Seçİm biLDİrgesi



Yüklə 180,12 Kb.
səhifə2/3
tarix30.04.2018
ölçüsü180,12 Kb.
#49637
1   2   3

DİN VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ; herkesin dini inançlarını ve dünya görüşü çerçevesinde sosyal hayatını özgürce yaşamasının önündeki her türlü engel kaldırılacaktır. Bu çerçevede başörtüsüne konulan fiili ve idari bütün yasaklara son verilecek, bu nedenle mağdur olmuş herkesin mağduriyeti giderilecektir.

  • DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI KALDIRILACAK, bunun yerine özerk bölge meclislerine bağlı ‘inanç özgürlüğü kurulları’ kurulacaktır. Vatandaşların her türlü ibadetlerini özgürce yapmalarını (veya yapmamalarını) gözetmek bu kurulların temel görevi olacaktır.

  • CEMEVLERİ ibadethane statüsüne kavuşturulacak, zorunlu din dersleri yerine dinler tarihi ve din bilgisi dersleri seçmeli olarak müfredata konulacaktır.

  • DOKUNULMAZLIKLAR kaldırılarak, milletvekili, bürokrat, hakim-savcı vb. kesimlerin ayrıcalığına son verilecektir. Sadece ifade özgürlüğü çerçevesinde kürsü dokunulmazlığı korunacaktır.

  • DİNİ VE ETNİK AZINLIKLARA eşit yurttaşlık hakkı hem anayasal, hem yasal hem de pratik düzeyde sağlanacaktır. Dini inancından ve etnik kimliğinden dolayı kamu yönetiminden uzak tutulan bütün yurttaşlarımıza temsil hakkı ile birlikte yönetime katılma güvencesi ve kotası verilecektir. Bu alandaki her türlü ayrımcı ve küçük düşürücü uygulamaya derhal son verilecektir.



      1. EKONOMİ, EĞİTİM VE SAĞLIK

    Gelir dağılımında adalet,

    Yoksulluğa karşı sadaka değil; insanca geçinme ve sosyal güvence,

    İşsizliğe karşı insanca çalışma,

    Herkese eşit parasız sağlık ve sosyal güvence hakkı!

    KÜRESELLEŞME VE DEVLETİN ROLÜNDE DEĞİŞİM

    Kapitalizmin insan ve toplum hayatında belirleyici ilkesi piyasa şartları, dizginsiz kar hırsı ve kuralsız rekabettir. Kapitalistin doymak bilmeyen kar tutkusu kapitalizmi, sınırları aşarak dünya ölçüsünde yayılmaya ve özellikle yoksul ülkelerin doğal kaynaklarını yağmalamaya sürüklemiştir. Kapitalizmin yeni liberal doğrultudaki küreselleşmesi, devletlerin işlevini ve biçimini bu sürecin gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırırken, kamu yönetimi ve kamu personel rejimi de aynı doğrultuda değişime uğramaktadır.

    “Küreselleşen dünyaya ayak uydurma” sloganıyla açıklanan bu süreç, aslında özü itibariyle spekülatif niteliklere dayanan ve reel yatırımlardan ziyade, rantiye tipi girişimleri besleyen ve ekonomiyi bir kumarhane kapitalizmine dönüştüren bir ideolojinin egemenliğine yol açmıştır. Ekonominin durumu sadece İstanbul Borsası’nın yapay iniş çıkışlarıyla ele alınmakta; işsizlik, yoksulluk, yatırım ve büyüme gibi reel sorunlar, borsanın zaman zaman sabun köpüğü gibi yükselen spekülatif kazançların yarattığı havayla gizlenmeye çalışılmaktadır.

    Dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmelerin doğrudan etkisi altında olan Türkiye, 1980’li yıllardan itibaren ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Sermayenin küreselleşmesi sürecinin getirdiği yapısal dönüşümler, üretim süreçlerinde ciddi değişimler yaratırken; yoksul halk kesimlerini, emekçilerin kazanılmış haklarını budamaya ve emek örgütlerini olumsuz etkilemeye devam ediyor.

    Özelleştirmeler, güvencesiz ve sigortasız çalıştırma, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, kazanılmış işçi haklarının tırpanlanması, 4/C uygulamaları artan bir hızla yaygınlaşıyor. AKP hükümetinin hazırladığı, CHP’nin de hiç muhalefet etmediği Torba Yasası, işçi ve emekçilere “esneklik” uygulamalarının dayatıldığı yeni bir örnek olmuştur.

    Eğitimin, sağlığın ve Sosyal Güvenliğin özelleştirilmesi girişimi bu alandaki kamu emekçilerinin istihdamını olumsuz etkilemektedir. Bugün Türkiye’deki gerçek öğretmen açığı açıklanan rakamların çok üzerindedir ve mevcut öğretmen açıkları güvencesiz olarak istihdam edilen ücretli ya da vekil öğretmenler üzerinden kapatılmaya çalışılmaktadır. 327 bin öğretmen adayı işsiz ve 2009 yılında eğitim fakültelerinden mezun öğretmen sayısı 44 bin iken, KPSS ye müracaat eden öğretmen adayı sayısı 244 bine ulaşmıştır.



    TEKELLEŞMEYE KARŞI KATILIMCI TOPLUM EKONOMİSİ

    Yönetimde katılımcılık, paylaşımda adalet!

    Mevcut ekonomi politikaları, mülkiyet ve kar elde etme olgusunu esas alarak küçük bir azınlığın çıkarına genel toplum yararını hiçe saymakta, kontrolsüz sanayileşme ile ekolojik dengeyi bozmakta; çalışanları üretim sürecinin karar mekanizmalarından dışlayarak sömürüyü derinleştirmektedir.

    Ülkemiz kaynakları, işsizlik ve yoksulluğun olmadığı, bir bütün toplumun refah içinde yaşamasına fazlasıyla yetmektedir. Ancak gelir adil dağılmadığından küçük bir azınlık sürekli zenginleşirken, büyük çoğunluk hızla yoksullaşmakta; temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma sürüklenmektedir. Bu adaletsizliği kabul etmek mümkün değildir.

    Bu durumu aşmak için tekelleşmeye, yolsuzluğa, haksız ve gayri meşru kazanca son vermeyi; gelirlerin eşit ve adil dağılımını, tam istihdamı, temel bir hak olan çalışma hakkının ayrımsız herkese sağlanmasını temel öncelik olarak görüyoruz.

    İttifakımız; ekonomide demokratik, adil ve ekolojik yaklaşımla sürdürülebilir bir kalkınmayı, kamunun, temel ekonomik ve altyapı çalışmaları için kalkınma planları hazırlayıp uygulamasını, sosyal ve ekonomik işleyişte toplumsal örgütlenmelerin geliştirici ve denetleyici rol oynayacak katılımcı bir yaklaşımı savunmaktadır.

    Katılımcı ekonomi anlayışımız; ister kamu, ister yerli ve ister yabancı sermaye olsun, yatırımlarda öncelikle yurttaşların temel hak ve ihtiyaçlarına hizmet etmesini, ekolojik olmasını ve doğayla uyumu esas alır.

    İttifakımız, bu hak ve ihtiyaçları; beslenme, giyinme barınma, kaliteli sağlık ve eğitim gibi temel toplumsal haklar; iş, adil ücret, sendika ve güvenlik standartları gibi temel çalışma ve yaşama haklarının öncelikle gözetilmesi ve güvence altına alınması olarak görmektedir.

    Yine havanın, suyun, ormanların, balıkların, yabanıl yaşamın ve yenilenebilir olmayan kaynakların korunması gibi çevre hakları, cinsler arası eşitlik ve halkların kimliğinin, değerlerinin vb. temel kültürel yapıların korunmasını da yatırım sürçlerinde gözetilmesi gereken temel öncelikler arasında görmektedir. Buna uygun davranmayan hiçbir yatırıma izin verilmeyecektir.

    Bu temelde katılımcı ekonomi anlayışımız;


    • Her şeyi, kar amaçlı piyasanın insafına bırakan anlayışa karşı, ekonominin hukuki ve ahlaki bir temele kavuşturulması,

    • Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve barınma gibi temel toplumsal hizmetlere, ulaşım, enerji gibi alt yapı alanlarına öncelik verilerek daha fazla kaynak aktarılması,

    • Bölgeler arası eşitsizliğin giderilmesi,

    • Ekolojik dengenin korunması ve ekolojik yaklaşımı esas alan uygulamaların geliştirilmesi,

    • Kadınların ekonomik ve sosyal statülerinin geliştirilmesi,

    • Sivil toplum yapılarının ekonomide yönetim ve denetim rollerinin geliştirmesine dayanmaktadır.

    Bunun için;

    • Ekonomi yönetimini hükümetin dışında meslek grupları ve sivil toplum örgütleri aracılığı ile üreticilerin, tüketicilerin ve çalışanların yönetime katılmasını ve denetlemesini sağlayacak mekanizmalar Merkezi, Bölgesel ve Yerel düzeyde oluşturulacak,

    • Siyasal ve ekonomik demokrasi temelinde sanayileşmenin, tarımın, hayvancılığın, bilim ve teknolojinin toplumun genel çıkarlarına göre geliştirilmesi için çalışanların da emeği karşılığında iştirak ettiği çok ortaklı modern demokratik işletmeler ve kooperatifler aracılığı ile toplumun ekonomik yaşama katılımı hedeflenecek,

    • Kalkınma projeleri Yerel ve Bölgesel Yönetimler ve Sivil Toplum Örgütlerinin katılımı ile oluşturulacak, bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde belli yatırımların yoğunlaştırıldığı Bölgesel Kalkınma Merkezleri kurulacak, geri bırakılmış bölgelere aktarılmak üzere Merkezi Kalkınma Fonu oluşturulacaktır.

    ADALETSİZ VERGİ SİSTEMİNE SON VERİLECEK

    Bu güne kadar iş başına gelen hükümetler adil ve yaygın bir vergi sistemi geliştirmeyerek, ücretliler gelirleriyle orantısız bir şekilde vergi yükü altına sokulurken; sermaye hep kollandı. Ücretliler GSMH içindeki paylarının iki kat fazlası vergi ödemektedir. Yine vergi sitemi, en adaletsiz vergi olan dolaylı vergilere dayandırıldı. Sermaye kesimi ise olması gerekenin çok altında bir vergilendirmeye tabidir. Toplanan vergilerin ekseriyeti borç ve faiz ödemelerine, silahlanmaya ve cari transferler adı altında siyasi istismarcılık yolunda amaç dışı kullanıldığından topluma hizmet olarak geri dönmemektedir.

    Bu çerçevede;


    • Bütçenin oluşturulması ve her türlü harcama, örgütlü yapıların katılımı ile toplumun denetimine açılacak, istihdam yaratacak yatırımlara daha fazla pay ayrılacak,

    • Silahlanma ve savunma harcamalarına ayrılan pay azaltılarak eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi yaşamsal alanlara daha fazla pay ayrılacak,

    • Vergilendirilmesi gerekirken, yüksek faizli geri ödemeli borç alınan sermaye kesimi hak ettiği oranda vergilendirilecek, vergi yükü çalışanların sırtından alınarak adil bir vergi dağılımı yapılacak,

    • Temel gıda, eğitim ve sağlık alanında vergi uygulaması kaldırılacak,

    • Lüks tüketim tanımı yeniden yapılacak, ÖTV bu tanımlamaya göre yeniden yapılacak,

    • Kayıt dışı ekonomi ile etkin bir şekilde mücadele edilecek,

    • Asgari ücret vergi dışı bırakılarak diğer tüm kazançlar vergilendirilecek,

    GELİR DAĞILIMINDA EŞİTSİZLİĞE SON VERİLECEK

    Türkiye’nin iktisadi kaynakları ile vatandaşlarına sağladığı refah arasındaki uçurum, ancak kalıcı eşitsizliklere karşı kapsamlı bir mücadelenin başlatılması ile kapatılabilir.

    Bunun için;


    • Tüm eşitsizliklerin, dönüştürücü sosyal politikalar, demokratik kurumlar ve özgürleştirici yasalar yoluyla ortadan kaldırılması sağlanacak,

    • Eşit vatandaşlık hakkı, ayrımsız tüm yurttaşların sahip olması gereken ve pratikte gerçekleştirilmesi gereken bir haktır. Bu temelde gelir dağılımı, istihdam, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında da vatandaşların eşit haklara sahip olması sağlanacak ve bu hakların kullanımında gerekli imkânlar yaratılacak, yaşanmakta olan çok yönlü mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

    İşsizlik kader değildir, çözümü mümkündür.

    Türkiye’de yüksek düzeyde seyreden ve önlenemeyen işsizlik sorununda, ortaya çıkan sonuçlarda son 30 yılda yaşanan savaşın etkisi büyüktür. Boşaltılan binlerce köy, topraklarından sürülen milyonlarca insan; bu insanların temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığın çökertilmesi için bilinçli olarak uygulanan ekonomik ve siyasi politikalar kaçınılmaz olan sonucu doğurdu.

    Türkiye gibi bir tarım ülkesinde, işsizliği önlemenin en etkin yolu, neredeyse bitirilen ve uluslar arası tekellere peşkeş çekilen tarıma öncelik tanıyan bir yaklaşımın geliştirilmesidir. Sorunun, bu sistem ile ve merkezi yönetimler tarafından çözülemeyeceği, bugüne kadarki uygulamalarla fazlasıyla açığa çıktı.

    İşsizliği önlemek için yapılması gereken şey, öncelikle katılımcı demokrasiyi her alanda esas alan Özerk Bölgesel Yönetimlerin oluşturulmasıdır.

    Bölgesel yönetimler eliyle;



    • Bölge yönetimleri eliyle özellikle et ve süt ürünleri, arıcılık, hayvancılık yanında; buğday, fındık, çay, üzüm, zeytin gibi tarımsal ürünlere yönelik özel havzalar oluşturulacak, tarımın geliştirilmesine öncelik verilecek, çalışanlar güvenceli istihdam koşullarına kavuşturulacak. Uygulanacak yüksek kotalarla ithalat önlenerek, yerli üretim teşvik edilerek desteklenecek,

    • Boşaltılan köylerin merkezi hükümetin kaynak aktarması sureti ile günümüz gerçeklerine uygun yeniden inşa edilmesi sağlanacak, tersinden göç, teşvik edilerek, desteklenecek,

    • Üretim, tüketim ve kalkınmayı içerecek şekilde entegre kooperatifçilik sistemine dayalı bölgesel kalkınma planları oluşturularak, özellikle kooperatifler eliyle yapılacak yatırım ve istihdam sağlayıcı çalışmalar teşvik edilerek desteklenecek,

    • Özelleştirmelere son verilecek, kamu eliyle yatırım ve istihdam politikalarına ağırlık verilecek, çalışma süreleri aşağı çekilerek daha fazla istihdam olanakları yaratılacak. Taşeron işçiliği adı altında sürdürülen emek sömürüne son verilecek.

    ÇALIŞANLARIN YOKSULLUĞUNA SON VERİLECEK

    Gelir, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerinin tek aracıdır. Gelir dağılımında yaşanan eşitsizlik, başta temel ihtiyaç alanları olmak üzere insanlar arsında uçurumlar neden olmaktadır. İttifakımızın tüm bu sorunların aşılması yönünde öncelikli hedefi;



    • Asgari ücret ve emekli aylıkları, yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesi, vergi dışı tutulması,

    • Günlük ve haftalık çalışma süreleri azaltılıp; ücretler düşürülmeksizin haftalık çalışma süresinin 35 saat olarak belirlenmesi,

    • Esnek, kuralsız çalıştırma biçimlerine, taşeronlaştırmaya olanak sağlayan yasal düzenlemeler ortadan kaldırılması,

    • Çocuk işçiliğine, çocuk emeğinin sömürüsüne son verilmesi,

    • Kayıt dışı istihdamın, kayıt altına alınması olacaktır.

    • Emek ve Özgürlük Bloğu, İş Yasası, Sendikalar Yasası ve Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Yasası’nı, işçi sınıfına bütün tarihsel kazanımlarını ve haklarını iade edecek biçimde yeniden düzenleyecektir. Lokavt bir hak olmaktan çıkarılacaktır.

    ÇALIŞMA YAŞAMINDA HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞA SON VERİLECEK

    • Çalışma yaşamına katılımda başata cinsiyet olmak üzere dil, din, etnisite ve cinsel yönelimlerinden dolayı dezavantajlı durumda olan yurttaşlarımıza pozitif ayrımcılık yapılacak,

    • Cinsiyet farklarından dolayı yaşanan ücret farklılaşmasının önlenmesi için yasal tedbirler alınacak, eşit işe eşit ücret uygulaması hayata geçirilecek,

    • Kayıt dışı ekonomi ve kaçak işçilikle mücadele temel politika haline getirilecek; kayıt dışı çalışmanın önlenmesi için caydırıcı ve uygulanabilir tedbirler alınacak,

    • İşsizlik sigortasından yararlanma koşulları çalışanlar lehine yeniden düzenlenecek, işsizlik ödeneği yeterli bir seviyeye çıkarılacak,

    • Kamu emekçilerinin ücretleri ve diğer bütün çalışma koşulları, toplu sözleşmelerle belirlenecek. Kamuda birçok işkolunda yürütülen sözleşmeli personel uygulaması kaldırılarak çalışanlar kadrolu hale getirilecek, iş güvencesinden ve sosyal haklardan yararlandırılacak, iş güvencesi kapsamını daraltan düzenlemelere son verilecek,

    EĞİTİM TEMEL VE HER KADEMESİ ÜCRETSİZ BİR KAMU HİZMETİ HALİNE GETİRİLECEKTİR.

    • Eğitim hizmetleri özerk bilge meclislerine bağlı olarak yürütülecektir.

    • Bütçeden eğitime ayrılan pay arttırılacak, bütün okullara yeterli ödenek ayrılacaktır

    • Eğitimin özelleştirilmesine yönelik uygulamalardan vazgeçilecektir

    • İkili eğitimden tekli eğitime geçilecek, sınıf mevcutları en fazla 24 öğrencili olacaktır.

    • Eğitim emekçilerinin aldıkları tazminatlara ilişkin oranlar en az yüzde elli arttırılacak; hizmetli ve memurlara, yaptıkları islerin niteliği göz önünde bulundurularak, ek özel hizmet tazminatı ödenecektir.

    • Üniversitelerde, basta araştırma görevlileri olmak üzere, is güvencesinden yoksun olarak çalışan tüm üniversite çalışanları kadroya alınacaktır.

    • Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından derhal vazgeçilecek, sözleşmeli çalışan öğretmenlere kadro verilecektir.

    • Eğitimde kadrolaşma değil, demokratik yönetim anlayışı benimsenecektir

    • Eğitime hazırlık ödeneği tüm eğitim ve bilim emekçilerine ödenecektir

    HERKESE EŞİT PARASIZ SOSYAL GÜVENCE

    Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku olarak sosyal korumanın kapsamının genişletilmesi için, sosyal devletin temel görevlerinden olan sosyal harcamalara daha fazla pay ayrılması gerektiğini savunuyoruz. Toplumdaki hiçbir bireyin belirli bir gelir seviyesi altına düşmemesini garanti edecek, geliri, asgari gelir seviyesinin altında kalanları bütçeden aktarılacak kaynakla destekleyecek düzenlemeler gerçekleştirecektir.



    • Gelir düzeyi düşük aileler sosyal yardımlarla desteklenecek, kimsesizler koruma ve güvence altına alınacak,

    • Sokak çocukları ve kimsesiz çocuklar her türlü istismara açık biçimde, madde bağımlılığına yakalanarak yaşamları kötü koşullarda sürdürmektedirler. İttifakımız bu çocuklar için barınma, eğitim, rehberlik ve sağlık hizmetlerini alabilecekleri merkezler oluşturacak,

    • Özel bakım gerektiren yaşlılık ve hastalık halleri sosyal sigorta kapsamına alınacak,

    • Kaçak istihdamla etkin mücadele edilecek, tüm çalışanların sosyal güvenlik kapsamına alınması için caydırıcı tedbirler alınacak,

    • İşsizlik sigortası yaygınlaştırılacak ve işsiz ve güvencesizlere yeterli düzeyde yardım yapılacak,

    • Sağlık hizmetlerinin kamu tarafından ücretsiz verilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan halk sağlığı politikalarının uygulanması temel öncelik olarak ele alınacak,

    • Sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinde iller ve bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldırmak, hizmetlerin yerelleşmesi ile mümkün olacaktır. Bu çerçevede sağlık hizmetleri, oluşacak Özerk Bölgesel Yönetimlere devredilecek, yurttaşların erişimini kolaylaştıracak tedbirlerin alınması sağlanacak, sağlık hizmetlerinde herkesin kendi anadilinde hizmet alması sağlanacak,

    • Yeşil kart uygulamasına son verilecek. Her yurttaşın sağlık hizmetinden ücretsiz ve eşit bir şekilde yararlanması garanti altına alınacak,

    • Sosyal güvenlik hizmetlerinin herkesi ve tüm riskleri kapsaması sağlanacak,

    • Bölgeler arası eşitsizliklerin giderilmesi hedeflenecek,

    • AKP’nin “vatandaşlık hakkı” anlayışını bir yana bırakarak tamamen bir sadaka kurumu şeklinde ele aldığı sosyal yardımlaşma ve dayanışma genel müdürlüğü (SYDGM) yeniden yapılandırılacaktır. Bu temelde alan çalışmaları ile yoksulluk haritası çıkartılacak, elde edilecek veriler esas alınarak kategorik yoksulluk tanımları temelinde, devletin sosyal görevleri kapsamında tamamen hak temelli hizmet vermesi sağlanarak, ihtiyaç sahibi gençleri ve çalışan yoksulları da içerecek bir niteliğe kavuşturulacak,

    • Kamusal sosyal destekleme kurumları, AKP tarafından partizanca bir şekilde toplumu siyasi olarak yönlendirmenin araçlarına dönüştürüldü. Bu duruma son verilerek yansız bir şekilde destek sunması sağlanacak, sadaka kurumunu çağrıştıran ismi sosyal destekleme ve dayanışma genel müdürlüğü olarak değiştirilecektir.

    TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ’NÜN BİTİRİLMESİNE İZİN VERİLMEYECEK!

    İttifak olarak ülkenin tarım gelirlerini ve ihracatı arttırmak, ekolojik bir yaklaşımla sürdürülebilir kalkınmayla kentlere yaşanan göçü önlemek, tarımsal sanayi ürünlerinin ihtiyaç sorununu çözmek, girdi maliyetlerini kontrol altında tutacak mekanizmalar oluşturmak, toprak mülkiyeti dağılımındaki adaletsizliği giderecek köklü bir toprak reformu yapmak, mayınlı arazileri temizleyerek topraksız köylüye devretmek, gübre, enerji ve akaryakıtta üreticileri destekleyecek tedbirler almayı tarımın geliştirilmesinde temel öncelikler olarak görmekteyiz. Bunun için;



    • Kooperatifleşme esas alınacak, kooperatiflerin konfederal bir yapı içinde tamamen özerk bir yapıya kavuşmaları için yasal düzenlemeler yapılacak, maddi yönden çok güçlü kurumlar haline gelmesi sağlanacak; her türden siyasi müdahale ve yönlendirmeye karşı etkin tedbirler alınacak. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin tarım ürünleri piyasalarının düzenlenmesinde etkin olabilmeleri için tedbirler alınarak, günümüz gerçeklerine uygun yeni düzenlemelere gidilecek; tarımsal kalkınmada, kooperatiflere belirleyici düzeyde rol biçilecektir.

    • Kooperatifler uluslararası kooperatifçilik ilkeleri ve değerlerine uygun bir yapıya kavuşturulacak, bunun için kooperatifçilik yasaları Avrupa birliği normları ve kooperatifçilik ilkeleriyle uyumlu olacak hale getirilecek ve siyasi istismar ve müdahalelere son verilecektir.

    • Boşaltılan köylerin isteğe bağlı olarak ve köylülerin arzusu doğrultusunda yeniden inşası sağlanarak bu bölgelerde atıl durumda olan tarım arazileri faaliyete geçirilecektir. Bu köylülere, uğradıkları zararlar hiçbir zorluk çıkarılmadan ödenecek, köye dönüş ve tarım, hayvancılık için hibe yardımlarda bulunulacaktır.

    • Birliklerin tasfiyesine yol açacak ilk işleme tesislerinin dışındaki fabrikaların anonim şirket haline getirilmesi ve birliklere mali yardım yapılmaması gibi kooperatifçilik aleyhindeki hükümler ortadan kaldırılacak. Devlet desteği; üretici ortaklara, birim kooperatiflere ve birliklere teknik bilgi ve proje desteği, uygun koşullu kredi sağlama üzerine kurulacak,

    • Çiftçi ve besicilerin ürünlerinin işlenmesinde ve satışında kooperatifleşme çalışmalarına öncelik verilecek, üreticiden tüketiciye doğrudan ulaşma esas alınacak; hayvan ıslahı için ithalat değil ziraat fakülteleri ile işbirliği yapılacak, sektöre müdahale edebilecek şekilde Et ve Balık Kurumu yeniden yapılandırılacak,

    • Veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve yem ile hayvan ıslahına yönelik düzenlemeler yapılarak hayata geçirilecek,

    • Doğu bölgelerindeki tarım işletmeleri sürekli göç vermektedir. Çünkü buradaki çiftçilerin gelir düzeyleri oldukça düşük olduğundan geçimlik tarım dahi yapamamakta olup topraksız ya da az topraklı köylüler büyük şehirlere göç etmektedirler. Bu bölgelerde iklim koşullarından dolayı küçük ve büyükbaş hayvancılık teşvik edilecek, sadece bu bölgeye yönelik hayvancılık projeleri desteklenecek. Boşaltılan köylerin yeniden imarı sağlanacak, geri dönüşler teşvik edilerek günümüz gerçeklerine uygun yatırımlarla kalkınması sağlanacak,

    • İç Anadolu Bölgesinde baklagillerde üretim geliştirilmesi teşvik edilecek; üretim maliyetlerinin nitelikli tohum kullanımı, uygun bakım ve gübreleme ile düşürülmesi sağlanacak. Türkiye bir dönem baklagillerde 300–350 milyon Dolarlık ihracat gelirine sahip olmuşken bu rakam günümüzde 70–80 milyon Dolara gerilemiş hatta 50-60 milyon Dolarlık da ithalat yapılmaktadır. Üretimin arttırılmasına paralel olarak, ithalatın önlenmesi hedeflenecek,

    • En çok göç veren Karadeniz bölgesinde de fındık, çay, balıkçılık gibi alanlarda üreticilerin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümü ve günün gerçeklerine uygun yatırımlarla sektörün geliştirilmesi sağlanacak, göçü engelleyici tedbirler alınacak,

    • Hayvancılık özel bir önemle ele alınacak, kaba ve karma yem yetersizliği, çayır-meraların bakımsızlığı ve giderek azalması, ahır hijyeni sorunu, alet-ekipman yetersizliği gibi temel sorunların çözümü için politikalar geliştirilecektir. Bu alanda da kesimhanelerin oluşturulması başta olmak üzere, ürünlerin tek elden doğrudan tüketiciye ulaştırılmasını sağlamak için kooperatif çalışmalarına ağırlık verilecek,

    • Ziraat mühendisleri ve veterinerlerin tarım ve hayvancılık sektöründe kooperatifler bünyesinde yeterli hizmeti verebilecek şekilde istihdam edilmeleri sağlanacak; kooperatifler ve hizmet alacak kesimlerden oluşturulacak fondan karşılanması koşulu ile Sorumlu Danışmanlık Sistemi geliştirilecek,

    • Tarım ve hayvancılıkta doğal kaynakların ve çevrenin korunması, geliştirilmesi, gen kaynaklarının korunması, ekolojik tarımın verimde bir azalma yaratmayacak önlemler alınarak yaygınlaştırılması esas alınacak, tohumda dışa bağımlılığa son verilecek,

    • Türkiye’de yıllardır kalitesiz, hileli ve standartlara yeterince uymadan üretilen ürünler arasında gıda ürünleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu sorunun önüne geçebilmek için sağlıklı ürünlerin üretimi, işlenmesi ve satışı yanında, üretimin de planlı bir şekilde yapılması için tedbirler alınarak, uygulanacak, güvenli gıda ve “gıda güvenliği”ne yönelik toplumsal bilinçlendirme çalışmalarına da aynı şekilde önem verilecek,

    • Genetiği ile oynanmış organizmalar yasaklanacak, ilaçlama denetim altına alınacak, aşırı ilaçlamaya yönelik ciddi önlemler alınacak,

    • Tarıma yönelik politika ve uygulamalarda katılımcılık esas alınacak. Bu açıdan tarım politikaları belirlenirken Tarım Bakanlığı, Bölgesel Yönetimler, Ziraat ve Veterinerlik Odaları, Üniversiteler ve konu ile ilgili kooperatifleri temsilcileri ve tarımla ilgili her türlü dernek ve sivil toplum örgütünün tartışma, karar ve uygulama süreçlerine katılımını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılacaktır.



      1. Yüklə 180,12 Kb.

        Dostları ilə paylaş:
  • 1   2   3




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin