MelâMİYİZ İman islam ne demektiR


Kulağım Aşık oldu sevğilimin sözlerine



Yüklə 389,31 Kb.
səhifə2/9
tarix04.11.2017
ölçüsü389,31 Kb.
#30632
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Kulağım Aşık oldu sevğilimin sözlerine


Gözüm Aşık oldu sevgilimin gözlerine

İşte bu aşırı sevgi Aşıkların akıllarını başlarından alır. Onları inletir ve zayıflatır. Bir deri bir kemik haline sokar. Kuşku ve uyumama hali zuhur eder. Kuvvetli bir Aşk arzusu,bir şevk ve iştiyak hali doğurur. Bu haller kişinin yaşantısını alt üst ederek değiştirir. Akıl ile Aşk hiç bir zaman bağdaşmaz. Çünkü akıl insanı belli bir kayıt altına alır . Aşk ise insanın hayatını alt üst eder. İnsanı şaşkına çevirir. Akıl kişiyi toplar. Aşk ise kişiyi dağıtır. Hak aşıkları,yalnız Allahı müşahade ederler. Her gözden görülen,her dilden konuşulan, her kulaktan duyulan sadece odur. Arifler bunu böyle bilirler. Oda aşıklara bu hakikat ile tecelli eder. Peki seven sevgilisine acı çektirirmi. çünkü en çok acıyı çekenler,Peygamberler, Evliyalar olmuştur. Maide suresi ayet 54: Allah onları sever,onlarda Allahı severler. ayeti bize Allahın kullarını sevdiğinden mütevellit Celal tecellilerini lütfettiğini, Celalsız kemalatın olamıyacağı için, o sevdiği Peygamberlere ve Evliyalara, kemalatını istediği için bu acıyı çektirdiği anlaşılmış oluyor. Cenabı Allahın lutfu,kahrının içinde gizlidir. Aslında bu acı bizler için öyle görünüyor. Yoksa onlar halinden memnunlardır. Allahın Celal tecellisi ikiliktekileredir. Birlik deryasında olanlara Celal tecelli olmaz o ayni tecelli Cemal olmuştur. Cenabı Allah bütün ihvan kardeşlerime bu aşkı nasip etsin amin.


                            HALİFE NEDİR

Cenabı Allah kurani keriminde,bakara suresi ayet 30: Meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Meleklerde,biz seni tesbih ve hamd ettiğimiz halde kan dökecek ve fesat çıkaracak kimsemi yaratacaksın demişlerdi. Allahta ben sizin bilmediklerinizi bilirim.buyurdu. İşte, ister peygamberlerden sonra toplumları, saadet ve mutluluk içersinde yaşayabilmeleri için varisleri olsun,  isterse, mürşidi kamillerin dünyada görevlerini tamamlayıp ahirete intikal ettiklerinde yerine halifeler yaratılıp, cenabı hakkın talimatıyla saadet ve mutluluklar sağlayacaklardır. İşte bunlar halifedirler. Peygamberimizin bir hadisinde peygamberlerin varisleri ilmiyle amil olan alimlerdir buyurulmuştur. görüldüğü gibi hitap meleklere yapılmaktadır. Bir mürşidi kamilin etrafındaki bütün ihvanlar melektirler. Meleklerde nefis yoktur. Şu halde nefis yoksa neden cenabı hakkın ben yeryüzünde bir halife yaratacağım sözüne itiraz etmişlerdir. Görüldüğü gibi latif olan meleklerden bahsetmiyor. Kesafete bürünmüş olan ihvan durumundaki meleklerden bahsetmektedir. Çünkü melekler rabları tarafından ne emredilmişse onun dışında hiç bir şey yapamazlar. İnsan vücudunda göz kuvveleri yalnız görme fiilini ifa eder. Kulakta duyma fiillerini meydana getirir. Onun için bir salikte hakka külli teslim olmuşsa,rabbının melekleridir. Onların içersinden günü gelince elbette bir halife yaratılacaktır. Fakat uzun seneler laikiyle melekleşememiş ve rabbım her şeyi daha iyi bilir diyemiyenler, kan dökecek ve fesat çıkaracak bir kimsemi yarataçaksın diyeceklerdir. Aslında,manevi olarak onların sözleride doğrudur. Çünkü halifenin görevi kan dökmek ve fesat çıkarmaktır. Zira görev gereği cehalet ve gayriyet kanını akıtmaktır. Ayniyete duhul ettiğinde eski emmare duyguları veya arkadaşlari,onu aralarından ayrıldığını görünce dedi kodu yapacaklardır. Dolayısıylada fesat çıkarmış olacaktır. İşte cenabı hakta sizlerin bilmediklerini ben bilirim diyerek halife tayin edeceği kişiyi çok iyi biliyor. Ve ademiyetini bulmuş o halifeye allemel esmayı yani alemlerin isimlerini özel olarak öğreterek yetiştirmiştir. Bu alemlerin esması, meratibi ilahiyedeki zahir olarak makamatların ilmi değildir. Çünkü insanı kamil her bir salike bütün meratibi tahsil ettiriyor. Fakat ahadiyete gelince burasını hiç bir kimse telkin edemez. Ancaksın o mertebeyi Resulullah efendimiz telkin edebilir. Denilmektedir. Bazı dar görüşlüler, Resulullahın varısi benim mürşidi kamilimdir. Oda bana bu altı makamı telkin etti. Bende altı günde yaratıldım ve cenabı hakkın altı günde yarattım dediği, bu alemi biliyorum diyerek ilmi bir mütalada bulunuyor. Malesef aldanıyor. Efendisinin onun peygamberi ve varisi oluşu doğrudur. Fakat kişinin bu meratibi ilahiye sonunda kendisinin Muhammediyün olmasıyla manen ,bizzat makamı mahmut sahibi Resulullah efendimiz gelerek, o sır diye vasıflandırılan alemlerin esmasını bizzat kişinin kendinde,vehbi ilim olarak Muhammediliğinde muhammedin sırlarını göstermesidir. Yoksa kelam olarak söylemek değildir. Buda kişinin kesbi ilim sahibi olduğunu fakat vehbi ilim sahibi olmadığını gösterir. İşte cenabı hak evvela ademe değilde meleklere okuyun allemel esmayı diye emir buyurdu. Meleklerde bize öğretilmeyeni biz bilemeyiz. Dediler. Bilinmesi gerekli esmalar ilimden ibaret olsa idi,bütün melek durumunda olan ihvanlara o ilim öğretildi. Demekki o değildir. Pir hz. leri mısrı niyazinin divanını şerh ederken, bir hikaye anlatır. Zatın birisi rüyasında kendini, hz. İbrahim a.s. ile hz.adem a.s. ın kabirlerinin arasında görür. Kabirden bir nida gelerek, bu zata allemel esmayı oku der. Bu zatta 99 esmaül hüsnayı okur. Fakat, üç defa bu hitap oku diye tekrar eder. eksikmi okudum acaba diye,esmail hüsnayı her seferinde daha itinali okur. Fakat okunduğu halde, üç defa bu hitap olmadı diye tekrarlanır. Zürra ,tacir,haris isimlerini okumadın denir. İşte hak ticaret yaparmı, ziraat yaparmı sorusu gelir. Hakkın kudreti olmazsa hiç bir şey olmaz. Onun için hakikatı insaniye, Hz. Muhammed s.a.s.efendimizin ilmi zatiyesidir. Buna binaen, ademe sen oku diye hitap edildi. Oda hemen okuyuverdi. Çünkü zahir ve batın yönüyle bu allemel esmaya vakıftı. O halde adem sizin ulunuzdur, ona secde edin denildi. Melekler tereddütsüz secde ettiler, fakat iblis secde etmedi. Bu secdede yere kapanarak yapılan secde değil, tazim ve tabi olma secdesidir. cenabı hak iblise secde etmemesinin sebebini sorduğunda, ben ateşten yaratıldım ,adem ise topraktan yaratıldı. ben ondan yüceğim diyerek, ondaki hakkin hilafet sırrını göremediler. Yoksa her varlık hakkın varlığı ile vardır. Cenabı hak bütün varlıklarda,tavsilatı Muhammediyesiyle tecelli edip durmaktadır.bu tecelliler başka, Hilafet sırrını taşımak başka şeydir. Onun için de huzurdan kovulanlardan oldular. Muhiddini arabi hz.leri, iblis, efal ve sıfat kemalatına sahip olduğu halde onlara ayrı ayrı vücut vermesi nedeniyle,efal sıfattan sıfatta vücuttan tecelli ettiğini bilemediği için, ademin ayrı bir varlığı var zannı ile,ya rabbı, ben senden başkasına secde etmem.Bana ne emredersen yaparım ,fakat senden ayrı olan bu ademe secde etmemi emretme. Dedi. Halbuki ademin varlığı, cenabı hakkın varlığı olduğunu bilemedi. Demektedir. Günümüzdede, ademi ayrı,hakkı ayrı müteala edenler hem rablarının cahil bilgisiz olduğunu, hemde halife olarak yaratılan kişinin varlığını kendisine nisbet etmekten mütevellit daimi şirkte olduklarından haberleri yoktur. Cenabı hak böyle düşünenlere izan versin. Hidayet ihsan etsin. Cenabı hak her kime hilafet vermişse, ona sayısız hikmetler ihsan edecektir. Ayeti bizlere bizzat o halife mazharından kendisinin olduğu anlaşılmaktadır. Bilmek ve kabullenmek istemeyenler,helak olmuşlardır. Kuranı kerim in bakara suresi 247. De :musa a.s. dan sonra cenabı hak talut isminde birini kavmin başına patışah olarak gönderdi. Talut fakir ve toplumda nüfuslu bir kişi olmadığı için o toplum onu beyenmediler. Bile bile bunumu başımıza lider kabul edeceğiz dediler. Cenabı hakta lider olduğunun ispatı olarak,Musa ve Harun un amanet olarak bıraktığı levhaların sandukasının onda olması bunun delilidir dedi. rablarının bu ikazına bazıları inandı bazıları inanmadılar. İşte Musa a.s. 10 levha ile rabbından gelmişti. Bunun 7 levhasını ümmetine talim et. 8 ve diyerlerini öğretmeye kalkışırsan ümmeti onları kaldıramıyacakları için seni inkar ederler dedi. Oda bu insan vücudundaki 7 sıfatı subutiye sırlarını talim etti. Sanduka ise vücut sandukasıdır. Bu sırlara vakıf olan Talut a tabi olup inananlar, onunla birlikte yola çıktılar. Bir nehre geldiklerinde Talut şöyle dedi. Allah sizleri imtihan edecek. Kim bu nehirden içerse benden değildir,kim içmezse bendendir. Ancak eli ile alıp az bir miktar içenler müstesna demiştir.Askerlerin pek azı müstesna, çoğu kana kana içmişlerdir. İçenler güç ve kuvvetten düştükleri için, nehri geçememişler ve karşıdaki düşman olan Calutlada muharebe edememişlerdir. Az bir miktar asker, sudan içmemiş ve Allah sabredenlerle beraberdir diyerek, daha güçlü ve kuvvetli olarak, Caludun karşısına çıkmışlardır. İşte tabiyat suyu olan bu pozetif ilimden kana kana içip satırlardan öteye sadırlara geçemiyenler,nefsi emmare patışahı olan Caludun karşısına çıkmak gücünü kendilerinde bulamıyacaklardır. Nefis suyunu içmekle imtihanı kaybetmişlerdir. Az miktarda içip sabrederek Caludun ordularının karşısına çıkanların arasında Davut a.s. da vardı.Davut a.s. Caludun karşısına çıkarılıp onu malup edip onu öldürdü. Cenabı hakta ayeti kerimesinde:Davuda patışahlık ve peygamberlik ihsan ettik buyurmaktadır. Görüldüğü gibi,ister peygamberlerden sonra gelen halifelerde,isterse,insanı kamillerden sonra gelen halifelerde,hep inkar ve itirazlar devam edip gelmiştir. Aslında hepsi aynidir. Bizler bunları göz önünde bulundurarak kişilere nisbet etmeden, o Ahmet veya Mehmet mazharından halifenin cenabı hak olduğunun bilinçi ile ona tabi olalım. İnsanı aslıyemizi bularak itilaflarla daha burada cehennemimizi yaşamıyalım. Tam teslimiyet ve inançla mutluluk ve saadeti yakalayıp yaşama geçelim. Cenabı hak cümlemize bunu ihsan eylesin amin.

ALLAHA KUL OLMANIN VASIFLARI

Allaha kul olabilmek için kişilerde5 vasfın olması lazımdır.




1 - Sutanla muharebeye girmek


2 - Ganimet malını, beytül mala toplayıp vermek


3 - Gazilere ganimet malını taksim etmek


4 - Kafir (örtüçü) olmak


5 - Darul harpten çıkmaktır

Bir kişi evvela sultanla muharebeye nasıl girer:Sultanların yani mürşidi kamiller nefis ile muharebeye girecek saliklerine,fetva ile emir ve yasak ayetleri bildirerek cihadı ekber diye vasıflandırılan nefis muharebesine onları sokar.ve,.nefsimizde ve ufkumuzdaki ayetleri (Delilleri) fiillerin faili Allahtır diyerek başlar. Nefsinde ve ufkunda,yani kendinde ve kendisinden başka varlıklarda fail yani halk edici Allahtır. Diyesiye kadar nefisle muharebeye devam eder. İkinciside:ganimet mallarını yanı bütün sıfatlarından içraatını gösteren hayat sahibinin,ilim ,irade,duyan,gören ,kudret ve kelam sahibinin kendisinin olmadığını anlıyarak, beytül mal olan, mal sahibine ganimetlerin hepsini vermektir. Yanı bu sabıt sıfatların sahibinin kendisinin olmadığını anlayıp hakka vermektir. Üçünçüsü:ise ganimet mallarını gazilere taksim etmektir. Bir salik nefisle muharebeye girdi,mürşidi kamilinden,Vela havle vela kuvvete illa billahil azim.diyerek güç ve kuvvet sahibinin cenabı Allah olduğunu öğrendi. Ve bu talimatı alarak muharebeye girdi. burada Ganimet mallarını elde etti. Bu ganimet malları daha evvel nefsin iken şimdi onun elinden alınarak fiillerin faili ,ve fiillerin tecelli ettiği sıfatların mevsufunun sahibi olan cenabı Allaha verdi. Nefsin elinde iyilik ve kötülük yapabilecek ihtiyacini gören hiç bir ganimet malı kalmadı işte bu ganimet mallarını harpten salimen çıkan gazilere yani sıfat mazharlarına vücut ülkesinde taksim et. Bu mazharlardan daha evvel,emrinde olan ve ona hizmet eden bu ganimet malları şimdi Allaha hizmet etmesi için gazilere dağıt.çünkü bütün sıfatlar vücutta içraatını yapabilirlar. Vücudun vücudullah olduğu idrakı ile öz nefsinin rabbın olduğunun idrakına varmış olursun. Kul olmanın dördücü vasfı ise, kafir olmaktır. Kafir burada örtüçü demektir. Neyi örtüyor. Kafirlik iki türlüdür. 1- halkın kafiri 2- hakkın kafiridir. Burada örtücülük olan kafirlik ,halkı görmeyip yüzünü her nereye çevirirse çevirsin hakkın yüzünden başka hiç bir yüz görmemektir. Hakkın kafiri ise, hakkı görmeyip halkı görenlerdir. Demekki hakkı zuhura getirmek ve her yüzde onu görmek dördüncü vasfımız oluyor.beşinçi ise: darul harpten çıkmaktır. Yani vücut ülkesinde nefsin çırtlak seslerinin çıkmama halıdir. Bu vücut ülkesinde tek sahibinin sesini duymak,ve bütün sıfat olan ahaliden o tek olan ruhun tecellilerini gördüğümüzde darül harpten çıkmış oluruz. işte bu beş haslete sahip olduğumuzda kulluğumuzu elde etmiş oluruz. Kul demek köle demektir. Köleninde hiç bir şeyi olmadiği gibi kendi diye bildiği varlığı bile sahibinindir. Böyle hiç olan varlıkta ,yani kulda ,cenabı hak kemalatıyla tecelli eder. Kemalatıyla tecelli mazharlarınada Muhammed denir. İşte bizlerde kulluğum uzun idrakı ile Muhammedliğimizi görebilirsek,laiki ile Allaha kul olmuş oluruz. Yoksa kulluk herkezin bildiği gibi emir ve yasaklara güçümüzün yettiğince taklidi olarak uymak değildir. O avam için geçerli olabilir. Fakat hakikatta kul olmak için geçerli değildir.




                  KERAMET NEDİR

Keramet: Allahın velayet mertebesine yükselen kullarına ikram ve bağış olarak tecelli ettiği cenabı hakkın bir ihsanıdır. Kerametler iki türlüdür.


1 - Kerameti kevniye


2 - Kerameti ilmiye

kerameti kevniyede iki şekilde tecelli eder. Kulun kendi istek ve arzusu ile zuhura getirilen ,marifati ile insan üstü fiiller. 2- gerektiğinde cenabı hakkın bu veli kullarından insanların faydalanmaları için zuhurudur. Fakat günümüzde kerameti kevniyeye hiçmi hiç itibar kalmamıştır. Çünkü bir televizyon düğmesine basmakla dünyanın bütün yönlerini ekranda görebiliyoruz. Bir cep telefonu ile uydudan dünyanın diğer yönü ile konuşabiliyoruz. Bunlar günümüzde üstün marifet görüntüleri değilmidir. Artık bunları görmek güncel fiilleri görmek olduğu için,bir kişiden marifet tecellilerini görmek,şahışlarda ruhların uyanmasını meydana getirmiyor. Ayrıca kerameti kevniye bir fiilullah olayı olduğu için, o vakayı cenabı hakka değilde, kerameti gösteren kişiye isnat ettikleri için, açıktan büyük günah olan şirki yapıyorlar. yani şirk işlemiş oluyorlar. Onun için, tevhid ehli hiç bir zaman kerameti kevniyeye itibar etmez. İnkarda etmez. Çünkü tecellinin aslını bilmekte ve görmektedir. Yalnız kerameti ilmiye devri olduğu için bilhassa kerameti ilmiyeye itibar edilmelidir. Kerameti ilmiye:Kuranı kerimin ledün ilmi diye ifade ettiği sır ilmi ve esrar ilmidir. Bu kerameti ilmiyede iki bölümdür.




1 - Kesbi ilimle elde edilen kerameti ilmiye
2 - Vehbi ilimle elde edilen, cenabı hakkın ilhamlarıyla her an ayrı bir şanda tecellilerinin ilmi

Bir kişi mürşidi kamilin sohbetlerinden elde ettiği ilim,ve çeşitli kemalat sahiplerinden elde ettiği ilimle, çeşitli evliyaların kitablarından öğrendiği ilimlerin hepsi, bu irfaniyete sahip olmayanların yanında, üstün ilme sahip olduğunu gösterebilir. Fakat kendi kuyusundan daima taze su çıkaramadığı için,elbette bir gün, bu su bitince, ayni mevzuları tekrar etmeye başlıyacaktır. Dolayısıylada dinleyenlerde yenilik tecellileri olmadığı için bıkkınlık meydana getirecektir. Vehbi ilim kerametine sahip olanlar ;cenabı hakkın her an, ayrı, ayrı tecellilerine ayak uydurdukları için,gönül semalarından gelen ilhamlara tabi olduklarından, gönüllerde dirilik meydana getirirler. Dinleyenler, biraz daha anlatsada dinlesek diye mutluluk duyarlar. Onlarda ayet ve hadislerin gölgesinde, olayları ilhamları nisbetinde anlatırlar. İşte bunlar insanı kamildirler. İnsanları ancaksın bunlar irşad edebilir. Bir zeytin ağacı nasıl yaz ve kış yapraklarını döktüğü halde, sanki hiç yapraklarını dökmiyormuş gibi hep yeşildir. İşte bu kamillerde ilim ve keramet kemalatını hiç bir zaman yitirmezler. Kendilerine bir soru sorulduğu zaman ,belki o ana kadar duymadığı ,bilmediği bir soru ile karşılaşmiş olabilir. Fakat cenabı hak ondan tecelli edeceği ilhamlarla hem karşısındaki soru sahibini mutmain eder hemde kendi anlattığı ile o ilme vakıf olur. Çünkü o zamana kadar o sorulan ilmi kendisi bile bilmiyordu. İlhamı ile öğrenmiş oldu. Zira ilim kulun değil Allahındır. Bilende cenabı haktır. İşte bu kişiler ümmeti Muhammede faydalı olanlardır. Her nerede bunları bulursak onlardan mutlaka istifade etmeliyiz. Günümüzde itibar edilmesi gerekli kerameti ilmiye işte budur.



VAKİT NAMAZLARININ HİKMETLERİ VE SÜNNETLERİNİN SIRLARI

SABAH NAMAZI:

2 rekat sünnet ve 2 rekat farz olarak kılınınır. Bu namazı ilk defa Adem a.s. kıldı. Adem a.s. cennetten dünya yüzüne çıkınca dünyayı karanlık buldu. Sabah ortalık aydınlığa kavuşunca, şükrani olarak iki rekat namaz kıldı. Bunun bir rekatı,karanlıktan kurtulduğu için ,bir rekatıda aydınlığa çıktığı için iki rekat namaz kıldı. Adem a.s. ın kıldığı bu iki rekat namazın başına iki rekatta Resulullah efendimiz sünnet eklemiş. neden. çünkü sabah namazı, bütün namazların şahidi olarak kılınır. Bir kişi cehalet karanlığından kurtularak, fiillerin failinin Allah olduğunu, aydınlığa kavuşuncada, fiil şirkinden kurtulması ile iki rekat namaz kılmış olacaktır. İşte Resulullaha tabi olmak, Allaha tabi olmaktır. Ayeti kerimesi gereğince, evvela mürşidi kamile tabi olmamızı,ondan sonra, ondan öğrenip bizzat şuhut ve içraata geçmemiz için, Resulullaha veya mürşidi kamile uymamızı remzetmektedir. Bir kişi mürşidi kamile gelip daimi zikirle uyanırsa, onlar sabah namazına hazır olmuşlardır. İşte mürşidden aldiğı ilimle fiillerin failinin kendileri olmadığını ,failin Allah olduğunu bildiklerinde, iki rekatlık sünnet zevkini tatmışlardır. Artık onlar iki rekatlık farz olan sabah namazını daimi huzurda olmak suretiyle ifa ederler. Hasan fehmi hz.leri:




Sabah namazına hazır olanlar


Onlardır efali hakka verenlar


Fail haktır diye huzur ederler

Buyurarak bir mürşidi kamilden evvela zikirle uyanıp hazır olmamızı, sonrada fiillerin failinin hak olduğunu öğrenip yaşamda huzura geçmemiz suretiyle sabah namazının sırrını bizlere bildirmiş oluyor. Şu halde 2 rekat sünnet, mürşide tabi olmamızı,yani fenayı efalin idrakı,ve diğer 2 rekat farzda, adem olanların fiillerinin failinin hak olduğu huzuru ile tecelliyi efalin yaşama halı olduğu anlaşılmış oluyor.




ÖGLE NAMAZI :

 
Evvela öğle namazını 4 rekat olarak İbrahim a.s.şükrani olarak kılmıştır. Buna Resulullah efendimizde 4 rekat başında, ve 2 rekat sonunda sünnet ekliyerek bizlerede kılmamızı emretmişlerdır. İbrahim a.s. 4 türlü beladan kurtulduğu için 4 rekat öğle namazını şükrani olarak kıldı. Bu belalar nelerdi. Duymamız,görmemiz, konuşmamız ve kuvvetimizdir. Bunları kendimize nisbet ettiğimizde, manevi alemimizde, bize o kadar şirk belaları getirirki;tarif edemem. İşte İbrahim a.s. bunların hakkın olduğunu idrak ederek, duyanın, görenin,konuşan ve kudretin hakkın olduğunu zevk edince, şükrani olarak 4 rekat namaz kıldı. Resulullah efendimiz bu namazın başında 4 rekat sünnet ve sonunda da 2 rekat sünnet kılmakla bizlere neyi öğretmek istemektedir. Fehmi hz.leri ilahisinde buyurdukları gibi:




Öğle namazını kılan müminler


Her sıfatı hakka nisbet ederler


Her nazar mevsufu şuhud ederler

Bir kişi evvela sıfatların mevsufunun hakkın olduğunu bilmeden,her nazar sabit sıfatlar olan mevsufu şuhud edemez. İşte bu sıfatların kendisinin olmadığını, hakkın olduğunu öğrenmesi önce kılınan 4 rekat sünnettir. Çünkü bu sıfatların hakka ait olduğunu, kişi mürşidi kamilden öğrenmektedir. Onun için evvela bu sıfatların hakka ait olduğunu kamilimizden ilmel yakınlık derecesinde öğrenmemiz sünnet olmuş oluyor. Her nazar mevsufu şuhud etmek ise yaşama geçirmektirki,oda cenabı hakkın tecellisi olduğu için bizlere farz oluyor. Şunu iyi anlamamız lazımdırki;kamilden öğrendiğimiz ilmel yakınlık derecesindeki nisbiyetlerimizin fena edilmesi sünnet,hakkın bizlerin mazharından tecellisi ise tecelli eden hak olduğu için farz olmuş oluyor. Peygamber ve evliyaların kendi varlıkları olmadığı içinde, onlara şükrani kılmışlardır diyoruz. Sonundaki iki rekat sünnet ise;bu idrak ve zevkle enfus ve afakta ki tecellileriyle şükrani olarak cenabı hakka şükrünü ifa etmek içindir. Cenabı hak vahdet ve kesret tecellilerini gösterendir. Bu sünnetler müekkede sünnetlerdendir. Müekkede sünnet demek; peygamberimiz çok zaman kılmış zaman zaman kılmamış ve bizlerinde uygulamasını istediği sünnetlerdendir. Bunlar; Sabah namazının sünneti, Öğle namazının ilk ve son sünnetleri,Akşam ve yassı namazının son sünnetleri dir. Birde gayri müekkede sünnetler vardırki: onlarada Resulullah efendimiz çok zaman kılmamiş,fakat zaman zaman kılmış ikindi ve yassı namazların farzından evvel kılınan sünnetlerdır.




İKİNDİ NAMAZI :

İkindi namazını ilk defa Yunus a.s. kılmıştır. Balığın karnında 40 gün kaldıktan sonra, bir ikindi vaktinde, balığın karnından sahile çıkınca, şükrani olarak 4 rekat ikindi namazı kıldı. 4 rekatta, evvelinde Resulullah efendimiz gayri müekkede olan 4 rekat sünnet kıldı.




İkindi namazını cemaatla kıl


Vücud vücudullah gayri yoktur bil


Cümle alem fani haktır baki bil

Buyurulmuştur.


İşte bir salikte efalin sıfattan,sıfatında vücuttan tecelli ettiğini zevk ettiğinde, artık gönül mescidine girmiştir. Gönül mescidine giren bir kişi ruhunu imam, bütün sıfatlarını cemaat yaparak yüzünü Allahın semme vecullahına dönerek namaz kılar. Çünkü fiil sıfattan tecelli etmekte,vücutta vücudullah yani hakkın vücudu olması idrakı ile, gayrinin olmadığını bilip yaşama halidir. Neden Yunus a.s. balığın karnından çıkınca, 4 rekat namaz kılmışta, 5-7 rekat kılmamıştır. İşte, insanda 4 anasırıye unsuruye vardır. 1-toprak 2-su 3-hava 4-ateş.bunlar vücutla ilgilidir. Bir salikte, Yunus gibi yunus balığı olan mürşidi kamilin tahsilinde 40 gün kalır,bu tahsilin sonunda beni zalimlerden eyleme diyerek dua eder, ve duası kabul olursa, 4 nisbiyetten kurtulur,.ve şükrani olarak 4 nisbiyetten kurtulduğu için, 4 rekat namaz kılar.ve hakkın bütün tecellilerini, hakkın 4 anasırı olarak zevk eder.Resulullah efendimiz evvelinde 4 rekat sünnet eklemesinin hikmeti ise: evvela bu nisbiyetlerden kurtulmak ve öğrenmektir. Cümle alemin fani olduğunu bilmek sünnettir. Cümle alemin bakiliğini zevk edip yaşamak ise farzdır. Bunu uygulama mazharları ise şükrani olarak ifa ederler. Farzdan evvel kılınan sünnet, neye gayri müekkededir diye soracak olursanız:güneş doğarken evvela bir kızarıklık zuhur eder. Ondan sonra güneş her tarafı aydınlatır. Aynen onun gibi, bazı kişilerde hakikat güneşi ağırdan geldiği için kızarıklıkla gelir. Onlar gayri müekkede sünnet kılmalıdırlar. Bazılarında ise, hakikat güneşi kızarıklık olmadan tecelli eder. Onlar bu gayri müekkede sünneti çok zaman iptal etmiş olurlar. İşte bu idraka binaen gayri müekkede denmiştir.




AKŞAM NAMAZI :

Bu namazı ilk defa İsa a.s. kılmıştır. Hiristiyanlar Allah, Meryem,İsa üçlemesi yapıyorlardı. Halbuki, bu üçleme varlık şirki idi. Bu şirkten kurtulduğu için, İsa a.s. üç rekat namaz kıldı.




Akşam namazını imamla kılan


Onlardır Allahı hem zahir gören


Hak söyler enel hak kulun dilinden

Buyurulmuştur.


Akşam namazını imamla kılabilmemiz için efalin,sıfatın,ve vücudun görüntüsünün, Ruhumuzun bir zuhuru olduğunu ,bütün sıfat ve azalarımız imam olan Ruha tabi olduklarını bilmektir. Artık her sıfattan kendisini ilan edeni gördükleri için hakkıda zahir görmüş olurlar. Her varlık bizlere, hakkım deyip durmaktadırlar. Onun için ayeti kerimede doğu batı Allahındır.yüzünüzü nereye çevirirseniz Allahın yüzü oradadır. ayeti bize bunu ikaz etmektedir. Dolayısıyla bir salikte, fenafillah olması nedeniyle, hak zahir olduğunda konuşanın,duyan ve görenin hak olduğunu bilir. Bilmek ise görmenin aynisidir. Böylece kendi mazharından cenabı hakkın efal zuhuru,sıfat zuhuru, zat zuhuru için üç rekat namaz kılar. Namaz hakla beraber olmaktır. Yani kul olan mazhardan cenabı hakkın zuhura gelmesi demektir. Ayrıca Resulullah efendimiz iki rekat şükrani olarak sünnet kılmışlardır. Çünkü bu saydığımız tecelliler, iki yerde zuhur eder. Ya vahdette veya kesrettedir. Onun için sonunda iki rekatta sünnet kılınmaktadır.




Yüklə 389,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin