aşkında üç merhalesi vardır. 1- Aşk 2- Vale 3- Heyman dır. 1- Aşk kişinin bütün mevcudiyeti ile maşukuna dönmesidir. Dönene Aşık denir. 2- Vale ise :kişinin bütün mevcudiyetiyle maşukuna dönmesi ve kendinden geçme haline vale denir. 3- Heyman :kişi bütün mevcudiyeti ile maşukuna döndükten sonra, kendinden geçip maşukunu kendinde görme halidir. Tevhid mertebelerinde belirtilmek gerekirse, fenafillaha kadar Aşk hali, ferayiz ve vahdet zevki Vale hali,kavseyin mertebesindede Heyman zuhur eder. Aşık olan kişilerde uyku uyuyamama halı vardır..yemeden içmeden kesilerek, daima sevgilisini anması,daima onunla beraber olmak arzusu galip gelir. Kişi sevgilisinin yüzünden başkasını görmez.o her şeye kördür. Sevgilisinin konuşulması dışında her şeye ilgisiz kalır. Kalbine onun dışında hiç bir şeyin girmesini istemez. Ve kalp kapılarını onun dışındakilere kapatır. Hayalinde ve şuhudunda hep o vardır. Onunla yatar onunla kalkar. Onunla hep beraber olur. Bir hadisi kudside kulum bana nevafille yaklaştığında ,onun görmesine göz,duymasına kulak, konuşmasına dil,yürümesine ayak, tutmasına el olurum,ve bütün cevahir azaları ben olurum .benimle görür,benimle duyar,benimle,konuşur,benimle yürür, ve benimle tutar buyurulmuştur.


Yüklə 389,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin